Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/353 E. 2022/330 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/353 Esas
KARAR NO: 2022/330 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/01/2022 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2022/11 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili … ve davalı … ile diğer yönetici olmayan ortaklardan … TC Nolu … ile … Tc nolu …’nın 04/01/2005 tarihinde … Sicil nolu … Ltd. Şti,, 11.03.2010 tarihinde … Sicil Nolu … Ltd.Şti., 14.11.2017 tarihinde … Sicil Nolu … Ltd. Şti.’yi kurduklarını, yıllara dayalı çalışma, gayret, uyum ve 17 yıla yakın süreçte müvekkili …’nün, teknik kişiliği, yöneticiliği, yabancı dil ve pazarlama gayreti ve başarısı ile Aktif Kurucu ve Yönetici sıfatı verilmiş olduğunu, tüm şirketlerde bu yetki ve özellik taktir edilerek öncelenmiş hem fiilen hemde hakkaniyete uygun olarak bu yetkilerinin uzatılarak devam ettirildiğini, son zamanlarda ise özellikle 07 Aralık 2021 tarihinden itibaren ise; Davalı Müdür-ortak … ile ile diğer ortaklar … ile …’nın kendi aralarında müvekkili … aleyhine gizli ve gayrı yasal/gayrı resmi toplantılar yaparak, çalışan personeli aleyhe yönlendirdiklerini, onun emir ve talimatlarına uyulmamasını, artık kendilerinin şirketi yöneteceklerini, yönetimin 3 ortağın elinde olduğunu söylemelerini duyulması üzerine, müvekkilince sözlü uyarıda bulunularak, kanunsuz ve suç teşkil eden davranışlarına son vermelerini istediğini, müvekkilinin yönetim değil, fiziki ve hukuki güvenliğininde tehdit boyutuna ulaşması üzerine yasal prosedürlerin işletildiğini, izah edilen sürecin hem muhataplar hemde ticari ve sosyal çevrece bilinen ve kabul edin bir husus olduğunu, bu güne değin buna dair talep ve sorunlar tahammül sınırı zorlanarak yönetilmeye çalışılmasına rağmen, müvekkiline “hep sen öndesin, herkes seni tanıyor, bizde müşterilerle “ görüşeceğiz, v..s.” şekilde davranışlarla fiilende uygulamaya geçirilmesine rağmen, iş çevresinde işi bilen, teknik ve alt yapı ile kordinasyon yeteneği olmayan kişiler olması nedeni ile gerekli ilgiyi bulunamaması üzerine, bu kerre şahsi olarak müvekkilinin eşine karşı insani ve ahlaki olmayacak şekilde husumet ve filli saldırı sergilenmeye başlandığını, işyerini yönetmek ve işlerliğini, ekonomik karlılığını sağlamak, işyerinde çalışma barışı, çalışanların Yöneticilerin talimat ve emirlerini yerine getirmek, görevleri ile ilgili talepleri yerine getirmesi ile yönetilmesi yerine, yönetici olmayan ortaklar ile gayrı yasal ve yalan beyanla genel kurul yapıldığını ve yönetimi kendilerinin aldığını, çalışanların ise bunun gerçek olmadığını bilmesine rağmen bu davalı yönetici, diğer 2 yetkisiz ortak ile hareket ederek 10 yıllardır yaptıkları işleri, aldıkları emir ve talimatlar ile bilgileri verdikleri işveren/yöneticiye karşı emre itattsizlik, ona yalan ve gerçek dışı bilgiler vermek, müşterilerek yalan söyleyerek ortağın ayrıldığını bildirmek, onun eşine saldırganlık göstermek, iş yerinde çalışan kadın çalışanlarla evli olmasına rağmen cinsel boyutta yaşamak, iş yerine gelen yöneticiyi onun emri ve talimatında çalışan işçilerin saldırmasına, işyerine girmesini engelleyerek, aşağılamak ve vakarına zarar vermekten ibaret, 29 /12 /2021 tarihinde … nolu şirket GSM numarası hatın iptal edilmiş/kapatılmış, kurumsal olan benim ve eşi/şirket çalışanı olan …’ye tahsisli … hat iptal edilmiş/kapatılmış, …@…com e-mail adresinin şifreleri değiştirilerek, iletişim hakkları gasp etmek şeklinde tezahür eden muhterislik ve kötü yönetim ile işyerindeki tüm işlerliği bozmaya neden olan tavrıları ile eylemlerin TTK 630 m. kapsamında