Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/343 E. 2022/332 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/343 Esas
KARAR NO: 2022/332 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2021
NUMARASI: 2021/114 Esas 2021/606 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı şirket lehine 30/04/2017-10/09/2018 tarihleri arasında nakliye hizmeti verdiğini, toplam 27 fatura karşılığı hizmet verdiğini, cari hesap şeklinde çalışıldığını, bakiye 14.483,00 TL’nin müvekkiline ödemediğini, alacağın ödenmemesinden dolayı İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından haksız ve dayanaksız olarak itiraz edilerek takibin durduğunu, müvekkiline ödeme yapacağı vaadiyle takip tarihine kadar davalının oyaladığını iddia ederek; borçlunun ödeme emrine yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamını, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, dava zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu, bu şartın yerine getirilmediğini, müvekkilinin davacı taraf ile arasındaki sözleşme uyarınca ödemelerini sözleşmeye uygun olarak eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkilinin davacıya ait aracın poliçesi, tamir bakım masrafları ve kanun gereği zorunlu olan L1 belgeli şirketin taşıtı olduğunu belgeleme amacıyla kayıt masraflarını ödediğini, davacı tarafın sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle cezai şart da kesildiğini ve müvekkil şirket tarafından yapılan ödemelerin karşılıklı mutabakat sonucunda davalının bakiye fatura alacağına mahsup/takas edildiğini, müvekkilinin davacı tarafa ödenmemiş bir borcunun bulunmadığını, ödemelerin banka aracılığı ile ya da elden makbuz karşılığında nakit olarak yapıldığını savunarak; zorunlu arabuluculuk şartına aykırı olarak açılmış olan davanın usulden reddini, davanın reddini, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/09/2022 tarih 2021/114 Esas 2021/606 Karar sayılı kararında; “…Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler”(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca “arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi” gerekmektedir. Somut olayda davacının davadan önce arabulucuya başvurmamış olup davanın arabuluculuk dava şartı nedeniyle…”gerekçesi ile, Davanın arabuluculuk dava şartı nedeniyle usulden REDDİNE, Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. Maddesi uyarınca 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili davalı şirket lehine 30/04/2017 – 10/09/2018 tarihleri arasında nakliye hizmeti verdiğini, bu süre zarfında 27 fatura düzenlenmiş olup toplam 14.483,00.TL müvekkiline ödendiğini ve bu sebeple İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğüne … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiği ve takibin durduğunu, bunun üzerine itirazın iptali davası açma zorunluluğu hasıl olduğunu, açılan davada ilk derece mahkemesi, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı gerekçesiyle davayı usulden reddettiği ve davalı taraf lehine 4.080,00.TL vekalet ücretine hükmettiğini, ilk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesi 06/07/2021 tarihli duruşması 1 numaralı ara kararında; taraflarına arabuluculuk tutanağını sunmaları için 1 haftalık kesin süre vermiş olup verilen süre içerisinde arabuluculuk son tutanağı aslının veya onaylanmış örneğinin ibraz edilmemesi halinde arabuluculuk dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verileceği ihtar edilse de açılan dava, dava şartı zorunlu arabuluculuk kapsamında sayılmadığını, Müvekkilinin tacir olmadığını, ticaret sicilde kaydı olmadığını, dava konusu uyuşmazlık ticari işletmesiyle de ilgili olmadığını, müvekkilinin esnaf olduğunu, esnaf işletmesi işlettiğini, bu durumda mutlak değil nispi ticari davadan dahi bahsedilemeyeceğini, esnaf ile tacir arasında bir hukuk uyuşmazlığı çıktığında açılacak dava, ticari dava olarak kabul edilemeyeceğini, dava ticari dava olarak kabul edilemeyeceğinden işin ticari nitelikte olması da davayı ticari dava haline getirmediğini, Usulden reddine karar verilen davanın ticari nitelikte olmadığını, bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gerekli olduğunu, Türk Ticaret Kanunu kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlediğini, hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması dahi davayı ticari dava