Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1070 E. 2023/986 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA N: 2023/1070 Esas
KARAR NO: 2023/986 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/104 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİHİ: 24/03/2023
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalıların yönetim kurulu üyesi ve yönetici sıfatı ile aldıkları kredi tahsis kararı ile müflis bankanın 2.603.033,25-Avro ve 11.657,87-TL zararına sebebiyet verdiğini, riski karşılar yeterli teminat alınmasının 07/07/2010 tarih ve 15/09/2010 tarihindeki kararlar ile engellendiğini, 15/09/2010 tarihli tahsis kararından itibaren kredi tahsisinin tamamlandığını, kredi kullandırımın 01/10/2010 tarihinde gerçekleştiğini, 01/10/2010 tarihinde kullandırılan kredinin vadesinin 02/04/2012 olduğunu, aradan geçen 1,5 yıllık sürede hiçbir ödeme yapılmadığını, davalılara 29/03/2012 tarihinde 2.558.179Avro tutarında kredinin daha kullandırıldığını, taksitlerin çoğunun geç ve eksik ödendiğini, konu ile ilgili teftiş raporunda banka zararı ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeler yapıldığını, müflisin zararından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını konu ile ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu, bu nedenle müflis bankanın uğramış olduğu 2.603.033,25-Avro’nun TCMB fiili ödeme günündeki efektif satış kuru üzerinden TL karşılığı) ve 11.657,87-TL zararın dava tarihinden itibaren bankalarca mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faiz oranına göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 15/04/2021( 26/04/2021 tarihli tashih şerhli) tarihli 2021/104 esas sayılı kararı ile; “1-Davacının ihtiyati haciz talebinin kabulü ile; Davalılar … (T.C. Kimlik No. …), … (T.C. Kimlik No. …) , … (T.C. Kimlik No. …), … (T.C. Kimlik No. …), … (T.C. Kimlik No. …), … (T.C. Kimlik No. …), … (T.C. Kimlik No. …) ve … (T.C. Kimlik No. …) yönünden rehinle temin edilmemiş ve muaccel hale gelmiş durumdaki 2.603.033,25-Avro’nun dava tarihindeki efektif satış kur karşılığına isabet eden 22.137.235,9713‬-TL alacak miktarını ve ayrıca 11.657,87-TL alacak miktarını karşılayacak şekilde davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına borca yetecek miktarda ve İcra İflas Kanun’nun koyduğu sınırlar içinde (Tahsilde tekerrür olmamak üzere) ihtiyati haciz konulmasına, 2-Davacı banka,5411 sayılı BK m.109 hükmü gereği teminattan muaf olduğundan teminat alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde mahkememiz yargı çevresindeki icra dairesinden kararın infazının istenilmesine,” karar verilmiştir. Davalı … vekili itiraz dilekçesinde özetle, müvekkili … yalnız 15.09.2010 tarihli kredi komitesinde yer aldığından, Mart 2011 tarihinde bankandan ayrıldığını, kredi tahsisi sırasında ve sonrasında alınan teminatların o tarih itibariyle bu krediler için bankacılık kurallarına ve banka iç mevzuatına göre yeterli olduğunu, müvekkilinin kredinin kullandırılmasından kısa bir süre sonra Bankadan ayrılması nedeniyle sonraki süreçte kredinin yönetilmesinde ve sonraki kredi komiteleri tarafından kredinin iki kere yapılandırması ve ek limit tahsis kararlarında yer almadığını, kredinin kat edilmeyip yeniden yapılandırma kapsamında yeni tahsis yapılması karşısında, kredinin müvekkille olan illiyet bağını kestiğini, İİK 257.maddesi gereğince ”rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısı” için ihtiyati haciz kararı verilebileceğinden, kredinin teminatında bulunan taşınmazın paraya çevrilmediğini, yasal koşulları mevcut olmayan ihtiyati tedbir/haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/07/2021 tarih 2021/104 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı kararında; “Bu çerçevede uyuşmazlık ihtiyati haciz kararına yönelik itirazın kabulünün gerekip gerekmediği noktasındadır.Bu uyuşmazlık çözümlenmeden mevcut yasal düzenlemelerin öncelikle dikkate alınması gerekmektedir.Bilindiği üzere ihtiyati hacze ilişkin yasal düzenleme 2004 sayılı İİK’nın 257 ilâ 268’inci maddeleri arasında yer almaktadır. İİK m.258 hükmüne göre “İhtiyati haczin 50’nci maddesine göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. İhtiyati haciz talebinin reddi hâlinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.” şeklindedir. Yine İİK’nun 257. maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir. 