Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/344 E. 2022/1624 K. 10.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/344
KARAR NO: 2022/1624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 16/12/2021
NUMARASI: 2021/621 Esas – 2021/1045 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan)
KARAR TARİHİ: 10/11/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalının %50 oranında hisse ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’ni kurduklarını, şirket müdürü ve tasfiye memuru olan davalının, şirketin fiilen sona ermesine yol açacak tasarruflarda bulunduğunu, şirketin tasfiye memuru olan davalının ortaklığın hesabından bir kısım usulsüz ve şüpheli para aktarımları yaptığını, ortaklığın müşteri çevresini kendi şirketlerine aktardığını, ortaklığın araçlarını kendi şirketine devrettiğini, ortaklığın işçilerini kendi şirketlerinde istihdam ettiğini, gizli şekilde aynı amaç ve faaliyet alanında şirket kurduğunu ve ticari faaliyet yaptığını, ortaklığın ticaret ünvanı ve adresini tek ortaklı şirketlerinin ticaret unvanı ve adresi olarak kullandığını, ortaklığın kar payı dağıtımında usulsüzlük yaparak haksız kar payı aldığını, ortaklık adına alınan banka kredilerini kendi şirketlerine aktardığını ve şahsi malvarlığı edindiğini, tasfiyede ortaklığın değerlendirilmemiş malvarlığı unsurlarını dikkate almamak suretiyle bağlılık yükümlülüğüne, sadakat yükümlülüğüne, rekabet yasağına, dürüstlük ilkesine, ortaklığın amaç ve menfaatine aykırı ve kendisine kişisel menfaat sağlayan işlem ve tasarruflarda bulunduğunu, organize bir şekilde ve süreçte içi boşaltılan … Ltd. Şti.’nin doğrudan, ortak olan müvekkilinin dolaylı zararına sebebiyet verdiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan tahsili ile dava dışı şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili ile davacının %50 oranında paya sahip oldukları dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin ortakların aldığı kararla tasfiye edildiğini, bu nedenle sorumluluk davasından söz edilemeyeceğini, dava konusu zararlandırıcı eylemlerin tarihi itibariyle davacı taraf taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, TTK’nın 560. maddesinde iki ve beş yıllık zamanaşımı süresinin düzenlendiğini, davacının iddia ettiği eylemlerin 2016 yılına ilişkin olduğunu ve dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, haksız rekabet iddiası yönünden de TTK’nın 396. maddesinde düzenlenen üç ay ve bir yıllık sürelerin dava tarihi itibariyle dolduğunu, davanın davacı tarafından değil dava dışı şirket tarafından açılması gerektiğini, ancak şirketin tasfiye olduğunu ve sicilden terkin edildiğini, bu nedenle şirketin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına dair karar alındıktan sonra davanın tasfiye memuru tarafından açılması gerektiğini, davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, dava dilekçesinde yalnızca 70.000 TL’nin müvekkiline aktarıldığının, diğerlerinin ise müvekkilinin tek ortak olduğu şirketlere aktarıldığının iddia edildiğini, bu nedenle 70.000 TL’lik dışındaki talepler yönünden müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının sağlık sorunlarının 2006 yılında başladığını, şirketin ise 2008 yılında kurulduğunu, dolayısı ile ikisi arasında bir bağlantı olmadığını, davacının şirketin defterlerini incelemekten men edildiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, şirketin tarafların ortak kararı ile tasfiye edildiğini, 21.12.2020 tarihinde de sicilden terkin edildiğini, şirketin tasfiye sürecinde borçlarının … A.Ş. tarafından ödendiğini, para transferlerinin de bu sebeple yapıldığını, davacının tasfiye dışında bırakıldığını iddia ettiği İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına konu iki adet çekin de şirket tarafından … A.