Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2134 E. 2023/799 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2134 Esas
KARAR NO: 2023/799 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/403 Esas – 2022/608 Karar
TARİHİ: 16/06/2022
DAVA: Şirkete Kayyım – Özel Denetçi Atanması
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı şirket ortağı olduğunu, şirketin genel kurul toplantısı yapılmadığından yönetim kurulunun da oluşturulmadığını, zorunlu organlarından yoksun hale geldiğini, kötü yönetildiğini ve her geçen gün maddi zararının arttığını, hali hazırda yönetim yokluğunun giderilemediğini, davalılarca şirketin kötü yönetildiğini, davalıların şirket malvarlığından haksız menfaat temin ettiklerini, davalı şirketin hiç bir faaliyette bulunmadığını beyanla davalı şirkete TMK’nın 427/4 maddesi gereğince kayyım ve ayrıca TTK’nın 439/1 maddesi gereğince özel denetçi atanmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili şirketin 16.10.2019 tarihli genel kurul toplantısında …, … ve …’ün yönetim kurulu üyeliğine seçildiklerini, …’ün vefatından sonra yönetim kurulu üyeliğinin sona ermesi nedeniyle şirket ana sözleşmesinin 7. Maddesi uyarınca şirket ortaklarından …’ün yönetim kurulu tarafından 27.07.2020 tarihli ve 2 sayılı karar ile yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, yine yönetim kurulunun aynı kararı ile …’ün 1 yıl süre ile yönetim kurulu başkanı, …’ün başkan vekili seçildiklerini, bu hali ile …’ün vefatından sonra yönetim kurulu başkan ve yardımcısı seçilmiş olmakla şirketin temsil ve ilzamında, ticari faaliyetlerinin yürütülmesinde herhangi bir aksaklık ve organ boşluğu bulunmadığını, davacının özel denetçi atanması talebi koşullarının da oluşmadığını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 16/06/2022 tarih ve 2021/403 Esas – 2022/608 Karar sayılı kararında; “Yargılama devam ederken davalı şirkete ait 10/12/2021 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu karar kapsamında şirket yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, dolayısıyla şirketin TMK 427/4 maddesi kapsamında organsız kalmadığı anlaşılmıştır. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait 10/12/2021 tarihli genel kurul toplantısında alınan 7 nolu karar kapsamında yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, bu bağlamda dava açıldıktan sonra organ eksikliğinin giderildiği, bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına; şirkete özel denetçi atanması için TTK 439/2 md kapsamında davacı tarafın, kurucuların veya şirket organlarının kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarına ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı dikkate alınarak özel denetçi atanması yönündeki istemin reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile şirkete kayyım atanması yönündeki istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına, şirkete özel denetçi atanması yönündeki istemin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; davalı şirketin 2019 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısı ve 2020 yılına ilişkin olağanüstü genel kurul toplantıları yapılamamış olduğundan bahisle davalı şirkette azlık pay sahibi olan müvekkili tarafından toplantının gerçekleşmesi için usulüne uygun ilan ve davetin gönderilmesinin talep edildiğini, Beyoğlu … Noterliği’nin 07.10.2020 tarihli, … yev. No.lu ihtarnamesi ile davalılara ihtarname gönderildiğini, taraflarınca keşide edilen 07.10.2020 tarihli ihtarname sonrası davalı şirket Yönetim Kurulu’nun 15.10.2020 tarihli kararı ile, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan toplantı daveti üzerine 2019 yılına ait Genel Kurul toplantısının 13.11.2020 tarihinde gerçekleştirilmesinin kararlaştırıldığını, buna göre belirlenen tarihte genel kurulun toplandığını ancak mali tabloların müzakeresi ve buna bağlı konuların görüşülmesinin TTK. Md. 420 uyarınca 1 ay süre ile ertelendiğini, bunun üzerine yeni bir toplantı düzenlenmediğini, Genel Kurul’un toplanmaması, gündemde yer alan konuların görüşülmemesi, müvekkilinin bu süreçte bilgi alma hakkının ihlal edilmesi nedeni ile taraflarınca davalılara Beyoğlu …. Noterliği’nin 07.10.2020 tarihli, … yev. No.’lu ihtarnamesinin gönderildiğini, “13.11.2020 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nda görüşülmesi ertelenen finansal tabloların müzakeresi ve onaylanması ve buna bağlı maddelerin görüşülmesi için Genel Kurul toplantısının bir an önce gerçekleştirilmesinin” tekraren ihtaren bildirildiğini, tüm bu davetlere rağmen genel kurul toplantısının yapılamaması üzerine huzurdaki davanın ikame edildiğini, dava tarihinden sonra 2019 yılında olağan genel kurul toplantısı yapılabildiğini, TTK’nın 