Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/763 E. 2022/649 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/763 Esas
KARAR NO: 2022/649 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/02/2022
NUMARASI: 2021/703 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, … sicil numaralı ve hayvansal gıda ürünleri meslek grubu iştigal alanında yer alan davalı şirketin % 50′ şer pay itibariyle müvekkilin murisi … ile … tarafından kurulduğunu, şirketin merkezinin Levent/Beşiktaş olup, şirket sözleşmesi uyarınca her iki ortağın ayrı ayrı şirketi temsile yetkili müdür olarak görev ifa ettiklerini, müvekkilinin murisi …’ ın, 22/02/2015 tarihinde vefat ettiğini ve geriye eşi … ile …, …, … ve …’i bıraktığını, çocuklardan … ve …’ nin şirketteki hisselerini müvekkiline devrettiklerini, küçükler … ve …’e ise anne … ile menfaat çatışması düşüncesi ile kayyım atandığını, şirketin hali hazır hissedarlarının % 50 pay …’ya % 50 de … ve küçüklere ait bulunduğunu, müvekkilinin murisi …’ın vefatından 2020 yılına kadar şirketi gerek hukuken gerekse fiilen tek yetkili müdürü olarak …’ nın yönettiğini ve bu süreçte maalesef tüm ısrarlara rağmen şirketle ilgili bir şey paylaşmadığını, müvekkilinin ısrarları üzerine şirket genel kurulunun 02.06.2020 tarih ve 03 sayılı kararı ile müvekkilinin … ile aynı yetkilerle münferiden temsile yetkili müdür olarak atandığını, söz konusu kararın 25 Haziran 2020 tarih ve 10105 sayılı ticaret sicil gazetesinde yayımlanarak ilan edildiğini, şirketin imalatının, …’nın denetim ve gözetiminde yanında bir işçi çalıştırılmak suretiyle Ümraniye’de gerçekleştirildiğini, müvekkilin denetim ve gözetiminde keza müvekkilinin oğlu …in işçi olarak çalıştığı 4.Levent şubesi ile yine …’nın muhatap olduğu tüm işlemlerin kendisi tarafından gerçekleştirildiği toplam 9 adet franchisee bulunduğunu, şirketin % 50 ortağı ve münferiden temsile yetkili olan müdür …’ nın, müvekkilinin şirket müdürü olduğu tarihe kadar hiçbir şekilde müvekkili şirketin işleyişi, kazancı, hesapları ve diğer hususlardaki taleplerini karşılamadığını, müvekkilinin şirket müdürü olarak atanmasının müvekkilinin çocuklarının şirkette fiilen çalışmaları ve müvekkilinin bazı şeyleri sorgulamaya başlamaları üzerine ise maalesef gerek müvekkili gerekse müvekkilinin reşit çocukları hakkında hırsızlık dahil ağır hakaret ve ithamlarda bulunduğunu, şirket müdürü …’nın bilindiği kadarıyla franchisselere imal edilen dondurmanın kg.ını ortalama 50,00 TL fiyatla sattığını, satılan dondurmaların bedelinin ise daha sonraki siparişte …’nın kendi şahsi hesabı ile … Ümraniye Şubesindeki şirket hesabına veya elden nakit olarak ödendiğini, maalesef …’ nın hangi franchisseye ne kadar dondurma satıldığını karşılığında ne kadar tahsilat yapıldığını, bununla ilgili olarak banka hesaplarında ne kadar para olduğunu dahi paylaşmadığını, aksine hep zararda olduğunu ifade ettiğini ayrıca faturalandırılmayan mal alış ve satışlarının gerçekleştirilmiş bulunmasının da şirketin feshi sebepleri arasında yer aldığını, müvekkilinin başında bulunduğu ve oğlu …’in çalıştırdığı 4.Leventteki şubede satılan dondurma ve diğer sarf malzeme ürünleri maalesef franchissere satılan bedelden daha fazlasına satılmakta franchisselerde ödeme daha sonraki sipariş tesliminde yapılır iken müvekkilinin başında bulunduğu şubenin sipariş anında ödemeyi peşin olarak yapmadığını, peşin ödeme yapılmadan dondurma teslimatı yapılmadığını, hatta …’nın müvekkilinin başında bulunduğu şubeye dondurmayı daha pahalı fiyata sattığını dahi düşündüklerini, müvekkilinin başında bulunduğu şubede satılıp elde edilin gelirden müvekkiline aylık 10.000,00 TL kar ödemesi yapıldığını, yeni sipariş için ayrılan paradan başka para kalırsa işçi …’e asgari ücretten maaşı ödenmekte kalan para olur ise bundan su, elektrik vb. dükkanın zorunlu giderlerinin karşılandığını, hatta müvekkilinin müdür olarak atandığı tarihten işbu davanın açıldığı tarihe kadar …’nın başında bulunduğu imalathanenin zorunlu giderleri tüm giderleri dahi Müvekkilinin başında bulunduğu 4.Levent şubesinin kazancından karşılandığını, şirketin satış rakamları nedeniyle son 5/6 aydır işçi …’in maaşının ödenmediğini, Şubedeki mesai saatleri yaz aylarında saat 11:00 – 02:00, kış aylarında ise 11:00 – 24:00 olduğunu, şirket müdürü olan …’nın ise aylık 6.000,00 TL maaş ve 10.000,00 TL de aylık kar marjı aldığını, yanında çalışan işçiye de aylık 6.000,00 TL maaş ödendiğini, söz konusu ödemelerin … tarafından yapıldığından gerçek