Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1888 E. 2023/57 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1888
KARAR NO: 2023/57
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/170 Esas – 2022/264 Karar
TARİHİ: 13/04/2022
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/01/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı arasında malzeme ve servis hizmetleri tedarik edildiğini ve bahse konu ticari ilişkiden dolayı 20.672,10 TL bedelli, 09/05/2016 tarihli, … nolu; 7.400,31 TL bedelli, 09/05/2016 tarihli, … nolu; 2.025,68 TL bedelli, 12/05/2016 tarihli, … nolu; 6.217,77 TL bedelli, 23/05/2016 tarihli, … nolu; 3.728,21 TL bedelli, 28/05/2016 tarihli, … nolu; 792,70 TL bedelli, 28/05/2016 tarihli, … nolu; 3.141,87 TL bedelli, 15/06/2016 tarihli, … nolu faturalardan kaynaklı 43.978,64 TL bedelli fatura düzenlendiğini, bedellerin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile toplam 43.978,64 TL fatura bedelinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından takibe itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, müvekkilinin davalı borçlu firmadan bir kısım mal aldığını, alınan malların toplam bedelinin 25.298,91 TL olduğunu, borçlu – davalı tarafından kesilen 12.306,54 TL bedelli, 28/04/2016 tarih ve … nolu, 118,94 TL bedelli, 09/04/2016 tarihli ve … nolu, 5.689,49 TL bedelli, 12/05/2016 tarihli ve … nolu, 6.021,83 TL bedelli 28/05/2016 tarihli ve … nolu, 335,89 TL bedelli, 10/06/2016 tarihli ve … nolu, 514,48 TL bedelli, 10/08/2016 tarih ve … nolu, 252,28 TL bedelli, 29/08/2016 tarihli ve … nolu davalı borçlu tarafından müvekkiline kesilen toplam 25.298,91 TL bedelli faturalara karşılık, müvekkili tarafından borçluya 3.000 TL ödeme yapıldığını, müvekkili ile davalı borçlunun cari hesaplarından karşılıklı alacakları mahsup edildiğinde müvekkiline 43.978,64 – ( 25.298,91-3.000 TL ) = 21.678,73 TL bakiye borcunun bulunduğunun görüldüğünü beyanla davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazların 21.678,73 TL alacak bakımından iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, alacak miktarının % 20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında vekalet sunan davalı vekili davalının reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 13/04/2022 tarih 2021/170 Esas – 2022/264 Karar sayılı kararında; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafından davalı aleyhine fatura bedellerinin tahsili için icra takibi yapıldığı, takibe itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı, davaya konu alacak dayanağı gösterilen ve davacının davalıya kestiği faturaların tamamının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının davalıya kestiği fatura tutarının 43.978,64 TL olduğu, davalının davacıya kestiği fatura tutarının ise 30.587,27 TL olduğu, ancak 5.287,36 TL bedelli faturanın davacının ticari defterlerinde yer almadığı ve davalı tarafça bu faturada yer alan malların davacıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı, davalı tarafından davacıya kesilen ve teslimi ispatlanan fatura tutarının 25.299,91 TL olduğu, davacının davalıya kestiği ve her iki tarafın da defterinde kayıtlı olan 43.978,64 TL’den 25.299,91 TL’nin mahsubu sonrası hesaplanan 18.678,73 TL. kadar davacının davalıdan alacaklı olduğu, davacı tarafından davalıya 3.000 TL ödeme yapıldığı iddia edilse de bu hususun ispat edilemediği gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, alacağın likit itirazın haksızlığı gözetilerek , davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili ve davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği faturalara konu malların müvekkiline teslim edilmediğini, müvekkilinin davacıya böyle bir borcu bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden davacının iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, davacı tarafından müvekkili aleyhine 10.11.2016 tarihinde, 43.978,64 TL üzerinden haksız icra takibi yapıldığını, müvekkilinin yasal süresi içerisinde itirazı ile davacı tarafın bu kez takip tutarını azaltmak suretiyle 21.678,73 TL üzerinden itirazın iptali talebiyle huzurdaki davayı ikame ettiğini, ispat yükümlülüğünü yerine getirmediğini, müvekkilinden mal alımına ilişkin düzenlendiğini beyan ettiği fatura tarihlerinin 2016 4, 5, 6 ve 8. aylara ilişkin faturalar olduğunu, takipten önce düzenlenmiş faturalar olduğunu, takipten önce alacağına karşılık müvekkilinden mal alımı yapıldığını ve davacının