Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1127 E. 2023/1044 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1127 Esas
KARAR NO: 2023/1044 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/1218 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 26/04/2023
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı yanca davacı alyehine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibi ile bakiye cari hesap alacağı açıklaması ile 39.258,54-USD için ilamsız takip başlatıldığını, takip dayanağının cari hesaba konu vade farkı faturası olduğu belirtilmiş ise de; davacının hiçbir zaman vade farkı faturalarını kabul etmediğini, itiraz ederek davalı yana iade ettiğini ileri sürerek, anılan takipten ötürü borçlu olunmadığının tespitine, dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren hacizlerin ve takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında iplik satışına ilişkin ve USD üzerinden yürüyen ticari ilişki bulunduğunu, takibe konu edilen tutarın bakiye cari hesap alacağı olduğunu, bu tutarın içerisinde kur farkı faturaları yanında, ödenmemiş satış faturaları da bulunduğunu, döviz alacağı için kur farkı da talep edilebileceğini, davacının alacağı sürüncemede bırakmak için iş bu davayı açtığını savunmuş, davanın reddine, mahkemece verilen icra veznesine giren paranın ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir kararından dönülerek ihtiyati tedbir talebinin reddine, tedbirin kaldırılmasına; mahkeme aksi kanaate ise İİK m.72/3 gereği ihtiyati tedbir kararının alacağın % 115 tutarındaki miktarın depo edilmesi şartına bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 02/01/2023 tarihli tensip zaptının 12 ve 13 bolu ara kararları ile; “12-Davacı vekilinin tedbir talebinin reddine, menfi tespit davalarında ihtiyati tedbirle ilgili İİK’nun 72. Mad. Özel düzenleme bulunmakta olup, anılan maddede haciz ve satış işlemlerinin durdurulmasına dair bir düzenleme bulunmadığından yasal dayanağı olmayan tedbir talebinin reddine, 13- İİK’nun 72/2 mad. İle 72/3. Mad. 1 cümle gereğince, dava tarihinden evvel dava konusu çekler icra takibine konulmamış olması halinde, % 15 teminat karşılığında (110.000,00-TL) ve sadece davanın taraflarıyla sınırlı olmak üzere icra takibinin durdurulmasına, dava konusu çekler icra takibine konu edilmiş ise % 15 teminat karşılığında ( 110.000,00-TL ) icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, ” karar vermiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/04/2023 tarih 2022/1218 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Davalı vekili mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Geçici hukuki korumaya ilişkin uyuşmazlık ise; “mahkemece verilen ihtiyati tedbirin kaldırılması kararının, esasa ilişkin uyuşmazlık ve taraflarca sunulan deliller çerçevesinde HMK.’nın 389 ve İİK.’nın 257. maddelerinde düzenlenen yasal koşullara ve usule uygun olup olmadığı” hakkındadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. Maddesinde: “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Hükmü düzenlenmiştir.Aynı kanunun 392/1. Maddesinde ise: “İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlananın teminat göstermesi gerekmez.” Hükmü düzenlenmiştir.Anılan yasal düzenlemelere göre; hukuki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce ya da dava sırasında geçici hukuki koruma olarak istenen ihtiyati tedbir kararının yasal koşulları olarak; “hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle ciddi bir zarar doğması” olasılıkları belirtilmiştir. Hak iddia eden kişinin, bu olasılıkları ifade ederek geçici hukuki koruma istemesi halinde, iddia ettiği vakıaları tam olarak kanıtlaması kendisinden beklenmez. Çünkü, adı üstünde; “geçici hukuki koruma ve olasılık” bunu gerektirir. İstek sahibinin, iddialarını yaklaşık olarak kanıtlaması, bunun için en azından iddiaya ilişkin bazı verileri mahkemeye sunması gerekir. Bu durumda mahkemece, iddiacı hak sahibinin muhtemel zararlarını önlemek adına tedbir kararı verilmelidir. Uygulamada genellikle tedbir istekleri mahkemelerce olumlu karşılanmakta olup, yerleşik yargı kararlarında da bunun için yaklaşık ispatın yeterli olduğu yaklaşımı mevcuttur.Ancak; tedbir kararı verilirken, dava sonunda haksız olunduğu takdirde karşı tarafın veya üçüncü kişilerin uğraması olası zararların da mahkemece dikkate alınarak, istek sahibinden uygun bir teminat göstermesi istenmelidir. Kural bu olmakla birlikte, istisnaen bazı özel durumlarda hâkim takdiri ile teminat aranmayabilir. Teminatın niteliği ve miktarı da hâkim tarafından, taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine ve hakkaniyet dengesine göre uygun ve makul bir şekilde takdir edilmesi gerekir.Ayrıca; bir davada, uyuşmazlığın esasını çözümler nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gibi, kesinleşmiş mahkeme kararının infazını engeller şekilde de tedbire hükmolunmamalıdır.Diğer taraftan; İİK.’nın “menfi tespit ve istirdat davaları” başlıklı 72. Maddesinin 3. Fıkrasında; “icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” Hükmü düzenlenmiştir.Bu