Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2023/1040 E. 2023/1061 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1040 Esas
KARAR NO: 2023/1061 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/970 Esas – 2023/181 Karar
TARİHİ: 27/02/2023
DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Çek İptali (Hasımsız))
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin yetkilisi bulunduğu … Ticaret Limited Şirketi’nin keşidecisi, lehdarının … TC Kimlik Numaralı Kamil Üstün olduğu, … Bankası İkitelli/İstanbul Ticari Şubesi’nin, … IBAN nolu hesabına ait, 20.10.2022 keşide tarihli, 240.519,40 TL bedelli, … numaralı karekodlu çekin lehdara gönderilmek üzere keşidecinin diğer şubesine ulaşamadan müvekkilinin elindeyken kaybolduğunu, kaybolan çekin keşide tarihinin geçmiş olduğunu, bankaya ibraz edilmediği ve 10 günlük ibraz süresinin de geçtiğini, çek kaybolmuş olduğundan muhatap banka nezdinde işlemden kalkması için iptali kararı verilmesini talep ettiklerini beyanla keşidecisi … Tic. Ltd. Şti., lehdarı … TC kimlik numaralı … olan, … Bankası İkitelli/İstanbul Ticari Şubesi’nin, … IBAN nolu hesabına ait, 20.10.2022 keşide tarihli, 240.519,40 TL bedelli, … numaralı karekodlu çek için iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 27/02/2023 tarih ve 2022/970 Esas – 2023/181 Karar sayılı kararında; “Dava, çek iptali istemine ilişkindir. Bilindiği üzere; dava şartlarını düzenleyen HMK 114/e maddesi “davacının dava takip yetkisine sahip olmasını” bir dava şartı olarak ön görmüş bulunmaktadır. Dava takip yetkisi ise HMK’nin 53/1 maddesinde “talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisi” olarak tanımlanmıştır. TTK’nin 757 ve devamı maddelerine göre açılacak çek iptali davasını aynı yasanın 651/2 maddesine göre ancak hamil açabilir. Yasanın düzenleme şekline göre keşideciye çek iptali davası açma hakkı tanınmamıştır. Davacının … Ticaret Limited Şirketi’nin yetkilisi olduğu yani davacının hamil olmayıp keşideci olduğundan çeklerin iptali talebi hakkında hüküm alabilme yetkisi yoktur.Hal böyle olunca, HMK’nin 115/2 maddesi gereğince, davanın dava şartının noksan bulunması nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki karar verilmiştir.” gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; çek üzerinde yazılı olan keşidecinin müvekkili olmadığını, çekin ön yüzünde yer aldığı üzere keşidecinin … Ticaret Limited Şirketi olduğunun görüldüğünü, müvekkilin ise çek kaybolduğu sırada çekin hamili konumunda olduğunu, Yargıtay’ın benzer bir olayda;”Dava konusu çekte, gerçek keşideci şirket tüzel kişiliğidir, davacı ise keşideci şirketin temsilcisi durumundadır. Hesap sahibi ve keşidecinin davacı gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır. Ancak çek iptali davasını meşru hamilin açması gerekmekte olup, davacı hesap sahibi ve keşideci şirketin yöneticisi olduğuna göre gerçekten çekin meşru hamili olup olmadığının tespiti bakımından davacıdan delilleri istenilerek, delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş, karar bu sebeple bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde bir yaklaşımın benimsediğini (11. Hukuk Dairesi 2016/987 E., 2017/1520 K., 15.03.2017 T.);
