Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/292 E. 2022/854 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/292 Esas
KARAR NO: 2022/854 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2010/92 Esas – 2019/471 Karar
TARİH: 30/05/2019
DAVA: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2010/514 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptal(Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2012/151 ESAS SAYILI DOSYASINDA;
DAVA: İtirazın İptali(Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen yetkili acentelik sözleşmesi uyarınca davalının sözleşme yapma ve prim tahsiline yetkili acente olduğunu ve 14/05/2005 tarihinden bu yana acente olarak sözleşme yapıp prim tahsil ettiğini, ancak davalının prim tahsilatı yaparken ödemelerinde aksama olduğunu, prim tahsilatına karşılık kendi çekleri de dahil olmak üzere verdiği müşteri çeklerinin karşılıksız çıktığını, senetlerin de protesto olduğunu, davalıya borcunu ödemesi yönünde müteaddit taleplerinin karşılıksız kaldığını, bunun üzerine davalıya İstanbul …Noterliği’nin 08/06/2009 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi gönderilerek 27/05/2009 tarihi itibariyle 427.547,74 TL olan asıl borcun %20 avans faizi ile birlikte 5 iş günü içinde ödenmesinin talep edildiğini, ancak ödeme yapılmaması üzerine bu kez davalıya İstanbul …Noterliği’nin 18/04/2008 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi gönderilerek sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibinin davalıların haksız itirazları ile durduğunu ileri sürerek itirazların iptali ile takibin devamına, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalılar vekili, müvekkili şirketin tahsil ettiği tüm bedelleri düzenli şekilde davacıya aktardığını, talep edilen prim bedellerinin ödenmiş olduğunu, müvekkilinin davacıya kendi kayıtlarında borçlu görünmesinin nedeninin şirket çalışanlarının hatasından kaynaklandığını savunarak davanın reddini istemiştir. Birleşen İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/514 E. sayılı davasında davacı vekili, müvekkilinin davalıdan olan alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/151 E. sayılı davasında davacı vekili, davalının müvekkili adına sattığı poliçeler nedeniyle sigortalılardan tahsil ettiği poliçe bedellerini müvekkiline intikal ettirmemesi nedeniyle borçlu olduğunu, müvekkili şirketin Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 23/11/2010 tarih ve … soruşturma nolu raporu ile müvekkiline ait defter ve kayıtlar incelendiğinde davalının borcunun ortaya çıkacağını, alacağın tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden başlatılan ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davalarda davalı vekili, yasal sürede cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2019 tarih ve 2010/92 Esas 2019/471 Karar sayılı Kararı ile; “Davacı sigorta şirketinin resmi kayıtlarında Acenteleri hesabında davalı şirketin 04/05/2009 tarihi itibariyle muhtelif branşlarda 316.443,66 TL, zorunlu deprem sigortası branşında 4.490,41 TL olmak üzere borç bakiyesinin 320.934,07 TL olduğu yine resmi kayıtlarındaki Kanuni Takipteki Alacaklar hesabında davalının yasal takibe konu olan borcunun 02/07/2009 tarih ve … nolu fişle kayıtlı olduğu, dolayısıyla davacının bu her iki resmi kayıtlarının birbirlerini teyit ettiği görülmüştür. Davacı sigorta şirketi tarafından İstanbul … Noterliğinin 08/06/2009 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde, 27/07/2005- 18/04/2008 tarihleri arasındaki acentelik faaliyetlerinden dolayı 14/05/2009 tarihi itibarıyla 320.934,07 TL borcunun olduğu ve ödenmediği takdirde yasal takip işleminin başlatılacağı ihtaren bildirilmiş ve adı geçene ihtarnamenin açıklama bölümünde acentenin borcu 27/05/2009 tarihi itibariyle 427.547,74 TL olarak belirtilip, 5 iş günü içerisinde ödenmesi aksi takdirde yasal takip ve cezai işleme başlanacağı bildirilmiştir.Talimat yoluyla davalı acente kayıtları incelenmiş, alınan bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere; acente defter kayıtlarının üretilen poliçe toplamı, iptal edilen poliçe bedelleri, acente komisyon tutarları, iptal