Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1776 E. 2022/1386 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1776 Esas
KARAR NO: 2022/1386 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/04/2019 Tarihli Karar, 26/07/2022 Tarihli Ek Karar
NUMARASI: 2015/111 Esas 2019/347 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı, davalı … terekesi tasfiye memuru … vekili ile davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. Vekili VE Davacı Vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili banka ile dava dışı … A.Ş arasında genel kredi sözleşmesi ve ek sözleşme imzalanarak 270.000.000 EURO nakdi/gayrinakdi kredi açılıp kullandırıldığını, davalıların söz konusu kredi sözleşmelerini müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, söz konusu kredinin sözleşme hükümleri uyarınca kat edilmiş, davalılara gönderilen ihtarnamede 7 günlük süre içerisinde ödeme yapılmasının ihtar edildiğini, nakdi kredi alacakları için İstanbul 25 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/149 D.iş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldıklarını, ihtiyati haciz kararı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlattıklarını, borçluların icra takibine yapmış oldukları itiraz üzerine İstanbul 11 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/115 Esas sayılı dosyası üzerinden itirazın iptali davası açıldığını, mahkemece yapılan yargılama sonucunda itirazın iptaline, takibin devamına karar verildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile yalnızca nakdi kredi alacağının tahsilinin talep edildiğini, bu nedenle takibe konu edilmeyen teminet mektuplarından ipotekli taşınmazların sigorta primlerinden ve kredi konusu proje için ödenen işletme masraflarından kaynaklanan alacakları için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile 11.487.142,05 TL ve 164.369,76 EURO toplam alacakları için takip başlatıldığını, 17/12/2013 tarihi itibariyle henüz nakde dönüşmeyen gayri nakdi risk nedeniyle 769..904,00 TL ile 164.369,76 EURO’nun deposunun talep edildiğini, davalıların dava dışı … A.Ş lehine düzenlenen teminat mektuplarından da sorumlu olduklarını, mektuplardan toplam tutarı 769.904 TL olan 11 adet mektubun depo edilmesinin istendiğini, ancak takip tarihinden sonra toplam 706.104 TL ‘lik 8 adet mektubun 30/12/2013, 31/12/2013 ve 15/08/2014 tarihinde nakde çevrildiğini, toplam 704.104 TL mektup tutarının müvekkili bankaca karşılandığını, halen tazmin edilemeyen 3 adet teminat mektubu bulunduğunu, kredinin …A.Ş’ye … projesinin finansmanı için kullandırıldığını, kredi teminatı olarak firma adına kayıtlı projenin gerçekleşeceği taşınmazın yanı sıra davalıların adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ipotek konulduğunu, ipotekli taşınmazlara sigorta yapıldığını ancak primlerinin davalılar tarafından ödenmediğini, dava dışı firmanın borca batık hale geldiğini ve sigorta primleri dışında projenin korunması ve devamı için zorunlu güvenlik ödemelerini, kredi konusu tesisin elektrik borcunu, personel giderlerini ödeyemediğini ve müvekkili bankadan bu konuda talepte bulunduğunu, tesiste çalışan personelin maaş ödemelerinin müvekkili bankaca yapıldığını ve kredi hesabına borç kaydedildiğini, davalıların bu ödemelere ilişkin alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine yapmış oldukları itirazlarının haksız olduğunu bildirerek; davanın kabulüne, davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına yapmış oldukları itirazın iptaline, davalılar aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, …, …, …, …, …, …Tic. Ltd. Şti., … Turizm Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesi ile, davacı banka ve dava dışı … A.Ş ve davalılar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 16.ve 17.maddeleri, tek taraflı, dürüstlük kurallarına aykırı kefiller aleyhine ve onların durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olduğu, TBK.nun 25.maddesinin genel işlem koşullarında içerik denetimini düzenleyen hükümleri uyarınca kesin hükümsüz olduğunu, kefillerin kefalet limitlerinin proje kredi sözleşmesindeki kredi limiti ile sınırlı olduğunu, alacaklının kefillerden kefalet limitini aşan miktarda taleple bulunamayacağını,dava dışı esas borçlu … A.