Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/806 E. 2022/683 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/806 Esas
KARAR NO: 2022/683 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/01/2022
NUMARASI: 2021/320 Esas 2022/31 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili … Ticaret A.Ş.nin, … San. Ve Tic. A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, müvekkilinin, hissedar olması nedeniyle yapılan genel kurul toplantılarına katıldığını ve hukuka aykırı şekilde yönetim kurulu üyelerine tanınan 6102 sayılı 395. ve 396. maddelerine dair genel kurul tarafından verilen yetki ve iznin iptalini talep ettiğini, … San. ve Tic. A.Ş.’nin 14.04.2016 tarihli Genel Kurul toplantısı gündemindeki 8. madde “Yönetim Kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK 395. ve 396. maddelerinde yazılı yetkinin verilmesi,” ne dair olup, Karabük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/164 E. Sayılı dosyası tahtında tesis edilen 27.02.2017 tarihli karar gereği; … San. ve Tic. A.Ş.’nin 14.04.2016 tarihli Genel Kurul toplantısındaki 8. Gündem maddesinin öncelikle yürütülmesinin geri bırakılmasına ve neticeten daha sonra iptaline karar verildiğini, söz konusu iptal kararının kesinleştiğini, davalıların uzun yıllardır yönetimini hakimiyetlerinde bulunduran … ailesinin aile şirketleri olduğunu, ayrıca, … San. ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş., … Ticaret A.Ş.’nin hakim hissedarları …,… ve … , … San. Ve Tic. A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, yine, … San. Ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş., … Sanayi ve A.Ş.’nin hakim hissedarları …, … ve … San. Ve Tic, A.Ş.’nin 2016 yılında yönetim Kurulu üyesi olduğunu, yine davalılar …, … ve …’ın 2016 yılından önce olduğu gibi 2016 yılından sonra da … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyesi olduğunu, … San. ve Tic. A.Ş. nin başlangıçta …bank’a bağlı bir müessese olarak faaliyetini sürdürdüğünü ve işletmenin muhtelif ünitelerin ilavesi ile genişletilmesi üzerine 13.05.1955 yılında Sümerbank’tan ayrılarak bağımsız bir İktisadi Devlet Teşekkülü durumuna geldiğini ve “Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü” adını aldığını, …bank’ın bir müessesesi olan … Madenlerinin de bünyesine katılmasıyla 1976 yılına kadar Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü olarak faaliyetini sürdüren Karabük Demir Çelik Fabrikalarının, bu tarihten sonra Bakanlar Kurulu kararnamesi ile yeniden yapılandırıldığını ve Genel Müdürlüğe bağlı bir müessese haline getirildiğini, Karabük Demir Çelik Fabrikaları için en önemli statü değişikliğinin ise 1994 yılında yaşandığını, 1994 yılı sonuna kadar Türkiye Demir Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir müessese olarak faaliyet gösteren Karabük Demir Çelik Fabrikalarının, 5 Nisan 1994 tarihli ekonomik istikrar kararları çerçevesinde kapatılmasına karar verildiğini, ancak, ülkemize sayısız hizmetleri olan Karabük Demir Çelik Fabrikalarının kapatılması kararına karşı, fabrikada örgütlü bulunan Çelik İş Sendikası ve bağlı çalışanlarıyla birlikte tüm yöre halkı büyük tepki gösterdiğini ve kamuoyunda oluşan bu tepkilerin Karabük Demir Çelik Fabrikaları için yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu, dönemin hükümeti ile sürdürülen uzun görüşmeler sonrasında fabrikanın özelleştirme kapsamına alınmasının sağlandığını ve Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararı ile Karabük Demir Çelik Fabrikaları Müessesesinin, … A.Ş’ne devrinin öngörüldüğünü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile … A.Ş Müteşebbis Heyeti tarafından 30.03.1995 tarihinde imzalanan sözleşme ile devir şartları hükme bağlanarak özelleştirme gerçekleştirildiğini ve Karabük Demir Çelik Fabrikaları, … AŞ tarafından “1” TL gibi bir sembolik değer ile devir alındığını, …’in kendi sektöründe tekel olmuş bir kuruluş olduğunu, özelleştirme neticesinde, 2016 yılında yapılan mezkur genel kurul tarihi itibarıyle davalıların da aralarında bulunduğu 3 ailenin mensupları hakim hissedar olarak yer aldığını, davalıların da aralarında bulunduğu ve … A.