Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/715 Esas
KARAR NO: 2022/1596 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/677 Esas – 2021/432 Karar
TARİH: 07/07/2021
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, yalnızca uzun süreli olarak devam eden bir sözleşmesel ilişki olduğunu, müvekkilinin davalı yolculara (kullanıcı) verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığını, davalının, bu taşımacılık hizmetinden çok büyük miktarda gelir elde ettiğini, müvekkilinin de hizmetin bedeli olarak komisyon ödemesi yaptığını, taraflar arasındaki ilişkinin bir anda davalı tarafından tek taraflı olarak sona erdirdiğini, müvekkilinin davalı …’le olan uzun süreli ilişkisi uyarınca, çeşitli yatırımlar yaptığını, … standartlarında araçlar temin ettiğini, bu araçları … standartlarına göre dizayn ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırmasının müvekkilinin birçok zarara (araç satın alınması, kullanılan krediler, aracın dekorasyonu için yapılan masraflar, kazanç kaybı, sürücülere ödenen tazimatlar gibi) uğramasına sebep olduğunu, davalının müvekkilinin zararlarını karşılamaması iş bu davanın açılmasını zorunlu kıldığını, müvekkili ile davalı arasında kanunda TBK ve TTK özel olarak düzenlenmiş bir sözleşme ilişkisi bulunmadığını, davacının davalı ile yaptığı sözleşme uyarınca, davalının belirlediği standartlarda yine davalının hazırlamış olduğu sistem (online program) üzerinden belirlenecek yolcuları taşıma, bunun karşılığında ise ücret almayı üstlendiğini, taraflar arasında kanunda sui generis bir sözleşmenin söz konusu olduğunu, …’in bir akıllı telefon uygulaması olduğunu, IOS Android gibi işletim sistemlerine sahip akıllı telefonlara indirilerek kullanılabildiğini, … uygulamasını indiren yolcunun (kullanıcı) uygulama üzerinden gitmek istediği yeri belirleyerek kendisini oraya götürmek üzere bir aracın kendisinin bulunduğu yere gelmesini sağladığını, söz konusu taşıma hizmetinde, yolcunun GPS (konum) bilgileri yardımıyla …’in en yakın aracı yolcuya yönlendirildiğini, yolcunun araç şoförü ile ilgili kişisel bilgilere (isim- soy isim, yolculuk puanı vs) ulaşabileceğini, yolcu gitmek istediği yere ulaştıktan sonra araçtan inince yolcunun … uygulamasına önceden kaydettiği kredi kartı ile internet üzerinden yolculuğun ücretinin ödendiğini, kredi kartıyla internetten yapılan bu ödemenin yolcu tarafından doğrudan …’e yapıldığını, ödeme yapıldıktan sonra, bu miktarın bir kısmının … tarafından araç sahiplerine aktarıldığını, … uygulamasında, yolcunun doğrudan doğruya … ile sözleşme yaptığını, taşıma hizmetinin …’İN anlaştığı araç sahipleri tarafından … adına verildiğini, (araç sahipleri ifa yardımcısı olduğunu) yolcuların doğrudan sürücüye veya araç sahibine ödeme yapmasının söz konusu olmadığını, ülkemizde … uygulamasının taşımacılık hizmeti … adıyla verildiğini, taşıma hizmetinde müvekkilinin aracı gibi …, … gibi minibüs tipi lüks ve konforlu araçlar kullanıldığını, bu araçlarla VIP statüsünde hizmet verdiğini, …’in ayrıca sarı taksi hizmeti de verdiğini, ancak bu tip …’in iş bu davayla ilgisinin olmadığını, …’in Türkiye’de uyguladığı kurala göre araçlarını … sistemine kaydettiren araç sahibi, kendi aracında “sürücü” (driver) olarak çalışamayacağını, bu sebeple sisteme kayıtlı olan her araç için, aracı kullanacak bir sürücü atandığını, söz konusu atama işleminin, sisteme kayıtlı araçlarda çalışmak isteyen şoförlerin … tarafından yapılan sınavlardan başarıyla geçmesi ve uygun bulunmalarına bağlı olduğunu, şoför atamalarının … sistemi tarafından otomatik olarak yapılabileceği gibi, araç sahipleri ve muhtemel şoför adaylarının kendi aralarında anlaşmaları