Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2081 E. 2023/1076 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2081 Esas
KARAR NO: 2023/1076 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/27 Esas – 2022/562 Karar
TARİH: 02/06/2022
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin %25 Hissedarı bulunduğu … A.ş.’deki hissesinin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/139565 Soruşturma Sayılı Başvurusu Üzerine İstanbul 9.Sulh Ceza Mahkemesinin 2018/4981 D.İş sayılı Kararı ile CMK. 128 m, 6758 S. 13.m ve 133 m. Yönetim Kayyımı atandığını, ancak Kayyum Heyetinin talep ile Kayyım atanma gerekçesinin bu kerre bizzat kayyımca ifa edilerek İptale Konu Genel Kurul Kararı alındığını, müvekkilinin Yurt dışında olduğunu, kendisine usulünce davet yapılmadığını, adli makamlarca da öngörülen – gerçek dışı, yargılama ve denetim dışı bırakılarak “Arabuluculuk” işlemleri ile müvekkilinin de ortağı olduğu şirketin, İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … Köyü … Ada-… parsel, 41.699,66 m2 arsanın mal varlığından muvazaalı olarak çıkarılmaya çalışılması nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilerek “gayrimenkul üzerinde 3. kişilere devir ve temlikinin engellenmesi, şahsi ve/veya ayni hak tayinin engellenmesine” karar verilmesini, davalı şirketin 15.03.2021 Tarihli Genel Kurul Kararının İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/139565 Soruşturma sayılı başvurusu üzerine İstanbul 9.Sulh Ceza Mahkemesinin 2018/4981 D.İş sayılı Kararı ile engellenmesi amaçlanan, İstanbul ili, Esenyurt ilçesi, … Köyü … Ada-… parsel, 41.699,66 m2 arsanın mal varlığından muvazaalı olarak şirket ortaklarının diğer şirketleri olan … A.Ş., … Anonim Şirketi’ne kaçırılarak maledinmesi için dayanışmalı ve suniyete dayalı, açık kanuna aykırı kararın öncelikle mutlak butlanla batıl olmasında bu durumun tesbitine, terditli olarakta açık suiniyet dayanışmalı zararlandırıcı faaliyet nedeni, TBK 153 m. değerlendirilerek iptaline, yargılama gideri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının ihtiyati tedbir talebinin, haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı yanın şirket hisselerinin idaresine, İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2020/2071 d.iş sayı ve 21.05.2020 tarihli kararıyla kayyım atandığını, dolayısıyla genel kurul kararının iptalini talep edebilme hakkının davacı tarafa değil kayyıma ait olduğunu, davacının dava takip yetkisine sahip olmaması sebebiyle, huzurdaki davanın dava şartlarının gerçekleşmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/06/2022 tarih 2022/27 Esas 2022/562 Karar sayılı kararında; “……Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları celbedilmiş olmakla tetkikinde, yönetim kurulu olarak …, …, … ve …’in seçildiği, şirketin son tescilini 18/03/2021 tarihinde yaptırdığı anlaşılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/139565 soruşturma sayılı dosyası kapsamında, İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 05/10/2018 tarih ve 2018/4981 değişik iş sayılı kararı ile davalı şirkete CMK m. 133 gereğince TMSF’nin kayyım olarak atanmasına karar verilmiş, şirket yönetimi de TMSF tarafından atanan yönetim kurulu üyeleri tarafından gerçekleştirilmiştir. İstanbul 8.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21/05/2020 tarih, 2020/2071 değişik iş sayılı kararı ile, İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 05/10/2018 tarih, 2018/4981 değişik iş sayılı kararının şirkete kayyım atanmasına ilişkin kısmının “… AŞ’nin ortaklarından % 25 …, % 15 … AŞ, % 5 …, % 2,5 … yönünden bu payların yönetimi ve temsili amacıyla devamına, diğer ortakları olan % 22,5 … AŞ, % 1 …, % 2,5 … ve % 3 … yönünden kaldırılmasına şeklinde düzeltilmesine karar verilmiştir. Davalı şirket yönetiminin kayyım eliyle yürütülmesine ilişkin İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin 2018/4981 D.İş sayılı kararı, İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin 21/05/2020 tarihli ve 2020/2071 D.İş sayılı kararı ile kaldırılarak verilen kararda; … A.Ş.’nin ortaklarından %25 …, %15 … A.Ş., %5 …, %2,5 … yönünden bu payların yönetimi ve temsili amacıyla TMSF’nin kayyımlık görevinin devamına karar verilmiştir. Dolayısıyla işbu paylara ilişkin paydaşlıktan doğan hakların kullanımı kayyumlara bırakılmış durumdadır. Somut uyuşmazlıkta, davacının şirket hisselerinin idaresine, İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2020/2071 d.iş sayı ve 21.05.2020 tarihli kararıyla kayyım atandığı, kayyım görevinin devam ettiği, dolayısıyla genel kurul kararının iptalini talep edebilme hakkının davacıya ait olmadığı, davacının dava takip yetkisine sahip olmaması sebebiyle, davanın HMK 114/d-e ve 115/1, 2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…”gerekçesi ile, 1-Davanın HMK 114/d-e ve 115/1, 2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka, içtihatlara, doktrin görüşlerine ve AİHS ile AİHM kararlarına aykırı olduğunu,Somut olayda müvekkili açısından hissedarı olduğu şirketin sermayesinin muvazaalı şekilde azaltılıyor olduğuna