Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/480 E. 2022/369 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/480 Esas
KARAR NO: 2022/369 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/826 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 04/01/2022 (Ara Karar)
DAVA: Sözleşmenin Uyarlanması
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 29/07/2015 tarihli sözleşme ile müvekkilinin mülkiyetinde olan ve davalı banka lehine ipotekli olan iş merkezi niteliğindeki taşınmazda yer alan 194 adet bağımsız bölümün 77.170.000,00 TL bedelle davalı bankaya kuvvetlendirilmiş teminat niteliğinde olmak üzere devrinin gerçekleştirildiğini, aynı sözleşmeyle 194 adet bağımsız bölüm için müvekkiline ya da müvekkilinin göstereceği 3.kişilere geri alım hakkı tanındığını, sözleşmeye göre geri alım süresinin taşınmazın mülkiyetinin devrinden itibaren 2 yıl 9 ay olduğunu, taraflar arasında akdedilen 25/11/2019 ve 17/12/2019 tarihli tadil sözleşmeleriyle geri alım süresinin 31/12/2021 tarihine kadar uzatıldığını, ancak tadil sözleşmelerinin imzalanmasından sonra ortaya çıkan Covid-19 pandemisi ve kısıtlamaların tüm dünyayı, Türkiye’yi ve dolayısıyla müvekkilini de etkisi altına aldığını ve müvekkilinin aşırı ifa güçlüğüne düşmesine neden olduğunu, bu nedenle de TBK 138. maddesi gereğince sözleşmelerin uyarlanması ve geri alım süresinin uzatılması gerektiğini, zira yaşanılan salgın hastalık sürecinin olağanüstü bir durum olduğunu ve taraflarca öngörülemeyeceğini, pandeminin oluşturduğu zorlu koşullarda geri alım bedelinin eksiksiz ödenmesinin oldukça zorlaştığını, dolayısıyla aşırı ifa güçlüğü durumuna düşüldüğünü, müvekkilinin başlangıçta var olan ekonomik menfaatinin devletin aldığı tedbirler çerçevesinde, müvekkil şirketin kullanma ve kiralama hakkına sahip olduğu dava konusu bağımsız bölümlerin AVM içerisinde yer alması ve pandemi kısıtlamalarıyla AVM’lerin uzun süre kapalı kalması dolayısıyla müvekkilinin kira gelirlerini elde edememesi nedeniyle tamamen ortadan kalktığını, dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak tedbir kararı verilmesi gerektiğini, aksi halde dava sırasında geri alım süresinin dolacağını ve geri alım hakkının sona ereceğini, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 4.6.2021 tarihli ve E. 2021/3452, K. 2021/6001 sayılı güncel kararında da, Covid 19 pandemisi nedeniyle açılan uyarlama davasında, tedbir verilmediği takdirde dava sırasında doğacak sonuçlar uyarlama davasının amacını boşa çıkaracak ise, dava sürecinde devam etmek üzere tedbir kararı verilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, geri alım süresinin pandemi kısıtlamalarının geri alım süresini ne oranda etkilediği tespit edilerek sözleşmenin uyarlanmasına, son tarihi 31/1/.2021 olan geri alım süresinin 2 yıldan az olmamak üzere uzatılmasına, davalıya devirleri yapılan dava konusu taşınmazlar için dava açıldığına ilişkin yazının ilgili Tapu Sicil Md.lüğü’ne yazılmasına, taşınmazların 3. kişilere devrinin engellenmesi için taşınmazlar üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/01/2022 tarih ve 2021/826 E. sayılı Ara Karar sayılı Kararı ile; ” ….…Dava, Sözleşmenin Uyarlanması talebinden ibarettir. Davacı vekilinin talebinin yargılamayı gerektirdiğinden, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.” gerekçeleri ile; “İhtiyati tedbir talebinin reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İhtiyadi tedbir taleplerinin reddine dair kararın ihtiyati tedbirin düzenlendiği HMK m.389 ile sözleşmenin uyarlanması için dayanak olan TBK m. 138 ile bağdaşmadığını, müvekkilinin Covid-19 pandemisi nedeniyle aşırı ifa güçlüğüne düşmüş olması karşısında geri alım sözleşmesinde tanınan geri alım süresinin TBK m.138 uyarınca uyarlanması ile ilgili dava açılmış olması ve davanın konusunun taşınmazların geri alım süresinin uzatılması olması nedeniyle dava konusu taşınmazlar üzerinde davalı tarafın 3. şahıslara taşınmazları devretmemesi için tedbir kararı verilmesi gerekirken tedbir talebinin reddinin hatalı olduğunu, zira tapuda tedbire ilişkin herhangi bir şerh konulmadığı takdirde, taşınmazların 3. kişiler tarafından iktisap edilebileceğini, bu şekilde eda edilen sözleşmenin de geri dönülemez sonuçları olacağını, emsal nitelikli Bursa BAM 4. HD 2020/1103 E., 2020/1008 K. sayılı ve 28 Eylül 2020 tarihli kararında; TBK m. 138 kapsamında “Aşırı