Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/440 E. 2023/284 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/440 Esas
KARAR NO: 2023/284 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/712 Esas – 2022/24 Karar
TARİH: 12/01/2022
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkillerinin davalı şirketin kuruluşundan bu yana pay sahibi olduklarını, davalı şirketin faaliyet gösterdiği finansman sektöründe 07/03/2021 tarihinde yürürlüğe giren 7292 sayılı Kanun ile yasal düzenleme tatbik edildiğini, kanunla birlikte sektörde faaliyet gösteren şirketlerin söz konusu koşullara uyum sağlayabilmesi için BDDK’ya sunulacak intibak raporu ile birlikte bu raporun değerlendirilmesinin akabinde bir intibak döneminin öngörüldüğünün bildirildiğini, davalı şirket tarafından intibak raporunun düzenlendiğini ancak müvekkillerinin bilgi ve onayına sunulmadan BDDK’ya teslim edildiğini, BDDK sitesinde intibak için başvuru yapan şirketlerin listelendiğini, müvekkillerinin duyuruyu incelediklerinde davalı şirket ile dava dışı … arasında birleşmenin planlandığını öğrendiklerini, …’un tek pay sahibinin davalı şirketin hakim ortağı … olduğunu, …’nin her iki şirketteki hakimiyetini kötüye kullanarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini, davalı şirketin 01/09/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan birleşme kararına müvekkillerinin muhalefet şerhlerini derç ettiklerini, …’un borca batık olduğunu, nakit sermaye artışı planlanmasına ve bu durumun zorunlu olmasına rağmen öncelikle birleşme kararının alınmasının davalı şirket ortaklarının aleyhine bir durum oluşturduğunu, mali müşavir tarafından düzenlenen tespit raporunda devrolan …’un ödenmiş sermayesine ilişkin bir tespit yapılmadığını, özsermaye açısından yapılan tespitlerin ve hesaplamaların hatalı olduğunu, birleşme oranının hesaplanmasında da hatalı işlem yapıldığını, bu birleşme ile müvekkillerinin paylarının yok olduğunu, … şirketinin mali yapısının bozuk olduğunu, piyasada itibar kaybı yaşadığını, BDDK tarafından lisans almaya değer bulunmayan bir şirket olduğunu, ayrılma akçesi ve devralan şirketteki pay iktisabı öngörülmeden birleşme kararının verilmesiyle müvekkillerinin rüçhan haklarının kısıtlandığını, sermaye artışının usul ve yasaya aykırı olarak yönetim kurulu üyesinin alacaklarından karşılanması neticesinde müvekkillerinin iştirakinin dolaylı olarak engellendiğini, YMM raporunda …A.Ş’nin TTK 376.maddesi kapsamında sermayesinin korunduğu ifadesinin gerçeği yansıtmadığını belirterek davalı şirketin 01/09/2021 tarihli genel kurul toplantısında alınan birleşme kararının geriye dönük olarak iptaline, birleşme kararının dava süresince tedbiren uygulanmasının durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacıların iddialarının aksine tüm süreçlerde resmi kurum ve kuruluşlardan gerekli izinler alınmak ve pay sahiplerinin rüçhan hakları kısıtlanmamak kaydıyla işlemlerin tatbik edildiğini, TTK 448/3 bağlamında ortaklığın muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermeleri gerektiğini, davacıların pay iktisabını takip eden kısa süre zarfında faaliyet alanında iştigal etmekte olan Değer … A.Ş.’yi kurduklarını, davacıların müvekkili şirkete karşı bir çok dava açtıklarını, davacıların kendilerine tanınan dava haklarını TMK 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralını ihlal ederek müvekkili şirkete karşı bir baskı aracı olarak hakkın kötüye kullanılması niteliğinde kullandıklarını, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, YMM tarafından hazırlanan rapordaki hesaplamaların doğru olduğunu, müvekkilinin intibak planında yer alan süreçleri tamamlamak adına BDDK, Rekabet Kurumu, Ticaret Bakanlığı ve çeşitli resmi kurumlarla yapılan yazışmalar ve alınan izinler doğrultusunda genel kurul süreçlerini yürüttüğünü, TTK 141.maddesinin emredici düzenlemesine paralel olarak doktrindeki genel kabulün birleşme neticesinde yalnız devrolunan şirket