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında maucceliyet kesbeder. Gemi alacaklıları, donatanın yalnız mahdut aynı surette mesul olduğu hallerde, ancak mesuliyete mevzu teşkil eden mal ve haklara ihtiyati haciz koydurabilirler. Donatanın aynı zamanda şahsen mesul olduğu haller bundan müstesnadır. Şu kadar ki, donatanın şahsi mesuliyeti bir miktar ile mahdut ise gemi alacaklıları ancak bu miktar için donatanın diğer mallarını haczettirebilirler. Yük alacaklıları hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü kıyas yoluyla tatbik olunur” hükmü düzenlenmiştir. İİK. 259 maddesinde de teminat hususu düzenlenmiştir. Madde de “ İhtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96. maddesinde yazılı teminatı vermeye mecburdur. Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz.Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata luzum olup olmadığını takdir eder. Tazminat davası ihtiyati haczi koyan mahkemede dahi görülür. hükmü yer almaktadır. Bu açıklamalara göre mevcut dosya kapsımı değerlendirilerek, talep tarihi itibariyle ihtiyati haciz talep eden alacaklı lehine ve borçlu aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Mahkememizce verilmiş olan ihtiyati haciz kararına, borçlu vekili tarafından süresinde itiraz edilmiştir.Mevcut kanuni düzenlemelere göre, ihtiyati haciz kararına karşı borçlu itiraz etme hakkını kullanmışlardır. Mevcut itirazın ana dayanak noktası bir alacağın varlığı noktasında kanaat verici belgenin veya belgeler zincirinin borçlular aleyhine mevcut olup olmadığıdır. Buna göre İİK. m.257/f.1 ve/veya İİK. m.257/f.2 hükmüne dayalı olsa dahi ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için açısından öncelikle ve mutlaka talep tarihi itibariyle bir alacağın varlığı noktasında kanaat verici delil olmalıdır. İhtiyati haciz “alacaklının, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır. İhtiyati hacizde borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haciz kesin (icrai) hacze çevrilip, takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını ve bedelinin kendisine ödenmesini isteyemez. Bilindiği üzere ihtiyati haciz, İİK’nun 257. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, bir para alacağının zamanında ödenmesini temin etmek için mahkeme kararı ile borçlunun mal varlığına geçici olarak el konulması halidir. İİK m.257/f.1 gereği ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için, yukarıda açıklandığı üzere talepte bulunanın alacaklı olması, bu alacağın muaccel bulunması ve rehinle temin edilmemiş olması gerekir. Yine İİK. m.257/f.2 gereği ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için malların gizlenmesi, kaçırılması veya borçlunun kaçmaya hazırlanması ve kanunda sayılan diğer hallerin gerçekleşmesi yanında ve ayrıca talepte bulunanın yine alacaklı olması gerekir. Bu noktada yani alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında İİK.m 258/f.1 hükmü gereği “kanaat verici delillerin” gösterilmesi mecburidir. Bu mecburiyet İİK m.257 hükmüne dayalı tüm ihtiyati haciz talepleri açısından “olmazsa olmaz” şart durumundadır. Bu şart gerçekleşmediği taktirde ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yukarıda açıklanan diğer şartların varlığı ise hukuken hiçbir önem taşımayacaktır. İhtiyati haciz talebinin verildiği an itibariyle, ileri sürelen vakıalar, dayanılan belgeler, işin niteliği gereği ve mevcut dosya kapsamına göre ihtiyati haciz kararı oluşturulmuştur. Ne var ki kanun koyucu, borçlu