Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1791 E. 2023/1459 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1791
KARAR NO: 2023/1459
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/401 Esas – 2022/397 Karar
TARİHİ: 02/06/2022
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; dava dışı … MAKİNA SAN. VE TİC.A.Ş.’ine ait emtialar, müvekkili Şirket tarafından Nakliyat Emtia Abonman Alt Sigorta Poliçesi ile teminat altına alındığını, Nakliyat Emtia Abonman Alt Sigorta Poliçesi ile teminat altına alınan emtialar nakliyatın seyri esnasında hasara uğradığını, müvekkili Şirket tarafından ilgili poliçe gereği, işbu hasar sonucu zarara uğrayan sigortalıya 1.912,30-Euro hasar ödemesi yapılmış bulunduğunu, müvekkili Şirket tarafından sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tazmini amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatılmış olup iş bu takibe itiraz edilmesi sonucu Mahkeme huzurundaki itirazın iptali davası ikame edildiğini, anılan hasar dava dışı … Makina San. ve Tic. A.Ş.’ ne ait emtiaların, davalı … Dış Tic. Ltd. Şti. tarafından Almanya-Türkiye arasında taşıması gerçekleştirildiği esnada yine davalı tarafın %100 nispetindeki kusuru ile meydana geldiğini, 05.01.2018 günü gelen … ve … seri nolu …ların gönderici firma tarafından; kaldırma ve transfer işleminde takım potları aşağıda olup forklift bıçaklarının takım potlarına bastığı, ayrıca tır üzerinde takım potları aşağı gelecek şekilde yükleme yapıldığını, bundan dolayı … nolu makinada 17 adet pot … nolu makinada 4 pot olmak üzere toplam 21 potun kırılarak kullanılamaz hale geldiğini, ayrıca her iki makinenin takım taşıyıcı şifter pistonları tır dorsesine bastığı için kırıldığını, anılan emtianın yüklemesinin davalı tarafça forklift ile yapıldığı esnada forklift bıçaklarının emtia üzerinde hasar meydana getirdiği ve buna ek olarak emtianın nakliyeyi gerçekleştirecek taşıta yanlış biçimde istiflendiği, akabinde baskı dolayısıyla ciddi şekilde zarar gördüğünün ekspertiz raporları ile sabit olduğunu, meydana gelen hasardan davalı şirketin Karayoluyla Uluslararası Yük Taşıma Anlaşması İle İlgili Uluslararası Anlaşma (C M R)’nın 17.maddesi Taşımacının Sorumluluğu hükümleri çerçevesinde asli ve tam kusurlu olarak sorumlu olduğunu beyan ile, davanın kabulü ile icra takibine yapılan haksız itirazın iptalini, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; CMR Konvansiyonunun 32. maddesi ve Yargıtay kararı uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, dava konusu emtianın 05.01.2018 tarihinde alıcısına teslim edildiğini, gönderen ve alıcı tarafından imzalı taşıma CMR belgesi dilekçesi ekinde sunulduğunu, emtianın alıcısına teslimi 05.01.2018 tarihinden itibaren CMR 32. Madde uyarınca 1 yıllık süre içerisinde dava açılması gerekir iken işbu dava 25.09.2020 tarihinde teslimden iki yılı aşkın süre sonra açılmış olup talebin zamanaşımına uğradığını, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddini talep ettiklerini, öncelikle huzurdaki davada sigorta poliçesine dayanarak halefiyet iddiasında bulunan davacının dava konusu taşımanın sigorta teminatı altında olduğunu ispatlaması, aksi takdirde geçerli bir sigorta ilişkisi mevcut olmadığından davanın aktif husumet ehliyetinin bulunmaması nedeniyle reddi gerektiğini, davacı tarafın dayanak aldığı … nolu poliçenin tanzim tarihi 20.12.2017 tarihi olup, emtianın taşıma aracına yüklenmesinden yani rizikonun meydana gelmesinden sonraki tarih olduğunu, davacının geçerli bir sigorta poliçesi bulunmadığını, davacının dava konusu ikinci el toyoda tezgah ve aksesuarları CNC İşleme Makinesi emtiası 19.12.2017 tarihinde Almanya’dan Türkiye’ye taşınmak üzere dava dışı gönderen firma tarafından taşıma aracına yüklendiğini, davacının dayanak aldığı … nolu ekspertiz raporunda,15.01.2018 tarihinde alınana hasar ihbarına istinaden sigortalı firmaya gidilerek ekspertiz çalışması yapıldığı, emtianın ambalajsız olduğu, raporun genel bilgiler başlığı altında hasarın oluştuğu aşama kısmında yükleme ve/veya nakliyatın seyri esnasında, hasar nedenine ilişkin görüş kısmında, taşıması gerçekleştirilen makinenin takım potları aşağı gelecek şekilde yüklendiği ve seyir esnasında