Ş’de hakim hissedar pozisyonundaki kişiler elindeki şirket hisseleri ile şirketi halka açık şirket olmaktan çıkardığını ve bir aile şirketi haline dönüştürdüğünü, neticesinde, … A.Ş.’nin mal satımlarında hakim hissedar oldukları aile şirketlerine öncelikle tanımak sureti ile haksız işlemler yaparak … A.Ş.’nin büyük zararlara uğramasına sebebiyet verildiğini, bu durumun hissedarların dolaylı zararına sebebiyet verdiğini ve vermeye devam ettiğini, … A.Ş.’nin uzun yıllardır aynı kişilerin/ailelerin tekelinde bulunduğunu, yönetimde yer alan kişilerin Sermaye Piyasası Kanunu’na muhalefet etmek sureti ile örtülü kazanç elde ederek … A.Ş.’yi zarara uğrattıklarını, Sermaye Piyasası Kurulunun bu tespiti neticesinde elde ettikleri menfaati iade etmek zorunda bırakıldıklarını, … A.Ş.’nin bu kişiler ile menfaat çatışmasına girdiğini ve … A.Ş. nin bu şahıs ve firmalara tazminat davaları ikame ettiğini, daha sonra bu kişilerin … A.Ş.’nin yönetimini ele geçirip davaları geri çektirdiğini, … A.Ş.’nin hakim ortaklarının yapılan genel kurul toplantılarında kendilerini yönetime seçtirip yönetim kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK 395 ve 396 maddeleri mucibince izin verilmesini genel kuruldan geçirdiklerini, yönetim kurulu üyelerinin haklarının hilafına ve kendi menfaatlerine iş ve işlemler gerçekleştirerek … A.Ş’yi zarara uğratarak kendi aile şirketlerine haksız menfaat temin ettiklerini, davalıların ellerindeki hisse imtiyazını/çoğunluğunu her şeyin üstünde gördüklerini, mahkemelerden bir karar çıktığında en kısa sürede yeni bir genel kurul düzenleyip aynı yetkileri yine kendilerine tanıyarak mahkeme kararlarının uygulanmasının önüne geçtiklerini, bu durumun davalıların kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalıların, müvekkili şirkete verdikleri zararın boyutunun mahkemece alınacak bilirkişi raporu neticesinde daha net ortaya çıkacağını beyan ederek, davalıların 6102 sayılı TTK 395. maddesinde tanımlanan “Şirketle İşlem Yapma Yasağı”na aykırı her bir işlemi ve eylemi için fazlaya dair her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla- şimdilik 80.000 TL ‘nin, tazminata sebebiyet verilen olay tarihlerinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar … San. ve Tic. A.Ş., … Tic. A.Ş., … Sanayi ve Ticaret A.Ş., …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile … San. ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine, davalıların 6102 sayılı TTK 396. maddesinde tanımlanan “Rekabet Yasağı”na aykırı her bir işlemi ve eylemi için -fazlaya dair her türlü dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla- şimdilik 80.000 TL ‘nin tazminata sebebiyet verilen olay tarihlerinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar … San. ve Tic. A.Ş., … ve Tic. A.Ş., … ve Ticaret A.Ş., …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile … Karabük Demir Çelik San. Ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın dava dilekçesinde iddialarını somut bir şekilde ortaya koymadığını ve iddialarına esas delillerini de belirtmediğini, bu davada davalı olarak gösterilen müvekkili şirketlerin … A.Ş. yönetim kurulu üyesi olmadıklarını, bu nedenle davanın müvekkili şirketler yönünden pasif husumet yokluğu nedeni ile reddi gerektiğini, davalılar arasında teselsül ilişkisinin olmadığını, bu yüzden müteselsil sorumluluktan söz edilemeyeceğini, davacının aktif husumet ehliyeti olmadığını, şirketle işlem yapma ve rekabet etme yasağının ihlal edildiği iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı tarafın davayı pay sahibi sıfatı ile açtığı iddiasında bulunduğunu, pay sahibinin dava açma hakkının TTK’nun 558/2.madde hükmünce ibra kararından itibaren 6 ay sonra düşeceğini, bu sürenin hak düşürücü süre niteliğinde olduğunu, …’in 29/03/2017 tarihli Genel Kurulunda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, davacı şirketin de bu genel kurula katıldığını, davalılar hakkında verilen ibra kararına muhalefet etmediğini, yine …’in 29/03/2017 tarihli genel kurulunda yönetim kurulu üyelerinin ibraz edildiğini, söz konusu ibraz kararının üzerinden yılları aşan süreler geçtiğini, TTK 558.maddesine konu 6 aylık sürenin yıllar önce dolduğunu, bu nedenle davacının pay sahibi sıfatı ile şirket adına tazminat davası açma hakkının kalmadığını, hakkının yıllar önce düştüğünü, davacının iddia ettiği zararın doğduğu ve davacının sorumluyu öğrendiği iddia edilen tarih olan 14/04/2016 tarihinden itibaren beş yıl da geçmiş olduğundan dava zaman aşımının dolduğunun, davanın bu sebeple reddini gerektiğini, müvekkilleri tarafından Türk Ticaret Kanunu hükümlerine aykırı olacak biçimde herhangi bir şekilde rekabet kurallarının ihlal edildiğini, dava dışı … A.