İfa Güçlüğü” teşkil eden Pandemi nedeniyle açılan uyarlama davalarında ihtiyati tedbire hükmedilmemesi halinde davanın sonunda telafisi güç veya imkansız zararların meydana gelebileceğinden hareketle, salgının değişkenliği nedeniyle 6 ayda bir mahkemece yeniden gözden geçirilmek üzere ihtiyati tedbir talebinin kabulüne” hükmedildiğini belirterek ara kararın kaldırılmasını ve tedbir taleplerinin kabulünü istemiştir. Davalı vekili istinafa CEVAP dilekçesinde özetle; Taşınmazların devri ile borçluların müvekkiline olan borçlarının ancak çok küçük miktarlı bir bölümünün tahsil edilebildiğini, müvekkili lehine ipotekli taşınmazların müvekkilinin doğmuş alacaklarının sadece küçük bir kısmını karşılayabilecek değerde olduğunu ve borçlarının bir kısmına mahsuben müvekkiline devredildiğini, davacının Bakırköy … Noterliğinin 18/11/2021 tarih ve … yevmiye nosu ile keşide ettiği ihtarı ile vefa hakkına konu taşınmazlardan 98 adedi için vefa bedellerini ödemek sureti ile vefa hakkını kullanacağını ifade ederek işbu taşınmazların devri için gerekli işlemlerin ifası talebinde bulunduğunu, müvekkilinin de ödeme yapılması halinde geri iadeye hazır olduğunu ihtaren bildirdiğini, ancak akabinde davacının 18 adet taşınmazla ilgili vefa hakkını kullanmak istediğini beyanla bu taşınmazların gösterdiği üçüncü kişilere devrini talep ettiğini ve vefa bedellerinin müvekkiline ödenmesi üzerine 3.kişilere devredildiğini, yan vefa hakkının sadece davacıya değil davacının gösterdiği 3.kişiye de tanındığını, davacının istediğinde müşteri bulabildiğini, davacının Covid-19 salgın hastalığının arkasına sığınmak sureti ile sanki vefa hakkı davacının bir kısım gelirleri gözetilerek tesis edilmiş gibi bir algı yaratarak daha önce yaptığı gibi yeni bir süre kazanma çabası ile ikame ettiği işbu davanın hukuken hiçbir dayanağı bulunmadığı gibi, bunun davacı açısından bir mücbir sebep olarak değerlendirilmesi ve buna dayalı olarak uyarlanma talebinde bulunulması da hukuken mümkün olmadığını, davacının ilk vefa süresinin sona ermesinden ( sona erme tarihi 17 Mayıs 2018) önce de Devletimiz tarafından FETÖ/PDY ile mücadele için alınan “olağanüstü hâl” kararını ve bu kararın devamında kendileri hakkında FETÖ soruşturması yürütülmesi ve bu dosyalarda el koyma kararı verilmesi hususunu sözde gerekçe kılmak sureti ile İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/616 Esas ve İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/404 Esas sayılı dosyaları ile de vefa süresinin uzatılması yönünde dava açtığını ve davaların nihayetinde feragat ile sonuçlandığını, davacının Devletin yargı erkini haksız ve kötüniyetli eylem ve işlemlerinin aracısı kılma ve bunu müvekkili üzerinde bir baskı aracı olarak kullanma ve buradan bir sonuç elde etme çabası ile hareket etmekte olduğunu, müvekkilinin de son bir kereye mahsus olmak üzere vefa süresini uzattığını ve bu konuda tadil sözleşmeleri akdettiğini, vefa hakkının davacının elde etmesi muhtemel gelirleri dikkate alınarak verilmiş bir hak olmadığını, kaldı ki Covid-19 pandemisinin başladığı günden ( 11 Mart 2020) bugüne değin bekleyip bu aşamada bu Covid-19’un arkasına sığınmak sureti ile işbu davanın ikame edilmesinin de davacının kötüniyetli ve haksız tutumunun bir devamı niteliğinde olduğunu, davacının grup firmalarından biri lehine tesis edilen vefa hakkının belirlenen süre içinde kullanılmasının da davacının haksız olduğunu gösterdiğini, sözleşmeler gereği vefa süresinin 31/12/2021 tarihi itibariyle sona erdiğini, tedbir talebinin reddinin isabetli olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TBK 138.m. uyarınca sözleşmenin uyarlanması ve sözleşmeye konu taşınmazların geri alım hakkının uzatılması istemli davada, taşınmazların 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.HMK’nın 389. maddesi, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “şeklindedir. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. Somut olayda, iddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında, dosyanın geldiği aşama itibariyle, davacı haklılığının yaklaşık olarak ispatı koşulunun sağlanmadığı, ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen ihtiyati tedbir koşullarının mahkemesince yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak mahkemece tedbir isteminin reddine yönelik verilen kararda sonucu itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.