Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/85 E. 2022/119 K. 28.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/85 Esas
KARAR NO: 2022/119 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/170 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 02/12/2021 (Ara Karar)
TALEP: İhtiyati tedbire itiraz
KARAR TARİHİ: 28/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin 3 ortaklı olarak kurulduğunu ve müvekkilinin %10 hisseye sahip olduğunu, ortaklardan …’in 10 yıl süre ile şirket müdürü olarak seçildiğini, ancak şirketin kurulduğu 16/03/2012 tarihinden bu yana tam olarak faaliyete geçemediğini, bilançosunda tek bir fatura kaydının dahi olmadığını, bugüne kadar genel kurulun toplanması yönünde bir çağrı yapılmadığı gibi müvekkilinin yokluğunda herhangi bir genel kurul toplantısını da yapılmadığını, yasada öngörülen sürelerde genel kurul toplantısının yapılmamış olmasının başlı başına bir fesih sebebi olduğunu, şirketin ticaret sicil kayıtlarında belirtilen adresinin de faal olmadığını, resmi adresinin neresi olduğunun ise belli olmadığını, şirket müdürünün yurtdışında ikamet ettiğini ve şirket yönetimiyle gereği gibi ilgilenmediğini, şirketin feshi için haklı nedenlerin söz konusu olduğunu, zira müvekkiline diğer ortaklar tarafından mesnetsiz iddialarda bulunulduğunu ve şirketteki hissesinin karşılığı ödenmeksizin şirket ortaklığından çıkması yönünde baskı yapıldığını, davalı şirket adına kayıtlı taşınmazlardan Sultanahmet/Fatih’te bulunan inşaat halindeki otelin yapımı için 10-12 adet klima ihtiyacı olduğunu ve şirket müdürünün klima alımı ve montajı işiyle müvekkilinin ilgilenmesini istediğini, klimaların satın alındığını ancak yetkilisi servisin klimaların tüm tadilatın bitmesinden sonra takılması gerektiği yönündeki görüşünün şirket müdürüne iletildiğini, ancak müdürün bunu kabul etmediğini ve hemen takılması talimatını verdiğini, bunun üzerine klimaların takıldığını ancak tadilat esnasında zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini, daha sonra müdürün talebi üzerine klimaların söküldüğünü ve daha sonra montajı yapılmak üzere yetkili servis tarafından götürüldüğünü, sonrasında ise müvekkilinin anlaşılamayan bir şekilde diğer ortaklarca klimaları çalmakla suçlandığını, ortaklıktan çıkması gerektiği aksi halde aleyhine suç duyurusunda bulunulacağı şeklinde baskı yapıldığını, akabinde suç duyurusunda bulunulduğunu, bu mesnetsiz iddialar nedeniyle birlikte hareket etmelerinin mümkün olmadığını, halihazırda müvekkilinin bilgi alma ve kontrol etme haklarını engellenmekte olduğunu, şirkete ait resmi belgelerin nerede olduğunu belli olmadığını ileri sürerek TTK 636/3 m. uyarınca şirketin haklı nedenle feshine, davalı şirketin menkul ve gayrimenkul malları olmak üzere tüm malvarlığına, öncelikle İstanbul Fatih’te ve Antalya/Kaş’ta bulunan taşınmazlarına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, fesih konusunda mahkeme aksi kanaatte ise diğer önlemler çerçevesinde şirkete kayyım atanmasına, müvekkilinin ayrılma akçesinin ödenmesi karşılığında şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, Mahkemenin 08/03/2017 tarihli ara kararı ile davacı vekilinin şirket ortağı olması ve haklarına ihlal edilmemesi gözetilerek ihtiyati tedbir talebinin kabulüne, HMK 389 vd. maddeleri uyarınca; İstanbul ili, Fatih ilçesi, … Mah. … Sokağı … Pafta, … da, … parsel sayılı bahçeli ahşap hane niteliğindeki taşınmaz ile; Antalya ili, Kaş ilçesi, … Mah. … Mevkii … pafta, … ada, … parsel sayılı tarla niteliğindeki taşınmazın,davalı şirket adına kayıtlı olması halinde ; üçüncü şahıslara devrinin ihtiyati tedbir yoluyla engellenmesine, davacı şirket ortağı olması sebebiyle taktiren teminat alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı vekili, davanın ispatına yönelik delil sunulmadan ve makul bir gerekçesi olmadan tedbir kararı verilmesinin doğru olmadığını, dolayısıyla tedbir kararının kaldırılmasını gerektiğini, aksi halde teminat karşılığında verilmesi gerektiğini, davacının yasal zorunluluk gereğince şirket ortağı yapıldığını ve sermaye borcunun şirket müdürü olana