Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1117 E. 2023/1042 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1117 Esas
KARAR NO: 2023/1042 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/118 Esas – 2020/517 Karar
TARİHİ: 07/10/2020
DAVA: TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 30.09,2010 yılında kurulduğunu, davalı şirketin özelleştirilmesiyle 30.09.2010 tarihinde müvekkili şirket ile davalı şirket arasında işyeri devri gerçekleştiğini, müvekkili şirket tarafından davalı şirketin alt işveren işçilerinin çalıştırılmaya devam edildiğini, iki şirket arasında işyeri devri olduğu konusunun Yargıtay kararıyla kesinleştiğini, işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işçilerin işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işverenin sorumlu olduğunu, iki yıllık sınırlamanın kıdem tazminatı açısından geçerli olmadığını, işyerini devreden ve devralan işverenlerin kıdem tazminatından sorumlulukları hususunda 1475 sayılı İş Kanununun 14/f-II hükmünün uygulandığını, kıdem tazminatını hak eder şekilde işi sonlandırılan işçilerle ilgili kıdem tazminatı ve diğer fark ödemelerinin gerçekleştirildiğini ve sadece kıdem tazminatı için devir tarihindeki ücret üzerinden davalı şirkete rücu edildiğini, ancak davalı şirket tarafından taleplerine herhangi bir cevap verilmediğini, rücuda iki ve on yıllık zamanaşımı sürelerinin tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiğini, davaya konu tazminat ödemelerinin işçilere 21.08.2017 – 26.07.2017 – 26.07.2017 – 25.07.2017 tarihlerinde yapıldığını, zamanaşımı süreleri dolmadan huzurdaki davanın açıldığını beyan ederek müvekkili şirket tarafından dava dışı işçilere ödenmiş olan 17.665,89 TL kıdem tazminatı tutarının ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, işyeri devri bulunmadığına dair açıklamalarına halel gelmemek ve hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla zamanaşımı def’inde bulunduklarını, işyeri devri durumunda devreden şirketin devralan şirket ile birlikte sorumluluğunun 2 yıl ile sınırlı olduğunu, huzurdaki olayda bu sürenin müvekkili şirket bakımından sona erdiğini, davacının işyeri devri bulunduğu iddiasının hukuki dayanağı bulunmadığını, kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı belirtilen işçilerin hiçbir dönemde İDO çalışanı olmadığını, dava dilekçesinde adı geçen personellere hangi mahkeme kararı ya da hangi icra dosyası kapsamında ödeme yapıldığına dair hiçbir belge ve bilgi yer almadığını, bu durumda davacı şirket tarafından alınan bir karar ile ilgili personellere kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı anlaşıldığından müvekkili şirkete rücu edilmesinin hiçbir hukuki gerekçesi olmadığını, İDO İle Şehir Hatları arasındaki ilişkinin işyeri devri olarak değerlendirilemeyeceğini, İDO’nun özelleştirme öncesi süreçte kamu işvereni olması karşısında kendisinin asıl-alt işveren ilişkisi hükümlerine tabi olmadığının açıkça görüldüğünü, davacı tarafından ödeme yapılan personellerden bir kısmı tarafından İDO’ya karşı kıdem tazminatı talepli davalar ikame edildiğini ancak yargı makamlarınca davaların açılmamış sayılmasına karar verildiğini, … tarafından … ve İDO aleyhine İstanbul 7. İş Mahkemesi 2014/290 E. sayılı dosyasıyla dava açıldığını ancak 14.09.2015 tarihinde yerel mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, …’un da İstanbul 7. İş Mahkemesi 2014/288 E. Sayılı dosyasıyla dava açtığını, onda da açılmamış sayılmasına karar verildiğini, diğer iki kişi tarafından müvekkili şirket aleyhine ikame edilmiş bir dava bulunmadığını, açıklanan nedenlerle şartlan oluşmayan ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 07/10/2020 tarih 2018/118 Esas – 2020/517 Karar sayılı kararında; “Dava, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatının işyeri devri kapsamında rücuen tahsili istemine ilişkindir.Davacı yanca delil olarak dava dışı işçilere ait hizmet dökümleri, talep dilekçeleri ve ödenen kıdem tazminatlarına ilişkin dekont ve rücu talebine