Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/832 E. 2022/723 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/832 Esas
KARAR NO: 2022/723 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/109 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 01/04/2022
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 11/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkillerinin toplamda %30 hisse ile şirketin paydaşları olduklarını, aynı zamanda yönetim kurulu üyesi sıfatlarını haiz olduklarını, diğer yönetim kurulu üyeleri … ve …’nun müvekkilleri aleyhine tek tarafları hazırlattıkları rapora göre müvekkillerinin şirketi zarara uğrattıklarının iddia edildiğini, söz konusu raporun hazırlanmasından sadece 2 gün sonra 15/09/2021 tarihinde müvekkillerine rapora dair bilgi verilmeden, savunma hakkı kullandırılmadan şirket içerisinde bir toplantı gerçekleştirildiğini, diğer yönetim kurulu üyelerinin ve yakınlarının müvekkillerine sözlü ve fiziki müdahalelerde bulunarak müvekkillerinin zorla yönetim kurulu üyeliklerinden istifa etmelerine sebebiyet verdiklerini, olayla ilgili olarak savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, yaşanan tüm bu süreçler nedeniyle müvekkillerinin istifasının hukuken geçerli olmadığını, dolayısıyla 22/12/2021 tarihinde gerçekleştirilen genel kurul toplantısının şekli yönden eksiklikler içerdiğini, zira genel kurul çağrısının kanunda belirtilen bir kişi tarafından gerçekleştirilmediğini, her ne kadar hukuken geçerli olmasa da davalı tarafın iddiasına göre müvekkillerinin yönetim kurulu üyeliklerinden istifa ettiklerinden ötürü şirketin organsız kaldığı ifade edilerek mahkemeden genel kurulu toplantıya çağırmakla görevli olarak kayyım atanması talep edildiğini, kayyım olarak atanması talep edilen kişinin ise müvekkilleri aleyhine denetim raporu hazırlayan kişi olduğunu, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/664 Esas sayılı dosyasında yalnızca bu konu ile ilgili olarak kayyım görevlendirmesi gerçekleştirildiğini, oysa karşı yanın iddia ettiği gibi şirketin organsız kalması halinde mahkeme izni alınarak tek bir pay sahibinin genel kurul toplantısına çağırabileceğini, genel kurul toplantısının yapılabilmesi için kayyım atamasının ise pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin işlemleri yönetim kurulu tarafından reddedilmesi halinde gerçekleştiğini, yönetmelik uyarınca genel kurul toplantısında hazır bulunmayan bir kişinin yönetim kurulu üyesi seçilmesi halinde göreve aday olduğunu yada görevi kabul ettiğini belirten bir yazılı beyanda bulunması gerektiğini, ancak yönetim kurulu üyesi seçilen …’nun toplantıda hazır bulunmadığını ve göreve aday olduğunu yada görevi kabul ettiğini belirten yazılı bir beyanda bulunmadığını, müvekkillerinin halen yönetim kurulu üyesi iken yönetim kurulu üyeliklerinin sona erdiğine ve yeni bir yönetim kurulu üyesinin atandığına ilişkin verilen kararın hukuka ve dürüstlük kuralına uygun olmadığından ötürü genel kurul kararının iptali gerektiğini, genel kurul kararının uygulanması halinde müvekkilleri bakımından telafisi imkansız zararlar doğacağını ileri sürerek TTK m.449 uyarınca kararın uygulanmasının işbu davada kesin hüküm verilene kadar uygulanmaması yönünden ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama sonunda ise 22/12/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yokluğunun tespitine, aksi halde alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı vekili, davacıların tüm talep ve beyanlarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacıların şirketi zarara uğrattıklarının ortaya çıkması üzerine davacılarla görüşülerek 15/09/2021 günü için toplantı ayarlandığını, toplantıda davacıların kendilerine sorulan sorulara cevap dahi veremediklerini ve toplantı sonunda kendi istekleri ile istifa ettiklerini, istifa dilekçelerinin imzalanması sırasında veya öncesinde herhangi bir arbedenin söz konusu olmadığını, ancak dilekçelerin imzalanmasından sonra taraflar arasındaki konuşmaların devam ettiğini, davacı tarafın tahrik edici söz ve eylemleri nedeniyle arbede yaşandığını, davacı tarafın kollukta alınan beyanlarında tehdit, darp ve baskı ile istifa dilekçesi imzalatıldığına dair bir beyanda bulunmadıklarını, kaldı ki anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin genel kurul tarafından her zaman görevden alınmalarının yasal olarak mümkün olduğunu, yani çoğunluk hissesine sahip diğer paydaşların genel kurulda yönetim kurulu üyelerini yeniden seçebileceklerini, davacılar hakkında açılan tazminat davasının da derdest olduğunu, davacıların istifası sonrası yönetim kurulu üye sayısının ikiye düştüğünü ve karar alınamaz duruma gelindiğini, nitekim davacı tarafça da şirkete kayyım atanması talebiyle farklı bir dava açıldığını, diğer üyelerce açılan davada ise mahkemece atanan kayyımın gösterilen 4 aday arasından seçildiğini, genel kurul toplantısına çağrı usulünün de yerine getirildiğini, kaldı ki davacılar adlarına temsilcilerinin genel kurula katıldıklarını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/04/2022 