edilen ihtihsal vergi tutarları, acentenin şirkete ödeyeceği net tutarların ve sigorta şirketi tarafından tahsil edilen prim tutarlarının belirlenmesi bakımından inceleme yapmaya elverişli olmadığı tespit edilmiş, sözleşmenin delil şartına ilişkin 18. Maddesi de dikkate alındığında, davacı sigorta şirketi resmi kayıtlarına göre davalı acenteden 320.934,07 TL alacaklı olduğu saptanmıştır. Birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasına konu itirazın iptali davasının takip dayanağı olarak gösterilen 23/11/2010 tarihli … Bankası Teftiş Kurulu raporu ile ileri sürülen 85.947,66 TL+ 7.337,78 TL toplam, 93.285,78 TL alacak bakiyesinin tahsili talep edilmiş olmakla birlikte; adı geçen teftiş raporu 2006- 2007 ve 2008 yılları Birlik Sigorta ile ilgili Zorunlu Deprem Sigortaları (DASK) usulsüzlükleri ve banka şubeleri borçlandırılarak acenteler lehine usulsüz yapıldığı iddia olunan tahsilat incelemesini kapsamaktadır, DASK poliçe ödemeleri genellikle poliçe bazında yapılmakta ancak, bunlara ilişik kayıtların açıklama kısmında ödemenin kim tarafından yapıldığı belirgin olarak görülmemiştir, dava konusu olayda da banka hesabında aylık ortalama 1.000,00 civarnda DASK kaydının bulunduğu belirtilmekte ancak kayıtların açıklama kısmında kim tarafından ödeme yapıldığının net olarak bilinmemesi sebebiyle banka hesabına yapılan ödemelerin kaynağna ilişkin yapılan teftiş sonunda bazı bilgileri raporda beyan edildiği anlaşılmaktadır. Rapor sonucunda; acenteler lehine sağlanan usulsüz tahsilatların acenteler banka hesabına para gönderilmiş gibi oluşturulan muhasebe işlemleriyle genellikle DASK dışı poliçelerine tahsilat kaydı girilmesi, ay sonlarında DASK cari hesabında üretim ve aynı tutarda tahsilat kaydı girildikten sonra tahsilat düzeltme kaydı olarak olması gerekenden daha fazla borç kaydı girilerek DASK cari hesabı içerisinde gizlenmesi suretiyle gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bu çerçevede 124.336,44 TL tutarında usulsüz işlem yapıldığı, bu işlemlerinin 76.250,75 TL’ lik kısmının (13 adet ) banka eski yönetmeni … tarafından 42.178,04 TL’ lik kısmının (7 adet ) ise, stajyerler tarafından gerçekleştiği belirtilmiştir. Teftiş raporuna istinaden takibe konu edilen (85.947,66 TL+ 7.337,78) 93.285,78 TL’ nin acente içerisindeki hesapları içerisinde yer alıp almadığı, şirket kayıtları üzerinden alınmış üretime ve tahsilat kayıtlarının ibraz edilmemesi ve bu yönde bilgi ve belge sunmaması nedeniyle tespiti mümkün olmamış, yapıldığı ileri sürülen bu usulsüz tahsilat işlemlerinin ve buna ilişik muhasebe kayıtlarının davalı acentenin hesapları ile ilişkisinin belirlenebilmesi yönünde sistem üzerinden alınmış hesap hareketlerinin görülmesi ve bu hesapların sigorta muhasebesi sistemi çerçevesinde dönem sonu itibarıyla kanuni takibe aktarılmıştır hesaplar ile birbirini teyit ediyor olması ve bir sonrası döneme de devirli olarak aktarıldığına dair kayıtların görülmesi zorunlu olup, davalı acentenin tespit edilen borcu ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takibine dayanak alacak arasında bir bağlantı kurma ve/veya yeni bir borç tutarı tespit etme olanağı bulunamamış, keza bu kapsamda davacı sigorta şirketi tarafından dosyaya daha sonra sunulan ve ek raporlar ile de incelenip değerlendirilen 31/12/2008 ve 16/05/2008 tarihlerini taşıyan cari hesap ekstreleri işbu takibe konu edilen alacağın davalı acentenin borcu ile net bir bağlantı kurulabilmesi bakımından bir dayanak teşkil etmeyeceği, zira soruşturma raporunda ileri sürülen usulsüz tahsilat işlemlerinin acente hesapları ile ilişkilendirilmesi ön şart olup, bu ilgi kurulamamıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerle, asıl davaya konu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip ve birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasına konu takip dosyası bakımından talebin kabulü gerektiği (Birleşen işbu dosyada işlemiş faiz miktarının fesih ihbarının davalı şirkete 28/04/2008 tarihinde tebliğ edilmiş olması dikkate alınarak temerrüt tarihinin 28/05/2008 olarak kabulüyle, 02/07/2009 takip tarihine kadar işlemiş faiz miktarının da toplam 65.435,00 TL buna göre de toplam alacak miktarının 386.369,07 TL üzerinden ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla kısmen kabulü gerektiği) kanaatine varılarak, takip ve itiraz tarihleri de dikkate alınarak alacağın likit ve itirazın haksız olması karşısında davacı yararına %40 oranında icra inkar tazminatını da kapsar şekilde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “1-)Asıl davada davanın kabulü ile, davalıların İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takip dosyasına vaki itirazlarının (tahsilde tekerrür olamamak kaydıyla) 100.