Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/885 E. 2022/1405 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/885 Esas
KARAR NO: 2022/1405 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2022/217 Esas – 2022/242 Karar
TARİHİ: 23/03/2022
DAVA: Zayi Belgesi Verilmesi
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … Mah. … Sk. No:… Pendik/istanbul adresindeki işyerinde 05/03/2022 tarihinde saat 11:17 de yangın çıktığını, İtfaiye raporunda da görüleceği üzere müvekkili şirkete ait evrakların zarar gördüğünü ve kurtarılamadığını, yangının çıkış nedeninin ısıtıcının kablosunda oluşan elektriksel ısınma olması nedeniyle davacının kusuru olmadığının izahtan vareste olduğunu, yangın hadisesi sebebiyle çalışan …’ın dumandan etkilendiğini ve davacının maddi olarak çok büyük bir yıkım yaşadığının herkes tarafından bilindiğini, açıklanan nedenlerle; söz konusu defter ve belgeler için tarafına zayi belgesi verilmesi hususunda karar verilmesini arz ve talep etikleri görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/03/2022 tarih 2022/217 Esas 2022/242 Karar sayılı kararında; ” Dava hukuki niteliği itibariyle, 6102 sayılı TTK’nun 82/7 maddesi uyarınca zayii belgesi verilmesi istemine ilişkindir. Davacı …, dava dışı … Ticaret Limited Şirketinin yetkilisi olup, anılan şirket ile birlikte mahkememizin 2022/207 sayılı dosyasında ilk olarak davayı açmış, anılan dosyada 22.03.2022 tarihli tensip tutanağında … yönünden açılan davanın tefrikine karar verilmiş ve yukarıda yer alan esasa kayıt edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 82/7 maddesi “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.”hükmünü içermektedir. Somut olayda 05.03.2022 tarihinde meydana gelen yangına istinaden … Sanayi Ticaret Limited Şirketinin defter ve belgelerinin zayi olduğunu ileri sürerek zayi belgesi verilmesi şirket yetkilisi tarafından talep edilmiş ise de yukarıda sözü edilen yasa hükmü gereğince iş bu davanın defter ve belgeleri zayi olduğu iddia olunan tüzel kişiliğe haiz şirket tarafından açılması gerektiği , bu hususta şirket yetkisinin taraf sıfatı bulunmadığı anlaşılmakla davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, Davacı … tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, tarafı olduğu şirketlerin; …, TC : … (Şahıs Şirketi) ile … Sanayi Ticaret Limited Şirketi (Limited Şirket) olduğunu, davanın şahıs şirketi ve limited şirket üzerinden açıldığını, herhangi bir husumet yokluğunun bulunmadığını, zayi belgesi verilmesi talebine konu evrakların …’in şahıs şirketine ve … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ne ilişkin olduğunu, … ve … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin davasının birlikte açılmasının sebebinin aynı yangın sebebiyle evraklar zayi olduğu için usul ekonomisi gereği olduğunu, İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, müvekkili şirketler adına zayi belgesi verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava 6102 Sayılı TTK’nun 82/7 maddesine dayalı, tacirin saklamakla yükümlü olduğu defter ve belgeler için zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir. Davacı vekili tarafından açılan davada … Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile …’in davacı oldukları, mahkemece, 2022/207 esas sayılı davanın 21/03/2022 tarihli tensip ara kararı ile davacı … tarafından açılan davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verildiği, şirket yönnüden yargılamaya devam edildiği, tefrik edilen davanın 2022/217 esasına kaydedildiği, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, … tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından; davacı …’in de tacir olduğu, … Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile davacının aynı adreste faaliyet gösterdikleri, yangında hem …’e hem de diğer müvekkili Şirket’e ait evrakların zayi olduğu, her iki müvekkili yönünden zayi belgesi talep edildiği, bu nedenle gerçek kişi tacir müvekkilinin de aktif husumetinin bulunduğu ileri sürülerek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinafa konu davanın tefrik edildiği dosyanın davacısı olan (Tasfiye Halinde) … Limited Şirketi’nin sicil kaydı kapsamından yetkilisinin … olduğu, şirket adresinin … Mah. … Sok. No:.. Pendik olduğu tespit edilmiştir. Dava dilekçesi incelendiğinde, dilekçenin açıklamalar kısmında; “müvekkilim … SK. NO:… PENDİK/İSTANBUL adresindeki işyerinde 05.03.2022 tarihinde saat 11.17 de yangın çıkmıştır. İtfaiye raporunda da görüleceği üzere müvekkil şirkete ait evraklar zarar görmüştür ve kurtarılamamıştır.” ifadelerinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde, davacı …’in de tacir olduğu ve diğer davacı Şirket ile aynı adreste faaliyet gösterdiği, yangında her iki davacının da defter ve belgelerinin zayi olduğu yönünde herhangi bir maddi olgu ve iddia ileri sürülmemiş, yalnızca şirkete ait evrakların zarar gördüğü belirtilmiştir. …’in hangi maddi olgulara ve bu maddi olguları ispata elverişli delillere dayalı olarak davacı gösterildiğine dair açıklama mevcut değildir. 6100 Sayılı HMK’nun 119/1 fıkrasında; dava dilekçesinde hangi hususların bulunması gerektiği düzenlenmiş olup; hükmün (e) bendi uyarınca davacının iddiasının dayanağı olan tüm vakıaların sıra numarası altında özetleri, (f) bendi uyarınca iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği dilekçede bulunmalıdır. Bu düzenlemeler HMK’nun 25. maddesinde ifadesini bulan, dava malzemesinin taraflarca getirilmesi ilkesinin bir görünümü olup, bu hükme içkin ilkeye göre; kanunda öngörülen istisnalar dışında hakim, davanın taraflarından birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Yine bu düzenlemeler; aynı Kanunun 194. maddesinde ifadesini bulan tarafın somutlaştırma yükümlülüğünün de bir görünümüdür. Buna göre; taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmakla ve dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmekle yükümlüdürler. 6100 sayılı HMK.’nun 31. maddesinde ise; hakimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Bu hüküm dava malzemesinin taraflarca getirilmesi ilkesinin bir istisnası olmayıp, tarafların iddiasının ve savunmasının yeterince açık olmaması, belirsiz veya çelişki olması durumunda, uyuşmazlığı çözmekle ödevli hakimin, tarafların ne dediklerini tam olarak öğrenip doğru karar vermesi gereğinden kaynaklanmaktadır. Şüphesiz burada hakim davanın taraflarının iddia ve savunmalarının sınırları içerisinde kalmak koşulu ile tarafları dinleyebilir ve delil göstermelerini isteyebilir(Yılmaz,Ejder; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, s. 354 ila 355, 362 ila 363) 6100 Sayılı HMK’nun 25 ve 31 maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, davada ileri sürülen ve fakat, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili görülen konular hakkında hakimin davayı aydınlatma ödevi bulunmakla birlikte, davada hiç ileri sürülmemiş bir vakıanın hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması, araştırılması hatta bu vakıaların hatırlatılmasına neden olabilecek davranışlarda bulunulması mümkün değildir. Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde, …’in tacir olduğuna, diğer davacı şirket ile aynı adreste faaliyet gösterdiğine ve yangın sonucu …’in de saklamakla yükümlü olduğu defterlerin zayi olduğuna ilişkin bir maddi olgu, iddia ve talep ileri sürmediği, bu hususların ilk kez istinaf aşamasında ileri sürüldüğü, hiç ileri sürülmemiş bir vakıanın aydınlatılmasının HMK’nun 31 maddesi kapsamında hakimden beklenemeyeceği, aksinin HMK’nun 25 maddesinin ihlali neticesini vereceği anlaşılmıştır. TTK’nun 12/1 maddesi uyarınca bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi tacir sayılır. Başka ifade ile bir kişinin tacir sayılabilmesi için, bir ticari işletmenin mevcut olması ve bu işletmenin ilgili kişi tarafından kısmen veya tamamen kendi adına işletilmesi gerekir(bkz. ARKAN, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 7.bası, Ankara, 2004, s. 108 ve devamı). Ticaret şirketlerinde ise, şirketin tüzel kişiliği bulunduğundan işletme şirket adına işletilir. Bunun sonucunda da yönetici veya ortaklar değil doğrudan şirketin kendisi tacir sayılır(bkz. ARKAN, Sabih; a.g.e, s. 111 ). Yapılan tüm açıklamalar çerçevesinde; mahkemece dosyadaki delillere göre, davacı …’in, defterleri zayi olduğu ileri sürülen şirketin yetkilisi olduğu, TTK’nun 82/7 fıkrasına dayalı talep hakkının şirket yetkilisine değil, tacir olan şirkete ait olduğu, şirket tarafından da dava açıldığı, şirket yetkilisinin bu talep bakımından aktif husumetinin bulunmadığına yönelik tespit ve kabulünde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiş, başvurunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.