suretiyle de yapıldığını, ancak her ihtimalde, … sistemine kayıtlı araçlarda çalışmak isteyen şoförlerin uygunluklarının … tarafından bizzat denetlendiğini, müvekkilinin, davalının verdiği taşımacılık hizmetini aracıyla gerçekleştiren araç sahibi olduğunu, müvekkilinin araç sahibi olarak, davalı …’e araç sağladığını ve davalı tarafından Yolcuya (Kullanıcı) sunulan taşımacılık hizmetinin gerçekleşmesine yardım ettiğini, davalı … (…) 21.01.2013 tarihinde Türkiye’de kurulup faaliyete geçtiğini, … sistemini Türkiye’de uygulamaya geçirdiklerini, … müvekkilinin … sistemine girmesi için başvurusunu alan, gerekli belgeleri düzenleyen ve talep eden, müvekkilinin ödeme kontrollerini yapan şirket olması nedeniyle husumetin tarafı olduğunu, … müvekkiline … uygulaması üzerinden yazışmalar yaparak taşımacılık hizmetinin tarafı olduğunu da ortaya koyduğunu, … Türkiye’deki operasyonun devamı için personel istihdam ettiğini, … uygulamasının sağlıklı yürütülmesi için araç sahipleri ve sürücülerine eğitimler verdiğini, araçları denetlediğini, ve araç sahiplerine almaları gereken araçlar ile hizmet standartlarını bildirdiğini, bu nedenlerle … müvekkili ile sözleşmesel ilişki içerisinde olup kendisine husumet yönetilmesi gerektiğini, müvekkilinin … sistemine girebilmesi ve sistemde kalabilmesi için gerekli şartlar ile yolculukların nitelikleri davalı tarafından belirlendiğini, davalı … hizmeti kapsamında, 9+1 yolcu kapasitesine sahip olan, sisteme kayıt tarihi itibariyle araç yaşı 5’i geçmeyen, …, … ve benzeri birkaç marka-model aracın kabul edildiğini, sisteme kayıt aşamasında araç sahiplerinden; Araç Ruhsatı, D2 Belgesi, Yol ve Güzergah Belgesi ve Araç sigorta belgelerinin talep edildiği bir sistem olduğunu, ayrıca davalı … sistemine girebilmesi için aracın sahip olması gereken şu şartları da aramaktadır: müvekkilinin aracının türü, sürücünün davranışlarının belirlenmesi gibi esaslı unsurlar üzerinde de doğrudan davalının hakimiyeti olduğunu, sürücülerin davalının kontrolü ve kabulü olmadan … sistemine dahil olamadıkları gibi davalı, müvekkilinin aracının sahip olması gereken deri koltuk, kişi sayısı, aracın 5 yaşından küçük olması zorunluluğu gibi kalite özelliklerini belirlediğini, müvekkilinin ve sürücülerin hiçbir şekilde …’in belirlediği ücret miktarına müdahale edemeyeceğini, yolcu ile ücret hakkında pazarlık veya görüşme yapamayacağını, davalının ticari ilişkinin devamı konusunda müvekkiline tarafta güven uyandırdığını, davalı … gerçekleştirdiği pazarlama ve tanıtım faaliyetleriyle Türkiye’de birçok kişiyi araç alarak bu araçlara da … sistemine uygun olmaları için yüksek miktarda masraflar yapmaya ikna ederek faaliyetlerini gerçekleştirdiğini, …’in bu faaliyetleri neticesinde müvekkili ile … arasında bahse konu ticari ilişki meydana gelmiş olup belirsiz süreli bir akit ortaya çıktığını, davalı davacıyı sistem içerisinde kalması yönünde telkinde bulunmuş olup …’in yasallaşacağı taahhüdüyle daha fazla masraf yapmaya yönlendirildiğini, davalının tek taraflı olarak haksız feshi ve müvekkiline ödenmemiş olan giderlerin ödetilmesi gerektiğini, davalı taraf, 31.05.2019 tarihinde tek taraflı olarak internet üzerinden vermiş olduğu çevrimiçi araç çevirme hizmetlerini … model araçlar için durdurulduğunu, bu tarih itibariyle araç sahibi müvekkilinin sisteme kaydettirdiği … için özel olarak temin edilen araçlar çalışamaz duruma geldiğini, davalı taraflar bu hususu faaliyetleri sona erdirdiği tarihten önce ne araç sahibi kullanıcılara ne de sürücülere bildirdiğini, bununla beraber, söz konusu mobil uygulama hizmeti, Sarı ve Turkuaz Taksi kullanıcıları için devam ettiğini, …’in sarı taksi ve turkuaz taksi olarak