Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2232 E. 2023/620 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2232 Esas
KARAR NO: 2023/620 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/328 Esas – 2022/581 Karar
TARİHİ: 14/09/2022
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili kurum sigortalılarından … T.C Kimlik numaralı …’a Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 30/07/2018 tarihli ve 05663 sayılı Sağlık Kurulu Kararı ile q/q 3/3 düzeyinde pnömokonyoz meslek hastalığı olduğunun tespit edildiğini, İş Göremezlik Derecesi Tespitine ilişkin Kurul Kararı’na ve saptanan hususlara dayalı olarak 5510 Sayılı Yasanın 14.maddesi kapsamında meslek hastalığı sonucu malul kalmış ve davalılardan müvekkili kurum zararının tahsili amacıyla meslek hastalığı nedeniyle rücuan tazminata ilişkin belirsiz alacak davası açıldığını, açılan bu davanın yargılama sürecinde davalı şirket … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ticaret sicilindeki adres kayıtları istendiğinde İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 19/07/2021 tarih … sayılı yazısında adı geçen şirketin 07/07/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğinin tescil ve ilan edildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle rücuan alacak davasında adı geçen şirket yönünden taraf teşkilinin sağlanamadığını, müvekkili kurumun davalı şirketten Eskişehir 3. İş Mahkemesi’nin 2021/56 Esas sayılı dava dosyası içeriğinden alacaklı bulunduğunu beyanla davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin ihyasına ve tasfiye memurunun tayinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/09/2022 tarih 2022/328 Esas – 2022/581 Karar sayılı kararında; “Mahkememizce; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden ihyası talep edilen … Tic. Ltd. Şti’nin hangi nedenle, hangi usulle, hangi yasal düzenleme gereği, hangi tarihte terkin edildiği hususu sorulmuş, Eskişehir 3. İş Mahkemesi’nin 2021/56 Esas sayılı dosyası UYAP üzerinden celp edilerek incelenmiştir. Dava, ticaret sicilinden resen terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan … Tic. Ltd. Şti’nin ihyası istemine ilişkindir. Toplanan delillere göre, davacı tarafından ihya talebine konu … Tic. Ltd. Şti aleyhine Eskişehir 3. İş Mahkemesi’nin 2021/56 Esas sayılı dosyası ile 16/03/2021 tarihinde dava açıldığı, davalı şirketin 07/07/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen terkin edildiğinin anlaşılması üzerine, Eskişehir 3. İş Mahkemesi’nin 2021/56 Esas sayılı dosyasında verilen 20/08/2021 tarihli ara kararı üzerine davacı vekilinin işbu şirketin ihyası davasını açtığı anlaşılmıştır. TTK’nın geçici 7. maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde ticaret sicil memurluğu tarafından şirketin sicil kaydı terkin edilir. Terkin edilmeden önce, TTK’nin geçici 7/4-a maddesi uyarınca, kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. TTK’nın geçici 7/2. maddesine göre, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanmaz. TTK’nin geçici 7. maddesine göre açılan şirket ihyası davalarında husumet sadece ticaret sicil memurluğuna yöneltilir. Tasfiye memurları veya yöneticilerine husumet yöneltilmez, davaya dahil edilmeleri gerekmez. Eğer, şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortak veya yöneticileri açmış ise, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek yoktur. Ancak, şirket alacaklıları ihya davası açmış ise, alacaklıların işbu davaya açmaktaki amaçları, alacak davasında husumet yöneltilecek bir hasım bulunması olup, alacak davası sonuçlandıktan sonra şirketin sicilde kaydının bulunmasında veya faaliyetine devam etmesinde, gerek alacaklı, gerekse şirket için herhangi bir yarar bulunmadığından bu tip davalarda TTK’nin 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanması gerekir. Yapılan yargılama sonucunda, ticaret sicil memurluğunun TTK’nin geçici 7. maddesine aykırı olarak bir şirketi terkin ettirdiği tespit edilir ise bu durumda yasal hasım olmadığından, kendi hatalı eylemi ile şirket terkin edildiğinden oluşacak yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumludur. Fakat, şirketin TTK hükümleri uyarınca genel kurulunun tasfiye kararı alması, atanan tasfiye memurları tarafından yapılan işlemler sonucu tasfiye sonu bilançosu açıklanarak sicilden şirketin terkin edilmesine yönelik davalarda ise, husumet ticaret sicil memurluğu ile son tasfiye memurlarına yöneltilir. Bu tip davalarda ticaret sicil memurluğu yasal hasım olup, aleyhine yargılama giderine hükmedilemez. Her halükarda TTK’nın 547/2. maddesine göre şirketin ihyasına karar verilirse ek tasfiye memuru atanır. İhyası istenilen şirketle ilgili yapılan işlem dosyası ticaret sicilinden celp edilmiştir. Davalı … Sicil Müdürlüğü tarafından davaya konu şirketin TTK geçici 7/1-b Madde kapsamında; 30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 5.