Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/779 E. 2022/1074 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/779 Esas
KARAR NO: 2022/1074 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2016/1306 Esas 2018/691 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
Dairemizden verilen 15/01/2020 tarih ve 2018/1466 Esas – 2020/34 Karar sayılı kararımız Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/01/2022 tarih ve 2020/4518 Esas 2022/547 Karar sayılı ilamıyla bozulmakla, dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile İzmir İli, Konak İlçesi, Esenyurt İlçesi … Mahallesinde tapuda … ada, … nolu parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun işleticiliği hususunda 15/05/2013 tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi ve bu sözleşme ile birlikte yıllık 3.199 ton beyaz ürün alınmasına ilişkin ürün alım taahhütnamesi imzalandığını, davacının 11.616 ton ürün alması gerekirken 2.873 ton ürün aldığını, 8.723 ton eksik ürün almış olduğunu, taahhütname uyarınca eksik kalan ton üzerinden tonu 14 USD den kararlaştırılan kar kaybı nedeniyle müvekkilinin 122.403,00 USD kar kaybı bulunduğunu ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,00 USD’ nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı para işleyecek en yüksük mevduat faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermediği, davalı vekili duruşmalarda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 21/06/2018 tarih ve 2016/1306 Esas – 2018/691 Karar sayılı kararında;”….Taraflar arasındaki sözleşme ifaya ekli bir cezai şart içermektedir. Ancak, zamana bağlı olarak yapılan bu cezai şart taahhüdünün davalı tarafça yerine getirilmediği sabit olmasına rağmen ve davacının da davalıyı noter ihtarnamesi ile ihtar etmemesine veya her bir yıl için başlayacak olan yeni döneme ilişkin ilk faturada bir şerhe yer vermemesi veya başka bir şekilde davalıyı ihtar ettiğine, davalı eksik alımlarına itirazı kayıt sunmamasına rağmen, sözleşme süresi veya sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle aradaki taahhüt farkından kaynaklanan kar kaybını davacının talep edip edemeyeceğine yönelik yapılan değerlendirmede; davacının belirlediği toplam bedelden kısmi olarak talebinde belirttiği 1.000,00 USD lik talebinin haklı olduğuna kanaat getirilmiştir. Zira, taahhütnamenin içeriğinde her bir yıllık alım taahhüdünün yerine getirilmemiş olması halinde açıkça 6098 sayılı yasanın 179/2 maddesine uygun olarak ve Yerleşik Yargıtay uygulamalarında belirtildiği gibi ihtar ve çekince konmadan bunun aksinin sözleşme ile kararlaştırıldığı, zira, sözleşmede ”anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarı …. Kar mahrumiyetini ödemeyi” kabul eden a fıkrası ve ” sözleşmenin kar mahrumiyeti miktarının, lukoil tarafından her bir yıllık anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifası ile talep edebileceğine veya ” şeklindeki b fıkrası ve ” anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesini mütahakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edebileceğini ” içeren d fıkrası dikkate alındığında tarafların tamamlayıcı hüküm olan BK 179 hükümüne aykırı ayrıksı durum olarak kendi aralarında hüküm tesis ettikleri ve kararlaştırmış oldukları bu hususlar nedeniyle Yargıtay içtihatlarında belirlenen her yıl için ihtar veya itirazı kayıt şartına bağlı olmaksızın davacının her bir yıla ilişkin kar kaybı olarak talep edebileceği miktarı a fıkrasındaki ” anlaşma süresinin hitamında ” şeklinde davalı taahhüdü uyarınca davacının davalıyı önceki yıllara ilişkin ihtarına gerek olmadan veya bu konuda kesilecek faturalara itirazı kayıt koymasına gerek olmadan, davalının tacir olması ve tacir basiretine sahip olması buna göre de yapmış olduğu sözleşme uyarınca sözleşme ile bağlılık, ahde vefa ilkesi gereğince davalıdan talep edebileceğine kanaat getirilmiştir. Ancak, davacının 15/05/2016 ile 15/06/2016 tarihine kadar olan her bir yıllık dönem için kar kaybı talep etme hakkı olmasına rağmen 15/05/2016 ila 15/05/2017 yıllarına ilişkin dönemi kapsayacak süreye ilişkin olarak davalının lisansının EPDK tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle sözleşme ve taahhüt gereğinin davalı tarafça yerine getirilemeyeceği bu nedenle de bu döneme ilişkin sürenin henüz başlamadığı ve bilirkişi raporunda zikredilen Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 05/12/2016 tarihli ilamı da dikkate