Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/895 E. 2022/801 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/895 Esas
KARAR NO: 2022/801 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2022 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/636 Esas (derdest)
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYALARDA
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili, davalı şirketin 22/09/2021 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının 2 numaralı gündem maddesiyle, şirket esas sözleşmesinin ”Şirketin Sermayesi” başlıklı 6. Maddesinin, ”Yönetim Kurulu ve Süresi” başlıklı 7. Maddesinin, ”Karın Dağıtılması” başlıklı 14. Maddesinin, ”Yedek Akçe” başlıklı 15.maddesinin değiştirilmesi, şirket esas sözleşmesine ”Şirketin Fesih ve Tasfiyesi” başlıklı 20.maddenin eklenmesi, şirket esas sözleşmesinden ”Komiteler” başlıklı 8/A maddesinin kaldırılmasına ilişkin tadil tasarısının, 3 numaralı gündem maddesiyle yönetim kurulu üyelerinin seçimi, ücret ve huzur haklarının tespiti hususunun, 4 numaralı gündem maddesiyle yönetim kurulu üyelerine Türk Ticaret Kanunu’nun 395. ve 396. maddeleri uyarınca izin verilmesine karar verildiğini, ancak söz konusu genel kurul toplantısına çağrının usulüne uygun yapılmadığını, TTK’nın 390/4.maddesinde tanımlanan elden dolaştırma usulü ile alınan yönetim kurulu kararlarında önerinin tüm kurul üyelerine yapıldığına ilişkin belge ile imzası bulunmayan kurul üyelerinin öneriyi aldığına ve toplantı yapılması isteminde bulunmadığına ilişkin beyanın mevcut olması gerektiğini, somut olayda ise davalı şirketin halka açılması amaçlı esas sözleşme tadiline ilişkin 23/08/2021 tarih ve 2021/22 sayılı yönetim kurulu kararının, davalı şirketin yönetim kurulunda azınlık hissedarı olan müvekkilin temsilcisi olarak görev yapmakta olan … dahil, toplam 8 yönetim kurulu üyesinden yalnızca 7’sinin elektronik posta adresine TTK’nın 390/4. maddesi uyarınca elden dolaştırma yöntemi yerine geçmek üzere, yönetim kurulu üyesi olmayan davalı şirket avukatı … tarafından iletildiğini, yani yönetim kurulu kararının gerek değişiklik önerisinde bulunan yönetim kurulu üyesinin bizzat teklifi iletmemiş olması gerekse önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine iletilmemiş olması nedenleri ile yoklukla malul olduğunu, yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti istemiyle İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/575 E. sayılı dosyasıyla görülen dava ikame edilmiş olup derdest olduğunu, yine yönetim kurulunda azınlık hissedarı olan müvekkili temsil eden …’nın ‘’öneriyi aldığı ve toplantı yapılması isteminde bulunmadığına’’ yönelik bir beyanının da bulunmadığını, ayrıca gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, esas sözleşme tadili ve esas sözleşmenin mevcut hali ek olarak eklenmiş ise de, mezkur tadil metni ile toplantıda oylamaya sunulan tadil metninin örtüşmediğini, zira toplantı çağrısının eki esas sözleşme tadilinin 6. maddesi ile. ”A grubu nama yazılı payların iptal edildiği, şirketin çıkarılmış sermayesinin her biri 1 TL nominal değerde toplam 531.768,622 TL nominal değerindeki 531.768,622 adet B grubu nama yazılı paylardan ve her biri 1 TL nominal değerde toplam 849.448,552 TL nominal değerindeki 849.448,552 adet C grubu nama yazılı paylardan oluştuğu, B grubu payların borsada işlem görebilir niteliği haiz olmadığı, C grubu payların ise borsada işlem görebilir nitelikte olduğu, B grubu paylardan herhangi birinin herhangi bir sebeple borsada işlem görebilir nitelikte paya dönüştürülmesi için esas sözleşme değişikliği yapılması ve esas sözleşme değişikliğinin genel kurulca onaylanması gerektiği” hususlarının düzenlendiğini, bahsi geçen B grubu ve C grubu pay sahiplerinin kimler olduğuna dair herhangi bir düzenleme ve belirleme yapılmadığını, müvekkilinin paylarının hangi gruba veya gruplara dahil olduğunu toplantı esnasında öğrendiğini, genel kurulda karar alma aşamasında ortaya çıkan ve tadil metninde yer verilmeyen işbu aykırılığın TTK’nın 446/1-b