Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/798 E. 2022/1435 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/798
KARAR NO: 2022/1435
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 24/11/2021
NUMARASI: 2021/308 Esas – 2021/890 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili kurumun sigortalısı için ödediği tutarın rücuen tahsili için İstanbul 22. İş Mahkemesi’nde görülmekte olan 2016/451 Esas sayılı davada … Ticaret Limited Şirketi’nin tasfiye edildiğinin anlaşıldığını, şirketin davalı olduğu gözetilmeksizin tasfiyesinin tamamlanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla şirketin ihyasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili Ticaret Sicil Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … İnşaat ve Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin dosyasında yapılan inceleme neticesinde; “6102 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi”, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5’inci maddesi”, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “5174 Sayılı Kanun” kapsamında olduğunun ve “aralıksız olarak son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılmadığı” hususlarının belirlenmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7’nci maddesi ile “…Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince re’sen terkin kapsamına alındığının, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 24.09.2013 tarihinde sicil kaydının re’sen terkin edildiğinin anlaşıldığını, şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde, buna ilişkin yazılı beyanı Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğünce söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi hâlinde unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin, mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını bu nedenle “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti”nden sorumlu tutulamayacağını beyanla müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27.05.2021 tarih, 2021/308 Esas ve 2021/890 Karar sayılı kararında; “Mahkememizce ticaret sicil kayıtları ve iş mahkemesi dosya örneği celbedilmiş incelenmiş, şirket ile ilgili dava devam ederken şirketin davalı tarafça TTK geçici 7/10 maddesi uyarınca resen terkin edildiği görülmüştür. TTK’nun geçici 7/2 maddesi uyarınca, resen terk işleminin yapılabilmesi için şirket ile ilgili derdest herhangi bir davanın bulunmaması gerektiği, davalı tarafça buna uyulmadan ilan ile yetinilerek terkin işleminin yapıldığı, bu hususun usulsüz olduğu, davacı tarafın davasının haklı olup derdest iş mahkemesi dosyası ile sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar vermek ve yargılama giderinin davanın açılmasına sebebiyet veren davalıya yükletilmesi gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile; Davacının davasının Kabulüne, İstanbul Ticaret sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken tasfiye sonucu terkin edilen Tasfiye Halinde … Ticaret Limited Şirketi’nin terkinine ilişkin davalının işleminin İptaline, şirketin tarafı bulunduğu İstanbul 22. İş Mahkemesinin 2016/451 E. Sayılı dosyası yönünden geçerli olmak üzere ihyasına, önceki yetkililerinin yetkilerinin aynen devamına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; 24.09.2013 tarihinde 6102 sayılı türk ticaret kanunu’nun geçici 7. maddesi uyarınca, re’sen ticaret sicilinden terkin edilen … Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin ihyasına, müvekkili ticaret sicili müdürlüğü aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmiş olduğunu, müvekkili ticaret sicili müdürlüğünün, dava konusu işlemi hukuka uygun olduğu hâlde, müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince müvekkili müdürlük adına dosyaya sunmuş oldukları 12.10.2021 tarihli cevap dilekçesi dikkate alınmadığı gibi gerekçeli kararda da “davalı taraf herhangi bir cevap vermemiştir.” ifadesine yer verildiğinin anlaşıldığını, uyap kayıtları incelendiğinde, mahkemece dava dilekçesinin 15.06.2021 tarihinde tebliğe çıkarıldığını bu tebligatın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, davadan 07.10.2021 tebligat ile haberdar olunduğunu ve akabinde 12.10.2021 dosyaya cevap dilekçesi sunulduğunu, mahkemece hiçbir savunma ve açıklamaları dikkate alınmaksızın müvekkili müdürlüğün hukuki dinlenilme hakkının ihlâl edilerek hüküm kurulduğunu, mevzuat gereğince ve mevzuata uygun olarak, dava konusu şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasında, kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmak (yasal hasım olmak) dışında, davanın açılmasına sebep verdiğinden hiçbir biçimde bahsedilemeyeceğini, Mevzuat gereğince işlem yapan müvekkilinin tesis ettiği işlemin hukuka uygun olduğunu ve mevzuatta yer alan re’sen terkine ilişkin tüm prosedürün yerine getirildiğini, bu noktada; derdest davası olan şirketler hakkında işlem yapılamamasının da, ancak, bu hususun, müvekkiline bildirilmesi ile mümkün olabilecek nitelikte olduğunu, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının saptanmış olduğunu, Müvekkili müdürlüğün, re’sen işlem yapma yetkisinin çok sınırlı hâllerde mevzuatta öngörüldüğünü ve bu hususun düzenlenmediği hiçbir hâlde, müvekkili, re’sen tescil işlemi yapamayacağı gibi, sicil kayıtlarını re’sen düzeltemeyeceğini, diğer bir ifadeyle, sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilinin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını, yani müvekkilin sulh olma yetkisinin bulunmamakta olduğunu, davacının, dava konusu şirket hakkında dava bulunduğuna dair sicil kayıtlarına intikal eden hiçbir bildirim bulunmamasına rağmen ve bu husus değerlendirilmeden karar verilmesi ve yine, dava konusu şirketin kaydının silinmesine ilişkin sorumluluğu