oluşan baskı sonucunda potların ezilerek/kırılarak hasar gördüğü kanaatine varıldığı belirtildiğini, 08.12.2017 tarihinde …/… plakalı araç dorsesine yüklendiği, 05.01.2018 tarihinde Ankara Gümrük Müdürlüğüne giriş yaptığı, Emtianın … marka … model … seri numaralı CNC işleme makinesi olduğu, makinenin yan tarafına projelendirilen magazin üzerindeki takımların sabitlendiği potların 17 tanesinin darbe, ezilme vb. dış etken kaynaklı kırılmış/deformasyona uğramış olduğu, alıcı işletme yetkililerinin, magazin sisteminin makine üzerinden sökülerek ayrıca dorse içine yüklendiği, yükleme/transfer işlemlerinin forklift aracılığıyla yapılmış olması nedeniyle forklift bıçaklarının spotlara zarar verdiği, ayrıca magazin sisteminin potları aşağı gelecek şekilde yüklendiği, bu nedenle oluşan baskıdan dolayı sistemin zarar gördüğü bilgisi alındığı belirtildiğini, geçerli bir sigorta poliçesi olmamakla birlikte, aksi takdiri halinde davacı sigorta şirketinin Emtea Nakliyat Sigortası Genel Şartlarının 5. Maddesine ve ICC-A klozlarının 4.3. maddesine göre teminat dışı hasar için hatır ödemesi yaptığı sabit olduğunu, davacı tarafın aktif husumet ehliyetinin bulunmamasının yanında; davacının, dava dışı sigortalısının dava konusu emtianın bedelini ödeyip ödemediğini, bir başka deyişle davaya konu emtia üzerinde hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığını da ispatlaması gerektiğini, aksi durumda davacının hukuken menfaati bulunmadığı sonucuna varılmakla davanın reddi gerektiğini, CMR Konvansiyonunun 30. maddesi uyarınca iddia edilen hasar ile ilgili olarak müvekkiline ihbarda bulunulmadığından davanın reddi gerektiğini, CMR konvansiyonun 17/4. maddesi uyarınca müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini talep ettiklerini, iddia edilen hasardan taşımacı müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde yüklemenin gönderen tarafından yapıldığına dair beyanı, davacı delili olan ekspertiz raporu, makine emtiasının özellikli cinsi ve ağırlığı ve olağan koşullarda seyrini tamamlayan aracın kazaya karışmadığı dikkate alındığında iddia edilen hasardan taşımacı müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığından, dava dilekçesinde ve ekspertiz raporunda soyut şekilde kusur atfının kabulü mümkün olmayıp, davanın reddi gerektiğini, CMR Konvansiyonu 17/4-b-c bendi gereğince davanın reddi talebi asıl olup, sorumluluk atfına dair hiçbir kabulü olmamakla birlikte Sayın Mahkemece taşımacıya kusur atfedilmesi halinde yükleme istifleme ambalaj işlemlerini gerçekleştiren göndericinin fiilinden kaynaklanan hasar nedeniyle; taşımayı yapan aracın hiçbir rizikoya maruz kalmadığı ve hasara neden olan işlemlerin gönderenin fiillerinden kaynaklandığı gözetilerek gerçek zarar miktarının tespitinden sonra kusurun ağırlıklı bölümünün görevini gereğini yerine getirmeyen göndericiye yüklenmesi suretiyle müterafik olarak paylaştırılmasını vekaleten arz ettiklerini, davacının gerçek zarar miktarını ispatlaması, konvansiyon uyarınca sınırlı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerektiğini, davacının dava dilekçesinde ekspertiz raporunda yer alan ifade ile Ekspertiz raporunda 3. sayfasında dava dışı sigortalısı tarafından tek taraflı tutulan tutanak ile … nolu makinede 17 adet pot, … nolu makinede 4 adet pot olmak üzere toplam 21 adet potun kırılarak kullanılmaz hale geldiği, her iki makinenin takım taşıyıcı şifter pistonları tır dorsesine bastığı için kırıldığı ifade edilmiş, raporun 5. Sayfasında da; hasara ilişkin olarak davacının sigortalısı tarafından 20 adet magazin potunun 3 tanesinin … nolu hasar dosyası kapsamında değerlendirmeye alınan diğer nakliyata konu makineye ait olduğu, mevcut dosya kapsamında tespiti yapılan 17 adet hasar gören pot için hesaplanan 11.808,29 TL üzerinden değerlendirme yapıldığı belirtildiğini, devamında ise hasara konu makinenin ikinci el olması ve hasarlanan parçanın genel durumu dikkate alınarak değerlendirmede parçaların yenisinin takılması ile %15 oranında değer artışının söz konusu olacağı, bu oranın hasar bedelinden amortisman bedeli olarak tenzil edildiği belirtildiğini, davacının dayanak aldığı ekspertiz raporunda 17 adet magazin soket için 11.808.29 TL