Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/710 E. 2022/671 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/710
KARAR NO: 2022/671
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/27 Esas
TARİH: 24/02/2022 Tarihli Ara Karar
DAVA: Ticari Şirketi – İhtiyati Tedbire İtiraz
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; adli makamlarcada öngörülen – gerçek dışı, yargılama ve denetim dışı bırakılarak “Arabuluculuk” işlemleri ile müvekkilinin de ortağı olduğu şirketin fevkalade değerli İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … Köyü … Ada-… parsel, 41.699,66 m2 arsanın mal varlığından muvazaalı olarak çıkarılmaya çalışılması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilerek “gayrimenkul üzerinde 3. kişilere devir ve temlikinin engellenmesi, şahsi ve/veya ayni hak tayinin engellenmesine” karar verilmesini, davalı şirketin 15.03.2021 Tarihli Genel Kurul Kararının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/139565 Soruşturma sayılı başvurusu üzerine İstanbul 9.Sulh Ceza Mahkemesinin 2018/4981 D.İş sayılı Kararı ile engellenmesi amaçlanan, İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … Köyü … Ada-… parsel, 41.699,66 m2 arsanın mal varlığından muvazaalı olarak şirket ortaklarının diğer şirketleri olan … A.Ş., … Anonim Şirketi’ne kaçırılarak maledinmesi için dayanışmalı ve suniyete dayalı, açık kanuna aykırı kararın öncelikle mutlak butlanla batıl olmasında bu durumun tesbitine, terditli olarakta açık suiniyet dayanışmalı zararlandırıcı faaliyet nedeni, TBK 153 m. Değerlendirilerek iptaline, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesi talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 12/01/2022 tarihli tensip tutanağı 2/d bendi ile; davacı vekilinin İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … Köyü … Ada-… parsel, 41.699,66 m2 arsanın 3. kişilere devir ve temlikinin engellenmesini talebinin kabulü ile taşınmazın davalı … adına kayıtlı ise, taşınmazın değeri bilinmediğinden 25.000,00 TL teminat yatırıldığında taşınmaz üzerine HMK’nın 389. ve müteakip maddeleri uyarınca 3.kişilere satış ve devrinin tedbiren önlenmesine, teminat yatırıldığında masrafı avanstan alınarak ve talep halinde davacı vekilline elden takip yetkiside verilmek suretiyle ilgili tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, HMK 394. maddesi gereğince mahkemeye 1 haftalık süre içerisinde itiraz yolu açık olmasına, karar verilmiştir. Davalı vekili cevap ve ihtiyati tedbire itiraz dilekçesi ile; ihtiyati tedbir talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davanın genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olup, taşınmazın aynından kaynaklanmadığını, ihtiyati tedbir kararının ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceğinden tensip ile verilen haksız ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, TTK’nın 449. maddesinin ise, karşı taraf dinlenmeksizin tedbir kararı verilebileceğine ilişkin HMK m. 390/2’den farklı bir düzenleme getirdiğini, TTK m. 449’a göre, kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, yönetim kurulu üyelerinin dinlenmesi gerektiğini, dolayısıyla davacının talebi değerlendirilirken mahkemece şirketin yönetim kurulu üyelerinin görüşü nazara alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini, davanın konusunun 15.03.2021 tarihli genel kurul kararı olduğunu, ancak davacının dava konusuyla örtüşmeyecek şekilde taşınmaz üzerine tedbir konulmasını talep ettiğini, böyle bir talebin dinlenebilmesi için, derdest davanın müddeabihinin, bu taşınmazın mülkiyeti veya onun üzerindeki bir ayni hakka ilişkin olması gerektiğini, davanın konusunu teşkil etmeyen bir mal veya hak ile ilgili tedbir kararı verilemeyeceğini, ayrıca gayrimenkulün değerine ilişkin 2 kez kıymet takdiri raporu alındığını, tedbir talep edilen 8 parselde mukim taşınmazın değerinin 03/02/2020 tarihli rapora göre 218.920.000,00 TL olarak belirlendiğini, dava dilekçesinde davacı yanca da taşınmazın değerinin milyonlarca dolar değerinde olduğunun ikrar edildiğini, buna rağmen 2020 yılındaki değeri 218.920.000 TL olan taşınmaz için 12.01.2022 tarihli tensip zaptında, taşınmazın değerinin bilinmediği belirtilerek 25.000-TL teminat karşılığında tedbir kararı verildiğini, İİK 72/3 hükmü kıyasen uygulanırsa, davacının en az taşınmazın değerinin %15’i tutarında teminat göstermesi gerektiğini, 2020 yılında 218.920.000 TL değerindeki taşınmaz için 25.000-TL gibi bir meblağın teminat olarak gösterilmesinin hayatın olağan akışına, kanunun açık hükmüne aykırı olduğunu, davacının şirket hisselerine sulh ceza mahkemesi kararı ile TMSF yasal kayyım olarak atandığından, bu şirketin genel kurulunun iptaline yönelik istemi havi işbu davada davacının dava açma ehliyetinin bulunmadığını, dolayısıyla