Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/185 Esas
KARAR NO: 2022/123 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/173 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 11/11/2021
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/01/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalıya Şubat 2020 tarihinde maske siparişi vermiş olup tarafların toplamda 67.600.-Euro üzerinden anlaşmaya vardıklarını, bunun üzerine davalı tarafından müvekkiline 25.02.2020 tarih_… nolu 44.800.-Euro Bedelli ve 26.02.2020 tarih … nolu 22.800.-Euro Bedelli olmak üzere toplamda 67.600.-Euroluk proforma fatura düzenlendiğini, müvekkilinin 26.02.2020 tarihli, … nolu 22.800.-Euroluk fatura bedelini 26.02.2020 tarihinde, 25.02.2020 tarih_… nolu 44.800.-Euroluk fatura bedelini de 27.02.2020 tarihinde davalı şirket banka hesabına yatırdığını, ancak davalının söz konusu maskeleri göndermediğini, davalının Türkiye’de alınan bir karar nedeni ile maskeleri gönderemediğini ve gönderemeyeceğini ancak ödemesini müvekkiline iade edeceğini defalarca belirttiğini, davalının müvekkiline 15.07.2020 tarihinde 5.000.-EURO’yu iade ettiğini ve geri kalan ödemeyi de en kısa zamanda kendisine yapacağını belirttiğini, ancak yapmadığını, bu alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin böyle bir borcunun olmadığını, müvekkilinin maske siparişi ile ilgili işlemleri gerçekleştirdiğini, ancak 03.03.2020 tarihinde ihracaat dosyası hazır ve açılmış iken 04.04.2020 2020/31058 sayılı … ile ihracaatın yasaklandığını, ihracaat yasaklarının 10. Ayda kalktığını ve o tarihte de davacı şirket maske fiyatları düştüğü için maskeleri kabul etmediğini, ayrıca şirket yetkilisi …’in Yunanistan da organik bağı olan bir şirkete , müvekkilinin Yunanistan daki şirketinden maske gönderimine onay verdiğini ve gönderilen bedellerin işbu satış ile ilgili olarak takas mahsup yapıldığını, maskelerin şirket yetkilisinin istediği yere ve istediği hatta 5.000 EURo indirimli olarak gönderildiğini, ancak; Yunanistan da bulunan ve davacı ile ortak hareket eden kişi ve şirketin kötü niyetli olarak bedeli mukabili malları aldıkları halde; işbu davayı açmaktan çekinmediklerini, müvekkilinin davacının verdiği talimatlarla hareket ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkilinin sipariş geçtiği 25.02.2020 tarihinden, ihracat yasağının geldiği 04.04.2020 tarihi arasında 1 aydan fazla bir süre geçtiğini, yani davalının siparişin ihracatı için zaten çok geciktiğini, bu gecikme sebebiyle sadece tacir/ihracatçıların değil o dönemde (covid19 pandemisi başlangıcı dönemi) herkesçe bilinen maske sıkıntısı ve ihracat yasağının olacağının beklenmekte olduğunu, davacının basiretli davranmadığını, davalı beyanlarının kendi içinde çelişmekte olduğunu, hem müvekkilinin maske fiyatları düştüğü için maskeleri kabul etmediğini iddia ettiğini, hem de müvekkilinin talimatı ile yurtdışı firmaya teslim ettiğini iddia ettiğini, kaldı ki davalının sözünü ettiği yurtdışı firmaya satışla ilgili olarak sunduğu 01.03.2021 tarihli ihtarname içeriğine göre müvekkiline yapılan satışla ilgili olarak satış bedeli, satış yapılan maske adedi, taraflar ve ödemelerin hiç bir şekilde uyuşmamakta olduğunu, davalının Yunanistan’da ”…” ünvanı ile kurduğu Yunan şirketinden, ”…” ünvanlı bir yunan şirketine benzer tarihlerde maske satışı yapılmış olup 10.03.2020 tarihli fatura ile yani ihracat yasağı kararından önce şirkete maske siparişleri teslim edildiğini, davalı oradan parasını kısmi olarak tahsil edemeyince işbu davayı da mümkün olduğunca geciktirme yoluna gittiğini belirtmiştir. Davacı vekili 16/06/2021 tarihli dilekçesinde, borçlunun borcunu karşılayabilecek derecede taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları,şirket kayıtları üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, talep