Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2299 E. 2023/286 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2299 Esas
KARAR NO: 2023/28 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R Iİ
NCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/568 Esas – 2022/77 Karar
TARİH: 02/02/2022
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … Şubesinden 229.942 TL ödeyerek 2013 model … marka aracı satın aldığını, aracın birçok kez arıza yaptığını, 4 defa servise götürüldüğünü, araçta bir kısım hasarın olduğunu ve 28.223,00 TL onarım bedelinin olduğunu, arızaların tespiti için Yalova Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/71 D.İş sayılı dosyası ile tespit davası açıldığını, ayıplı arıza olduğuna dair bilirkişi raporu sunulduğunu, gizli ayıp nedeniyle araç bedelinin ödenmesi gerektiğini belirterek şimdilik 50 TL’nin avans faiziyle birlikte iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın ayıp nedeniyle bedelin iadesini istediğini, 50 TL’lik kısmi dava açılmasının mümkün olamayacağını, harcın tamamlanması gerektiğini, söz konusu aracın kendileri tarafından satılmadığını, üreticisi ve ithalatçısı olmadığını, kendilerinin pasif husumetinin bile bulunmadığını, davanın reddini talep ettiklerini, taleplerinin zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/02/2022 tarih 2021/568 Esas 2022/77 Karar sayılı kararında; “….Dava, ayıplı araç satımına dayalı misli ile değişim talebine ilişkindir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ile, Müvekkilinin … Dolmabahçe Şubesinden 229.942 TL ödeyerek 2013 model … marka araç satın aldığını, aracın birçok kez arıza yaptığını, 4 defa servise götürüldüğünü, araçta bir kısım hasarın olduğunu ve 28.223,00 TL onarım bedelinin olduğunu, arızaların tespiti için Yalova Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/71 D.İş sayılı dosyası ile tespit davası açıldığını, ayıplı arıza olduğuna dair bilirkişi raporu sunulduğunu, gizli ayıp nedeniyle araç bedelinin ödenmesi gerektiğini, ıslah dilekçesi ile aracın misliyle değiştirilmesini talep ettiği, Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile, söz konusu aracın kendileri tarafından satılmadığını, üreticisi ve ithalatçısı olmadıklarını, kendilerinin pasif husumetinin bile bulunmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını, belirterek davanın reddini talep ettiği, Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafın satın aldığı aracın ayıplı olup olmadığı, aracın misliyle değişiminin gerekip gerekmediği, bu hususta davalının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı, Mahkememizce yapılan ilk yargılamada davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği, İstanbul BAM 13 HD’nin 2019/1812 esas 2021/903 esas sayılı kararı ile; “TTK.’nın 23. Maddesinde, bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı, maddenin c fıkrasında, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmek ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu, diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı, TBK’nın 223. Maddesinin ikinci fıkrasında ise alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğunun sonradan anlaşılması halinde, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği, bildirilmezse satılanın bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı, TBK’nın 225. Maddesinde, ağır kusurlu olan satıcının, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağı, TBK’nın 231. Maddesinde, satıcının daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, ayıptan kaynaklı sorumluluğa ilişkin her türlü davanın, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, son fıkrasında ise