Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/523 E. 2022/499 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/523 Esas
KARAR NO: 2022/499 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/12/2021
NUMARASI: 2021/260 Esas 2021/862 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili davacı şirket ile davalı şirket ve dava dışı 3 şirket arasında 06.04.2018 tarihinde “Son Kullanıcı Lisans ve Satış Sözleşmesi” ve “Ek-2 … Restoran Yönetim Sistemi Fiyat Teklifi” imzalanarak buradaki hükümlere ve davacı şirketin işleyişine uygun olacak şekilde yazılım ürünlerinin hazırlanması, yazılım ve donanımların satışı, satış sonrası desteği konularında anlaşıldığını, davacı şirket sözleşmeden doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, sözleşmenin 6.1. md’sindeki “Tarafların iş bu satış sözleşmesinde belirtilen şartlara aykırı hareket etmesi durumunda, iş bu satış sözleşmesi ile elde edilen tüm hak ve sorumluluklar ortadan kalkacaktır.” hükmü doğrultusunda davacı tarafından Eskişehir … Noterliği’nin 11.01.2019 tarih … yevmiye nolu yazısıyla sözleşme haklı sebeple feshedildiğini, Davalı, sözleşmeyle taahhüt ettiği yazılımı kullanıma hazır olarak teslim etmeden önce … İş Çözümleri ve … Yazılım Bedeli için 31.05.2018 tarih … nolu 38.422.00TL’lik ve … Yazılım Bedeli için 31.05.2018 tarih … nolu 3.449 14TL’lik faturalar kesmiştir. Sözleşmenin haklı sebeple feshinden sonra davacının ödememesi gereken 38.422.00TL için 29.01.2019 tarih … nolu iade faturası ve davacıya ödenmiş olan 3.449 14TL için 01.02.2019 tarihli … nolu iade faturası düzenlenerek Eskişehir … Noterliğinin 22.02.2019 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesiyle davalıya gönderildiğini, ancak davacı, İstanbul … Noterliğinin 08.03.2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğinden bahisle faturaları iade ettiğini, davacı müvekkil tarafından “Son Kullanıcı Lisans ve Satış Sözlemesi””nin haklı sebeple feshi sonrasında açılan ve davalı şirketin alacaklı gözüktüğü olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … e. icra dosyasına cebri icra baskısı altında ödenen 37.559,06TL/’nin ödeme tarihi olan 07.05.2019 tarihinden itibaren işleyecek TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranıyla birlikte (ticari avans faizi) sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, huzurdaki dava özü itibariyle cebri icra tehdidi altında ödenen bedelin iadesi yani istirdat davası olduğunu, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanmasının bu sonucu değiştirmeyeceğini, yapılan ödemenin 07.05.2019 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında huzurdaki dava hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından reddedilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra davacı tarafından sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak da dava açılması mümkün olmadığını, zira yapılan ödeme sebepsiz yere değil sözleşmeye dayalı olarak yapıldığını, sözleşmenin varlığı davacının da kabulünde olduğunu, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebileceğini, huzurdaki davada geçerli bir sözleşme ilişkisi mevcut olduğundan sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılması mümkün olmadığını, müvekkilin verdiği hizmetler servis formlarında açıkça belirtildiğini, davacı tarafından hiçbir kayıt-şerh düşülmeden imza altına alınan formlar müvekkilin yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatlamakta olduğunu, servis formlarının içeriği, programı kullananların kullanma becerilerine göre değişmekte olduğunu, zira bu formlar müvekkilden talep edilen destek hizmetleri neticesinde düzenlenmekte olduğunu, bunun yanında davacının belirttiği hususların hiçbiri satılan programların ayıplı olduğuna ilişkin olmadığını, davacı programları kullanamadıklarına ilişkin beyanda bulunduğunu, bu durumdan da ayıpsız ve hatasız ürün satan müvekkil sorumlu tutulan, dosyaya ibraz edilen servis formlarından da anlaşılacağı gibi müvekkil anlaşmada belirtilen tarih olan 30.04.2018’de ilgili yazılımların kurulumunu, davacının kullanımına yönelik açılış işlemlerini yaptığını, gelişen teknoloji, müşterilerin