Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/636 E. 2022/505 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/636 Esas
KARAR NO: 2022/505 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/01/2022
NUMARASI: 2020/693 Esas
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl ve birleşen davada davacılar vekili 16.12.2021 tarihli celsedeki beyanında, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/72159 Soruşturma numaralı dosyasında dava konusu çek ile ilgili davalı hakkında soruşturma yürütüldüğünü, davalının dava konusu çeki kendisinin ciro etmediğini beyan ettiğini, davalı hakkında başka çeklerle ilgili yapılan ceza soruşturmalarında çekteki imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmesine rağmen imzanın kendisine ait çaktığını, davalının benzer eylemleri nedeniyle başka dosyalardan da yargılandığını, dava konusu çekin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe konulduğunu, … yönünden tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili 16.12.2021 tarihli celsedeki beyanında, cevap dilekçesini tekrarla asıl ve birleşen dosyalarda 3 tane davacı olduğunu, 3 davacı da çekin kendisine verilmesini talep ettiğini, davacılardan …’ın çekte cirosu olmadığını, diğer davacı … Şirketi çekte imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile dava açtığı ve dava lehine sonuçlandığını, imzanın ona ait olmadığının ortaya çıktığını, diğer davacı … Şirketi de imzanın kendisine ait olmadığını belirterek Bakırköy 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/149 esas sayılı dosyası ile imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile dava açtığını, bu davada alınan bilirkişi raporunda da çekin üzerindeki imzanın çek keşidecisine ait olmadığı ortaya çıktığını, bu nedenle davacılar eldeki davayı çekteki imza kendilerine ait olmamasına rağmen kötü niyetli olarak menfaat birlikteliği içerisinde açtıklarını, imzaların kendisine ait olmayan çekin istirdadını talep etmeleri mümkün olmadığını, gerekirse dosyaların celp edilmesini savunarak, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/01/2022 tarih 2020/693 Esas sayılı ara kararında; “…Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ile anlatımlar gözetilerek somut olay değerlendirildiğinde; Mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/200 Esas sayılı dava dosyasında davacılar … Şirketi ve … Şirketi tarafından çek istirdatı davası açıldığı, dava dilekçesinde özetle davacılar arasındaki ticari ilişki sebebiyle … Şirketi tarafından diğer davacı … Şirketi lehine dava konusu çekin keşide edileceği konusunda tarafların anlaştığının, çekin keşide edilerek lehtara gönderilmek üzere kargoya verildiğinin ancak çekin kargo şubesinden çalındığının beyan edildiği görülmüştür. 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca ispat yükü, çekin yetkili hamili olduğunu ve çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olup, davacının bu hususların yanı sıra ayrıca davalının çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu ileri sürüp kanıtlaması gerekmektedir. Davacı vekilinin 16.12.2021 tarihli celsede davacılardan … Mağazacılık Şirketi yönünden ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu, … Şirketinin dava konusu çekte keşideci olduğu, ciro silsilesinde sırasıyla … Şirketi, … Şirketi, … Şirketi ve … olduğu davalının çekin iktisabında ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğu hususunun yaklaşık olarak ispatlanamadığı…”gerekçesi ile, Davacı vekilinin tedbir isteminin koşulları bulunmadığından REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkeme tarafından verilen 11.01.2022 tarihli ara karar ile “Davacı vekilinin 16.12.2021 tarihli celsede davacılardan … Şirketi yönünden ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu, … Şirketinin