tutardan %15 amortisman ve eksik sigorta çarpanı tenzili ile 9.259,97 TL hasar tutarı belirtildiğini, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde asıl alacak miktarı 10.900,11 TL ve 468,78 TL işlemiş faiz ile toplam 11.368,89 TL talepte bulunulduğunu, davacı dava dilekçesinde 1.912,30 Euro hasar ödemesi yaptığını belirtmiş ve harca esas değeri 11.368,89 TL olarak belirterek itirazın iptalini talep ettiğini, davacının ne miktarda emtia hasarı için talepte bulunduğu, kabul manasına gelmemekle birlikte, ekspertiz raporundan dahi farklı miktarda talebin dayanağı açıklanmış olmayıp, cMr 23. Maddesine aykırı talebin kabulü mümkün olmadığını, talep olunan miktarda %10 ilave kar marjı olup olmadığı, emtianın sovtajının yapılıp yapılmadığı, 2.el makinenin parçalarının yenisi ile değiştirilmesi durumunda ise yapılan %15 amortisman değeri tenzilinin neye göre belirlenmiş olduğu hali hazırda belirsiz olup, davacının gerçek zararı aşan miktarda talepte bulunmasının kabulü mümkün olmadığını, davacının iddia ettiği başka taşımaya ait hasar iddiasına karşılık beyanda bulunma hakkının saklı olduğunu, davacının işbu davanın dayanağı olan icra takibi ile işlemiş faiz ve takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 faiz talebinde bulunmuş ise de davacı tarafın Konvansiyonun 27. Maddesine aykırı faiz taleplerinin reddini, mevcut halde CMR Konvansiyonu gereğince davacının hukuka aykırı şekilde işlemiş faiz talebinin ve %5 faizi aşan fazla talebin reddini talep ettiklerini, müvekkilinin CMR sorumluluk sigortası yönünden davanın ihbarı talep ettiklerini, davacı tarafın, müvekkiline ait mal varlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına dair hukuka aykırı istemine itiraz ettiklerini beyan ile, CMR 30. Madde uyarınca müvekkiline usulüne uygun ihbar yapılmadığından davanın reddini, CMR 32. madde uyarınca zamanaşımı nedeniyle davanın reddini,TTK. 1188. Madde uyarınca hak düşürücü sürede açılmadığının tespiti halinde davanın reddini, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın husumetten reddini, iddia edilen hasardan müvekkilin sorumluluğu bulunmadığından CMR 17/4b-c maddesi uyarınca davanın esastan reddini, davacının iddiasının yargılamaya muhtaç olup, muaccel bir alacaktan söz edilemeyeceğinden davacının ihtiyati haciz talebinin reddini, ihtiyati haciz kararının kaldırılması talebimizin kabul görmemesi halinde Sayın Başkanlığınızca belirlenecek “muhik bir teminat” mukabilinde müvekkil aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının ve karara dayalı işlemlerin kaldırılmasını, davanın … Sigorta A.Ş.’ye ihbarını, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddi ile müvekkil lehine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/06/2022 tarih ve 2020/401 Esas – 2022/397 Karar sayılı kararı ile; ” Dava, sigortacının sigortalısına ödediği tazminat bedelinin kusurlu 3. Kişiye karşı açmış olduğu rücu olacağına dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.Somut olayda, Davacı sigorta şirketi tarafından “Nakliyat Emtia Abonman Alt Sigorta Poliçe” ile dava dışı … Makina Sanayi Tic. A.Ş’nin 19/12/2017-19/12/2018 tarihleri arasında sigortalandığı, Almanyadan yüklenerek Türkiyeye götürülmek üzere teslim alınan jtkt marka, … model, … seri numaralı CNC işleme makinesi cinsi emtianın rizikonun (hasar tespitinin) 05/01/2018 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmıştır. 31/05/2021 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre taşımaya konu emtiadaki hasar nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından hasar bedelinin sigorta tazminatı olarak ödendiği yönünde değerlendirmelerde bulunulduğu anlaşılmıştır.Somut olayda, taşıyıcının dava dışı sigortalıya ait CNC işleme makinesi emtiayı tam ve eksiksiz olarak teslim almış, ancak karayolunda taşıması meydana meydana gelen hasar nedeniyle emtianın zarara uğradığı, 31/05/2021 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre dava konusu emtiadaki hasarın taşıma sırasında meydana geldiği dolayısıyla taşıma işini üstlenen davalı taşıma şirketi CMR m. 17/1’e göre oluşan hasardan % 70 müterafik kusur oranında sorumlu olmasının kabulü gerekeceği, hasarlanan emtiada sovtaj değerinin