talepleri ve ihtiyaçlarına göre bu programlar sürekli olarak güncellenmekte, yeni özellikler kazandırılmakta olduğunu, bu durumu “yazılımlar tamamlanmadı” şeklinde göstermek veya yorumlamak hatalı olduğunu, zira halihazırda kullanmakta olduğumuz akıllı telefonların da yazılımları sürekli yenilenmekte ve güncellenmekte olduğunu, bu değişiklikler bu yazılımların eksik ya da hatalı olduğunu göstermediğini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/12/2021 tarih ve 2021/260 Esas – 2021/862 Karar sayılı kararında; “…Anılı açıklamalar ve taraf anlatımları karşısında; davanın İİK’nın 72.maddesinde düzenlenen istirdat davası niteliğinde olduğunun kabulü gerekmiştir. Nitekim ödeme sonucu davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğinin iddia edilmesi davanın başlı başına TBK’nın 77 ve 78.maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme davası olması sonucunu doğurmayacaktır. (Emsal karar: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2021/1577 esas, 2021/1554 karar sayılı kararı.) Yanlar arasındaki hukuki ilişki sözleşmeye dayalı olup haciz baskısı altında yapılan ödemenin tahsili isteminin sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabi olmadığı anlaşılmakla; davanın İİK’nın 72/7. maddesinde düzenlenen istirdat davası niteliğinde olduğu sonuç ve kanaatine varılması gerekmiştir. Kabul edilen hukuksal olgu kapsamında tatbiki gereken İİK’nın 72/7. maddesi uyarınca; ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” düzenlemesi mevcut olup, davanın 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, ödemenin 07/05/2019 tarihinde yapılmasına karşın, huzurdaki davanın hak düşürücü süre dolduktan sonra (09/04/2021) açıldığı anlaşılmakla…”gerekçesi ile, Davanın hak düşürücü süre içerisinde ikame edilmediği anlaşılmakla reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Sebepsiz zenginleşmenin tali nitelikte bir dava olduğu ve sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflarca sebepsiz zenginleşmeye dayanan talepte bulunamayacağı ve iş bu davanın açıkça sebepsiz zenginleşme davası olarak açılmasına rağmen Mahkemece İİK 72. madde kapsamındaki istirdat davası olduğu ve 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı yönündeki kararına katılmanın mümkün olmadığını, İstidat davası ile sebepsiz zenginleşme davaları birbirlerine benzemekle birlikte farklı olduğunu, istirdat davası, icra hukukuna özgü bir dava olup icra hukukuna ilişkin sadece belirli şartların gerçekleşmesi halinde açılabilmekte olduğunu, sebepsiz zenginleşme davası tali nitelikte bir dava olmayıp, kendine özgü şartları olan ve açılabilmesi başka bir davanın varlığına ya da yokluğuna bağlı olmayan bir dava türü olduğunu, İş bu davanın özü, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafından haklı sebeple feshedilmesinden sonra, hukuki sebep olmadan davalıya yapılan ödeme neticesinde onun mal varlığında meydana gelen kötü niyetli ve haksız artışın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili olduğunu, fakirleşenin ifasına konu olan hukuki sebep, başlangıçta mevcut olmasına rağmen daha sonradan ortadan kalkarsa, bu durumda fakirleşen taraf sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadeyi talep edebileceğini, Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi, davacı müvekkil tarafından Eskişehir … Noterliği’nin 11.01.2019 tarih … yevmiye nolu beyanıyla haklı sebeple feshedildiğini, dolayısıyla 11.01.2019 tarihinden sonra taraflar arasında sözleşme ilişkisi kalmadığını, davacı tarafından ödeme yapıldığı tarih ise sözleşme ilişkisi sona erdikten sonraki tarih olan 07.05.2019 olduğunu, bu tarihte ortada geçerli bir hukuki sebep bulunmamasına rağmen davalı şirketin mal varlığında haksız ve kötü niyetli olarak zenginleşme meydana geldiğini, ödeme tarihinde ortada geçerli hukuki sebebin bulunmadığı ve mevcut sözleşmenin feshinin haklı sebebe dayandığı İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/325 e sayılı dosyasıyla teyit edildiğini, somut olayın şartları istirdat davasına değil, sebepsiz zenginleşme davasına uymakta olduğunu, iş bu dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığı için zamanaşımı süresi de TBK 82. md.’ye göre 2 yıl olduğunu, Sebepsiz zenginleşme davasının şartları her zaman ve kolayca oluşmadığından diğer davalarla birlikte sebepsiz zenginleşme davasının açılmasına olanak sağlamak hakkaniyet gereği olduğunu, zira istirdat davasında ileri sürülmeyen hususlar sebepsiz zenginleşme davasına konu edilebileceğini, gerek TBK’da gerekse diğer kanunlarda sebepsiz zenginleşme davasının tali nitelikte olduğuna dair düzenleme de bulunmadığını, Geçerli bir hukuki sebep olmaksızın mal varlığı zarara uğramış hak sahibinin, Türk Hukuk Sistemi içerisinde sadece 1 yıl gibi çok kısa olan hak düşürücü süreye bağlanmış istirdat davasına başvurabileceğinin ve başka hiçbir hukuki yola başvuramayacağının kabulü, hak arama özgürlüğünün ihlali anlamına geleceğini, zararının tazmin edilmesi beklentisi içerisindeki hak sahibinin birden fazla hukuki imkanla donatılması ve bunlar arasından kendi koşullarına uygun yöntemi seçebilmesi hukuk devleti ilkesinin görünümlerinden birisi olduğunu, bir olayın hukuk nitelendirmesinin mahkemeye ait olduğunu, ancak; hakkını elde etmek için seçimlik hakka sahip olan davacı, kendi durumuna en uygun olanı seçme konusunda da serbest olduğunu, bu kapsamda HMK 33. md.’de düzenlenen hakimin hukuku re’sen uygulama ilkesi, zarara uğrayıp bunu giderileceği inancıyla Türk Hukuk Sistemi’ne başvuran hak sahibine yol gösterici ve hakkın kavuşmayı sağlayıcı şekilde uygulanması yerine, haklarını elde etmeyi kısıtlayıcı ya da aleyhe sonuç doğuracak şekilde uygulanması yukarda bahsi geçen ilkelere ters düşeceği gibi adalet duygusunu da zedeleyeceğini, Yukarıda açıklandığı üzere ve kabul anlamına gelmemekle birlikte dava konusunu cebri icra altında ödenen paranın iadesi olduğu kabul edilse bile, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde istirdat davası açılmaması halinde 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde sebepsiz zenginleşme davası açılmasında engel bulunmadığını, doktrin ve içtihatlarda bu husus açıkça vurgulandığını, Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2013 baskı 396, Syf ‘da “İİK m.72, VII’deki bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlu, YBK m.82,I’deki iki yıl içinde sebepsiz zenginleşme davası açılabilir” denildiğini, Öz, Sebepsiz Zenginleşme, s. 96; Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin Özkan / Özekes, 251 ‘de “İstirdat davasını açmak için ön görülen sürenin dolmuş olması, istirdat davasından daha ağır koşula (hataen ödeme yapıldığının ispatı koşuluna) tabi olan sebepsiz zenginleşme hükmüne başvurmayı engellemez.” denildiğini, Bu hususta, Yargıtay 3. HD 2019/1122 E., 2020/556 K. Sayılı, Yargıtay 22. HD 2016/19330 E. 2019/16945 K. sayılı, Yargıtay 3. HD 2021/1612 E. 2021/11810 K. sayılı, Yargıtay 4. HD 2021/18401 E. 2021/5877 K. sayılı, Yargıtay 12. HD 2020/4165 E. 2020/11080 K. sayılı içtihatları bulunduğunu, İş bu davanın sebepsiz zenginleşme davası olduğuna ilişkin beyanlarını tekrarla, Mahkemece bu davanın istirdat davası olduğu kabul edilmiş olmasıma rağmen istirdat davasının şartlarının oluşup oluşmadığı incelenmediğini, İstirdat davasına ait 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığını, Yargıtay’a göre söz konusu süre icra dosyasının infazen ortadan kaldırılmasından sonra işlemeye başlamakta olduğunu, iş bu davada İstanbul … İcra Dairesi … esas sayılı icra dosyası halen açık olup infazen ortadan kaldırıldığını, ancak bu husus yargılama esnasında dikkate alınmadığını, (Yargıtay 11. H.D. 2020/4849 E., 2020/5967 K., Mahkemece, söz konusu icra dosya borcunun ne kadar olduğuna dair hesaplama yapılmadığını ve dosyaya yapılan ödemenin borcun tamamını karşılayıp karşılamadığına bakılmadığını, dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü süre de başlamadığını, (Yargıtay 13. HD. 2016/15996 E., 2018/3940 K.) İş bu davanın sebepsiz zenginleşme davası olduğuna ilişkin beyanlarını tekrarla, Mahkemece bu davanın istirdat davası olduğu kabul edilmiş olmasıma rağmen istirdat davasının şartlarının oluşup oluşmadığı incelenmediğini, İstirdat davasına ait 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığını, Yargıtay’a