alındığında, bir yıllık dönem dolmadığından bu tarih aralığı için talepte bulunamayacağına ve yine 5 yıllık sürenin sonu olan 15/05/2017 ila 14/05/2018 dönemi için de davalı lisansının EPDK tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle, sözleşme gereğinin davalı tarafça yerine getirilemeyeceğine kanaat getirildiğinden, davacının davalıdan bu dönem için kar mahrumiyeti talebinde bulunamayacağına kanaat getirilmiştir. Tüm bu nedenlerle 15/05/2013 ila 14/05/2015 dönemi için birinci bir yıllık, sırası ile 15/05/2014 ila 14/05/2015 tarihi için ikinci bir yıllık, 15/05/2015 ila 14/05/2016 tarihi için üçüncü bir yıllık dönem için sırasıyla 25.407,90 USD +25.431,18 USD +43.298,95 USD = olmak üzere toplam 94.138,04 USD nin davacının davalıdan kar mahrumiyeti cezai şart olarak talep edebileceğine kanaat getirilmiştir.Davacı tarafın itirazlarına rağmen, itiraz konularının hukuki değerlendirme gerektirmesi ve bunun mahkememizce yapılacak olması nedeniyle, yeniden rapor alınmasına gerek duyulmadan, taleple bağlılık kuralı gereğince, talep edilen 1.000,00 USD nin davalının daha önce temerrüde düşürülmemiş olması, dava açılması ile davalı temerrüde düşmüş olduğundan dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle 1.000,00 USD nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile;Davacının davasının kabulü ile 1.000,00 USD nin 30/12/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin gerekçeli kararında yanlış hukuki yorumun yapıldığını, gerekçeli karar da kar mahrumiyetinin belli dönemler arası davacı tarafından talep edilebileceği kanaatinin yanlış olduğunu, Bayilik Sözleşmesinin lafzi yorumundan da anlaşılacağı üzere sözleşmenin feshi halinde kar mahrumiyeti- cezai şart taleplerinin öne sürülebileceği hususunda anlaşıldığını, davacı tarafın sözleşmenin usulüne uygun fesih edildiğine ilişkin herhangi bir yazılı delil ibraz etmediğini, yerel mahkemenin eksik inceleme de bulunduğunu,Emsal kararlar ve Yargıtay kararları gereğince davanın kabulüne karar verilemeyeceğini, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasının gerektiğini, (İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2017/134 E. – İstanbul 8. Asliye Ticaret Mah. 2016/1281 E. – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mah. 2016/1251 E. – İstanbul 1. Asliye Ticaret Mah. 2016/1253 E. – İstanbul 2. Asliye Ticaret Mah. 2017/134 E. 2018/809 K. )Davaya konu alacakların feshe bağlı olarak talep edilebileceğinden ve fesih karşı tarafa ulaşması gereken tek taraflı irade beyanıyla oluşacağından ( ek – 4 Yargıtay kararları ) ancak davacı tarafından dosyaya ibraz edilmiş bir fesih belgesi bulunmadığından davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Taraflar sözleşmenin feshi halinde hem cezai şart hem de kar mahrumiyeti ödeneceğini kararlaştırabileceklerini, ancak sözleşmenin feshi halinde cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu hallerde, Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçlu da, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerektiğini, yerel mahkemenin kar mahkumiyetine hükmetmesinin hatalı olduğunu, ( HGK’nun 20.01.2013 T. 2012/19-670 E. 2013/171 K. – T.C. YARGITAY 19. HD. E. 2016/2615 K: 2016/13007 T: 06.10.2016 – T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2014/720 K: 2014/3105 T:18.02.2014 – T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2013/14654 K: 2013/19950 T:17.12.2013 -T.C. YARGITAY 19. HD. E: 2013/16912 K: 2014/667 T:07.01.2014)Taahhütnamenin 3. fıkrasında belirlendiği gibi bu tip sözleşme yıllık anlaşma dönemleri halinde olduğunu, Dava tarihi 30.12.2016 olduğunu, dava tarihine kadar davacı tarafça yapılmış hiçbir çekince ve ihtarın olmadığını, 15/05/2014 den önce çekince sunulmadığından 15.05.2013 – 15.05.2014 arası için, 15/05/2015 den önce çekince sunulmadığından 15.05.2015 – 15.05.2016 arası için kar mahrumiyetinin talep edilemeyeceğini, EPDK tarafından 15.08.2016 tarihinde müvekkili tarafın lisansının iptal edilmesi gereği sonrasında ki kar mahrumiyetini talep edemediğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yandan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 15/01/2020 tarih ve 2018/1466 Esas – 2020/34 sayılı ilk kararı ile; “Somut davada, davacı … İle davalı … TİC. LTD. ŞTİ. arasında 15/05/2013 tarihinde ”STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ” imzalandığı, Sözleşmenin 5. maddesinde; ”İşbu Standart Bayilik Sözleşmesi ve