Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/587
KARAR NO: 2022/514
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/02/2022 ( İhtiyati Tedbir Ret Kararı )
DOSYA NUMARASI: 2020/847 Esas
DAVA: Ticari Şirketin Fesih ve Tasfiyesi
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirkette kurucu ortak olarak %16 hisse payı ile azınlık hissedarı olduğunu, davalı şirketin bir aile şirketi olarak kurulduğunu, şirket tarafından yönetim gideri ve diğer giderlerin gerçeğe aykırı olarak yüksek gösterildiğini, şirketin son 5 yıldır sürekli zarar ettiğini, şirketin her yıl net kar elde etmesine rağmen yıllardır kar payı dağıtımı yapılmadığını, şirketin her ne kadar zarar ettiği beyan edilse de yıllardır büyüyerek sektöründe önde gelen firmalar arasına girdiğini, çoğunluk hisseye sahip olan şirket ortaklarına, aile fertlerine, yönetime yakın isimlere şirket kasasından sürekli borç verildiğini, borçların zamanında ödenmediğini, vadesinin sürekli ötelendiğini, davalı şirket ortaklarının şahsi araçlarının masraflarını şirket adına faturalandırıldığını, davalı şirket önderliğinde Almanya’da … unvanlı limited şirket üzerinden perakende dahil olmak üzere birçok satışın gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bundan haberi olmadığını, … adlı firmanın internet sitesinde davalı şirkete bağlı olduğunun dile getirildiğini, davalı şirketin diğer ortaklarının Yön Frenin müşteri çevresi, iş potansiyeli, ticari sırlarını kullanarak örtülü kazanç elde ettiklerini, bunun rekabet yasağına aykırı olduğunu, müvekkili toplantıya katılmadığı halde kurul toplantılarında sahte imza atıldığını, bu usulsüzlüklere karşı soruşturma açıldığını ve kovuşturmaya yer olmadığına daire karar verildiğini, alınan KYOK kararına karşı sulh ceza hakimliğine itiraz edildiğini, itirazın reddine karar verildiğini, anılan karara karşı kanun yararına bozma istemli olarak Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere dilekçe verildiğini belirterek, şirket diğer ortaklar tarafından sürekli ve halen zarara uğratıldığından ayrıca dava bitene kadar şirketin içi ve iştirakleri yurtdışı bağlantı firmasına aktarılabileceği için tedbiren, davalı şirketin tüm taşınmazlarına davacı müvekkili lehine ihtiyati tedbir konulmasına, mümkün değil ise, davalıdır şerhi konulmasına, davalı şirketin mal varlığının korunma altına alınmasını temin etmeye ve dava tarihi itibari ile şirketin borçlandırılması, zarar ettirilmesi, içinin boşaltılması gibi her türlü işlemin önlenmesi amacıyla tedbiren kayyum atanmasına, TTK m 531 gereği davalı şirketin haklı nedenle feshine veya müvekkilinin ortaklık pay bedelinin ödenmek suretiyle şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ilk derece mahkemesinin 02/02/2022 tarihli duruşmasında; şirketin tüm ortaklarının aynı işi yapan şirketler kurduklarını ve şirket mal varlığından istifade ederek gelir elde ettiklerini, bu nedenle müvekkiline de şirketin kay payından kar ödenmesi yönünde tedbiren karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/02/2022 tarih ve 2020/847 Esas sayılı ara kararı ile; “…Davacı vekilinin, kar payı dağıtılması/ ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebi yönünden, davanın konusunun şirketin fesih ve tasfiyesi veya ortaklıktan çıkmasına yönelik olup, anonim şirketlerde ve limited şirketlerde düzenli olarak kar payı ödenmesi düzenlenmiş bulunmamaktadır. Ücret alma hakkı ancak, şirket ile vekalet veya hizmet sözleşmesi ilişkisi içinde olan yöneticiler için söz konusu olabilir. Dava konusu kar payı dağıtımına ilişkin, davacının şirket genel kuruluna herhangi bir başvurusu ve bu konuda verilen genel kurul kararı bulunmadığı, TTK 523/1 Maddesi gereğince ” Kanuni ve esas sözleşmede öngörülen isteğe bağlı yedek akçeler ayrılmadıkça pay sahiplerine dağıtılacak kâr payı belirlenemez. “Ancak kar payı ödemesi genel kuruldan talep üzerine TTK 616/1-e maddesi gereğince genel kurulun devredilmez yetkileri arasında olup, genel kurulda bu konuda karar alındıktan sonra ancak alınan kararın aleyhine yargı yoluna gidilmek suretiyle kar payı ödenmesi hususu sağlanabilir. Bu nedenle davamızın konusu olmayan ve genel kurula bu konuda herhangi bir başvuru yapılmayan ve kar payı dağıtımının genel kurulun devredilmez görev ve yetki alanında kalması sebebiyle 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı koşulları oluşmaması sebebiyle kar payı dağıtılması/ ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir. ” 1-Davacı vekilinin kar payı dağıtılması/ ödenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebinin, davanın konusu ve kar payı dağıtımının genel kurulun devredilmez görev ve yetki alanında kalması sebebiyle 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı koşulları oluşmaması sebebiyle REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, şirketin feshi davasında, hakimin talep sonuçla bağlı olmadığını, TTK’nın 531. maddesi uyarınca, dava süresi boyunca