olduğunin izahtan vareste olduğunu, bu nedenle hukuka aykırı işlemlerle meydana getirilen zararların telafi edilmesi de mümkün olmaması ve Sayın Mahkemece ihtiyati tedbir kararı tesis edilmez ise müvekkilinin haklarını elde etmesi/yetkilerini kullanması ile idare ve Yönetim Haklarının kullanması imkansız hale gelecektir. Şirketlerin müvekkile husumetli yetkili ve dayanışmada bulunduğu ortaklar ile müvekkilinin haklarına zarar verecek mahiyette ve hatta müvekkilinin haklarına ulaşmasını imkansız hale getirecek mahiyette işlemler tesis edilebilir. Bu nedenle tensiple birlikte mahkeme tarafından tesis edilecek karara değin; Talep konusu edilen davalı …’ün … Sicil nolu … Lmt.Şrk., … Sicil Nolu … Ltd.Şti. … Sicil Nolu … Dış. Tic.Llt.Şti’deki Yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin İhtiyati Tedbir yolu ile durdurulmasına/daraltılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, işbu davanın açılmasından önce 04.01.2022 tarihinde, davalı müvekkili … ile şirketlerin diğer ortakları … ve … tarafından Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı dosyadan, … hakkında, haklı sebeple şirketleri temsil/ ilzam yetkisi ve müdürlük görevinin sonlandırılması talebi ile dava açıldığını, taraflar aynı konuda birbirlerine dava açtığından, açtıkları dava önceki tarihli olduğundan işbu davanın Bakırköy 5 ATM 2022/8 E sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini istediği, davalı hakkında açılan, Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı davada diğer ortaklar … ve …’nın davacı konumunda olduğunu, davalardan ve dava konusu olaylarda hukuki sonuçlardan doğrudan etkilenecek olan ve şirketleri ve ticareti üretimi zarar görmemesi iyileştirilmesi için bedenen ve fikren çalışan kişiler olduklarından işbu davada da davalı … yanında asli müdahil olarak yer almak istediklerini, müdahillik taleplerinin kabulüne karar verilmesini, davacı …’nün bundan 10 yıl kadar önce Mısırlı bir hanım ile evlendiğini, bu süreçte 3 tane çocukları olduğunu, davacının son bir kaç yıldır eşini ve çocuklarını sürekli şirkete, yönetim ve fabrika üretim alanına getirdiğini, bu durumdan diğer ortakların ve çalışanların rahatsız olduğunu, son iki yıl önce davacının eşinin, çalışanlar arasında konuşmalara müdahil olmaya, onlara işverenmiş gibi talimatlar vermeye başladığını, bu şekilde yemekhanede çalışan 2 bayan eleman ile şirkette, bir çok bölümde görevlendirilen ve şirketlerin kurulduğundan itibaren babası üretimde usta başı, abisi muhasebe müdürü olan çalışanı işten çıkarmak için davacının eşi tarafından muraza çıkartıldığını, diğer ortakların ve çalışanlardan bu çalışanı savunanlar ise davacı tarafından sinkaflı küfürler edildiğini, şirketlerin olumsuz etkilenmesi ve gerginlik olmasın diye diğer ortakların bir çok küfür hakaretten habersiz bir şekilde bu çalışanların işten çıkarılmasına müdahale etmediklerini, davacının şirketlerin üretimini ve ticari faaliyetlerini baltalayıcı davranışları sonucu, asıl şirketlere ve ortaklara zarar verenin kendisi olduğunu, bu nedenlerle öncelikle mahkemece İhtiyati tedbir kararı ile görevlendirilen kayyımların işten derhal el çektirilmelerine karar verilmesini, 14.01.2022 tarihli Toplantı Tutanağının yok sayılmasını, savunmaları karşısında, davanın 5. ATM 2022/8 E sayılı dosya ile birleştirme talebi olduğundan bu konuda ilgili Mahkemece karar verilmek üzere ve şirketlerin müdürü olması ve diğer ortakların da isteği soncu başkaca kayyım atanmasına gerek olmadığına karar verilmesini, davanın daha önce taraflarınca açılan Bakırköy 5. ATM 2022/8 E sayılı dava ile birleştirilmesine karar verilmesini, diğer ortaklar vekaletleri