ekleri;imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 (5) yıl süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona ereceği,”düzenlenmiştir. Davacı 15/05/2013 tarihinde başlamak ve 15/05/2018 tarihinde sona ermek üzere 5 yıllık satış sözleşmesi yapmış olup bu sözleşme davalı tarafın EPDK tarafından lisansının iptal edildiği 15/08/2016 tarihine kadar devam etmiştir. Davalının lisansı 15/08/2016 tarihinde 4. yıl tamamlanmadan EPDK tarafından iptal edilmiştir.Yargıtay 19 HD’nin 2018/2392 Esas, 2018/5916 Karar sayılı içtihadı ve Yargıtay 19 HD.nin 2017/2487 Esas, 2018/4064 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, davalı sözleşmenin 1., 2. ve 3. yıllarında taahhüt edilen ürün miktarını almadığı halde davacının sözleşme hükmünü uygulamadan sözleşmedeki kendi edimlerini yerine getirmeye devam ettiği, davalının ödemelerini kabul ettiği, davacı herhangi bir çekince koymadan edimlerine devam ettiği için ilk üç yıl için ceza koşulu talebinde bulunamayacağı, 4. yıl ise 15/05/2016 tarihinde başlamış ve 1 yıllık süre dolmadan 15/08/2016 tarihinde davalının lisansı EPDK tarafından iptal edilmesi sebebi ile sona ermiş olduğundan, davalının bu yıl için taahhüt ettiği akaryakıt alımını ihlal ettiğinin söylenemeyeceği, davalı tarafa tamamlayabilme imkanı verilmediğinden bu yıla ilişkin de davacı tarafça ceza koşulu talebinde bulunamayacak olup, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce davanın reddine karar verilmesi gerektiği..” gerekçesi ile; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/06/2018 tarih ve 2016/1306 Esas – 2018/691 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince kaldırılmasına, Davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24/01/2022 tarih ve 2020/4518 Esas – 2022/547 Karar sayılı ilamında; “…taraflar arasında 15/05/2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi, protokol ve ürün alım taahhütnamesi imzalandığı, sözleşmenin ifaya ekli cezai şart içerdiği, ancak tarafların tamamlayıcı hüküm olan BK m. 179 hükmüne aykırı, ayrıksı durum olarak kendi aralarında her yıl için ihtar veya itirazi kayıt şartına bağlı olmaksızın davacının her bir yıla ilişkin kar kaybı olarak talep edebileceği miktarı, ürün alım taahhütnamesinin a fıkrası ile ”anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14 USD tutarı …. kâr mahrumiyetini ödemeyi” şeklinde kararlaştırdıkları, bilirkişi raporu ile, 15/05/2013 – 14/05/2014 dönemi için birinci bir yıllık, 15/05/2014-14/05/2015 dönemi için ikinci bir yıllık, 15/05/2015-14/05/2016 dönemi için üçüncü bir yıllık olmak üzere sırasıyla 25.407,90 USD + 25.431,18 USD + 43.298,95 USD olmak üzere toplam 94.138,04 USD kâr mahrumiyeti hesaplandığı, 15/05/2016-15/05/2017 dönemi için davalının lisansının EPDK tarafından iptal edilmiş olması nedeniyle sözleşme ve taahhüt gereği yerine getirilemeyeceğinden, davacının bu tarih aralığı için talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, taleple bağlılık kuralı gereğince, talep edilen 1.000,00 USD’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, davacı ile davalı arasında 15/05/2013 tarihinde 15/05/2013-15/05/2018 tarihleri arası için 5 yıl süreli bayilik sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin, davalı tarafın lisansının EPDK tarafından iptal edildiği 15/08/2016 tarihine kadar devam ettiği, davalı sözleşmenin 1., 2. ve 3. yıllarında taahhüt edilen ürün miktarını almadığı halde, davacının, sözleşme hükmünü uygulamadan sözleşmedeki kendi edimlerini yerine getirmeye devam ettiği, davalının ödemelerini kabul ettiği, davacı herhangi bir çekince koymadan edimlerine devam ettiğinden ilk üç yıl için ceza koşulu talebinde bulunamayacağı, 4. yıl ise 15/05/2016 tarihinde başlayan 1 yıllık süre dolmadan, 15/08/2016 tarihinde, davalının lisansının EPDK tarafından iptal edilmesi sebebiyle sözleşme sona erdiğinden, davalının, bu yıl için akaryakıt alım taahhüdünü ihlal ettiğinin söylenemeyeceği, davacı tarafca ceza koşulu talebinde bulunulamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi sebebiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı dağıtım şirketi ile bayi arasında imzalanan ürün alım taahhütnamesinin (a) maddesi “Anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14.- USD (ondörtAmerikanDoları) tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi,”, (g) maddesi “… A.Ş.’