Yargıtay’ın yukarıda alıntılanan içtihatları dikkate alındığında müvekkilinin kaşideci kabul edilerek davanın reddinin doğru olmadığını, çekin keşidecisi tarafından iptalinin istenemeyeceği yönündeki aşırı şekilci yaklaşımın, TTK hükümleri ile çelişki içinde olduğunu;Keşidecinin çekin iptalini isteyemeyeceğine yönelik açık bir mevzuat hükmünün olmadığını, söz konusu kuralın Yargıtay içtihatları ile ortaya çıkmışsa da bu kural uygulanırken her olayın kendine has özel şartları olabileceğinin ve içtihadın da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekeceğinde kuşku olmadığını, olayın şartları ayrı ayrı değerlendirildiğinde; öncelikle, dava konusu çekin henüz tedavüle çıkmadığını, yani lehdara ulaşmamış bir çek olduğunu, bu anlamda Mahkemece lehdar …’e davetiye çıkarılarak dinlenmesi mümkün iken bunun yapılmadığını, Mahkemece, iptal talebinin aynı zamanda ödemekten men talebini de içerdiği kabul edilerek madde 757 hükmündeki önleyici önlemlerin uygulanmadığını;Taraflarınca madde 759 hükmündeki bütün yükümlülüklerin yerine getirildiğini, dosyaya, çekin istem dışı bir şekilde rüzgarın etkisiyle uçarak kaybolduğunu gösteren video kaydının sunulduğunu, çek suretinin dosyada olduğunu, Mahkemenin, kargo ile sevk edildiğini bildirdikleri çekin kargo bilgilerinin gerçekliğini denetleme gereği duymadığını, Mahkeme’nin madde 762 hükmüne uygun olarak ilanı ve 761/1 hükmü ile 3 aylık süre belirlemişse de 3 aylık süre hesabı HMK md. 92/2 “(2) Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.” hükmüne uygun hesaplanmaksızın 90 gün hesabı yapılarak 27.02.2023 tarihinde hukuka aykırı hüküm kurulduğunu, kanun hükmüne göre ilk ilan tarihi olan 29.11.2022 tarihinden itibaren 3 aylık sürenin 28.02.2023 mesai bitiminde sona erdiğini, 3 aylık süre dolmadan karar verildiğini; TTK md. 651/2 hükmünün 652/2 hükmünden bağımsız düşünüldüğü ve keşidecinin hak sahibi sayılmadığı bir yaklaşımın katı biçimde uygulanmasının hukuka aykırı olduğunu, Mahkemenin maddi gerçekleri dikkate almaksızın davayı reddettiğini, ret gerekçesini TTK 651/2 hükmüne dayandırdığını, hükümde açıkça keşidecinin zikredilmediğini, “hak sahibi” kavramına yer verildiğini, kıymetli evrak üzerinde keşidecinin hiç bir hakkının bulunmadığından söz etmenin mümkün olmadığını, keşidecinin en basit ifadesiyle “Ödemeden Men” isteme hakkı olduğunu; 651/2 hükmünü, 652/2 hükmünden bağımsız kılarak dar yorumlamanın kanun koyucunun amacı ile bağdaşmayacağını, kanundaki 645 ila 653 hükümlerinin kıymetli evraka ilişkin genel hükümler olduğunu, TTK md. 652/2 “(2) Bunun dışında iptal usulü ve hükümleri hakkında, kıymetli evrakın çeşitli türlerine ilişkin özel hükümler uygulanır.” hükmü ile iptale ilişkin özel düzenlemelere atıf yapıldığını, 2. paragrafta yer verdikleri özel düzenlemelerde keşidecinin iptal başvurusu yapmasını engelleyen hiç bir hüküm olmadığını;Kanun koyucunun kıymetli evrakın iptali ile ilgili hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde aslında lehdarı, cirantaları veya hamili koruyucu her türlü önlemi aldığının açıkça görüldüğünü, bedelin tevdi edilmesine izin verilmesinden, iptal kararından sonra dahi hak sahiplerinin keşideciye yönelik haklarını ileri sürebileceklerine kadar bir dizi koruyucu önlemler mevcutken, keşidecinin iptal talebinde bulunamayacağına yönelik içtihadın çok katı biçimde uygulanıyor olmasının, kanun koyucunun amacı ile bağdaşmadığı gibi hakkaniyetli ve hukuka uygun bir yaklaşımın da kabul edilemeyeceğini, özellikle, huzurdaki davada olduğu gibi gerçek bir zayi olduğu bütün çıplaklığı ile ortada iken çekin iptaline karar verilmeyerek, keşidecinin açık bir tehlikeye maruz bırakılmasının hakkaniyet ile bağdaşmayacağını ve kanun koyucunun gerçek