Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/461 E. 2022/384 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/461
KARAR NO: 2022/384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2022 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2022/11 Esas
DAVA: Tespit
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından -Tuskon Konfederasyonu Yönetim Kurulu Üyeleri, Alt Federasyon Yönetim Kurulu Üyeleri ve Üyeleri Hakkında Yürütülen- 2016/93584 soruşturma numaralı soruşturma kapsamına 10/08/2016 tarihinde dahil edildiğini ve “Silahlı Terör Örgütü’ne Üye Olmak” suçundan cezalandırılması talebi ile İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2020/41 esas sırasında dava açıldığını, müvekkilinin hiçbir terör örgütü ile iltisak boyutunda dahi olsa bir ilgisi bulunmadığını, müvekkilinin “… Grubu Hisseleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”ne dahil olan şirketlerden sadece …’a %10,01 oranında hisseye sahip olduğunu, bu nedenle iş bu davada ileri sürülen tüm taleplerin müvekkilinin … Bünyesinde yer alan %10,01 oranında hissesi ile sınırlı olduğunu, 21/12/2021 tarih ve 31696 sayılı Resmi Gazetede kayyım TMSF tarafından bir ihale ilanı yayınlandığını, söz konusu ilanda müvekkilinin %10,01 oranında nama yazılı hissesine ve bu nama yazılı hisseleri temsil eden nama yazılı hisse senetlerine sahip bulunduğu ve halen TMSF tarafından kayyım sıfatı ile idare edilmekte olan … A.Ş. ile müvekkilinin hissedarı olmadığı … A.Ş. ve … A.Ş.’nin oluşturduğu “… Grubu Hisseleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”nün 6758 sayılı olağanüstü hal kapsamında bazı düzenlemeler yapılması hakkında kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek kabul edilmesine dair kanunun 19 ve 20. maddeleri ile 5411 sayılı bankacılık kanununun 134. maddesi ve TMSF tarafından ticari ve iktisadi bütünlük oluşturan mahcuzların satışına ilişkin yönetmelik kapsamında kapalı zarf ve açık arttırma usullerinin birlikte uygulanması sureti ile cebr-i icra yolu ile haciz, rehin gibi yasal takyidatlardan ari olarak ihale şartnamesinde belirtilen kayıt ve şartlarla satışa çıkarıldığı hususunun ilan edildiğini, bu ilana göre satış işlemlerinin 19/01/2022 tarihinde gerçekleştirileceğini, müvekkilinin hissedarı bulunduğu şirket tarafından ihraç edilen ve halen müvekkili uhdesinde bulunan nama yazılı hisse senetleri bulunduğunu, bu nama yazılı hisse senetleri devredilmeden gerçekleştirilecek satış ve devir işlemlerinin hukuken yoklukla malul olacağını, TMSF’nin …’da yalnızca kayyım olup …’da hiçbir alacağının bulunmadığını, ancak … ve diğer şirketleri bizzat satın alınmasına imkan sağlayan bir madde eklendiğinin öğrenildiğini, ihale şartnamesinde … ve diğer şirketlerin, …’a tahkim davasından kaynaklanan toplamda yaklaşık 300.000.000,00-USD civarında borcu olduğunun ilan edilerek ihaleye katılacak kişilerin katılımdan vazgeçmelerinin amaçlandığının öğrenildiğini, yine şartnamede katılımcı adaylarını yanlış yönlendirmeye matuf bir şekilde …’un …, … Ve …’a doğal gaz tedarik etmediği bilgisinin yer aldığının öğrenildiğini, oysa ki kayyım TMSF’nin ihalenin ilan edilmesinden hemen sonra kredi kullanmak sureti ile …’a olan borçlarını ödediğini ve 28/12/2021 tarihinden itibaren …’dan gaz tedarik etmeye başladığını, kayyım TMSF ve yöneticileri tarafından … ve …’da hukuka ve kayyımlık görevlerine açıkça aykırı bir şekilde hisse devirleri yapıldığını, bu devirlerin henüz EPDK tarafından onaylanmadan