Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/409 E. 2022/351 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/409 Esas
KARAR NO: 2022/351 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/11/2021
NUMARASI: 2021/439 Esas 2021/827 Karar
DAVANIN KONUSU: Zayi Belgesi Verilmesi
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile,müvekkili şirketin Kağıthane İstanbul adresinde faaliyet gösteren tek pay sahipli bir anonim şirketi olduğunu, müvekkili şirketin tutması gereken defterlerin arasında ortaklar pay defterinin de bulunduğunu, 24/06/2021 tarihinde müvekkili şirkete ait ortaklar pay defterinin kaybolduğunun anlaşıldığını beyan ederek müvekkili şirketin faaliyetlerine mevzuata uygun şekilde devam edebilmesi ve müvekkili şirket için yeni ortaklar pay defteri çıkarılabilmesi adına zayi olan ortaklar pay defteri için zayi belgesi verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/11/2021 tarih ve 2021/439 Esas – 2021/827 Karar sayılı kararında; “…Somut olayda davacının istem konusu defterlerin ziyaa uğramasına neden olarak ileri sürdüğü maddi vakıa olan kaybolma fiilinin TTK’nın 82/7. maddesi anlamında davacı tacire kusur izafe edilemeyecek onun iradesi dışında gerçekleşen bir olay olarak kabulü mümkün değildir. Bu kapsamda davacı şirkete ait ortaklar pay defterinin TTK’nun 82/7. maddesinde sayılan yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet, hırsızlık sebebiyle ve davacının defter ve belgelerin korunması anlamında gereken özeni göstermesine rağmen zayi olduğunu ispat edemediği, zayi belgesi verilmesi koşullarının mevcut olmadığı anlaşıldığından…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar ile müvekkili şirketin pay defterine sahip olmasının engellendiği ve ticari anlamda paya ilişkin tasarrufta bulunma hakkı ile anayasal nitelikteki ticari faaliyette bulunma hakkının kısıtlandığını, Bu hususların, davacı olarak katıldıkları davanın reddi hakkında verilen mahal mahkemesinin usul ve yasaya aykırı kararına karşı istinaf incelemesine başvurmayı zaruri hale getirdiğini, Türk Ticaret Kanunu uyarınca müvekkili şirket tarafından tutulması gereken ticari defterler arasında bulunan Ortaklar Pay Defterinin, Covid-19 pandemi sürecinde müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen arşivleme faaliyetleri sırasında kaybolduğunun anlaşıldığını, her ne kadar ortaklar pay defteri müvekkili şirketin merkez adresinde, kasalarında ve daha önce tahliye edilen müvekkili şirketin eski merkez adresinde aranmışsa da gerçekleştirilen arama faaliyetleri sonucunda bir netice alınamadığını, Yine, müvekkili şirket tarafından mevzuata ve esas sözleşmesine uygun olarak ortaklar pay defterinin bulunması adına ilan, vergi dairesine bildirim gibi tüm yükümlülükler yerine getirilmiş olsa da bu girişimler sonucunda da bir netice alınamadığını, Daha sonra müvekkili şirket tarafından yeni ortaklar pay defterinin çıkarılması adına noterlikle iletişime geçilmişse de noterlik tarafından yeni ortaklar pay defterinin onaylanabilmesi için zayi belgesi ibraz edilmesinin zorunlu olduğunun belirtildiğini, Bu nedenle, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerinde özgürce tasarrufta bulabilmesi adına taraflarınca zayi belgesi talebiyle istinaf incelemesine konu dava ikame edilmişse de mahal mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiğini, Her ne kadar, ticari faaliyette bulunma ilkesi, mevzuatımızda tanımlanmamakla birlikte, sözleşme hürriyeti kanun koyucu tarafından Anayasasının “Sosyal ve Ekonomik Haklar” kısmında temel bir Anayasal hak/norm olarak düzenlendiğini, gerçekten de Anayasanın 48. maddesine göre, herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme yapma özgürlüğüne sahip olduğunu, Anayasa ile Ticari Faaliyette bulunabilme özgürlüğü müvekkili şirket gibi tüm ticari faaliyette bulunan gerçek ve tüzel kişilere tanınmışken zayi belgesi talebinin mahal mahkemesi tarafından kabul edilmemesi sonucu müvekkili şirketin mağduriyetine sebebiyet vermekte olduğunu, Aksinin kabulü halinde, müvekkili şirketin ticari yaşamının sekteye uğramasına sebebiyet vereceği, zayi belgesi