Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2409 E. 2023/102 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2409 Esas
KARAR NO: 2023/102 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/507 Esas – 2022/646 Karar
TARİH: 28/09/25022
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı irsaliyeli faturalar karşılığında davalı tarafa mal sattığını ve teslimini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, fatura konusu mallar nedeniyle davalı taraf davacıya hiçbir şekilde ödeme yapmadığını, bu nedenle de davacının davalı taraftan fatura toplamı olan 13.227,80 TL alacağının bulunduğunu, Bu alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatılmış ise de takip davalının haksız itirazı neticesinde durdurulduğunu, Zorunlu arabuluculuk kapsamında arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak tarafla arasında anlaşma sağlanmadığını bu nedenle de mahkemenizde itirazın iptali davası açıldığını, Yukarıda açıklanan nedenlerle icra dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamın, davalının asıl alacak tutarının %20sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, alacağı kabul anlamına gelmemek kaydıyla alacağın hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri içinde talep edilmediğinden itiraz ve defi itirazında bulunduklarını, Ödeme emrinde geçen alacak tutarlarına, ferilerine, faiz oranlarına ve faizin işletilme yöntemine itirazlarını yinelediklerini, alacağın varlığını ispat yükünün davacıda olduğunu, Davaya konu edilen alacağın gerçek ve mevcut olmadığını, keza kurulduğu iddia edilen borç ilişkisinin de olmadığını, alacağın delili olarak sunulan …, … ve … numaralı imzasız irsaliyeli fatura taslaklarının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca faturada bulunması gereken şartları taşımadığı, üzerinde düzenleyenin (davacının) kaşe ve imzası bulunmadığı, bu nedenle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6012 sayılı Ticaret Kanunu anlamında fatura olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca bunların müvekkiline tebliğ edilmediğini, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nu uyarınca haksız ve kötüniyetli takip sebebiyle %20 alt sınırından uzaklaşılarak tazminata hükmedilmesini, Davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddine; Davanın esastan reddine; yargılama giderlerinin ve karşı vekil ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/09/2022 tarih 2021/507 Esas 2022/646 Karar sayılı kararında; “…Mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında belirlendiği üzere, davacının davalı adına düzenlediği takibe dayanak üç adet faturanın irsaliyeli faturalar olduğu, üç faturanın da teslim alan kısımlarının boş olduğu, davacının takibe dayanak üç faturayı davalıya teslim ettiğine dair herhangi bir delil sunulmadığı, faturaların davacı tarafça 2019 yılı BS formlarında bildirildiği ancak davalının BA formlarında bildirim bulunmadığı belirlenmiş olup, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında taraflar arasında mal alım satımı konusunda ticari ilişki bulunduğu hususunda ihtilaf bulunmadığı anlaşılmış , takibe ve davaya konu üç adet irsaliyeli faturanın mal teslimine ilişkin olduğu fatura içeriklerinden de anlaşılmıştır. Satım sözleşmesinde emtianın sözleşmeye uygun şekilde alıcıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğü satıcıdadır. Emtianın teslim edildiği kesin delillerle satıcı tarafından kanıtlanmalıdır. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da döküm yapılan üç adet irsaliyeli faturanın teslim alan kısımlarının boş olduğu, alıcının isim veya imzasının bulunmadığı belirlenmiş, ayrıca davalının incelenen defterlerinde de kayıtlı olmadığı ve davalının BA formlarında bildirilmediği belirlendiğinden netice olarak uyuşmazlık konusu irsaliyeli faturaların teslim alan kısımlarının boş olması nedeniyle dava ve takibe konu faturaların içeriği emtianın davalıya teslim edilmediğinin kabulü gerektiğinden davacının davalıdan talep edebileceği alacağının bulunmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Ayrıca davalı tarafça kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de, davacının takipte kötüniyetli olduğu kanaatine gerektirir delil bulunmadığından davacının takip yapmakta kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmakla davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, 1-Davanın reddine, 2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davanın yerel mahkeme tarafından reddedildiğini, davaya konu bilirkişi raporunun tarafların ticari defterleri ve diğer delillere istinaden karşı tarafın müvekkilinden bir alacağı bulunmadığını tespit ettiğini ancak müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talebinin reddedildiğini, gerekçe olarak ; “Ayrıca davalı tarafça kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de, davacının takipte kötüniyetli olduğu kanaatine gerektirir delil bulunmadıgından davacının takip yapmakta kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği anlaşılmakla davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” denildiğini, davalı tarafın ispat külfeti veya delil getirme yükümlülüğü bulunmadığını, alacağın mevcut olmadığının tespitinin, takibin kötü niyete dayandığı alacağın mevcut olmadığının tespiti ile birlikte ispatlanmış kabul edilmesi gerektiğini, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında “…taraflar arasında mal alım satımı konusunda ticari ilişki bulunduğu hususunda ihtilaf bulunmadıgı anlaşılmış…” ibaresi yer aldığını ancak 14/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde davacı ile müvekkili arasında bir borç ilişkisi bulunmadığının ifade edildiğini, Hukuken “yok” olan bir ilişkiye dayanarak, mevcut olmayan bir alacağın takibe konu edilmesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2 maddesi uyarınca, takip borçlusu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkili lehine tazminata hükmedilmesine yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, üç adet fatura dan kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin lehlerine kötüniyet tazminatına hükmedilmediğine yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Yargıtay 13. HD.’nin 03/04/2013 tarih ve 2012/26728 Esas – 2013/8605 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, İİK 67/2 maddesi, takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca alacaklı-davacı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davacı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Somut olaya döndüğümüzde, İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle davacının kötü niyetinin ispatlanamamış olması karşısında, İİK 67/2 uyarınca kötü niyet tazminatı koşulların oluşmadığı anlaşılmakla, davalı vekilince bu yönde ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/01/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.