ortaklarının ayrılma akçesi talep edebileceği, devralan şirket ortaklarının birleşme nedeniyle ayrılma talebinde bulunamayacakları yönünde olduğunu, davacıların yasaya uygun düşmeyen bir çıkarımda bulunarak yaptıkları tespitlerin hatalı ve kabul edilemez olduğunu, genel kurul tutanağında henüz karar alınmadan maddenin görüşe sunulması ve öneriler sırasında görüşlerin ve muhalefetin açıklanmasının öneriye karşı yapılan bir açıklama eleştiri mahiyetinde olduğunu karar alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkma olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davacıların iptali talep edilen toplantı tutanağının 5 nolu gündem maddesine olumlu oy kullandıklarını, davacıların kendileri ile çelişerek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bu davayı açtıklarını, davacılar tarafından açılan iş bu davanın yasal mevzuat açısından gerekli şartları taşımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/01/2022 tarih 2021/712 Esas 2022/24 Karar sayılı kararında; “…Davalı şirketin 01/09/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına ait hazerun cetvelinden toplam 4.000.000 TL.sermayeye tekabül eden payların 3.740.000 TL.ye tekabül eden kısmının toplantıda hazır bulunduğu, toplantı nisabının sağlandığı, davacıların da toplantıda hazır olduğu anlaşılmıştır. Davaya konu genel kurul toplantısının 2 no.lu maddesinde … Tic.AŞ.ünvanlı şirketin 6102 sayılı TTK hükümleri ile 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20 maddeleri hükümlerine göre bütün aktif ve pasifleriyle birlikte devir almak suretiyle birleştirilmesi konusunun görüşmeye açıldığı, davacı … ‘i temsil eden vekili ile diğer davacı ortak olan …’in madde hakkında görüşlerini beyan ederek birleşme ve bununla ilgili düzenlenen sözleşmeye karşı olduklarını, oylarının olumsuz olduğunu bildirdikleri, sonrasında birleşme sözleşmesinin onaya sunulduğu, davacı …’ i temsilen vekili ile davacı ortak …’in olumsuz oylarına(460.000)karşılık olumlu 3.280.000 oy ile oy çokluğu ile kabul kararı verildiği, bu uygulamanın gündemin 3.maddesi içinde aynı şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır. TTK 192 maddesinde yer alan düzenleme uyarınca ortağın iptal davası açabilmesi için birleşme kararına olumlu oy kullanmamış olması ve bunu tutanağa geçirmiş olması kurucu unsur niteliğinde olduğundan aynı zamanda özel dava şartı niteliğinde olup HMK 114/2 maddesi kapsamında mahkememizce değerlendirilmiştir. Davacı yan oylama öncesinde yapılan görüşme sırasında birleşmeye ve bu konu ile ilgili düzenlenen sözleşmeye karşı olduğunu, olumsuz oy kullanacağını beyan etmiş oylama sonrasında karara karşı olduğuna dair beyanını tutanağa yazdırmamıştır. Yargıtay uygulamasında genel kurul toplantılarında alınan kararlar yönünden oylama öncesindeki görüşmeler sırasında öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin karara muhalif olunduğu anlamına gelmediği kabul edilmektedir. Somut olayda da davacı görüşmeler sırasında görüşlerini beyan etmiş, oylama sırasında karara olumsuz oy kullanmış ancak muhalefetini tutanağa geçirtmemiştir. Kanun maddesinde “….olumlu oy vermemiş ve bunu tutanağa geçirtmiş bulunan….”ifadesi yazılı olup bir an için muhalefetin tutanağa ayrıca yazılmasına gerek olmadığı genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen TTK 446/1-a maddesinden farklı bir düzenleme getirildiği düşünülebilir ise de doktrinde bu konu tartışılmış TTK 192/1 maddesinde yer alan düzenlemenin TTK 446/1-a bendinde yer alan düzenlemeden farklı olmasını açıklayabilecek tutarlı bir neden bulunmadığı yönündec görüşler dile getirilmiştir. (Ticaret Ortaklıklarında Yapısal Değişiklik Kararına Karşı Öngörülen İptal Davası Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme (Doç.Dr.