dinlenilmeksizin ihtiyati haciz kararı verilmesinden sonra dayanılan vakıalar ve belgeler ile ilgili borçluya itiraz hakkı tanınmış, bu suretle taraflar arasında denge kurulmuştur. Bu nedenle kanun sistematiği içinde borçluların ihtiyati haciz kararına yönelik sunmuş olduğu itiraz içeriği, açık inkarlar ve dayandığı kanıtlar karşısında durumun yeniden değerlendirilmesi gerekir. Aksi halde kanun koyucunun borçluya itiraz hakkı tanımasının amacı ve anlamı kalmayacaktır. İhtiyati haciz kararının verildiği an itibariyle ve henüz karşı tarafın beyan dilekçesi mevcut olmadığı aşamada “Mahkemenin ihtiyati hacze karar vermesi için alacağın varlığına kanaat getirilmesi zorunlu olmayıp, alacağın ve ihtiyati haciz sebebinin varlığına az çok kanaat getiren mahkemenin ihtiyati haciz kararı verilebileceği” (Saim ÜSTÜNDAĞ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul, 1995, Sayfa 487) ifade edilmektedir. Bu durum kanunda belirtilen kanaat verici delillerin varlığından ne anlaşılması gerektiği noktasında bir ölçüdür. Nitekim bu çerçevede mahkememizce ihtiyati haciz kararı, talep tarihi itibariyle oluşturulmuş ise de duruşma açılması, borçluların itiraz dilekçesi sunması ve alacağın tamamının varlığını, nedenlerini, nedensellik bağını, zararın varlık ve miktarını, borçlular arasındaki ilişkileri inkar etmeleri, ayrıca bu noktada başkaca bilgi ve belge sunmaları karşısında bu hususlar dikkate alınarak yeni durumun takdiri gerekir. Zaten kanun koyucunun, borçlulara itiraz hakkı tanımasının ve en önemlisi duruşma açılmasını emretmesinin asıl amacı da itiraz sonrası değişen ve gelişen durum olup olmadığının yeniden takdir edilmesi olsa gerektir. Öncelikle belirtmek gerekir ki borçlu, iddia edilen alacağın varlığı hususunu itiraz süresi içinde bir bütün olarak ve tamamen inkar etmiştir. Dava dilekçesine esas olan savcılık soruşturma raporları ve ayrıca müflis … Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen ve 22 sayfadan ibaret soruşturma rapor içerikleri bir arada değerlendirildiğinde, en yüksek kredi limitinin tahsil edildiği tutar 3.223.000-Avro olarak belirtilmiş olmakla birlikte yine bu krediler ile ilgili soruşturma raporu içeriklerine göre 720.440-Avro, yine satıştan gelen 1.620.000-Avro tutarında tahsilat durumu olduğu açıklanmıştır. Ayrıca bu kalemler dışında davacı beyanına göre dava tarihinden sonra 6500-Avro tutarında ise ödeme olduğu ise ayrıca bildirilmiş bulunmaktadır. Ancak en önemlisi 955.181,69 Avro açısından müflis … Bankası A.Ş kaynaklarının dava dışı kişiye aktarılmasında ihtiyati haciz açısından kanaat verici belgenin bulunduğu kabul edilmiştir. Ne var ki bu miktarın bu aşamada 955.181.69-Avro tutarında olduğu yaklaşık olarak takdir edilebilmiştir.Uyuşmazlığın niteliği, ceza dosyasının varlığı karşısında bu aşamada tam ispatın aranması, ileride telafisi zor yahut imkansız hallere yol açabilecektir. Rehin ile temin edilmemiş dava konusu alacak miktarı ile ilgili kanaat verici olduğu belgelerle saptanan ve yaklaşık ispat çerçevesinde ortaya konan miktar ile ilgili ihtiyati haciz kararına yönelik itirazın kısmen reddi ve kısmen kabulü gerekmektedir. Nitekim somut olay açısından birebir emsal olmasa dahi aynı davacının benzer talebi ile ilgili geçici hukuki koruma talebi ile ilgili görülen uyuşmazlık ile ilgili ispatın mutlak gerekmediği, bu noktada alacağın varlığının ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispatına gerek bulunmadığı, adı geçen kararda dahi irdelenmiştir. Bu karara göre “Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebebi hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde yapılan düzenleme ile alacaklının ihtiyati haciz talep edebilmesi ve ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığı ve istenebilir olduğunun tam ve kesin olarak ispat edilmesi gerekliliği aranmamış, bu konuda mahkemeye kanaat getirecek delillerin sunulması yeterli kabul edilmiştir.