genel kurul kararının iptalini talep edebilme hakkının davacı yana değil, kayyıma ait olduğunu, genel kurul kararına karşı açılacak iptal davalarının TTK M. 445 gereği 3 aylık hak düşürücü süreye tabi olduğunu ve davanın hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı nazara alınarak HMK m. 142 uyarınca tahkikata geçilmeden ön inceleme aşamasında esastan reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı yanca eksik ve hatalı bilgilerle mahkemeyi yanıltılmaya çalıştığını, genel kurul kararının usule uygun olarak alındığını, şirketin borca batık olmasına sebep olan işlemlerin davacının şirket yönetiminde olduğu dönemlerde yapıldığını belirterek, “İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parsel, 41.699,66 m2 arsa” ile ilgili tensip ile verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/02/2022 tarih 2022/27 Esas sayılı ara kararında; “…. HMK’nın 396. maddesi uyarınca, durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, “İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır” hükmü mevcut olup davalı vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebinin; HMK’nun 389. maddesi uyarınca mevcut delil durumunda bir değişiklik meydana gelmediği, davanın TMSF’ye ihbar edildiği, 15/03/2021 tarihli genel kurur kararının tedbir talep edilen dava konusu taşınmaza ilişkin olduğu da dikkate alınarak …”gerekçesi ile, Tedbire itirazın reddine karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesi ile, 6100 sayılı HMK m.389/1 uyarınca ihtiyati tedbir kararı uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceğini, uyuşmazlık konusu olmayan taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, uyuşmazlık konusu olmamasına karşın müvekkili davalıya ait taşınmaz üzerine tedbir konulmuş olmasının yasal mevzuata aykırı olduğunu, her ne kadar bu hususta mahkemece verilen istinafa konu ara kararda, iptali istenen genel kurulun gayrimenkulün devrine ilişkin karar ihtiva ettiği belirtilmiş olsa dahi, iş bu durumun taraflar arasındaki yargılamanın mahiyetini değiştirmediğini, bu talebin dinlenebilmesi için, derdest davanın müddeabihinin, bu taşınmazın mülkiyeti veya onun üzerindeki bir ayni hakka ilişkin olmasının zorunlu olduğunu, Mahkemece itirazın reddine dair karardaki en önemli gerekçenin, ihtiyati tedbir kararı verilirken ki mevcut delil durumunda bir değişiklik olmadığı hususu olduğunu, davacının ihityati tedbir talebine havi dava dilekçesinin ekindeki deliller ile ihtiyati tedbire itiraz dilekçelerinin ekindeki deliller karşılaştırıldığında, mevcut delil durumunda değişiklik olup olmadığı hususunun, makul, haklarını istifa ve borçlarını ifada dürüst (Bonus pater familias) her insanın anlayabileceği kadar açık bir şekilde ortaya çıkacağını, dava dosyasına istinaf dilekçelerinde belirttikleri delillerini ibraz ettiklerini, TTK mad. 449 hükmüne aykırı şekilde yönetim kurulu dinlenmeksizin karar verildiğini, TTK m. 449’daki düzenleme ihtiyatî tedbire ilişkin HMK m. 389 ve devamındaki düzenlemelerden iki noktada farklılık gösterdiğini, bunlardan birincisinin, asıl davanın açılmasından önce ihtiyatî tedbir talep edilemeyeceğine ilişkin ifade olduğu, ikincisi ise, yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınması zorunluluğu olduğunu, söz konusu hükme göre, yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmadan genel kurul kararının yürütmesinin durdurulamayacağını, istinafa konu ihtiyati tedbir kararının, müvekkili şirket yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmaksızın verildiğini, verilen tedbir kararı ile, dava konusu iptali istenen genel kurulda alınmış kararların yürütmesinin durdurulduğunu, İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için davacının davasını yaklaşık olarak ispatı gerektiğini, iptali istenen genel kurul 15.03.2021 tarihli olmasına karşın iptal davasının TTK md. 445’te tanımlı 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra 10.01.2022 tarihinde ikame edildiğini, TTK madde 445’te tanımlı sürenin zamanaşımı süresi değil hak düşürücü süre olduğunu, bu bağlamda davacının TBK md. 153’te tanımlı zamanaşımının durmasına ilişkin hükümden yararlanmasının mümkün olmadığını, aksi düşünülse dahi TBK md. 153/6 hükmünden yararlanılmasını gerektirecek bir durum da bulunmadığını, davacı, firari olması nedeniyle bizzat dava açamasa da hak düşürücü süre içerisinde de tıpkı şuanda olduğu gibi vekili aracılığıyla iptal davasını ikame edebileceğini, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2013/16032, K. 2014/5097 ve T. 17.3.2014) Davacı yanın şirket hisselerinin idaresine, İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2020/2071 D.