mübrez olan … ve …’nın müdahale taleplerinin kabülünü, yargılama sonunda, davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini, davacının haksızlığı nedeni ile uygun bir manevi tazminata mahküm edilmesini, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacıya hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/01/2022 tarih ve 2022/11 Esas sayılı ara kararında; “…Tarafların hak ve sorumluluk dengesinin korunması gerekir. Yönetim yetkisinin kötüye kullanıldığı kesin olarak kanıtlanamamakla birlikte, buna ilişkin bazı belge ve deliller sunulmuştur. Ortaklar arasındaki karşılıklı güvenin zedelendiği anlaşılmaktadır. Şirketin yönetimi müştereken temsil suretiyle yapılmaktadır. Bu sebeple şirketin yönetimi ile ilgili olarak geçici hukuki korunma sağlanması için müşterek yetkili şartların bulunduğu kanaati oluşmuştur. Geçici hukuki koruma önlemi alınırken tarafların ve şirketin menfaatlerinin korunması gerekir. Halihazırdaki temsil yetkisine sahip şirket yöneticisinin temsil yetkisinin tedbiren tamamen kaldırılması halinde, şirket yönetimindeki süreklilik aksayacak, şirketin menfaatlerinin tam anlamıyla sağlanması güçleşecektir. Halihazırdaki yöneticinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kısıtlanması yönündeki tedbir talebi kabul edilerek, temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımınnı onayına bağlanmak suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlanabileceği kanaatine varılmıştır. Kayyımlar mahkememizce bilirkişi listesinden seçilmiştir. Atanan kayyımlar denetim ve onay kayyımı olup şirketin mevcut yönetimi el çektirilmediğinden ve dosya kapsamı da dikkate alınarak, HMK’nın 392. maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına gerek görülmemiştir. …”gerekçesi ile, 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile; HMK 389.vd maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile tarafların ortağı olduğu, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … Sicil nolu … Mah … San. … Blok Sk … Sit. No:… D: … Başakşehir/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Ltd. Şti, … Sicil Nolu İkitelli Org. San. … Sit. … Blok No: … Küçükçekmece/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Ltd.Şti., tarihinde … Sicil Nolu … Mah. … Sok No:… Silivri/İstanbul adresinde faaliyet gösteren … Ltd. Şti.’ne denetim ve onay kayyımı atanmasına, Davacı ve davalının üç şirkette yönetici oldukları anlaşılmakla, işlerin ağırlığı ve yoğunluğu nazara alınarak bilirkişi listesinden kayyım olarak … ve …’in re’sen tayinine, 2- … Ltd. Şti, … Ltd.Şti. ve … Ltd. Şti.’nin müdürünün şirketle ilgili her türlü karar ve tasarruf işlemlerinin (şirket malvarlığı üzerinde tasarruf etme, şirkete ait banka hesaplarından para çekme, kambiyo evrakı düzenleme ve şirket adına harcama yapma dahil her türlü işleminin) geçerliliğinin mahkememizce atanan KAYYIMLARIN ONAYINA BAĞLANMASINA, 3-Davacı tarafın diğer taleplerinin reddine, 4-Kayyımların denetim ve onay görevini yaparken, ortakların hak ve menfaatini ve şirketin menfaatlerini gözetmesine,5-Davacı tarafından Mahkememiz veznesine, görevin başlangıcında ve her ay peşin yatırılmak suretiyle kayyımlara aylık 4.000,00’er TL ücret takdirine, 6-Kayyım ücreti davacı tarafından yatırıldığında, kayyımlara görevinin derhal tebliği ile kayyımların görevine başlamasına, 7-Kayyım atama kararının İTSM’ye bildirilmesine, 8-Tedbirin mahiyeti ve gerekçede açıklanan nedenlerle HMK 392.maddesi uyarınca, takdiren teminat alınmasına yer olmadığına, 9-Kayyımlar tarafından, şirket faaliyetleri hakkında üç ayda bir Mahkemeye rapor halinde bilgi verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ 01/02/2022 TARİH VE 2022/11 ESAS – 2022/115 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davanın HMK 166. maddesi gereğince vaki bağlantı nedeniyle Bakırköy 5. ATM’nin 2022/8 E. sayılı dava dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasın bu şekilde kapatılmasına, yargılamanın birleştirilen dava dosyası üzerinden yürütülmesine, HMK 168. maddesi gereğince asıl hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili 06/01/2022 tarihli ara karara yönelik istinaf dilekçesi ile, Dava dilekçesi ile ileri sürülen sebepler (davaya cevap hakları saklı kalmak üzere ) hiç bir şekilde davacı için haklı sebep teşkil edecek hususlar olmadığını, Müvekkili davalı ile davacı her üç şirkette de aynı müdürlük ve şirketleri temsil ve imza yetkilisi-kurucu ortak olduklarını, şirket kurucu ortakları dava dışı … ve … ile 2005 yılından bu yana şirketleri kurduklarını ve her daim şirkette bedenen ve beynen çalışan ortak olduklarını, yakın zamana kadar şirketlerin ticari faaliyetleri her bir ortağın ayrı ayrı bilgi becerisi ile günden güne daha iyi hale geldiğini, davacının diğer ortaklardan bir farkı ya da üstünlüğü olmayıp paylarının eşit olduğunu, Davacının dilekçesinde kendisi için ortakların söylediğini iddia ettiği (-hep sen öndesin- herkes seni tanıyor- bizde müşteriler ile görüşeceğiz-) sözlerini …nün kendisi …’a söylediğini, çünkü bu çalışan yabancı dil bilen ve pazarlama ve satış müdürü olduğu için tüm müşteri ve alış-verişlerde 11 yıldır deneyimli çalışkan birisi olduğunu, davacı … diğer ortaklar ile son bir yıldır iletişimi kestiğini, onları yok sayan davranışlara girdiğini, şirketi ve fabrikayı kendi aile malı gibi görmeye başlayan davacı … şirketlere ve fabrikaya eşi ve çocukları ile gelerek, aile baskısı oluşturduğunu, diğer ortaklar davacının eşinin şirkete ve fabrikaya gelmesini, işlere karışmasını istemediklerini bildiği halde, onu her gün odasına getirdiklerini, çalışanlara ve çalışanlar nezdine ortaklarına sinkaflı küfürler ettiğini, çocukları işyerine gelip (5-8 yaşlarında) ağır sanayi üretimi yapılan fabrika içine sokup, çalışanlara baskı yapmakta, onlara emirler verdirmekte olduğunu, küfürlü konuşarak, onları işten kovdurmakla tehdit ettiğini, Çalışanlar diğer ortakların makinelerin imalatında iyileştirici çalışmalarını baltalamakta, çalışanlara -onların değil benim dediğimi yapacaksınız- diye baskı uygulamakta olduğunu, çalışanlara ve müşterilere attığı mail ve watsap mesajları ile diğer müdür ve ortakları beceriksiz, gereksiz gibi gösteren yazılar yazmakta olduğunu, Kendisinin amacı önce müdür …’ü küfür ve hakaret ile bezdirip şirketten uzaklaştırmak, diğer ikisi de nasılsa müdür olmadığından kolayca uzaklaştırmayı planladığını, bu nedenle kendisi … çalışan yerine kendi Mısır Uyruklu eşini koymak istediğini, Davacının eşi … ise hiç bir yetkisi olmamasına rağmen, davacının dilekçesi ekinde sunulan yazışmalar ile anlaşılacağı üzere çalışan … ve diğer çalışanlara emir vermeye başladığını, ekte sunulan … yazısı içindeki watsap mesajlarında görüleceği üzere, …nın eşi kendisini şirketin 5. Ortağı olduğunu söylemekte olduğu, 6-8 yaşındaki çocuklarını fabrikanın her yerine salarak, çalışanlara emirler verdirmekte, çalışanlar kendilerini uyaracak olsa, onları anneme-babama söylerim ben patron çocuğuyum seni işten attırırım diye tüm çalışanları bezdirdiğini, en son bir yıl önce yine davacının eşinin yönlendirme ve isteği ile bir kaç çalışan işten çıkarıldığını, ortakların önce 15-20 yılın hatırına şirketlerin üretimi ve ticari faaliyeti zarar görmesin diye ses çıkaramadıkların, bunun üzerine davacı ve eşi müdahale dozlarını