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile, takibin takip talepnamesindeki talep ve koşullarla aynen devamına, Hükmolunan alacağın %40’ı oranında (40.000,00 TL) icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp, davacıya verilmesine, 2-)Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/514 Esas sayılı dosyası yönünden davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının (tahsilde tekerrür olamamak kaydıyla) 320.934,07 TL asıl alacak ve takip tarihine kadar işlemiş 65.435,00 TL temerrüt faizi olmak üzere toplam 386.369,07 TL üzerinden iptali ile; takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişebilir oranda işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, Hükmolunan alacağın %40’ı oranında (154.547,63 TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, 3-)Birleşen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/151 Esas sayılı dosyası yönünden; yerinde görülmeyen davanın REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Birleşen İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/514 Esas sayılı dosyasında mahkeme tarafından sözleşmenin 24. maddesi nazara alınmaksızın davanın faiz yönünden kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, oysa bilirkişi raporunda sözleşmenin 24. maddesi bütün olarak değerlendirildiğinde faiz tutarının 97.974,04 TL olarak hesaplanmış olduğunu, Birleşen 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/151 E. sayılı dosyası ile talep edilen 93.258,78 TL tutarındaki alacak hakkında; … Bankası’ nın teftişi üzerine Ege Bölge Müdürlüğü’ ne yapılan incelemeler neticesinde usulsüzlüklere istinaden hazırlanan idari soruşturma raporuyla, bu dönemde başka bir acenteden tahsil edilen paranın, sanki davalı şirketten tahsil edilmiş gibi gösterildiğinin ve davalı acentenin borcundan düşürüldüğünün tespit edildiğini, Teftiş Kurulu’ nun 23/11/2010 tarihli, … numaralı raporunda da hangi hesaptan nereye ne kadar aktarıldığının, özellikle de davalıdan ne kadar aktarıldığının tek tek kalem kalem belirtilmiş olduğunu, üretim – tahsilat kayıtlarında usulsüzlük yapılarak müvekkilinin zarara uğratılmış olduğunu, sonuç olarak yapılan sahtecilikle, işbu dava ile talep edilen 93.258,78 TL ve faiz arasında doğrudan bir ilişkinin mevcut olduğunu, teftiş kurulu raporuna istinaden oluşturulan 93.285,44 TL borç kaydının oluşturulduğu fişlerin ekte sunulmuş olan 01/01/2011 – 31/12/2011 tarihleri arası muhasebe cari hesap ekstresinde yer almakta olduğunu belirterek birleşen davalara ilişkin hükümlerin kaldırılmasını ve davaların kabulünü istemiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: HMK’nun 193/2 m. uyarınca, taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, bu sözleşmenin müvekkilinin sunduğu ve sunacağı belgelerin, ticari defterlerin ve kayıtların dikkate alınmasını ortadan kaldırmayacağını, Bu tip davalarda bilirkişi incelemesinin nasıl yapılacağının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11/10/2010 tarihli, 2009/3656 Esas, 2010/10024 Karar sayılı ilamında belirtilmiş olduğunu, bu nedenle sadece davacının defterlerinin delil olarak kullanılarak karar verilmesi hayatın olağan akışına son derece aykırı olup, hakkaniyet gereği müvekkilinin delil ve belgelerinin de dikkate alınması gerektiğini, Davacı tarafından sunulan mutabakatlarda yer alan imza ve kaşe müvekkil şirkete ait olmayıp, öncelikle imza incelmesi yapılarak imzaların müvekkil şirkete ait olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, mahkemece bu hususlara hiç bir şekilde değinilmediğini, taraflarca kabul edilen mutabakat 25/03/2008 tarihli olup bu mutabakat üzerinden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, bu mutabakatta 68.027,40.