İş sayı ve 21.05.2020 tarihli kararıyla kayyım atandığını, Ceza Mahkemesinin Kayyım Kararı kaldırılmadığı sürece, davacının malvarlığı unsurlarından olan pay sahipliğinden kaynaklanana haklarını ve bu arada iptal davası açma hakkını bizzat (kendi tayin ettiği vekili aracığıyla) kullanmasının mümkün olmadığını, davacının hissedarlık haklarından doğan bu davayı takip yetkisi bulunmadığını (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2015/11092 K. 2016/5432 ve T. 12.5.2016), Davacının hisselerinin yönetimine İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 2020/2071 D.İş sayı ve 21.05.2020 tarihli kararıyla, kayyım atandığını, ayrıca davacının şahsi malvarlıklarının tamamının idaresine de TMSF’nin kayyım sıfatıyla atandığını, dolayısıyla davacının, genel kurul toplantısında oy kullanma ehliyeti bulunmadığını, davacının hisselerinin yönetimi için atanan kayyım tarafından, genel kurul kararında geçerli bir şekilde oy kullanıldığını, davacının tasarruf yetkisi kısıtlı olduğundan, kendi hisselerine tayin edilen kayyımın genel kurul kararında oy kullanmış olduğu iddiasıyla, kararın iptalini talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, 15.03.2021 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında, usulüne uygun olarak %97.5 kabul oyuyla kabul edildiğini, davacının dilekçesinde iptalini istediği genel kurul kararı için yasal nisabın %90 olduğuna ve bu oranın sağlanmadığına ilişkin beyan ve iddiasının bu yönden de hakikate aykırı olduğunu, davacının işbu iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kayyumun yetkilerinin aksine dair bir durumun kayyumluk konusunda verilen mahkeme kararının tanınmaması anlamına geleceğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E. 2014/6548, K. 2015/4982 ve T. 9.4.2015), İhtiyati tedbir kararına konu taşınmazın değeri ile teminat tutarı arasında kabulü mümkün olmayan bir fark bulunduğunu, dolayısıyla ihtiyati tedbir talebinin açıklanan nedenlerle reddi gerekmekle birlikte, bir an için tedbir talebi kabul edilse dahi, davacının yatırması gereken teminat miktarının taşınmazın değerinin bu denli altında olmasının kabul edilebilir olmadığını belirterek, İlk derece mahkemesinin 24/02/2022 tarihli ara kararının kaldırılmasına, “İstanbul İli, Esenyurt İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parsel, 41.699,66 m2 arsa” ile ilgili haksız ve hukuka açıkça aykırı ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte olunması halinde teminat tutarının taşınmazın dava tarihindeki değeri göz önünde bulundurularak arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, anonim şirket genel kurul kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti, terditli olarak iptali davasında, iptali talep edilen karara konu şirket taşınmazının 3. kişilere devir ve temlikinin engellenmesine yönelik verilen ihtiyati tedbir kararına yapılan itirazın reddi kararının ve ihtiyati tedbir kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı tarafça dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş, mahkemece tensip ara kararı ile talep kabul edilmiş, davalının tedbire itirazı üzerine mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile itirazın reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbir genel olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir için yaklaşık ispat yeterli görülmüş olup sunulan belgelerle talep edenin, davada haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi ve diğer şartlarında varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 6102 sayılı TTK madde 449- (1) maddesinde, genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, genel kurul kararının butlan ve iptaline karar verilmesi talep edilmiş ise de, davacının iptalini talep ettiği genel kurul kararının yürütülmesinin durdurulması yönünde talebi bulunmadığı gibi, mahkemece verilen karar. genel kurul kararının yürütülmesinin durdurulması mahiyetinde olmasına rağmen şirket yönetim kurulunun görüşü alınmadan karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Ayrıca taşınmazın aynı, uyuşmazlığın konusu da teşkil etmemektedir. Talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, dosya kapsamı ve yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında, yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılmasına ve Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/02/2022 tarih ve 2022/27 Esas sayılı ara kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davalının ihtiyati tedbir kararına itirazının KABULÜ ile; Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 12/01/2022 tarihli Tensip Tutanağı’nın ” 2/d ” numaralı ara kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 80,70.TL karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri 72,00 TL olmak üzere; toplam 292,7.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/04/2022 tarihinde HMK. 394/5 ve HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.