maddesinde tanımlanan ”…gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olduğunun” göstergesi olup aynı hükme göre bu nitelikteki bir kararın iptalinin gerektiğini, söz konusu değişikliğin azınlık hissedarı olan müvekkilinin paylarına bağlı haklarını tamamen zedelemekte olduğunu, bu değişiklik ile B grubu hissedarlarının hisselerini halka arzı esas sözleşme değişikliği ile genel kurul onayına, başka bir anlatımla davalı şirkette halim ortak konumunda olan … grubunun onayına bağlanırken C grubu hissedarlarına hisselerini serbestçe halka arz edebilme imkanı getirildiğini, tüm payları C grubuna ait olan hissedarlar, yalnızca şirketin yabancı yatırımcıları olan 3 adet pay sahibi olup; müvekkile ait payların neden yalnızca yarısının C grubuna alındığına dair hiçbir haklı, hukuki ve objektif gerekçe gösterilmediğinden bu durumun açıkça eşitlik ilkesi, iyi niyet kaideleri ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, ayrıca esas sözleşmede hisselerin B grubundan C grubuna dönüşümünün hangi esaslara tabi olacağına ve B grubu payların C grubu paya dönüşümünün onaylanacağı genel kurulda çoğunluğa sahip olan pay sahiplerinin “haklı hukuki ve geçerli bir sebep ileri sürmeden” bu değişime onay vermekten imtina edemeyecekleri gibi hiçbir objektif düzenlemeye de yer verilmediğini ileri sürerek öncelikle davaya konu genel kurul kararının 2 numaralı gündem maddesi kapsamında şirket ana sözleşmesinin ‘’Şirketin Sermayesi’’ başlıklı 6. maddesinin tadil edilmesiyle ilgili karar yönünden, halihazırda şirketin halka açılması ile ilgili sürecinin yürütülmekte olması, şirketin bu haliyle halkla açılması halinde azınlık hissedarı olan müvekkil açısından telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkacak olması nedenleriyle ilgili kararın icrasının durdurulması yönünde ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 22/09(2021 tarihli genel kurul toplantısının çağrının usulüne uygun yapılmamış olması ve gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması nedenleriyle TTK’nın 446. maddesi kapsamında iptaline, 2 numaralı gündem maddesiyle, şirket esas sözleşmesinin ‘’Şirketin Sermayesi’’ başlıklı 6.maddesinin tadiline ilişkin kararın ve diğer kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, Karara bağlanan esas sözleşme değişiklikleri ile şirketin halka arz edilmesinin hem şirketin içerisinde bulunduğu mali ve finansal durum açısından gerekli ve zorunlu olduğunu, hem de davacıların taraf olduğu 8 Aralık 2016 tarihli ortaklık prensiplerine dair sözleşme çerçevesinde sözleşmesel bir taahhüt niteliğinde olduğunu, sözleşmenin 3.1 ve 3.2 maddeleri bir arada değerlendirildiğinde, … ve …’nun halka arz çerçevesinde hisse satışına hak kazanması için öncelikle …, yani yabancı hissedarların tüm hisselerini satmasının gerekmekte olduğunu, bu ön şart gerçekleşmediği müddetçe, davacının da dahil olduğu … grubu hisselerinin halka arz edilemeyeceğini, davacının iptalini talep ettiği genel kurulun, şirketin devam eden halka arz sürecinde, yabancı hissedarların şirketteki hisselerinin A grubundan imtiyazsız C grubu hisseye dönüşmesi amacıyla yapıldığını, yine aynı genel kurulda davacı ve davalının dahil olduğu 32 adet hissedardan oluşan B grubu hisselerin eşit muameleye tabi tutularak B grubu hisselerin yarısının C grubu hisseye çevrildiğini, ancak davacı elinde tuttuğu hisseleri halka arz çerçevesinde henüz satış imkanına dahi sahip değilken, diğer bir deyişle sahip olduğu bir satış hakkı ve dolayısıyla uğradığı bir zarar ortada yokken, davacının hisselerini satış imkanına kavuşturacak halka arz sürecinin bir parçası olan olağanüstü genel kurulun iptalini talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğini, ayrıca davacı tarafça usulüne uygun yapılmış bir muhalefet şerhi bulunmadığını, davacı tarafça çağrının usulüne uygun yapılmadığı iddia edilmiş ise de vekilleri aracılığıyla toplantıya katılmış olduğundan iddianın dinlenemeyeceğini, kaldı ki gerçeği yansıtmadığını, zira yönetim kurulu kararının üye …’a da e-posta yolu ile