Türkiye’de hizmetine devam etmesine rağmen yalnızca … hizmetini durdurarak davacıyı haksız ve hukuka aykırı olarak mağdur ettiğini, davalı tarafın herhangi bir bildirimde bulunmaksızın faaliyetlerine son vermesi hukuka aykırı olduğunu, İşbu hukuksuzluk sebebiyle müvekkilinin kazançlarının bir anda sona erdiğini, davalı tarafın … sisteminde bulunabilmesi için kendisinden istediği şartları yerine getirmek adına yapmış olduğu masrafları karşılayamadığını, maddi zarara uğradığını, İşbu kertede, müvekkil tarafından yapılan zararların tazmin edilmesini isteme gereği hasıl olduğunu, davalı tarafından müvekkiline ödenmediği, yapılan masraflar, sözleşmeye güvenilerek yapılan masraflardır ve bunların davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, araç satın almak için yapılan masraflar: müvekkil, davalıca; sisteme kaydolmak için belirtilen nitelikleri haiz olmak üzere yukarıda marka model ve satın alma bedeli yazılı olan araç satın aldığını, bu araçların … sisteminin kapanması nedeniyle bir daha kullanılması mümkün olmadığını, bu nedenle araç satılamamakta olduğundan dolayı söz konusu zararın da davalıca ödetilmesini talep ettiklerini, aracın dizaynı için yapılan masraflar; davalı tarafça talep edilen araç içi düzenlemeler için de söz konusu aracın dizayn masrafı olarak 32.400 TL tutarında masraf yapmış ve aracını … sisteminin gerekliliklerini sağlayacak düzeye çıkardığını, gerekli taşıma belgelerinin alınması için yapılan masraflar: ek olarak davalı tarafın, sisteme kaydolma amacıyla şart koştuğu evrak ve belgeleri tamamlamış ve bu işlemler için de yine masraf yapıldığını, söz konusu araç için kiralanan d2 ücreti ve … tarafından zorunlu tutulan belgelerin alınması için Müvekkil toplam 15.000 TL masraf yapıldığını, faaliyet süresi boyunca araçta meydana gelen teknik sorunlar nedeniyle ve 15.000 km’de periyodik bakımlar için toplam iki aracın … süreci boyunca defalarca oto-tamire getirmiş ve zaruri olan sorunları gidermek için toplam 20.000 TL tutarında masraf yapıldığını, davalını müşterek müteselsil sorumlu sıfatı ile iş görme sözleşmesi ve vekalet akdi hükümlerine göre müvekkilinin yaptığı masrafların ödemesi gerektiğini, vekalet verenin tazminat borcu, vekilin zarara uğradığı günden itibaren muaccellik kazandığını, yapılacak olan bilirkişi incelemesi neticesinde ortaya çıkacak, yoksun kalınan kazançlar: … sisteminin tek taraflı kapatılması uzun yıllar için müvekkilinin yaptığı yatırımların atıl kalmasına ve kazanç kaybına sebep olduğunu, müvekkilinin faaliyette bulunduğu süre boyunca 3 ay için araç bağlanması dolayısıyla kazançtan mahrum kaldığını, sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinden dolayı uğranılan kazanç kaybının da tazmini gerektiğini, haklı davanın kabulü ile davalının haksız ve hukuka aykırı tek taraflı fesihleri nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın davalıdan tahsiline, müvekkilimizin davalı ile girdiği iş görme sözleşmesi hükümlerine göre yaptığı masrafların ve uğradığı zararların meydana geldiği tarihlerinden itibaren yasal faizi yürütülerek davalıca ödenmesine ve vekalet verene başvurmanın muacceliyet kazandığı alacaklar bakımından, arabuluculuk başvuru tarihinin faiz başlangıç tarihi olarak dikkate alınmasına, davacının yoksun bırakıldığı ve eksik ödenen ücret, ikramiye, komisyon ve diğer alacaklar dahil tüm alacaklarının arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz oranı üzerinden hesaplanacak faiziyle davalı tarafça ödenmesini, müvekkilinin uğradığı zararlar ve yaptığı giderlerin karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve alacak kalemlerinin belirsiz olması sebebiyle yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde haklı taleplerini arttırma haklarını ve fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik kredi faizleri için 3.000 TL, firma mutad masrafları için 500 TL, D2 Belgesi, Ulaştırma Bakanlığı Taşıt Kartı, TÜRSAB üyelik ücreti, Kültür ve Turizm Bakanlığı A Grubu Seyahat Acentası İşletme Belgesi ücreti, Karayolları Motorlu Araçlar zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ücreti, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi için 3.500 TL, araç servis ve bakım, muayene ücreti, Araç Kasko ücreti, Noter ücreti, İBB Yol ve Güzergah Belgesi ücreti, taşıt kira sözleşmesi ücreti olarak 2.000 TL, Davalının şart koştuğu araç içi dizaynın yapılması için 900 TL, yoksun kalınan kar için 100 TL olmak üzere toplam 10.000 TL’nin davalıdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, 27/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle: … uygulamasının, ulaşım hizmeti sağlamaya yetkili taşımacılar (araç sahibi şirketler veya gerçek kişi tacirler) ile bu ulaşım hizmetinden faydalanmak isteyen yolcuların (… uygulaması kullanıcılarının) çevrimiçi (online) bir platformda bir araya getirilmesine hizmet ettiğini, bu anlamda …’in, …, …, …com gibi diğer birçok internet sitesi ve mobil uygulamadan bir farkı olmadığını, … Uygulamasının Türkiye’de Verdiği Hizmetler; …: Bu hizmet ile, İstanbul’daki ticari sarı taksi şoförleri ile taksi arayan yolcular “…” mobil uygulaması üzerinden sağlanan teknoloji sayesinde bir araya getirildiğini, bu anlamda, …, piyasada hâlihazırda faaliyet gösteren … veya … gibiğer taksi çağırma uygulamalarından farklı olmadığını, …: Bu hizmet ile, taksi taşımacılığından farklı koşullar altında hizmet veren, Karayolları Taşıma Yönetmeliği’ne göre düzenlenen D-2 yetki belgesine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen yol güzergâh belgesine sahip, vergi mükellefiyeti tesis ettirmiş veya kurulu şirketi olan taşımacılar ile bu hizmetten yararlanmak isteyen yolcular, yine aynı şekilde “…” mobil uygulaması üzerinden sağlanan teknoloji sayesinde bir araya getirildiğini, davacı ile … arasında Huzurdaki davanın konusunu teşkil eden herhangi bir ilişki bulunmadığını, davacı’nın yalnızca dava dışı … ile arasında ticari bir ilişki bulunduğunu bu ilişkiye dayanılarak …’e husumet yöneltilemeyeceğini, davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı ve … uygulaması arasındaki ilişki; Taşımacılık faaliyetlerini … platformuna kayıt olarak sürdürmek isteyen kişiler (Huzurdaki davada Davacı) bu işlemi … uygulaması üzerinden kendileri gerçekleştirdiklerini, öncelikle bu kişilerin uygulama üzerinden bir hesap oluşturması gerektiğini, bu hesabın oluşturulabilmesi için yapılması gereken işlemlerden biri de yine uygulama üzerinden erişilebilir olan ve … uygulamasının kullanım şart ve koşullarını belirleyen sözleşmenin (“Sözleşme”) kabul edilmesi gerektiğini, … uygulamasının bu işleyiş biçimi yazılı bir sözleşmenin varlığını da ispatlar nitelikte olduğunu, uygulama üzerinden kabul edilmesi gereken bu sözleşme’nin tarafları davacı ve … uygulamasını Türkiye’de sağlayan şirket olan …’dir. … uygulaması Sözleşme’nin uygulama üzerinden kabul edildiği tarih ve saat bilgilerini kayıt altına alındığını, hesap oluşturulduktan sonra taşımacılık hizmeti sunacak kişiden bu hizmeti sunabilmesi için kanunen gerekli olan belgeleri, kendilerine ait vergi levhasını ve varsa şirket bilgilerini uygulama üzerinden sisteme yüklemesi talep edildiğini, uygulama üzerinden veya taşımacılar için oluşturulmuş internet sitesi (…com) üzerinden yüklenen belgeler kontrol edildiğini ve gerekli yasal kriterleri sağlayan belgeler onaylandığını, tüm belgeler