haline getirmediğini, (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/ 5904 E., 2016/ 9858 K. sayılı ve 29/11/2016 tarihli kararı) bu haseple; dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin dava dilekçesinde gerekli usul incelemelerini yapmadan kabul ettiğini, arabuluculuk tutanağının tamamlatılmasını tensip tutanağı ile istemediğini, şayet gerekli gördüğü takdirde taraflarına süre vererek tamamlatılmasını istese idi eksiklik duruşmaya kadar taraflarınca tamamlanabileceğini, veyahut duruşma günü verilmeden davalıya dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmeden dava usulden reddedilebileceğini, yerel mahkemenin bunun yerine ilk celsede arabuluculuk tutanağının sunulması için taraflarına süre verildiğini, her ne kadar HMK 115. Maddede “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş olsa da bu durum başta usul ekonomisi ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi kişilerin hak kayıplarına sebebiyet verdiği için hakkaniyete aykırı olduğunu, kanun koyucunun bu maddeyi kişilerin hak kaybı yaşamaması adına hüküm altına aldığını, ancak söz konusu davada bu durum müvekkilinin hak kaybına uğramasına neden olduğunu, Taraflar arasında taşıma sözleşmesinden doğan bir uyuşmazlık olmadığını, davalı yanca müvekkilinin nakliye işini eksik, kusurlu yani tam ifa etmediğine yönelik bir savunma olmadığını, davalı yanın savunması hizmet karşılığında bedeli ödediklerine ilişkin olduğunu, yani taraflar arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetinde uyuşmazlık bulunmadığını, bu nedenle açmış oldukları dava mutlak ticari dava niteliğine haiz olmadığını, müvekkilinin esnaf olduğu için her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmediğinden de ticari dava olmadığını, bu nedenle zorunlu arabuluculuk şartı bulunmadığını, şayet taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olduğu düşünülse dahi yerel mahkeme ön inceleme duruşması açmadan tarafları arabulucuya davet etmeden hüküm kurduğunu, bu bile tek başına yerel mahkeme kararını bozma sebebi olduğunu, yerel mahkemenin ön inceleme duruşması yapmadığını, (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 688 Karar : 2017/ 3085 Tarih: 01/06/2017) (6100 sayılı HMK’nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. Maddesi) (madde 140/3) (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2021/ 554 E. , 2021/ 1438 K. sayılı kararı) (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/ 5062 E. , 2021/ 3787 K. sayılı kararı) (Hukuk Genel Kurulu 2018/ 660 E. 2020/ 947 K. sayılı kararı) (Anayasa Mahkemesi’nin 25/01/2014 sayılı kararı) Ön inceleme safhasında, anlaşmazlık noktalarının az veya çok olmasına bakılmadan, hâkimin tarafları sulhe teşvik etmesi zorunlu olduğu, ayrıca ön inceleme duruşmasında yapılacak ilk iş dava şartları incelemek olduğunu, yargıcın ön incelemenin anlam ve amacına uygun olarak, dava şartlarına ilişkin incelemesini öncelikle dosya üzerinden yapmalı, bir karara varamazsa, en geç ön inceleme duruşmasında ve tahkikat aşamasına geçmeden karara bağlaması olduğunu, mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın “usulden” reddine karar verir ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre vereceğini, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedeceğini, (m.115/2) Yerel mahkemenin dosyada dikkat ve özenli olarak inceleme yapmadığı gerekçeli karardaki hatalardan da anlaşılacağını, Gerekçeli kararda; ” … davalı … Sigorta Şirketi yönünden … ” denilerek davanın taraflarına dahi dikkat edilmeden bir karar verilmiş olması da gerekli dikkat ve özenin gösterilmediğinin bir göstergesi olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılmasını ve şayet gerekli görülürse arabuluculuk tutanağını sunmaları için taraflarına mehil verilmesini talep ettiklerini, kaldı ki davalı borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi; arabuluculuk aşamasında da anlaşma olmayacağının kanıtı olduğunu, Nitekim itirazın iptali davasının bir eda davası mı yoksa bir tespit davası mı olduğu doktrinde tartışmalı olduğunu, itirazın iptali davasının bir tespit davası olduğunu savunan görüşler mevcut olduğunu, bu görüşten hareketle de Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığına dair kararı bulunmakta olduğunu, (Sakarya BAM, 7. HD, E.2020/ 808, K.2020/ 670, 17.06.2020 tarihli