gönderildiğini, hiçbir üyenin toplantı yapılması talepleri olduğuna dair bir beyanda bulunmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediği iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, genel kurulun onayına sunulan tadil tasarısının SPK ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylanmış olduğunu, ayrıca pay gruplarının hangi pay sahiplerine ait olduğuna dair kısmın sözleşmenin sermayeye ilişkin maddesinde yer alması zorunluluğunun bulunmadığını, halka açılan şirketlerde genel uygulamanın da bu yönde olduğunu, zaten sözleşme 3. maddesi ile halka arz edilecek payların yarısının … grubuna ait olduğunun kararlaştırılmış olduğunu, ayrıca kararda iptal sebebi olabilecek hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Asıl ve birleşen davalarda mahkemenin ara kararları ile, 2 numaralı günden maddesi kapsamında şirket ana sözleşmesinin “Şirket Sermayesi” başlıklı şirket ana sözleşmesinin 6. Maddesinin tadiline ilişkin genel kurul kararının karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş olup, davalı tarafça tedbir kararına itiraz edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/03/2022 tarih ve 2021/636 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; “Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde talep ihtiyati tedbir kararına itiraz istemine ilişkindir. Açılan dava genel kurul kararlarının butlanı ve iptali davası olup asıl dosya ve birleşen dosya davacıları 22.09.2021 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 2 Md. Uyarınca alınan şirket ana sözleşmesinin 6 Md.’sinin tadiline ilişkin genel kurul kararının icrasının durdurulması talebinde bulunmuşlar Mahkememizce 01/12/2021 tarihli asıl ve birleşen dosyalar için ayrı ayrı ve 22.02.2022 tarihli birleşen dosya için ayrı olmak üzere toplamda 4 adet ihtiyati tedbir kararı vermiş olup ara kararlarda da belirtildiği üzere ana sözleşmenin 6 Md.’sinin şirket sermayesine ilişkin olup tadil edildiği, davacıların hapsinin azınlık hakkı sahibi olup şirketin A grubu nama yazılı payların ve imtiyazların kaldırılıp A ve B grubu payların bir kısmının C grubuna dönüştürüldüğü, şirketin halka arz hazırlığında olduğu, 6 Md.’nin yürürlüğe girmesiyle azınlık hissedarlarının ciddi anlamda zarar görebileceği dercedilerek TTK 449 Md. Uyarıca kararın yürütmenin durdurulmasına karar verilmiş ise de ön inceleme duruşmasına kadar sunulan deliller ve itirazların incelenmesi sonucunda davalı şirketin TTK 446 Md.’ye vurgu yaparak davacıların usulüne uygun muhalefet şerhlerinin olmadığı bu nedenle dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiği itirazı yönünden genel kurul tutanaklarının mahkememiz heyetince incelenmesi neticesinde gündemin 2 Md. Kapsamında da şirket ana sözleşmesinin 6 Md.’nin tadiline ilişkin genel kurul görüşmelerinde müzakereye geçilmesinden hemen sonra davacılardan …, … ve … vekillerinin muhalefet şerhlerini yazdırdıkları, kararın oylamaya sunulduğu, oyçokluğu ile karar alındığı tespit edilmiş yani muhalefet şerhi kararın oylanmasından ve karar bağlanmasından önce verilmiş olduğu ayrıca davacılar vekilleri tarafından muhalefet şerhi olup olmamasının önemli olmadığı açılan davanın hem yok hükmünde olan yönetim kurulu kararına dayanan genel kurul kararlarının butlanı hem de iptali istemine ilişkin olduğu itirazı yönünden yapılan incelemede ise TTK 390 Md. Uyarınca çağrısız yönetim kurulu kararının usulüne uygun alınıp alınmadığı, geçerlilik şartlarının denetimi, TTK 446/2 Md. Yönünden butlan şartlarının oluşup oluşmadığı genel kurul toplantısı için yapılan çağrının usulüne uygun olup olmadığı hususlarının bilirkişi heyeti ve mahkememizce yargılama faaliyetleri çerçevesinde irdelenmesi gerekeceği tüm bu yargı faaliyeti aşaması süresince davalı şirketin halka arz edilemeyecek olması ve şirket faaliyetlerinin sekteye uğraması nedeniyle büyük zararlar görmekte olduğu, 6 Md.’nin tadiline ilişkin genel kurul karar iptali davası yönünden gerek usulüne ilişkin yapılan tespit gerekse sadece A grubu pay sahiplerinin imtiyazlı olup