tamamlandıktan ve onaylandıktan sonra hesap aktif hale gelir, yani ilgili taşımacılık şirketi / gerçek kişi tacir çevrimiçi olarak dijital platformu kullanabilir hale geldiğini, … platformuna kayıt olan taşımacıların sistemi kullanmaları veya hangi sıklıkla kullanacakları tamamen kendi isteklerine bağlı olduğunu, … tarafından kendilerine verilen herhangi bir iş taahhüdü bulunmadığını, D2 yetki belgesi sahibi taşımacılık şirketlerinin … platformunu kullanarak ek kazanç elde etmek dışında turizm taşımacılığı, havalimanı transferi, şehir turları gibi yapabilecekleri birçok farklı ticari faaliyeti olduğunu, dava dışı … ile davacı arasında yazılı bir sözleşme olmadan davacı’nın … sistemine kabulü söz konusu olmadığını, … ise bu sözleşme’ye taraf olmadığını, davacının da bu yönde bir iddiası ve kanıtının olmadığını, bu kapsamda davacının dava dilekçesinde yer alan, …’in yolculara taşıma hizmeti verebilmesi için davacının minibüs tipi aracını temin ettiği şeklindeki ifadesi son derece yanlış bir yönlendirme olduğunu, fiiliyatta …’in, hiçbir taşımacıya herhangi bir araç temin etmediğini veya bu konuda herhangi bir yönlendirmede bulunmadığını, …’e kayıtlı taşımacıların yaptıkları her yolculuğun sonunda bizzat kendilerinin yolcuya e-fatura düzenlemesi gibi hususlar da …’in değil davacının taşıma faaliyetini sürdürdüğünü bir kez daha ortaya koyduğunu, davacı da dahil olmak üzere …’e kayıtlı olan tüm taşımacılar ve kendileri tarafından yolculara düzenlenen faturalar Maliye Bakanlığı’nın e-fatura sistemine kayıtlı olduğunu, …’in sunduğu destek hizmetlerinin kapsamı şu şekilde olduğunu, Türkiye’deki (potansiyel) taşımacılar ve (potansiyel) yolculara … hizmetlerinin reklam ve tanıtımlarını yapmak, Türkiye’deki (potansiyel) taşımacılar ve (potansiyel) yolcular ve Türkiye ile ilgili çeşitli hususlar hakkında bilgi vermek, Taşımacılık şirketleri, sürücüler ve yolculardan gelen sorulara istinaden müşteri destek hizmetleri sunmak, Yerel piyasa/pazar araştırması gerçekleştirmek ve Türkiye pazarı hakkında bilgi toplanmasını sağlamak, ofis yönetim hizmetlerini gerçekleştirmek ve operasyon destek hizmeti sağlamak, huzurdaki davanın … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, …, davacıya … uygulaması üzerinden sağlanan teknoloji hizmetlerini sunan şirket olmadığını, dava dışı … ile davalı … arasında müteselsil sorumluluğunun olmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davacı ile … arasında vekâlet benzeri bir iş görme ilişkisinin olmadığını, davacı vekil sıfatıyla …’e karşı iş görme borcu altına girmediğini, davacı taşımacılık işini tamamen kendi iradesine uygun ve bağımsız şekilde yürüttüğünü, dava dilekçesinde, …’in davacı ile arasındaki hukuki ilişkiyi hiçbir gerekçeye dayandırmadan tek taraflı olarak sona erdirdiği iddia ettiğini, davacının bu iddiası asılsız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı, … faaliyetinin sona ermesi sebebiyle uğradığı zarardan …’nin sorumlu olduğunu iddia ettiğini, …’in … adlı teknoloji hizmeti 31.05.2019 tarihinde fiili imkansızlık sebebiyle sona ermiş olduğunu, 16.10.2019 tarihinde ise icrası mahkeme kararı ile hukuken de imkansız hale geldiğini, dolayısıyla, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın doğduğunu iddia ettiği zararların tamamı mahkeme kararının verildiği tarih olan 16.10.2019 tarihinde her halükarda ortaya çıkacak nitelikte zararlar olduğundan, mahrum kalınan kar da dahil olmak üzere tazminat taleplerinin 31.05.2019 ila 16.10.2019 tarihleri arasındaki süre esas alınarak değerlendirilmesi gerektiğini, davada müvekkil şirkete pasif husumet tevcih edilemeyeceğinden davanın usulden reddini, mesnetsiz ve ispatlanamayan