Ş.’ye ciro edildiğini, icra takibinin şirket tarafından başlatılmasının sebebinin ise davacının bu şekilde istemesinden kaynaklandığını, tasfiye sürecinden sonra şirketin faaliyette bulunduğu yerin devredildiğini ve devir bedelinin de davacıya verildiğini, davacının müvekkilinin payını ödemediğini, davacının tüm iddialarının haksız olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/12/2021 tarih ve 2021/621 Esas – 2021/1045 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olayda; davacı tarafça iddia olunan dava konusu zararlandırıcı eylemlerin davacının şirket müdürü olarak seçildiği 11/06/2018 tarihi öncesine ilişkin olduğu, bu durumda davacının, iddia olunan dava konusu zararlandırıcı eylemleri öğrenme tarihinin müdür olarak seçildiği tarih olan 11/06/2018 tarihi olarak kabulünün gerektiği; eldeki davanın, zararlandırıcı eylemlerin öğrenilme tarihinden itibaren 2 yıllık yasal zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı ve davalı tarafça da yasal sürede zamanaşımı def’inde bulunulduğu anlaşıldığından TTK 560.md gereğince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İlk derece mahkemesince hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olduğunu, davalı tarafın savunma sebeplerine karşı beyanlarını içerir 16/11/2021 tarihli dilekçenin mahkemeye sunulduğunu, dilekçede TTK’nın 560. maddenin uygulamasına ilişkin doktrin ve içtihatlara yer verildiğini, delillerin bildirildiğini, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli olan, doktrin, yüksek mahkemelerin içtihatlarda belirtilen süregelen uygulamaları ve teamüllerine yer verilen dilekçelerindeki açıklamalara, sunulan YHGK kararına ve atıf yapılan içtihatlara değinilmeden, mal varlığı unsurlarından olan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelenmeden karar verildiğini, gerekçede de kendileri tarafından yapılan açıklamalara yer verilmediğini, dava dilekçesinde ortaklığın ve müvekkilinin zararına sebebiyet veren fiil ve işlemlerinin, dava hazırlığı aşamasında öğrenilerek sekiz madde halinde dilekçeye aktarılan işlemlerle sınırlı olmadığı anlatıldıktan sonra, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının sebebinin, şirketin ortağı, müdürü ve tasfiye memuru olan davalının tüm işlemlerinin ve ortaklığın doğrudan ve davacının dolaylı olan zararı miktarının bu aşamada tam olarak tespit edilememiş olması şeklinde açıklandığını, buna bağlı olarak, yargılamada davalının ortaklığın zararına sebebiyet veren tüm işlem ve tasarruflarının tespiti, bunun için de tasfiye süreci ve öncesindeki işlem ve tasarruflarının herhangi bir süre sınırı gözetilmeden incelenmesi talebinde bulunulduğunu, bu talebin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanması gerektiği halde, hiçbir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin hukuki dinlenilme hakkını ihlal ettiğini, mahkemenin davanın zamanaşımı sebebiyle reddine dair hükmünün gerekçesini, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünden gönderilen sicil özetine göre davacının 11/06/2018 tarihinden itibaren ortaklığın müdürü olduğu, dava dilekçesinde ortaklığın zararına sebebiyet verdiği belirtilen işlemlerin tarihlerinin davacının ortaklığın müdürlüğüne seçildiği 11/06/2018 tarihinden önceki tarihli işlemler olduğu ve davacının müdür olarak atandığı tarih itibariyle bu işlemleri bildiğinin kabulü gerektiği ve 11/06/2018 tarihinden itibaren TTK’nın 560. maddesinde düzenlenen kısa zamanaşımı süresi olan 2 yıllık sürenin dava tarihi itibariyle dolduğu olarak açıkladığını, davalının zarara uğrattığı iddia olunan … Ltd. Şti.’nin, davacı ve davalının %50 oranda hisseye sahip oldukları, 2008 senesinde kurdukları iki ortaklı bir limited şirket olduğunu, Ortaklar Kurulunun 27/11/2019 tarihli 1 sayılı kararı ile tasfiyeye girmiş olan ortaklığın tasfiye işlemlerini yürütmek üzere davalının tasfiye memuru olarak atandığını, tasfiye kararı 05/12/2019 tarihinde tescil olunan Tasfiye Halinde … Ltd. Şti.’nin tasfiyesi