ortak tarafından yatırıldığını, şirketin haklı nedenle feshi sebeplerinin söz konusu olmadığını, şirket müdürünün şirket işleri ile gereği gibi ilgilenmekte ve otelin bir an önce faaliyete geçirilmesi için çaba sarfetmekte olduğunu, şirketin kuruluşundan kısa bir süre sonra ortakların katıldığı 26/07/2012 tarihli genel kurul toplantısında tedbire konu İstanbul’daki taşınmazı satın alarak ticari hayatına başlamak için adım attığını, davacının bu süreçte genel kurulun yapılması yönünde bir talepte bulunmadığını, şirketin ana iştigal konusunun turizm ve otelcilik olup bu doğrultuda taşınmazlar satın alındığını, Sultanahmet semtinde bulunan taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olup tadilatının yıllarda sürdüğünü, halihazırda ruhsat işlemlerinin devam etmekte olduğunu ve davacının bu süreçte herhangi bir katkısının olmadığını, henüz tamamlanmayan bir ticari işletmenin genel kurulunun yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığını, şirketin faaliyetlerinin ticaret sicil adresinde devam etmekte olduğunu, savcılık şikayeti ise davacının haksız eylemlerine ilişkin olup haklı fesih sebebi olamayacağını, davacının şirket kayıtlarını inceleme yönünde bir talebinin olmadığını, davacının haksız menfaat elde etme çabasıyla bu davayı açtığını savunarak ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, aksi halde teminatlı tedbir kararına çevrilmesine karar verilmesini istemiş, 14/10/2021 tarihli duruşmada ise tedbirin devamına karar verilecekse tedbir karşılığında kaldırılmasını istediklerini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/12/2021 tarih ve 2017/170 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; ” …. …Mahkememizce davalı şirkete ait ve itiraza konu iki adet taşınmaz kaydına tedbir konulmuş ise de; davanın konusunun taşınmaz mülkiyetinden kaynaklanmadığı, dosya mevcut bilirkişi raporu kapsamına göre; rapor tarihi olan 07.06.2021 tarihi itibariyle davacının ayrılma akçesinin (tasfiye payı) 524.505,07-TL olarak hesaplandığı, bu tutarın nakdi teminat olarak depo edilmesi karşılığında davalı şirkete ait taşınmazlara konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasının tarafların hak ve menfaatlerinin korunması bakımından uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin itirazının kısmen kabulü ile tedbirin kaldırılmasına yönelik aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir..” gerekçeleri ile; “1-)İhtiyati tedbire itiraz eden vekilinin talebinin itirazının kısmen kabulüne, Bilirkişi tarafından belirlenen tasfiye payı olan 524.505,07-TL’nin faiz getirecek bir hesaba teminat olarak depo edilmesi karşılığında HMK 395 /(1) maddesi gereğince mahkememizce konulan ihtiyati tedbirin KALDIRILMASINA , bu hususta ilgili tapu müdürlüklerine yazı yazılmasına, 2-)İtiraz eden vekilinin diğer taleplerinin REDDİNE, 3-)Davacı vekilinin taşınmazların tapu kaydına davalıdır şerhi konulması taleplerinin davanın taşınmazların mülkiyetinden kaynaklanmaması nedeniyle REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyati tedbir kararına itirazın süresinde olmadığını, zira davalı vekilince vekaletnamenin 18/04/2017 tarihinde dosyaya sunulduğunu, buna göre öğrenme tarihinden itibaren 1 hafta içinde itiraz edilmediğini, Dosyaya sunulan vekaletnamede vekile taşınmazların satışı için de yetki verilmiş olduğunun görülmekte olduğunu, dolayısıyla şirketin mevcut malvarlığının müvekkilini bilgisi ve rızası olmadan elden çıkarılabileceğini, ayrıca şirket genel kurulunda sermaye artırım kararı alınarak müvekkili hissesinin ortadan kaldırılmasının amaçlandığını, dolayısıyla alacağın tahsil edilebilmesi için tedbir kararının hayati öneme sahip olduğunu, tedbirin teminat karşılığı kaldırılması kararının müvekkili alacağını teminat altına almaktan uzak olduğunu, Nakdi teminatın eski bilirkişi raporundaki değerin baz alınarak hesaplanmasının doğru olmadığını, ek rapor alınarak teminat tutarının belirlenmesi gerektiğini, “Davalıdır şerhi” konulması taleplerinin reddinin de doğru olmadığını belirterek ara kararın kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın konusunun taşınmazların aynına ilişkin olmaması nedeniyle ihtiyati tedbir talep edilemeyeceğini, Teminat dahi alınmaksızın tedbir kararı verilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, Ayrıca hiçbir delil toplanmamışken, dolayısıyla yaklaşık ispat yükümlülüğü yerine getirilmemişken tedbir kararı verildiğini, İhtiyati tedbir kararına itirazlarının 02/12/2021 tarihine kadar değerlendirilmediğini belirterek ara kararın kaldırılmasını ve tedbirin tamamen kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK 636/3 m. uyarınca şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde ayrılma akçesi karşılığında şirket ortaklığından çıkarılması istemli açılan davada, şirkete ait malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir kararı konulması istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince talep uygun görülerek davalı şirkete ait iki adet taşınmazın 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak tedbir kararı verilmiş, karara davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati tedbire itirazın kısmen kabulüne karar verilmiştir. TTK 636/4 m. uyarınca fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olaya döndüğümüzde, davalı tarafın reddedilen kısma yönelik istinafının incelenmesi gerekirse; davalı tarafça tedbir kararına süresinde itiraz edilmiş ise de mahkemece 02/12/2021 tarihine kadar itiraz hakkında bir karar verilmediği anlaşılmaktadır. Fesih istemli davada şirkete ait taşınmazların davanın konusunu teşkil edeceği kabul edilmelidir. Ne var ki mahkemece HMK 389.vd .maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin diğer koşullarının mevcut olup olmadığı yönünde bir değerlendirmede bulunulmamıştır. İddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında dosyanın geldiği aşama itibariyle davacının iddiasının yaklaşık ispatı koşulunun sağlandığı, ihtiyati tedbir koşullarının mevcut olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacının tedbirin teminat karşılığında kaldırılması kararına yönelik istinafına gelince, HMK 341/1 maddesi “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. ” Buna göre geçici hukuki koruma tedbiri olan ihtiyati tedbire yönelik kararlardan, HMK 391/3. maddesi gereğince “tedbir talebinin reddi halinde” ve yine 394/4. maddesi gereğince “karşı taraf dinlenilmeden verilen ihtiyati tedbir kararına yapılan itiraz üzerine verilen kararlara” karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir. HMK 395- (1) Aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen veya hakkında bu tedbir kararı uygulanan kişi, mahkemece kabul edilecek teminatı gösterirse, mahkeme, duruma göre tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir. (3) İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır. ” şeklindedir. Görüldüğü üzere teminat karşılığında tedbirin kaldırılmasına ilişkin verilen kararlara ilişkin olarak, HMK 395/3 maddesinde, kanun yoluna başvuru imkânını düzenleyen 394. maddenin beşinci fıkrasına atıf yapılmamış olduğundan, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacaktır. Davacının “davalıdır şerhi” konulması talebine gelince; taşınmazlar hakkında mevcut teminat üzerinden devam eden tedbir kararı yeterli görülmekle, bu talebin reddinde isabetsizlik görülmemiştir. O halde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin teminat üzerinden devam eden tedbir kararına yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine, davacı vekilinin “davalıdır” şerhi konulması yönündeki tedbir talebine ilişkin istinaf başvurusunun ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin “davalıdır şerhi” konulması talebine ilişkin istinaf başvurusunun ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin teminat üzerinden devam eden tedbir kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 352.maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70’er.TL istinaf karar harcından, istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 59,30’ar.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40’ar.TL harcın taraflardan ayrı ayrı tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.