alınamaması nedeniyle müvekkili şirketin pay rehni, pay devri vb. hususlarda tasarrufta bulunmasına engel teşkil edeceğini, Ayrıca, zayi belgesi alınamaması durumunda yeni ortaklar pay defterinin noterliklere ne şekilde tescil ettirilebileceği konusunda mevzuatımızda açık bir düzenleme yer almadığını, mevzuatta yer alan boşluk nedeniyle, müvekkili şirketin ne şekilde yeni ortaklar pay defterine sahip olabileceği ve payları üzerinde ne şekilde tasarruf edebileceği de bilinemediğini, Nitekim, aynı doğrultuda Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 24.12.2018 tarih, 2019/595 E. ve 2018/1039 K. sayılı ilamda, pay defterinin zayi olması nedeniyle yeni pay defterinin onaylanmaması halinde şirket yönetimlerinde ortaya çıkabilecek aksaklıkların gözetilmesi gerektiği, yeni pay defteri onaylanmasına ilişkin olarak kanunda boşluk bulunduğu, bu nedenle şirket yeni pay defterinin noterlikçe onaylanması gerektiğinin; “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı itibariyle, her ne kadar ilgili noterlik tarafından mahkemeden zayi belgesi getirilmediğinden bahisle davacı şirketin yeni pay defterinin onaylanması istemi reddedilmiş ise de; yeni pay defterinin onaylanmaması halinde şirket yönetiminde ortaya çıkabilecek aksaklıklar gözetilerek ilgili noterlik tarafından davacı şirketin yeni pay defterinin onaylanması suretiyle muarazanın giderilmesine karar verilmiş olup…bu hususta kanunda boşluk bulunduğu anlaşıldığından…” şeklinde ifade edildiğini, (EK-1: Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.12.2018 tarih, 2019/595 E. ve 2018/1039 K. sayılı ilamı) Ayrıca müvekkili şirketin 15.03.2013 tarihinden bu yana tek pay sahipli bir anonim şirket olduğunu, müvekkili şirketin tek pay sahibi … Anonim Şirketi olup, bu konuda bir ihtilafta bulunmamaktadır. 15.03.2013 tarihinden bu yana müvekkili şirketin pay durumunda da bir değişiklik yaşanmadığını, bu husus dava dosyasına taraflarınca ibraz edilen belgelerden de açıkça görülmekte olduğunu, Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle, müvekkili şirketin anayasal nitelikteki ticari faaliyette bulunma hakkı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahal mahkemesi tarafından eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerde bulunarak müvekkili şirket aleyhine haksız ve hukuka aykırı bir şekilde hüküm tesis edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 82/7. maddesi gereğince açılan zayi belgesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 82/7. maddesinde, zayi belgesi verilmesini gerektirecek zayi olma durumları sınırlı olarak sayılmamış ise de tacirin zayi belgesi isteyebilmesi için, defterlerin zayi olmasında kusur ve sorumluluğunun bulunmaması, tedbirli bir tacir gibi davranmasına rağmen zayi olayına engel olamamış durumda olması gerekir. Somut olayda davacı tarafça, ortaklar pay defterinin şirket arşivleme faaliyetleri sırasında kaybolduğunun anlaşıldığını ve yapılan aramalara rağmen bulunamadığından bahisle zayi belgesi verilmesi talep edilmiş isede, tacirin TTK 82/7. maddeden yararlanabilmesi için bir taraftan defterin korunması amacıyla gereken dikkat ve ihtimamı göstermiş bulunması, diğer taraftan da ziyaa uğramanın onun iradesi dışında elinde olmayan bir nedenle meydana gelmiş olması gerekmektedir. Tacirin defter ve belgelerini muhafazada gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekir. Davacı tarafça, zayi belgesi verilmesi istenilen defterin ne şekilde ve ne zaman zayi olduğuna dair somut bir iddia ve kanıt dahi sunulmamıştır. Davacı şirketin talep konusu ortaklar pay defterinin saklanmasında gerekli dikkat ve özeni göstermediği ve basiretli tacir gibi davranmadığı anlaşılmakla, somut olayda TTK. 82 maddesinde düzenlenen şartların oluşmadığı anlaşılmıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/13932 Esas- 2013/20907 Karar sayılı kararı benzer mahiyettedir.) Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı, davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince davacıya tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/03/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.