Ş.’nin zarara uğramasına yönelik hiçbir eylem yada işlemde bulunulmadığını, mevzuat hükümleri, Yargıtay içtihatları ve doktrinde yer alan bilimsel görüşler birlikte değerlendirilerek somut olaya uygulandığında; 2016 yılı genel kurul kararı ile yönetim kuruluna tanınan izin çerçevesinde, izin süresince yapılan işlemlerin sonradan kararın iptali nedeniyle geçerliliği etkilenmediğini, dolayısıyla iptal kararının geçmişe yürütülerek müvekkillerinin sorumluluğunun bulunduğundan bahsedilmesinin hukuken mümkün olmadığını, iptal edilen kararın, genel kurul tarafından 2016, 2017 ve 2018 yıllarında tekraren verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu halde artık 2016 yılındaki kararın iptaline yönelik hükmün geriye yürütülerek izne istinaden yapılan işlemlerin geçersizliği yada izne dayanarak işlem yapan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, davacı tarafça ileri sürülen genel kurul kararının iptaline dair hükmün geçmişe etkili olarak sonuç doğurmasının hukuken mümkün olmaması, ayrıca müvekkillerin haksız rekabet oluşturacak eylemlerde bulunmadıklarının tespit edilmiş olması ve … A.Ş.’nin herhangi bir zararının da bulunmaması karşısında haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın usul ve esas yönü ile reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/01/2022 tarih ve 2021/320 Esas – 2022/31 Karar sayılı kararında;”…Dava; dava dışı … Karabük Demir Çelik San. Ve Tic. A.Ş.nin yönetici ve ortaklarına karşı açılmış sorumluluk davasıdır. TTK’nın 561.maddesinde ” Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir. ” düzenlemesi bulunmaktadır. Ayrıca HMK’nun 14/2.maddesinde ” Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir. ” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davacı ve davalıların … Karabük Demir Çelik A.Ş.’nin ortakları oldukları, bu nedenle birbirlerine karşı açacakları davalarda ortak oldukları şirket merkezinin yetkisinin kesin yetki olduğu, sicil kayıtlarına göre şirketin adresinin Karabük’de bulunduğu, kesin yetki dava şartı olup mahkemece resen nazara alınması gerektiği anlaşılmakla…”gerekçesi ile, Davacı tarafın işlem yasağı ve rekabet yasağına dayanarak açmış olduğu Sorumluluk davasında davalılar tarafından şirkete verildiği iddia edilen zararın tarafların ortağı olduğu dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine ilişkin talepleri ile ilgili mahkememizin yetkisiz olması nedeniyle HMK 114.maddesi uyarınca kesin yetki dava şartı olduğundan davanın usulden reddine, Şirketin sicil adresinin bulunduğu Karabük Asliye Ticaret mahkemesinin yetkili olduğuna, HMK’nun 20. maddesi uyarınca; kararın kesinleşmesini müteakip iki hafta içinde taraflarca yazılı olarak talep edilmesi halinde dosyanın yetkili Karabük Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince davanın yetkisizlik nedeniyle usulden reddine yönelik verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yapılan araştırmaya göre … Karabük Demir Çelik San. Ve Tic. A.Ş.’nin 4349-5055 sicil nosu ile Karabük Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı olduğunu, Benzer konularda açılan davalarda yetki yönünden Yargıtay’ın yaptığı değerlendirmeler ve verdiği kararlar mevcut olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 18/04/2016 T. 2016/3212 E. 2016/4279 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 12/12/2016 T. 2016/12846 E. 2016/9474 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 19/09/2016 T. 2016/6973 E. 2016/7321 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 14/10/2020 T. 2019/973 E. 2020/4123 K.) Yargıtay’ın muhtelif kararlarından da görüldüğü üzere, anonim şirket sorumluluk davalarında yetkili mahkemeyi belirleyen 