Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1080 E. 2023/1063 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1080 Esas
KARAR NO: 2023/1063 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/980 Esas – 2023/341 Karar
TARİHİ: 12/04/2023
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı taraf arasında kurulan mermer satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafça sözleşmede belirlenen nitelik ve nicelikte mermerin teslim edilmesi yükümlülüğünün üstlenildiğini, buna karşılık müvekkiline satılacak mermerlerin satış ve nakliye bedeli olarak belirlenen tutarın da davalıya teslim edilecek çek ile ödeneceğinin sözleşme ile kararlaştırıldığını, sözleşme ile belirlenen mermerin anlaşma tarihinden itibaren 2 ay içerisinde müvekkiline teslim edileceği konusunda anlaşma sağlandığını, müvekkilinin bedel ödeme yükümlülüğünü menfi tespit talebine konu 70.000 USD tutarlı çek ile yaptığını, taraflar arasında 08/11/2022 tarihli mermer satış protokolünün tanzim edildiğini, davalı tarafın çeki almasına rağmen sözleşme konusu mermeri teslim etmediğini, haksız kazanç sağladığını, çekin bedelsiz kaldığını beyanla davanın kabulü ile çek nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, çekin müvekkiline iadesine, çeke ilişkin olarak teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafın adli yardım kararının kaldırılmasının gerektiğini, davacının çeke dayanak olduğunu ileri sürdüğü protokolün sahte olduğunu, müvekkilinin adresinin Gemlik Bursa adresi olduğunu, görevli ve yetkili mahkemenin Bursa Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, arabuluculuk yolunun tüketilmediğini, dava dilekçesi ekinde sunulan protokolün hayal ürünü olduğunu, taraflar arasında böyle bir sözleşme yapılmadığını, müvekkilinin mermer işi ile uğraşmadığını, davacı tarafın da 2011 yılından sonra şahsen inşaat işine girmediğini, davacı tarafça öncelikle belge aslının sunulmasının gerektiğini, sunulan evrakın delil niteliğinin bulunmadığını, protokol üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, dava konusu çekin müvekkilinin arkadaşı … için davacı tarafından keşide edildiğini, davacı ile müvekkilinin doğrudan ilişkisinin bulunmadığını, …’ın adına kayıtlı taşınmazları davacının paravan olarak kullandığı şirketlere sattığını, bu satım esnasında davacı tarafın taşınmazlar üzerindeki ipoteği ödeyerek kaldırdığını, kalan kısım için …’a senet verdiğini, senedin günü geldiğinde davacı tarafın bu senetleri ödemediğini, senedin sahteliğinin iddia edildiğini, tarafların sulh yolunu seçtiğini, davacının bu çekleri müvekkilinin nam ve hesabına keşide ettiğini, çekin ödeme aracı olduğunu, sebebe bağlı olmadığını, bahse konu çekin ödenmemesi nedeniyle müvekkili tarafından yapılan şikayet ardından davacı tarafın şikayeti konusuz bırakmak ve zaman kazanmak gayesiyle işbu davayı ikame ettiğini beyanla davanın reddine ve alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 12/04/2023 tarih ve 2022/980 Esas – 2023/341 Karar sayılı kararında; “Dava, kambiyo senedine dayalı olarak icra takibinden önce açılan menfi tespit istemine ilişkin olup davacı taraf, çekin taraflar arasında aktedilen protokol çerçevesindeki ticari ilişki nedeniyle verildiğini, protokol konusu malların kendilerine teslim edilmediğinden çekin bedelsiz kaldığını belirterek borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş, sözleşme ve sözleşme altındaki imza davalı tarafça inkar edilmiştir. Dava konusu çekin keşide yeri İstanbul, muhatap banka Diyarbakır Şubesi, davalının yerleşim yeri adresi ise Bursa’dır. Dava, yetkisiz mahkemede açılmış olup, davalı taraf yetki itirazında Bursa Mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiş olmakla yetki itirazının kabulü ile mahkememizin yetkisizliğine, dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yetkili