İstinaf eden vekillerinin diğer istinaf ve itiraz nedenlerinin İİK’nın 265. maddesindeki sınırlı itiraz sebepleri kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, itirazın reddine dair ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.”( İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 2021/431 E.-2021/435 K.sayılı ilamı) şeklindeki gerekçe karşısında 955.181,69Avro yönünden bu aşamada -ileride değişme ihtimali olmakla birlikte – ihtiyati haciz ile ilgili şartların oluştuğu takdir edilebilmiştir. Bu yönü itibariyle açıklanan ve yaklaşık tespit olunan miktar dışındaki diğer tutar yönünden ise alacağın varlığı noktasında davacı lehine bir kanaat verici belge veya belgeler zinciri bulunmadığı değerlendirilmiştir. Öte yandan davalı aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesi haksız fiil iddiasına dayanmaktadır.” Gaspeden temerrüt halindedir.” kaidesince davalının iddia olunan alacak açısından muaccel borcunun olduğu ise kabul edilebilir niteliktedir. Bu muacceliyet, yukarıda açıklanan miktarlar dahilinde oluşmuş ve belirtilen miktarlarla sınırlı olmak üzere ihtiyati hacze itiraz kısmen red ve kısmen ise kabul olunmuştur. Yapılan açıklamalar karşısında aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.”gerekçesi ile, “Davalı …’in mahkememizce verilen 15/04/2021 tarihli ihtiyati haciz kararına yönelik itirazlarının kısmen kabulüne ve kısmen reddine, Davacının, davalı … yönünden ihtiyati haciz talebine konu olan ve mahkememizin 15/04/2020 tarihli ara kararı ile hüküm altına alınan 2.603.033,25-AVRO’ nun dava tarihindeki efektif satış kur karşılığına isabet eden 22.137.235,97-TL ve 11.657,87-TL miktarın; rehinle temin edilmeyen ve kanaat verici belge ile muaccel olduğu kabul edilen 955.181,69-AVRO dışındaki diğer miktarlara ilişkin ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, Davalı … yönünden rehinle temin edilmemiş 955.181,69-AVRO alacağın dava tarihindeki karşılığı olan 8.199.470,66-TL yönünden ihtiyati haciz kararının devamına, Bu suretle davalı … yönünden rehinle temin edilmemiş 955.181,69-AVRO alacağın dava tarihindeki karşılığına isabet eden 8.199.470,66-TL kadar İİK.’nin 257/1 maddesi gereğince adı geçen davalı …’ in menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına bu borca yetecek miktarda ive İcra İflas Kanun’nun koyduğu sınırlar içinde (Tahsilde tekerrür olmamak üzere) ihtiyaten haciz uygulanmasına” Davalı …’ in 955.181,69-AVRO tutarındaki alacağın dava tarihindeki karşılığı olan 8.199.470,66-TL yönünden ihtiyati hacze yönelik tüm itirazlarının reddine, Davalı …’ in 955.181,69-AVRO dışında kalan diğer miktarlara ilişkin itirazlarının ise bu suretle kabulüne, Davacı bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunun m.109 hükmü gereği teminattan muaf olduğundan teminat alınmasına yer olmadığına,” karar verilmiş ve karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesi ile, ihtiyati hacze itiraz hakkında 4 celsede karar verilebildiğini; sırf bu durumun dahi zarar iddiasının ne denli yargılamaya muhtaç olduğunu gösterdiğini; davacının iki kez süre verilmesine rağmen zarar iddiasını somutlaştıramadığını; davacının iddialarının neyi yaklaşık olarak ispatladığı, zararının olup olmadığı, bu zararın kaynağının ne olduğu, sorumlularının kim olduğunun bütünüyle yargılamaya muhtaç olduğunu, Müvekkili bulunduğu komitenin, teminat olarak gayrimenkul ipoteği alınması şartıyla tahsis kararı verdiğini, Müvekkili …’in bulunduğu kredi komitesinin 15.09.2010 tarihinde aldığı kararla firmaya kredi tahsis ettiğini; tahsis kararı kapsamında banka birimlerince …’a 01.10.2010 tarihinde 2.302.433,00 milyon Euro kullandırıldığını, Kredinin teminatı olarak Norveç ve Antalya’da bulunan gayrimenkuller üzerine riskin %50 fazlası tutarında birinci dereceden ipotek tesis edilmesine ve tüm kredilerin teminatına (…- Savaş Pakır) müşterek borçlu ve müteselsil kefil imzaları alındığını, (Noverç’teki taşınmaz üzerine 4 milyon euro’luk