Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2082 E. 2022/1692 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2082 Esas
KARAR NO: 2022/1692 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/455 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 15/09/2022
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 6100 sayılı HMK’nun 389. Maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahuy ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararı olarak, davalı şirkete kayyım atanmasını, şirket temsilcilerinin kredi kullanma, borçlanma, ipotek verme, satış, rehin, ipotek v.s. Yollarla şirket mal varlığının tasfiye payının değerini düşürücü nitelikte tasarruf ve yetkilerinin sınırlandırılmasını, dava dilekçesi ekinde sunulan listede plaka numaraları verilen araçların şirket adına kayıtlı olup olmadıklarının ve şirket adına başkaca kayıtlı araç olup olmadığının trafik tescil müdürlüğüne sorularak, gelecek cevaba göre listedeki ve trafik tescil müdürlüğünün şirkete ait olduğunu bildireceği başkaca araçların trafik kayıtlarına ve ekli listede olan tapu kayıtları verilen şirket adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarına “başkalarına devirlerini önleyici nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi 31/05/2022 tarihli ve 2022/455 esas sayılı ara kararında;”Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir.Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir.Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.(Pekcanıtez,Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Mevcut durumda meydana gelebilecek değişmeyle kastedilen taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak üzerindeki değişimlerdir. Uyuşmazlık konusunun dava sırasında el değiştirmesi veya çekişmeli şeyin telef olması ya da hasara uğraması bu duruma örnek teşkil edebilecektir. Bu hâllerde taraflardan biri davayı kazansa da ilk hâlde uyuşmazlık konusu başkasına devredildiğinden hakkını elde edemeyecek; diğer hâlde ise hakkına tam olarak ulaşamayacaktır. Yukarıda anılan madde uyarınca gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde de ihtiyati tedbir kararı alınabilecektir. Bu hallerde davanın açılmasından hüküm verilinceye kadar geçecek zaman zarfında daha ziyade bir düzenleme veya eda amaçlı ihtiyati tedbir kararı alınarak taraflardan biri (veya her iki taraf) için doğabilecek bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın engellenmesi amaçlanır.(Araş. Gör. Dr. Cengiz Serhat Konuralp (İÜHFM C. LXXI, S. 2, s. 225-274, 2013) http://….gov.tr/download/article-file/97835,Erişim Tarihi: 15/12/2016) İhtiyati tedbir talep eden, esasa ilişkin bir hakkın sahibi olmalıdır, yani zarar tehlikesi kanuna aykırı bir yöntemin, bir haksız fiilin sonucu olmalıdır. Talep sahibi, bir hakkının ihlâl edildiğini veya ihlâl edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu da gerçeğe yakın şekilde ortaya koymalıdır. Her ihtiyati tedbir bir anlamda belli bir ivedilik gerektirir; diğer bir deyişle, talep sahibi, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmalıdır.İvedilik kavramı kendi içinde dereceler içerir ve olayın ve durumun özelliklerine göre değerlendirilir. Genel olarak denebilir ki, esas hakkında önyargı içermeyen geçici bir çözümün geciktirilmesinin taraflardan birinin menfaatlerini tehlikeye koyduğu her durumda ivedilik mevcuttur.İhtiyati tedbir, zorlukla telafi edilebilecek bir zararın meydana gelmesini önlemeye yöneliktir. Burada zarar maddi olabileceği gibi, manevi bir zarar da olabilir. Bu bağlamda, tedbirin hedeflenen amacı elde etmeye elverişli olması ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olması, yani söz konusu amacı elde etmek için vazgeçilmez olması lazımdır; ayrıca tedbir amaçla orantılı olmalı, aynı amacı sağlayacak daha yumuşak tedbirler varsa, her zaman bunlar tercih edilmelidir.(Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan / Selçuk Öztek) TTK’nın 531. maddesinde dayanan fesih davası açısından verilebilecek önlemler konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Somut olayda davacı,davalı şirketlere ait taşınmazlar ile araçların devrini önleyici nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesi ile davalı şirkete kayyım atanarak davalı şirket yöneticilerinin bir kısım yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup her ne kadar ihtiyati tedbir uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecek olup davalı şirketlere ait taşınmazlar ile araçlar davanın doğrudan konusunu oluşturmamakla birlikte haklı sebeple feshin varlığının ispatı hâlinde davacının şirketten çıkartılmasına alternatif çözüm olarak Mahkemece karar verildiğinde söz konusu taşınmazlar ile araçların dolaylı da olsa uyuşmazlık konusu olabileceği, davacı tarafından açılan fesih davasının bir sonucu olarak ortaklıktan çıkma durumuda gözönüne alındığında davalı şirkete ait taşınmazlar ile araçların kontrolsüz bir şekilde elden çıkartılması durumunda bundan davacının en azından açacağı davaların süreci gözönüne alındığında zarara uğrama tehlikesinin bulunması ve tarafların menfaat dengesi gözönüne alındığında, davacının ,davalı şirkete ait taşınmazlar ile araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ilişkin talebinin kısmen kabulü ile davalı şirkete ait taşınmazlar ile bir kısım araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine,davacı vekili her ne kadar davalı şirketin tüm taşınmaz ve araçları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş ise de,verilecek ihtiyati tedbir kararının ölçülülk ilkesine uygun olması gözönüne alındığında bir kısım araçların üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.Davacı vekili her ne kadar davalı şirkete kayyım atanması ve şirket yöneticilerinin yetkilerinin kısıtlanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de, ihtiyati tedbir uyuşmazlık konusunda verilebilecek olup davalı şirketin yönetiminin açılan fesih davasında uyuşmazlık konusu olmaması sebebiyle davacı vekilinin bu yöne ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” gerekçeleri ile; “1-Davacının, davalı şirkete ait taşınmazların ve araçların üçüncü kişilere devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin önlenmesine ilişkin talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; 2-Davalı şirkete ait; -Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … Ada … Parselde kayıtlı … Blok … Kat … Nolu bağımsız bölüm, -Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … Ada … Parselde kayıtlı … Blok … Kat … Nolu bağımsız bölüm, -İstanbul ili Beylikdüzü ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … ada … parselde kayıtlı … kat … nolu bağımsız bölüm, -Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … ada … parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz,-Kırklareli ili Lüleburgaz ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … parselde kayıtlı tarla vasıflı taşınmaz, -İstanbul ili Arnavutköy ilçesi … mahallesi/köyü … ada … parselde kayıtlı trafo yeri vasıflı taşınmaz,(davalı şirketin hisse payı üzerine) -İstanbul ili Arnavutköy ilçesi … mahallesi/köyü … ada … parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın ,(davalı şirketin hisse payı üzerine) -İstanbul ili Beylikdüzü ilçesi … mahallesi/köyü … mevkii … ada … parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmaz, -… plaka sayılı 05/02/2020 tescil tarihli 2016 Model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 16/07/2020 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/11/2019 tescil tarihli 2016 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/11/2019 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/11/2019 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, … plaka sayılı , 04/11/2019 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/11/2019 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 21/09/2017 tescil tarihli 2017 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 21/09/2017 tescil tarihli 2017 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 21/09/2017 tescil tarihli 2017 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 21/09/2017 tescil tarihli 2017 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 21/09/2017 tescil tarihli 2017 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 20/08/2020 