Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/399 E. 2022/349 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/399 Esas
KARAR NO: 2022/349 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2021
NUMARASI: 2021/243 Esas 2021/973 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Davacının davalıların ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı şirkette 01.08.2008 yılında işe başladığını, 04.06.2010 tarihinde yine davalıların ortağı olduğu … Limited Şirketi bünyesinde işten çıkarıldığı 03.11.2015 tarihine kadar Rusya’daki şantiyelerinde çalıştığını, çalışma süresinin 7 yıl 3 ay 2 gün olduğunun, işten haksız yere çıkarılması karşısında İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin 2017/523 E. 2019/783 K. sayılı dosyasından açmış olduğu davada verilen 18.12.2019 tarihli hükümde davacının çalışmasının 31.08.2008-18.10.2015 tarihleri arasında olduğu kabul edilerek; kıdem ve ihbar tazminatlarına, yıllık izin ücreti alacağına, fazla mesai ücreti alacağına, hafta tatili alacağına, genel tatil ve dini bayram alacağı ve bu alacakların faizleriyle birlikte, toplam 63.148,13USD işçilik alacağının tahsil tarihindeki TL üzerinden tahsiline hükmedildiğini, dava dışı arabuluculuk görüşmesinin yapıldığını ancak bir anlaşma sağlanamadığını, arz edilen nedenler ile davacının ekonomik durumunun zayıflığı göz önünde bulundurularak, yasada belirlenmiş adli yardım şartlarının gerçekleştiği dikkate alınarak adli yardım talebinin kabulüne, dava dışı şirketin ortaklan olan davalıların, ortak oldukları şirketleri haksız menfaat temininde aracı olarak kullanmak sureti ile şirket yönetiminde gösterdikleri haksız fiil teşkil eden suiistimalleri dikkate alınarak; gerek şirket birleşmelerinde gerekse muvazaalı işlemlerle tüzel kişilik perdesi arkasına saklanarak davacı işçiyi zarara uğrattıklarından İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin 2017/523 E. 2019/783 K. sayılı dosyasından 18.12.2019 tarihinde davacı lehine hükmedilen ilamda ki işçilik alacaklarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin haklarımızın saklı kalması kaydıyla 2.500 USD alacağın 07.02.2020 tarihinden itibaren dövize işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsil tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine, istikbalde verilecek olan mahkeme ilamının uygulanabilir olması için ve davacının da işçilik alacaklarına kavuşamamış bir işçi olduğu ve alacağın ilamlı olduğu göz önünde bulundurularak teminatsız olarak davalı …’in maliki olduğu … Mahallesi … ada … parsel … blok … kat No: … Çekmeköy/İstanbul ve davalı …’in maliki olduğu … Mahallesi … ada … parsel … Blok … kat No; … Çekmeköy/İstanbul adreslerindeki taşınmazlar üzerine ihtiyaten haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davanın belirli bir alacak için açılmış bir dava olduğunu, Dava dışı şirketin uluslararası boyutta bir şirket olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine, açılan iş bu davanın haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili aleyhine açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, doğrudan müvekkili adına açılan bir dava bulunmadığını, Müvekkilinin davalı … Ltd. Şti ile 10/07/2017 tarihinde ortaklıktan ayrıldığını, davanın hukuka aykırı olarak belirsiz alacak davası olarak açıldığını, şirket borçlarından ortakların şahsen sorumlu olmadığını, müvekkilinin mal kaçırması veya şirket mal varlığını azaltmasının söz konusu olmadığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/12/2021 tarih 2021/243 Esas 2021/973 Karar sayılı kararında; “….Bu nedenle davaya konu davacının talebinin davalılara yönelik müşterek ve müteselsil sorumluluk muvacehesinde taleplerini ileri sürdüğü, davacının davalılardan talep ettiği alacak mahkeme ilamına davayı olarak 63.148,13 USD olduğu, alacağını her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen talep ettiği, davalıların sorumluluk oranlarının bilinmemesinin belirsiz alacak davası açmak için yeterli sebep olmadığı anlaşıldığından bu noktada dava şartı noksanlığı bulunduğu, dava şartı hususunun davanın her safhasında değerlendirilip incelenmesi gereken bir durum olduğu, yapılan inceleme sonucunda davanın usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış olup, aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 3/2 bendinde; ” Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Benzer konuya ilişkin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesinin 9. Hukuk Dairesinin 2019/1385 esas ve 2019/1635 karar sayılı ilamında” Buna göre, haklarında açılan davaların reddine karar verilen ve red sebepleri farklı olan davalılar … A.