artırdığını, Davacı dava dilekçesinde; çalışanın (yöneticilerin talimatlarına itaatsizlik vs) terimleri … hakkında yazdığını, işbu dava konusu ile …’e müdürlük ve şirketi temsil ve ilzam yetkisinin sonlandırma talebine ilişkin hiç bir haklı sebep ileri süremediğini, kendisi müdür olarak kendisinden ortakların istemesi halinde bilgi vermek yükümlüsü olduğunu, bu tanımları dahi davacının müdürlük yeteneğini kaybettiğini, kendisine verilen görev ve sorumluluğu, kendisine verilen hak ve üstünlük yetkisi olarak görmeye, giderek şirketleri kendi ailesinin şirketleri gibi gördüğünü ispatlamakta olduğunu, bu da şirketler hukuk açısından aslında davacının müdürlük yeteneğini kaybettiğini açıkça göstermekte olup, asıl kendisinin ( 5 ATM 2022/8 E sayılı dosyada) müdürlük görevinin sonlandırması için haklı sebep olduğunu, Şirketleri ele geçirmek isteyen davacının kendisi olduğunu, tüm ileri sürdüğü hususlar gerçek dışı olup, dava dilekçesi ile ekleri ile de hiç bir şekilde uyumlu olmadığını, yani davacı iddialarını açıklamaktan ve ıspata yakın olmaktan uzak olduğunu, hatta dava dilekçesi iyice okunduğunda hiç bir hukuksal iddiası olmadığını, bu nedenle işbu dava dilekçesi ve ekleri ile kayyım atanması talebinin ve kararının uyumluluğu olmadığını, talebin reddi gerekirken kabulünde usul yasaya uygunluk olmadığını, Nitekim davacı işbu ihtiyati tedbir kararının daha kayyımlara tebliğ edilmeden (tebliğ evrakı tebligatın 14.01.2022 de saat 13.36 da kayyum tarafından açıldığı, ancak kayyımlar davacı, eşi ve davacı vekili ile birlikte usul yasaya açıkça aykırı şekilde , 14.01.2022 günü saat 11.00 de tarafların müdürü olduğu şirketlerin ve fabrikanın binasına gelerek (yanlarında hazır getirdikleri toplantı tutanağını) haksız ve hukuksuz olarak imzalattıklarını) dava … eşi olmadan hiç bir yere gidemediğini, müdürlük yeteneğini kaybettiğini, Davacı kayyım kararını aldıktan sonra bu kararı yurt dışı ve yurt içi müşterilere watsap yolu ile bildirerek, (ortakları ile aralarında uyuşmazlık olduğunu, devlet tarafından şirkete ticrai bekçi konulduğunu, her türlü imzaya onlar bakacaklarını, ne zaman düzeleceğini bilmediğini), mesajı gelecek için attığını yazdığını, bu mesajı alan Polonyalı müşteri temsilicisi … ile … arasındaki ilgili yazışma örneği ekte sunulduğunu, Şimdi davacı …’nün, Mahkemeye müracaatla ben müdürlük yeteneğini kaybettiğini, şirketlere müdür atayın talebinde bulunup, sonra da gidip bunu şirketlerin ticari müşterilerine (şirketler ile iş yapmayın) diye servis ettiğini, bu durumda davacının davasında ve ihtiyati tedbir talebinde haksız ve kötü niyetli olduğunu, Bu nedenlerle davacının davasında kayyım talebi (ve tüm davası) haksız ve mesnetsiz olduğunu, şirketin mevcut müdürü ve diğer iki ortak her daim şirketlerin ticari üretim ve faaliyetinde etkili olduklarını, davacı müdür … ve eşinin haksız fiili müdahaleleri olmadığı sürece kendisinin ortaklık hakkı dahi korunmakta olduğunu, bu sebeple işbu ihtiyati tedbir kararının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde diğer ortakları önemsiz, yetkisiz haksız göstermeye çalışan ifadeler zaten şirketler hukukuna açıkça aykırı olduğunu, …’e karşı nasıl bir haklı sebebi olduğu izah edilmediğini, …’ün şirketleri temsil ve müdürlük yetkisini şirketler ve ticari üretimine nasıl bir olumsuzluğu olduğunu izah dahi edemediğini, çünkü böyle bir şey olmadığını, bilakis davacı eşi ve çocukları şirketlere, çalışanlara, şirketlerin ticari faaliyetlerine ve ortaklarına zarar vermekte olduğunu, ortaklarına ve çalışanlara, (-benim eşim bana yardım ediyor-benim fabrikama o da çocuklarımda gelecek-ben burada üst düzey şirket