mahkemece uygun görülerek 24/09/2021 tarihli ara kararı ile ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Davalı vekili 30/09/2021 tarihli itiraz dilekçesinde, davanın konusunun fatura olduğunu ve ispata muhtaç olduğunu, ayrıca ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gerekli ikinci şart olan borçlunun mal kaçırmaya yönelik işlemlerinin veya belirgin yerleşim yeri olmamasının söz konusu olmadığını belirterek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/11/2021 tarih ve 2021/173 Esas sayılı Ara kararında; “… Davalı vekilinin süresi içerisinde yaptığı itiraz sebeplerinin, davacı tarafın alacağının ispat edilememesi ile davalı müvekkilinin kaçma veya mal kaçırma şüphesinin olmamasına dayandığı, İİK’nın 257/1. maddesi uyarınca rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borçlarında ihtiyati haciz kararı verilebileceği, Yargıtay içtihatları uyarınca burada alacağın varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesinin yeterli olduğu, somut davada vadesi gelmiş para alacağının dava edildiği ve Mahkememizde ihtiyati haciz şartlarının gerçekleştiği hususunda kanaat oluştuğundan talebin kabulüne karar verildiği, bu kapsamda İİK’nın 257/2. maddesindeki koşulların aranmayacağı, verilen kararın kaldırılmasını gerektirir bir husus olmadığı anlaşılmakla itirazın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir….”gerekçesi ile, “İtirazın reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İtirazın reddine ilişkin kararın gerekçelendirilmediğini, İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığının yaklaşık olarak ispatının yeterli olmadığını, borçlunun mal kaçırmaya yönelik işlemlerinin veya belirgin yerleşim yeri olmamasının da söz konusu olması gerektiğini, ancak müvekkili açısından bu şartların mevcut olmadığını, İçeriği esası ispat edilmemiş faturanın vadesi gelmiş bir para borcu olarak nitelendirilemeyeceğini belirterek 11/11/2021 tarihli ara kararın kaldırılmasını ve itirazlarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, mal siparişi için avans olarak verilen ancak mal teslimi yapılmamış olması nedeniyle iadesi istenen tutarın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemiyle açılan davada, alacağı teminen borçluların malları ile 3.şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczi istemine ilişkin olup, talep uygun görülerek verilen ihtiyati haciz kararına itiraz edilmesi üzerine ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle ihtiyati hacze itirazların reddine karar verilmiştir. İİK’nın 257. maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, vadesi gelmemiş borçtan dolayı ancak borçlunun belirli bir yerleşim yerinin bulunmaması veya mallarını gizleme, kaçırma, kaçma gibi alacaklının haklarını ihlal eden eylemlerde bulunması halinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği düzenlenmiştir. İİK 258.m. uyarınca ihtiyati haciz talep eden taraf, öncelikle dilekçesinde dayandığı ihtiyati haciz sebebini belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak, yasal delillerle ispat etmek zorundadır. İİK 265/1 maddesinde itiraz nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup, buna göre uyarınca borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebilir. Somut olayda iddia, savunma ve dosya kapsamında mevcut deliller dikkate alındığında dosyanın geldiği aşama itibariyle davacının muaccel bir alacağının bulunduğu yönündeki iddiasının yaklaşık olarak ispat edilmiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olmakla, müeccel alacaklara ilişkin İİK 257/2 m. koşullarının değerlendirilmesine gerek görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince itiraz eden davalı şirket vekilinin ihtiyati hacze itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta olup, istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.