(1-b) Maddesi uyarınca 16/07/2014 tarihinde münfesih olmaların nedeniyle ticaret sicil gazetesinde gerekli ilan yapılarak süresi içerisinde bir başvuru yapılmadığından sicil kaydı resen terkin edilmiştir. Terkin edilen şirketin münfesih olma sebebini somutlaştırmaya elverişli her hangi bir kayıt bulunmasa da, Mahkememizce davalı … Sici Müdürlüğünden celp edilen sicil dosyasında, yasanın amir hükmü uyarınca terkin edilen şirketin kayıtlı son adresine ve şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere yapılan ihtarın tebliğine ilişkin tebligatların iade edildiğine ilişkin sicil müdürlüğü tarafından düzenlenen belgeyi destekleyecek mahiyette herhangi bir mazbata / belgeye rastlanılmamıştır. Buna göre yasa hükmünde öngörülen ihtar koşulunun yerine getirildiği hususu, davalı tarafça ispat edilememiştir. Hak düşürücü ancak yasada düzenlenen geçerli bir terkin işlemine yönelik açılacak davalarda öngörülmüş olup somut olayda olduğu gibi geçerli bir terkin işlemi bulunmayan haller TTK’nun gecici 7. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreye tabii değildir. Davacının devam eden dava dosyası nedeniyle şirketin ihyasını istemekte haklı ve hukuki yararı mevcut olup, terkin edilen şirket yönünden ihya koşulları oluştuğunun kabulü gerekmiştir. (İstanbul BAM 43. HD’nin 2022/470 E. 2022/736 K.) Davada İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. madde çerçevesinde yapılan terkin işleminin hatalı olup, davalı tarafından davaya cevap verilmediği de nazara alındığında; somut olayda HMK’nın 312/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmayıp, HMK’nın 326. maddesi uyarınca davalı sicil müdürlüğü yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olacaktır.(Y.11 H.D 31/05/2021tarih ve E: 2021/3311-K: 2021/4580) Şirket ihyası davasını ihyası istenen şirket ortak veya yöneticileri açmış ise, bu davanın bir nevi iptal davası gibi düşünülüp, terkin iptal edildiğine ve şirket tekrar faaliyetlerine devam edeceğine göre TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanmasına gerek yoktur. Ancak, şirket alacaklıları ihya davası açmış ise alacaklıların işbu davaya açmaktaki amaçları, alacak davasında husumet yöneltilecek bir hasım bulunması olup, alacak davası sonuçlandıktan sonra şirketin sicilde kaydının bulunmasında veya faaliyetine devam etmesinde, gerek alacaklı gerekse şirket için herhangi bir yarar bulunmadığından bu tip davalarda TTK’nın 547/2. maddesine göre ek tasfiye memuru atanması gerekir. (Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2018 tarih ve 2018/83 esas, 2018/298 karar sayılı ilamı). Bu nedenle TTK’nin 547/2. maddesine göre şirketin en son şirket yetkilisi …’in ek tasfiye memuru olarak atanmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile, -Davanın KABULÜ ile, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı iken ticaret sicilden resen terkin edilen … Ticaret Limited Şirketi’nin ticaret sicil kaydının, Eskişehir 3. İş Mahkemesi’nin 2021/56 esas sayılı dava dosyasının sonuçlandırılması (taraf teşkilinin sağlanması ve kararın infazının temini) işlemleri ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, şirketin bu konu ile sınırlı olarak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yeniden tesciline, -Ek tasfiye işlemlerini yapmak üzere, şirketin en son yetkililerinden, … TC kimlik numaralı …’in tasfiye memuru olarak atanmasına, ek tasfiye bitinceye kadar tasfiye memurunun görevinin devam etmesine, -Kararın İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil ve ilanına, masrafın davacı tarafından karşılanmasına, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesince müvekkili müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 2022/328 esasına kayıtlı olarak ikame edilen davada; dava dilekçesinin ve sair tebligatların İstanbul Ticaret Odası – Ticaret Sicili Müdürlüğü UETS hesabına gönderilmesi gerektiği hâlde; Ticaret Bakanlığı – Ticaret İl Müdürlüğü … hesabına gönderildiğini diğer bir ifadeyle, müvekkili Müdürlüğe 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun bir tebligatın yapılmadığı; davadan müvekkili Müdürlüğe 01.11.2022 tarihinde ulaşan gerekçeli kararın tebliği (…) numaralı kapalı tebligat) ile haberdar olunduğunu, Dava dilekçesi ve tensip zaptının bulunduğu tebliğ mazbatasının “[…-…-…] … Hesap Sahibi: Ticaret Bakanlığı > İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü”ne tebliğ edilmişse de, müvekkili Müdürlüğün … hesabının, “…-…-…” numaralı … hesabı olduğunu, Buna göre, mahkemece hataen veya sehven Kanuna ve usule aykırı olarak tebligat yapılması karşısında müvekkili Müdürlüğün adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 27) ihlâl edilerek aleyhine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, sırf bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasının gerektiğini, Mevzuat gereğince dava konusu edilen şirketi sicilden terkin eden müvekkilinin davanın açılmasına, kanun gereği zorunlu