ilişkin dilekçe suretleri ibraz olunmuş, dava dışı işçilerin SGK hizmet dökümleri celbedilmiştir. Tarafların usulünce bildirdikleri tüm delilleri toplanmış, uyuşmazlık dosya üzerinden teknik çözümü gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi raporunda; dosya kapsamında yer alan SGK hizmet dökümleri incelendiğinde işçilerin davalı şirkette çalışmaya başladığı tarihler ve 30/09/2010 işyeri devir tarihi göz önünde bulundurularak hesaplanan hizmet süreleri ile SGK hizmet dökümleri doğrultusunda devir tarihi itibariyle prime esas kazançlarının:…06.08.2008 – 30.09.2010 ; 2 yıl, l ay, 24 gün / PEK; 1.198,38-TL, …; 07.11.2007- 30.09.2010 ; 2 yıl, 10 ay, 23 gün / PEK: 2:285,71-TL, …: 19.01.2008 – 30.09.2010 ; 2 yıl, 8 ay, 11 gün / PEK: 1,848,31-TL ve …: 01.01.2010 – 30.09.2010; 8 ay, 29 gün / PEK: 1,848,31-TL şeklinde olduğu, vergiden muaf brüt kıdem tazminatından %0,759 damga vergisi tenzili sonucu …’ın net kıdem tazminatının 2.556,96-TL, …’un net kıdem tazminatının 6.571,95-TL, …’ın net kıdem tazminatının 4.947,46-TL ve …’nın net kıdem tazminatının 1.370,62-TL olarak hesaplandığı, davalı tarafından davacıya ödenmesi gereken kıdem tazminatı toplam miktarının 15.446,99 TL olduğu tespitlerinde bulunulmuştur. Rapora yönelik itirazların değerlendirilmesi bakımından ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ek raporunda; kök rapordan sonra dosya kapsamına sunulan dava dışı işçi …, … ve …’ın SGK hizmet dökümü incelendiğinde 01.04.2010 – 31.12.2010 tarihleri arasında … Ltd. Şti’nde çalıştığının görüldüğü, 24.03.2010 tarihinde … Tic. A.Ş. İle … Ltd. Şti. arasında imza altına alınmış 2010 yılı 10 aylık Atölye hizmetleri alım sözleşmesi incelendiğinde işe başlama ve bitiş tarihlerinin 01.04.2010 – 21.12.2010 olduğunun görüldüğü, bu kapsamda dava dışı üç işçinin hizmet sürelerinin bitiş tarihinin 31.12.2010 olduğu kabul edilerek hesaplama yapılacağı, ayrıca yapılacak hesaplamaya ihtilaf bulunmayan dava dışı işçi …’ ın kök raporda hesaplanan 2.556,96-TL lik kıdem tazminatı da ekleneceği, …’un net kıdem tazminatının 7.145,34-TL, …’ın net kıdem tazminatının 5.411,13-TL ve …’nın net kıdem tazminatının 1.834,28-TL olarak hesaplanması karşısında davacıya ödenmesi gereken toplam kıdem tazminatı miktarının 16.947,71 TL olduğu tespitlerinde bulunulmuştur.Davalı yanca cevap dilekçesinde davanın 30.09.2010 devir tarihini takiben 2 yıllık sürede açılması gerektiği yönünde zamanaşımı def’inde bulunulmuşsa da, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde devir tarihinden itibaren öngörülen 2 yıllık sürenin devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlara yönelik olması, iş akdinin devralan şirketle devam ediyor olması karşısında kıdem tazminatının devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken bir borç olarak kabul edilmesi olanağının bulunmaması sebebiyle kıdem tazminatının rücuen tazmini isteminin devir tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmadığı, diğer yandan davacı yanca dava dışı işçilere 21.08.2017, 26.07.2017 ve 25.07.2017 tarihlerinde yapılan ödemeler rücuen tazminat istemine konu edilmekle dava tarihi itibariyle 6098 sayılı TBK’nun 73. Maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin de dolmadığı anlaşılmakla davalı yanın zamanaşımı def’i yerinde görülmemiştir.Yapılan yargılama neticesinde ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dosyaya mübrez İstanbul 6. İş Mahkemesi’nin 07/05/2014 tarihli 2011/23 Esas 2014/274 Karar sayılı kararı, bu karara yönelik verilen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 30/03/2015 tarihli 2014/27641 Esas 2015/12289 Karar sayılı onama kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 30/03/2015 tarih 2014/3605 Esas 2015/12268 Karar sayılı kararı ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 17/01/2014 tarih 2013/1425 Esas 2014/257 Karar sayılı kararlarında tartışılıp sonuca bağlandığı üzere davalı şirkete ait iskele ve gemilerin bir bölümünün 30/09/2010 tarihinde davacı şirkete