Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/548 E. 2022/488 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/548 Esas
KARAR NO: 2022/488 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
ASIL VE BİRLEŞEN
DAVADA
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/973 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 09/12/2021 (Ara Karar) 03/01/2022 (Birleşen Dosya Ara Kararı)
DAVA: Menfi Tespit (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalı şirketin tek pay sahibi ve aynı zamanda yetkilisi … ile müvekkilinin babası … amca çocukları olup müvekkilin babasının … ile ticari iş ilişkisine de girdiğini, bu süreçte gerek akrabalık bağı gerekse yapılan ticaretteki güven neticesinde davalı şirketin bir takım işlerinin ise müvekkil tarafından vekil sıfatıyla ifa edildiğini, Büyükçekmece …Noterliğinin 20/10/2020 tarihli ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı şirket tarafından müvekkiline hesap açma, hesaptan para çekme, yatırma, başka şirketlerden mal alma, mal verme, sözleşme imzalama başta olmak üzere birçok yetki içeren vekaletname verildiğini, müvekkilinin yapmış olduğu işlemler için gerek banka kanalı ile gerek elden üçüncü şahıslara ödemeler yaptığı gibi bazı durumlarda kendi hesabından şirket hesabına para aktararak şirket adına bazı ödemeleri yaptığını, ayrıca yurtdışında mukim davalı şirket yetkilisi Türkiye’ye geldiğinde müvekkilinden para çekmesini talep ettiğini ve çekilen bu paraları yurtdışındaki yetkili makamlara beyan etmeme gayesi ile yurtdışına taşıdığını, müvekkilinin vekil sıfatıyla davalı adına yaptığı harcamaları talep ettiğini ve davalının yetkilisinin şifahi onayı ile bu paraları davalı şirketin banka hesabından çektiğini, ancak daha sonra müvekkilin babası ile davalı şirket yetkilisinin aralarının bozulması ve hatta hukuki mercilerin önüne kadar giden uyuşmazlıkların çıkması ile davalı şirket müvekkil aleyhine de asıl ve birleşen davaya konu haksız şekilde icra takiplerini başlattığını, müvekkilinin herhangi bir borcu olmamasına karşın takibe itiraz süresini kaçırdığından takibin kesinleştiğini ve davalının haciz işlemlerine başladığını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu icra takipleri nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalar kesinleşinceye kadar takiplerin durdurulmasına, eğer bu talepleri kabul görmezse icra müdürlüğü veznesindeki paranın davalıya aktarılmaması yönünde tedbire kararı verilmesini talep ve dava etmiş, asıl davada mahkemenin 26/11/2021 tarihli tensip ara kararı ile tedbir talebinin duruşmalı olarak değerlendirilmesine, tedbiren duruşma gününe kadar icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesine, birleşen davada ise 26/11/2021 tarihli ara kararı ile icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbire karar verilmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili, iş bu davada icra takibinin yapıldığı yer veya davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğunu, dolayısıyla tedbir kararının yetkisiz mahkemece verildiğini, yaklaşık ispat koşulunun sağlanmadığını, davacının borcu bulunmadığına dair inandırıcı bir delil sunmadığını, sunmuş olduğu belgelerin hangi vakıaya ilişkin olduğunu açıklamadığını, taraflar arasındaki menfaat dengesinin gözetilmediğini, ihtiyati tedbirin somut olarak hangi sebep ve delillere dayandığının gösterilmediğini belirterek itiraz etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Asıl davada İlk Derece Mahkemesi 09/12/2021 tarih ve 2021/973 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; ” Davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar ve sunmuş olduğu deliller itibariyle yaklaşık ispatın mevcut olduğu ve HMK’nun 389.maddesinde yer alan diğer şartların da oluştuğu kanaatine varılarak, takipten sonra açılan menfi tespit davalarında İİK’nun 72/2.maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğinden terditli ihtiyati tedbir talebinin İİK’nun 72/3.maddesi yönünden kabulüne karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; İİK.nun 72/2. maddesi gereğince icra takibini tamamen durdurmak mümkün olmadığından icra takibinin tamamen durdurulması yönündeki talebin reddine, Davacı taraf dava konusu edilen miktarın takdiren % 15’si oranındaki 84.466,00-TL nakdi teminat tutarını mahkememiz veznesine yatırdığından Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki icra takibi nedeniyle icra veznesine hangi yolla olursa olsun girmiş veya girecek her türlü paranın