ipotek tesis edilmiştir). Norveç’teki taşınmazın kullandırım tarihindeki değerinin banka birimleri tarafından alınan rapora göre 2,76 milyon Euro olduğunu, (soruşturma raporunun 10.sayfası)BDDK tarafından bu krediyle ilgili düzenlenen 13.12.2016 tarih 467 sayılı raporda da (Soruşturma Raporunun 16. Sayfası) tahsis kararı itibariyle maddi teminatın yeterli olduğunun mütalaa edildiğini, … firması tarafından düzenlenen rating raporuna göre banka müşterisinin kredi puanının 78 olduğunu, -kredi değeri çok yüksek-. İlliyet bağının kesildiğini, Müvekkil …’in Eylül 2005 – 10.03.2011 tarihleri arasında bankada çalışmış olup, sadece 15.09.2010 tarihli kredi komitesinde yer aldığını; müvekkil …’in ilk kredinin kullandırımından beş ay sonra 10.03.2011 tarihinde Bankadan ayrıldığını, Yeni komite tarafından kredi taksit vadesine -5 gün kala- 29.03.2012 tarihinde …’a 2.558.179 Euro ”teverruk” (yeniden yapılandırma) kredisinin kullandırıldığını; ilaveten 19.07.2013 tarihinde 2.891.200 Euro yeni bir ”teverruk” (ikinci yapılandırma) kredisinin kullandırıldığını ve 31.07.2013 tarihinde kredi limitini 3.223.000 Euro’ya yükselttiğini; söz konusu kararlarla adı geçen müşteriye ilave kredi ve yeni şartlarla yeni bir kredi tahsisi sağlandığını, Dolayısıyla müvekkili …’in tahsis koşullarında sonradan yapılan değişikliklerle hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını, Bankanın, müşterisi ilk taksitini ödemediği anda krediyi kat ederek kredi teminatındaki hesabı kapatmak suretiyle alacağını tam olarak tahsil edilebileceğini; ancak bankanın bunu yapmadığını ve krediyi yapılandırmak suretiyle yeni tahsislerle devam ettirdiğini, Davacının dayanak soruşturma raporu kendi emir ve talimatı altındaki, maaşlı personeli tarafından, objektiflikten uzak, gerçekleri gizler ve tarafgir bir şekilde hazırlandığını, ”…İhtiyati tedbir/haciz kararı verilmesini gerekli kılacak ölçüde tehlikenin varlığına ilişkin somut bir delil sunulmadığı gibi, bu hususta değerlendirme yapmaya yeter derecede dilekçe ve BANKANIN KENDİ İÇİNDE YAPTIĞI SORUŞTURMA neticesinde düzenlenen rapor haricinde davacının tehlike yaratacak eylem ve işlemlerine ilişkin delil de bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu…” (Gaziantep BAM 8. HD. 18.01.2018 T. E:128, K:107) Kullandırılan kredinin anaparasının tahsil edildiğini; banka müşterisi tarafından 13.11.2015 tarihine kadar toplam 720.444 Euro kredi ödemesi yapıldığını (raporun 13. sayfası), teminattaki taşınmazlardan birinin satılıp paraya çevrilmesiyle ilave 1.620.604,38 Euro (Gayrimenkulün satış değerinden masraflar düşüldükten sonraki bakiye) tahsilat sağlandığını; kullandırılan ana paranın 2.302.433 milyon Euro; tahsil edilenin 2.341.048,38 Euro olduğunu; hal böyle iken davacının 2.6 milyon Euro zarar iddiasında bulunmasının kabul edilebilirliğinin olmadığını, Banka soruşturma raporunun 11. Sayfasında da belirtildiği üzere, 02.11.2015 tarihinde borçlunun avukatı tarafından bankaya anlaşma teklifi sunulduğunu; Teklif tutarı 2.341.000 Euro’ olduğunu, bu tutarın banka tarafından kabul edilmediğini, söz konusu teklif kabul edilse idi, kredi kullandırım tutarı üzerinde toplamda 3.061.444 Euro tahsilat sağlanmış olacak olduğunu, Devamında 30.05.2016 tarihinde borçlunun avukatı tarafından bankaya ikinci bir anlaşma teklifi sunulduğunu; teklif tutarının 1.915.000 Euro olduğunu; ikinci teklif kabul edilse idi, bu defa da yine kredi tutarının üzerinde toplamda 2.635.444 Euro tahsilat sağlanacağının açık olduğunu, Teminattaki ipotekli taşınmazın paraya çevrilmediğini; banka alacağı rehinle teminatlı olduğundan ihtiyati haciz kararı verilmesinin usule aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin soruşturma raporu ile yanıltıldığını, teminattaki değerli taşınmazın -Antalya- görmezden gelindiğini, hesaba katılmadığını, ”…İİK’nın 45. maddesine göre aleyhine ihtiyati haciz istenenin lehine verilmiş bir rehin söz konusu olması halinde, alacaklının rehin tutarı kadar alacağı için öncelikle rehne başvurması gerektiği…” (11. HD. 13.06.2014 T. E: 7939, K: 11332) Zarar iddiası ve varsa zararın kaynağı ve sorumlularının “muhtac-ı muhakeme” olduğunu, İlk tahsis kararı kapsamında bir zarar oluştuğunun yaklaşık olarak ispat edilemediğini; ilave tahsisler ve ek limit ile kredinin tamamen değiştirildiğini, müvekkilinin yer aldığı komitenin tahsis ettiği krediyle ilgisinin kalmadığını, ”…Zararın doğup doğmadığı, doğdu ise miktarı ve zarar sorumlularının kimler olduğunun tespitinin yargılamaya muhtaç olduğu, ihtiyati haciz talebinin yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati haciz talebinin reddine dair kararı, ihtiyati haciz talep eden alacaklı temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ihtiyati haciz talep eden (alacaklı) vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir… ONANMASINA” karar verilmiştir. (YHD 11. HD. 19.02.2013 T. E: 1820, K: 2885) Müvekkili … Hakkında, Fetö/pdy Soruşturması-kovuşturması, Arama/ Tutuklama Kararının bulunmadığını, İleri sürerek, arz ve izah olunan nedenlerle; kredi teminatları o tarih itibariyle bu krediler için bankacılık kurallarına ve banka iç mevzuatına göre yeterli olduğundan, Kredi ipotek teminatlı olarak tahsis edildiğinden, taşınmazlardan biri paraya çevrilmiş olup diğerinin halen dahi paraya çevrilmediğinden; kullandırılan ana paranın 2.302.433 milyon Euro; tahsil edilen 2.341.048,38 Euro olduğundan, yasal koşulları oluşmayan ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep; yönetici sorumluluğu nedeniyle tazminat istemi ile açılan davada; doğduğu iddia olunan zarara ilişkin ihtiyati haciz istemine ilişkindir. Mahkemece 15/04/2021 tarihli ara karar ile muterizin de aralarında bulunduğu tüm davalılar aleyhine dava dilekçesinde talep edilen 2.603.033,25-Euro’nun dava tarihindeki efektif satış kuru karşılığına isabet eden 22.137.235,9713‬-TL alacak miktarını ve ayrıca 11.657,87-TL alacak miktarını karşılayacak şekilde ihtiyaci haciz kararı verilmiştir. Davalılardan … vekili tarafından 04/05/2021 tarihli ihtiyati hacze itiraz dilekçesi sunulmuştur. İlk derece mahkemesi tarafından; 01/06/2021 tarihli celsede; “Davacı vekilinin dava dilekçesinin 4/4 maddesinde belirtilen tarih ve olgular dikkate alındığında dava konusu edilen zarar miktarının hangi tarihli kredi ilişkisinden doğduğunu açıklaması, somutlaştırması, ayrıca davacı vekilinin dava konusu edilen zarar miktarının halihazırda ipotek ile temin edilip edilmediğini veya hangi tutarda ne şekilde temin olunduğunu yer , zaman, konu unsurlarını tek tek belirtmek sureti ile somutlaştırması, ayrıca bankanın bu davanın açıldığı tarih itibari ile dava konusu edilmiş olan zarar miktarı ile ilgili tahsil edilen miktar olup olmadığı, var ise tahsil edilen miktarın ne olduğu hususunun açıklaması, ihtiyati haciz talebine esas olmak üzere bu noktada delillerine dava dilekçesi ve ekleri gözetilerek somutlaştırması amacı ile davacı vekiline bir hafta süre ve imkan verilmesine,” 21/06/2021 tarihli celsede “Davacı vekilinin geçen duruşmanın 2 nolu ara kararında da belirtildiği üzere dava dilekçesinin 4/4 maddesinde belirtilen tarih ve olgular dikkate alındığında dava konusu edilen zarar miktarının hangi tarihli kredi ilişkisinden doğduğunu açıklaması ve somutlaştırması, dava konusu edilen zararın 29/03/2012, 19/07/2013, 31/07/2013 tarihli işlemlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını, davacının görev yaptığı zaman dilimi içindeki kredi kullandırımından kaynaklanıp kaynaklanmadığını açıklaması için davacı vekiline yeniden ve son defa 4 günlük süre verilmesine, aksi halde mevcut dosya kapsamına göre ihtiyati hacze yönelik itirazın takdir olunmasına, 21/06/2021 tarihli celsede “Davalı … vekilinin müvekili hakkında savcılık soruşturmasının olmadığını beyan etmesi karşısında … T.C.kimlik numaralı … hakkında İst. And. CBS’nin 2020/206257SR.sayılı soruşturma