durumun ancak bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacağını, şirketin kendisine borçlu olduğunu söyleyen …’dan hesap dökümanları istendiğinde ise ya eksik göndermiş ya da gönderdiği kayıtların yetersiz ya da yanlış olduğunun kendisine söylenmesi üzerine maalesef müvekkili ve müvekkilin oğluna hırsızlık yapmakla itham ettiğini, imalathaneden 4. Leventteki şubeye sevkiyatta belirtilen sayıdan 2 kova daha az mal teslimi yapılmasına ve bunun müvekkilin oğlu … tarafından dile getirilmesi üzerine … yananda çalışan elemanı …’ın, …’i “sonuçlarına katlanırsınız, sizi buralarda görmemeyim…” şeklinde tehdit etmesine ses çıkartmadığını, keza yaşanan bu olaydan sonra …’ nın 4. Leventteki dükkana gelip dükkan içerisindeki kasayı açıp kasadaki paraları saydığını, sonra bilgisayar yanına daha sonra ise dükkanın önünde oturan müvekkilinin masasına gelerek müvekkilinin çocukları … ve …’i çağırararak, paraları gösterip çocuklardan kasadaki bazı paraları getirmelerini istemiş olduğunu, paralar gelince ise not aldığı seri numaraların eksik olduğunu ve kasadan para kayıp olduğunu söylediğini, devamında ise arkadaşlarını müşteri olarak dükkana gönderdiğini ve dükkanı kontrol ettiğini söylediğini ve direkt hırsızlıkla suçladığını, bunu mesajlarında da tekrarladığını, müvekkili şirketin bütün işleyişinin kayıt altına alınması yasa gereği olmasına ve bunun …’dan talep edilmesine rağmen buna yanaşmadığını ve sürekli zararlar çıkartıp, şahsi hesabından şirkete ödemeler yaptığını ileri sürdüğünü, şirket ortağı ve müdürü …’dan kaynaklanan kusurlu davranışlar nedeniyle müvekkili açısından bu ortaklığın devamının mümkün olmadığını, somut davada özellikle … ve müvekkilinin şirketini tek başlarına temsile yetkili oldukları da dikkate alındığında şirkete ait malların satışı halinde telafisi imkansız zararlar meydana geleceğini belirterek açıklanan nedenler ile şirkete ait … ve … plaka sayılı araçlar, İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel … arsa paylı … kat … numaralı bağımsız bölüm, (henüz tapusu alınmayan fakat ödemeleri tamamlanıp masrafı yatılması halinde tapusu alınmaya hazır) İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Batışehir … ada … parsel … Kat … Blok Daire … bağımsız bölümlerin tedbiren üçüncü kişilere devir ve temlikinin yasaklanmasına karar verilmesini , fazlaya ilişkin hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla; TTK md. 636 vd. maddeleri gereği davalı şirketin feshi ve tasfiyesine, olmadığı takdirde müvekkilin payının gerçek değerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkması bu da mümkün olmadığı takdirde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilmesine, şirkete ait … ve … plaka sayılı araçlar, İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel … arsa paylı zemin kat … numaralı bağımsız bölüm, (henüz tapusu alınmayan fakat ödemeleri tamamlanıp masrafı yatılması halinde tapusu alınmaya hazır) İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Batışehir … ada … parsel … Kat … Blok Daire … bağımsız bölümlerin tedbiren üçüncü kişilere devir ve temlikinin yasaklanmasına, yapılacak yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına ve lehimize avukatlık ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dava dilekçesinde belirttiği iddiaların aksine ortaklığın feshi talebinde bulunabilmesi için haklı nedenlerinin bulunmadığı, aksine gerek diğer şirket ortağı …’yı ölümle tehdit etmek gerek Levent Şube gelirlerinin haksız kazanç elde etmek amacıyla gizlice alınması yönünde çocuklarını azmettirmek gerek Levent Şube satışlarını fiş düzenlemeksizin yaparak gelirleri gizlemek suretiyle haksız kazanç sağlamak gerekse dilekçede detaylıca belirtilen diğer nedenlerle kendisinin tam kusurlu bulunduğu, tam kusurlu ortağın açtığı fesih (TTK m. 636/3) veya çıkma davasının (TTK m. 638/2) kabulünün mümkün olmadığından bu ortağın ayrılma akçesi alma hakkının da olmadığı, kaldı ki doktrinde ve Yargıtay uygulamasında ortaklar arasındaki uyuşmazlıklarda fesih talep hakkının son çare olduğunun ifade edildiği, limited ortaklıklarda esas olan şirketin devamlılığı ve karlılığı olduğu, bu itibarla gerek şirketin feshi isteminin gerekse ortaklıktan çıkma isteminin iyi niyetten uzak olduğu, filcümle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini savunarak, haksız ve dayanaksız davanın reddine, davacının davasını yaklaşık ispat kuralı uyarınca yaklaşık olarak ispat edemediği aksine tam kusurlu olduğu gözetilerek ihtiyati tedbir