Bursa Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile yetkisizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yetkili mahkemelerin sözleşmenin ifa yeri mahkemeleri olmakla Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğu dikkate alınarak aksi yöndeki yetkisizlik kararının bozulması gerektiğini, istinaf talebine konu 12.04.2023 tarihli Yerel mahkeme kararı tetkik edildiğinde, davalının yerleşim yerinin Bursa olduğu gerekçesiyle yetkili mahkemelerin Bursa Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğundan bahisle yetkisizlik kararının tesis edildiğini, itirazın reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın dava dilekçesi ekinde bir suretine yer verilen sözleşmeye dayalı olarak ikame edilmiş olup 6100 sayılı HMK md. 10 hükmü gereğince sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabileceğinin açıkça ortada olduğunu;Mahkeme ilamında yer verilen “HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.” şeklindeki ifadeler ile işbu keyfiyete açıkça yer verildiğini, sözleşmenin ifa edileceği yer Beylikdüzü/İstanbul olup bu kapsamda yetkili ticaret mahkemelerinin de Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunun açık olduğunu, bu kapsamda davalı tarafın yetki itirazının reddine karar verilmesi gerekmekteyken aksi yönde verilen yetkisizlik kararının hukuk ve yasalara açıkça aykırılık teşkil ettiğini, davalı tarafın ikrar mahiyetindeki beyan ve açıklamaları karşısında araştırılacak başkaca bir husus kalmadığı gözetilerek ispat olunan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini; Davalı tarafın mübrez 22.12.2022 tarihli dilekçesinde yer verdiği açıklamalar dikkate alındığında, başkaca hiçbir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinin kolaylıkla anlaşılabildiğini, davalı taraf her ne kadar dava dilekçesinde yer verilen vakıaları kabul etmemekteyse de cevap dilekçesinde 6. sahifede yer verdiği açıklamalar ile esasında müvekkili ile aralarında dava konusu çekten kaynaklanan gerçek bir alacağının olmadığını, dahası müvekkilini tanımadığını, aralarında hiçbir ticari ilişki olmadığını ifade ettiğini;Davalı tarafın cevap dilekçesinde müvekkilinden esasında dava konusu çeke ilişkin herhangi bir alacağının olmadığı yönündeki açıklamalar haricinde yer verilen sair hususları kabul etmediklerini, bunun yanında davalı tarafın müvekkili ile aralarında gerçek bir ticari ilişki olmadığını, müvekkilini tanımadığı şeklindeki ifadelerinin huzurdaki davanın kabulü ve davaya konu çek yönünden müvekkilinden herhangi bir alacağının olmadığına karar verilmesi için yeterli ve kesin delillerden olan ikrar delilini teşkil ettiğini, davalı taraf hem müvekkili ile aralarında herhangi bir alacak-borç ilişkisi olmadığını açıkça ortaya koymakta iken diğer yandan da çekin sebebe bağlı olmadığını ileri sürmekte ise de, davalı tarafın bu yöndeki açıklamalarına itibar edilebilmesinin mümkün olmadığını, Mahkemenin de malumları olduğu üzere çekin keşidecisi ile lehdarı arasındaki asıl ilişkinin lehdarın çekin keşidecisinden alacaklı olup olmadığı hususunda önem arz ettiğini, diğer bir ifade ile şayet çekin lehdarının keşideci ile aralarındaki temel ilişkide gerçekten bir alacak hakkı doğmamışsa lehdarın keşideciden çek bedelini talep edemeyeceğini, lehtar ile keşideci arasında çekin mücerretliğinin söz konusu olmayacağını, bu durumda çekin bedelsiz kaldığı iddiasının def’i olarak değerlendirileceğini ve kambiyo borçlusunun temel ilişkinin karşı tarafı olan kambiyo alacaklısına karşı işbu def’iyi ileri sürebileceğini;Burada dava konusu çek ile esasında 6098 sayılı TBK md. 18 de vücut bulan sebebi gösterilmeyen bir borç tanıması müessesesinin ortaya çıktığını, işbu madde hükmüne göre hukukumuzda bir borcun varlığı için sebebinin açıklanması beklenmeyecek olup ayrıca bu borç tanımasının işbu davaya