Ş arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı teminat mektuplarından, ipotekli taşınmazların sigorta primlerinden ve kredi konusu proje için ödenen işletme masraflarından kaynaklanan alacaklarının kefil sıfatıyla müvekkillerinden talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, talep edilen alacağın %20si kadar tazminata hükmedilmesi için kefillerin kötü niyetli ve talep edilen alacağın likit olmayan alacak talebine itiraz etmeleri hukuki itiraz ve dava hakkının kullanılmasından ibaret olup kötü niyetli itiraz olarak kabul edilemeyeceğini, kefalet limiti, teminat mektubu ve teminat mektubu ile akreditif bloke edilmesi, BSMV talebi ve diğer talepler lüzumu muhakeme gerektiren yargı yerince takdir edilmesi gereken borç alacak ilişkileri olup likit olmadığı, müvekkillerinden BSMV vergisinin talep edilemeyeceğini, henüz tazmin edilmeyen teminat mektubu ve akreditif bedellerinin depo edilmesinin istenemeyeceğini, esas borçlunun borcunu ödeyemez duruma düşmesinde alacaklı kusurunun bulunup bulunmadığını tespiti gerektiği, müvekkilleri aleyhine başlatılan icra takibinin muaccel bir borca dayanmadığını, müvekkilleri açısından kefaletten dönme hakkını kullanma şartları oluştuğunu bildirerek; davanın reddine, davacı banka aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/04/2019 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı kararında; “…Yargılama sırasında …’ın vefat ettiği, mirasçıları …, … …, …, … , …’in yasal süresi içerisinde …’ın mirasını reddettikleri, mirasın reddine ilişkin hükmün kesinleştiği, Mahkememizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2002/15572 E. Ve 2002/577 Karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde; mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması ve mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci huzuruyla davaya devam edilebilmesi için Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulduğu, Sulh hukuk Mahkemesince … terekesine tereke temsilcisi atandığı, yargılama devam ederken bir kısım davalılar vekili tarafından …’ın vasiyetnamesinin olduğu, vasiyetname ile … ve …’nun mirasçı olarak atanmış olduklarının bildirildiği, buna ilişkin İstanbul 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/270 E,. 2018/269 Karar sayılı vasiyetname açılmasına yönelik ilamın sunulduğu, …’ın mirası reddeden yasal mirasçılarının davada taraf sıfatlarının kalmadığı, bu mirasçılar yönünden taraf sıfatları bulunmaması sebebiyle davanın reddine, …’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen … ve … açısından davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, …’ın atanmış mirasçıları yönünden davanın tefrik edilen dosya üzerinden yürütülmesine karar vermek gerekmiştir. Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu …A.Ş arasında akdedilen genel ticari kredi sözleşmelerine davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attıkları, davalı kefillerin kefalet limitlerinin 270.000.000 EURO olduğu, kefillerin sorumluluğunun sözleşmede çok geniş anlamda belirlendiği, BK.nun 493,494 maddesine göre kefaletten kurtulma talebinde bulunulamayacağı, BK.nun 490 ve 502 maddeleri ile İİK.nun 295.maddesinde kefillere tanınan haklardan vazgeçildiğinin davalı kefillerce kabul edildiği,kredi sözleşmesinin 30 ve 32.maddelerinde davacı bankanın kredi hesaplarını dilediği zaman kat etme yetkisinin bulunduğu, davacı bankanın kullandırılan kredilerin teminatı olarak ayrıca gayrimenkul ipotekleri aldığı ve ipoteklerin teminatına karşı da dava dışı … A.Ş ye konut sigorta poliçesi yaptırdığı, İstanbul Şişli …Noterliğinin 16/03/2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabın kat edildiği, dava dışı asıl borçlu ve davalılara Beyoğlu … Noterliğinin 15/08/2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilerek 23/12/2010 tarih ve … sayılı 1.755.000,000 EURO’luk teminat mektubunun 13/08/2012 tarihinde 1.639.123,95 EURO karşılığı olarak tazmin edildiği, bu bedelin ödenmesi ve 1.492.454,000 TL tutarındaki mer’i teminat mektubunun depo edilmesinin istendiği, Beyoğlu … Noterliğinin 17/12/2012 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 20/09/2011 tarih … sayılı 242.000,00 TL bedelli teminat mektubunun tazmin edilmesi dolayısıyla bu bedelin ödenmesi ayrıca 1.492.494,00 TL tutarındaki meri teminat mektubunun depo edilmesinin ihtar edildiği, beyoğlu …Noterliğinin 24/10/2013 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 20/10/2011 tarih ve … sayılı 278.000,00 TL’lik teminat mektubunun tazmin edildiği, bu bedelin ödenmesi ve 768.204,00 TL tutarında meri teminat mektubu bedelinin depo edilmesinin talep edildiği, davacı banka tarafından davalılara tazmin olunan teminat mektupları için 3 ayrı ihtarname keşide edilerek ödeme konusunda yeniden mehil verildiği, davacı banka tarafından davalılara 2.ihtarname ile yeni bir mehil verildiğinden ilk ihtarname ile sağlanan temerrüdün ortadan kalktığı, davacı bankanın yeni ihtarnamelerindeki talepleri ile bağlı olduğu, davacı bankanın dava dışı şirket lehine verdiği, 704.404 TL tutarındaki teminat mektuplarının takip tarihleri itibariyle meri ve yürürlükte olduğu, takip tarihinden sonra dava tarihinden önce tazmin edildiği, 63.800 TL’lik teminat mektubunun ise tazmin edilmediği, davacı bankanın dava dışı asıl borçlu … A.