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 22/08/2013 tescil tarihli 2009 model yılı … kamyon modelli araç,-… plaka sayılı, 22/02/2017 tescil tarihli 2013 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 22/12/2014 tescil tarihli 2014 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 18/11/2019 tescil tarihli 2014 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 02/12/2019 tescil tarihli 2014 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 26/11/2019 tescil tarihli 2014 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 06/11/2019 tescil tarihli 2016 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 05/11/2019 tescil tarihli 2016 model yılı … modelli araç, – … plaka sayılı, 19/03/2020 tescil tarihli 2015 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 29/06/2021 tescil tarihli 2016 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 10/07/2007 tescil tarihli 2007 model yılı … kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 10/07/2007 tescil tarihli 2007 model yılı … kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 02/06/2021 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/02/2015 tescil tarihli 2015 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 04/02/2015 tescil tarihli 2015 model yılı … Kamyonet modelli araç, -… plaka sayılı, 04/02/2015 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 04/02/2015 tescil tarihli 2015 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 06/01/2015 tescil tarihli 2014 model yılı … modelli araç, -… plaka sayılı, 03/06/2014 tescil tarihli 2011 model yılı … modelli araç, Yukarıda dökümü yapılan ve listelenen taşınmaz ile araçların, Üçüncü kişilere RIZAEN devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin TEDBİREN ÖNLENMESİNE,(HİSSELİ TAŞINMAZLAR İÇİN DAVALI ŞİRKETİN HİSSESİ ORANINDA ) 3-Davacının davalı şirketlerdeki hissesi gözönüne alınarak takdiren teminat alınmasına YER OLMADIĞINA, 4-Davacı vekilinin fazlaya dair tedbir taleplerinin REDDİNE,”karar vermiştir. Davalı vekili 29/07/2022 havale tarihli itiraz dilekçesinde özetle ; mahkemenin 31/05/2022 ara kararı ile müvekkili şirketin araç ve taşınmazları için teminatsız olarak üçüncü kişilere rızaen devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin tedbiren önlenmesine karar verildiğini, işbu kararın ihtiyati tedbirin şartları sağlanmadığından verilmesi sebebiyle 22/06/2022 tarihli beyan dilekçeleri ile müvekkili şirketin araç ve taşınmazlara yönelik ihtiyati tedbir kararından rücu edilerek tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, ancak bu beyan dilekçesine yönelik herhangi bir karar oluşturulmadığından, itirazlarına yönelik karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/09/2022 tarih 2022/455 Esas sayılı ara kararında; ” Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nun 389 uncu maddesinde düzenlenmiş olup, anılan düzenleme “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü haizdir.Anılan hükümde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. Başka bir ifade ile ihtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde,hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması,hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi,gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir.Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir.Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.(Pekcanıtez,Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) Mevcut durumda meydana gelebilecek değişmeyle kastedilen taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan şey ya da hak üzerindeki değişimlerdir. Uyuşmazlık konusunun dava sırasında el değiştirmesi veya çekişmeli şeyin telef olması ya da hasara uğraması bu duruma örnek teşkil edebilecektir. Bu hâllerde taraflardan biri davayı kazansa da ilk hâlde uyuşmazlık konusu başkasına devredildiğinden hakkını elde edemeyecek; diğer hâlde ise hakkına tam olarak ulaşamayacaktır. Yukarıda anılan madde uyarınca gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde de ihtiyati tedbir kararı alınabilecektir. Bu hallerde davanın açılmasından hüküm verilinceye kadar geçecek zaman zarfında daha ziyade bir düzenleme veya eda amaçlı ihtiyati tedbir kararı alınarak taraflardan biri (veya her iki taraf) için doğabilecek bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın engellenmesi amaçlanır.