Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/181 E. 2022/974 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/181 Esas
KARAR NO: 2022/974 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2021
NUMARASI: 2021/408 Esas 2021/777 Karar
DAVANIN KONUSU: Şirket İhyası
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından … Ticaret Limited Şirketi aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını ve icra takibinin kesinleştiğini, halihazırda icra dosyası derdest olup borçlular tarafından herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediğini, söz konusu şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne … sicil numarası ile kayıtlı iken 07/07/2014 tarihinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi kapsamında resen sicilden terkin edildiğini, bu kapsamda şirketin ihyası ile birlikte tasfiye memuru atanmasına, tasfiye memurunun ücretinin ihyasına karar verilen şirketten tahsiline karar verilmesini istediklerini, yasal hasım konumunda olan Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne husumet yöneltildiğini, borçlu şirketin tasfiye işlemlerini yürüten tasfiye memuru ilan edilmediğinden, taraflarınca tasfiye memurunun tespit edilemediğini belirterek, 07/07/2014 tarihinde resen terkin olunan … Ticaret Limited Şirketi’nin ek tasfiyesi için sicile yeniden tesciline, şirketin ihyasına, tasfiye memuru atanmasına, lehlerine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Ticaret Sicili Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, TTK ‘nın 32. maddesi ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 34. maddesi çerçevesinde işlem yaptığını, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını, davalı müvekkiline 435342 ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan … Limited Şirketi’nin dosyasında yapılan incelemede, şirketin “6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 20/1 maddesi ve Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’in 7. maddesi kapsamında; “(Anonim ve) Limited şirketlerin sermayelerini asgari tutara yükseltmeleri için son tarih olan 14/02/2014 tarihine kadar sermayesini artırmayarak infisah etmiş olduğu” nun tespit edilmesinin ardından, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7. maddesi ile Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5.maddesi gereğince resen terkin kapsamına alındığını, tebligat ve ilan prosedürlerinin yerine getirilmesinin ardından 07/07/2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğini, davalı müvekkilince söz konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde söz konusu şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen söz konusu şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalı müvekkilinin mahkeme hükmü olmaksızın bir şirketi tekrar sicile tescil yükümlülüğünün bulunmadığını, re’sen terkin tarihi üzerinden beş yıl geçmekle şirketin ihyasına karar verilemeyeceğini, davalı müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığını, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını belirterek, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/11/2021 tarih 2021/408 Esas – 2021/777 Karar sayılı kararında; ” …Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı sicil müdürlüğünce 07/07/2014 tarihinde sicilden terkin edildiği, takip dosyasının terkin tarihinden önce açıldığı, davalı tarafından şirketin sicilde kayıtlı son adresine gönderilen tebligatın iade edildiği, ticaret sicil gazetesinde ilan yapıldığı ancak sicil kayıtlarına göre şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş …’a tebligat yapıldığına dair belgenin sunulmadığı, bu nedenle terkin işleminin şekil açısından hukuka uygun olmadığı kanaatine varılarak davacının mevcut hukuki menfaati de nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne, hukuka uygun terkin işlemi yapmayan davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğu anlaşılmakla aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, 1-İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında kayıtlı iken resen terkin edilmiş olan … Ticaret Limited Şirketi’nin TTK.’nın geçici 7/15. maddesi uyarınca tüzel kişiliğinin İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere İHYASINA, 4-Davacı tarafından yapılan 38,00 TL yargılama gideri ile ile 118,60 TL ilk harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ” karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin mevzuat gereğince işlem yaptığını, yaptığı işlemin hukuka uygun olduğunu, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, müvekkilinin yasal hasım olup, aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Derdest davası/icra takibi olan şirketler hakkında işlem yapılamamasının ancak, müvekkiline bildirilmesi ile mümkün olabileceğini, ancak herhangi bir bildirim yapılmadığını, davacının, dava konusu şirket hakkındaki icra takibinde takip alacaklısı bulunduğuna dair sicil kayıtlarına intikal eden hiçbir bildirim bulunmamasına rağmen ve işbu husus değerlendirilmeden karar verilmesi ve yine dava konusu şirketin kaydının silinmesine ilişkin sorumluluğu bulunanların değil de, mevzuat gereğince yapması gereken işlemleri eksiksiz yapan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
