Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/946 E. 2022/965 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/946 Esas
KARAR NO: 2022/965 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2016/537 Esas 2017/562 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
Dairemizden verilen 19/03/2020 tarih ve 2018/1767 Esas 2020/415 sayılı kararı Yargıtay, 11. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2022 tarih ve 2020/6314 Esas 2022/448 Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili adına davalı bankada 29/04/2015 tarihinde … hesap numaralı hesap açıldığını, müvekkili tarafından anılan hesaba hesabın açıldığı tarihte 221.234,69 TL yatırıldığını, ancak bu hesap üzerinde, müvekkilinin ilgisi ve bilgisi dışında birçok işlemler gerçkleştiğini, bu işlemler neticesinde hesaptaki bakiyenin günden güne azaldığını, hatta eksilere düştüğünü, müvekkilinin bu işlemler neticesinde zarara uğradığını, taraflarınca davalı bankaya çekin 07/08/2015 tarihli ihtarda hesap üzerinde yapılan işlemlerin ve bu işlemlerin dayanağının taraflarına bildirilmesini talep ettiklerini, davalı banka tarafından yapılan incelemede zarar tazminini gerektirecek bir durumla karşılaşılmadığını, bankadan taraflarına verilen işbu cevapta, bütün işlemlerin onaylanarak gerçekleştirildiği belirtilmişse de müvekkili tarafından davalı bankaya verilmiş hiçbir onayı bulunmadığını, davalı bankadan müvekkilinin zarar uğradığından bahisle iş bu davayı açtıklarını beyanla şimdilik 1.000,00 TL. nin dava tarihinden itibaren işlelecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dava konusu etmiş olduğu 29/05/2015 – 18/08/2015 tarihleri arasındaki tüm işlemlerin davacının bilgi ve onayı ile gerçekleştiğini, davacının zararı olmuş ise bu zararın bizzat davacı tarafından verilen emirler sonucu ortaya çıktığını, davacının gerçekleştireceği işlemler konusunda azami özeni göstermek yükümlülüğü altında olduğunu, kendisine verilen bilgileri kontrol etmesi gerektiklerini, sonrasında işlem gerçekleştirmesi için emir vermeleri gerektiklerini, davacının zarar ettiği kadar karının da bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2017 tarih ve 2016/537 Esas, 2017/562 Karar sayılı kararında; ” … Davacının davalı bankanın Çiftlik şubesi müşterisi olduğu ve davacı ile davalı arasında 24.04.2015 tarihinde Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza İşlem Sözleşmesi imzalanarak … sayılı yatırım hesabının açıldığı, ayrıca davacının Sermaye Piyasası işlemleri risk bildirim formunu imzaladığı, bundan sonra davacının 04.05.2015 tarihinde başlayıp, en son 21.07.2015 tarihinde alış ve 13.08.2015 tarihinde satış işlemi yapmak suretiyle işlemlere son vermiş olduğu dosyada bulunan hesap ekstresinden anlaşılmıştır. Davacının hesap hareketlerinden alım satımı yapılan hisse senetlerinin …, …, …, …, …, … ve … hisse senetleridir. Ayrıca davalı banka tarafından dosyaya sunulan CD içeriğinden davacının dava konusu yatırım işlem hareketlerinin tamamına telefonla onay verdiği saptanmıştır. Ayrıca dosyada bulunan internet bankacığı görüntüleme ekstresinden davacının internet bankacılığı kullandığı ve hesabını an be an takip ettiği görülmektedir. Ayrıca taraflar arasında aktedilen Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi’nin 7. maddesine göre davalı tarafından davacıya her ay sonunda yatırım araçlarınına ilişkin hareketlerin de yer aldığı hesap ekstrelerinin gönderildiği dosyada bulunan gönderi formlarından da anlaşılmaktadır. Davacının banka görevlisi ile görüşmelerinden birinde “zararı kurtarabildiğinde işlemleri sonuçlandırabileceğini” beyan etmiş, bu beyandan da yapılan işlemlerin bizzat kendisi talimatı ile yapıldığını ve oluşan zararın da farkında olduğunu ikrar ettiği görülmektedir. Yine CD içeriğindeki konuşmalarda, davacının baskı ve korkutma şeklinde bir yönlendirmeye muhatap olmadığı, işlemleri kendi hür iradesi ile yaptığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce Bankacı Bilirkişi …’den alınan bilirkişi raporunda da bu hususlara yer verilmiş ve işlemlerin genel olarak davacının talimatı ve bilgisi dahilinde ve dosyada suretleri bulunan sözleşmeler çerçevesinde yapıldığı rapor edilmiştir. Bilirkişi dosyada bulunan diğer delillerle örtüştüğünden mahkememizce hadiseye ve hukuka uygun görülüp hükme esas alınabilir kabul edilmiştir … ” gerekçesi ile, ” 1-Davanın REDDİNE, 2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine, … ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İş bu kararda müvekkili aleyhine olan kısımların hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Banka tarafından yapılan işlemlerin müvekkilinin onayı sonucunda yapılmış olsa dahi uzmanlık gerektiren bu işlemlerin gerçekleştirilmesinde müvekkilinin bilgisinin olabilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, banka tarafından yapılan işlemlerde müvekkilinin menfaatlerinin