göre söz konusu süre icra dosyasının infazen ortadan kaldırılmasından sonra işlemeye başlamakta olduğunu, iş bu davada İstanbul … İcra Dairesi … esas sayılı icra dosyası halen açık olup infazen ortadan kaldırılmadığını, ancak bu husus yargılama esnasında dikkate alınmadığını, (Yargıtay 11. H.D. 2020/4849 E., 2020/5967 K. ) Mahkemece, söz konusu icra dosya borcunun ne kadar olduğuna dair hesaplama yapılmadığı ve dosyaya yapılan ödemenin borcun tamamını karşılayıp karşılamadığına bakılmadığını, dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü süre de başlamadığını, (Yargıtay 13. HD. 2016/15996 E., 2018/3940 K.) İstirdat davasının açılabilmesi için kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması, dolayısıyla ödeme yapılması gerekli olduğunu, ancak somut uyuşmazlıkta icra takibi kesinleşmeden davacı tarafından ödeme yapıldığını, dava dilekçesinde bahsettikleri ve dilekçenin deliller kısmının 4 nolu bendinde açıkça toplanmasını talep ettikleri İstanbul 19. İera Hukuk Mahkemesinin 2019/ 367 e. sayılı dava dosyası, iş bu dava içerisine alınmadan ve eksik inceleme ile Mahkemece davanın reddine karar verildiğini, bu husus savunma hakkını kısıtlamak olduğunu, Davacı, bahsi geçen icra takibinden 20.03.2019 tarihinde haberdar olduğu ve hemen söz konusu icra dosyasına borca itiraz dilekçesi verdiğini, akabinde icra hukuk mahkemesine başvurarak usulsüz ödeme emri tebligatının iptaline ve tebliğ tarihinin 20.03.2019 sayılmasına karar verilmesini talep ve dava ettiğini, icra hukuk mahkemesince söz konusu şikayetin reddine karar verilmiş olup bu karara karşı istinaf yoluna başvurulduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. HD. 2019/1295 E. 2020/219 K. sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve şikayetin kabulü ile ödeme emrinin 20.03.2019 tarihinde tebliğ edildiğinin kabulüne karar verildiğini, Mahkeme kararıyla ödeme emrinin tebliğ tarihi 20.03.2019 olarak kabul edildiğinden, bu tarihte icra dosyasına verilmiş olan borça itiraz dilekçesi neticesinde de takip kesinleşmeden durduğunu, dolayısıyla davacı müvekkili tarafından icra dosyasına yapılan ödeme de, kesinleşmemiş bir icra takibe yapılmış olduğunu, istirdat davasının şartlarından biri de takibe itiraz etmemiş ya da itiraz etmiş olup da itirazın kesin olarak kaldırılmasın neticesinde ödenmiş olması gerektiği olduğunu, ancak davacı takibe itiraz edip takip durduktan sonra ödemiş olduğunu, İzah edilen sebeple istirdat davasının şartları oluşmadığını, Deliller kısmında açıkça toplanmasını istemiş oldukları İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/ 367 e. sayılı dava dosyası, iş bu dava içerisine alınmadan ve incelenmeden karar verildiğini, bu dava dosyası izah edildiği üzere istirdat davasının şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi açısından önemli olup bu eksiklik savunma hakkını da kısıtladığını, Tüm bu hususların yanında ayrıca, Yargıtay içtihatlarına göre, icra takibindeki ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu iddiasıyla icra hukuk mahkemesine başvurulduğunda, mahkemece şikayetin kabulüne karar verilirse istirdat davası için 1 yıllık hak düşürücü sürenin buna ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren başladığı kabul edilmekte olduğunu, (Yargıtay 13.HD. 2016/10522 E, 2016/5628 K.) Buna göre somut olayda da istirdat davasına ait 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıç tarihi, İstanbul 19. İcra Hukuk Mahkemesi kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 22 HD.’nin 2019/1295 e., 2020/219 k. sayılı kararı doğrultusunda ortadan kaldırılıp yeni hüküm tesis edilerek kesinleştiği tarih olan 31.01.2020 olduğunu, 30.04.2020 tarihli 31114 sayılı resmi gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yargıdaki zamanaşımı ve hak düşürücü süreler de dahil olmak üzere tüm süreler 13,03.2020 ile 15.06.2020 tarihleri arasında 94 gün boyunca durduğunu, Ayrıca 6325 sayılı HUAK 18/A-15 md’de arabuluculuğa başvuru tarihinden son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar hak düşürücü süreler işlemeyeceği düzenlendiğini, somut uyuşmazlıkta arabuluculuğa başvuru tarihi 