Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/319 E. 2022/246 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/319 Esas
KARAR NO: 2022/246 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021 Tarihli Ara Karar
NUMARASI: 2021/695 Esas
DAVANIN KONUSU: Ticari Ünvanın Korunması
KARAR TARİHİ: 16/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin 03.11.2021 tarihinde … Mah. … Sok. … No:… … Ümraniye/İstanbul adresinde yer alan … isimli işletmeyi müvekkil şirkete noter yoluyla devrettiğini, bahse konu sözleşmeye göre davalı şirketin işletmeyi, işletmeye ait işletme hakkının tamamını ve içinde bulunan bilumum demirbaşların tamamını müvekkil şirkete devir ve teslim ettiğini, müvekkil şirket ile davalı şirketin ayrıca müşteri haklarının ve sair hakların devri ile ilgili olarak kendi aralarında da bir sözleşme imzaladıklarını, Müvekkil şirketin işletmenin, müşteri haklarının, demirbaşların, işletmeye ait olan telefon hatlarının ve işletme kapsamında değerlendirilebilecek şeylerin devri için 810.000 TL ödeme yapmayı kabul ettiğini ve ödeme yapmaya başladığını, davalı şirketin de bu şartlarda devir yapmayı kabul ettiğini, ancak tüm müşterilerin ve potansiyel müşterilerin bildiği ve hemen ulaşabileceği, işletme ile bütünleşmiş olan 2 adet telefon hattının, davalı şirket tarafından müvekkil şirkete devredilmediği gibi, kullanım hakkının dahi verilmeyeceğinin ifade edildiğini, bahse konu … ve … numaralı 2 adet telefon hattının işletmenin tüm işleyişi için kilit önemde olduğunu, davalı şirketin bahse konu hatları müvekkil şirkete devretmemesinin hiçbir makul ya da haklı bir sebebi bulunmadığını, ivedilikle tedbir kararı verilmemesi durumunda davalı şirketin bahse konu hatların kullanım hakkını müvekkiline vermeyeceğini ve hatta hatları 3. kişilere devredebileceğini, bu nedenle ihtiyati tedbir kapsamında ilgili operatöre müzekkere yazılarak bahse konu hatların, numaraların kapatılmasının ve devrinin yasaklanmasına, öncelikle tedbiren, dava neticesinde ise nihai olarak bahse konu hatların davalı şirket tarafından kullanımının ve devrinin kısıtlanmasına ve yasaklanmasına, bahse konu hatların kullanımının ve devrinin müvekkili şirkete verilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/12/2021 tarih ve 2021/695 Esas sayılı ara kararında; “…Yukarıda yapılan açıklamalar ve anılan yasal düzenlemelere, dosyadaki mevcut bilgi, belge ve deliler nazarında taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesi ve yaklaşık ispat koşulu ilkesi ışığında yapılan değerlendirmede; somut olayda iddia ve iddianın öne sürülüşü gereği davadaki asıl talebin davacı tarafça tedbiren davacının kullanımına tahsisi istenilenin telefon hatlarının işletmenin devriyle birlikte kendilerine geçtiğinin tespiti ve tahsisine ilişkin olduğu, 01.11.2021 tarihli işletme devir (satış) sözleşmede telefon hatlarına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığı, davalının tüzel kişi şirket olmasına rağmen telefon hatlarının davalı dışı gerçek kişi … adına kayıtlı olduğu, ihtiyati tedbir talebinin doğrudan doğruya uyuşmazlığın esasına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın esasını çözecek ve üçüncü kişilere yönelecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesine yasal olanak bulunmadığı, uyuşmazlığın esasının yargılamayı gerektirdiği sonuç ve kanaatine ulaşılmakla yerinde bulunmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine dair …”gerekçesi ile,
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı şirketin 03.11.2021 tarihinde … Mah. … Sok. … No:… … Ümraniye/İSTANBUL adresinde yer alan … isimli işletmeyi müvekkili şirkete noter yoluyla devrettiğini, Bahse konu sözleşmeye göre davalı şirket işletmeyi, işletmeye ait işletme hakkının tamamını ve içinde bulunan bilumum demirbaşların tamamını müvekkili şirkete devir ve teslim ettiğini, Müvekkili şirket ile davalı şirket ayrıca müşteri haklarının ve sair hakların devri ile ilgili olarak kendi aralarında da bir sözleşme imzaladıklarını, Müvekkili şirketin nihai olarak, işletmenin, müşteri haklarının, demirbaşların, işletmeye ait olan telefon hatlarının ve işletme kapsamında değerlendirilebilecek şeylerin devri için 810.000 TL ödeme yapmayı kabul ettiğini ve ödeme yapmaya