yeni hisse durumuna göre alelacele şartname düzenlendiğinin öğrenildiğini, …’ın satılması ve bu şekilde şirketin en önemli değeri olan gaz tedarik sözleşmesinin devri için alınması gereken sözleşmesel izinlerin alınmadığını, bu nedenle satışın hukuka aykırı olduğunu, Cumhurbaşkanı kararı olmadan TMSF’nin tek başına satış ve tasfiye kararı vermesinin 6758 sayılı kanunun 19. Maddesi, 6758 sayılı Kanunun 19. Maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların 7. maddesi ve Cumhurbaşkanlığı’nın 2018/1 sayılı genelgesine açıkça aykırı olduğunu, kıymet takdirinin yönetmeliğe aykırı olduğunu belirterek, müvekkilinin hissedarı olduğu … A.Ş.’ye kayyım olarak atanan TMSF ve “Kayyım Sıfatıyla Tasarruf Yetkisini Haiz” yöneticiler …, …, …, …, …, … ve … tarafından 19/01/2022 tarihinde … A.Ş.nin satış ve devir işlemlerine ilişkin olarak alınan Fon Kurulu Kararı, İhale Şartnamesi ve satış işlemlerinin denetlemesi, devir işlemlerinin dava neticeleninceye kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve anılan işlemlerin hukuka aykırı olduklarının tespiti ile iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/01/2022 tarih ve 2022/11 Esas sayılı ara kararı ile; ” …. HMK’nun 389/1 maddesine göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmü yer almakta olup, somut olayda uyuşmazlık konusu işlemlerin dava sonuna kadar durdurulması yönünde karar verilmesine ilişkin talep hakkında verilecek karar ancak tarafların delillerinin toplanmasıyla yargılama sonucunda belirlenebileceğinden ve talep yargılamayı gerektirdiğinden bu aşamada ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; Söz konusu şirketlerin ortağının müvekkili olup TMSF’nin sadece geçici kayyum olarak şirketi idare etmekle görevli olup şirket hakkında tasarrufta bulunma hakkı bulunmadığını, söz konusu şirketlerle ilgili olarak henüz herhangi bir müsadere kararı verilmediğini, geçici kayyumluk sürecinde yapılacak işlemlerin Türk Ticaret Kanunu tabii olup söz konusu hükümler doğrultusunda işlemler yapılması gerektiğini, Satış işlemlerinin 23 Şubat 2022 tarihinde gerçekleşeceğini, her ne kadar 21 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan ilanda tarih ve sayısına yer verilmemiş ise de …’ın satışı için TMSF Fon Kurulu tarafından bir karar alındığını, şikayet konusu edilen işlemin de; işte bu fon kurulu kararı ve bu karara bağlı olarak gerçekleştirilen satış işlemleri olduğunu, Mahkemenin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair gerekçesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında şikayet konusu edilen işlemin usule ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirilmeye çalışıldığını gösteren onlarca somut gerekçe bulunduğunu, müvekkilinin hissedarı … isimli şirket tarafından ihraç edilen ve halen müvekkili uhdesinde bulunan nama yazılı hisse senetleri bulunduğunu, bu nama yazılı hisse senetleri devredilmeden gerçekleştirilecek satış ve devir işlemlerinin hukuken “yoklukla malul” olacağını, müvekkilinin uhdesinde bulunan nama yazılı hisse senetlerinin yerel mahkemeye ibraz edildiğini, buna rağmen “ihtiyati tedbir talebinin kabulü için somut delil bulunmadığı” yönündeki gerekçenin hukuka aykırı olduğunu, hukuki bir işlemin kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırı bir şekilde tesis edilmesi halinde söz konusu işlemin hukuken yoklukla malul olduğunu, “İşlemin kurucu ya da esaslı unsurlarında noksanlık ve hukuka ağır aykırılık hali açıkça görülmekte ise, işlemin “yok” sayılacağını ya da yok hükmünde kabul edileceğini, yokluk halinin resen göz önüne alacağını ve her zaman ileri sürülebileceğini, “Nama yazılı payların ve pay senetlerinin devrinde ilke” başlıklı Türk Ticaret Kanunu’nun 490. maddesi hükmünün kurucu nitelikte emredici olduğunu, nama yazılı hisse senedinin, kanunen emre yazılı bir senet olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1977/11-922 Esas, 1978/978 Karar ve 22.11.1978 tarihli kararı- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.12.1993 Tarih ve 479/8311 sayılı kararı- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10.03.2011 Tarih ve 2009/8503 Esas ve 2011/2502 Karar sayılı kararı- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2010 Tarih ve 2008/11015 Esas ve 2010/2010 Karar sayılı kararına göre; T.T.K.nun 416. ve 417. maddeleri hükmü uyarınca, nama yazılı pay senetlerin devri için, bir temlik beyanı veya senedin arkasında tam bir cironun yapılması, ayrıca senet üzerindeki zilyetliğin devir ve teslimi gerekir. Bu koşulların yerine getirilmemesi halinde yapılan devir işleminin geçersiz olacağını, İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi açısından aranan ispat şartının “mutlak ” değil ” yaklaşık ” olduğunu, nama yazılı hisse senetleri ile de bu ispat şartının karşılanması nedeniyle tedbir kararı verilmesi gerekirken, taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı TMSF’nin …’da yalnızca kayyım olduğunu ve …’dan hiçbir alacağı bulunmadığını, bu durumda TMSF’nin şirketleri bizzat satın almaya çalışması ve bu amaçla Şartname’ye hüküm koymasının da hukuka aykırı olduğunu, TMSF’nin Şartname’ye tüm katılımcıları ihale dışı bırakarak, … ve diğer şirketleri bizzat satın almasına imkan sağlayan bir madde eklediğini öğrendiklerini, oysa ki, … Tarafından Ticari Ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmeliğin “Fonun Alacağına Mahsuben Satın Alma Yetkisi” başlıklı 21. maddesi hükmüne göre; “Fon, ihaleye katılma şartları aranmaksızın satışa konu ticari ve iktisadi bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya yetkilidir.”, görüleceği üzere TMSF’nin satışa çıkan bir ticari ve iktisadi bütünlüğü satın alma yetkisinin ancak ve ancak TMSF’nin alacaklı olması şartına bağlı olduğunu, oysa dava konusu edilen olayda TMSF’nin …’dan da diğer şirketlerden de hiçbir alacağı bulunmadığını, 19 Ocak 2022 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan ihaleye katılımın geniş olmaması ve belli Şirketlerin katılımının sağlanması için Şartname’de açıkça yanlış bilgiler verildiğinin öğrenildiğini, …, … VE … tarafından geçmiş dönemdeki indirimin tahkim kararıyla kaldırılması nedeniyle …’a ödenen yaklaşık 300 MİLYON USD’nin % 90’ının, …, … VE …’ın geçmiş dönemde söz konusu doğal gazı indirimli fiyattan sattıkları şirketlerin faturalarına yansıtılmak suretiyle söz konusu şirketlerden tahsil edileceğini, bu durumda …, … VE …’ın, …’a yaklaşık 300 Milyon USD borcu olduğu iddia edilerek, müvekkillerin ve kamunun 300 Milyon USD zarara uğratılmakta olduğunu, …, … VE …’ı satın alacak şirket’e ise örtülü bir şekilde 300 Milyon USD verilmekte olduğunu, bunun açıkça suç olup, bu nedenle satış işlemlerinin iptal edilmesi gerektiğini, mahkemenin hiçbir araştırma yapmadan satış şartnamesi ve ilgili belgeleri incelemeden ihtiyati tedbir talebini reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, Şikayet konusu edilen işlemlerin yetki bakımından da hukuka aykırı olduğunu, Cumhurbaşkanı Kararı olmadan TMSF’nin tek başına satış ve tasfiye kararı vermesinin, 6758 Sayılı Kanun’un 19. maddesi, 6758 Sayılı Kanun’un 19. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasların 7. Maddesi ve Cumhurbaşkanlığı’nın 2018/1 Sayılı Genelgesi’ne açıkça aykırı olduğunu, TMSF’nin kayyım olarak atandığı Şirketlerde mali durum, ortaklık yapısı, piyasa koşulları veya diğer sebepler nedeniyle şirketin mevcut halinin sürdürülebilir olmaması halinde şirketin, şirket varlıklarının veya malvarlığı değerlerinin satılmasına veya feshi ile tasfiyesine TMSF’nin bağlı bulunduğu ilgili Bakan (2018/1 Sayılı Genelge doğrultusunda Cumhurbaşkanı) tarafından karar verilebileceğini, Davalı TMSF’nin, yetkisini aşmak sureti ile müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin satışına karar verdiğini, bu nedenle işlemin yok hükmünde olduğunu, halihazırda söz konusu TMSF kararı hukuken geçerli kabul edilmek sureti ile işlem tesis edildiğinden, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, TMSF ve yöneticilerinin, sadece müvekkilinin hissedarı olduğu … için değil, …’ın da içerisinde bulunduğu 3 ayrı şirketten müteşekkil “… Grubu Hisseleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” için toplam 230.000.000,00 Türk Lirası muhammen bedel belirlediğini, bu bedelin sadece …’ın değerinin % 7’sine denk düştüğünü, üstelik şartnamede, … ve …’ın aksine, …’ın sermaye tutarının da yer almadığının öğrenildiğini, bu durumun da şirketin gerçek değerinin gizlenmesi amacına matuf olduğunu, bu muhammen bedel ile “… Grubu Hisseleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”nün satılmasının hukuka aykırı olduğunu, Şikayet konusu edilen karar ve satış işlemlerinin aynı zamanda “TMSF Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik” hükümlerine de açıkça aykırı olduğunu, ticari ve iktisadi bütünlük oluşturan mahcuzların üzerinde birden fazla kişinin hissesi bulunuyor ise her bir mahcuz ve hisse için ayrı ayrı değerleme yapılması gerektiğini, müvekkilinin ticari ve iktisadi bütünlük oluşturan şirketlerden sadece …’da ve yalnızca % 10.01 oranında hissedar olduğunu, diğer hissedarların farklı olduğunu ve müvekkilinin diğer iki şirkette hissedarlığı da bulunmadığını, bu nedenle her üç şirket için ayrı ayrı muhammen bedel belirlenmesi gerektiğini, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin “İhtiyati Tedbir Talebinin Reddi Kararı”nın kaldırılmasına ve müvekkilinin hissedarı olduğu … A.Ş.’nin satışına ilişkin olarak alınan Fon Kurulu Kararı, İhale Şartnamesi ve satış işlemlerinin dava neticeleninceye kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davacının hissedarı olduğu şirkete kayyım olarak atanan TMSF ve yöneticileri tarafından şirketin satış ve devir işlemlerine ilişkin olarak alınan Fon Kurulu Kararı, İhale Şartnamesi ve satış işlemlerinin denetlemesi ve anılan işlemlerin hukuka aykırı olduklarının tespiti ile iptallerine karar verilmesi istemli davada, satış ve devir işlemlerinin dava neticeleninceye kadar durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK.’nın 389. maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Somut uyuşmazlıkta; ileri sürülen iddiaların, mahiyetleri gereği yargılamayı gerektirdiği, talep ve karar tarihi itibariyle yargılamanın bulunduğu aşama gözetildiğinde henüz delillerin toplanmadığı ve talep dilekçesi ekindeki delillere göre de yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği dikkate alındığında, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.