tedbiren davalı tarafa ödenmemesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Birleşen davada İlk Derece Mahkemesi 03/01/2011 tarih ve 2021/972 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; “Davacı tarafça açılan işbu dava İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinde sonra açılmış bulunan menfi tespit davası olup, İİK’nun 72.maddesinin 2 ve 3.fıkralarında menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir kurumu özel olarak düzenlenmiştir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davaları için düzenlenen 3.fıkra “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir” şeklindedir. Mahkememizce bu doğrultuda değerlendirme yapılarak, dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar ve ekli belgelere göre ihtiyati tedbir için aranan yasal koşulların oluştuğu kanaatine varılarak İİK’nun 72/3.maddesi uyarınca % 15 teminat karşılığında icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Davalı tarafça ihtiyati tedbirin kaldırılması talebi hususunda, itirazlardan ve davalı vekilinin duruşmadaki beyanından ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gerektirir bir husus bulunmadığı, mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu kanaatine varılarak bu yöndeki itirazın reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; “Davalının mahkememizce verilen 26/11/2021 tarihli ihtiyati tedbir kararına yaptığı itirazın reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen davada davalı vekili istinaf dileklerinde özetle; Tedbir kararının yetkisiz mahkemece verildiğini, İİK 72/8 m. uyarınca Büyükçekmece Asliye Ticaret Mahkemelerinin veya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, Kararda yetki itirazlarına ilişkin bir karar verilmediğini,Yaklaşık ispat koşulunun sağlanmadığını, zira tedbir talebinin somut bilgi ve belgelerle açıklanmamış bir iddiaya dayalı olduğunu, davacının sunduğu dekontların mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu, müvekkili nam ve hesabına ödemeler yapılması için davacının hesabına avans ödemeleri gönderilmiş olduğunu, bu avans ödemeleri ile müvekkilinin hesabından çektiği tutarların toplamının 89.591,00 Euro olduğunu, davacının sunduğu dekontların tamamının ise 256.745,00 TL olduğunu, buna göre davacının halen 56.469,46 Euro borçlu olduğunu, İhtiyati tedbir kararında tedbirin hangi sebep ve delillere dayandığının belirtilmediğini ileri sürerek 09/12/2021(10/12/2021 yazım tarihli) ve 03/01/2022 tarihli ara kararların kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Asıl ve birleşen davada talep, icra takipleri nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemiyle açılan davalarda, icra takiplerinin durdurulması veya icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davada ihtiyati tedbir isteminin kısmen kabulüne ve birleşen davada ihtiyati tedbire itirazın reddine karar verilmiştir. İİK 72/3 m. “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.” hükmünü haizdir. İİK 72.m. uyarınca açılan menfi tespit davalarında tedbir talepleri değerlendirilirken İİK 72.m. yanında HMK 389 vd maddelerinin de dikkate alınması gerekir. HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olaya döndüğümüzde, davacının bir dönem davalı şirket adına vekil olarak hareket ettiğinin ve o dönemde şirket adına para tahsil etme, para yatırma, 3.şahıslarla kurulan ticari ilişkiler kapsamında ödeme yapma yetkileri olduğunun tarafların kabulünde olmasına, uyuşmazlığın davacının davalı şirket adına kendi hesabından da ödemeler yapıp yapmadığı, davalı şirket hesabından çekilen bir kısım paraların davacı alacağına karşılık davalı şirketin bilgisi ve talimatı dahilinde çekilip çekilmediği hususlarına ilişkin olmasına göre, iddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller de dikkate alındığında dosyanın geldiği aşama itibariyle davacı haklılığının yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğu, ihtiyati tedbir koşullarının mevcut olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olup, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen koşulların mahkemece yeniden değerlendirilebileceği, ayrıca yargılamayı yürüten mahkemenin icra takiplerinin yapıldığı icra dairelerinin bağlı olduğu yetkili Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu da gözetilerek, mahkemenin asıl ve birleşen davaya yönelik ara kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin asıl ve birleşen davaya yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.