satıcının, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu olmasında iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda davacı, davaya konu satılandaki ayıbın gizli ayıp olduğunu ileri sürerek bu konuda Yalova Sulh Hukuk mahkemesinde açtığı tespit dosyasında aldığı bilirkişi raporuna dayanmıştır. Mahkemece, her hangi bir gerekçe gösterilmeden ve davaya konu araçta bulunduğu iddia edilen ayıbın gizli ayıp olup olmadığı değerlendirilmeden ve gerekmesi halinde bu konuda bilirkişi raporu alınmadan TBK’nın 231/1 maddesinde belirtilen zaman aşımı süresi içinde dava açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Yine, davada taraf teşkili dava şartı olup mahkemece taraf teşkilinin doğru şekilde yapılıp yapılmadığının resen araştırılması gerekir. Yani davanın doğru hasma yöneltilip yöneltilmediğini kendiliğinden araştırmalıdır. Davalı savunmasında davaya konu aracın satıcısı, ithalatçısı veya üreticisi olmadığını kendisine husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmüştür. Davacı ve davalı tarafından dosyaya sunulan davaya konu araca ilişkin faturada da davalı satıcı veya ithalatçı olarak görünmemektedir. Davacı da fatura dışında davaya konu aracın alım satımı konusunda taraflar arasında düzenlenmiş satış sözleşmesini dosyaya sunmamıştır. Her ne kadar davacı son celsede faturada yazılı satıcı şirket ile davalı arasında organik bağ olduğunu ileri sürmüş ise de mahkemece bu husus araştırılmadığı gibi davalının husumet itirazının neden kabul edilmediği de gerekçede açıklanmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, davalının husumet itirazını değerlendirmek, davaya konu aracın davalı tarafça satılıp satılmadığı, satış faturasını düzenleyen şirket ile davalı arasında irtibat olup olmadığı araştırılarak öncelikle husumet itirazı konusunda karar vermek, davanın doğru kişiye karşı açıldığının tespiti halinde, davaya konu araçta davacının iddia ettiği şekilde gizli ayıp olup olmadığının gerekmesi halinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak belirlenmesi ve buna göre davalının zaman aşımı itirazı değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek olmalıdır.” gerekçe göstererek Mahkememizce verilen kararın kaldırdığı, Kaldırma kararı sonrasında Mahkememizce şirketlerin İstanbul Ticaret Odası kayıtlarının, Ticaret Sicil Müdürlüğü Kayıtlarının, kolluk araştırmalarının yapıldığı, öncelikle davalının husumet itirazının değerlendirilmesine geçildiği, Dosya kapsamında sunulu 06.11.2017 tarihli faturada İthalatçı firmanın … Pazarlama ve ticaret A.Ş. Şirketi olduğu, satıcı firmanın … Servis ve Ticaret A.Ş. Şirketi olduğu, faturanın üst kısmında … Servis ve Ticaret A.Ş. Unvanı olduğu, faturanın davacı şirket adına düzenlendiği, dosyaya sunulu 27.09.2017, 28.02.2017, 15.08.2016, 25.05.2016, 29.07.2015,27.01.2015, 10.09.2014 tarihli arıza bildirim kayıtlarında davalıya ilişkin kayıt olmadığı, davacının 04.09.2013 tarihli fatura ile … Servis ve tic A.Ş. Kaşe ve imzalı fatura ile satın aldığı, Davalı Şirketin İTO kaydında 13.01.1997 yılında odaya kayıt olduğu, eski unvanının … İstanbul Servis ve Ticaret A.Ş. Olduğu, bu unvanın 17.09.1997 yılında ek sözleşme ile değiştirildiği, oda sicil numarasının … olduğu, ithalatçı firmanın odaya kaydının 21.10.2009 tarihi olduğu, unvan değişikliğine gitmediği, oda sicil numarasının … olduğu, satıcı … Servis ve Ticaret Anonim şirketinin odaya kayıt tarihinin 27.02.1984 tarihi olduğu, unvan değişikliğine gitmediği, oda sicil numarasının … olduğu, Araç satış ve tamire ilişkin fatura tarihlerinden yaklaşık 6 yıl önce davalı şirketin unvan değişikliğine gitmiş olduğu, araç satış ile tamire ilişkin faturalarda davalı tarafın unvanına rastlanmadığı, 