gözetilmediğini ve özen borcunun yerine getirilmediğini, bu nedenle davalı bankanın, müvekkilinin uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğunu, buna karşın hukuka aykırı bilirkişi raporu sonucunda davanın reddine karar verildiğini, Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte aleyhe hükmedilen vekalet ücreti miktar olarak da fazla olduğunu, kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi davanın reddine ilişkin kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 19/03/2020 tarih 2018/1767 Esas 2020/415 sayılı ilk kararı ile; “Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik esasa ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında” 24/04/2015 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi, 25/05/2015 tarihli 650.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, 08/06/2015 tarihli 750.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Risk Bildirim Formu, 08/06/2015 tarihli Müşteri Tanıma Formu,Sermaye Piyasası Araçları Kredisi İstek ve Bilgilendirme Formu,Tahsilat Talimatı, Rehin Muvafakat Yazısı, Olağanüstü Durum Formu, Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nun doldurularak imzalandığı anlaşılmış olup sözleşme örnekleri dosyaya getirtilmiştir. Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmeleri, taraflar arasında kurulan bu sözleşmesel ilişki bağlamında davacının gerçekleştirdiği tüm işlemlere ilişkin kayıt belge ve dekontlar bankacı bilirkişi tarafından incelenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda,davalı banka tarafından sunulan CD.nin çözümü konusunda uzman olmamasına rağmen dosyaya sunulu CD.yi dinlediğinde tüm hisse senedi alım/satım işlemlerine ilişkin davacı tarafından telefon aracılığı yoluyla talimatlar verilmiş olduğu,gün içi işlemde bulunulmasına yönelik şube personeli tarafından öneride bulunulmakla birlikte söz konusu tavsiye/yönlendirmenin davacının bu yöndeki iradesini fesada uğratacak nitelikte bir tazyik içerip içermediği konusunda ise davacının kararlarını baskı altında almaya,davacıyı zorlayıcı ve iradesini fesada uğratan bir unsura rastlanmadığını,işlemlerin davacı talimatı ve bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olduğunu,kendisine gönderilmiş aylık hesap ekstrelerine itirazda bulunmamış olması nedeniyle davacının bilgisi dışında işlem yapıldığına yönelik iddiasının yerinde olmadığını, mahkeme aksi kanaatte ise ve davalının alım satım zararlarından sorumlu olduğu kanaatine vardığı taktirde davacının almış olduğu hisse senedi bazında zararının 96.529,40 TL.olduğunu belirtmiştir. Davacı, nitelikli yatırımcı olmayıp bu yönde de bir belgenin imzalanmadığı görülmüştür. Her ne kadar sözleşmeler davacıyı haksız duruma sokuyorsa da borsalar sözleşmeler yanında günümüz davranış ekonomisi ve psikolojiside dikkate alındığı yatırım alanıdır. Davalı matbu şekilde hazırlanmış sözleşmelerle ve müşterisine yaptırdığı alım-satımlarla haksız göstermekle birlikte müşterisinin profilini, yatırım mazisini ve psikolojisini iyi analiz etmesi gerekir. Davalının yatırımcı mazisi olmayan müşterisine bire 3 katı kredi kullandırılması ve kısa süreli alım ve satıma yönlendirmesi iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırıdır. Davalının cevap dilekçesinde gösterdiği örnek dahi davacı müşterinin acemi biri olduğu ve psikolojisini yansıtmaktadır. Davacı zarardayken yatırımcı psikolojisinde başa baş gelebilme sendromuyla (ilk yatırdığı paraya kavuşabilme isteği) riske girme etkisiyle kredili işlemlere yönlendirilmiş veya mecbur bırakılma psikolojisine maruz bırakılmıştır. Davalı taraf davacının doktor olduğunu sürekli öne sürerek mantıklı kararlar verebileceğini söylemektedir.Davacının doktor olması para yönetme uzmanı olduğunu göstermeyecek olup kaldıkı uzman olmadığı cevap dilekçesinde belirtilen banka çalışanı ile davacı arasında geçen diyaloglardan da anlaşılmaktadır. Kaldıki bu işte uzman olan taraf davalı bankadır. Davalı, müşterisini kısa süreli alım ve satıma yönlendirmeyip yatırıma teşvik edip sözleşmelerin imzalandığı 2015 yılında bu müşterisine uzun vadeli tavsiyelerle hisse aldırılmış olunsaydı müşteri kar elde etmiş olacaktı. Buda davalı bankanın müşteri menfaatlerini gözetmediği ve özen borcu çerçevesinde hareket etmediği anlaşılmış olup bu sebeple davalı bankanın davacının zararından sorumlu olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince davanın kabulü yerine yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür….” gerekçesi ile, Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/06/2017 tarih 2016/537 Esas – 2017/562 Karar sayılı kararının HMK’ nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, davacının davasının KABULÜ ile; 1.000,00 TL’ nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, karara karşı davalı tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 20/01/2022 tarih 2020/6314 Esas 2022/448 Karar