yasa hükmüne göre ise; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında, bu tür davaların takibi sürüncemede bırakmak amacıyla açıldığı yönünde bir karine söz konusu olduğu için takibin durdurulması yönünde tedbir kararı verilemez ise de, hem alacaklının hem de borçlunun haklarının korunması amacıyla, borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve uygun bir teminat vermesi koşuluyla, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya gelince:Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkin olup, davacı taraf icra takibine ve satış işlemlerine ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkememizin 02/01/2023 tarihli kararıyla menfi tespit davalarında icra takibi ve satış işlemlerinin durdurulmasına ilişkin özel hüküm bulunmadığından bu hususta karar verilemeyeceği belirtilerek dava tarihinden önce icra takibi başlatılmamış ise icra takibinin durdurulmasına, icra takibi başlatılmış ise icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Davacı tarafça icra takibinin durdurulması talep edilmiş ise de yerleşik yargı uygulamalarında kabul edildiği üzere menfi tespit davalarında tedbiren icra takibinin durdurulması isteğinin “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, takibin bir aşaması olarak icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi isteğini de kapsadığından bu yönde karar tesis edildiği, bu aşamada hem alacaklının hem de borçlunun haklarının korunmasının gerektiği, ihtiyati tedbire teminat mukabilinde karar verildiği ve kaldırılmasını gerektirir bir husus bulunmadığı anlaşılmakla ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararı ve bu karara karşı yapılan itirazların reddine yönelik 26/04/2023 tarihli ara kararın, hukukun en temel ilkelerine açıkça aykırı olduğunu, Davacı tarafça yalnızca icra takibinin veya muhafaza altına malların satışının durdurulmasının istenildiğini, icra veznesine giren paranın ödenmemesi yönünde açıkça bir talepte bulunulmadığını, ilk derece mahkemesince HMK’nun 26 maddesinde ifadesini bulan taleple bağlılık ilkesine açıkça aykırı olarak %15 teminat karşılığında icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı tesis edildiğini, Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu (müddeabihi) davacının belirleyeceğini, mahkemenin ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebileceğini, davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemeyeceğini(Yargıtay HGK, 16/09/2021, E. 2017/(19)11-1644, K. 2021/1017, §§31-32), Tüm bu bilgiler ışığında somut olayda, davacı tarafça dava dilekçesinin “Netice-i Talep” kısmında “Yargılama sonuçlana kadar icra takibin durdurulmasına veya alacaklı davalı tarafından haciz ve muhafaza altına alınan malların satışının durdurulması için teminatsız veya Sayın Mahkemeniz uygun görmesi halinde teminat karşılığında davalının yapmış olduğu icra takibi ve satış işlemlerine karşı İHTİYATİ TEDBİR TALEBİMİZİN kabulüne,” şeklinde talepte bulunulmak suretiyle yalnızca icra takibinin durudurulması veya muahza altına alınan malların satışının durdurulması yönünde talepte bulunulduğunu, davacı tarafça icra veznesine yatacak paranın ödenmemesi yönünde açık bir tedbir talebinde bulunulmadığını, Söz konusu talebin genel nitelikte bir talep olduğunu, mahkemece icra veznesine yatan paranın ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilebilmesi için dava dilekçesinde somut olarak “icra takibinin veya hacizli malların satışının durdurulması” yönünde talepte bulunan davacının yine somut olarak “icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi” yönünde tedbir talep etmesi gerektiğini, Diyarbakır BAM 6.H.D.’nin 12.05.2022 Tarihli, 2022/1488 E. Ve 2022/1101 K. Sayılı kararı;”Mahkemece …. tarihli ara karar ile, davacı vekilinin dava dilekçesindeki icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebinin 2004 sayılı İİK’nın 72/3. maddesinin ilk cümlesi gereğince, davanın icra takibinden sonra açılmış olması sebebiyle mümkün değil ise de, davacının, aynı Kanunun 72/3. maddesinin 2. cümlesi gereğince teminat karşılığında, icra veznesindeki paranın alacaklısına ödenmemesine ilişkin olarak ihtiyati tedbir konulmasını, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında talep etmesinin mümkün olduğu, ancak davacı vekilinin dava dilekçesinde icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, 2004 sayılı İİK’nın 72/3. maddesine göre icra veznesine ödenen paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir talep etmediği, davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir… Yukarıda açıklanan kanun hükümleri ve ilkeler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davanın 2004 sayılı İİK m. 72 hükmü uyarınca icra takibinden sonra açılan menfî tespit isteğine ilişkin olduğu, bu tür davalarda yasal olarak sadece icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilebileceği, kanunun açık hükmü karşısında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında icra takibinin ve takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafın da dava dilekçesindeki talebinde icra