-TL vadesi gelmemiş kredi kartları, 8.239,88.-TL çekilmemiş kredi kartı, 11.943,00.-TL’lik çek verildiği, 14.537,00.-TL vergi ve 2008 yılı iptallerine ilişkin olduğunun belirtilmiş olduğunu, dosyada bulunan 2005/2008 yıllarına ait poliçe üretim listesi incelendiğinde davacının buradaki üretimi kabul etmekte, ancak ödemeleri ve iptal edilmesi gerekip de iptal edilmeyen poliçeleri kabul etmemekte olduğunu, ayrıca hasar ödemleri de müvekkili tarafından yapılmakta olup bu ödemelerin cari hesaptan düşülmemiş olması nedeniyle müvekkilinin borcu varmış gibi kayıt tutulduğunu, maalesef taraflar arasındaki bu uyuşmazlık nedeniyle mutabakat sağlanamamış olup, davacının müvekkilin bilgisi ve ilgisinin olmadığı mutabakatları cari hesaba işleyerek ve sunarak mahkemeyi yanılttığını, Yapılan tüm incelemeler birbirleriyle çeliştiği gibi hakkaniyete son derece aykırı raporlar düzenlendiğini, raporların hepsi birbiriyle çeliştiği gibi, tarafların kabulünde olan mutabakatların dikkate alınmadığını, davacının kendi içerisinde düzenlettirdiği teftiş raporunda belirtilen rakamların aksine (borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte) bilirkişi incelmesi yapıldığını, yapılan incelemelerde, ne davacının kabul ettiği ve dayandığı delilere bakıldığını, ne de taraflar arasındakilere bakıldığını, ne de müvekkillerinin iddiaları incelendiğini, müvekkilinin teklif olarak hazırlattığı poliçeler dahi normal poliçe gibi kesilerek cari hesaba girilmiş olduğunu ve borç kaydı yapılmış olduğunu, vergiler, kredi kartından çekilenler ile teslim edilen çeklerin hiç bir şekilde dikkate alınmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu hasar ödemelerin dahi borç kaydı olarak girildiğini, Müvekkillerin herhangi bir borcu yok iken ipoteğin paraya çevrilmesinin kabul edilemeyeceğini, aksine sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle davanın reddi gerektiğini, Davaların kabulü ile %40 üzerinden icra inkar tazminatına ve uygulanan faizin de aynen icrasına karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, yüksek oranda faizin uygulanmasının kabul edilemeyeceğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ipotekli icra takibine itirazın iptali istemine, birleşen davalar ise, acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takiplerine itirazların iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle asıl davanın kabulüne, birleşen 2010/514 E. sayılı davanın kısmen kabulüne ve birleşen 2012/151 E. sayılı davanın reddine karar verilmiştir. Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, davalı acentenin kendisi adına sattığı poliçelere ilişkin sigortalılardan tahsil ettiği poliçe bedellerini intikal ettirmemesi nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı asıl davada, kendisinin tahsil ettiği tüm bedelleri düzenli şekilde davacıya aktardığını, kendisinin davacıya kendi kayıtlarında borçlu görünmesinin nedeninin şirket çalışanlarının hatasından kaynaklandığını savunmuştur. Asıl ve birleşen 2010/514 E. sayılı davada, sözleşmenin 18/j maddesinde, ihtilaf halinde sadece şirketin defter ve kayıtlarının delil teşkil edeceği kabul edilmiş ise de, söz konusu kayıtların belge içerikleri ile çelişmesi halinde söz konusu kayıtların dayanaklarının da sunulması gerekir. Ne var ki davacı kayıtlarını esas aldığı belirtilen dosya kapsamında mevcut bilirkişi kök ve ek raporlarının denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte olmadığı görülmüştür. Şöyle ki, bilirkişi kök raporunda, tarafların kabulünde olan bir mutabakat metninin olmaması nedeniyle sözleşmeye göre inceleme yapıldığı belirtilmiş ise de, davalı taraf 03/05/2010 tarihli dilekçesinde ve sonraki dilekçelerinde 25/03/2008 tarihli mutabakatın taraflarının kabulünde olduğunu ve buna göre kendisinin 102.748,06 TL borçlu göründüğünü belirtmiş, dosya kapsamında davacının bu belgeye ilişkin herhangi bir beyanına veya açık itirazına ise rastlanılmamıştır. Yine davalı tarafça davacının 19/01/2019 tarihli 32 sayılı kendi iç yazışması ekinde sunulan ve 31/12/2018 tarihine kadar acentelerden tahsil edilemeyen borç rakamlarını gösteren listeye göre de 100.724,00 TL borçlu olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca davalı şirket yetkilileri hakkında güveni kötüye kullanma suçundan yürütülen İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/92623 Sor. Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda ayrıntılı bir değerlendirme yapılarak davalı şirket yetkililerinin suça konu eylemleri nedeniyle davacının 201.548,79 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş ve İzmir 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/253 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda bu tespit tekrarlanmış, dosya kapsamında söz konusu ceza dava dosyasına ilişkin başkaca bilgi veya belgeye rastlanılmamıştır. Dosya kapsamında mevcut cari hesap ekstresi incelendiğinde 2017 yılı sonu itibariyle borç-alacak kaydı görülmezken 2018 yılı başı itibariyle 283.268,55 TL açılış kaydı bulunduğu görülmüş, bu kaydın tamamının usulsüz işlemlere ilişkin olup olmadığı ise dosya kapsamı itibariyle anlaşılamamıştır. Her ne kadar 16/02/2017 tarihli bilirkişi 3.ek raporunda, 25/03/2008 tarihli mutabakat belgesi ile ceza soruşturma dosyası ve ceza davası dosyası bilirkişi raporlarındaki borç tespitinin, davacının ibraz ettiği 200 sayfalık belgelerle davalı acentenin ibraz ettiği belgelerin farklı nitelikte olmaları ve davalı belgelerinin davacı defter ve belgeleri gibi denetime açık ve karşılaştırılabilir nitelikte olmaması, poliçe bazında kayıt bilgilerinin bulunmaması nedeniyle davacının denetime elverişli ve sigorta muhasebesi tekniğine göre uygun kayıtları esas alınarak sonuca varılması gerektiği belirtilmiş ise de, davalının defter ve belgelerinin denetime açık olmaması davalının sadece davacı defter kayıtlarına yönelik yapmış olduğu soyut itirazlar yönünden önem arz etmekte olup, bilirkişi tarafından her durumda sözü edilen mutabakat belgesi, ceza dosyası bilirkişi raporları, hatta yukarıda sözü edilen davacının 19/01/2019 tarihli 32 sayılı kendi iç yazışması ekinde sunulup 31/12/2018 tarihine kadar acentelerden tahsil edilemeyen borç rakamlarını gösteren liste ve 23/11/2010 tarihli teftiş raporu ile davacının ticari defter kayıtlarını karşılaştırmak suretiyle bir tespitte bulunması mümkün iken yapılmamıştır. Öte yandan birleşen 2012/151 E. sayılı dosyaya yönelik düzenlenen 01/02/2018 tarihli bilirkişi 4.ek raporunda, teftiş raporuna istinaden takibe konu edilen 93.285,78 TL’nin acentenin kesin hesapları içerisinde yer alıp almadığının tespiti için şirket kayıtları üzerinden alınmış üretim ve tahsilat kayıtlarının sunulması gerektiği belirtilmiş, davacı tarafça bu kez teftiş raporu ile cari hesap ekstreleri sunulmuş ise de, bilirkişi 5.ek raporunda sunulan belgelerin usulsüz tahsilat işlemleri ile acente hesaplarının ilişkilendirilmesi için yeterli olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece davacı tarafa gerekli üretim ve tahsilat kayıtlarının sunulması için süre verilerek sunulması halinde ek rapor alınması gerekliliği gözetilmeden karar verilmesi de hatalıdır. O halde mahkemece, öncelikle davacı tarafa 25/03/2008 tarihli mutabakat belgesine bir itirazlarının olup olmadığının açıklattırılması, davalı şirket yetkilileri hakkında açılan ceza davasının akıbeti araştırılarak dosyanın bir suretinin celp edilmesi, ardından konusunda uzman farklı bir bilirkişi heyetinden, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınıp davalı itirazlarını da karşılayacak denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemenin kabulüne göre ise davacının alacağı ipotekle teminat altına alınmış, asıl davaya konu icra takibi ve birleşen 2010/514 E. sayılı davaya konu icra takibi aynı alacağa yönelik olup, mahkemece birleşen 2010/514 E. sayılı davaya yönelik karar verilirken İİK 45.m. hükmünün dikkate alınmamış olması da hatalıdır. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK 353/1-a6 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/05/2019 tarih ve 2010/92 Esas – 2019/471 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.