bulunmadığı, toplam zararın 9.259,97 TL olduğu, davacının davalıdan talep edebileceği tazminat miktarının 6.481,95 TL olduğu yönünde değerlendirmelerde bulunmuştur. Mahkememizin 6 nolu celsesi ara kararları ile 31/05/2021 tarihli bilirkişi heyet raporuna ilişkin bir dizi eksiklikler tespit edilerek heyette bilirkişi değişikliği ile yeni rapor hazırlattırılmıştır.05/05/2022 tarihli bilirkişi raporunda; “Dava konusu olayda meydana gelen hasar sonrası davalı tarafından taşıması yapılan özel nitelikteki emtianın, yükleme sorumluluğunu da üstlendiği anlaşılan gönderici tarafından, uygun ambalajlamanın yapılmaması nedeniyle meydana gelen hasardan davalı taşıyıcının CMR Konvansiyonu 17’nci madde 4.paragraf (b) ve (c) fıkraları gereğince sorumlu olamayacağı, ayrıca CMR Konvansiyonu 8’nci madde kapsamındaki sorumluluklarını yerine getirmediğine dair bir karinenin mevcut olmaması ve taşınan emtianın özelliklerine vakıf olmaması, hatalı yükleme ve istiflemenin farkına varamayacak olması nedeniyle yüklemeye nezaret kuralını ihlal ettiğinin ileri sürülemeyeceği, buna bağlı olarak da müterafik bir kusur atfının mümkün olamayacağı” şeklinde tespit ve değerlendirmelerde bulunduğu anlaşılmıştır.Davalı vekili dava dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.Somut olayda eşya kısmi hasarlı olarak teslim edildiğinden sürenin başlangıcı 05.01.2018, bitişi 05.01.2019 tarihi olacaktır. Davacı sigorta şirketi tarafından ödemiş olduğu sigorta tazminatı için 31.07.2018 tarihinde bir yıllık süre içerisinde icra takibi başlatılmış ve zaman aşımı kesilmiştir. TBK 157’nci madde 2. fıkrası, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haizdir. Bir diğer ifadeyle zamanaşımını kesen her işlemden itibaren 1 yıllık süre yeniden başlayacaktır. Davanın dayandığı icra takibinde ödeme emrinin 13.08.2018 tarihinde borçluya tebliğ edildiği, davalı borçlu vekilinin 14.08.2018 tarihli itirazı ile İcra Dairesinin 15.08.2018 tarihli kararı takibin durdurulduğu, icra dosyasında başkaca işlemde yapılmadığı, davanın zaman aşımını kesen son işlem tarihi olan 15.08.2018 tarihinden itibaren 1 yıllık süre sonu olan en geç 15.08.2019 tarihinde açılması gerekirken 25.09.2020 tarihinde 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı görülmektedir. Benzer konuya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/798 esas ve 2016/6249 karar sayılı ilamında; ” İcra takibinin itiraz üzerine durması halinde, alacaklının kesilen ve yeniden başlayan zamanaşımı süresinin tekrar kesilmesini ve yeni bir sürenin başlamasını teminen yapabileceği tek işlem, itirazın iptalini veya kaldırılmasını dava etmekten ibarettir. Söz konusu işlemlerin, istikrar kazanan Yargıtay uygulaması ve doktrince de benimsenen “uyuşmazlığı ileriye götüren işlemler” niteliğinde olduğu açıktır. İİK’nun 67. ve 68. maddelerinde söz konusu davaların açılabilmesi için öngörülen 1 yıllık ve 6 aylık süreler ise hak düşürücü nitelikte olup itirazın tebliği tarihinden itibaren başlamakla birlikte, bu davaların itiraz alacaklıya tebliğ edilmeden de açılmasına engel bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İtirazın alacaklıya tebliğ edilmemesi, sadece İİK’nun 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen hak düşürücü sürelerin başlamasına engel teşkil eder niteliktedir. Bu açıdan bakıldığında, işbu dava, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış ise de, hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği yoktur.Tüm bu nedenlerle, takip ve dava konusu alacak, CMR’nin 32, BK’nun 133, 132 ve 136. maddeleri gereğince dava tarihinden önce zamanaşımına uğramış olup, davalı vekilinin bu yoldaki def’inin eksik, hatalı ve yetersiz gerekçeyle reddedilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında davacı yan takibin durmasına yönelik icra dairesi kararının tebliğ edilmemesinden kaynaklı 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı yönündeki iddiası doğru ise de söz konusu sürenin dolmaması hak düşürücü süre ile zamanaşımının birlikte cereyanı ve her iki sürenin aynı (olayımızda olduğu gibi bir yıl) olması halinde zamanaşımı süresinin dolmasından sonra ve fakat hak düşürücü süre içerisinde açılan davanın alacağın zamanaşımına uğramasına