davanın esastan reddini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/07/2021 tarih 2020/677 Esas – 2021/432 Karar sayılı kararında; “Dava, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı olarak, alacak talebinden ibarettir. … uygulaması yolcu, sürücü ve … arasında oluşan üçlü bir ilişki söz konusudur, somut olayda ise bir yerden bir başka yere gitmek için … uygulamasını kullanan kişiler yolcu sıfatını taşımaktadır. … sistemi aracılığıyla, yolcunun bir yerden başka bir yere ücret karşılığı taşınması söz konusu olduğundan … sistemini kullanarak ulaşım hizmeti alan kişiler yolcu sıfatını taşımakta olup, taraf oldukları sözleşme yolcu taşıma sözleşmesi niteliğindedir. ( Aydın Kaya, s.302) Taşıma sözleşmesinin bir tarafının yolcu olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayımızda ise davacı yolcu konumunda değildir. O halde davacı ile davalı … arasındaki ilişkisi taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilemeyecektir.Yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platformdur. Bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşması kolaylaşmaktadır. Platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağlamaktadır. Yolcuların taksi duraklarına telefonla ulaşması uzun sürmekte, ivedi taşımalarda birden çok taksi durağına ulaşmaları zorlaşmakta iken bu platformlar sayesinde taşıma hizmeti daha verimli ve düzgün çalışmakta, yolcu memnuniyeti artmaktadır. Yolcu gideceği yeri ve güzergahı taşımadan önce görebilmesi, sürücü bilgilerine ulaşabilmesi, sürücü yorumlarını değerlendirebilmesi açısından, yolcu tarafından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu uygulamalar sundukları hizmet bakımından geleneksel taksicilik faaliyetinden ayrılmaktadır. Müşterinin sunulan taşımacılık hizmet bedeli davacı almakla beraber, komisyon olarak yüzdelik kısmını … almaktadır. Benzer mobil uygulamaları olan …’ni, …com’u ve …’yi de Rekabet Kurulu ayrı ayrı kararlarında aracılık hizmeti olarak nitelendirmiştir. TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir”. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki TBK. m. 520/3(BK m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme (asıl sözleşme), herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.Somut olay yönünden davalı … taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık etmekte, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır. 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.Bilindiği üzere; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemeler uyarınca Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde olduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının, TTK’da ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların, Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği kuşkusuzdur.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.Yasal dayanakları ortaya konularak yapılan bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, …, yolcu ve sürücü arasında üçlü bir ilişki mevcuttur. Yolcunun … uygulamasını kullanarak bir yerden başka bir yere gitmek istemekte olup yolcunun taraf olduğu sözleşmenin yolcu taşıma sözleşmesi olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak somut olayda iş bu davanın tarafları yolcu ve taşıyıcı olmadığı görülmektedir. Bu halde uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından bahsedilemeyecektir. Yolcu taşıma işi 6102 sayılı TTK’nun 850 vd maddelerinde düzenlenmiş olmakla aynı kanunun 4/1-a bendi uyarınca ticari iş niteliğindedir. Ancak yolcu taşıma sadece bu sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıklar yönünden ticari iş niteliğinde olup, taşıma işini yapan kişinin