Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1153 E. 2023/1127 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1153 Esas
KARAR NO: 2023/1127 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/875 Esas – 2023/184 Karar
TARİHİ: 09/03/2023
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalıya 04/03/2022 tarihinde kat karşılığı anlaşması hususunda görüşme ile sınırlı olmak üzere yetki belgesi düzenlendiğini, davalının bu yetki sözleşmesine istinaden 10/10/2022 tarihinde e fatura düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin davalıdan herhangi bir karşılığı anlaşma hususunda da hizmet almadığını, bunun üzerine 11/10/2022 tarihinde Beyoğlu …Noterliğinin … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile faturaya itiraz edildiğini, davalının bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, ödeme emrinin mersis tarafından otomatik olarak atanan adrese yapılmadığını ancak müvekkili şirket yetkilisinin PTT ye tebligat adresi için başvurusunun bulunmadığını, dolayısıyla mersis adresine yapılan tebligattan müvekkilinin haberi olmadığını, müvekkili banka hesaplarına konulan haciz ile 08/12/2022 tarihinde icra takibini öğrendiğini, bu nedenle haksız icra takibine itiraz edemediğini, taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi, ticari ilişki bulunmadığını, davalının başlattığı icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu beyanla öncelikle teminat karşılığı ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, İstanbul … İcra Dairesinin … E.sayılı dosyasında başlatılan icra takibine ilişkin menfi tespit davasının kabulüne, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının davayı açarken arabuluculuk yoluna başvurmadığını, bu nedenle dava şartı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin davacı şirket ile 2022 yılının başında amacına uygun olarak inşaa etmek istediği alan için arsa arayışına girdiğini ve alanında uzman müvekkili şirket ile temas kurduğunu, görüşmeler neticesinde davacı şirketin müvekkili şirkete 03/04/2022 tarihinde yetki belgesini düzenleyerek teslim ettiğini, bu yetki belgesi içeriğinde “İstanbul sınırları içerisinde, Silivri-Çatalca-Arnavutköy paralelinde ihtiyacı olan 500-800 dönüm arazinin tespiti yapılarak taraflara kat karşılığı anlaşması hususunda görüşme ile sınırlı olmak üzere yer tespiti ve kişilerle ön görüşmede … A.Ş. adına… ve … yetkilidir” ibaresinin geçtiğini, yetki belgesinin müvekkili şirkete teslim edilmesi ile müvekkili şirketin yetkilendirmeye uygun olarak kooperatifin talep ettiği şartlara uygun arsayı bulmak için faaliyete başladığını, davacı yanın müvekkili şirketi 11/05/2022 tarihinde kooperatif ve kooperatifi oluşturan 30 firma ile iş ortağı olarak projeye dahil ettiklerini beyan ettiğini, müvekkili şirket tarafından İstanbul İli, … Mah., … Ada …,…,… parsellerde kayıtlı toplam 195.961,95 m² alandan oluşan arsa nitelikli taşınmazı bularak satıcı … ile alıcı davacı şirketi bir araya getirdiğini, yapılan görüşme sonucunda tarafların anlaştığını, kooperatifin yapısına dahil olan müvekkili firmaya kooperatiften çıkarılması ile alakalı herhangi bir belge ve ihtar gönderilmediğini, müvekkili firmanın 8 ay gibi bir sürede davacı şirkete birçok alanda danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkili şirketin davacıdan herhangi bir ödeme alamadığını, dava konusu icra takibi yolu ile hakedişini talep ettiğini beyanla davanın reddine, davacı aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 09/03/2023 tarih ve 2022/875 Esas – 2023/184 Karar sayılı kararında; “İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası getirtilmiş olup, yapılan incelemesinde; davalı şirket tarafından davacı şirket aleyhine toplam 23.600.000 TL alacağın tahsili için icra takibi yapıldığı, davacının icra takibine ilişkin olarak yasal süresi içerisinde itirazda bulunmadığı, takibin kesinleşmiş olduğu görülmüştür. …6098 sayılı TBK’nun 520. maddesi uyarınca, simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır. Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Simsarlık ücretini talep hakkı, hemen simsarlık sözleşmesinin kurulmasıyla doğmaz. Eş söyleyişle; sözleşmenin kurulmuş olması, ücrete hak kazanılması için yalnız başına yeterli değildir. 6098 sayılı TBK.’nun 521. maddesi gereğince, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır. Şu halde, davacının, simsarlık ücretini isteyebilmesi için simsarlık sözleşmesinde sözü edilen taşınmaz satışının, davacının aracılığıyla ve çalışması ile gerçekleşmiş olması gerekir. Öte yandan bu düzenleme emredici olmayıp yedek hukuk kuralı niteliğindedir ve taraflarca aksi kararlaştırılabilir. Tellallık fırsat gösterme veya aracılık etme tellallığı olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilir. Fırsat gösterme tellallığında; sözleşmenin kurulması fırsatına ait bilginin sağlanması söz konusu olur. Aracılık etme tellallığında ise; aracılık tellalı iki tarafı bir araya getirmek ve olası düşünce uyuşmazlıklarını gidermek için uğraşmak zorundadır[ (Uygur, T.: Borçlar Kanunu, Ankara 2003, c. 8, s. 8975). YHGK 13.12.2018 tarih ve 2017/13-621 E-2018/1929 )] Yargıtay 13 Hukuk Dairesi’nin 2014/17184 esas, 2015/2297 karar sayılı ve 03/02/2015 tarihli ilamında da belirtildiği üzere; taşınmaz simsarlığı sözleşmesi TBK 520 maddesi uyarınca yazılı şekle tabi olup, bu sözleşme yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz. Davacı ile davalı arasında taşınmaz alım satımına ilişkin olarak yazılı şekilde yapılmış bir simsarlık