iddiasına göre 21.678,73 TL’lik alacağı varsa neden 43.978,64 TL’lik tutar üzerinden takip başlattığının anlaşılamadığını, müvekkilinin süresinde itirazı ile farklı bir metod üzerinden daha düşük talepli itirazın iptali davasını açtığını, alacağın varlığının meçhul olduğunu ve davacı tarafından ispatlanamamasına rağmen itirazın iptali ile asıl alacağın % 20′ si oranında icra inkar tazminatına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davada ispat yükünün yerine getirilemediğini, dosyada davacının delil olarak dayandığı ticari defterleri üzerinde birlikişi incelemesi yapıldığını, bilirkişi raporunda netice itibariyle “davacı tarafça davalı adına kesilen ve takip dayanağı olarak gösterilen faturalar ve muhteviyatı mal ve hizmetlerin davalıya tebliğ/teslim edildiğine yönelik olarak dosyada herhangi bir belgeye rastlanılmadığı, davacının söz konusu fatura ve muhteviyatlarının davalıya teslim/tebliğ ettiği hususunda bir belge ibraz etmesi durumunda dava konusu alacak tutarı olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılabileceği”nin rapor edildiğini, dairemizin 2019/784 Esas sayılı dosyasından vermiş olduğu bozma kararında bu hususu dile getirdiğini ve tarafların ticari defter ve kayıtlarının tamamının incelenmesine ve fatura konusu mal ve hizmetlerin verildiğine, teslimine ilişkin bilgi ve belgelerin temin edilmesine, eksik olan bu hususun bozma gerekçesi olduğuna karar verdiğini, yerel mahkemenin vergi dairesine müzekkere yazarak BA/BS formlarının celbine karar verdiğini, gelen kayıtlar sonrasında bilirkişi tarafından verilen 07/12/2021 tarihli raporda, vergi dairesince bildirilen BA -BS formlarında belirtildiği üzere KDV dahil 40.736,26 TL tutarında BA formu ile, KDV dahil 24.135,72 TL tutarında BS formunun mevcut olduğunun belirtildiğini, 5.287,36 TL tutarlı fatura içeriği malların davacı tarafa tebliğine, teslimine ilişkin bir belge sunulmadığından bahisle mahkeme ve bilirkişi tarafından bu fatura tutarı hesaplama dışında bırakılmışken, davacı tarafın sanki tüm fatura içeriği mallarının tebliğine teslimine ilişkin belge sunmuş gibi hesaplamaya dahil edilmesinin anlaşılamadığını, ilaveten davacı tarafından tek taraflı düzenlenen faturalara istinaden ve faturalara konu malların müvekkiline teslim ve tebliğine ilişkin hiçbir teslim formu, sevk irsaliyesi vs. ispata yarar yazılı belge sunulmamasına rağmen ispat edildiği gerekçesiyle itirazın iptaline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın müvekkile hitaben düzenlemiş olduğu faturaların herhangi bir mal veya hizmetin karşılığı kesilmiş faturalar olmadığını, vergi dairesi kayıtlarına göre bakiye borcun 16.600,54 TL olduğunun ortada olduğunu, gerek bilirkişi raporunda gerekse yerel mahkemenin gerekçeli kararında bu hususun göz ardı edilerek eksik inceleme ile 18.678,73 TL asıl alacak yönünden verilen kararın bozulması gerektiğini, yerel mahkemece kabul edilen asıl alacak tutarı üzerinden müvekkili aleyhine % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiğini, alacağın varlığı hâlâ ortaya konulamamış olup likit bir alacağın söz konusu olmadığını, icra takibinde 43.978,64 TL tutarında alacak talep edilmişken vaki itiraz üzerine 21.678,73 TL üzerinden itirazın iptali davası açılmasının hem alacaklı tarafın kötü niyetini gösterdiğini, hem de alacağın varlığının yargılamaya muhtaç olduğunun göstergesi olduğunu beyanla İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/170 E. 2022/264 K. sayılı 13.04.2022 tarihli kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesi ile; müvekkili tarafından yapılan 3.000 TL tutarındaki ödemeye davalı tarafından itiraz edilmemiş olup, müvekkilinin davalıdan 21.678,73 TL tutarında alacaklı olduğunu, somut olayda müvekkilinin davalıya birtakım malzemeler ve servis hizmetleri tedarik ettiğini ve bunun karşılığında davalı adına toplam 43.978,64 TL tutarında fatura düzenlediğini, bununla birlikte taraflar arasında devam eden ticari ilişki dahilinde müvekkilinin de davalıdan bazı ticari mallar aldığını ve davalının bunun karşılığında müvekkili adına toplam 25.298,91 TL tutarında fatura düzenlediğini, düzenlenen 25.298,91 TL’lik faturalara istinaden müvekkili tarafından davalıya 3.000 TL tutarında ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden cari hesap mahsubu yapıldığında müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğu sonucunun ortaya çıktığını, alınan bilirkişi raporunda müvekkili tarafından davalıya 3.000 