Ş lehine toplam 1.643.697,86 EURO tutarındaki gayrikabili rücu akreditifinden kaynaklanan asıl alacak miktarının 164.369,76 EURO olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 31.maddesinde nakdi ve gayrinakdi kredilerde müşterinin temerrüde düşmesi halinde cari ticari temerrüt faizi uygulanacağının kararlaştırıldığı, sözleşmenin 5.maddesinde cari kısa vadeli ticari kredi faiz oranının %50 fazlası üzearinden temerrüt faizi uygulanabileceği gibi bankaca bu temerrüt faizi üzerinde temerrüt faizi ilan edilmiş ise en yüksek temerrüt faizi istenebileceği, bankanın temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi cari faiz oranına bu oranın %50 ilavesi sureti ile bulunacak oran üzerinden hesap edilen faiz oranının %14,30 olduğu, davacı bankanın takip tarihi itibariyle nakit kredi alacaklarından kaynaklanan (tazmin edilen teminat mektupları, sigorta primleri, işletme masrafları) toplam 9.129.227,00 TL asıl alacak, 1.498.039,04 TL işlemiş faiz, 74.901,95 TL BSMV, 2.642,19 TL noter masrafı olmak üzere toplam 10.704.810,18 TL alacaklı olduğu, gayrinakdi kredi riskinden dolayı dava dışı şirket lehine verdiği toplam 704.404,00 TL tutarındaki teminat mektuplarının takip tarihi itibariyle meri ve yürürlükte olduğu,ancak takip tarihinden sonra dava tarihinden önce tazmin edildiği, davacı bankanın genel kredi sözleşmesinin 31.maddesine göre takip tarihinden sonra tanzim olunan teminat mektuplarının tanzim tarihlerinden itibaren temerrüt faizleri ve faizin %5 gider vergisinin talep edebileceği, 63.800 TL’lik teminat mektubu ve 164.369,76 EURO ithalat akreditif kredi hesabının ise halen meri olduğu, deposunun talep edilebileceği, dava konusu yapılmayan 25327 sayılı 1.200 TL’lik teminat mektubu ile 25328 sayılı 500 TL’lik toplam 1.700 TL tutarındaki teminat mektubu kredi hesabının dava tarihi itibariyle tazmin edildiği, bu bedelin dava konusu yapılmadığı hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi raporu ile anlaşıldığından; Nakdi alacaklar yönünden; takibin davalılar …, …, …, …,… Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … açısından 10.705.055,18 TL üzerinden devamına, asıl alacak 9.129.227,00 TL’ye takip tarihinden itibaren %14,30 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, nakdi alacaklar açısından %20 tazminatın bu davalılardan (…, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., …’dan) tahsili ile davacıya ödenmesine, Gayri Nakdi alacaklar yönünden ; 63.800,00 TL teminat mektupları ve 164.369,76 EURO ithalat akreditif hesabından kaynaklanan bedellerin faiz getirmeyen davacı bankaya ait bir hesapta davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … tarafından depo edilmesine, Tazmin edilerek tazminata dönen Gayri Nakdi alacaklar açısından ; … nolu teminat mektubu bedeli olan 108.000,00 TL’ye 15/08/2014, … nolu teminat mektubu bedeli olan 54.000,00 TL’ye 15/08/2014, … nolu teminat mektubu bedeli olan 24.297,00 TL’ye 31/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 479.427,00 TL’ye 30/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 22.680,00 TL’ye 31/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 16.000,00 TL’ye 31/12/2013 tanzim tarihlerinden itibaren işleyecek %14,30 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 oranında BSMV uygulanarak davalılar …, …, …, …, …Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, Dahili davalılar … mirasçıları; …, … …, …, …, … hakkında açılan davanın mirasçılık sıfatları bulunmadığından REDDİNE, …’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçıları … ve … açısından davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, bu mirasçılar yönünden davanın bu esas üzerinden devamına, tefrik işlemlerinin davacı vekilince yerine getirilmesine, nakdi alacaklar yönünden taraflarca belirlenebilir likit alacak miktarına itiraz edildiğinden % 20 tazminatın ( …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., …’dan) tahsiline karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE, Nakdi alacaklar yönünden; takibin davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … açısından 10.705.055,18 TL üzerinden devamına, asıl alacak 9.129.227,00 TL’ye takip tarihinden