Şafak Nurbey-Arş.Görv.Buğra Kesici/Prof.Dr.Erdoğan Moroğlu-Anonim Ortaklıklarda Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü 2017 syf.370-371)Mahkememizce TTK 192 m.uyarınca dava açmak isteyen ortağın karara olumlu oy vermeme ve bunu tutanağa geçirme (olumsuz oy verme yahut çekimser kalma şeklinde)yönündeki iradesini oylama sonrasında muhalefet olarak tutanağa geçirtmesi gerektiği TTK 446/1-a maddesindeki düzenlemenin burada da uygulanacağı kabul edilmiş davacıların davaya konu genel kurulda toplantı tutanağına oylama sonrasında herhangi bir muhalefet yazdırmadığı dolayısıyla davacı taraf yönünden dava açma haklarının doğmadığı sonucuna varılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-Davanın dava şartı yokluğundan Usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, davanın TTK m.446 Genel Kurul Kararının İptali talebi ile değil mevzuatta özel düzenleme yapılan TTK m.192 uyarınca birleşme kararının iptali talebi ile açıldığını, 01.09.2021 tarihli davalı şirket olağanüstü genel kurul toplantısında pay sahibi müvekkilleri, alınan birleşmeye ilişkin karara karşı olumsuz oy kullanıp bu durumu da tutanağa derç ettirdiklerini, muhalefet şerhinin amacının, alınan karara karşı çıkıldığını ve iptal davası açılma olasılığı bakımından pay sahiplerinin, yönetim kurulu üyelerinin ve ortaklıkla işlem yapacak üçüncü kişilerin dikkatlerini çekmek olduğunu, TTK 446. maddede genel kurul kararının iptali davası için öngörülen kanuni şartların; toplantıda hazır bulunmak, karara olumsuz oy vermek, muhalefetini tutanağa geçirmek olduğunu, huzurdaki davanın temel dayanak maddesi olan TTK 192 hükmünün lafzında da anlaşılacağı üzere yeniden yapılandırma kararlarının iptali için, 34 ilâ 190 ıncı maddeleri ihlal edilmesi gerektiğini, birleşme, bölünme ve tür değiştirme kararına olumlu oy verilmemiş olması gerektiğini, olumlu ol verilmediğinin tutanağa geçirilmesi gerektiğini, işbu davada söz konusu şartların tamamının sağlandığını, TTK madde 192 hükmünde TTK madde 446 hükmünün uygulanabilirliği durumu doktrinde tartışılmış olup bu hususta iki farklı görüş öne sürüldüğünü, gerekçeli kararda atıf yapılan makalenin devamında, TTK 192’nin özel bir düzenleme olması sebebiyle bilinçli olarak TTK 446’daki şartların aranmadığını, kanun koyucunun 446’nın uygulanmasını uygun görseydi en azından atıfta bulunacağı yönünde doktrin tartışmaları yer aldığını, bu görüşün de doktrinde hakim olan görüş olduğunu, atıf yapılan makaleden de anlaşılacağı gibi ticaret hukuku alanında çalışma yapmış 5 farklı doktrinsel görüş TTK madde 446 hükmünün TTK madde 192 üzerinde uygulanamayacağını belirttiğini ancak yerel mahkeme tarafından yapılan yargılamada doktrinde kabul görmüş olan bu görüşten uzaklaşılarak … tarafından öne sürülen görüşün hükme esas alındığını, yerel mahkeme tarafından, takdir yetkisi bulunmayan bu konuda, kanun uygulanmayarak doktrinde en az taraftarı bulunan görüşün uygulanmasının tercih edildiğini, kabul görmüş olan söz konusu bilimsel görüşün; “Tekinalp, TTK md. 446/1-b bendinde öngörülen etki kuralının, özel bir düzenleme olan ve değişik bir hukuki menfaati himaye eden TTK md. 192 açısından uygulama alanı bulamayacağı kanaatinde olduğunu dile getirmektedir. Helvacı, anılan düzenleme bakımından, genel kurul kararı aleyhinde oy kullananlarla birlikte çekimser oy verenler veya genel kurula gelerek veya gelmeyerek hiç oy kullanmayanların dahi dava açma haklarının varlığını kabul etme zorunluluğunun ortaya çıktığını ifade etmektedir. Nihayet İ…ise, TTK m. 446/1-b bendinde yer alan dava imkân ve şartlarının özel iptal davası bakımından uygulanamayacağını; zira, 192. maddede, genel iptal davasındaki muhalefet şerhini tutanağa geçirtme şartının açıkça, hatta mehaz Kanundan bilinçli olarak ayrılmak suretiyle öngörüldüğünü; aksine, TTK m. 446/1-b bendinde yer alan dava imkân ve şartlarına yer verilmediğini, kanun koyucunun söz konusu bentte yer alan dava imkân ve şartlarının 192. madde kapsamında uygulanmasını isteseydi, muhalefet şerhinin tutanağa geçirtilmesi şartı gibi, TTK m. 446/1-b bendindeki dava imkân ve şartlarına da açıkça yer vereceğini veya haklı olarak, en azından söz konusu