işlem tesis eden taraf olmak (yasal hasım olmak) dışında, sebep verdiğinden hiçbir biçimde bahsin mümkün olmadığını, dava konusu olayda, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin işlemlerinde hiçbir eksiklik olmadığından ve dava konusu re’sen terkin işlemi, re’sen terkin işlemlerine ilişkin geçici m.7 ve buna ilişkin ikincil Mevzuata uygun bulunduğundan; kanun gereği işlem tesis etmesi zorunlu olan müvekkili aleyhine, yerel mahkeme tarafından karar verilerek, müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin; hukuka aykırı olduğunu, Öncelikle, sermaye artırımı yükümlülüğünü yerine getirmediği için resen terkin edilen şirketlerin ihyasının mahkemeden talep edilirken, son dönem Yargıtay İçtihadına göre, bu şirketlerin sermaye artırımları için belirlenmiş olan süre dolduğu için, ancak ek tasfiye amacıyla (ek tasfiye gerçekleştirildikten sonra kapatılmak üzere) ihya edilebilmelerinin mümkün olduğu, Yargıtay’ca ihya kararı ile bu tip şirketlerin tekrar faaliyetlerine devam edemeyeceklerinin değerlendirildiği, buna ek olarak, aşağıda daha ayrıntılı şekilde değinileceği üzere, “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 16’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan “Bu Tebliğ hükümlerine göre, ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü gereğince, bu işlemin madde hükmünde de belirtildiği üzere ancak bu hususta mahkemeye başvurulmak suretiyle gerçekleştirilebileceği ancak mahkemedeki işbu davanın beş yıllık süre dolduktan sonra açılmış olduğunun belirtilmesi gerektiğini, Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Ticaret Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “(Anonim ve) Limited şirketlerin sermayelerini asgari tutara yükseltmeleri için son tarih olan 14.02.2014 tarihine kadar sermayesini artırmayarak infisah etmiş olduğu” nun tespit edilmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7’nci maddesi ile “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5’inci maddesi gereğince resen terkin kapsamına alındığı, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07.07.2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7 uyarınca, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin/kooperatiflerin, bu durumun kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren iki ay içerisinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkile ibraz etmesi ya da bu kapsama alınan şirketin/kooperatifin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi ve ayrıca, mezkur hüküm kapsamına giren şirketin/kooperatifin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde (Müvekkil Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından, bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından), buna ilişkin yazılı beyanın, müvekkili Müdürlüğe verilmesinin gerektiğini, Müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından, dava konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde, (dava konusu) ilgili şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceğini ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu; ancak, bu ihtara rağmen, dava konusu şirketin, yukarıdaki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, Re’sen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete ve şirket yetkilisine de, Mevzuat gereğince ve buna uygun bildirimler (ihtar) gönderildiğini ve fakat şirket yetkilisine ve şirketin sicil kayıtlarındaki adreslerine gönderilen ihtar yazılarının, adreste tanınmamaları gerekçesi ile iade edildiğini; başka bir deyişle; Mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, Gerçekten de; firmaya yollanan ihtarın 05.04.2014 tarihinde, şirket yetkilisi …’e yollanan ihtarIN ise 29.03.2014’te, adreste tanınmadıkları için iade edildiğini; başka bir deyişle; mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, Buna göre de, yerel mahkeme kararında belirtildiği gibi gerekli tebligatın eksik yapılmasının söz konusu olmadığını ve bu bakımdan da, bir an için dava kabul dahi edilse, müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olacağını, Gönderilen ihtarda da, davaya konu şirket gibi re’sen terkin kapsamındaki şirketlere gönderilen “re’sen terkin kapsamına alınan şirket(ler)in, kendilerine yapılan tebligattan itibaren iki ay içinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkili Müdürlüğe ibraz etmeleri ya da şirketin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi, ayrıca şirketin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunmadığına ilişkin yazılı beyanı, müvekkili Ticaret Sicili Müdürlüğüne vermesi gerektiğini ifade ettiğini; tüm bu tebligatlara ek olarak, ayrıca, dava konusu şirketin terkin edileceği hususunun, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7/f.4-a kapsamında bu kapsama giren tüm şirketlerle birlikte, Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, Diğer yandan; işbu ilanın da, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici madde 7/f.4-a’da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat hükümleri yerine geçtiği hükme bağlandığından; müvekkili tarafından davaya konu şirkete yapılan ihtarın (bildirimin), dava konusu şirketin eline ulaşmadığı bir an için kabul edilse dahi, müvekkilinin re’sen terkine ilişkin prosedürde bir eksik işlem yaptığından bahsetmenin mümkün olamayacağını; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.7/f.4-a’da, “Kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirkete veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinin otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri yerine yapılmış tebligat yerine geçer.” denilmek suretiyle, ilgiliye ihtarın ulaşmadığı durumlarda, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesindeki ilanının, ilan tarihinin otuzuncu günü itibariyle, 7201 sayılı Tebligat Kanununa uygun bir bildirim olduğu hususunun vurgulandığını; buna göre de, mezkur hüküm gereğince, davacının kendisine, müvekkilu Müdürlük tarafından yapılan bildirimlerun (ihtarın), dava konusu şirkete ulaşmamış dahi olsa, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesindeki ilanının Tebligat Kanuna uygun bir bildirim olduğunun kabul edilmesi gerektiğinu ve re’sen terkin sürecinde bir eksiklik bulunmadığının tespiti gerektiğinin açık olduğunu; buna göre de, ilanın bulunması karşısında, müvekkilinin eksik bir işleminden bahsin dahi mümkün olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.07.2020 tarihli, E. 2020/1551 K. 2020/3396 sayılı ilâmının da yukarıda açıklanan hususu ve müvekkili Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini doğruladığını, Buna göre; dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede devam eden davası bulunduğuna ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığının saptandığını, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2020 tarihli ilâmında da bu hususa işaret edilerek; Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğinin belirtildiğini, Dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği sırada hakkında derdest bir davası bulunsa dahi bu hususun, başlı başına müvekkili Müdürlüğün kusurlu olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden bahsedilmesine sebep teşkil etmediğini, Dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede; bu hususta herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, müvekkil Müdürlüğün re’sen terkin kapsamında yer alan şirketlerden hangisinin derdest davası veya icra takibi bulunduğunu saptayacak sistemle entegrasyonu bulunmaması, bu hususu tespit etmenin hukuken ve fiilen mümkün olmaması karşısında ve son olarak aşağıda yer alan içtihatlar da gözetilerek müvekkili Müdürlük aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka ve nesafet kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 15.04.2021 tarihli ve E. 2019/825 K. 2021/494 sayılı ilâmının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 17.06.2021 tarihli ve E. 2020/1527 K. 2021/772 sayılı ilâmının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 04.06.2021 tarihli ve E. 2019/1120 K. 2021/687 sayılı ilâmının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 31.12.2021 tarihli ve E. 2021/1503 K. 2021/1551 sayılı ilâmının da benzer şekilde olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılmasını’ ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkili aleyhine yüklenen yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince resen ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin, dava dilekçesi ve eklerinin Ticaret Sicili Müdürlüğü UETS hesabına gönderilmesi gerektiği hâlde; Ticaret Bakanlığı – Ticaret İl Müdürlüğü … hesabına gönderildiği yönündeki istinaf sebebi yönünden yapılan inceleme neticesinde; UYAP kayıtlarında, dava dilekçesi ve tensip zaptının e tebligat olarak […-…-…] … hesabına gönderildiği ve tebliğ edildiği, gerekçeli kararın ise davalı … Sicil Müdürlüğü’nün ( …-…-… ) … hesabına e tebligat yoluyla tebliğ edildiği tespit edilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince dava dilekçesinin davalı … Sicil Müdürlüğü’nün ( …-…-… ) … hesabı yerine yanlışlıkla Ticaret İl Müdürlüğünün […-…-…] … hesabına gönderildiği, davalıya davaa dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilip taraf teşkili sağlanmadan istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır. Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan, davalının katılımına olanak sağlanmaksızın yargılama yapılarak karar verilmesi HMK’nın 27 maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkına, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen hak arama özgürlüğüne ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırıdır. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2022 tarih ve 2022/328 Esas – 2022/581 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/04/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.