06.11.2017 tarihli tamir faturasında satıcı … Servis ve Ticaret Anonim şirketinin unvan ve oda sicil numarasının bulunduğu, davalının satıcı, ithalatçı şirket olmadığı, Organik bağa ilişkin olarak; bilindiği üzere tüzel kişilik kendisini oluşturan kişi veya mal topluluklarından bağımsız olarak faaliyet gösterdiği, tüzel kişinin mal varlığının onu kuran ortakların mal varlığından ayrı olduğu, ancak tüzel kişi ile ortakları arasındaki bağımsızlık ilkesinin uygulanmasının her zaman hakkaniyetli sonuçlar vermediği, bağımsızlık ilkesinin kimi zaman haksız sonuç doğmasına sebep olabileceği, tüzel kişiliğin sorumluluğunun onu oluşturan ortakların sorumluluğundan bağımsız olmasının; bazen kendisini oluşturan kişilerin yükümlülüklerinden, borçlarından ve sorumluluklarından kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak kullanıldığı, tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak, kişilerin zarara uğratılabilindiği ve bu zararların tazmin etmekten kaçınılabilindiği, hukuk normlarımız kötü niyeti korumadığı, tüzel kişiliğin arkasında saklanılarak, kanuna karşı hile yapılmasının, üçüncü kişilere zarar verme amacı güdülmesinin, Medeni Kanun madde 2 anlamında hakkın kötüye kullanımı düzenlemesi ile engellendiği ve organik bağın kabulü halinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak, sorumlulukların yerine getirilmesi sağlanıldığı, Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yalnızca gerçek kişi ile tüzel kişi arasında değil iki tüzel kişi arasında da görülebildiği, İş bu dosya kapsamında davacının dilekçeler aşamasında organik bağ iddiasında bulunmadığı, 03.04.2019 tarihli 5. Celsede (ilk karar celsesinde) şirketler arasında organik bağ savunmasında bulunduğu, davalı tarafın ise cevap dilekçesinde üretici, satıcı imalatçı olmadığına ilişkin savunmada bulunduğu, davacının satıcı, ihtalatcı ve üretici olmadığı, davalı şirket ile satıcı ve üretici şirket arasında borçlardan ve sorumluluklarından kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak tüzel kişilik perdesi arkasına sığınma ve zarara uğratma amacının tespit edilemediği, sadece şirket ortaklarının veya adreslerin aynı yada benzer olmasının tek başına organik bağ kabulü için yeterli olmayacağı ayrıca TMK 2 kapsamında kötüniyetin ispatının gerektiği, davalının husumet itirazının yerinde görüldüğü, bu nedenle davacının diğer itirazlarının incelemesinin yapılmasına gerek olmadığından aşağıdaki şekilde hüküm kuruldu…”gerekçesi ile, Açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin; davalı ile müvekkiline fatura düzenleyen şirket arasında organik bağ bulunmadığını tüzel kişilik perdesinin aralanmasını sadece iki tüzel kişi arasında görülebileceğini nedeniyle davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verdiğini, İki şirket arasında organik bağ olduğunu tespit için Yargıtay tarafından geliştirilmiş birtakım kriterler bulunduğunu, şirketlerin; hakim sermaye ortaklarının aynı olması, kayıtlı adreslerinin aynı olması, faaliyet konularının aynı olması, aynı adreste faaliyet göstermeleri gibi hususların organik bağa işaret ettiklerini, şirketler arası organik bağ varlığına delil olarak gösterilebilecek en önemli unsurların arasında işyerinin devredilmesinin yer aldığını, işyerini devralan yeni şirketin ortaklarının eskisi ile kısmen aynı olması ya da şirket yetkililerinin akraba olması, eski işyeri çalışanlarının devredilen işyerinde aynı kadro ile çalışmaya devam etmesi, yeni şirketin aynı adreste farklı isimle aynı faaliyeti yürütmesi gibi durumların Yargıtay tarafından organik bağın varlığını kanıtlayan hususlar arasında sayıldığını, (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi E. 2019/4402 K. 2019/13939 T. 25.6.2019) İstanbul Ticaret Odasından gelen 16/11/2021 tarihli yazı cevabında görüleceği üzere … Servis Ticaret Anonim Şirketi ile … Anonim Şirketi aynı adreste ve ayni ticari kolda faaliyet gösterdiklerini, Davalı … Şirketi ile müvekkiline fatura kesen … Servis Ticaret Anonim Şirketi’nin Yöneticilerinin de aynı olması her iki şirket arasında organik bağ olduğunu şüpheye vermeyecek şekilde gösterdiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı ile fatura şirketi arasında organik bağ olduğunun tespiti ile dosyanın esasına girilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dairemizin 17/06/2021tarih ve 13 HD’nin 2019/1812 Esas – 2021/903 Karar sayılı kararı ile; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2018/457 Esas – 2019/355 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi üzerine ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.Dava, ayıplı araç satımına dayalı misli ile değişim talebine ilişkindir. Mahkemece, açılan davanın pasif husumet nedeniyle reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan satın aldığı aracın gizli ayıplı olduğunu, bu konuda Yalova Sulh Hukuk mahkemesinde tespit yaptırdıklarını, alınan bilirkişi raporu ile gizli ayıp olduğunun tespit edildiğini belirterek aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etmiştir.”Borçlar Kanunda düzenlenmiş olan ayıba karşı tekeffül sorumluluğu, bir akdi sorumluluk türü olduğundan, sadece satım sözleşmesinin tarafları arasında geçerlidir. Bunun bir sonucu olarak, satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğuna bağlı olarak alıcıya tanınan seçimlik haklar da (sözleşmeden dönme, bedel indirimi, değiştirme hakları) alıcı tarafından satıcıya karşı ileri sürülebilecek haklar şeklinde düzenlenmiştir. Şu halde, alıcının, ayıba karşı tekeffüle dayanan seçimlik haklarını, satıcı dışındaki kişilere, yani satım sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişilere (üreticiye, ithalatçıya, ara satıcıya vb.) yöneltmek suretiyle onları ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca sorumlu tutması mümkün değildir. Aynı şekilde, alıcının, satıcı dışındaki üçüncü kişileri, akdi sorumluluğa ilişkin genel hükümler (BK. md.96 vd.) uyarınca sorumlu tutması da mümkün değildir. Böylelikle alıcı, satıcı dışındaki üçüncü kişilere, BK. Md.96 vd. Hükümlerine dayanan bir tazminat talebi de yöneltemeyecektir. Her ne kadar, Tüketicinin Korunmasına İlişkin kanunun “ayıplı mal” başlıklı 4’üncü maddesinde, tüketici konumundaki alcının, ayıba karşı tekeffülden doğan seçimlik haklarını satıcı dışındaki üçüncü kişilere (üretici, ithalatçı, acente) karşı da yöneltebilmesi imkanı düzenlenmişse de, bu hüküm sadece bir tarafını tüketicinin oluşturduğu sözleşme ilişkilerinde (tüketici işlemlerinde) uygulama alanına sahip olduğundan, inceleme konumuzu oluşturan “tacirler arası ticari satımlarda” uygulama alanı bulamayacaktır. Sonuç itibariyle, inceleme konumuzu oluşturan tacirler arası ticari satımlarda, satıcının ayıplı mal teslim etmesi halinde, alıcının, akdi sorumluluğa dayanan talep haklarını, satım sözleşmesinin tarafı olmayan üçüncü kişilere (üreticiye, ithalatçıya, ara satıcıya vb.) yöneltmesi mümkün değildir.” (Yard. Doç. Dr. C. Salih ŞAHİNİZ, Tacirler Arası Ticari Satımlarda Satıcının Ayıplı İfadan (Ayıplı Mal Tesliminden) Sorumluluğu, 2008, 186-187 ss,) Somut olaya döndüğümüzde, İthalatçı firmanın … Pazarlama ve Ticaret A.Ş. Şirketi olduğu, satıcı firmanın … Servis ve Ticaret A.Ş. olduğu, dava konusu aracın satıcısı, üreticisi veya ithalatçısının davalı … İthalat ve Dağıtım. A.Ş. ‘nin olmadığı anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.