Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2248 E. 2023/172 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2248 Esas
KARAR NO: 2023/172 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/720 Esas – 2022/233 Karar
TARİHİ: 06/04/2022
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 02/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı …’nin tasfiye memurluğunu yapmış olduğu tasfiye halindeki … Tic. Ltd. Şti.’ye 19.09.2014 tarihinde hem haksız fiil nedeniyle, hem de kişilik haklarının korunması nedeniyle manevi tazminat davası açtığını, bu davanın Ankara 10. İş Mahkemesi’nin 2014/1183 Esas sayılı dava dosyası ile görülmeye başladığını, Ankara 10. İş Mahkemesi tarafınca 2014/1183 Esas ve 2015/706 Sayılı Karar ile yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olduğunu, verilen kararın kesinleştiğini, davanın İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesi’nin 2021/433 sayılı esasına kaydedildiğini ve yargılamaya devam edildiğini, … İhr. Tic. Ltd. Şti.’nin ihyasına ilişkin olarak gerekli ihya davasının açılması için tarafına 2 aylık kesin süre verilip süresi içerisinde işbu ihya davasını açtığını beyanla şirketin ek tasfiye işlemleri için ihyasına, ek tasfiye işlemlerini yapmak üzere tasfiye memuru atanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün TTK. Madde 32 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği madde 34 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün, Ticaret Sicili’ne tescil konusundaki taleplerinin, ilgili yasanın kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirdiğini ve sonuca bağladığını; yargı merci gibi hareket edemeyeceğini, yasal şartlar oluşmuşsa yapılan işlemle ilgili tescil kararı verildiğini aksi halde, tescil talebinin gerekçe göstererek reddedileceğini, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirkette, tasfiye memurunda olduğunu, tasfiye memurları tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının memurların sorumluluğunu gerektirdiğini, tasfiye memurlarının alacaklıların haklarını korumakla görevli olduğunu, henüz muaccel olmayan veya hakkında uyuşmazlık bulunan borçların notere depo edilmesi ya da kafi bir teminat ile karşılanması gerektiğini, bu yapılmadan şirketlerin tasfiye sürecini sonuçlandırıp, bakiyeler mevcut pay sahiplerine dağıtılmış ve şirket kayıtları sicilden terkin edilmiş ise, terkin işlemlerinin iptali ile şirket tüzel kişiliği ihya olunarak tasfiye sürecine yeniden geçilebileceğini, tasfiye memurlarının iddia edilen eksik işlemlerini, müvekkili Sicil Müdürlüğü’nün tespit etmesinin mümkün olmadığını, TTK m. 545/1’de düzenlendiği üzere, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü tasfiye memurlarının bildirimi ve başvurusu üzerine işlem yapmış olup, bu kapsamda herhangi bir sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesinin kanuna aykırı olacağını, tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, şirkete ve şirketin alacaklılarına karşı sorumlu olduklarını, yasal hasım konumunda olan müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyanla müvekkili aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; şirketin ihyası için açılacak davalarda zamanaşımı süresinin şirketin terkin edildiği tarihten itibaren 5 yıl olduğunu, işbu davanın süresi içinde açılmadığını, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkilinin şirketin hem kurucu ortağı, hem de Tasfiye Memuru olduğunu, şirketin 15.07.2014 tarihinde ticaret sicilden terkin edilmiş olduğunu, ihya davası açmak için son tarihin 15.07.2019 olduğunu, bu nedenle dava açma süresi geçmiş olup davanın zamanaşımına uğradığını, davacının manevi tazminat davasını 19.09.2014 tarihinde açmış olduğunu, bu tarihin de şirketin terkin edildiği tarihten sonraya denk geldiğini, bu şirketin, şirketlere bilgisayar yazılımı, donanım ve danışmanlık hizmetleri vermek amacıyla 2008 yılında kurulduğunu, sonrasında müvekkili ve diğer ortakları daha büyük firmalara hizmet vermeye başlayınca kendi aralarında başka şirketler de kurarak bu şirketleri verdikleri hizmetlere göre ayırdıklarını, bazı şirketlerin yazılım ve donanım üzerine hizmet vermeye yoğunlaştığını, bazı şirketlerin de danışmanlık ve analitik işlemler üzerine hizmet vermeye başladığını, bu şekilde kurumsallaşma süreci içerisine girilince … Firmasında çalışan personellerin de uzmanlık alanlarına göre bu şirketlere devredildiğini, bu devir işlemleri