konu vakada olduğu gibi bir çeke (kambiyo senedine) dayandığı durumlarda söz konusu alacağın mevcut olmadığı iddiasını da borçlu tarafın ispat etmesi gerekeceğini, huzurdaki dava kapsamında dava konusu çek nedeniyle borçlu olunmadığı hususunun ispat külfetinin müvekkili üzerine düştüğünü, ancak davalı tarafın cevap dilekçesinde yer verdiği ifadelerle müvekkilinin üzerine düşen ispat külfetini yerine getirdiğinin kabulü gerektiğini, yazılı belge özelliği ile kesin delil niteliğindeki dava konusu çekin aksinin ancak bir başka kesin delil ile ispatlanabileceğini, hukukumuzda kesin delillerin de yazılı belge (senet), yemin, ikrar ve kesin hüküm olduğunu, burada davalı tarafın cevap dilekçesinde yer verdiği ifadelerin kesin delillerden ikrar delilini teşkil ettiğini, buna göre davalı tarafın, yargılama konusu çeke ilişkin müvekkilini tanımadığını, müvekkili ile aralarında dava konusu çeke istinaden ödeme yapılmasını gerektirecek herhangi bir ilişkinin bulunmadığı yönündeki ifadelerinin esasında dava konusu çek nedeniyle müvekkilinden alacaklı olmadığı yönündeki ikrarı olduğunu; Bu kapsamda, her halükarda müvekkilinin başkaca bir incelemeye gerek kalmaksızın dava konusu çek nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığı yönündeki dava konusu vakaları davalı tarafın ikrarı olarak karşımıza çıkan kesin delil ile açıkça ispat ettiğinin kabulü gerektiğini, davalının müvekkilimi tanımadığı, aralarında herhangi bir ilişki olmadığı ve esas itibariyle müvekkilinden gerçek bir alacağının söz konusu olmadığı yönündeki ifadeleri ve ikrarı karşısında huzurdaki dava kapsamında aksi yönde bir inceleme yapılmasına, taraflar arasında gerçek bir ilişki olup olmadığının ve varsa bu ilişkinin mahiyetinin ne olduğunun araştırılmasına gerek olmadığını beyanla Yerel mahkemece yetkisizlik yönünde tesis edilen kararın bozulmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Somut dosya kapsamından; dava konusu … Bankası A.Ş.’ye ait 10.02.2022 keşide tarihli, … seri numaralı, keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan çekin keşide yerinin İstanbul, ödeme yerinin bankanın Diyarbakır Şubesi olduğu, davacı tarafça; taraflar arasında mermer alım satımına dair ticari ilişki bulunduğunun, çekin davalıya mermer bedelinin ödenmesi için verildiğinin ancak davalının sözleşme ile üstlendiği mermer teslim borcunu ifa etmediğinin, bu nedenle çekin bedelsiz kaldığının iddia edildiği, bu kapsamda dosyaya 08.11.2021 tarihli “Mermer Satış Protokolü” başlıklı sözleşmenin sunulduğu, davalının sözleşme altındaki imzayı inkar ettiği, süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğu, davalının yerleşim yeri adresinin “… Mahallesi, … Sokak, …, Gemlik/Bursa” olduğu anlaşılmıştır. Dava icra takibinden önce açılmış menfi tespit talebine ilişkin olduğundan bu davada yetkili mahkeme HMK’da düzenlenen genel yetki kurallarına göre belirlenir. Dava konusu çekte ödeme yeri Diyarbakır olup HMK’nın 10. maddesi hükmü uyarınca akdin ifa yeri olan Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemeleri ile HMK’nın 6. maddesi uyarınca davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesi olan Bursa Asliye Ticaret Mahkemeleri iş bu davayı görmeye yetkilidir. Davacı tarafından sunulan sözleşmede yer alan imzanın davalı tarafa ait olduğu varsayımında dahi, bu dava ile mermer teslim borcunun ifası talep edilmediğinden sözleşmeye göre mermerin teslim edileceği “Beylikdüzü/İstanbul” adresinin bağlı olduğu Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi olarak yetkili değildir. Bu minvalde Mahkemece, sözleşmedeki imza yönünden bir inceleme yapılmaksızın davalının yetki ilk itirazında bildirdiği Bursa Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Davacı vekilinin istinaf başvurusu haksızdır. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.