Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/2003 E. 2023/58 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2003
KARAR NO: 2023/58
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/235 Esas – 2022/620 Karar
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtirazın İptali)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili bankanın ticari faaliyetlerini devam ettirdiği dönemde Çorlu Şubesi’nden 27/11/1998 tarihli … Paz. Ltd. Şti. lehine açılan kredi sözleşmelerinin, davalı tarafından müşterek- müteslesil borçlu- müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, söz konusu kredi borcunun ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından Çorlu … Noterliği’nin 02/03/1999 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini ve ödeme yapılmaması halinde yasal takibe geçileceği hususunun bildirildiğini, ihtarnameye rağmen borcunu ödemeyen boçlular aleyhine Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkili bankaca 2015/6595 Esas numarası ile Çorlu … İcra Müdürlüğü’nde yeniden takip açıldığını ancak davalının söz konusu takibe, borç aslına ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının ikametgahının Çorlu olması sebebiyle yetki itirazının haksız olduğunu, zamanaşımı itirazının da haksız olduğunu, 5411 sayılı yasa gereği olarak müvekkili banka alacaklarında zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, faize itirazların da haksız olduğunu, müvekkilinin 27.11.1998 tarihinde uyguladığı %180 oranındaki faiz üzerinden hesaplama yapıldığını ve diğer itirazların da haksız olduğunu beyanla davalı borçlunun Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, borçlu aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu kredi sözleşmesinin davacı banka açısından ticari iş olduğundan davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğunu, yerleşim yerinin Bakırköy olduğunu bu nedenle Bakırköy adliyesinin yetkili olduğunu, dilekçe eklerinin tarafına tebliğ edilmediğini, husumet itirazında bulunduğunu beyanla davanın husumet yokluğundan reddine, dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 08/06/2022 tarih 2021/235 Esas 2022/620 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı … AŞ Çorlu şubesi tarafından Çorlu … Noterliği’ nin 02/03/1999 tarihli ihtarname ile davalının kefili, dava dışı … Ltd. Şti.’ nin borçlusu olduğu kredi genel sözleşmesi neticesinde kullandırılan hesabın kat edildiği, 03.05.1999 tarihinde davalı ile dava dışı borçlu şirket aleyhine Çorlu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasından 27.11.1998 tarihli bireysel kredi sözleşmesine dayalı olarak takibe başlanıldığı, daha sonra bankaca dava konusu Çorlu … İcra Müdürlüğü … Esas numaralı dosya ile 15.10.2014 tarihinde genel kredi sözleşmesi dayanak gösterilerek takip başlatıldığı, bu takibe yapılan itiraz üzerine iş bu davanın açıldığı, tahkikat sırasında alınan 11.04.2022 tarihli … Danışmanlık biriminden alınan cevabi yazıya göre alacağın 26.12.2018 tarih 143 nolu karar ile … AŞ’ye temlikine karar verildiğinin ifade edildiği, 08.01.2019 tarihli alacağın temliki sözleşmesinin dosyaya ibraz edildiği, bu şekilde tasfiye halindeki banka alacağının … AŞ’ye temlik edildiği, davalının sorumlu tutulduğu kredi sözleşmelerinin ve kredi kullandırım belgelerinin işbu dosyaya gönderilemediğinin bildirilerek bunun sebebinin de açıklandığı, alacağını temlik eden davacı Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş’nin TMSF tarafından devralınmadığı, fonun devralmadığı bankaların alacakları yönünden 20 yıllık zamanaşımı süresi söz konusu olmayacağı, 5411 sayılı Kanun’un geçici 13. maddesinde, fon alacaklarının zamanaşımının 20 yıl olduğunu düzenleyen 141. maddesine de herhangi bir gönderme yapılmadığından ve dava konusu kredi alacağının tahsili için 1999 yılında başlatılan icra takibinden sonra davaya konu icra takibinin başlatıldığı 2014 yılına kadar zamanaşımını kesen yeni bir işlem yapıldığı ispat edilemediği için 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı tarafça süresinde zamanaşımı ilk itirazında bulunulduğu anlaşılmakla davanın zamanaşımı süresinde talepte bulunmama nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir”gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile; 5020 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 27. maddesi ile 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’na eklenen Ek 5. maddesi ile; “Kamu bankalarında (tasfiye halindeki … A.Ş. Dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Bankacılık teamüllerine göre teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan âri hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır.” şeklinde düzenleme getirildiğini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinin “Bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır.” hükmünü içerdiğini, Kanun’un geçici 13. maddesinin; Sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda (Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş. dahil) 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da, vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı âyni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan hakların da diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan âri hakları aleyhine olmamak üzere Fon alacaklarının tahsiline ilişkin 123, 134, 136, 137, 138, 140, 142 ve 165. madde hükümleri, tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmaması dahil bankalarınca uygulanır.” şeklinde olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 04/06/2014 tarihli ve E. 2014/85, K. 2014/103 sayılı kararı ile bu fıkra da yer alan “zamanaşımı ve” ibaresinin iptal edildiğini, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bu kanuna 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile eklenen Ek. 5 madde kapsamında 20 yıllık zamanaşımı süresinin … Bankası A.