530. maddesinde belirtilen organ yokluğu hususunun uzunca bir süre devam etmesinin somut olayda vuku bulduğunu, davalı şirkete ilişkin 2020 yılı genel kurul toplantısının müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkını zedeleyecek şekilde geç yapıldığını, yapılan genel kurul toplantısında da müvekkilince sorulan sorulara genel geçer ve tabiri caizse baştan savma cevaplar verilerek müvekkilinin bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılmasının adeta engellendiğini, Yerel mahkemece, belirtilen işbu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamış olmakla eksik incelemeye dayalı bir kararın husule geldiğini, ertelenen 2019 yılı genel kurul toplantısının en geç 13.12.2020 tarihine kadar yapılması gerektiği halde davalı şirket yönetim kurulunun toplantıyı 09.07.2021 tarih ve 10367 sayılı TTSG ile çağrı yaparak toplantının 27.07.2021 tarihinde yapılacağını duyurduğunu, bahsi geçen toplantıda bilgi alma talepleri kapsamındaki sorularına cevap verilmemiş olup tekrar toplantının ertelenmesinin talep edildiğini, tekraren bir ay içerisinde yapılması gereken genel kurul toplantısının yine zamanında yapılmadığını, 27.08.2021 tarihine kadar yapılması gereken 3. Genel kurul toplantısının, 16.11.2021 tarih ve 10452 sayılı TTSG ile 10.12.2021 tarihinde yapılacağının bildirildiğini, bilahare davalı şirketçe 27.09.2021 tarihinde müvekkilinin, bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında sormuş olduğu sorulara ilişkin davalı şirketçe genel geçer ve asla müvekkilini bilgilendirmeye ve aydınlatmaya yarar cevaplar verilmediğini, müvekkilinin bilgi alma hakkının engellendiğini, tanık beyanları ile şirketin organ yokluğunun mütemadiyen devam ettiğinin, bahsi geçen yıllara ilişkin davalı şirketin tüzel kişiliğinin mevcudiyetini sağlayan organların kurulmadığının veya çok geç kurulduğunun ispat ve tevsik edildiğini, Yerel mahkemece, gerekçeli kararda tanık beyanlarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, davalı şirketin davalılarca kötü yönetilmekle, hâkim payı temsil eden paydaşların çoğunluk gücünü kullanarak, şirket malvarlığından haksız menfaat elde ettiğinin ve şirketi iflasa sürüklediğinin aşikâr olduğunu, davalı şirket yönetim kurulunun eşit işlem ilkesi ve hakların sakınılarak kullanılması ilkesine uymadığını, basiretli bir tacirin işlerinde göstermesi gereken dikkat ve özeni işlerinde göstermediğini, bu nedenle şirketin her geçen gün zarara uğratıldığını, Yerel mahkemece bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, hali hazırda adeta bir aile şirketi olan ve bu şekilde yönetilen davalı şirketin büyük ortağı ve yine aileye mensup yönetim kurulu üyelerinin tüm hukuk dışı işlemlerde şirket menfatini hiçbir şekilde düşünmediğini, sadece kendi menfaatleri yönünde hareket ettiklerini, şirketin fiilen yönetim organından yoksun hale geldiğini, şirketin gereği gibi yönetilmediğini, Yerel mahkemece araştırılmayan bir diğer hususun şirketin son derece kötü yönetilmesi ve diğer ortaklardan pay devri yaparak hakim ortak olan pay sahibinin kendi gücünü şahsi menfaatleri doğrultusunda kötüye kullanması ile şirket sermayesinin önemli miktarda azalma gösterdiği hususları olduğunu, davalı şirketin bugün itibariyle faaliyet konusundaki hiçbir işi yapmadığını, şirketin kuruluş amacından saptığını, varlık amacı ortadan kalkmış olan ve kâr dağıtımı gibi herhangi bir ekonomik amaca hizmet etmeyen şirketin faaliyetini sürdürmesinde maddi veya ekonomik bir gereklilik bulunmadığını, davalı şirketin ticari faaliyetlerini sürdürdüğü ve merkezinin bulunduğu taşınmazın malikinin önceki yönetim kurulu üyesi (dava dışı-vefat eden) … olduğunu, hali hazırda yönetim kurulu başkanı ve üyeleri …’ün eşi ve çocukları olduğundan yeni malikin kendileri olduğunu, davalı şirket adına diğer davalılara ödenen kira bedeli dahi incelendiğinde şirketin çıkarlarına aykırı hareket edilerek kendilerine haksız kazanç sağladıklarının ortaya çıkacağını, tanık beyanları ile şirketin davalılarca kötü yönetildiğinin, hakim payı temsil eden paydaşların basiretli bir tacirin işlerinde göstermesi gereken dikkat ve özeni göstermediğinin aşikar olduğunu, bahsi geçen konulara ilişkin bilirkişi raporu alınmaksızın eksik ve yetersiz bir gerekçeyle, salt dava tarihinden sonra genel kurul toplantısının yapılmış olmasından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, organ eksikliğinin giderildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuken hatalı olduğunu, Mahkemece verilen kararda yargılama devam ederken davalı şirkete ait 10.12.2021 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 7 nolu karar kapsamında yönetim kurulu üyelerinin seçildiğinden bahisle dava açıldıktan sonra organ eksikliğinin giderildiği belirtilerek bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, bahsi geçen genel kurul toplantı ile organ eksikliğinin giderildiği varsayımında dahi Mahkemece belirtildiği üzere dava ikame edildikten sonra söz konusu eksiklik giderildiğinden bahisle müvekkilinin dava açmakta haklı olduğunun sabit olduğunu, organ eksikliğinin giderildiği değerlendirilse dahi huzurdaki davanın açılmasına sebebiyet veren davalı aleyhine ve müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi hukuken doğru olmayıp kaldırılması gerektiğini beyanla Yerel mahkemenin 16.06.2022 tarih, 2021/403 Esas, 2022/608 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına, yapılacak yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, anonim şirkete TMK’nın 427/4. maddesi uyarınca yönetim kayyımı ve TTK’nın 439. maddesi uyarınca özel denetçi atanması talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’nın 440/2. maddesi hükmü gereği Mahkemece özel denetçi talebi hususunda verilen karar kesin nitelikte olup Mahkemece gerekçeli kararda istinaf kanun yolunun açık olduğunun belirtilmiş olmasının da bir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının özel denetçi tayini talebinin reddine ilişkin karar yönünden istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Anonim Şirketlerin temsil organı olan yönetim kuruluna ilişkin TTK’nın 359 vd maddelerinde yer alan yasal düzenlemeler uyarınca; anonim şirket yönetim kurulunun bir veya daha fazla üyesi bulunabilir, yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilir. Herhangi bir sebeple bir üyeliğin boşalması halinde, yönetim kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun onayına sunar. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve onaylanması halinde selefinin süresini tamamlar. TTK’da Anonim Şirkete kayyım atanmasına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 427/1- 4 maddesi ile; bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa tüzel kişiye yönetim kayyımı atanacağı düzenlenmiştir. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya dönüldüğünde; davalı şirket ana sözleşmesinin 7. maddesi uyarınca yönetim kurulunun en az üç en çok yedi üyeden oluşması gerektiği, davalılar … ile …’ün 16.10.2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı ile üç yıl süre ile davalı şirktin yöneyim kurulu üyeliğine seçildikleri, aynı tarihte seçilen diğer yönetim kurulu üyesi …’ün vefatı üzerine TTK’nın 363. maddesi uyarınca davalı şirket yönetim kurulunun 27.07.2020 tarihli ve 2020/2 sayılı kararı ile …’ün, müteveffanın yerine yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, buna göre dava tarihinde davalı şirketin yönetim kurulunun üç üyeden oluştuğu ve faaliyetine devam ettiği, herhangi bir organ boşluğunun bulunmadığı, davacı tarafın yönetim kurulunun davalı şirket zararına hareket ettiği, davalı şirketi kötü yönettiğine dair iddialarının ise bu davada ileri sürülebilecek iddialar olmadığı, dolayısıyla Mahkemece TMK’nın 427/1-4 maddesi kapsamında şartları oluşmayan yönetim kayyımı atanması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davadan sonra 10.12.2021 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin seçilmiş olması sebebiyle davacının kayyım atanması talebinin konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/06/2022 tarih ve 2021/403 Esas 2022/608 Kararsayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 2-Davalı Şirkete kayyım atanması talebinin reddine,3-Davalı Şirkete özel denetçi atanması yönündeki talebin koşulları oluşmaması nedeniyle reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar harcından davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,6-Davalılar tarafından herhangi bir yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,7-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 8-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,10-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi uyarınca alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL ‘nin davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına, 11-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,12-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 105,50 TL dosyanın istinafa gidiş dönüş masrafı olmak üzere toplam 326,20 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,13-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda “Davalı Şirkete özel denetçi atanması yönündeki talebin koşulları oluşmaması nedeniyle reddine,” ilişkin karar yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak; “Davalı Şirkete kayyım atanması yönündeki talebin reddine” ilişkin karar yönünden ise HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.