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi,”, (h) maddesi … tarafından yazılı feragatname verilmedikçe …’in herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağı,” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenlemeler uyarınca davacı dağıtım şirketi bayilik sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süre için asgari alım taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şart isteme hakkını saklı tuttuğundan Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir. “gerekçesi ile, Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına bozulmasına, karar verilmiştir.Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve eki ürün alım taahhütnamesi uyarınca belirlenen eksik ürün alımı için öngörülen cezai şartın tahsili istemi ile açılan kısmi alacak davasıdır.Mahkemece, davacının davasının kabulü ile 1.000,00 USD nin 30/12/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut davada, davacı … İle davalı … TİC. LTD. ŞTİ. arasında 15/05/2013 tarihinde ”STANDART BAYİLİK SÖZLEŞMESİ” imzalandığı, Sözleşmenin 5. maddesinde; ”İşbu Standart Bayilik Sözleşmesi ve ekleri;imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 (5) yıl süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona ereceği,”düzenlenmiştir. Davacı 15/05/2013 tarihinde başlamak ve 15/05/2018 tarihinde sona ermek üzere 5 yıllık satış sözleşmesi yapmış olup bu sözleşme davalı tarafın EPDK tarafından lisansının iptal edildiği 15/08/2016 tarihine kadar devam etmiştir. Davalının lisansı 15/08/2016 tarihinde 4. yıl tamamlanmadan EPDK tarafından iptal edilmiştir. Dairemizce uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma ilamında belirtildiği üzere, davacı dağıtım şirketi ile bayi arasında imzalanan ürün alım taahhütnamesinin (a) maddesi “Anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 14.- USD (ondörtAmerikanDoları) tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi,”, (g) maddesi “… A.Ş.’nin anılan kar mahrumiyeti tutarını mutabakatımız dahilinde anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep etmesine muvafakat ettiğimizi,”, (h) maddesi … tarafından yazılı feragatname verilmedikçe …’in herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağı,” düzenlemesini içermektedir. Bu düzenlemeler uyarınca davacı dağıtım şirketi bayilik sözleşmesinin yürürlükte kaldığı süre için asgari alım taahhüdünün yerine getirilmemesi nedeniyle cezai şart isteme hakkını saklı tuttuğundan, bu düzenleme uyarınca davacının davalıdan kar mahrumiyetini cezai şart olarak talep edebileceği anlaşılmıştır.Dairemizce, Yargıtay bozma ilamına uyularak yeniden karar verildiğinden,Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24/01/2022 tarih ve 2020/4518 Esas – 2022/547 Karar sayılı ilamı dikkate alınarak, davalının istinaf sebepleri değerlendirilip istinaf taleplerine ilişkin olarak ayrıca karar verilmeksizin, uyma kararı verilen Yargıtay bozma ilamı uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Taleple bağlılık kuralı gereğince, davacı tarafından talep edilen 1.000,00 USD nin davalının daha önce temerrüde düşürülmemiş olması, dava açılması ile davalı temerrüde düşmüş olduğundan dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle 1.000,00 USD nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının davasının KABULÜ ile, 1.000,00 USD nin 30/12/2016 dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 242,13.TL karar harcından peşin alınan 60,54.TL’nin mahsubu ile bakiye 181,59.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen 60,54.TL peşin harç, 29,20.TL başvurma harcı toplamı 89,74.TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen 1.584,15.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 3.544,60.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalıdan alınması gereken 242,13.TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan (35,90.TL + 47,00.TL=) 82,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 159,23.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 10-Dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri davalı gider avansından ödendiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 11-İstinaf yönünden davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 2022 yılı AAÜT/ İkinci Kısım, İkinci Bölüm 17/c maddesine göre takdir olunan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 12-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dair olarak, hazır olan davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/06/2022