sözleşmesi bulunmadığı, delil olarak Mahkemeye sunulan 04/03/2022 tarihli yetki belgesinde davalı şirket yetkililerine arazi tespiti yapılarak arazi sahipleri ile kat karşılığı anlaşılması hususunda görüşme yapılması ile sınırlı olmak üzere yetki verildiğinin yazılı olduğu, davalı tarafından arsa sahipleri ile kat karşılığı anlaşma yapılması hususunda görüşme yapıldığına ilişkin herhangi bir yazılı belgenin dosyaya ibraz edilemediği, davalı tarafından davacı adına arsa satın almak üzere Toplu Konut İdaresi Başkanlığına, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, Türkiye Belediyeler Birliğine, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına müracaat edilip edilmediğine ilişkin yazılan müzekkerelere davalı tarafından davacı adına herhangi bir müracaatta bulunulmadığına ilişkin cevaplar verildiği, davalının davacıya simsarlık hizmeti verdiğini yazılı belge ile kanıtlamayamadığı anlaşıldığından davacının davasının kabulüne, davacının stanbul … İcra Müdürlüğünün… E.sayılı dosyasında borçlu bulunmadığının tespitine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davacının davasının kabulüne karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; dava dilekçesinde yer alan “yüzde 20’den az olmamak kaydıyla haksız takip tazminatı”na ilişkin talebine ilk derece mahkemesince olumlu veya olumsuz karar verilmemesi sebebiyle ilk derece mahkemesinin kararını sadece bu kısım yönüyle istinaf ettiklerini, müvekkili kooperatifin davalı yana borçlu olmadığının Yerel mahkemece tespit edildiğini, müvekkili kooperatifin davalı yana borçlu olmadığı halde icra tehdidi ile karşı karşıya kaldığını, bankadaki parasına ve taşınmazlarına haciz konulduğunu, icra takibinin durdurulabilmesi için Yerel mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesinin talep edildiğini; Bunun için 5.276.929,93 TL kesin ve süresiz teminat mektubunun dosyaya sunulduğunu, ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulduğunu ancak hacizli malların satışının önüne geçilebilmesi için icra dairesine ayrıca teminat sunulmak zorunda kalındığını, müvekkilinin hacizli taşınmazlarının satılmaması, kooperatif faaliyetine devam edebilmesi amacıyla hem taşınmazların hemde bankadaki paranın üzerinde bulunan hacizlerin kaldırılabilmesi için haksız takibin tamamına karşılık 26.222.236,12 TL kesin ve süresiz teminat mektubu ile 557.149,74 TL nakdi teminatın icra dosyasına sunulduğunu, müvekkilinin borçlu bulunmadığı halde toplamda “31.499.166,05-TL” teminat mektubu aldığını, alınan teminat mektubuna karşılık ilgili bankaya komisyon ödemesi yaptığını; İcra takibi başlatılmasında hiçbir haklı nedeni bulunmayan kötü niyetli davalı aleyhine yüzde 20’den az olmamak kaydıyla haksız takip tazminatına hükmedilmesinin yerinde olacağını, davalının şayet kötü niyetli olmasaydı 10.10.2022 tarihinde düzenlenmiş olduğu taraflarınca TTK gereğince iade edilen … fatura no’lu e-faturada belirtilen miktar üzerinden takibin başlatabileceğini, buna rağmen davalının ilk önce haksız olarak 5.900.000,00 TL e-fatura düzenlediğini ve bu yolla haksız kazanç elde edemeyince 23.000.000,00 TL üzerinden icra takibi başlattığını, davalının, alacaklı olduğu düşüncesi ile hareket etmiş olsaydı düzenlemiş olduğu fatura üzerinden icra takibi başlatması gerekeceğini ancak davalının ne tutarsa mantığı ile düzenlenen iade ettikleri faturanın çok daha fazla miktarı üzerinden icra takibi başlatarak kötü niyetle hareket ettiğini, davalının alacaklı olduğuna dair herhangi bir belge, evrak veya senet bulunmadığını, davalının faturayı düzenlerken de alacaklı olmadığını bildiğini buna rağmen kötü niyetle e-fatura düzenlediğini, bu sebeplerle, hem müvekkil kooperatifi hem de 200 hisse sahibi sanayici yatırımcıları zarara uğratan ve haksız icra tehdidi ile karşı karşıya bırakan davalı aleyhine yüzde 20’den az olmamak kaydıyla haksız takip tazminatına hükmedilmesinin hukuka uygun olacağını beyanla İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.03.2023 tarihli 2022/875 E., 2023/184 K. sayılı kararının talepleri doğrultusunda düzeltilerek yüzde 20’den az olmamak kaydıyla haksız takip tazminatına hükmedilmesi ile vekalet ücreti ve masrafların karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK’nın 72/5. maddesi uyarınca; davacı borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırşa talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Somut dosyada davacı taraf dava dilekçesi ile, davalıya İstanbul … İcra Dairesi’nin… Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti yanında davalı aleyhine yüzde 20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini de talep etmiştir. Mahkemece davacının bu talebi hakkında gerekçesi de gösterilmeksizin olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün; “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri”ni kapsamında bulundurmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir. HMK’nın 297/2. maddesi ise; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesini havidir. İlk derece mahkemesince davacının İİK’nın 72/5. maddesine dayanan kötüniyet tazminat talebi hakkında gerekçesi de açıklanarak bir karar verilmediğinden, söz konusu karar HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmiş bir karar değildir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusu haklıdır. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2023 tarih ve 2022/875 Esas – 2023/184 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/07/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.