Ş. ve … Ltd. Şti. lehine maktu vekalet ücretinin ayrı ayrı davacıdan tahsili ile ayrı ayrı davalılara verilmesine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur.” şeklinde gerekçelere yer verildiği görülmüştür. Sonuç olarak davalılara karşı açılan davada aynı sebep nedeniyle ret kararı verildiği hususu nazara alınarak tek vekalet ücreti takdir edilmiştir. Vekalet ücreti ile harç hesaplaması Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/3473E.-2020/2039K. Sayılı kararı doğrultusunda dava tarihindeki (09/11/2020) Merkez Bankası USD/TR efektif satış oranı olan (8.2048) esas alınarak yapılmıştır….”gerekçesi ile, Davacının davasının “hukuki yarar yokluğu sebebiyle” dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince verilen ret kararının usul ve yasanın hatalı yorumlanmasından kaynaklandığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.107’de Helirsiz alacak davası düzenlenmiş bulunduğunu, madde metninde açıkça belirsiz alacak davasının çerçevesi çizilerek hangi durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği belirtildiğini, Huzurdaki davanın da yukarıda zikredilen madde gereği belirsiz alacak davası olarak açılması bir zorunluluk olduğunu, davacı her ne kadar İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin 2017/523 E. sayılı dosyasından verilen ilam doğrultusundaki işçilik alacaklarından dava dışı şirketin ortaklarının da sorumlu tutulmasırlı talep etse de ilamda belirtilen miktarın hangi kısmından ortakların sorumlu tutulacağını belirleyebilmesi mümkün olmadığını, Davacının ilama dayanan işçilik alacaklarının ilk muhatabi tabii olarak dava dışı … Ltd. Şti.’dir. Ancak şirkete karşı başlatılan ilamlı icra takibi sonunda dava dışı borçlu şirketin menkul ya da gayrimenkdl hiçbir mal varlığına rastlanılamadığını, şirketin malvarlığının fiili tasfiyesi pek tabii olarak ortakların şirketi yönetmesiyle ilgili bir husus olup, şirketin borçlarından dolayı da istisnai bir yöntem olan tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle ortakların kişisel malvarlıklarına gidilmesi söz konusu olduğu, ancak tüzel kişilik perdesi aralanırken şirket yönetiminde blan ortakların şirketin mal varlığındaki fiili tasfiye ve şirket malvarlığının zarara sokulmasından ne oranda sorumlu tutulacağının davacı tarafından tespit edilebilmesi mümkün olmadığını, Davalıların ortağı oldukları dava dışı borçlu şirketin hiçbir akti bulunmazken borçları bulunduğundan şirket malvarlığının zararda olduğunun sabit olduğunu, meydana getirilen zararın sorumluları şirket ortaklarıyken ortakların şirkete karşı ve kendi alarındaki sorumluluk oranları tespit edilemediğini, sorumluluk oranlarının belirlenmesi| talep edilecek alacak miktarının belirlenmesi anlamına geldiğinden davanın belirsiz alacak|davası olarak açılması zorunlu olduğu, ilk derece mahkemesi tarafından öncelikli olarak yapılması gereken iş davalıların dava dışı şirketin yönetimi sırasında şirketin borçlandırılması ve malvarlığının zarara sokulmasındaki sorumluluklarının belirlenmesi olduğu, yani davacının özelinden konuyu somutlaştırmak gerekirse, davacının dava dışı şirketten 63.148,13 US işçilik alacağı olduğu İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin 2017/523 E. sayılı ilamıyla sabittir. Bu belirli işçilik alacağına ortakların hangi iş ve eylemlerle sebebiyet verdiğinin |ve bu miktarın hangi kısmından sorumlu olacaklarının tespit edilmesi gerekirdi. 63.148,13 ÜSD işçilik alacağından davalıların “x” biriminden sorumlu olduğu tespit edildikten sonra davacının tespit edilen “x” birim alacağı hangi davalıdan talep edebileceğinin belirlenmesi gerekirdi. Yani toplam “x” birim alacağın “y” biriminin davalı …’den “z” biriminin! de diğer davalı …’den talep edilebileceğinin belirlenmesi gerekirdi. Huzurdaki| davayı belirsiz alacak davası olmaya mecbur bırakan husus işte belirtilen “x”, “y” ve “z” birim alacak miktarlarının davacı tarafından tespit edilemediğini, Yukarıda belirtildiği şekliyle dosyadan hiçbir ticari defter incelenmeksizin, bilirkişi raporu aldırılmaksızın verilmiş olan usulden ret kararı usul ve yasaya &ykırı olup, kaldırılması gerekmekte ve talep edilmekte olduğunu, Davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının talep edilmesi davayı belirsiz alacak davasından uzaklaştırmadığını, Davalı şirket ortaklarının müşterek ve müteselsil olarak sorumlu tutulması da talep miktarının belirlenebilir olduğu şeklinde yorumlanamayacağını, zaten davalıların müşterek ve müteselsil olarak sorumlu tutulması talebi de aynı şekilde hangi davalının alacağın hangi kısmından sorumlu tutulacağının belirlenemediğinden ve müvekkilin haklarına halel gelmesinin