sayılı ilamında; “Dava; sermaye piyasası araçları alım satım işlem çerçeve sözleşmesi ve sermaye piyasası araçları kredi sözleşmesi dahilinde gerçekleşen yatırım işlemleri nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece; davacı tarafından davalı aracı kurum işlemlerine onay verildiği ve sürekli olarak işlemlerin kontrolünün sağlandığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, istinaf mahkemesince davacının uzman olmadığı, davalı tarafından özen borcuna uygun hareket edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak işlemlerin davacının talimatı ve bilgisi dahilinde olduğu ve devamlı olarak davacı tarafından kontrol edildiği göz önüne alındığında davacının yapılan işlemlere onay verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı ve bunun sonucunda zararının oluştuğu iddiasının davacı yararına kanıtlanamadığı, o halde bölge adliye mahkemesince davacının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir iken yazılı gerekçeyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne kararı verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile, Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir. Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi dahilinde davacının davalı banka nezdindeki hesaplarından gerçekleştirilen yatırım işlemleri sonucu davacının zarara uğratıldığı iddiasıyla açılan kısmi tazminat davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Taraflar arasında” 24/04/2015 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi, 25/05/2015 tarihli 650.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, 08/06/2015 tarihli 750.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Risk Bildirim Formu, 08/06/2015 tarihli Müşteri Tanıma Formu,Sermaye Piyasası Araçları Kredisi İstek ve Bilgilendirme Formu,Tahsilat Talimatı, Rehin Muvafakat Yazısı, Olağanüstü Durum Formu, Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nun doldurularak imzalandığı anlaşılmış olup sözleşme örnekleri dosyaya getirtilmiştir. Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmeleri, taraflar arasında kurulan bu sözleşmesel ilişki bağlamında davacının gerçekleştirdiği tüm işlemlere ilişkin kayıt belge ve dekontlar bankacı bilirkişi tarafından incelenmiştir. Bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalı banka tarafından sunulan CD.nin çözümü konusunda uzman olmamasına rağmen dosyaya sunulu CD.yi dinlediğinde tüm hisse senedi alım/satım işlemlerine ilişkin davacı tarafından telefon aracılığı yoluyla talimatlar verilmiş olduğu,gün içi işlemde bulunulmasına yönelik şube personeli tarafından öneride bulunulmakla birlikte söz konusu tavsiye/yönlendirmenin davacının bu yöndeki iradesini fesada uğratacak nitelikte bir tazyik içerip içermediği konusunda ise davacının kararlarını baskı altında almaya,davacıyı zorlayıcı ve iradesini fesada uğratan bir unsura rastlanmadığını,işlemlerin davacı talimatı ve bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olduğunu,kendisine gönderilmiş aylık hesap ekstrelerine itirazda bulunmamış olması nedeniyle davacının bilgisi dışında işlem yapıldığına yönelik iddiasının yerinde olmadığı belirtilmiştir. Davalı bankanın sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı ve bunun sonucunda da zarara uğradığı iddiasını, davacı taraf yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda, uyma kararı verilen Yargıtay bozma kararında da belirtildiği üzere, işlemlerin davacının talimatı ve bilgisi dahilinde olduğu ve devamlı olarak davacı tarafından kontrol edildiği göz önüne alındığında davacının yapılan işlemlere onay verdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı ve bunun sonucunda zararının oluştuğu iddiasının davacı yararına kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı lehine taktir edilen vekalet ücreti de AAÜT. hükümlerine uygun olduğundan, davacının aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dairemizce bozmaya uyularak yeniden karar verildiğinden, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20/01/2022 tarih ve 2020/6314 Esas – 2022/448 Karar sayılı ilamı dikkate alınarak, davacının istinaf sebepleri değerlendirilip istinaf taleplerine ilişkin olarak ayrıca karar verilmeksizin, uyma kararı verilen Yargıtay bozma ilamı uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; davanın reddine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davanın REDDİNE, 2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 80,70.TL harçtan dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 1.000,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf yönünden Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 8-İstinaf yönünden dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 9-İstinaf yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/b maddesine göre hesap ve takdir olunan 2.550,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/06/2022