(Araş. Gör. Dr. Cengiz Serhat Konuralp (İÜHFM C. LXXI, S. 2, s. 225-274, 2013) http://….gov.tr/download/article-file/97835,Erişim Tarihi: 15/12/2016) İhtiyati tedbir talep eden, esasa ilişkin bir hakkın sahibi olmalıdır, yani zarar tehlikesi kanuna aykırı bir yöntemin, bir haksız fiilin sonucu olmalıdır. Talep sahibi, bir hakkının ihlâl edildiğini veya ihlâl edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu da gerçeğe yakın şekilde ortaya koymalıdır. Her ihtiyati tedbir bir anlamda belli bir ivedilik gerektirir; diğer bir deyişle, talep sahibi, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmalıdır.İvedilik kavramı kendi içinde dereceler içerir ve olayın ve durumun özelliklerine göre değerlendirilir. Genel olarak denebilir ki, esas hakkında önyargı içermeyen geçici bir çözümün geciktirilmesinin taraflardan birinin menfaatlerini tehlikeye koyduğu her durumda ivedilik mevcuttur. İhtiyati tedbir, zorlukla telafi edilebilecek bir zararın meydana gelmesini önlemeye yöneliktir. Burada zarar maddi olabileceği gibi, manevi bir zarar da olabilir. Bu bağlamda, tedbirin hedeflenen amacı elde etmeye elverişli olması ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olması, yani söz konusu amacı elde etmek için vazgeçilmez olması lazımdır; ayrıca tedbir amaçla orantılı olmalı, aynı amacı sağlayacak daha yumuşak tedbirler varsa, her zaman bunlar tercih edilmelidir.(Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan / Selçuk Öztek) TTK’nın 531. maddesinde dayanan fesih davası açısından verilebilecek önlemler konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Somut olayda davacı,davalı şirkete ait taşınmazların ve araçların üçüncü kişilere devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ve mahkememizce de davalı şirketlere ait taşınmaz ve araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmiş,bu karara davalı vekili itiraz etmiştir. Her ne kadar ihtiyati tedbir uyuşmazlık konusu hakkında verilebilecek olup davalı şirketlere ait taşınmaz ve araçların davanın doğrudan konusunu oluşturmamakla birlikte haklı sebeple feshin varlığının ispatı hâlinde davacının şirketten çıkartılmasına alternatif çözüm olarak Mahkemece karar verildiğinde söz konusu taşınmaz ve araçların dolaylı da olsa uyuşmazlık konusu olabileceği,davacı tarafından açılan fesih davasının bir sonucu olarak ortaklıktan çıkma durumuda gözönüne alındığında davalı şirketlere ait taşınmaz ve araçların kontrolsüz bir şekilde elden çıkartılması durumunda bundan davacının en azından açacağı davaların süreci gözönüne alındığında zarara uğrama tehlikesinin bulunması ve tarafların menfaat dengesi gözönüne alındığında, davacının ,davalı şirketlere ait taşınmaz ve araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesine ilişkin Mahkememizce verilen tedbir kararının yerinde olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”gerekçesi ile, Davalı vekilinin ihtiyati tedbire itirazının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı/davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/455 E. sayılı dosyası ile görülmekte olan şirketin feshi davası kapsamında 31.05.2022 tarihli ara karar ile müvekkili şirket adına kayıtlı araç ve taşınmazlar için teminatsız olarak üçüncü kişilere rızaen devir ve temliki ile her türlü ayni ve şahsi hak tesisinin tedbiren önlenmesine karar verildiğini, İşbu karara karşı 22.06.2022 tarihinde itiraz edildiğini, 15.09.2022 tarihli celsede itirazın reddine karar verildiğini, Somut olayda mevcut durumun değişmesi hâlinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesinin söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin faaliyetlerine yoğun bir tempoyla devam ettiğini, davacının hakkını elde edememesi ya da gecikme nedeniyle bir zarara uğramasının söz konusu olmadığını, davacı tarafın, şirketteki hakkının tehlikede olmadığını bilmesine rağmen kötü niyetli olarak şirketi zarara uğratmak maksadıyla