amacının da bu olmaması gerektiğini;Çek iptal davalarında 651/2 hükmü gerekçe yapılarak keşideciye başvuru hakkı tanınmaması, ülkemizde bir türlü istenilen güveni ve istikrarı sağlayamayan çek uygulama sisteminin yaratacağı aşırı dava yükünü önlemeye yönelik Yargıtay’ın geliştirdiği bir refleks olduğunu, çok katı biçimde uygulanması da huzurdaki davada olduğu gibi hukuken kabul edilemeyecek kötü sonuçlara yol açtığını, bu nedenle davanın kendi şartları içinde hakkaniyetle değerlendirilmesi gerektiğini, çekin iptaline karar verilmesini engelleyen hiçbir hukuki ve fiili durumun bulunmadığının dikkate alınması gerektiğini ve mevzuat hükümlerine uygun olarak talebin kabulüne karar verilmesi gerektiğini beyanla Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/970 Esas, 2023/181 Karar sayılı davanın reddine yönelik gerekçeli kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 818/1. maddesinin atfı ile 757 vd maddeleri gereği zayii olduğu iddiası ile çekin iptali talebine ilişkindir. Mahkemece davcının çekin keşidecisi olduğu ve keşideci tarafından çekin iptalinin talep edilemeyceğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6102 Sayılı TTK’nın 818/1-s maddesinin atfı ile aynı kanunun 757/1 ve 759/1 maddeleri uyarınca; iradesi dışında çek elinden çıkan hamil, çekin kimde olduğu bilinmiyorsa, çekin ödeme yeri veya hamilin yerleşim yerinden çekin iptaline karar verilmesini talep edebilir. Çekin zayii nedeniyle iptali davası açma hakkı hamile ait olup, zayi nedeniyle iptal talebinde bulunan kişi, çekin hamili olduğunun ve çekin kaybolduğunun “kuvvetle muhtemel” olduğunu ispata elverişli deliller sunmalıdır. Somut dosyada; dava konusu, … Bankası’na ait 20.10.2022 tarihli, … seri numaralı çekin keşidecisinin dava dışı … Ticaret Limited Şirketi, lehtarının ise … olduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde çekin lehtarına gönderilmek üzere yetkilisi olduğu keşideci şirket elindeyken kaybolduğunu beyan ettiği, bu beyan doğrultusunda kaybolduğu iddia edilen anda çek hamilinin keşideci şirket olduğunun iddia edildiği, her ne kadar davacı taraf ilk kez istinaf aşamasında çek hamilinin kendisi olduğunu iddia etmiş ise de, davacının çekte lehtar veya ciranta olmadığı, çeki dava dışı şirket adına fiilen elinde bulundurduğu, zilyetliğinin dava dışı şirket adına olduğu, buna göre davacının iş bu davayı kendisi adına açamayacağı, davanın çekin hamili olduğu iddia edilen keşideci şirket tarafından açılması gerektiği, bu minvalde Mahkemece davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davacı keşideci olmadığı halde keşideci tarafından iptal davacı açılamayacağı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusu usulen haklı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2023 tarih ve 2022/970 Esas – 2023/181 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN; 2-Karar tarihinde yürülükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcından peşin alınan 80,70 harcın mahsubu ile 99,20 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansı var ise talep halinde iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN; 5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 6-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7-Bakiye gider avansı varsa talep halinde davacıya iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince davacıya tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/06/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.