yetkilisiyim.) diye diretmesi üzerine şirketlerde ve ortaklar ve çalışanlar arasında huzursuzluklar başladığını, eşi olmadan şirketlerde bulunamayan ve görevini yapamayan müdür şirketler için azami ölçüde tehlikeli olduğunu, bu hususların da dava seyrinde ispatlanacağını, Bu nedenlerle ve dilekçede belirtilen nedenlerle, müvekkili … ve diğer iki ortak olan … ve … tarafından işbu davadan bir gün önce 04.01.2022 tarihinde Bakırköy 5 ATM 2022/8 E kayden, davalının (işbu davada davacı …nın) müdürlük ve şirketleri temsil ve ilzam yetkilerinin kaldırılması talebi ile dava açıldığını, işbu 4 ATM davasında davanın önceki dava ile birleştirilmesi talep edileceğini, İhtiyati tedbir kararı her yönüyle usul yasa ve işin gerçeğine aykırı olduğunu, şirketlerin ticari üretim ve faaliyetlerine zarar vermeye yönelik olduğunu, her üç şirkette diğer 3 ortak ( GT Form 3 ortaklı olup, diğer iki ortak) biri müdür olması hasebiyle kayyım atanmasını gerektirecek bir durum olmadığını, İhtiyati tedbir kararı gerekçesi ve karar kısmı mübayenet içermekte olduğunu, kararın son sayfa ilk paragraf gerekçe kısmında; (Halihazırdaki yöneticinin temsil ve ilzam yetkisi muhafaza edilmek suretiyle temsil ilzam yetkisinin kısıtlanması yönündeki tedbir talebi kabul edilerek, temsil ve ilzam yetkisinin kullanılmasının mahkememizce atanacak bir denetim ve onay kayyımının onayına bağlanmak suretiyle gerekli hukuki korumanın sağlanabileceği kanaatine varılmış olması,) gerekçesinin kabul edilemez olduğunu, Kararın hüküm kısmında ise – davacı ve davalının her üç şirkette yönetici oldukları anlaşılmakla işlerin ağırlığı ve yoğunluğu nazara alınarak bilirkişi listesinden kayyım olarak … ve …’in resen tayinine şeklinde verilen karar ve devamında sadece davalı müdür için kayyım atanmış gibi bir hüküm tesisi usul yasaya ve işin gerçeğine aykırı olduğunu, Zira davacı … şirkete eşi olmadan gelmediğini, şirketler dışında şirketler zararına ne gibi temsil ve ilzam faaliyetleri olduğuna ilişkin hiç bir bilgi edinilemediğini, bu nedenle mahkemenin usul yasaya aykırı bu kararı ile şirketlerin ticari ve üretimi zarar görmekte olduğunu, mahkeme eğer şirketleri korumak istiyor ise öncelikle davacı …’nün temsil yetkisinden koruması gerektiğini, Atanan kayyımlar kendilerine tebligat yapılmadan davacı eşi ve avukatı ile şirketlerin olduğu yere gelip, yanlarındaki hazır tutanağı imzalattıklarını, davacının davasında şirketlerin çıkarlarını, ticari üretimini ve itibarını değil, kendinin ve dolayısı ile eşinin hakimiyetini koruma gayreti içinde olduğu, bu hususu kayyımlar üzerinde de hakimiyet kurmak olarak algılanan bu davranışı ile iyice belli ettiğini, davacının kendi yarattığı fiili durumlar nedeniyle haklı sebebi olmadığını, bilakis kendisi dışındaki tüm ortaklar kendisinin müdürlüğünün ve temsil yetkisinin kaldırılmasını istemekte olduğunu, dosyaya sunduğu Cd videolardaki görüntülerin kendisinin işyerine alınmadığı ile bir ilgisi olmadığını, çünkü görüntülerde zaten kimse ile muhatap olmadığı, aracından inmediği, girme teşebbüsünde bulunmadığının açık olduğunu, kaldı ki izinsiz alınan kaydın aleyhe delil olarak kullanılmasına muvafakat etmedikleri gibi şikayet hakkının da saklı olduğunu, Bu toplantıya dahi hiç bir şekilde şirketlerle bağlantısı olmayan eşini de ısrarla getirmesi davacı ortağın kendi başına müdürlük yapamayacağını, hala şahsi ihtirasları ile şirketleri gereksiz yasal kısıtlamalara sokmaya çalışmakta olduğunu, amacı şirketlerin ticari faaliyeti ve karlılığı değil, kendi iradesini empoze etmek olduğunu, şirketlerdeki müdürlük görevini eşi olmadan yapamayacağını göstermesi ile müdürlük görev