ilişkin iddiası müvekkilinin menfaatin ihlal olunduğu iddiası olmakla müvekkilinin bu yönden aktif dava ehliyeti bulunduğunun kabulünü gerektiğini, Yargıtay içtihatlarında da görüleceği üzere, şirkete kayyım atanmış olmasının ortakların şirket ve kendi menfaatlerine yönelik hiç bir dava diğer talep ehliyetlerinin olmadığı şeklinde yorumlanamayacağını gösterdiğini, (Yargıtay 11. HD., E. 2019/912 K. 2020/3962 T. 8.10.2020, Yargıtay 11. HD., E. 2014/2395 K. 2014/4815 T. 12.3.2014,Yargıtay 11. HD., E. 2001/2153 K. 2001/4274 T. 14.05.2001) Dava ehliyeti yönünden belirlenen “menfaatleri ihlal” kavramı AİHM nezdinde “ihlalin mağduru” olarak ele alındığını, mahkemeye başvurma hakkı, hak aramak için mahkeme önüne gidebilme olanağının gerçekten, fiilen ve etkili bir biçimde olmasını gerektirdiğini, (Geouffre de la Pradelle V. Fransa, 1992,p.34-35) bir kişinin davasını, bizzat değil de, başka bir kişi veya kurum tarafından açabilmesi yönünde sınırlamalar getirilmesinin AİHM tarafından haklı bulunmadığını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ticaret şirketi ortaklarının da zarara uğradığı hallerde ortaklara başvurucu sıfatını tanımasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek 1 numaralı protokolde tanınan hakların etkin şekilde korunmasında önemli bir işleve sahip gördüğünü, Nitekim AİHM, 2003 yılında vermiş olduğu (Creditandindustrial bank v. Çek Cumhuriyeti,) kararında;” Devlet tarafından el konulmuş ve yönetimi tamamen değiştirilmiş Banka’nın eski yöneticisinin ve ortaklarının bankayı temsil etmedikleri ve dava açma yetkilerinin olmadığı yönünde yargı yerince verilmiş olan mahkeme kararında, başvurucuların zorunlu yönetim atanması ile engellendiklerini, bankanın yalnızca zorunlu yönetimce temsil olunabileceğini kabul etmenin bireysel hak arama özgürlüğünü yararsız duruma düşüreceğini, eski yönetici ve ortakların çoğunluğunun bankanın yararına olan ve geçerli bir başvuru yaptığını kabul etmiştir. Yine kararda, Devletçe el konulan bir bankanın bu işleme karşı açtığı davaların yine devletçe atanan yöneticiler eliyle yürütülmesinin sakıncalarını dile getirmiştir.” AİHS ve AİHM hükümlerinin Anayasa’nın 90/5 madde gereği hukukumuzu bağladığı kabulüyle işbu davada adı geçen içtihatların gözetilerek karar verilmesi gerektiğini aksi halde, müvekkilinin haklı taleplerinin Türk Mahkemeleri önünce ancak kayyım tarafından getirilebileceğine hükmetme, kayyımın kendi muvazaalı işlemine karşı hiçbir zaman dava açmayacağının olağan kabulü ile müvekkili açısından yargı makamlarına erişilemezlik durumu oluşturacak bundan mütevellit müvekkilinin mahkemeye başvuru hakkının ihlali (Anayasa 36. AİHS 6.) ile mülkiyet hakkının (Anayasa 35. AİHS ek 1Protokol 1. Madde) ihlali sonucunu ortaya çıkaracağını, müvekkili açısından yerel mahkeme hükmün bu şekilde kabulü açık İç Hukuk ve Dış hukuk içtihatlara karşın müvekkilinin Anayasal ve AİHS sözleşmesinde düzenlenen haklarının açıkça, keyfi, orantısız ölçüsüz olarak ihlaline sebep olacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, dosyanın esasa ilişkin inceleme yapılmak üzere yerel mahkemeye iadesine, aksi kanaatte olunması halinde duruşma açılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı anonim şirketin 15/03/2021 tarihinde yapılan genel kurul kararının mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti, terditli olarak iptali davasıdır.Mahkemece, davanın HMK 114/d-e ve 115/1, 2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Anonim şirket genel kurul kararlarının butlanın düzenlendiği 6102 sayılı TTK’nın 447. Maddesinde, a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararların batıl olacağı düzenlenmiştir.Genel kurul kararlarının yokluğu ise TTK’da düzenlenmiş bir konu olmayıp borçlar hukukunun genel hükümlerine göre değerlendirilecek bir konudur. Butlan, genel kurul karanın içeriği itibariyle kanunun emredici hükümlerine aykırı olmasını ifade ettiği halde yokluk, hukuki işlemin kurucu şekli unsurlarını düzenleyen emredici hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle hukuki işlemin varlık kazanamamasını ifade eder (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s.28-29). Yokluk ve butlan hallerinde dava hakkı ilgililere, diğer bir anlatımla bu davaya açmakta korunmaya değer menfaati olanlara aittir. Bunlar, başta şirket ortakları olmak üzere alacaklılar ve yönetim kurulu üyeleridir. Bu bağlamda paylar üzerinde tesis olunan rehin hakkı ve intifa hakkı sahipleri sözü geçen kararın sakatlığının saptanmasında menfaatleri bulunduğu taktirde ilgililer kapsamına dahil sayılmalıdır. Somut davada davacı davasını ortaklık sıfatına dayandırarak açmış olduğu, davacı yanın şirket hisselerinin idaresine, İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2020/2071 D.İş sayı ve 21.05.2020 tarihli kararıyla kayyım atandığı, Ceza Mahkemesinin Kayyım Kararı kaldırılmadığı sürece, davacının malvarlığı unsurlarından olan pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını ve bu arada somut davada dava açma hakkınının olmadığı anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.