dava konusu çekte keşideci olduğu, ciro silsilesinde sırasıyla …. Şirketi, … Şirketi, … Şirketi ve … olduğu davalının çekin iktisabında ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğu hususunun yaklaşık olarak ispatlanamadığı” gerekçesi ile takibin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiğini, Hakkında onlarca savcılık dosyası açıldığı, işbu durumun gazetelerde dahi yer bulduğu, haberlere konu olmasına rağmen kargoda çalındığı delilleriyle ispatlanmış davaya konu çeki ödettirmeye yönelik verilmiş ihsası rey mahiyetindeki ara kararın ivedi olarak kaldırılmasını talep ettiklerini, hatta davacı asilin savcılıkta verdiği ifadesinde davaya konu çekle ilgili “böyle bir çek cirolmadığını, işleme koymadığını” beyan ederek, davanın sübuta erdirecek ifadeler verdiği halde halen mahkemenin hangi hukuki mevzuata dayandığı belli olmayan matbu gerekçelerle tedbiri reddetmekte ısrar etmesinin anlaşılamadığını, verilen işbu hukuksuz kararlar hukukun acı içinde kıvrandığını, resmen çalıntı bir çekin ödetilmesi için tedbir talebinin defalarca haksız olarak reddedildiğini, Dosyada mübrez onlarca delilin varlığı karşısında, objektif bir gözle bakıldığında davalı yanın ağır kusurlu ve kötü niyetli olduğu kolaylıkla anlaşılabilmekte iken dosyadaki delillerin yeterince değerlendirilmemesi neticesinde tanzim edilen kararın hak ve nesafet ilkeleri gereğince ivedilikle kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkeme Türk Ticaret Kanunu’nun 792.maddesinden hareketle çekin hamilin elinden herhangi bir sebeple çıkmış olması halinde yeni hamilin çeki kötüniyet ve ağır kusur ile eline geçirdiğinin taraflarınca ispat edilmesi gerektiğini ve bu ispatın somut olayda gerçekleşmediğini savunmuş ise de ara kararın aksine dosyadaki deliller davalının kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunu tam ispat ile kanıtlamakta olduğunu, Davalı asil taraflarınca yapılan savcılık şikayetinde vermiş olduğu ifadesinde “dava konusu çeki cirolamadığı ve herhangi bir işleme koymadığını” beyan ederek çeki ticari bir ilişki kapsamında almadığını, müvekkilinin davalıya karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını, iyi niyetli iktisap etmediğini ikrar ettiği, bu kapsamda davalı vekilleri hakkında gerekli şikayetlerin yapıldığını, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı müvekkillerinin kargoda çalınan çeki sebebiyle 2020/72159 E. Sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada davalının Resmi Belgede Sahtecilik suçunu işlediğine dair kuvvetli şüphenin bulunması sebebiyle yakalama talep etmiş olup hakkında yakalama emri düzenlenen asil ifadesinde ” Bana göstermiş olduğunuz, … Bankası Cebeci Ankara Şubesi’ne ait, 30/11/2020 ANKARA Keşide tarihli, 35. 000 TL’lik çeki ben cirolamadım, bu çekle ilgili herhangi bir işlem yapmadım” dediğini, Ancak asilin bu ikrarına karşın vekil tarafından işlemlere devam edilmesi ve asilin bu beyanları korkudan söylediği , çekin müvekkiline ait olduğunun iddia edilmesi mesleğin etik kurallarına aykırı olup ilgili avukat hakkında taraflarınca suç duyurusunda bulunulduğunu, nitekim bizzat davalı asil tarafından çekin işleme konulmadığının ikrar edilmesi, davalının çeki ticari ilişki kapsamında almadığını ve başlatılan takipte davalı yanın ağır kusurlu olduğunun kesin kanıtı olduğunu, “Davacının davaya konu olan çekin kargoda çalınmış olduğundan bahisle şikayetçi olduğu ve ifadesi alınan kargo görevlisinin bunu doğruladığı, dolayısıyla çeklerin çalınması ve davacı ile sonraki cirantalar arasında ticari ilişki olmadığı somut olayda sabittir. Davacıları farklı olan, ülkenin farklı yerlerinde kaybolan çeklerin genelde aynı cirantaların imzası ile davalı şirketin veya şirket ortağının akrabası olan ….in eline geçerek son hamil olarak bankaya sunulması, bu cirantaların şirket olması ve bu şirketlere ulaşılamaması hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi davalı şirketin iyi niyetini ortadan kaldıran organize bir durumun olduğunu göstermektedir. Nitekim davalı şirketin dava konusu çeki ne şekilde elinde bulundurduğunu, hangi ticari ilişki kapsamında eline geçirdiği hususunda dosyaya herhangi bir beyan sunamamış olması davalı hamilin kötüniyetli olduğunun kabulünü gerektirmektedir.” Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2017/457, K. 2018/662, T. 25.6.2018Davalı … ile vekili tarafından farklı kargolarda çalınmış olan çekler aynı yöntem ile takibe koyarak hukukun boşluklarını kullanmak suretiyle haksız menfaat elde etmeye çalışmakta olduğunu, Sondaj işi yapan ve aylık gelirinin 2.000-3.000 TL olduğunu belirten davalı asil tarafından başlatılan birçok kambiyo takibi bulunmakta olup ne tesadüftür ki bu takipler farklı kargolarda çalınan çeklere ilişkin olduğunu, bu husus hayatın olağan akışına aykırı olup taraflarınca yapılan incelemede davalı asil üzerinden bu şekilde birçok çalıntı çekin işleme konulduğu ve bir çok vatandaşın mağdur edildiğinin öğrenildiğini, Müvekkillerinin çalıntı çek sebebiyle haciz tehdidi ile karşı karşıya kalması haberlere dahi konu olduğu ve adaletin ne yazık ki ağır aksak işlemesi sebebiyle vatandaşların kargoda çeklerini çaldırmaması konusunda uyarıldığını, Gazete haberini okuyan bir meslektaşının konuyu araştırarak haberdeki çeki takibe koyan kişilerin kendi müvekkillerinin kargoda çalınan çekini takibe koyarak haksız menfaat elde etmek isteyen kişilerle aynı olduğunu tespit ederek taraflarına ulaştığını, konu hakkında yapılan araştırmalar neticesinde davalı asil hakkında birçok soruşturma ve ağır ceza da açılan davalar bulunduğu ve aynı yöntemle pek çok vatandaşın mağdur edildiğini öğrendiğini, Davalı hakkında ağır ceza mahkemesinde dolandırıcılık ve bedelsiz senedi kullanma suçlarından dolayı dava dahi açılmış iken davalının kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğunu mahkemenin kabul etmemekte direnmesini anlayamadıklarını, Somut olayın neredeyse birebir aynısı İzmir Barosundan meslektaşının müvekkilleri tarafından yaşanmış olup yalnızca mağdur tarafın farklı olduğu emsal olayın; … Kargoda mağdur …i’nin yetkilisi olduğu şirketin çeki de dahil olmak üzere yaklaşık 15 adet çek çalındığı, kısa süre sonra … bu şirkete karşı çeki takibe koyduğu, mağdur şirket tüm hukuki yollara başvurmuş ise de mahkemeler tarafından tedbir kararı verilmemesi sebebiyle çeki kötüniyet ve ağır kusur ile iktisap eden …’a karşı ödeme yapmak durumunda kalındığı, ilgili Hırsızlık olayı sonucunda mağdur şirket, … hakkında şikayetçi olunduğu, savcılık tarafından ifadesi alınan …, tıpkı işbu olaydaki gibi mağdur taraftan herhangi bir alacağı olmadığını , çeki kendisinin işleme koymadığını, avukatının olmadığını belirterek muhtemelen isimlerde bir karışıklık yaşandığını ifade ettiğini, ancak ilgili soruşturma dosyasında çek üzerinde imza incelemesi yapılmış ve imzanın Şüpheli …’a ait çıkması ile savcılık ” şüphelinin kargoda kaybolan ya da çalınan bonoyu ele geçirerek istanbul …icra müdürlüğü’nden takibe koyduğu, bu şekilde alacağı olmadığı halde bedelsiz senedi kullandığı , şüphelinin haksız şekilde ele geçirdiği bonoyu alacaklı gibi göstererek ve kamu kurumunu aracı kılarak kendisi yararına müştekinin zararına olacak şekilde hareket etmek suretiyle kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık ve bedelsiz senedi kullanma suçlarını işlediği anlaşılmakla, … cezalandırılmasına … belirli haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur ” şeklindeki açıklama ile iddianame düzenlenerek İzmir 14.