talebinin reddine, yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/02/2022 tarih ve 2021/703 Esas sayılı ara kararında; “…Fesih istemli davada şirkete ait taşınmazların davanın konusunu teşkil edeceği kabul edilmelidir. ( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. HD’ nin 05.02.2022 tarih, 2022/85 Esas, 2022/119 Karar sayılı ilamı) Ancak somut uyuşmazlıkta; ileri sürülen iddiaların, mahiyetleri gereği yargılamayı gerektirdiği, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmadığı ve talep dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği dikkate alındığında…”gerekçesi ile, İhtiyati tedbir talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı aleyhine açılan iş bu şirketin feshi ve tasfiyesi istemli davada; “Somut davamızda özellikle … ve müvekkilin şirketi tek başlarına temsile yetkili oldukları da dikkate alındığında şirkete ait malların satışı halinde telafisi imkansız zararlar meydana gelecektir. Mahkemenin kararı somut davada karşılıklı iddia ve savunmalar, davalı şirketin ticaret sicil dosyası ve özellikle tek başına şirketi temsile yetkili iki ayrı kişinin bulunması; gerek dava dilekçesinde ileri sürdükleri iddiaları gerekse davalı şirketin diğer tek yetkilisi …’nın, müvekkili ve müvekkilinin çocukları hakkında hakaret, tehdit ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçlarından dolayı şikayette bulunması ve soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2022/8130 sor. sayılı dosyası ile devam ediyor olması; bu iddia ve soruşturma dosyasının varlığının dahi tek başına şirketi tek başına temsil yetkisine haiz iki şahsın şirketin mal varlıklarından gayrimenkuller ve araçlar üçüncü kişilere devir ve temlikleri halinde şirket ve diğer ortakları için telafisi imkansız zararlar meydana geleceği, davanın kabulü halinde dahi tasfiyeyi gerektirecek mal kalmayacağını, Tüm bu somut duruma rağmen Mahkemenin “yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmadığı ve talep dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği dikkate alındığında” gerekçesi yerinde görülmediğini, Somut iddialar ve bilhassa taraflar arasındaki soruşturma ile husumetin varlığı karşısında ihtiyati tedbir için aranan yaklaşık ispat koşulu ziyadesiyle mevcut olduğundan kararın kaldırılarak TTK md. 636/4 ve HMK md. 389 gereği ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, Kaldı ki, talep ettikleri ihtiyati tedbir kararı tamamen tüm hissedarlar ve şirketin lehine olan bir talep olduğunu, Davada en önemli delil tanık delili olmakla ve tanıkların dinlenecekleri tarihe kadar gayrimenkuller ve araçların satılması halinde telafisi imkansız zararlar söz konusu olacağını, O itibarla istedikleri tedbirin tamamen tüm hissedarlar ve şirketi korumaya yönelik bulunması ve mevcut bilgi ve belgelerle yaklaşık ispatın gerçekleşmesi karşısında usul ve yasaya aykırı kararın kaldırılarak ihtiyari tedbir kararı verilmesini gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, tedbiren şirkete ait … ve … plaka sayılı araçlar, İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel … arsa paylı zemin kat 2 numaralı bağımsız bölüm, (henüz tapusu alınmayan fakat ödemeleri tamamlanıp masrafı yatılması halinde tapusu alınmaya hazır) İstanbul ili, Bağcılar İlçesi, Batışehir … ada … parsel … Kat … Blok Daire … bağımsız bölümlerin tedbiren üçüncü kişilere devir ve temlikinin yasaklanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK 636/3 m. uyarınca şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde ayrılma akçesi karşılığında şirket ortaklığından çıkarılması istemli açılan davada, şirkete ait malvarlığı üzerine ihtiyati tedbir kararı konulması istemine ilişkindir. Mahkemece, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK 636/4 m. uyarınca fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. HMK.’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. 6100 Sayılı HMK.’nın 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Somut uyuşmazlıkta, ileri sürülen iddiaların mahiyeti gereği ispata muhtaç durumdadır. Bu hususlar açılan eldeki davada iddia ve savunma doğrultusunda yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Dava ve ara karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmamış olması, dava dilekçesi ekindeki delillere göre HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözetildiğinde; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararı usul ve yasaya uygun görüldüğünden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.