Ş. açısından da uygulandığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.04.2006 tarih, 2006/12-110 E., 2006/122 K.sayılı kararı ve Yargıtay 11. H.D. 04.10.2013 tarih, 2011/15561 E. ve 2013/17507 K. sayılı kararlarında Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş. hakkında 20 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olduğunun kabul edildiğini, müvekkili şirketin %100 TMSF iştiraki olduğunu, … Bankası A.Ş. portföyünün ihale yapılmadan, kamu iradesiyle doğrudan müvekkili şirkete devir ve temlik edildiğini, … Bankası A.Ş.’ye ait istisnasız tüm kredi dosyalarının müvekkili şirkete temlik edildiğini, TBK madde 189 uyarınca müvekkili şirketin 20 yıllık zamanaşımından yararlanacağının sabit olduğunu, dava konusu kredi alacağına ilişkin 20 yıl olan zamanaşımı süresinin dolmadığını, mahkemece hatalı değerlendirme yapıldığını beyanla Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi!nin 2021/235 E., 2022/620 K. numaralı ilamının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava dışı asıl borçlu ile davacı banka arasında 27.11.1998 tarihli, 8.000 TL bedelli (8.000.000.000 TL) genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davalı banka tarafından kredi hesabının 01.03.1999 tarihinde kat edilerek davalıya kat ihtarnamesi gönderildiği ve ihtarnamenin davalıya 03.03.1999 tarihinde tebliğ edildiği, davacı banka tarafından 03.05.1999 tarihinde, davalı ve dava dışı asıl borçlu şirket aleyhine Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, bu takip dosyasında başka bir işlem yapılmadığı, davacı banka tarafından 19.09.214 tarihinde yeniden davalı ve dava dışı … Ltd. Şti. aleyhine Çorlu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından, asıl alacak 8.176,81 TL, işlemiş faiz 229.040,29 TL, bsmv 11.452,01 TL olmak üzere toplam 248.669,11 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe dayanak olarak genel kredi sözleşmesi açıklamasının yapıldığı, ödeme emrinin davalıya 20.08.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 26.08.2015 tarihli dilekçesi ile icra dairesinin yetkisine ve zamanaşımının dolduğundan bahisle alacak ve ferilerine itiraz ettiği, takibin durduğu, davacı tarafından somut dava ile itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin talep edildiği, alacağın davacı banka tarafından davacı … A.Ş.’ye temlik edildiği, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği, karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, takibe ve davaya konu kefaletnamenin geçerli olup olmadığı, takip tarihi itibariyle kefalet ilişkisinin sona erip ermediği noktasında toplanmaktadır. Takip tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 598. maddesi hükmü uyarınca; hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azami on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir. Söz konusu maddede öngörülen süre hak düşürücü süre olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerekmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/7503 Esas, 2022/4265 Karar sayılı, 31.05.2022 tarihli emsal kararı) 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 5. maddesi “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur. Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden daha uzun olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edecektir. Ancak bu sürelerin henüz dolmamış kısmı TBK’da öngörülen süreden uzun ise kanunun yürürlük tarihinden başlayarak TBK’da öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olacaktır. Buna karşın bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, TBK’da öngörülen süreden kısa ise eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edecektir. TBK’da ilk kez öngörülen ve fakat yasanın yürürlük tarihi itibariyle dolmuş olan süre 1 yıldan kısa ise hak sahiplerinin yararlanabileceği ek süre TBK’da ilk kez öngörülen süre kadar olacaktır. Somut davada; ihtilafa konu sürenin zamanaşımı süresi değil hak düşürücü süre olması sebebiyle, davacı hakkında 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nunda düzenlenen 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmasına gerek bulunmadığı, takibe dayanak kefalet sözleşmesinin 27.11.1998 tarihli olduğu, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, davacı tarafından davalıya karşı 19.09.2014 tarihinde icra takibine başlandığı ve takip tarihi itibariyle yasada düzenlenen 1 yıllık ek süre de dolduğundan kefalet kendiliğinden kalkmış olup, davalının kefaletten dolayı bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna göre Mahkemece, açıklanan gerekçe ile davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu esas yönünden haksız bulunmuş ise de, usulen kabul edilmiştir. Sonuç olarak davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce esas hakkında yeniden; “Davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine” karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı … A.Ş.’nin istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; Tekirdağ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/06/2022 tarih ve 2021/235 Esas – 2022/620 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; Davanın hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Davacılar harçtan muaf olduğundan, harç tahsiline yer olmadığına, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından saf edildiği anlaşılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 9.200 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-İstinaf eden davacı harçtan muaf olduğundan, istinaf yönünden yatırılan harçların talep halinde iadesine, 8-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen gider avansının istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.