kararı.) Bir diğer husus ise usulden reddedilen itirazın iptali davasında hükmedilen vekalet ücreti olduğunu, vekalet ücretinin belirlenmesinde hakime takdir yetkisi verildiğini, MK. m.4’de ” Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim hukuk ve hakkaniyete göre karar verir.” denilmekte olduğunu, ancak hakim takdir yetkisini kullanırken tamamen serbest olmadığını, olayın özelliklerini göz önünde bulundurmalı, dayandığı noktaları verdiği hükmü hukuka ve hakkaniyete uygun kıldığını göstermek zorunda olduğunu, böylece takdir yetkisi hakimin keyfi bir tasarrufu olmaktan çıkacağını, ilk derece mahkemesinin davalı yan lehine 4.080,00 TL vekalet ücretine karar vermesi hakkaniyete aykırı olduğunu, kaldı ki itirazın iptali davalarında vekalet ücreti nispi olacağını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 2013/385 Esas, 2014/100 Karar sayılı kararı) İlk derece mahkemesi en üst olan 4.080,00 TL’yi vekalet ücreti olarak kararlaştırdığını, halbuki mahkemenin, davayı usulden reddetmesi hukuka aykırı olsa dahi reddetme kararını vermesiyle zaten alacağını henüz alamadığı davacı tarafın menfaatlerini de gözeterek en azından takdir yetkisini hakkaniyete uygun kullanarak dosya üzerinden usulden reddedilebilecek olan davada vekalet ücretine hükmetmemesi hükmedecekse bile nispi olarak hükmetmesi gerekmekte olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, takdir edilmesi halinde HMK’nın 353. maddesi (a) bendi 6. fıkrası ve diğer bendleri gözetilerek, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine, icranın ertelenmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı tarafından davalıya verilen nakliye hizmeti nedeniyle kesilen faturalardan kaynaklı bakiye fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın arabuluculuk dava şartı nedeniyle usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle, davanın TTK 4 maddesi uyarınca mutlak ticari dava olduğu ve İtirazın iptali davası bir miktar paranın ödenmesi istemine ilişkin olduğundan TTK 5/A maddesine göre zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğu anlaşılmaktadır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-2 maddesinde “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü düzenlenmiş olup, davacı vekilinin dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusunun yapıldığına yönelik bir beyanının olmadığı, başvurulmuşsa buna dair son oturum tutanağını dosyaya ibraz etmediği anlaşılmıştır. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesinde; “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlığını taşımakta; maddenin 2.fıkrasında ise “davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur” düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, arabuluculuk dava şartı olup dava şartı yokluğundan reddedilen işbu davada, davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olup karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ nin 7/2 maddesindeki düzenleme uyarınca davalı lehine tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı ücretleri geçmemek üzere 3. kısma göre 14.483,00.TL %15 =) 2.172,45 TL nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde yazılı maktu vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücretine yönelik olarak kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönüden HMK’ nın 353/1-b2 maddesi ile kaldırılmasına, dairemizce davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2021 tarih ve 2021/114 Esas – 2021/606 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın Arabuluculuk Dava Şartı nedeniyle usulden REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 80,70.TL peşin harcın dava açılırken yatırılan 174,92.TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 94,22.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerlerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 7/2. fıkrası uyarınca hesaplanan 2.172,45.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Bakiye gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 80,70.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından sarf edilen 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 38,00. TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 258,70.TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/03/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.