başladığını, Davalı şirketin de bu şartlarda devir yapmayı kabul ettiğini, müvekkili şirket işletmeyi devraldığı günden bu yana, davalı şirket döneminde işletme ile çalışmaya başlamış olan müşterilerle çalışmaya devam etmekte olduğunu, Ancak işletmenin işleyişi için son derece önemli olan, tüm müşterilerin ve potansiyel müşterilerin bildiği ve hemen ulaşabileceği, işletme ile bütünleşmiş olan ve davayı açtıkları tarihte davalı şirket adına kayıtlı olan 2 adet telefon hattı müvekkili şirkete devredilmediği ve hatta hatların kullanım hakkı dahi müvekkili şirkete verilmediğini, bahse konu 2 telefon hattı işletmenin tüm işleyişi için kilit önemde olduğunu, Mahkemenin de takdirinde olduğu üzere devreden şirket adına kayıtlı olan, işletmeyle bütünleşmiş telefon hatları işletmeden ayrı ya da bağımsız düşünülemeyeceğini, bahse konu 2 adet … hattına ait numaraların; … – … şeklinde olduğunu, yeni kurulmuş bir şirket olan müvekkili şirket için bahse konu telefon hatları, özellikle belli bir ticari tanınırlığa ve güvene ulaşıncaya, kendi düzenlerini kuruncaya kadar hayati önem arz etmekte olduğunu zira işletmeye ulaşmak isteyen müşteri ya da potansiyel müşterilerin, tedarikçilerin ve sair herkesin karşınına direkt bu numaralar çıkmakta olduğunu, ayrıca belirtmek gerekir ki; davalı şirketin bahse konu hatları müvekkili şirkete devretmemesinin hiçbir makul ya da haklı bir sebebi bulunmadığını, davalının kötü niyetli ve ticari ahlaka aykırı hareket etmekte olduğunu, Dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir talep etmenin nedeninin, ivedilikle tedbir kararı verilmemesi durumunda davalı şirketin bahse konu hatların kullanım hakkını müvekkili şirkete hiçbir zaman ve hiçbir şekilde vermeyeceğine ve hatta hatları derhal 3. kişilere devredebileceğine dair oldukça yüksek ihtimal olan somut durum olduğunu, böyle bir ihtimalde müvekkili şirket işletmeyi işletmekte oldukça zorluk yaşayacağı ve ciddi anlamda müşteri kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağını, nitekim yerel mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmediği için bahse konu olumsuz durumlar aynen gerçekleştiğini, daha da ötesi, davalı şirket yetkilisi müvekkili şirketin müşteri kaybetmesi ve işletmeyi işletememesi için bahse konu telefon hatları ile müşterileri ve tedarikçileri arayarak müvekkili şirketi kötülediği, hatta müşterileri başka firmalara yönlendirdiğini, Dava dilekçesinde ihtiyati tedbir olarak; …’a müzekkere yazılarak bahse konu hatların kapatılmasının ve devrinin yasaklanmasına, Bahse konu hatların davalı şirket tarafından kullanımının kısıtlanmasına ve bahse konu hatların kullanımının ve devrinin müvekkil şirkete verilmesine karar verilmesi talep edildiğini, Açık bir şekilde ifade edilmiş olduğu üzere, dava dilekçesi ile birlikte tek bir ihtiyati tedbir talebi değil, 3 farklı ihtiyati tedbir talebi bulunduğunu, tedbir talepleri benzer gibi görünse de birbirinden tamamen farklı talepler olduğunu, ancak yerel mahkeme sadece bir tedbir talebi olduğu şeklinde değerlendirme yaparak ve diğer bazı hatalı değerlendirmelerle hukuka aykırı bir karar verdiğini, yerel mahkemenin ret kararında yer alan, “…ihtiyati tedbir talebinin doğrudan doğruya uyuşmazlığın esasına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesine yasal olanak bulunmadığı, uyuşmazlığın esasının yargılamayı gerektirdiği …” şeklindeki ifadeler bu husustaki haklılığı gösterdiğini, Yerel mahkeme 3 farklı tedbir talebinden en azından sadece 1 ya da 2 tanesini kabul etmek suretiyle dahi müvekkili şirketin mağduriyetini önleyebileceğini, ayrıca doğrudan doğruya uyuşmazlığın esasına ilişkin olmayan hususlarla ilgili karar vermiş olabileceğini, zira uyuşmazlığın esası hatların kullanım ve mülkiyet hakkının hangi şirkete ait olacağı meselesi olup, hatların devrinin, kapatılmasının ya da kullanılmasının yasaklanması ya da kısıtlanması meselesi olmadığını, yerel mahkemenin 3 farklı tedbir talebini 1 tedbir talebi olarak değerlendirmesi, tedbir talepleri arasındaki ciddi farkları ayırt edememiş olması bahse konu hatların davalı şirket üzerinden davalı şirketin tek sahibi ve yetkilisi olan şahsa devredilmesi sonucunu doğurduğunu, yerel mahkemenin ret kararının gerekçesi bu yönüyle