dosyasının mevcut olup olmadığının araştırılması, dosyanın tüm suretinin bir bütün olarak ve ivedi bir şekilde bir hafta içinde gönderilmesi için İst.And. CBS’ye müzekkere yazılmasına, ” dair ara kararlar kurulduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinin 01/07/2021 tarihli celsede ihtiyati hacze itirazı değerlendirdiği; ” 1-Davalı …’in mahkememizce verilen 15/04/2021 tarihli ihtiyati haciz kararına yönelik itirazlarının kısmen kabulüne ve kısmen reddine, “Davacının, davalı … yönünden ihtiyati haciz talebine konu olan ve mahkememizin 15/04/2020 tarihli ara kararı ile hüküm altına alınan 2.603.033,25-AVRO’ nun dava tarihindeki efektif satış kur karşılığına isabet eden 22.137.235,97-TL ve 11.657,87-TL miktarın; rehinle temin edilmeyen ve kanaat verici belge ile muaccel olduğu kabul edilen 955.181,69-AVRO dışındaki diğer miktarlara ilişkin ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, Davalı … yönünden rehinle temin edilmemiş 955.181,69-AVRO alacağın dava tarihindeki karşılığı olan 8.199.470,66-TL yönünden ihtiyati haciz kararının devamına, Bu suretle davalı … yönünden rehinle temin edilmemiş 955.181,69-AVRO alacağın dava tarihindeki karşılığına isabet eden 8.199.470,66-TL kadar İİK.’nin 257/1 maddesi gereğince adı geçen davalı …’ in menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına bu borca yetecek miktarda ive İcra İflas Kanun’nun koyduğu sınırlar içinde (Tahsilde tekerrür olmamak üzere) ihtiyaten haciz uygulanmasına” Davalı …’ in 955.181,69-AVRO tutarındaki alacağın dava tarihindeki karşılığı olan 8.199.470,66-TL yönünden ihtiyati hacze yönelik tüm itirazlarının reddine, Davalı …’ in 955.181,69-AVRO dışında kalan diğer miktarlara ilişkin itirazlarının ise bu suretle kabulüne,Davacı bankanın 5411 sayılı Bankacılık Kanunun m.109 hükmü gereği teminattan muaf olduğundan teminat alınmasına yer olmadığına, Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine verilecek dilekçe ile İstanbul BAM nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.” şeklinde karar verildiği, ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin gerekçeli ara kararın ise 24/03/2023 tarihinde yazıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasının 26/01/2023 tarihinde yapıldığı ve uyuşmazlığın; ” …’ a kullandırılan krediler olup olmadığı, bu kredilerin tahsis ve kullandırım süreçlerinde bankacılık uygulamaları ve ana ve alt düzenlemeler dikkate alındığında bankanın zarara uğramasına yol açabilecek kusurlu işlem olup olmadığı, davacı olan müflis bankanın yasal takip hesaplarında izlenmeye başlanan ve ödenmemiş kredi olup olmadığı, bu noktada gecikmenin gerçekleşip gerçekleşmediği, bu nedenle davayı takip masraflarının yapılıp yapılmadığı, toplam borç bakiyesinden riske oranla mevcut olan teminatlardan sağlanabilecek tahsilatların ne olduğu, bu tahsilatlar düşüldükten sonra banka zararının olup olmadığı, zarar var ise bu zararın oluşmasına her bir davalının bankadaki statüsü ve kararın alınmasına etkisi dahi tek tek gözetilerek her bir davalının hangi zarar miktarından sorumlu olduğu noktalarında toplandığı” tespitinin yapıldığı anlaşılmıştır.İİK’nun 257/1 fıkrası uyarınca; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nun 258 maddesi uyarınca; ihtiyati haciz talep eden alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Burada aranan ölçü yaklaşık ispat ölçüdür. İİK’nun 265. maddesi hükmü gereğince, borçlu kendisi dinlenilmeden verilen ihtiyati haciz kararına yönelik haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata, huzuru ile yapılan hacizlerde haczin uygulandığı, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebilir. Bu durumda mahkeme, gösterilen itiraz sebepleri ile bağlı inceleme yaparak itirazı kabul veya reddeder.Somut olayda davacı vekilinin; davacı müflis banka yönetici olan davalıların 15/09/2010 tarihli tahsis kararı ile yeterli teminat almadan kullandırdıkları kredi nedeniyle bankanın