6102 sayılı TTK 561.maddesi emredici nitelik taşımadığı, anılan kanun maddesi yöneticiler aleyhine açılacak sorumluluk davalarında davacılara genel yetki kuralı yanında ek bir olanak tanımakta, davacı dilerse huzurdaki davada olduğu gibi 6100 sayılı HMK’nın 6.maddesi uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinde, dilerse 6102 sayılı TTK’nın 561.maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açabileceğini, Yine 6100 sayılı HMK’nın 14/2 maddesinde öngörülen şirket merkezinin kesin yetkili olma durumunun sorumluluk davalarında geçerli olmadığı, bu düzenlemenin özel hukuk tüzel kişilerinin ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmak üzere öngörülmüş olduğu açıkça ifade edilmekte olduğunu, Taraflarınca 01/10/2021 tarihinde dosyaya bir beyan dilekçesi sunularak, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin huzurdaki davaya bakmakta yetkili olduğu Yargıtay içtihatlarıyla birlikte ifade edildiği, nitekim 01/10/2021 tarihli beyan dilekçelerinin dosyaya sunulmasından sonraki ilk celse olan 20/10/2021 tarihli duruşmanın 2 nolu ara kararında da İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, kendisinin bu davaya bakmakta yetkili olduğuna karar verdiğini, fakat sebebini anlayamadıkları bir biçimde bir sonraki 19/01/2022 tarihli duruşmada ise mahkeme kendisinin yetkisiz olduğuna kanaat getirerek davanın usulden reddine karar verdiğini, Sonuç olarak, daha önce dosyaya sundukları İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin 01/10/2021 tarihli beyan dilekçesi ekinde belirttikleri üzere 6100 sayıyı HMK 6.maddesi uyarınca davalıların ikametgahı mahkemesinde ikame edilen huzurdaki davada yetki yönünden usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı yönündeki beyanlarını tekrarladıklarını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın görülmesi için dosyanın yetkili (yetkisizlik kararı veren) mahkemeye gönderilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava,dava dışı … Karabük Demir Çelik San. Ve Tic. A.Ş.nin yönetici ve ortaklarına karşı açılmış sorumluluk davasıdır. Mahkemece, Davacı tarafın işlem yasağı ve rekabet yasağına dayanarak açmış olduğu Sorumluluk davasında davalılar tarafından şirkete verildiği iddia edilen zararın tarafların ortağı olduğu dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş.’ye ödenmesine ilişkin talepleri ile ilgili mahkemenin yetkisiz olması nedeniyle HMK 114.maddesi uyarınca kesin yetki dava şartı olduğundan davanın usulden reddine, Şirketin sicil adresinin bulunduğu Karabük Asliye Ticaret mahkemesinin yetkili olduğuna, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. TTK’nın 553. maddesinde, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu düzenlenmiş, TTK. 561. maddesinde de sorumlular aleyhine şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği düzenlenmiştir. Anılan yetki düzenlemesi kesin yetki kuralı olmayıp genel yetki kuralının yanında ek bir yetkili mahkeme düzenlenmektedir. (Yargıtay 11. HD, T: 12.12.2016, 2016/12846 E, 2016/9474 K ,Yargıtay 11. HD, T: 13.12.2016, 2016/6937 E, 2016/9537 K sayılı ilamları) Davacı dilerse 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi uyarınca davalıların ikametgahı mahkemesinde, dilerse 6102 sayılı TTK’nın 561. maddesi uyarınca şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açabilir. Davalıların tamamının adresinin Kadıköy/İSTANBUL olduğu, tesbit edilmiştir. Mahkemece dava konusu şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu kabul edilip tüm davalılar yönünden mahkemenin yetkisiz olduğuna karar verilmiş ise de, sorumluluk davasında, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olmaması, davalıların adresinin Kadıköy/İSTANBUL olduğu gözönüne alındığında, HMK’nın 6. maddesi uyarınca mahkemenin davayı görmeye yetkili olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle yetkisizlik kararı verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile,HMK 353/1-a3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, tarafların delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/01/2022 tarih ve 2021/320 Esas 2022/31 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.