takibinin durdurulması yönünde tedbir talep ettiği, dava dilekçesinde icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde açıkça bir talep de bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça dava dilekçesindeki “…[M]üvekkilin, yanlış ve mesnetsiz uygulamalar nedeniyle, haksız bir ödeme yapmak durumunda kalacağı göz önüne alındığında ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekmektedir.” cümlesinin icra veznesine yatacak paranın ödenmemesi yönündeki tedbiri kapsadığı iddia edilmiş ise de söz konusu talebin genel nitelikte bir talep olduğu, dava dilekçesinde somut olarak “icra takibinin durdurulması” yönünde talepte bulunan davacının yine somut olarak “icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi” yönünde tedbir talep etmesi gerektiği, dava dilekçesinin “talep sonucu” kısmında sadece icra takibinin durdurulması yönünde tedbir talebinde bulunulduğu anlaşılmakla; mahkemenin bu yöndeki ara kararının doğru olması nedeniyle, davacı tarafın ilk derece mahkemesinin ara kararına yönelik istinaf başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın m. 353(1)-b-1 hükmü uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. İstanbul BAM 44.H.D.’nin 13.10.2022 Tarihli, 2022/983 E. Ve 2022/1405 K. Sayılı kararı; “…Neticeten, İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca menfi tespit davasında takip başladıktan sonra ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, davacı tarafça teminat karşılığı ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi de istenilmediği için ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Tarafların dayandığı belgelere, delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, ilk derece Mahkemesinin 18.04.2022 tarihli ara kararlarına karşı davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, yargılamanın bu safhasında mevcut duruma göre ilk derece Mahkemesi tarafından isabetli değerlendirme yapıldığı tespit edilmiş, yapılan inceleme sonucunda ilk derece Mahkemesinin ara kararlarında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” İleri sürerek, istinaf başvurularının kabulü ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/1218 E. Sayılı dosyasından % 15 teminat karşılığında icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklindeki ihtiyati tedbir kararının ve işbu ihtiyati tedbir kararına taraflarınca yapılan itirazın reddine ilişkin 26/04/2023 tarihli ara kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; ticari satış ilişkisinden doğduğu iddia olunan bakiye açık hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takipten ötürü borçlu olunmadığının tespiti istemli davada, takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir talebine ilişkindir. Mahkemece takibin durdurulması talebi reddedilmiş, ancak icra veznesine ödenen paranın %15 teminat mukabilinde alacaklıya tedbiren ödenmemesine karar verilmiştir. Karara karşı davalı tarafça yapılan itiraz reddedilmiş, red kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. İİK’nun 72/3 fıkrası uyarınca; icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden az olmamak kaydıyla göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir. 6100 Sayılı HMK’nun 26/1 fıkrası uyarınca; hakim tarafların talep sonuçları ile bağlı olup, talep edilenden fazlasına veya başka bir şeye karar veremez; ancak talep sonucundan daha azına karar verebilir. Menfi tespit davalarında ispat yükü TMK’nun 6 maddesi uyarınca kural olarak davalı alacaklıdadır. Somut olayda; davalının davacıdan takip dayanağı açık hesaba konu satış ve kur farkı faturalarından ötürü alacaklı olduğu ileri sürülmüş, davacı tarafından borçlu olunmadığı iddia ile eldeki menfi tespit davası açılmıştır. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere; menfi tespit davalarında verilecek ihtiyati tedbir kararlarına yönelik özel düzenleme mahiyetindeki İİK’nun 72/2 ve 3 fıkralarına göre, tedbiren icra takibinin durdurulması isteği “çoğun içinde az da vardır” ilkesi çerçvesinde, icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi isteğini de kapsamaktadır. HMK’nun 26 maddesi hakime talepten azı hakkında karar verme yetkisi tanıdığından, mahkemece takibin durdurulmasına yönelik tedbir isteminin reddine, ancak teminat mukabilinde icra veznesine giren paranın tedbiren alacaklıya ödenmemesine karar verilmesinde usule aykırılık mevcut değildir. Yine eldeki davada, davalının takip dayanağı açık hesaba konu satış ve kur farkı faturalarından ötürü davacıdan alacaklı olup olmadığı yargılama ile tespit edileceğinden, bu aşamada davalının takip tutarı kadar alacaklı olduğu hususunda yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından, diğer ifade ile davacının menfi tespit talebi bakımından yaklaşık ispat koşulu oluştuğundan, mahkemece verilen tedbir kararı ile tedbire itirazın reddine ilişkin kararlar usul ve yasaya uygun olduğu gibi, kamu düzenine aykırılık da mevcut değildir. Davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, tedbire itirazın reddine yönelik ara karara karşı yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.