ihtiyati tedbir talep ettiğini, buna ilişkin delil, bilgi, veri sunamadığını, Davacının ihtiyati tedbir talep etmesini gerektirir nitelikte bir tehlikeyle karşı karşıya olmadığını, müvekkili şirket nezdinde yönetim kurulu organlarında herhangi bir eksiklik, borca batıklık veya haciz tehlikesi, herhangi bir mal kaçırma şüphesi bulunmadığını, müvekkili şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlar üzerine tedbir şerhi işlenmesinin ölçülülük ilkesini aştığını, Yerel mahkeme tarafından verilen karar incelendiğinde görüleceği üzere tedbir kararının verilmesi için somut herhangi bir sebep ileri sürülmediğini, “Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir.” (Pekcanıtez, Hakan/Atalay,Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk MuhakemeleriKanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi) “İhtiyati tedbir, zorlukla telafi edilebilecek bir zararın meydana gelmesini önlemeye yöneliktir. Bu bağlamda, tedbirin hedeflenen amacı elde etmeye elverişli olması ve bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olması, yani söz konusu amacı elde etmek için vazgeçilmez olması lazımdır; ayrıca tedbir amaçla orantılı olmalı, aynı amacı sağlayacak daha yumuşak tedbirler varsa, her zaman bunlar tercih edilmelidir.” (Prof. Dr. Nur Centel’e Armağan / Selçuk Öztek) Ortaklar arası uyuşmazlıkların veya farklı ilişkilerden doğan anlaşmazlıkları hiçbir şekilde araçlara ve taşınmazlara tedbir konulmasını gerektirmediğini, müvekkili şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlar üzerindeki tedbir kararlarının müvekkili şirketi zor durumda bıraktığını ve şirkete zarar verdiğini, müvekkili şirket adına kayıtlı … plaka aracın ağır hasar görmesi sebebiyle sigorta şirketine başvuru yapıldığını ancak araç üzerinde tedbir kararı olması sebebiyle müvekkili şirketin zararının karşılanamadğını, işbu sebeple sadece bu araç üzerindeki tedbir kararının kaldırılmasının mahkemeden talep edildiğini ancak mahkemece talebin 22.12.2022 tarihinde saat 10.30’da yapılacak duruşmada değerlendirilmesine karar verildiğini, aracın 02.09.2022 tarihinden beri kullanılamadığı ve aracın uğradığı zararın bir sonraki duruşma tarihi olan 22.12.2022 tarihine kadar karşılanamayacağı dikkate alındığında müvekkili şirketin mahkemece verilen tedbir kararı sebebiyle zarara uğradığının açık olduğunu, müvekkili şirketin banka ve benzeri finans kuruluşlarıyla olan ilişkilerinde de müvekkili şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlar üzerindeki tedbir kararlarının problem yarattığını ve şirketin işleyişini sekteye uğrattığını, müvekkili şirketin finansal durumunda herhangi bir olumsuzluk, borca batıklık bulunmadığını, Teminat alınmasına yer olmadığına dair karar veren mahkemenin gerekçesini açıklama zorunluğu bulunduğunu, ihtiyati tedbirde ana kuralın teminatsız tedbir kararı vermemek olduğunu, ancak mahkeme tarafından verilen kararda teminat alınmadan ihtiyati tedbir kararı verildiğine dair hiçbir açıklama bulunmadığını, İleri sürerek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacının ortağı olduğu davalı şirketin TTK’nun 531 maddesine dayalı haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, davacı vekilinin davalı şirkete kayıtlı taşınmazlar ile araçlar üzerine devri önceliyi mahiyette tedbir konulmasına yönelik talebi mahkemece kabul edilmiş, karara karşı davalı vekilince yapılan itirazın yukarıda belirtilen gerekçelerle reddine karar verilmiştir. İtirazın reddine yönelik ek karar karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili tarafından; HMK’nun 389 maddesi koşullarının oluşmadığı, davalı şirketin faaliyetlerine yoğun şekilde devam ettiği, davacının hakkını elde edememesi ya da gecikme nedeniyle bir zarara uğramasının söz konusu olmadığı, davacı tarafın, şirketteki hakkının tehlikede olmadığını bilmesine rağmen kötü niyetli olarak şirketi zarara uğratmak maksadıyla ihtiyati tedbir talep ettiğini, buna ilişkin somut delil, bilgi, veri sunamadığı, mahkeme tarafından verilen kararda tedbiri gerektirir somut herhangi bir sebep ileri sürülmediği, ihtiyati tedbirde ana kuralın teminatsız tedbir kararı vermemek olduğu, ancak