tamamlanarak 21/12/2020 tarihinde terkin ilanının yapıldığını, şirketin kaydının terkin olduğunu, sorumluluk davasında yasanın amir hükmü gereği tazminatın pay sahibi müvekkiline değil ortaklığa ödenmesi gerekeceğinden ve tasfiye işlemleri yapılırken değerlendirilmemiş malvarlığı unsurlarının dikkate alınmaması sebebiyle TTK’nın 547. maddesi hükmüne göre şirketin ihyası (ek tasfiye) için açılmış olan davanın İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/615 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, davalının fiillerinin ceza kanunu gereğince suç teşkil ettiğinin soruşturulması için hakkında suç duyurunda bulunulduğunu, başlamış olan ceza soruşturmasının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/15133 sayılı dosyasında derdest olduğunu, TTK hükümlerine göre limited şirketlerde de müdürlerin atanmaları ve görevden alınmalarının ortaklar kurulunun yetkilerinden olduğunu ve şirketin yönetimi ve temsilinin, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara verilmesinin mümkün olduğunu, şirketin müdürlerinin atanması ve görevden alınması ve temsil yetkisinin sınırlanmasının da ortaklar kurulunun yetkileri içinde olduğunu, ortaklar kurulunun şirketin yönetimi ve temsili için atadığı müdür/müdürlerin atanmasına dair kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilân edilmek üzere ticaret siciline vermek zorunda olduğunu, limited şirketlerde müdürlerin görev süresi ortaklar kurulu kararında bir süre belirtilerek saptanmışsa verilen görevin süresiz olduğunun kabul edilmekte olduğunu, Mahkemenin, tensip ara kararı gereğince yazılan müzekkere üzerine İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünden gönderilen ticaret sicili özetini değerlendirirken, sicil özetinin dayanağı olan ekteki ilanları incelemediğini, gönderilen sicil özetinin ekindeki ticaret sicili gazetesi ilan tutanakları ile örtüşüp örtüşmediğinin teyidini yapmadığını, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünden 29/9/2021 tarihli yazıları ile gönderilen sicil özeti içeriği ve ekindeki ilan tutanakları incelendiğinde, ortaklar kurulunun iki kararının ilanının yapıldığı 333 ve 334. sayfalarından 334. sayfanın gönderilmediğinin görülmekte olduğunu, dava dilekçeleri ekinde EK-4/2 numarası ile 54 ve 55. sayfa olarak numaralandırıp sundukları 334. sayfa numaralı ilan incelendiğinde, müvekkilinin ortaklar kurulunun kararı ile müdür atanmasına dair kararının ilan edildiği metin içinde müdürlük görevinin sona erdiğinin de ilan edildiğinin görülmekte olduğunu, Mahkemenin müvekkilinin ortaklar kurulu kararı ile müdür atandığına dair ilanın yapıldığı aynı ilan metni içinde müdürlük görevinin sona erdiğinin de ilanının yapılmış olduğunu dikkate almadığını, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline gönderilmek zorunda olan ortaklar kurulu kararlarını ve ticaret sicili dosyasını getirtip incelemeden eksik inceleme ile karar verdiğini, gerekçede davacının 11/6/2018 tarihli genel kurul kararıyla şirket müdürü olarak atandığı ve bu tarih itibariyle göreve başladığı hususunun anlaşıldığının belirtildiğini, ancak davalının tasfiye memuru olarak atandığı 27/11/20219 tarihine kadar 11/6/2018 – 27/12/2019 döneminde şirketin müdürü olduğu hususunun dikkate alınmadığını, davacı ve davalının 03/04/2008 – 07/02/2013 tarihleri aralığında şirketin yönetimi ve temsilinde münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürleri olduğunu, davalının 07/02/2013 – 11/6/2018 tarihi aralığında şirketin tek müdürü olduğunu, davalının 11/06/2018 – 27/11/2019 tarihleri aralığında da şirketin müdürü, 27/11/2019-21/12/2020 tarihleri aralığında da tasfiye halindeki ortaklığın tasfiye memuru olduğunu, müvekkilinin anlatımına göre 11/06/2018 tarihli ortaklar kurulu kararı ile ikinci müdür olarak atanmasının sebebinin, diğer ortak ve müdür olan davalının şirketin tasfiye aşamasında