Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2022 E. 2022/1602 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2022 Esas
KARAR NO: 2022/1602 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/829 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 16/09/2022 Ara Karar
DAVA: Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketteki 5.000 adet nama yazılı hissenin 10/10/2007 tarihli sözleşme davacı …’na geçtiğinin tespiti ile, davalı şirketin pay defterine müvekkilin hissedar olarak tescili ile davaya konu nama yazılı paylar üzerinde dava sonuçlanıncaya kadar teminatsız olarak pay devrini önleyici ihtiyati tedbir konulması ve şirketin zararlandırıcı işlemler ile değer kaybetmesinin önlenmesi amacıyla davalı şirkete denetim kayyumu atanmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 16/09/2022 tarih 2022/829Esas sayılı ara kararında; “davacı vekilinin davalı şirkete denetim kayyumu atanması talebine ilişkin ve davalı şirket hisselerin 3.şahıslara devrinin önlenmesi ilişkin ihtiyati tedbir talebine ilişkin talebinin yaklaşık ispat şartı gerçekleşmediği ve talebin yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, davacı vekilinin talebinin reddine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, Davacı vekilinin talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davada yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini, davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini,Davalı şirketin 6102 Sayılı TTK ve 6103 sayılı TTK’nın yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında kanun uyarınca pay defterine tescil talebinin sebepsiz red hakkını ortadan kaldırdığını,6103 Sayılı yürürlük kanunu 28/7.maddesi uyarınca 01.07.2013 tarihi itibariyle şirket esas sözleşmesi değişmemiş olsa dahi, “Gerekçesiz olarak hisse devrini red hakkı” tanıyan şirket esas sözleşme maddelerinin geçersiz hale geleceğinin açıkça düzenlediğini, Yargıtay kararları ve Doktrin görüşünün de bu yönde olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/12044 E. ve 2017/234 K. 12.01.2017 Tarihli kararı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/3863 E. 2019/5475 K. 17.09.2019 Tarihli kararı, Dr. Öğr. Üyesi Ali Murat SEVİ tarafından yazılan Anonim Ortaklıkta Payın Devri isimli eserinin 283.sayfası) Davalı şirketin hisse devrini pay defterine kaydetme ve onay verme konusunda takdir yetkisi hakkında 6102 Sayılı Kanun ile bağlı olduğunu, 6103 Sayılı Kanunun 3.maddesi, 6103 Sayılı yürürlük kanunun 2.1.c maddesi, 6103 sayılı yürürlük kanunun 4.maddesi açıkça ortada olduğunu, bu hususta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/8505 E. 2018/1909 K. 13.03.2018 Tarihli kararın Muhalefet Şerhi de bulunduğunu, Davalı şirketin tek yetkilisi ve davalı şirketin %89,50 hissedarı hisseleri devreden … olduğunu, Hisseleri devredenin şirketçe devre verilecek onay hakkında olumlu oy kullanma zorunluluğu bulunmadığını, bu hususta emsal kararların da bulunduğunu, hisseleri devreden dava dışı …nın yönetim kurulunda devre onay vermeyi reddetme hakkı bulunmadığını, (EK-8 Hisseleri Devredenin Yönetim Kurulunda Onay Verme Zorunluluğu Olduğunu Gösterir Yargıtay Kararı) 6762 Sayılı Kanun döneminde şirketin ana sözleşmesinde dahi sebepsiz olarak hisse devrini onaylamayı reddetme hakkı tanınsa bile, şirketin haklı neden olmadan onaylamayı reddedemeyeceğini düzenleyen birçok Yargıtay Kararı ve doktrin görüşünün bulunduğunu, (EK-9 Eski Kanun Dönemi Dahi Olsa Haklı Neden Olmadan Onaylamanın Reddedilemeyeceğini Gösterir Yargıtay Kararı ve Doktrin Görüşü) Davalı şirketin pay devrine onay vermeyi reddetmesi yani pay defterine kayıttan imtina etmesini gösterecek herhangi haklı bir nedeni bulunmadığını, sebepsiz olarak reddedildiğini, davalı şirketin ve pay devrini gerçekleştiren davadışı …nın kötüniyetli olduğunu, müvekkilini kandırdığını, davada yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini, Dava konusu paylar yönünden dava sonuçlanıncaya kadar tensibep ve teminatsız olarak pay devrini önleyici ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve davalı şirketin zararlandırıcı işlemler ile değerinin düşürülmesi ihtimalinin önüne geçilmesi amacıyla denetim kayyumu atanması gerektiğini, İleri sürerek yerel mahkeme ara kararının kaldırılmasını, dava sonuçlanıncaya kadar davalı şirkete denetim kayyumu atanmasına ve şirket hisselerinin devrinin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Davacı vekili; 10/10/2017 tarihli hisse devir sözleşmesi ile; davalı şirketin 5000 adet nama yazılı hissesi ile buna bağlı ilmuhaberleri, davalı şirket ortağı …’ndan devir aldığını, …’nın davalı şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, kendisine davacı hisselerini şirket pay defterine kaydettiğini beyan ettiğini, ancak süreç içerisinde devraldığı hisselerin kendi adına şirket pay defterine kaydedilmediğini öğrendiğini ve kaydın gerçekleştirilmesi için davalı şirkete gönderilen ihtarnamelere, sebep gösterilmeksizin olumsuz cevap verildiğini, davalı şirketin pay defterine kayıt talebini sebep red hakkının bulunmadığını ileri sürerek, davalı şirketin 5000 adet payına sahip olduğunun tespiti ile paylarının şirket pay defterine kaydına karar verilmesini, dava sonuçlanıncaya kadar şirket paylarının üçüncü kişilere devrinin önlenmesine, davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına yönelik tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığından bahisle tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Davacının dava dilekçesi ekinde; dava dışı … ile davacı arasındaki 10/10/2017 tarihli hisse devir sözleşmesi örneği sunulmuş, sözleşmede dava dışı …’ın davalı şirkette bulunan 44.750 adet namaz yazılı payının 5000 adedini, paya bağlı ilmuhaberler ile birlikte davacıya devrettiğinin, pay bedelinin nakden tahsil edildiğinin yazılı olduğu, sözleşme altında tarafların imzası bulunduğu anlaşılmıştır. Dilekçe ekinde davalı şirkete ait nama yazılı hisse senedi veya ilmuhaberi bulunmamaktadır. Davalı şirket sicil kayıtlarında davacının pay sahibi olarak görünmediği anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, 1. fıkrasında “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre şartların mevcut olması durumunda ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Yine 6100 Sayılı HMK’nun 390/3 maddesine göre, tedbir talep eden, öncelikle tedbir istemine ilişkin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Buradaki ispatın ölçüsü, “yaklaşık ispat” kuralına göre belirlenir.Somut olayda; davacının davalı şirkette, nama yazılı hisse ve bu hisselere bağlı ilmuhaberlerin devir ve teslimi ile pay sahibi olduğu hususunda dosya kapsamına sunulan delillere göre yaklaşık ispat koşulu sağlanmamış olup, davacının iddiasının esası bakımından haklı olup olmadığı yapılacak yargılamada tespit edilebilecektir. Öte yandan davacının koşulların değişmesi halinde mahkemeden yeniden tedbir talep etme hakkı bulunmaktadır. Mahkemece davacının ileri sürdüğü tedbir taleplerinin mevcut delil durumuna göre bu aşamada reddine karar verilmesinde, 6100 Sayılı HMK’nun 389 ve 390/3 fıkralarına aykırı bir yön bulunmadığından davacının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; ilk derece mahkemesi kararı usul ve kanuna uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/11/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.