duruma uygun düşen ve kabul edilebilir ve hali hazırda hakları ihlal edilen müvekkilinin hak kaybına uğramasını engelleyecek mahiyette tedbir kararlarına da hükmedebileceğini, hukukun yanlış uygulandığını, HMK 389. ve 341. maddeleri uyarınca, hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde hakimin uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak her türlü tedbire hükmedebileceğini, yine TTK’nın 531. maddesi gereğince, şirketin feshi davalarında fesih kararı yerine mahkemenin taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmek adına duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedebildiğini, tarafların talep sonucuyla bağlı olmadığını, bu itibarla mahkemenin, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sona ermesi için şayet azınlığın mali yönden bireysel hakları ihlal ediliyor ve kar payı şirketçe ödenmiyorsa dava süresince de kar payının ödenmesine hükmedebileceğini,Mahkemenin, kar payının ödenmesine ilişkin kararın genel kurulun devredilmez yetkileri arasında olması nedeniyle bu yönde bir karar verilemeyeceğine ilişkin gerekçesinin de hatalı olduğunu, zira çokluğun eda hükümlerini davalının irade beyanı yerine geçecek şekilde verileceğini, aynı doğrultuda mahkemenin kar payının dağıtılmasına yönelik vereceği eda niteliğindeki bir tedbir kararının da şirket genel kurulunun kar payı dağıtılması kararı yerine geçeceğini ve müvekkilinin kar payı alacağının muaccel olabileceğini, bu nedenle kar payı dağıtılmasına yönelik bir kararın genel kurulun devredilmez yetkileri arasında sayılmasının, hakimin bu yönde bir karar tesis edemeyeceği anlamına gelmediğini, Somut olayda, aile içerisindeki anlaşmazlıkların, şirketin ortaklık ilişkilerine de sirayet ettiğini, azınlık pay sahibi müvekkilinin hem aile içerisinde hem de şirket içerisinde dışlandığını, bu yönde şirket yönetimini elinde bulunduran baba ve diğer kardeşlerin Genel Kurul toplantılarına müvekkilini çağırmadıklarını ve usulsüzce müvekkili adına imzalar atıldığını, bu hususta soruşturma dosyasındaki baba …’in ikrar mahiyetindeki ifadelerinin mevcut olduğunu, Bu itibarla, davalı şirketin diğer ortakları ve yönetim kurulu üyelerinin her birisinin, davalı şirket ile aynı ticari faaliyet alanlarında işlem yapmakta olan şirketlerde çoğunlukla hakim veya tek ortak olduklarının da dosyaya sundukları delillerden açıkça görüldüğünü, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin, bahsi geçen şirketlerine … A.Ş.’nin kazançlarını örtülü olarak aktardıklarını ve bu sebeple müvekkilinin paya bağlı olarak vazgeçilmez hakkı niteliğindeki kar payı ödemelerinden istifade edemediğini, Davalı şirketin yönetim kurulu üyesi …’in Almanya’da merkezli ve davalı şirketle aynı faaliyet konularında ticari işlemler yapmakta olan … unvalı şitketin paylarının %99’unun sahibi olduğunu, diğer yönetim kurulu üyesi …’in aynı zamanda … Anonim Şirketi’nin hem hakim ortağı hem de yönetim kurulu üyesi olduğunu, bahsi geçen şirketin, davalı şirketin bağlı şirketi olan “…” ile aynı binada faaliyet gösterdiğini ve aylık göstermelik olarak 320 Dolar kira ödendiğini, davalı şirketin karının örtülü olarak bahsi geçen şirketlere çeşitli muhasebe hileleri ile aktarıldığını ve şirketin kar payını dağıtmadığını, davanın devamı sırasında kar payı dağıtılmaması durumunda müvekkilinin ciddi bir zararının doğacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi’nin 02.02.2022 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik kararın kaldırılarak, davalı şirketin kar payı dağıtmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK 531 maddesi uyarınca haklı nedenle şirketin şirketin feshi ve ortaklık pay bedeli ödenmek suretiyle davacının şirket ortaklığından çıkarılması istemli davada, davacıya kar payı dağıtılması/ ödenmesine ilişkin talep edilen ihtiyati tedbirin reddi kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda belirtilen gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İhtiyati tedbir genel olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. İhtiyati tedbir için yaklaşık ispat yeterli görülmüş olup sunulan belgelerle talep edenin, davada haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi ve diğer şartlarında varlığı halinde ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. TTK’nın 531. maddesinde ise “… Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Somut olayda, talep ve karar tarihi itibariyle henüz delillerin toplanmamış olması, dosya kapsamı ve yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında, yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden ve değişen koşul ve delil durumuna göre her zaman yeniden ihtiyati tedbir talep edilebileceği gözetildiğinde, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre davacının yargılama sırasında kar payı dağıtılması/verilmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddinde isabetsizlik bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.