bulunanların değil de, mevzuat gereğince yapması gereken işlemleri eksiksiz yapan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece, TTK’nın geçici 7. madde fıkra 4 hükmünün de nazara alınmadığını, bu itibarla, dava konusu şirketin sicil dosyasının mahkemece gerekli ve yeterli şekilde incelenmemiş olduğunu, eksik değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, bu nedenle müvekkili müdürlüğün, re’sen terkin işleminin hukuka aykırı olduğunun kabul edilerek aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dava dilekçesi incelendiğinde; dava konusu şirket hakkında ikame edilen davada (istanbul 22. iş mahkemesinin 2016/451 e. sayılı dosyası) taraf teşkilinin sağlanması için huzurdaki davanın açıldığı, buna göre ihya (ek tasfiye) davasına dayanak teşkil eden davanın re’sen terkin tarihinden sonra açılmış olması ve yine, ihya (ek tasfiye) davasının da 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olması karşısında huzurdaki davada uygulanması gereken hukuk kuralının TTK m. 547 olduğunun açık olduğunu, Dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği sırada hakkında derdest bir davası bulunsa dahi bu hususun, başlı başına müvekkili müdürlüğün kusurlu olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilmesine sebep teşkil etmemekte olduğunu, dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede; bu hususta herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, müvekkili müdürlüğün re’sen terkin kapsamında yer alan şirketlerden hangisinin derdest davası veya icra takibi bulunduğunu saptayacak sistemle entegrasyonunun bulunmaması, bu hususu tespit etmenin hukuken ve fiilen mümkün olmaması karşısında aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve nesafet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini beyanla açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerden ötürü İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/890 sayılı kararının kaldırılmasına, tüm yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicil kaydı re’sen terkin olunan şirketin, hakkında derdest dava dosyası bulunduğundan bahisle ihyası talebine ilişkindir. Davacı tarafça, ihyası talep edilen … Sanayi Ticaret Ltd. Şti. aleyhine, İstanbul 10. İş Mahkemesi’nin 2009/595 Esas sayılı dosyası ile 19/10/2009 tarihinde açılan alacak davasında, mahkemece 10/06/2014 tarihinde karar verildiği, kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2014/28175 Esas ve 2016/8129 Karar sayılı kararı ile bozulması neticesinde dosyanın, İstanbul 22. İş Mahkemesi’ne tevzi edildiği ve 2016/451 Esas üzerinden yargılamanın devam ettiği, adı geçen şirketin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 24/09/2013 tarihinde TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edildiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulü ile adı geçen şirketin İstanbul 22. İş Mahkemesi’nin 2016/451 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olarak ihyasına, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine ve davalı aleyhine vekalet ücretine karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesinde ” Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz.” denilmek sureti ile kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirket ve kooperatiflerin tasfiyesinin TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre yapılacağı belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde ile belirtilen sınırlı hallere münhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Mezkur maddenin 15. fıkrası ile “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” düzenlemesi getirilerek hukuki menfaatleri bulunanlar ile alacaklılara şirket ve kooperatifin ihyası için dava açma hakkı tanınmış olup, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile ihya kararı verilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, şirket sicilden tasfiye neticesinde terkin edilmediğinden ihya kararının dava dosyası ile sınırlı tutulması usul ve yasaya uygun değildir ve kamu düzeninden olan bu sebep re’sen incelenmiştir. Dava dilekçesinde, davalı sicil müdürlüğünce derdest dava varken yapılan terkin işleminin usulsüz olduğu iddia edilmiş, yapılan işlemler yönünden bir usulsüzlük iddiasında bulunulmamış, Mahkemece de bu yönden bir inceleme yapılmamış, derdest dava dosyası varken yapılan terkin işleminin usulsüz olduğu kabul edilmiştir. Terkin işleminin yapıldığı tarihte yasal hasım konumunda olan davalı ticaret sicil müdürlüğünün şirket hakkındaki derdest dosyadan haberdar edildiğine dair bir delil sunulmadığından, davalı ticaret sicil müdürlüğünün iş bu davanın açılmasına haksız işlemi nedeniyle sebep olmadığı, dolayısıyla yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 ve 355. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarih ve 2021/308 Esas – 2021/890 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle; 2-Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı iken TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilen Tasfiye Halinde … Ticaret Limited Şirketi’nin İHYASINA,3-Keyfiyetin tesciline ve gazete ile ilanına, masrafın davacı vekili tarafından karşılanmasına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan karar ve ilam harcı alınmasına yer olmadığına,5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davalının yasal hasım olması ve davanın açılmasına sebep olmaması nedeniyle davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 7-Bakiye gider avansı var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan, istinaf aşamasında yatırılan harçların karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 9-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen posta gideri 38,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.