zarara uğradığını, kredi tahsisinin tamamlandığını, kredi kullandırımın 01/10/2010 tarihinde gerçekleştiğini, 01/10/2010 tarihinde kullandırılan kredinin vadesinin 02/04/2012 olduğunu, aradan geçen 1,5 yıllık sürede hiçbir ödeme yapılmadığını, davalılara 29/03/2012 tarihinde 2.558.179,00-Euro tutarlı bir kredinin daha kullandırıldığını, tüm bu krediler nedeniyle bankanın 2.603.033,25-Euro ve 11.657,87-TL zarara uğradığını ileri sürdüğü; davalının ise davacı bankada Eylül 2005 – 10/03/2011 tarihleri arasında çalıştığını, sadece 15/09/2010 tarihli kredi komitesinde yer aldığını; ilk kredi için yeterli tutarda ipoteğin teminat olarak alındığını, ilk kredinin kullandırımından beş ay sonra 10/03/2011 tarihinde bankadan ayrıldığını, ilk kullandırılan kredinin vadesine 5 gün kala 29/03/2012 tarihinde kredi lehdarına 2.558.179,00-Euro yeniden yapılandırma kredisi kullandırıldığını, ilk kredinin yapılandırıldığı bu ikinci kredinin kullandırıldığı tarihte kendisinin bankada çalışmadığını, davacının iddia ettiği zararın ve kendisinin bu zarardan sorumluluğunun yargılamaya muhtaç olduğunu, ihtiyati hacze itirazları sonucunda kısmen reddedilen alacak tutarı için de yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesi tarafından itirazın değerlendirilebilmesi için, davacı vekilinden sorumluluk davasına esas kredinin tahsil edilebilen tutarları ile ilgili açıklama talep edildiği, soruşturma dosyasının celbedildiği ve nihayet 955.181,69-Euro zararın yaklaşık düzeyde ispat edilebildiği gerekçesi ile ihtiyati hacze itirazın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için zarar miktarının yaklaşık düzeyde ispatının yeterli olmadığı, davalının sorumluluğunun dayanağı hukuki sebepler nazara alındığında, muteriz davalnın eylemleri ile zarar arasında illiyet bağının mevcut olduğunun da yaklaşık düzeyde ispatının zorunlu olduğu, dosyaya mübrez deliller, farklı tarihlerde görev yapmış birden fazla davalının varlığı, kredinin yapılandırıldığına dair davacı beyanı ile davalı savunması karşısında zararın varlığı ve miktarı ile muteriz davalının bu zarardan sorumlu olup olmadığı hususunda yaklaşık ispat koşulunun ihtiyati haciz kararının verildiği 15/04/2021 ve ihtiyati hacze itirazın kısmen kabul edildiği 01/07/2021 tarihleri itibariyle oluştuğundan bahsedilemeyeceği, mahkemece itirazın tamamen kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmış, muteriz vekilinin istinaf sebebi yerinde bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; muteriz vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesinin 01/07/2021 karar tarihli ve 24/03/2023 gerekçeli ara karar yazım tarihli kararının kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; davalı … vekilinin ihtiyati haciz kararına itirazının kabulü ile; ilk derece mahkemesinin 15/04/2021( 26/04/2021 tarihli tashih şerhli) tarihli 2021/104 esas sayılı davalı … hakkındaki ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …’in istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2023 karar yazım tarihli, 01/07/2021 tarihli ve 2021/104 Esas (Derdest Dava Dosyası) sayılı ara kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2- Davalı …’in ihtiyati haciz kararına itirazının kabulü ile; İlk derece mahkemesinin 15/04/2021 tarih (26/04/2021 tarihli tashih şerhli) ve 2021/104 esas sayılı ihtiyati haciz kararının davalı … yönünden KALDIRILMASINA, 3-Davalı … tarafından herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediği anlaşıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalı …’e iadesine, 5-Davalı … tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak Davalı …’e verilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, 8-Dava dosyası dairemize UYAP sistemi üzerinden elektronik dosya olarak gönderildiğinden, ilk derece mahkemesine UYAP sistemi üzerinden iade edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/06/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.