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2021/283 E. Sayılı dosyasında ceza davası açıldığını, Binaenaleyh dosyada onca delilin varlığı karşısında yerel mahkemenin davalı yanın ağır kusur ve kötü niyetli olduğunun yaklaşık olarak dahi ispat edilemediğini belirterek tedbir talebini reddetmesinin kesinlikle kabul edilebilir olmadığını, dosyadaki tüm delil ve belgelerin davalının ağır kusurlu ve kötü niyetli olduğunu tam ispat ile kanıtladığını, İleri sürerek fazlaya ilişkin her türlü talep, beyan ve dava hakkı ile karşı tarafın vereceği cevaplara karşı cevap verme hakkı saklı tutularak, istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesinin 11/01/2022 tarihli ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, aynı çekten kaynaklı açılan asıl ve birleşen çek istirdadı davasında icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiş ve karara karşı asıl ve birleşen dava davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl ve birleşen dava konusu çekin incelenmesinde, birleşen dosya davacılarından … tarafından diğer davacı … Ltd. Şti. lehine keşide edildiği, ciro silsilesinde sırasıyla…. Şirketi, … Şirketi, … Şirketi ve … olduğu görülmüştür. Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyasında davalı alacaklı tarafından dava konusu çeke dayalı olarak borçlular … Şirketi, … … Şirketi, … Şirketi, … Şirketi, aleyhine 18/03/2021 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin istinaf sebeplerinin asıl ve birşeşen dava yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Asıl Dava yönünden yapılan incelemede, İİK’nun 72/2 maddesi, “İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.” hükmünü içermektedir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.İhtiyati tedbir, geçici hukuku korumalardandır. Asıl dava davacısı … tarafından davalı aleyhine 21/12/2021 tarihinde asıl davaya konu istirdat davasının açıldığı görülmüştür. Asıl dava , icra takibinden önce açıldığı tesbit edilmekle beraber asıl dava davacısının davaya konu çekte, keşideci,lehtar ve ciranta olmadığı görülmüştür. Dava konusu çekin tedavül kabiliyeti olan kambiyo evrakı olması nedeniyle asıl dava davacının yetkili hamil olup olmadığı yargılama sonucu ortaya çıkacak bir husus olup, davacının bu aşamada dosyaya sunduğu deliller haklılığını yaklaşık olarak ispat edecek nitelikte olmadığından ilk derece mahkemesince asıl dava davacısının tedbir talebinin reddine ilişkin olarak verilen red kararı usul ve yasaya uygun olup, verilen karar kamu düzenine de aykırı olmadığından asıl dava davacı vekilinin asıl davaya ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Birleşen dava yönünden yapılan incelemede,Birleşen İstanbul Anadolu 10 ATM. ‘nin 2021/200 Esas sayılı dava dosyasının davacıları … Tic. Ltd. Şti. Tarafından davalı … aleyhine 29/03/2021 tarihinde icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talepli istirdat davası açıldığı görülmüştür. İİK’nın 72/3. maddesinde; ”İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir” denilmiştir. Somut uyuşmazlıkta; talep konusu birleşen davanın icra takibinden sonra 29/03/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. İİK 72/3 maddesinin 1. cümlesinin amir hükmü gereğince icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilmesi mümkün olmadığından, mahkemece, takipten sonra açılan işbu davada, icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmemesi usul ve yasaya uygundur. İlk derece mahkemesince tedbire ilişkin olarak verilen karar usul ve yasaya uygun olup, verilen karar kamu düzenine de aykırı olmadığından asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan asıl ve birleşen dosya davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl ve birleşen dosya davacılarının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden asıl ve birleşen dosya davacıları tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.