ve planlamalar yapılırken tüm personellere bu hususun izah edildiğini, bu sırada davacının da … Firmasında çalıştığını, davacının 28.10.2011 tarihinde …dan çıkartılarak Intelart firmasına geçirildiğini, o dönemde davacının bu hususa herhangi bir itirazı olmadığını, bu durum nedeniyle davacının herhangi bir hak kaybı olmadığını ancak çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra burada çalışmak istemediğini söylediğini, bu hususta kendisiyle yapılan görüşmeler sonucunda 12.12.2011 tarihinde işten çıkışının verilerek aynı tarihte tekrar … Firmasına girişinin sağlandığını, taraflar arasında karşılıklı mutabakat sağlanarak davacının çıkışının tüm yasal hakları ödenerek 29.08.2012 tarihinde gerçekleştirildiğini, işbu davada şirketin ihyasını gerektirecek bir menfaatin, bir haklı sebebin söz konusu olmadığını, TTK’ nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrasında belirtildiği üzere şirketin ihyası için dava açılmasının birinin usule, birinin esasa ilişkin olmak üzere 2 koşulu olduğunu, ilk koşulun usule ilişkin olup zamanaşımı şartı olduğunu, ikinci koşulun ise, esasa ilişkin olup davanın haklı sebeple açılması olduğunu, davacının, işbu davada sigortalı işe giriş bildirgesinde girişinin özürlü olarak yapıldığını, bu durumun onurunu zedelediğini ve bu nedenle manevi tazminat istediğini ve yine sırf bu nedenle 15.07.2014 tarihinde terkin edilmiş olan şirketin ihyasını talep ettiğini, müvekkilinin kurucu ortağı olduğu şirketlerde hiç bir usulsuz işlem yapılmadığını, davacının 2. kez … firmasına girişi yapılırken muhasebe çalışanınca sehven hata yapılarak özürlü olarak girişi yapıldığını ve bu durumun hataen yapıldığını, davacı tarafından fark edilip söylendiğinde de şirketlerin bir kısmının devredildiğini, mevcut şirket de tasfiye halinde olduğu için düzeltme yapılamadığını, müvekkilinin kurucu ortağı olduğu şirketinin bu şekilde giriş yapılmasından kaynaklı bir menfaatinin söz konusu olmadığını, o dönemde çalıştırılan personel sayısı gereği kadrosunda özürlü personel bulundurma gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, bu şekilde hatalı yapılan bir girişin davacının onurunu zedeleyecek bir sonucunun bulunmadığını, bu nedenle davacının manevi tazminat talebinin haklı olmadığını, keza bir şirketin sırf bu nedenle ihyasının asla kabul edilemeyeceğini beyanla davanın esastan da reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 06/04/2022 tarih 2021/720 Esas 2022/233 Karar sayılı kararında; “… TTK’nın 547. maddesinde tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması halinde şirketin yeniden tescilinin istenebileceği düzenlenmiştir. Davalı yanca her ne kadar davacının zamanaşımına uğradığı iddia edilmiş ise de 6102 sayılı TTK’nın 547 maddesi kapsamında açılan davalarda zaman aşımı veya hak düşürücü süre söz konusu değildir. ( Bkz. İst bam 13. HD. 2020/1769 Esas , 2020/1480 Karar sayılı ilamı ). Bu nedenle davalının bu itirazına itibar edilmemiştir. Her ne kadar davalı yanca İstanbul Anadolu 22. İş mahkemesinin 2021/433 E. Sayılı dosyasının esasını ilgilendiren bir kısım iddialarda bulunulmuş ise de davalının ileri sürdüğü bu iddialar bu davanın konusunu teşkil etmemektedir. İst Bam 12. HD. 2021/251 E, 2021/200 K. Sayılı ilamında “….TTK’nın 547. maddesi gereğince tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu , terkin edilen şirketin davacıya borçlu olup olmadığının bu davanın konusunu teşkil etmediği ,yapılan ilanlara rağmen alacağın bildirilmemesinin ihya isteminin reddine gerekçe olamayacağı, davacının derdest davanın sonlandırılabilmesi için ihya istemekte hukuki yararı bulunduğu, tüzel kişiliğin sona erdiğinin kabul edilemeyeceği esasen davalı tasfiye memurunun istinaf sebeblerine konu ettiği hususların esas davalarda incelenebilecek nitelikte olduğu gözetilerek, mahkemenin dava dosyası ile sınırlı olarak tüzel kişiliğin ihyasına ve tasfiye memuru atanmasına ilişkin hükmüne yönelik istinaf sebebleri yerinde görülmemiş davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” belirtilmiştir. Yapılan yargılamaya göre, her ne kadar dava konusu şirket kendisi tarafından tasfiye sürecine girip tasfiyeyi sonuçlandırmış ve sicilden terkin edilmiş ise de dava konusu terkin edilen şirket hakkında halen devam eden derdest dava bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, derdest olan dava sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince “Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmü dikkate alındığında davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan …’nin tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam eden dava olması sebebiyle, dava konusu şirketin tasfiyesinin tamamlanmamış olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan …’nin tasfiye memuru olarak atanmasına, davalı … yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine yargılama gideri takdirine yer olmadığına karar verilmiştir…Görüldüğü üzere 6102 sayılı TTK’nın 547. Maddesi uyarınca verilen ihya kararlarında yapılacak tasfiye aşamasında ihmal edilen veya eksik yapılan işlerin tamamlanmasına imkan sağlamaktır. Şirket tüzel kişiliğinin tamamen canlandırılması amaçlanmamıştır. Maddenin lafzında da mahkemenin istemin yerinde olduğuna kanaat etmesi durumunda şirketin ek tasfiyesi hususunda bu işlemleri yapması hususun da yeniden tesciline karar vereceği ve bu işlemleri yapması için tasfiye memuru görevlendireceği açıkça belirtilmiştir.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı tasfiye memuru vekili ve davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemenin dava konusu şirketin ihyasına karar verirken, İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesi’nin 2021/433 Esas sayılı derdest davanın sonuçlanması ve bu davanın infazı ile sınırlandırma yaparak karar verdiğini, yerel Mahkemenin gerekçeli kararda atıfta bulunmuş olduğu söz konusu kanun maddesi olan TTK’nın 547. maddesinin lafzını bu şekilde yorumlamasının ve dava konusu şirketin ihyasına karar verirken sınırlandırma yapmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, TTK’nın 547/1 maddesinde bahsi geçen ek tasfiye yapılmasını gerektiren işlemlerin şirketin ek tasfiye sürecine girmesi için bir sebep ve vesile olduğunu, ancak şirketin ek tasfiye sürecine girmesine vesile olan borca ilişkin işlemler sonuçlandığında, şirketin ek tasfiye sürecinin her zaman kapanmayabileceğini, ek tasfiye sürecinin, normal tasfiye sürecinin devamı niteliğinde ve ayrıca tasfiyeye ilişkin işlemleri sınırlandırmanın tasfiye kurumunun ruhuna aykırı olduğunu, bu nedenle şirketin normal tasfiye sürecine girdiğinde tasfiye memuru tarafınca belirlenen listede yer alan borçları ile birlikte bu listede yer almayan örneğin, bir alacaklının şirketten alacaklı olduğunu iddia ettiği borcun da tasfiye işlemlerinin sonuçlandırılması gerektiğini, benzer şekilde ek tasfiye sürecinde de, ek tasfiye sürecine vesile olan borç ile birlikte ek tasfiye sürecinde iddia edilebilecek şirketin başkaca borçlarının tasfiye işlemlerinin sonuçlandırılması gerektiğini, ek tasfiye sürecinde ek tasfiyeye vesile olan borç haricinde başkaca borç ortaya çıkmaz ise, bu durumda ek tasfiyeye vesile olan borcun tasfiye işlemlerinin sonuçlandırılması ile ek tasfiye sürecinin de kapanmış olacağını, ancak ek tasfiye sürecinde ek tasfiyeye vesile olan borç haricinde başka borç ortaya çıkar ise, bu durumda tüm bu borçların tasfiye işlemleri sonuçlandırılmadığı sürece, şirketin ek tasfiye sürecinin kapanmayacağını, TTK’nın 547/2 maddesinde ek tasfiyeden bahsedildiğini ancak ek tasfiye sürecinin nelerden ibaret olacağının sayılmadığını, bu sebeple TTK’nın 547/2 maddesinde bahsi geçen “tasfiye memurları tarafınca yapılacak şirketin ek tasfiye işlemleri” ifadesinden anlaşılması gerekenin, sadece ek tasfiyeye vesile olan borca ilişkin tasfiye işlemleri değil, ek tasfiye sürecinde ortaya çıkabilecek başkaca borçlara ilişkin tasfiye işlemleri de dahil olmak üzere ek tasfiye sürecindeki tüm tasfiye işlemleri olduğunun kabulü gerektiğini beyanla İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin gerekçeli kararının hüküm kısmının 1. maddesinde yer alan “İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesinin 2021/433 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere, terkin edilen şirket hakkında derdest olan davanın sonuçlanması ve infazı bakımından” ifadesinin kaldırılarak kararın onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı Tasfiye Memuru vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkilinin hem kurucu ortağı olduğu, hem de tasfiye memurluğunu yaptığı şirket 15.07.2014 tarihinde ticaret sicilden terkin edilmiş olup, ihya davası açmak için son tarihin 15.07.2019 olduğunu, bu nedenle dava açma süresinin geçmiş olup davanın zamanaşımına uğradığını, işbu davanın usulden reddi gerekirken yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece gerekçede, her ne kadar şirket terkin edildiyse de hakkında devam eden derdest bir dava olduğunun belirtildiğini ancak 15.07.2014 tarihinde şirket terkin edildiğinde şirket hakkında açılmış bir davanın bulunmadığını, söz konusu davanın 19.09.2014 tarihinde açıldığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, işbu davada şirketin ihyasını gerektirecek bir menfaatin söz konusu olmadığını, TTK ilgili hükmüne göre ticaret sicilden terkin edilmiş bir şirketin ihyasına karar verilebilmesi için davanın haklı sebeple açılması gerektiğini, davacının manevi tazminat davasını şirketin tasfiye süreci içinde ve işbu ihya davasını 5 yıllık zamanaşımı süresinde açmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden, aksi halde ortada manevi tazminatı gerektirecek bir durum olmadığından ve bu talebin bir şirketin ihyasını gerektirecek haklı bir sebep oluşturmadığından esastan reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin anlaşılamadığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ticaret sicilinden tasfiye nedeniyle terkin edilen şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. maddesi uyarınca, ek tasfiye işlemleri nedeniyle ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ile davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesinde “tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlanıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemleri yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veyan birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” denilmek suretiyle ek tasfiye düzenlenmiştir. Tasfiye Halinde … Ticaret Limited Şirketi’nin sicil kaydı 24.06.2014 tarihinde tasfiye neticesinde davalı …’nce terkin edilmiştir. İhyasına karar verilen şirket aleyhine, davacı tarafça İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesi’nin 2021/433 Esas sayılı (önceki esas Ankara 10. İş Mahkemesi 2014/1183) dosyası ile 19.09.2014 tarihinde açılmış ve derdest manevi tazminat davasının bulunduğu anlaşılmıştır. TTK’nın 547. maddesi uyarınca açılacak olan ihya davalarında herhangi bir hak düşürücü süre/zamanaşımı süresi düzenlenmemiştir. Bu nedenle davalı tasfiye memurunun davanın, TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde değildir. Şirket hakkında davacı tarafından açılmış ve derdest manevi tazminat davası olması nedeniyle, şirketin tasfiyesinin tamamlanmadığı, ek tasfiye işlemlerinin yapılması için yeniden sicile tescil edilmesi ve tasfiye işlemleri eksik bırakıldığından ek tasfiye işlemleri yönünden tasfiye memurunun görevinin devamına karar verilmesi gerekir. Manevi tazminat davasının açılmasında davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı ve dayanılan vakıaların haklı olup olmadığı, o davada ele alınacak hususlar olup, ihya davasında değerlendirilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemece davacının, şirketin ihyasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğu kabul edilerek şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalı tasfiye memurunun istinaf başvurusu haksız bulunmuştur.TTK’nın 547. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenleme uyarınca verilecek ihya kararının, yapılacak ek tasfiye işlemiyle sınırlandırılması gerekir. Aksi takdirde, tüzel kişiliği sona erdirilmiş bir şirkete, kalıcı bir şekilde tekrar tüzel kişilik kazandırılması söz konu olur ki, bu durum kamu düzenini bozucu bir etki yaratacaktır. Davacı tarafından, ihyası istenen şirkete karşı açılmış olan manevi tazminat davası ek tasfiyeyi gerektirdiğinden, Mahkemece şirketin İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesinin 2021/433 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ve davanın sonuçlanması ve infazı bakımından ihyasına karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. Davacının istinaf başvurusu haksızdır.Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığın gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı ile davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının ve davalı Tasfiye Memuru …’nin istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı Tasfiye Memuru …’nden alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davalı Tasfiye Memuru … tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalı Tasfiye Memuru …’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 02/02/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.