önüne geçilmesi maksadını taşımakta olduğunu, Davacının davalılara ait şirketlerdeki çalışma süresi boyunca|davalıların şirketlerdeki ortaklık pozisyonları değişmemiş ancak görev ve sorumluluklarında değişiklikler meydana geldiğini, yapılan görev ve sorumluluk değişiklikleri Ticaret Sici! Gazetesinde ilan edildiği şekliyle; … Ltd. Şti.’de davacının çalıştığı dönem boyunca her iki davalı da eşit şekilde yetkili ve sorumlu gözüktüğünü, Dava dışı … Ltd. Şti’de ise, -08,02.2011 tarihli 7747 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ilanına göre, davalı … şirketteki 100.000 TL’lik hissesinin 2.000 TL’sini diğer davalı …’e devrettiği ve şirketteki hisse oranları … pay …’in, … pay …’in olacak şekilde paylaşıldığını, -10.05.2012 tarihli 8065 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ilanına göre, şirket müdürlüğüne 10 yıl süreyle davalı … atanmış ve 10 yıl süre ile şirket kaşesi veya unvanı altında atacağı münferit imzası ile şirketi her hususta ve her durumda temsil ilzam etme yetkisi verildiğini, -25.04.2017 tarihli 9313 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ilanına göke, şirket müdürlüğüne 10 yıllığına davalı … ve diğer davalı … atanmış ve davalılar müşterek imzaları ile şirketi her hususta temsil ve ilzam etmek üzere yetkilendirildiklerini, -19.07.2017 tarihli 9370 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ilanına göre, davalı … sahip olduğu hisseleri diğer davalı …’e devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı ve müdürlük görevi sona erdiğini, -Davalılardan biri dava dışı …’ın diğer dava dışı … İnşaat’ın yetkilisi olarak sözleşmeler imzalamışlardır. Dava dilekçesindeki 3 numaralı delilden de anlaşılacağı üzere davalılar aynı şirketlerin ortakları olmalarına rağmen birbirleriyle de şirket yetkilisi sıfatıyla sözleşmeler imzaladıklarından hangi davalının ne oranda sorumlu olduğu tespit edilemediğini, Her ne kadar 2017 yılında yapılmış olan işlemler davacının hizmet akdi sona erdikten sonra yapılmış olsa da davacıya karşı işçilik alacaklarından birinci derekede sorumlu dava dışı şirket olduğundan ve şirkettin mali durumunu yapılmış olan işlemler etkilediğinden davacının hizmet akdinin sonlandırılmasından sonra yapılan işlemlerin de dava bakımından ve davalıların sorumluluklarının tespit edilmesi bakımından önem arz ettiğini, Davacı tarafından yukarıda belirtilmiş olan görev ve yetki değişikliklerinin şirketin mali durumunu nasıl etkilediğinin, şirket ortaklarının şirketin aleyhirle olacak şekilde nasıl zenginleştiğinin, hangi ortağın ne oranda sorumlu tutulacağının, ortaklar ve şirket arasında sorumluluğun nasıl belirleneceğinin tespit edilebilmesi mümkün olmadığını, bu tespitlerin yapılabilmesi için şirket defterlerinin incelenmesi, ortakların malvarlıklarının tespit edilmesi, şirket kaynaklarının nasıl, nerede, ne şekilde kullanıldığının tespit edilmesi gerekmekte olduğunu, bu sebeple ilama dayalı işçilik alacaklarının sadece ilama dayanması sebebiyle belirli olduğundan bahsedilmesi ve belirsiz alacak davası açılamayacağının ileri sürülerek usuli itirazda bulunulmasının mümkün olmadığını, ilamda belirlenen husus, davacının dava dışı … İnşaat Şirketi’nden kaç para işçilik alacağı talebinde bulunabileceğine ilişkin olduğu, ancak dava şirkete karşı değil şirketin ortaklarına karşı ikame edildiğini, Davacı, yukarıda belirtilen sebeplerle şirket ortaklarının kendi aralarındaki sorumluluklarını da belirleyememesinden dolayı haklı olarak her iki davalının da müşterek ve müteselsil olarak sorumlu tutulması talebinde bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı şirketin ortağı ve yetkilisi olan davalılara yönelik açılan sorumluluk davasıdır. Mahkemece, davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Belirsiz alacak davası açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.(Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 28/03/2016 tarih ve 2015/8730 Esas, 2016/3427 Karar sayılı kararıda da benzer mahiyettedir.) Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Somut olayda, davacının dava dışı şirketten 63.148,13 USD işçilik alacağı olduğu İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesinin 2017/523 E. 2019/783 K. ilamıyla sabittir. Davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktarı kesinleşen mahkeme kararı ile belirli olup buna bağlı oluşan alacağın her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen talep edilmesi ve davalıların sorumluluk oranlarının bilinmemesi alacağı belirsiz alacak davası haline dönüştürmez. Mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 Maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.