TL tutarında yapılan ödemeye davalı tarafça itiraz edilmediğinin tespit edildiğini, gerek kök bilirkişi raporu gerek ek bilirkişi raporları uyarınca müvekkilinin ticari defterlerinde dava konusu faturaların kayıtlı olduğunun anlaşılıp ticari ilişki ve alacağın ispatlandığını, HMK’nın 222. maddesi uyarınca davalının ticari defterlerini ibraz etmemiş olması nedeniyle müvekkilinin iddialarını ispatlamış olduğunun açık olduğunu, dosyadaki tüm deliller, vergi dairesi tarafından dosyaya gönderilen davalıya ait BA formuna göre, fatura konusu malların davalıya teslim edildiğinin kesin olarak ortaya konulduğunu, davalının 11.12.2018 tarihli dilekçesi kapsamında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, davalının huzurdaki davaya haksız ve kötü niyetli şekilde itiraz ettiğinin aşikar olduğunu, müvekkilinin davalıdan 21.678,73 TL alacaklı olduğunun açık olduğunu beyanla davalı tarafın istinaf taleplerinin reddi ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 21.678,73 TL yönünden davanın kabulüne ve icra takibinin devamına, kabul edilen miktar üzerinden davalı taraf aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir.Davacı taraf, İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine toplam 43.978,64 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatmış, davalının süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine takip durmuş ve eldeki dava takip konusu edilen tutarın 21.678,73 TL’lik kısmı yönünden açılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde 11.12.2018 tarihli karar ile; davanın kabulüne, davalının takibe itirazının 21.678,73 TL yönünden iptaline ve bu tutarın %20’si oranında icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmiş, verilen kararın davalı tarafça istinaf edilmesi üzerine dairemizce yapılan inceleme neticesinde 2019/784 Esas ve 2021/266 Karar sayılı karar ile; mahkemece davalı tarafa ticari defterlerini incelemeye sunmak üzere usulüne uygun şekilde süre verilmesi, hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında davalının ilgili yıllara ait BA-BS formalarının celbedilmesi ve bilirkişiden bu deliller üzerinde inceleme yapılmak suretiyle alınacak ek rapor ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde bir kararf verilmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemiz kararından sonra Mahkemece davalının ticari defterleri ve celbedilen BA formları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ek rapor alınmış, tüm dosya kapsamı uyarınca bu kez davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı her iki tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanak ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği; davacı tarafından davalı adına düzenlenen tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, süresi içinde faturalara itiraz edilmediği, buna göre fatura içeriği malların teslim alındığı yolundaki karinenin aksinin yani mal teslim edilmediğinin ispat külfetinin davalıda olduğu, davalının fatura içeriği malların teslim edilmediğini ispatlayamadığı, davalı tarafından davacı adına düzenlenen toplam 30.587,27 TL tutarlı faturaların, 5.287,36 TL tutarlı olan hariç olmak üzere, davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının faturalara herhangi bir itirazının bulunmadığı, davalının 5.287,36 TL tutarlı faturayı bağlı olduğu vergi dairesine de bildirmediği, her ne kadar davacı 3.000 TL ödeme yaptığını iddia etmiş ise de, yapılan ödemenin davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı, ödemeye dair herhangi bir belge sunulmadığı ve davalı vekilince de yargılama sırasında sunulan dilekçelerde açık bir şekilde ödemenin reddedildiği görüldüğünden davacının toplam 18.678,73 TL alacağının bulunduğu, Mahkemece verilen kararın doğru olduğu, alacak her iki taraf için de muayyen ve itiraz haksız olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, reddedilen 3.000 TL’lik miktar yönünden davacının kötü niyetli olarak takip başlattığı ispat edilemediğinden davalının kötü niyet tazminatı talebinin ve sonuç olarak her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunun haksız olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar erilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 1.275,94 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 318,99 TL harcın mahsubu ile bakiye 956,95‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 19/01/2023 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.