imtiyaz haklarının kaldırıldığı, davacıların ise B ve C grubu pay sahip olup kaldırılan imtiyaz haklarından etkilenmediği, ölçülülük ilkesi gözönüne alındığında halka arz edilmeme sonucunda davalı şirketin gördüğü zararın şu aşamada daha büyük olduğu anlaşılmakla mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararlarına yapılan itirazın kabulü ile ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “İhtiyati tedbire yapılan itirazın kabulü ile Mahkememiz asıl dava dosyasındaki 01/12/2021 tarihli, Birleşen 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/644 Esas sayılı dosyasındaki 01/12/2021 tarihli, Birleşen 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/642 Esas sayılı dosyasındaki 01/12/2021 tarihli, Birleşen 19. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/665 Esas sayılı dosyasındaki 22/02/2022 tarihli tedbirlerin kaldırılmasına,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Somut olayda tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat koşulunun mevcut olduğunu, “ talebin yargılamayı gerektirdiği” gerekçesi ile tedbire itirazın haklı görülemeyeceğini, dosyada mevcut e-posta yazışmalarının dahi dava konusu yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu gösterdiğini, zira TTK 390/4 m. uyarınca önerinin öneri tarihinden sonra yönetim kurulu üyelerine gönderildiğini ve bizzat teklifi yapan üye yerine temsilcisi tarafından gönderildiğini, Yokluğun tespiti istemli davada usulüne uygun muhalefet şerhi bulunup bulunmadığı hususunun dikkate alınmayacağını, ayrıca genel kurul toplantısı başkanının taraflarında usulüne uygun olarak kendisine yönetilen muhalefet açıklamalarını toplantı tutanağının neresine derç edileceğine ilişkin yükümlülüğün kendisinde olduğunu, İhtiyati tedbir kararının kaldırılması nedeniyle davacılar yönünden telafisi imkansız zararların doğabileceğini, zira usul ve yasaya aykırı esas sözleşme ile şirketin halk arz edilmesinin önünün açıldığını, halka arz halinde de azınlık hissedarları olan müvekkillerinin zarar göreceğini, ölçülülük kriteri uyarınca da tedbirin devamı gerektiğini, Tedbir kararı verilmesinden bu yana tedbir kararının kaldırılmasını gerektirecek durum ve koşullarda değişiklik olmadığını, Mahkeme ara kararında taraflarınca yatırılan teminatlara ilişkin karar verilmediğini, Duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilmesinin doğru olmadığını, bazı itiraz dilekçelerinin de kendilerine tebliğ edilmediğini belirterek 28/03/2022 tarihli ara kararın kaldırılmasını ve tedbirin devamını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti, aksi halde TTK 449.m. uyarınca iptali istemli davada, genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılması yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. TTK’nın 449.maddesinde hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararının verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda, iddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında, dosyanın geldiği aşama itibariyle, davacı tarafın haklılığının yaklaşık olarak ispatı koşulunun sağlanmadığı, taraf menfaatleri de gözetildiğinde ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen ihtiyati tedbir koşullarının mahkemece yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Öte yandan her iki tarafın da katıldığı ön inceleme duruşmasında tedbire itirazdan söz edilerek tarafların bu yönde beyanları alınmış, tedbire itirazın celse arasında değerlendirilmesine karar verilmiş olup, duruşmada herhangi bir usuli itirazı bulunmayan davacı tarafın bir kısım itiraz dilekçelerinin kendilerine tebliğ edilmediği yönündeki istinaf sebebine de itibar edilmemiştir. Yine HMK 392/2 m. ile teminatın hangi koşullarda iade edileceği düzenlenmiş olmakla, mahkemenin tedbirin kaldırılmasına yönelik ara kararında teminata ilişkin bir karar verilmemiş olmasında da usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenlerden alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince davacıya tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.