İhtar ve ilan prosedüründe eksiklik bulunmamakla birlikte, mahkemece dosya kapsamında gerekli ve yeterli inceleme yapılmaksızın karar verildiğini, dava konusu şirkete ve yetkililerine gerekli ihtarların gönderildiğini, TTK Geçici 7. madde fıkra 4 hükmünün mahkemece nazara alınmadığını, dava konusu şirketin sicil dosyasının mahkemece gerekli ve yeterli şekilde incelenmediğini, eksik değerlendirme ile hüküm kurulduğunu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.07.2020 tarihli, 2020/1551 E. 2020/3396 K.), Sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilinin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını yani müvekkilinin sulh olma yetkisi bulunmadığını, Dava konusu şirketin ticaret sicilinden re’sen terkin edildiği tarihle dava tarihi arasında beş yıldan uzun bir süre ( 6 Yıl 11 Ay) geçmiş olması karşısında davada TTK Geçici 7. maddenin uygulanmasının mümkün olmadığını, Davacı tarafından resen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmediğini, mahkemece resen, terkin prosedürünün denetlenmesi ve müvekkili aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.10.2020 tarihli, 2020/2299 E., 2020/4113 K). (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 04.11.2021 tarihli, E. 2021/1753 K. 2021/1571 sayılı ilâmı), (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 15.04.2021 tarihli ve E. 2019/825 K. 2021/494 sayılı ilâmı.), (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 17.06.2021 tarihli ve E. 2020/1527 K. 2021/772 sayılı ilâmı.), (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 04.06.2021 tarihli ve E. 2019/1120 K. 2021/687 sayılı ilâmı.) belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, TTK’nın geçici 7. maddesi gereğince resen ticaret sicil kayıtlarından terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya içerisinde bulunan belgelerden; ihyası istenen şirketin ticaret sicil kaydının 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca 07/07/2014 tarihinde resen terkin edildiği, terkin tarihinde ihyası talep edilen şirket hakkında davacı tarafça daha önce başlatılıp devam eden icra takibi bulunduğu görülmektedir. 6102 sayılı Kanunun geçici 7. maddesinin 11. fıkrası gereğince şirketin ticaret sicilinden resen kaydının silinmesi için Ticaret Sicil Müdürlüğünün evvela geçici 7. maddenin 4/a fıkrasında gösterilen hususları yerine getirmesi gereklidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.7/f.4-a’da, “Kapsam dahilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirkete veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinin otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri yerine yapılmış tebligat yerine geçer.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Dosya kapsamına göre, mahkemece de belirtildiği üzere, davalı sicil müdürlüğü tarafından şirketin sicilde kayıtlı son adresine gönderilen tebligatın iade edildiği, ticaret sicil gazetesinde ilan yapıldığı ancak sicil kayıtlarına göre şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş …’a tebligat yapıldığına dair gerek yargılama aşamasında gerekse istinaf dilekçesi ekinde belge sunulmadığı, bu itibarla şirket yetkilisine ihtar tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesindeki ilan suretiyle yapılan ihtarın ve buna dayanılarak yapılan terkin işleminin usule aykırı olduğu, buna göre dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işlemi hukuka uygun olmadığından ve mahkemece yargılama giderlerinden sorumluluğun resen gözetilmesi gerektiğinden, davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinde sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; ayrıca TTK’nın geçici 7/(2) maddesi uyarınca, davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davaları bulunan şirket veya kooperatiflere bu madde hükümleri uygulanamayacağı gibi, geçici 7. Maddenin 15. fıkrasında yer alan hak düşürücü süre usulüne uygun şekilde yapılmış olan sicilden silinme işlemlerine karşı açılacak davalar için öngörülmüş süre olup, kanuna aykırı olarak yapılan sicilden silinme işlemleri hakkında 15. fıkrada öngörülen sürenin uygulanmasına imkan bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan istinaf harçlarının tahsiline yer olmadığına, yatırılan harç bulunması halinde talep halinde iadesine, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 16/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.