devredildiği, davalı şirketin alt işveren işçilerinin davacı şirket bünyesinde çalıştırılmaya devam edildiği, davacı şirket tarafından iş akdi sona eren işçilerden …’a 26/07/2017 tarihinde 23.007,20 TL, …’a 26/07/2017 tarihinde 33.621,45 TL, …’a 25/07/2017 tarihinde 34.331,43 TL ve …’ya 21/08/2017 tarihinde 22.731,05 TL kıdem tazminatı açıklamasıyla ödeme yapıldığı, ödemelerin dava dışı işçilerin davalı şirketteki çalışma sürelerini de kapsadığı, davalı şirketin dava dışı işçi …’ın işe giriş tarihinden 30/09/2010 işyeri devir tarihine kadarki kıdem tazminatından ve dava dışı işçiler …, … ve …’ın davalı şirket ile dava dışı … Ltd. Şti arasında imzalanan 2010 yılı 10 aylık Atölye Hizmetleri Alım Sözleşmesi kapsamında 31/12/2010 tarihine kadar davalı şirket alt işveren işçisi olarak çalıştıkları anlaşılmakla adı geçen işçilerin işe giriş tarihinden anılan sözleşmenin bitiş tarihi olan 31/12/2010 tarihine kadar olan kıdem tazminatından sorumlu olduğu, mahkememizce de benimsenen ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilen bilirkişi kök ve ek raporunda davalı yanca davacıya ödenmesi gereken net kıdem tazminatı miktarları … bakımından 7.145,34 TL, … bakımından 5.411,13 TL, … bakımından 1.834,28 TL ve … bakımından 2.556,96 olmak üzere toplam 16.947,71 TL hesap edilmekle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, davalı yanca ödenmesi gereken tazminat miktarları davacı tarafından ödendiğinden rücuen tazminat davasında davacı yanın ödeme tarihlerinden itibaren ve aradaki işin ticari iş olması karşısında avans oranı üzerinden işleyecek faiz talebinin yerinde olduğu kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜ ile, dava dışı …’a ödenen 2.556,96 TL’ye 26/07/2017, …’a ödenen 7.145,34 TL’ye 25/07/2017, …’a ödenen 5.411,13 TL’ye 26/07/2017 ve …’ya ödenen 1.834,28 TL’ye 21/08/2017 ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi yürütülmesi suretiyle toplam 16.947,71 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkeme kararının işbu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde adı geçen personellere hangi mahkeme kararı ya da hangi icra dosyası kapsamında ödeme yapıldığına dair hiçbir bilgi ve belge sunulmadığını; davacının ilgili personellere kendi insiyatifi ile kıdem tazminatı ödemesi yaptığını; bu durumda da müvekkiline rücu edilmesinin hiçbir hukuki gerekçesinin olmadığını; bilirkişi tarafından hem kök rapor hem de ek raporda bu konuya dair herhangi bir değerlendirme yapılmadığı gibi, Yerel Mahkeme tarafından da gerekçeli kararda bu konuda yapılan bir değerlendirmenin bulunmadığını; taraflarınca itiraz edilen ve yasal dayanağı bulunmadığı ifade edilen hususun da tam olarak bu olduğunu, Davacı tarafından dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatlarının işbu davaya konu edildiğini; bu durumda öncelikle bu işçilerin iş akitlerinin, kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiğinin ortaya koyulmasının gerektiğini, kıdem tazminatı alacağının; işveren tarafından haklı ve/veya geçerli bir neden olmaksızın işçinin iş akdinin sona erdirilmesi halinde ya da işçi tarafından haklı bir nedenle iş akdinin sonra erdirilmesi halinde işçiye ödenen bir tazminat türü olduğunun izahtan vareste olduğunu; davacı tarafından davaya konu edilen alacak kaleminin de personellerin kıdem tazminatı olduğunu; bununla birlikte, davaya konu personellerin iş akitlerinin kıdem tazminatına hak edecek şekilde sona erdirilip erdirilmediği hususunun açıkça ifade edilmediğini, Davacının kıdem tazminatı ödemesi yaptığını belirttiği personellerden … tarafından … ve … aleyhine İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2014/290 E. sayılı dosyası tahtında kıdem tazminatı ile bir kısım ücret alacaklarının tahsili talebiyle 17.04.2014 tarihinde dava ikame edilmiş olup, 14.09.2015 tarihinde yerel mahkemece takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılan ve yenilenmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu personelin hüküm altına alınmış bir alacağı