müvekkilinin yasal olarak müdür olmasının zorunlu olduğu anlatımı olduğunu, davalı ile birlikte %50 hisse ile ortağı olduğu şirketten sağlık sorunları nedeniyle dönem dönem uzak kalan müvekkilinin, süreç içerisinde ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma ve inceleme haklarından mahrum bırakıldığını, şirketten uzak tutulduğunu, geçmişte davalının işlem ve tasarrufları sebebiyle ortaklığın geçirdiği vergi incelemesi soruşturmaları, haricen davalının tek ortaklı şirketleri hakkında da halihazırda soruşturmalar olduğuna dair duyumuna göre ortaklığın devamında fayda görmeyen müvekkilinin, ortaklığın tasfiyesi için gerektiği anlatımı üzerine 11/06/2018 tarihli ortaklar kurulu kararını imzalamış olduğunu, ortaklar kurulunun 11/06/2018 tarihli kararıyla ikinci müdür olarak atanan müvekkilinin, müdür yetkisi ile şirketi temsilen yaptığı tek bir işlemi dahi olmadığını, şirketin hiçbir işlemini kendi bağımsız bir kararıyla gerçekleştirmediğini, TTK’nın 560. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin zarar görenin hem zararı hem de sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, zamanaşımı süresinin başlangıcı için yalnız zararın veya sorumlunun öğrenilmesinin yeterli olmadığını, her ikisinin birden öğrenilmiş olması gerektiğini, öğrenmeden kastın ne olduğunun ise doktrin ve pekçok içtihatta zarar görenin zarar verici fiili veya olayı bilmesi değil, zararın mahiyetini, unsurlarını ve kapsamını öğrenmesi olduğu hususunun ifade edilmekte olduğunu, bunun da zarar görenin hem zararı hem de zararın neyde ve ne miktarda gerçekleştiğinin, sorumlu olduğu düşünülen kişinin de tazmin yükümlülüğünün anlaşıldığı an olarak açıklanmakta olduğunu, davalının 11/6/2018-27/12/2019 tarihleri aralığında müdür olduğunu ve 11/06/2018 tarihi öncesinde olduğu gibi bu tarihten sonra da fiili olarak ortaklığı temsilen tüm işlemlerin davalı tarafından yapıldığını, ortaklığın yönetim ve temsilinin fiilen müdür sıfatıyla davalının yetkisi altında bulunduğu koşullar altında, davacının 11/06/2018 tarihi itibariyle zararını, mahiyetini, unsurlarını, kapsamını öğrendiğinin kabulünün mümkün olmadığını, Mahkemenin 2 yıllık zamanaşımı süresinin 11/06/2018 tarihinden itibaren başladığına dair somut olayın koşullarının değerlendirilmediğini, davacının ne şekilde söz konusu işlemleri öğrendiğinin kabul edildiğinin gerekçelendirilmediğini, dava konusu zararlandırıcı eylemlerin tümünün davacının müdürü olarak seçildiği 11/06/2018 tarihi öncesine ilişkin olduğu tespitinin yanlış olduğunu, dava dilekçesinde bildirdikleri sekizinci işlem olan, ortaklığın İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasına konu alacağının tasfiyede değerlendirilmemesi suretiyle zarara sebebiyet verildiği iddiası yönünden, bu zararlandırıcı eylemin tarihinin 11/06/2018 tarihinden sonra olduğunu, Mahkemenin, dava dilekçesindeki ve 16/11/2021 tarihli dilekçelerindeki açıklamalarına rağmen, delil listelerinde bildirdikleri İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasını getirtmediğini, ortaklığın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında kesinleştiğini ve tahsilat aşamasında olan alacağının tasfiye dışı bırakılmış olduğu iddialarını değerlendirmediğini, eksik inceleme ile karar verdiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ortaklığın kesinleşmiş ve tahsilat aşamasında olan 183.525.79 TL alacağının tasfiye dışı bırakıldığını, takip dosyası incelendiğinde iki çek sebebiyle yapılan kambiyo yolu ile takip tarihinin 20/9/2018 olduğu, takibe, ortaklığın müdürü olan davalının verdiği vekaletname ile girişildiği, çeklerin ibraz tarihlerinin 27/8/2018 ve 17/9/2018 olduğu, çeklerin ortaklığı temsilen müdür olan davalı tarafından ciro edildiği ve ibraz olunduğu, son hamilinin de davalının tek ortaklı şirketi olan … Teknoloji A.