hukuka aykırı olduğundan dolayı itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Yerel mahkemenin ret gerekçesindeki diğer bir hata ise, “…davalının tüzel kişi şirket olmasına rağmen telefon hatlarının davalı dışı gerçek kişi … adına kayıtlı olduğu, üçüncü kişilere yönelecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesine yasal olanak bulunmadığı…” şeklindeki tespiti olduğunu, Davaya konu olan telefon hatları davayı açtıkları tarihte davalı şirket adına kayıtlı olduğunu, dava açıldıktan sonra davalı şirket (yani şirketin tek sahibi ve yetkilisi olan … isimli şahıs) hatları şirketin üzerinden alarak, davalı şirketin tek sahibi ve yetkilisi olan … isimli şahsa devrettiğini, bir diğer deyişle, yerel mahkemenin iddia ettiği gibi telefon hatlarının dava dışı üçüncü kişi olan bir şahsa ait olması durumu dava açıldıktan sonra gerçekleşen bir durum olduğunu, dosyadaki bilgi ve belgeler bu hususu açıkça göstermekte olduğunu, bu durum davalı şirketin kötü niyetini de ispatlamakta olduğunu, Bilindiği üzere; ticari işletme bütün maddi ve gayri maddi unsurlardan oluştuğunu, ticari işletmenin maddi unsurları işletmeye özgülenen taşınır ve taşınmaz malvarlığı, ticari işletmenin nakitleri olarak açıklanabilirken; gayri maddi unsurlardan ticari işletmenin, fikri ve sınai hakları, kiracılık hakkı ve müşteri çevresi anlaşılacağını, TTK m. 11/3’de devir sözleşmesinin konusunu oluşturacak unsurlar olarak “duran malvarlığı, işletme değeri, kiracılık hakkı, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklar ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurları” belirtildiğini, işletmeye sürekli şekilde özgülenen malvarlığı unsurları kural olarak devralana geçer. TTK m. 11’in gerekçesi ise bu hususu “Bütünü tanımlayan mal varlığı unsurları bu bütünün doğal parçalarıdır. Devir sözleşmesinde bunlardan bazıları veya hiçbiri ismen zikredilmemiş bile olsa bu bütünü tanımlayan unsurlar devir sözleşmesine dahil kabul olunur” şeklinde ifade ettiğini, ticari işletmenin devrinden söz edebilmek için gayri maddi unsurun devri kesin koşul olduğunu, TTK ticari işletmeden ayrı olarak devredilemeyecek unsurları düzenlediğini, Örneğin; TTK m. 49 uyarınca ticaret unvanı ticari işletmeden ayrı devredilemeyeceğini, işletmeden ayrı düşünülmesi mümkün olmayan telefon hatlarının işletme ile birlikte devredildiğinin kabulünün zorunlu olduğunu, ancak aksi bir anlaşma ya da sözleşme söz konusu ise bu durum farklılık gösterebileceğini, somut durumda telefon hatlarının devredilmediğine dair sözlü ya da yazılı bir sözleşme bulunmadığını, hukuki açıklamalarının ve beyanları destekler nitelikte olduğunu, bununla birlikte davalı şirket yetkilisinin kötü niyetli bir şekilde hareket ettiği ekte sunulan …’un onaylı evrakıyla da sabit olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, itirazın kabulü ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, taraflar arasında imzalanan işletme devri sözleşmesi kapsamında davalı şirket adına kayıtlı telefon hatlarının kullanımının ve devrinin davacı şirkete verilmesi istemine ilişkin davada bahse konu hatların, numaraların kapatılmasının ve devrinin yasaklanması konusunda ihtiyati tedbir verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” HMK’nın 390/3. maddesinde, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmeli ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmelidir. İstinafa konu ara karar tarihinde davalının davaya cevap vermediği, dava konusu talebin taraflar arasında imzalanan işletmenin devri sözleşmesi kapsamında davacıya devrinin gerekip gerekmediği ispata muhtaç durumdadır. Bu hususlar açılan eldeki davada iddia ve savunma doğrultusunda yargılama içinde toplanıp incelenecek deliller ışığında yargılama sırasında ortaya çıkacaktır. Dava ve ara karar tarihi itibariyle HMK’nın 390/3. maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, değişen koşul ve durumlara göre yeniden tedbir talep edilmesi de mümkün olduğundan, ihtiyati tedbir talebinin reddi yönündeki ilk derece mahkemesi ara kararı dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup talep eden davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi geriğince esastan reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.