bulunmadığı halde, davacı şirket tarafından personele tazminat ödemesi yapılmasının, müvekkili şirketin sorumluluğunu doğurmayacağını, Davacının kıdem tazminatı ödemesi yaptığını belirttiği personellerden … tarafından … ve … aleyhine İstanbul 7. İş Mahkemesi’nin 2014/288 E. sayılı dosyası tahtında kıdem tazminatı ile bir kısım ücret alacaklarının tahsili talebiyle 17.04.2014 tarihinde davanın ikame edilmiş olup, 14.09.2015 tarihinde yerel mahkemece yerel mahkemece takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılan ve yenilenmeyen davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, bu personelin hüküm altına alınmış bir alacağı bulunmadığı halde, davacı şirket tarafından personele tazminat ödemesi yapılmasının, müvekkili şirketin sorumluluğunu doğurmayacağını, Dava dışı … tarafından açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi karşısında, personelin hüküm altına alınmış bir alacağı bulunmadığı halde, davacı şirket tarafından personele tazminat ödemesi yapılmasının, müvekkili şirketin sorumluluğunu doğurmayacağını, Davacının kıdem tazminatı ödemesi yaptığını belirttiği personellerden dava dışı … ve … tarafından … aleyhine ikame edilmiş veyahut halihazırda ikame edilen derdest dava bulunmadığının tespit edildiğini; davacı tarafından kesinleşen bir mahkeme kararı olmaksızın veya başlatılan icra takibi bulunmaksızın kıdem tazminatı ödemesi yapılmasının müvekkili şirketten rücu edilmesi hakkı vermediği gibi davacı tarafından yapılan ödemelerin hangi kanuni gerekçe kapsamında müvekkili şirketten talep edildiğinin anlaşılamadığını, Davacı şirketin kıdem tazminatı ödemesinde bulunduğu dava dışı işçilerin hiçbir zaman müvekkili şirket çalışanı olmadığını; nitekim hiçbir kabul beyanı anlamına gelmemek kaydıyla; bir an için dava dışı işçilerin müvekkili şirkette çalıştıkları düşünülse dahi, davacı şirket tarafından dava dışı işçilere hangi gerekçe ile/ hangi haklı neden ile kıdem tazminatı ödendiğinin taraflarınca bilinemediğini; dava dışı işçilerden … Ve … bakımından ikame edilen davalarda yerel mahkeme tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini; … Ve … bakımından ise ido aleyhine ikame edilmiş veyahut halihazırda derdest bir dava bulunmadığını; dolayısıyla geçerli ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın yapılan ödemelerin, müvekkili şirketten talep edilmesinin mümkün olmadığını; Yerleşik Yargıtay İçtihatlarıyla da kabul edildiği üzere; kendi kusuru veyahut inisiyatifi ile dava dışı işçilere ödemede bulunan davacı tarafın müvekkili şirkete rücuan tazminat davası açma hakkı bulunmadığını (Yargıtay 4. Dava dışı yüklenici şirketler ile müvekkili şirket arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu; dolayısıyla anılan işçilere ilişkin müvekkili şirketin hiçbir zaman sorumluluğunun bulunmadığını; anılan işçilere ödemede bulunanın ise davacı şirket olduğunu; davacı tarafından her ne kadar dava dilekçesinde işçilerin iş akitlerinin kıdem tazminatını hak eder şekilde sonlandırıldığı belirtilmişse de başka hiçbir açıklamada bulunulmadığını ve somut bir delil ileri sürülemediğini( Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/6532 E. 2015/4784 K. sayılı, 22.06.2015 Tarihli kararı), 4857 sayılı İş Kanunun 6. Maddesi gereği Müvekkil Şirket’in sorumluluğunun 2012 yılında sona erdiğini; anılı maddeye göre devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren 2 yıl ile sınırlı olduğunu (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin E. 2013/3704, K. 2013/17714 sayılı ve 10.6.2013 tarihli kararı),Şartları oluşmayan, yasal dayanağı bulunmayan ve ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde sadece müvekkili şirket aleyhine kabul edilen kısımları bakımından kaldırılmasına ve davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 1474 sayılı İş Kanununun 14.maddesine göre yapılan kıdem tazminatı ödemesinin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf başvurusu akabinde, ilk derece mahkemesince dosyanın 08/02/2021 tarihli kontrol formu