mahkeme tarafından teminatsız ihtiyati tedbir kararı verilmesinin gerekçesinin açıklanmadığı, davalı şirketin mahkemece verilen tedbir kararı sebebiyle zarara uğradığı, davalı şirketin banka ve benzeri finans kuruluşlarıyla olan ilişkilerinde, şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlar üzerindeki tedbir kararlarının problem yarattığı ve şirketin işleyişini sekteye uğrattığı, tedbirin ölçüsüz olduğu, ileri sürülerek kararın kaldırılması talep edilmiştir. Mahkeme gerekçeli ara kararında belirtildiği üzere; TTK’nın 531. maddesinde dayanan fesih davalarında uygulanacak önlemler veya verilebilecek tedbirlere yönelik özel bir düzenleme mevcut olmayıp, talep edilen tedbirin koşullarının oluşup oluşmadığı HMK’nun ihtiyati tedbire ilişkin 389 ve devamı hükümlerine göre değerlendirilmek gerekir. 6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. 6100 Sayılı HMK’nun 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 392/1 fıkrası uyarınca; İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez. TTK’nun 531 maddesi uyarınca haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde ise yirmide birini temsil eden pay sahipleri, mahkemeden şirketin feshini talep edebilirler. Mahkeme fesih yerine davacı pay sahiplerine, payların karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenerek, davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına karar verebileceği gibi, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilecektir. Ancak bu kararların verilebilmesi için pay sahibi davacıların haklı nedenin varlığını ispat etmeleri ve bu haklı nedenin kendi kusurlarıyla ortaya çıkmamış olması gerekir. Somut olayda davalı şirketin malvarlığına dahil taşınmazlar ve araçlar, mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere hem fesih kararı verilmesi hem de çıkarma kararı verilmesi ihtimallerinde, davacının tasfiye payının veya çıkma payının değerine esas alınacak unsurlardan olup, uyuşmazlığın konusunu teşkil ederler. Bu malvarlığı unsurlarının yargılama süreci devam ederken değerlerinin altında elden çıkarılmaları halinde tasfiye ve çıkma paylarının doğrudan etkileneceği kabul edilmelidir. Öte yandan üzerine tedbir konulması istenen taşınmaz ve araçların uyuşmazlığın konusunu teşkil etmesi ve bunların mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle tasfiye veya çıkma payı hakkının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı yönündeki kabul HMK’nun 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesine yeter şart değildir. İhtiyati tedbir talep eden davacının davanın esası yönünden kendisinin haklılığını, tam ispat ölçüsünde olmamakla birlikte, yaklaşık olarak ispat etmesi zorunludur. Dosya kapsamına sunulu tüm deliller, dava ve cevap dilekçeleri birlikte değerlendirildiğinde; bu aşamada davacının, şirketin fesih ve tasfiyesini gerektirir haklı nedenlerin mevcut olduğu yönündeki iddiasını yaklaşık düzeyde ispata yeter delil bulunmadığı, davacı iddialarının yargılamaya muhtaç olduğu anlaşılmış olup davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde bulunmuştur. İzah edilen gerekçelerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin itirazın reddine yönelik ek kararının kaldırılmasına, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca dairemizce hüküm kurularak, davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının kabulü ile ilk derece mahkemesinin 31/05/2022 tarihli ve 2022/455 esas sayılı ara kararı ile verdiği ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/09/2022 tarih ve 2022/455 Esas sayılı ara kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; Davalının ihtiyati tedbir kararına itirazının KABULÜ ile; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 31/05/2022 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASINA, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 220,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 80,70.TL karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri 87,00 TL olmak üzere; toplam 307,70.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/11/2022 tarihinda HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.