tarih ve 2022/109 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; “Davacıların geri bırakılması veya dava sonuna kadar uygulanmamasını talep ettikleri olağanüstü genel kurul toplantısı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.11.2021 tarih, 2021/664 Esas, 2021/1180 karar sayılı kararı uyarınca yapılmıştır. Toplantıda sadece yönetim kurulu üyelik seçimi yapılmıştır. Davacıların yönetim kurulu üyeliğinden istifasının geçerli olup olmadığı hususu Mahkememizdeki davanın konusu değildir. Bu nedenle Mahkememizce tedbir kararı verildiği taktirde, davacılar yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğinden ve davacıların istifasının geçerli olup olmadığı hususu işbu davanın konusu olmadığından yönetim kurulu üye sayısı nisabın altına düşeceğinden davalı şirketin yönetim kurulunun toplanıp karar alamayacağı ve davalı şirketin organsız kalacağı anlaşılmaktadır. Davalı şirket vekili, davacıların davalı şirketi kasten zarara uğrattıklarını iddia etmekte olup, bu hususta alınmış iki ayrı rapor olduğunu beyan etmekte ve davacıların usulsüz yaptığı işlemlerin tespit edildiğini beyan etmektedirler. Davacılar vekilinin objektif olmadığını beyan ettiği İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/664 Esas sayılı dava dosyasında kayyım … tarafından düzenlenen raporda davalı şirketin 2021 yılı ilk dokuz ayında 13,2 milyon TL zarar ettiğinin tespit edildiği yazılıdır. Davalı şirket, bu zararın tamamen davacılardan kaynaklandığı iddia etmektedir. Bu aşamada davacılar tarafından, davalı tarafın iddialarını çürütür nitelikte bir belge sunulmamış olup, davacılar tarafından tespiti yapan kayyım …’ün tespitine karşı bir beyanda bulunulmamış, … tarafından düzenlenen raporun gerçek olmadığı, … ve … hakkında şikayette bulunulduğu iddiası yer almaktadır. Buna göre HMK’nin 390/3. Maddesi uyarınca davacıların haklılığını bu aşamada yaklaşık olarak ispat edemediği, davacıların haklı olup olmadığının yargılama ile tespit olunacağı anlaşıldığından davacıların “davalı şirketin 22.12.2021 tarihli genel genel kurul kararının yürütülmesinin geriye bırakılması, bu talebin reddi halinde TTK’nin 449. maddesi uyarınca kararın uygulanmasının işbu davada kesin hüküm verilene kadar uygulanmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi” istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; “Davacıların “davalı şirketin 22.12.2021 tarihli genel genel kurul kararının yürütülmesinin geriye bırakılması, bu talebin reddi halinde TTK’nin 449. maddesi uyarınca kararın uygulanmasının işbu davada kesin hüküm verilene kadar uygulanmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi” istemlerinin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin şirketi zarara uğrattığı iddiasının dayanaksız olduğunu, Müvekkillerinin istifasının geçersiz olduğunu, zira silahlı tehdit, fiziksel şiddet ve psikolojik baskıya maruz kaldıkları ceza soruşturma dosyasında mevcut kamera görüntüleri ile sabit olup ekte sunulmakta olduğunu, müvekkillerinin iradesinin sakatlandığını, TTK uyarınca genel kurul toplantısının yapılabilmesi için kayyım atamasının, pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemlerinin yönetim kurulu tarafından reddedilmesi halinde gerçekleşmekte olduğunu, mahkemece kayyım atanması yönünde kesin olarak karar verilmişse de ilgili kişinin genel kurulu toplantıya çağırma yetkisinin bulunmadığını, dolayısıyla genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunu, İlgili Yönetmelik uyarınca genel kurul toplantısında hazır bulunmayan bir kişinin yönetim kurulu üyesi seçilmesi halinde göreve aday olduğunu yada görevi kabul ettiğini belirten bir yazılı beyanda bulunması gerektiğini, ancak yönetim kurulu üyesi seçilen …’nun toplantıda hazır bulunmadığını ve göreve aday olduğunu yada görevi kabul ettiğini belirten yazılı bir beyanda bulunmadığını, Genel kurul toplantısında alınan kararın uygulanması halinde müvekkilleri yönünden telafisi imkansız sonuçların doğacağını belirterek ara kararın kaldırılmasını ve tedbir taleplerinin kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, genel kurul kararının yoklukla malul olduğunun tespiti, aksi halde TTK 449.m. uyarınca iptali istemli davada, genel kurul kararlarının yürütmesinin geri bırakılması yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. TTK’nın 449.maddesinde hangi hallerde bu geçici hukuki koruma kararının verileceği özel olarak düzenlenmediğinden, tamamlayıcı yorum kuralı olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinden yararlanılabilir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda, iddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında, dosyanın geldiği aşama itibariyle, davacı tarafın haklılığının yaklaşık olarak ispatı koşulunun sağlanmadığı, taraf menfaatleri de gözetildiğinde ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen ihtiyati tedbir koşullarının mahkemece yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden tahsiline yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.