yeteneğini tamamen kaybettiği açıkça anlaşılmakta olduğunu, bu nedenle davacının şirketlere yetersiz olduğunu kendi müdür olduğu şirketlere kayyım atama talep etmesi ile açık olduğunu, Davacının tüm davranışları ve talepleri şirketlerdeki diğer müdür ve tüm ortaklarca katlanılamaz hal aldığından, hakkında açılan şirketleri temsil ve ilzam ile müdürlük yetkilerinin kaldırılmasından başka, usulünce haklı nedenle ortaklıktan çıkarılması için prosedür başlatılacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, bu suretle davacının tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini, tazminat hakları saklı kalmak üzere yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341. maddesine göre, “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” Söz konusu maddenin gerekçesinde de değinildiği üzere, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin geçici hukukî koruma taleplerinin kabulü hâlinde itiraz imkânı bulunduğundan, önce bu yola (itiraz) başvurulması gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür. Nitekim HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde de ihtiyati tedbir konusu düzenlenmiş olup, aynı Kanun’ un 394/1. maddesinde “karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir” denilmek suretiyle, bu durumda öncelikle kararı veren mahkemeye itiraz yolu öngörülmüştür. HMK’nın 394/4. maddesinde, ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz başlığı altında “İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.”, 394/5.maddesinde de, “İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.” düzenlemesi mevcuttur. Somut olayda; mahkemece verilen 06/01/2022 tarih ve 2022/11 Esas sayılı ara karar itiraz kanun yolu açık olarak verilmiş olup yukarıda açıklandığı üzere karara karşı, kararı veren mahkemeye itiraz yolu açık olup, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir isteminin kabulüne ilişkin kararı, istinaf yoluna başvurulabilir nitelikte bir karar değildir. Mahkemece, istinaf dilekçesi itiraz olarak kabul edilip itiraz hakkında bir karar verilmeli, bu karar taraflara tebliğ edildikten sonra kanun yoluna başvurulması halinde istinaf incelemesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklandığı üzere ihtiyati tedbirin kabulüne ilişkin ara karar itiraza tabi olup öncelikle mahkemenin itirazı değerlendirmesi ve itiraz hakkında bir karar vermesi gerekmektedir. Somut olaya bakıldığında; mahkemece verilen 06/01/2022 tarihli ara karara karşı, HMK’nın 394/1. maddesi gereğince kararı veren mahkemeye itiraz yolu açık olup, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir isteminin kabulüne ilişkin kararı hakkında yasa gereğince itiraz üzerine verilmiş ve istinaf yoluna başvurulabilir nitelikte bir mahkeme kararı yoktur. İstinafa konu ara karar tarihinden sonra mahkemece dosya üzerinden 01/02/2022 tarihinde dosyanın HMK 166. maddesi gereğince Bakırköy 5. ATM’nin 2022/8 E. sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf istemi üzerine dosya istinaf incelemesi için dairemize gönderilmiş ise de, 6100 sayılı HMK’nın 341/1 ve 394/5 maddeleri gereğince ihtiyati tedbir kararına karşı itiraz yolu tüketilmeden istinaf yoluna başvurulamayacağından, davalının istinaf başvurusunun itiraz olarak kabulü ile bu konuda birleştirilen Bakırköy 5. ATM’nin 2022/8 E. sayılı dava dosyası üzerinden bir karar verildikten sonra istinaf isteminde bulunulur ise dairemize gönderilmek üzere bu aşamada dosyanın geri çevrilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 341/1, 394/5. maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenden alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.