Ş. olduğu hususlarının görülmekte olduğunu, ortaklığın tasfiyeye girdiği tarihin 27/11/2019, sicilden terkin olunduğu tarihin 21/12/2020 tarihi olduğunu, davalı tarafın cevabında tevilli olarak kabul ettiği üzere, inceleme yapıldığında bu alacağın ortaklığın tasfiyesi aşamasında nazara alınmadığı, tasfiye dışı tutulduğu hususlarının görüleceğini, 16/11/2021 tarihli dilekçelerinde de belirttikleri üzere finansal tablolardaki işlemlerin açıkça görüşülerek, tartışılarak, bilgilendirilerek alınmış olmayan bir ibra kararının borçtan ve sorumluluktan kurtarıcı sonuç doğurmasının da mümkün olmadığını, Mahkemenin ortaklığın tasfiye dışında bırakılmış olan bu alacağı yönünden, bu zararlandırıcı işlemin davacının müdür olarak atandığı tarihten önceki bir tarihe ait olduğuna dair gerekçesinin de yanlış olduğunu beyanla İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2021 tarih ve 2021/621 Esas – 2021/1045 Karar sayılı kararının istinaf incelesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 644. maddesinin atfı ile 553. maddesi uyarınca limited şirket müdürü ve tasfiye memurunun sorumluluğuna dayanan tazminat talebine ilişkindir.Davacı, %50 pay sahibi olduğu ve tasfiye sonucu ticaret sicilinden terkin edilen … Ticaret Limited Şirketi’nin müdürü ve aynı zamanda %50 pay sahibi olan davalının, müdürlüğü süresince bir kısım usulsüz işlemler ve para aktarımları yaparak, haksız rekabet teşkil eden eylemlerde bulunarak, ayrıca tasfiye memuru olarak da şirketin kesinleşmiş alacağını tasfiyede değerlendirmeyerek şirketi zarara uğrattığı iddiası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL tazminatın şirkete ödenmesini talep etmiş, davalı taraf iddia edilen işlemlerden doğan talep hakkının dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğradığını ve esasen de şirketin herhangi bir zarara uğratılmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.TTK’nın 560. maddesi hükmü uyarınca, TTK’nın 553. maddesine dayanılarak sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her halde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanunu’na göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır. Mahkemece, davacının … Limited Şirketi’ne 01.06.2018 tarihinde müdür olarak seçildiği, bu itibarla dava konusu ettiği zararlandırıcı eylemleri bu tarihte öğrendiği, davanın ise 01.06.2018 tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı tarafça dava dilekçesinde, davalının yönetici müdür olarak ve tasfiye memuru olarak ayrı ayrı sorumlu olduğu iddiasına dayanıldığı, müdür olarak zararlandırıcı eylemlerinin ayrı başlıklar altında açıklandığı, tasfiye memuru olarak ise şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında kesinleşmiş alacağının tasfiyeye dahil edilmediğinin iddia edildiği, şirketin 27.11.2019 tarihli genel kurul kararı ile tasfiye sürecine girdiği, 17.12.2020 tarihinde tasfiyesi tamamlanarak 21.12.2020 tarihinde sicilden terkin edildiği, Mahkemece icra dosyasının getirtilmediği, gerekçede davalının tasfiye memuru olarak sorumluluğu yönünden zamanaşımının hangi tarihte başladığı ve hangi tarih itibariyle geçtiği açıklanmadığı gibi, davalının müdür olarak sorumluluğunun dayandırıldığı eylemler bakımından da, davacının, yapılan işlemleri inceleme ve zararı öğrenmiş kabul edilmesi için makul bir sürenin geçmesi gerekip gerekmediği değerlendirilmeksizin, eksik inceleme ve gerekçe ile müdür olarak atandığı tarih itibariyle tüm zararı öğrendiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusu haklıdır. O halde mahkemece İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası getirtilerek, şirketin sicil dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle davalının müdür ve tasfiye memuru olarak sorumluluğu ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2021 tarih ve 2021/621 Esas – 2021/1045 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/11/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.