28.12.2020, son tutanak tarihi 01.02.2021 olup hak düşürücü süre 35 gün işlemediğini, Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı kararıyla 94 gün, arabuluculuk sürecinde 35 gün olmak üzere toplamda 129 gün hak düşürücü süre uzadığını, bu koşullarda istidat davasına ait hak düşürücü süre 09.06.2021 tarihinde dolacağını, iş bu dava 09.04,2021 tarihinde açılmış olup bu olasılıkta da hak düşürücü sürenin dolduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, icranın geri bırakılmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına icra baskısı altında ödenen 37.559,06 TL. Nin ödeme tarihi olan 07/05/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece, Davanın hak düşürücü süre içerisinde ikame edilmediği anlaşılmakla reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi, bir davada dayanılan maddi vakıları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle, bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. (HUMK’nun 76.md, HMK’nun 33.md). Somut olayda, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasının alacaklısının davalı …Ltd. Şti., borçlusunun davacı …Ltd. Şti. olduğu, borçlu aleyhine 13/02/2019 tarihinde toplam 7.796,18 USD. Lik ilamsız icra takibi başlatıldığı, alacaklı vekilinin 19/03/2019 havale tarihli dilekçesi ile kapak hesabı yapılmasını talep etmesi üzerine icra müdürlüğünce 19/03/2019 tarihinde kapak hesabı yapılarak kapak hesabına göre toplam borcun 37.482,65 TL. Olarak hesaplandığı, davacı borçlu tarafından 07/05/2019 tarihli tahsilat makbuzu ile 37.559,06 TL. Ödeme yapıldığı,09/05/2019 tarihli reddiyat makbuzu ile davalı alacaklı vekiline ödeme yapıldığı ve icra müdürlüğü tarafından 15/05/2021 ve 21/05/2019 tarihli müzekkereler ile banka hacizlerinin kaldırıldığı ve davanında davacı borçlu tarafından icra veznesine yatırılan 37.559,06 TL. üzerinden açılarak bu miktarın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre istirdadının talep edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça eldeki davanın istirdat davası niteliğinde olmadığı, sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince açıldığı ileri sürülmüş ise de; dava borçlu olunmadığı halde ödendiği ileri sürülen paranın tahsili için açıldığından, açılan dava niteliği itibariyle istirdat davasıdır. İcra ve İflas Kanunu’nun 72/7. Maddesine göre, borçlu olmadığı halde ödeme yapan kişi ödediği tarihten itibaren bir sene içinde genel hükümler çerçevesinde dava açarak paranın geriye alınmasını isteyebilir. Yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince, istirdat davasının koşullarının oluştuğu durumlarda davaların sebepsiz zenginleşme davası olarak nitelendirilmesi doğru görülmemekte ve davaya istirdat davası olarak bakılması gerektiği kabul edilmektedir. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/17619 Esas, 2017/3930 Karar; 2015/1355 Esas, 2015/11705 Karar; 2016/3867 Esas, 2016/15577 Karar) İİK’nın 72/7. maddesi uyarınca; ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir,” düzenlemesi mevcut olup, eldeki dava yerleşik Yargıtay uygulaması gereğince istirdat davası niteliğinde olduğundan, bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Somut olayda , icra müdürlüğünce yapılan kapak hesabına göre davacı icra veznesine 07/05/2019 tarihinde ödeme yaptığı ve icra müdürlüğü tarafından konulan banka hacizlerinin kaldırıldığı, dava açılmadan önce davacı tarafça arabuluculuğa 28/12/2020 tarihinde başvurduğu, arabuluculuğa başvuru tarihi itibariylede 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu ve ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde de belirtildiği üzere dava bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmıştır. Bu durumda ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/13-397 Esas- 2014/15 Karar sayılı kararı ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/4320 Esas – 2021/3961 Karar sayılı kararrı benzer mahiyettedir. ) Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve davacı vekilinin istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 160,50.TL harçtan mahsubu ile bakiye 79,80.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.