bu hükme atıfta bulunacağını belirtmektedir. Kanaatimizce de kanun koyucunun, mehaz kanundaki düzenlemeden de ayrılmak suretiyle olumlu oy vermemiş bir ortağın bu durumu özellikle tutanağa geçirtmesini araması, diğer yandan ortakların lehine bir düzenleme olarak, TTK md. 446/1-b’deki koşullara yollamada bulunulmaması dolayısıyla, anılan düzenlemeden “bilinçli” bir tercihin ürünü olarak ayrıldığı sonucuna varılmaktadır.” olduğunu, Kanun hükmünün açık olmasına rağmen yardımcı kaynak olan doktrine başvurulması, hukukun doğrudan bağlayıcı kaynağına karşılık yardımcı kaynağın hükme esas alınması durumunu oluşturacağından açıkça hukuka aykırı olduğunu, Davalı şirketin hakim ortağı …, birleşme kararı alınan her iki şirkette de hakim ortak konumunda olması sebebiyle bu hakimiyeti kötüye kullanarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini,Müvekkilleri … ve … davalı şirket … Oto. Org. Paz. San. Ve Tic. A.Ş.’nin kuruluşundan bu yana pay sahibi olduklarını fakat bu pay sahipliğine ilişkin tescil ve pay devri işlemleri davalı şirket hakim ortağı … tarafından açıkça engellenerek müvekkillerinin hakları, 27.04.2016 kuruluş tarihinden pay devrine ilişkin 20.07.2020 tarihli sözleşmeye kadar suistimal edildiğini, hatta pay devri tarihinden sonra dahi müvekkillerinin yok sayılarak şirket yönetimine dahil edilmediğini, bu yöndeki çabalarının da fiilen engellendiğini, bu engelleme neticesinde …, müvekkillerinin şirketteki paylarını yok etme gayesi ile kendi hakimiyetini güçlendirerek davalı şirketteki paylarını %100’e yaklaştırdığını, dava dilekçesinde belirtilen usulsüz işlemlerle birleşme kararı alarak müvekkillerinin toplam hissesini %1’in dahi altına indirmeye çalıştıklarını, anonim şirketlerde çoğunluk, hak ve yetkilerini şirketin çıkarlarına uygun bir şekilde kullanmak yerine bu hak ve yetkilerini amacına aykırı olarak kullanırsa hukuk düzenince bu davranışın korunmayacağını ve genel kurul kararlarının iptal edileceğini, düzenleme kapsamında anonim ortaklığın amaç ve çıkarı haklı kılmadığı halde azınlık pay sahibinin zarara uğratılmasına neden olan çoğunluk kararları dürüstlük kuralına aykırı kararlar olduğunu ve iptali gerektiğini, bu kapsamda herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, birleşme kararının uygulanmasının müvekkilleri açısından telafisi güç ve imkansız sonuçlar doğruması sebebiyle dava süresince tedbiren uygulanmasının durdurulmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı şirketin 01.09.2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan birleşme kararının geriye dönük olarak iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı şirketin 01/09/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davacı …’in kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği ve Davacı …’in de asaleten genel kurul toplantısına katıldığı anlaşılmıştır. Somut olay bakımından iptal davası açılabilmesi için, olumsuz oy kullanılması tek başına yeterli olmayıp, muhalefetinin tutanağa geçirilmesi veya bu hususta ayrı bir dilekçe verilmesi gerekir. Toplantı tutanağının incelenmesinde, davacıların görüşmeler sırasında öneriye katılmadığı, karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu) ve olumsuz oy kullandıkları anlaşılmakla birlikte, kararın alınmasından sonra davacılar tarafından yapılmış bir karşı çıkmanın, muhalefetin bulunmadığı, karardan sonra bu karara muhalif olduklarına dair bir şerh yazılmadığı gibi bu karara muhalif olunduğuna dair bu konuda ayrı bir dilekçede verilmediği anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacılar vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2014/17449 Esas – 2015/3128 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Sonuç itibariyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 Maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın istinaf eden davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 23/02/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.