tacir sayılması için tek başına yeterli değildir. Diğer bir anlatımla yolcu taşıma ilişkisinin tarafı olmayanlar arasındaki uyuşmazlıklarda taşıma işi yapan kişinin tacir sayılıp sayılamayacağı ayrıca incelenmelidir. Dava konusu olay da ise davanın taraflarından biri yolcu olmayıp, taraflar arasında taşıma ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir. Zira davacının taşıma işiyle uğraşması tek başına tacir oldukları anlamına gelmemektedir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı ile davalılar arasındaki işin simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Davalılar ise ticari şirket olup TTK nun 16(1)maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar ticaret şirketi olsa da bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli değildir. Bu nedenle davacının tacir olup olmadığı hususunun önem arz etmektedir. Davacının yolcu taşıma amacıyla faaliyet yürüttüğü, ancak dosya kapsamında tacir olduğunu gösterir delil bulunmadığı, çalışmalarının da ticari işletme ile ilgili bir işlem sayılamayacağı, davacının mesleki amaçla, ticari şirket olan davalının ise ticari amaçla hareket ettikleri ve 6502 sayılı Yasanın 3/1-L bendi kapsamında tüketici olmadıkları ve aralarında bir tüketici işlemi bulunduğundan söz edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere aralarındaki işlemin ticari dava niteliğinde de olmadığı, nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine ait…”gerekçesi ile, “1-Davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK.’nın 114/1(c) ve 115//2. Maddelerine göre usulden Reddine,2-Kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK Mahkemesine gönderilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemece, dosyada davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delilin bulunmadığından ve davalı tarafın ticaret şirketi olmasının tek başına bir işin ticari olması ve bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesi için yeterli olmayacağından bahisle davaya bakmakla görevli olan mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna hükmedildiğini ve görevsizlik kararı verildiğini, Mahkemenin davacının tacir olmadığına yönelik değerlendirmesinin yerinde olmadığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde tacirin tanımının yapıldığını, Müvekkili …’nin, ticaret şirketi olduğunu ve tacir olarak faaliyet gösterdiği konusunda tereddüt bulunmadığını, davacı tarafın da tacir olmadığına yönelik herhangi bir iddia veya beyanı olmadığını, aksine davacı tarafın, dava dilekçesinde … uygulamasını kullanarak ticari kazanç elde ettiğini ikrar ettiğini, Öte yandan, dava ile benzer uyuşmazlıkta İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/162 E. sayılı dosyadaki görevsizlik kararını inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi, 2021/645 E. ve 2021/625 K. sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna kesin olarak karar verildiğini, Bu doğrultuda, mahkeme kararının görevsizliğe ilişkin hükmüne karşı istinaf yoluna başvurmakta olduklarını, davacının istinafa başvurması durumunda istinaf gerekçelerine cevap verme haklarını saklı tuttuklarını; İleri sürerek; istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemenin takdiri ile, davacıya tacir olduğunu tevsik eder belgeleri sunması için süre verilmesine ve bu belgeler üzerinden inceleme yapılmasına, mahkeme aksi görüşte ise, davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle usulden reddine, mesnetsiz ve ispatlanamayan davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini vekâleten arz ve talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki şifahi sözleşme ilişkisinin haksız feshi iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. İstinaf önüne gelen uyuşmazlık taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin ne olduğu, davacının tacir olup olmadığı, buna göre uyuşmazlığın ticari dava mahiyetinde olup olmadığına ilişkindir. Mahkemece; yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …’in, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platform olduğu, bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşmasının kolaylaştığı, platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağladığı, bu platformlar sayesinde taşıma hizmetinin daha verimli ve düzgün çalıştığı, yolcu memnuniyetinin arttığı, müşterinin sunulan taşımacılık hizmeti karşılığı ödediği bedeli davacının aldığı, komisyon olarak yüzdelik kısmını …’in aldığı, davacı yolcu olmadığından taraflar arasında taşıma ilişkisi bulunmadığı, Rekabet Kurulunun ayrı ayrı kararlarında; benzer mobil uygulamaları olan …, …com ve …’nin verdiği hizmeti aracılık hizmeti olarak nitelendirdiği, buna göre taraflar arasındaki ilişkinin TBK. m. 520/1 maddesinde düzenlenen simsarlık ilişkisi olduğu, zira davalı …’in taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık ettiği, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı, simsarlık sözleşmesinin TTK’nun 4 maddesinde sayılan ve bir davayı mutlak ticari dava yapan sözleşmelerden olmadığı, davalı tacir olsa da; davacı gerçek kişinin tacir olmadığı, bu nedenle davanın nispi ticari dava da olmadığı, uyuşmazlığı çözme görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu gerekçesi ile davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı kapsamından; davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı anlaşılmış, Küçükkköy Vergi Dairesi yazı cevabından, davacının 2018,2019,2020 yıllarında taşıma işletme hesabına göre defter tuttuğu, 12/08/2020 tarihinde faaliyetini terk ettiği, davacının bu üç yıl için beyan ettiği gelirin VUK’un 177/2 fıkrasında düzenlenen hadlerin altında kaldığı ve esnaf faaliyet sınırını aşmadığı anlaşılmıştır. Davacının tacir olduğuna yönelik davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde bulunmamıştır. Davanın ticari dava olup olmadığının tespiti, taraflar arasında varlığı iddia olunan ilişkinin hukuki niteliğinin tespitine bağlıdır. … uygulamasını kullanan yolcu ile … arasında yolcu taşıma ilişkisi kurulmuş olup, TBK’nun 83 maddesi uyarınca …’in taşıma edimini ifa yardımcısı aracılığı ile vermesi mümkündür. Davacı, … ile yolcu taşıma ilişkisi kuran yolcuya, …’in ifa yardımcısı sıfatıyla taşıma hizmeti vermektedir. … ile davacı arasındaki ilişki ise, 4857 Sayılı Kanun kapsamında bir iş akdi mevcut olmadığından, alt taşıma sözleşmesi mahiyetindedir. Alt taşıma sözleşmeleri yalnızca eşya taşımaları için mümkün olmayıp, yolcu taşımalarının da alt taşıma sözleşmesi ile yapılmasına engel bulunmamaktadır. 6102 Sayılı TTK’nun 4/1-a bendi uyarınca bu kanunda düzenlenen uyuşmazlıklardan doğan davalar mutlak ticari dava mahiyetinde olup, TTK’nun 5 maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesine aittir. Taşıma işleri TTK’nun 850 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, taraflar arasında varlığı iddia olunan alt taşıma ilişkisinden doğan uyuşmazlık mutlak ticari dava mahiyetindedir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin, taraflar arasındaki ilişkinin simsarlık sözleşmesi olduğu ve davacının tacir olmadığı gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi hatalı olmuş, davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a3 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2021 tarih ve 2020/677 Esas – 2021/432 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.