düzenlenerek İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği ve 2021/575 esasına kaydedildiği, Daire’nin 2021/575 Esas, 2023/849 Karar sayılı ve 13/04/2023 tarihli görevsizlik kararı üzerine, bu kez dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45 Hukuk Dairesi’ne gönderilerek 2023/839 esasını aldığı, 45. Hukuk Dairesi’nin 2023/839 Esas, 2023/726 Karar Sayılı 08/05/2023 tarihli kararı görevsizlik kararı üzerine dosyanın bu kez dairemize tevzii edilerek yukarıdaki esası aldığı anlaşılmıştır. Davacı yan, davalı şirketin özelleştirilmesi sonrası taraflar arasında iş yeri devri gerçekleştiğini, davacının davalı şirketin alt işverenlerinin işçilerini çalıştırmaya devam ettiğini, bu işçilerden dördüne yapılan kıdem tazminatı ödemelerinin, işçilerin davalı şirkette çalıştıkları döneme tekabül eden kısımlarından davalının da sorumlu olduğunu ileri sürerek, bu kısmın rücuen tazminini talep etmiştir. Mahkemece, kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçilerin hizmet döküm cetvelleri, işe giriş çıkış bildirgeleri, davalı ile dava dışı işçilerin alt işvereni olan … Ltd Şt arasındaki hizmet alım sözleşmesi dosya arasına alınmış, bilirkişiden kök ve itirazlar üzerine ek rapor alınmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 120 nci maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Kıdem Tazminatı” başlıklı 14/2. fıkrasında “:….12/7/1975 tarihinden, itibaren (1) işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır…” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 17/01/2014 tarih 2013/1425 Esas 2014/257 Karar sayılı ilamı “İşyeri devrinin esasları ve sonuçları 4857 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür. Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu oldukları aynı yasanın üçüncü fıkrasında belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.Değinilen Kanun’un 120. maddesi hükmüne göre, 1475 sayılı Kanun’un 14. maddesi halen yürürlükte olduğundan, işyeri devirlerinde kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet sözleşmeleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. Somut olayda davacının çalıştığı işyeri önce … A.Ş. tarafından işletilmiş, sonra ise işyerinin işletilmesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından intifa yoluyla … A.Ş.’ye verilmiştir. Bu itibarla davalılar … A.Ş. ile … A.Ş. arasındaki ilişkinin işyeri devri olduğu…” şeklindedir. Somut uyuşmazlıkta; yukarıda belirtilen Yargıtay ilamından anlaşılacağı üzere, davalı … A.Ş. ile davacı … A.Ş. arasında hizmet alım sözleşmesi değil, işyeri devrinin (30/09/2010) söz konusu olduğu, dolayısıyla 1475 sayılı yasanın 14. maddesi uyarınca iş yerini devreden davalı işverenin kıdem tazminatından sorumluluğunun işçiyi çalıştırdığı sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlı olduğu; işten ayrılış bildirgelerinde, ayrılış nedenlerinin 22 kodu ile “diğer nedenler” olarak gösterildiği, öte yandan mahkemece dava dışı işçilerin işveren nezdindeki iş yeri şahsi sicil dosyaları ve maaş bordrolarının celbedilmediği, bilirkişi raporları ile gerekçeli kararda kıdem tazminatı ödemesi yapılan işçilerin sözleşmelerinin 1475 sayılı yasanın 14. maddesine göre kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erip ermediğinin tespit edilmediği, davalı vekilinin kök rapora karşı ileri sürdüğü bu yöndeki itirazlarının ne ek raporda ne de gerekçeli kararda karşılanmadığı anlaşılmış, davalı vekilinin eksik incelemeye yönelik istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın kaldırma kararı doğrultusunda eksik delillerin toplanması ve davalı itirazlarını karşılar şekilde mahkeme ve kanun yolu denetimine açık ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi için mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine ulaşılmış, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/10/2020 tarih ve 2018/118 Esas – 2020/517 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının (nispi+maktu) talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.