engel bir niteliği olmaması hususları hep bir arada değerlendirilerek mezkur Yargıtay kararı ile CMR’nin 32/1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinde zamanaşımı süresinin emtiadaki hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden olmak üzere belirleneceği ifade edilmesi karşısında somut olayımızda teslim tarihi 05/08/2018 olan hasarlı emtia için CMR Konvansiyonu 32’nci madde 2. paragraf kapsamında davacı tarafından zaman limitini erteleyecek nitelikte davalıya yazılı bir talepte bulunulduğuna dair bir iddia ve belgede dosyada mevcut değildir. Davalı vekili tarafından cevaba cevap dilekçesinde, takibe karşılık davalı tarafından sunulan vaki itiraz dilekçesinin tebliğ edilmeden taraflarınca öğrenilmesi akabinde 25.09.2020 tarihinde davanın açıldığı, itiraz dilekçesine ait tebliğin sağlanmaması nedeniyle zamanaşımı süresinin işlemeyeceği ileri sürülmüşse de ödeme emrinin tebliği zamanaşımını süresini kesen nedenler arasında olup, zamanaşımını durduran sebep olarak kabul edilemeyeceği gibi esasen itiraz dilekçesinin tebliğinin İİK 67’nci maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamasında önem arz edecek olmasına göre zamanaşımı süresinin işlemesine engel teşkil etmeyeceği anlaşılmakla zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra ikame edilen davanın zamanaşımı itiranın kabulü gerektiği vicdani kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.TBK’nın 161. Maddesine göre, zamanaşımı defii taraflarca ileri sürülmediği sürece hakim tarafından kendiliğinden göz önüne alınamayacağından, zamanaşımı savunması davalı takip borçlusunun yetkisine bırakılmış olup, davacının davalının savunmasını önceden bilme ihtimalinin bulunmamasına göre davacı tarafın takibininde kötü niyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığından yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. (İst BAM. 43. HD. 2020/367 E 2021/746 K.)”gerekçesi ile, 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, 2-Davalının İİK’nun 67/2 maddesi kapsamında yasal koşulları oluşmayan Kötüniyet Tazminatı talebinin Reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE; Yerel mahkeme tarafından kurulan hükümde; işbu itirazın iptali davasının süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup, işbu hükmün hatalı olması nedeniyle kaldırılması gerektiğini, 09.05.2022 tarihli bilirkişi raporu ve davalının zamanaşımı iddiaları mesnet alınarak kurulan Yerel mahkeme kararında hukukçu olmayan bilirkişiler tarafından hukuki yorum ve görüş bildirilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Yerel mahkemenin zamanaşımı yönünden davanın reddi kararının yerinde olmamakla beraber işbu icra takibinin süresinde açıldığını;Dava konusu hasar olayının gerçekleşme tarihinin 05.01.2018 olup, müvekkil sigorta şirketine vekaleten taraflarınca davalı aleyhine 31.07.2018 tarihinde takibin başlatıldığını, öngörüldüğü gibi uluslararası kara taşımasında meydana gelen dava konusu hasar için öngörülen 1 yıllık süre içinde müvekkil tarafından alacağın icraya konulduğunu;Anılan takibe davalı borçlu tarafça itiraz edildiğini ve söz konusu takibe karşı davalı tarafça yapılan borca itirazın taraflarına tebliğ edilmediğini, itirazın iptali davası için öngörülen 1 yıllık süre içinde Yerel mahkeme nezdinde işbu davanın ikame edildiğini; İcra İflas Kanunu 67. maddesinde;”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, İTİRAZIN TEBLİĞİ TARİHİNDEN İTİBAREN bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” şeklinde düzenlendiğini, itirazın iptali davasının 1 yıllık yasal süresi içerisinde ikame edildiğini, davalının icra takibine itirazının taraflarına tebliğ edilmediğinden bahisle taraflarınca itirazın öğrenilmesi akabinde itirazın iptali davası açıldığını, emsal Yargıtay kararlarınca da bu durumun sabit olduğunu; Yargıtay 11. HD E. 2016/7332 K. 2017/5164 T. 9.10.2017 Tarihli Kararında; “..Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalıların … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında itirazı üzerine 19/11/2013 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, davacının ise işbu itirazın iptali davasını bir senelik hak düşürücü süreden sonra açtığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.1-)Dava, İİK 67. maddesine dayalı itirazın iptali davası olup, mahkemece davanın İİK’nın 67. maddesine göre 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Oysa İİK’nın 67/1. maddesinde açıkça dava açma süresinin ödeme emrine vaki itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş olup, bunun dışında bir yol (öğrenme vs.) öngörülmemiştir. Dosya içerisinde bulunan takip dosyasında davalıların itirazının alacaklıya tebliğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi dava dosyası içerisinde de böyle bir belgeye rastlanmamıştır. İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davasının açılması için öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre itirazın alacaklıya tebliği ile başlayacağından ve dosya içerisinde de böyle bir belge bulunmadığından mahkemece itirazın iptali davasının süresinde açıldığının kabulüyle uyuşmazlığın esasına girilmek gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın açıklanan sebeplerle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan sebeplerle açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA,…” şeklinde hüküm tesis ettiğini; Yargıtay 3. HD E. 2021/6500 K. 2021/11683 18.11.2021 Tarihli Kararında; “…2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67/1.maddesine göre alacaklı, itirazın iptali davasını itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Hükümde öngörülen bir yıllık süre, hak düşürücü süre niteliğinde olup, hükmün açık lafzı gereği itirazın alacaklıya tebliğ edilmesi ile başlar. Diğer bir ifade ile itiraz alacaklıya tebligat kanunu hükümlerine göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş ise bir yıllık süre başlamaz. Alacaklının itirazı bir şekilde öğrenmiş olması ve dahi (icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasının talep edilmesi dışında) birtakım icra işlemleri yapmış olması da 1 yıllık süreyi başlatmaz. Somut olayda, Mahkemece – itiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise de alacaklı itirazı en geç vekilinin icra dosyasındaki 21.09.2013 tarihli müracaatı ile öğrenmiştir- denilerek bu tarihten itibaren 1 yıllık sürenin geçtiği sonucuna varılmış ise de; Mahkemece bahsedilen alacaklı vekilinin müracaatı, haciz talebine ilişkin olup, alacaklının itirazı öğrendiği anlamı taşımayacağı gibi yukarıda açıklandığı üzere, sürenin başlangıcı Kanunda alacaklının itirazı öğrendiği tarih olarak değil, açıkça itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarih olarak belirtilmiş olduğundan sürenin hak düşürücü niteliği gözönüne alındığında, maddedeki “tebliğ” kelimesinin “öğrenme” olarak geniş yorumlanması ve dolayısıyla alacaklıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş bulunan borçlu itirazının alacaklı tarafından bir şekilde öğrenildiğinden bahisle bir yıllık sürenin başladığının kabul edilmesi mümkün değildir. İtirazın alacaklıya tebliğ edildiğine dair bir bilgi ve belge bulunmadığından, İİK m.67/1’de yer alan bir yıllık süre dolmamıştır. Mahkemece, davanın esası hakkında tahkikat yapılarak bir sonuca varılması gerekirken, bir yıllık sürenin dolduğundan bahisle yazlı şekilde davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2020/19-357 K. 2020/794 T. 20.10.2020 Tarihli Kararında; “…22. Açıklanan bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2019 tarihli ve 2017/19-1651 E., 2019/707 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. 23. İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre; hak sahibinin hakkını koruması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir. 24. Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir. Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte ve düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.
25. Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın, borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur ( Tekinay, S./Akman, S./ Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul 2002, s. 348 ). 26. Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hakim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521 ). 27. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Ankara … İcra Dairesinin … ( yenilenmekle 2011/6430 ) sayılı dosyasının incelenmesinde; dava dışı temlik eden … T.A.Ş. tarafından, davalılar …, …, … ve dava dışı borçlular aleyhine genel kredi taahhütnamesine dayalı alacağın tahsili için icra takibine başlanıldığı, davalılar tarafından ödeme emrine 01.03.2007 tarihinde ( süresinde ) itiraz edildiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği, takip alacaklısı dava dışı … T.A.Ş. tarafından icra dosyasındaki alacağın, 03.06.2008 tarihli “Alacak Temlik Sözleşmesi” ile davacıya temlik ettiği, davacı tarafından da 07.07.2014 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. 28. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, AÇIK KANUNÎ DÜZENLEMEYE GÖRE DAVA AÇMA SÜRESİ İTİRAZIN TEBLİĞİ İLE BAŞLAR. Ödeme emrine itiraz, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamaz. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. 29. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir…” Yargıtay 13. HD E. 2016/26669 K. 2019/12168 T. 5.12.2019 Tarihli Kararında; “…1- )Dava, itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İİK. 67/1 maddesi “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” düzenlemesini getirmiştir. Bu yasal düzenleme doğrultusunda yapılan icra takibine borçlunun itiraz etmesi halinde davanın bir yıllık süre içinde açılması zorunludur. Bu süre sükut-u hak süresidir. Ne var ki, bu sürenin başlaması için itirazın alacaklıya tebliği zorunludur. Yasada bu sürenin itirazın alacaklıya tebliğinden başlayacağı açıkça vurgulanmıştır. Yasa koyucu bu sürenin hak düşürücü süresi olması, bu bağlamda hakkı söndüren bir süre olması nedeniyle alacaklının borçlunun itirazlarına tam olarak muttali olması, bunun da ancak itirazın tebliği yoluyla olacağını öngördüğünden sürenin tebligatla başlayacağını kabul etmiştir. Davacının yaptığı icra takibine itiraz edildiğini öğrenmesi de itirazın içeriğini tam olarak öğrendiğini göstermez. Bu nedenle 1 yıllık bu süre borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren başlayacaktır.Somut olayda, davalı borçlunun itirazının davacıya ( icra dosyasındaki alacaklıya ) tebliğ edilip edilmediği değerlendirilerek tebliğ edilmişse yukarıda açıklanan yasa hükmüne göre 1 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılıp açılmadığı gözetilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu husus değerlendirmeye alınmadan davanın esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir…” Yukarıda açıklanan sebeplerle ve kanun hükmünde açıkça ifade edildiği üzere borca itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmemesi bakımından 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlamayacağını, Yerel mahkemenin gerekçeli kararında belirtmiş olduğu icra memurunun işleminden sonraki 1 yıl içinde itirazın iptali davası açılması gerektiğinin de son derece büyük bir yanılgı olduğunu, icra memurunun işleminin kendilerinin işlemi olmadığını, bu nedenle itirazın iptali davası bakımından 1 yıllık hak düşürücü sürenin başlamadığını, Yerel mahkemenin zamanaşımı nedeniyle davayı reddetmesinin hukuki olarak fahiş bir hata olduğunu ve kaldırılması gerektiğini beyanla; Yukarıda açıklanan nedenlerle; Tehiri icra talebinin kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilmiş olan kararın icrasının geri bırakılarak kaldırılmasını, istinaf incelemesi ile Yerel mahkeme tarafından kurulan hükmün düzeltilerek, dosyanın esası hakkında karar verilmesi için Yerel mahkemeye iadesini, davanın kabulünü talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; davacı sigorta şirketine nakliyat emtia abonman alt sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın davalının sorumluluğunda taşınması sırasında oluştuğu iddia edilen emtiadaki hasar nedeni ile davacının sigortalıya ödediği hasar bedelinin TTK m.1472 maddesi gereği davalıdan rücuen tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımına uğraması sebebiyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasında; takip tarihinin 31/07/2018 tarihi olduğu, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 10.900,11 TL asıl alacak, 468,78 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.368,89 TL alacağın tahsili için icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalı borçluya 13/08/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından icra takibine 14/08/2018 tarihinde itiraz edilmesi üzerine takibin 15/08/2018 tarihinde durdurulmasına karar verildiği, itirazın davacı alacaklıya tebliğ edilmediği ve davacı alacaklı tarafından İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu itirazın iptali davasını açtığı görülmüştür. Somut davada; davacı vekili, dava dışı sigortalısına ait dava konusu emtianın davalı taşıyıcı nezdinde Almanya’dan Türkiye’ye taşındığı sırada hasara uğradığını, hasardan davalı taşıyıcının sorumlu olduğunu, bu sebeple dava dışı sigortalısına ödemiş olduğu hasar tazminatının davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine haksız itiraz edildiğini, haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davalıya hasar ihbarının yapılmadığını, söz konusu hasardan davalının sorumlu olmadığını, müterafik kusurun değerlendirilmesi gerektiğini, davacının gerçek zarar miktarını ispatlaması gerektiğini ve sınırlı sorumluluk ilkesinin uygulanması gerektiğini, faiz talebinin CMR 27. maddesine aykırı olduğunu, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasında dava dışı sigortalı ile davalı arasında dava konusu emtianın Almanya ülkesinden Türkiye’ye karayolu ile taşınması hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davaya konu taşıma, yapıldığı güzergaha göre ve her iki ülkenin taraf olması sebebiyle CMR Konvansiyonu hükümlerine tabi bulunmaktadır ve tarafların iddia ve savunmaları adı geçen Konvansiyon hükümlerine göre değerlendirilecektir. CMR’nin 32 maddesinde “1. Bu Sözleşme gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların bir yıl içinde açılması gerekir. Ancak, bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda, bu süre üç yıldır ve şu tarihlerde başlar: a) Teslimde kısmi kayıp, hasar veya gecikmelerde, teslim tarihinden itibaren, b) Tam kayıplarda, kararlaştırılan zaman limiti bitiminden 30 gün sonra kararlaştırılmış zaman limiti yoksa, yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60 ıncı günde,c) Bütün diğer durumlarda, taşıma mukavelesinin akdedildiği tarihten sonraki üç aylık dönemin sonunda. Limit döneminin işlemeye başladığı gün bu döneme dahil edilmeyecektir. 2. Yazılı bir istem, taşımacı bunu yazılı bildiri ile geri çevirip, ona ilişkin belgeleri de iade edinceye kadar zaman limitini erteler. Talebin bir kısmı kabul edildiği takdirde zaman süresi anlaşmazlık konusu olan istek için tekrar devam etmeye başlar. Istemin alındığını, cevap verildiğini ve belgelerin gönderildiğini kanıtlamak, bu durumlara güvenen tarafa aittir. Aynı gayeyle yapılan başka istemler için zaman süresi ertelenemez.” denilmek suretiyle bu sözleşmeye dayalı olarak açılacak davalar ile ilgili zamanaşımı düzenlenmiştir. Somut olayda davalının özen yükümlüğünü ihlalden doğan hareketinin bilerek kötü hareket olarak kabulü mümkün olmadığından 1 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Dava konusu emtia dava dışı sigortalıya 05/01/2018 tarihinde teslim edilmiş ve icra takibi 31/07/2018 tarihinde 1 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde başlatılmıştır. İcra takibinde ödeme emri 13/08/2018 tarihinde borçluya tebliğ edilmiş, davalı borçlu vekili tarafından 14/08/2018 tarihli itirazı ile İcra Dairesinin 15/08/2018 tarihli kararı takibin durdurulmasına karar verilmiş ve icra dosyasında başkaca işlemde yapılmadığından, davanın zaman aşımını kesen son işlem tarihinin 15/08/2018 tarihi olduğu anlaşılmıştır. Dava zamanaşımını kesen en son işlem tarihinden 1 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 25/09/2020 tarihinde açılmıştır. (TBK 154/1-2, 157/2) Davalı boçlunun icra takibine itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmemiş olması hak düşürücü süreyi başlatmaz ise de zamanaşımı süresinin işlemesini engellemez. Bu nedenle zamanaşımını kesen en son nedenden dolayı 1 yıllık sürenin geçmesi ile zamanaşımı gerçekleşmiş olur. Somut dava bir yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra açılmış olduğundan Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı bulunması halinde kararın kesinleşmesine müteakiben yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.