itibaren %14,30 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Nakdi alacaklar açısından davanın kabul edilen miktarı üzerinden hesaplanan 2.141.011,03 TL %20 tazminatın bu davalılardan (…, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., …’dan) tahsili ile davacıya ödenmesine, Gayri Nakdi alacaklar yönünden ; 63.800,00 TL teminat mektupları ve 164.369,76 EURO ithalat akreditif hesabından kaynaklanan bedellerin faiz getirmeyen davacı bankaya ait bir hesapta davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … tarafından depo edilmesine, Tazmin edilerek tazminata dönen Gayri Nakdi alacaklar açısından ; … nolu teminat mektubu bedeli olan 108.000,00 TL’ye 15/08/2014, … nolu teminat mektubu bedeli olan 54.000,00 TL’ye 15/08/2014, … nolu teminat mektubu bedeli olan 24.297,00 TL’ye 31/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 479.427,00 TL’ye 30/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 22.680,00 TL’ye 31/12/2013, … nolu teminat mektubu bedeli olan 16.000,00 TL’ye 31/12/2013 tanzim tarihlerinden itibaren işleyecek %14,30 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 oranında BSMV uygulanarak davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, Dahili davalılar … mirasçıları; …, …, …, …, …, … hakkında açılan davanın mirasçılık sıfatları bulunmadığından REDDİNE, …’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçıları … ve … açısından davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, bu mirasçılar yönünden davanın bu esas üzerinden devamına, tefrik işlemlerinin davacı vekilince yerine getirilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı … terekesi tasfiye memuru … vekili ile davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. vekili ve davacı vekili tarafından da katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … terekesi tasfiye memuru … vekili istinaf dilekçesi ile, Davalılardan …’ın 01.03.2016 tarihinde vefat ettiğini, İstanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/464 E – 2017/530 K sayılı 04.05.2017 tarihli ve İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/529 E – 2017/988 K sayılı 03.10.2017 tarihli kararları ile mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verildiğini, bu nedenle İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/33 Tereke sayılı dosyasında verilen 18.04.2018 tarihli kararda ise müteveffanın terckesinin Türk Medeni Kanunu’nun 612.maddesi uyarınca iflas usulü ile tasfiyesine ve müvekkili Av. …’ün tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiğini, Dosyaya sunulan 12/10/2018 tarihli dilekçede; müvekkili tasfiye memurunca alacak taleplerinin incelenmekte olduğunu, yakın bir zamanda 1.alacaklılar toplantısı düzenleneceğini, İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/33 Tereke sayılı dosyasında terekenin TMK’nun 612.maddesi doğrultusunda iflas usulü ile tasfiyesine karar verilmiş olması nedeniyle İcra İflas Kanunu’nun 194.maddesinde yer alan; “Acele haller müstesna olmak üzere müflisin dâvacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir” şeklindeki düzenleme nedeniyle, müteveffanın terekesi aleyhindeki davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi ve tefrik edilen dosyada İİK 194.maddesi uyarınca yargılamanın İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 gün sonrasına kadar durdurulması talepleri bulunduğunu, Tereke aleyhindeki davanın tefrik edilmesi ve İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 gün sonrasına kadar durdurulmasına yönelik talebin duruşmada tekrarlandığı, ancak mahkemece “davanın …’ın (yasal) mirasçıları yönünden mirasçılık sıfatları bulunmadığı gerekçesiyle reddine, …’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçıları … ve … açısından davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine” karar verildiğini, Her ne kadar tefrik kararı doğru olsa da “vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçılar” yönünden tefrik kararı verilmesi hatalı olduğunu, çünkü, adı geçen şahıslar tarafından bir mirasçılık belgesi sunulamadığını, İstanbul 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/270 E sayılı dosyasında müteveffanın sözlü vasiyetnamesinin açılıp okunduğunun tespitine karar verildiğini, fakat bu dosyadan düzenlenen bir mirasçılık belgesi bulunmadığını, Mirasçılık belgesi düzenlenmesine yönelik talep üzerine Mahkemenin 11/05/2018 tarihli ek kararında “İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/33 Tereke sayılı dosyasının sonuçlanmasının beklenmesine” karar verildiğini, bu sözlü vasiyetnamenin geçerli sayılıp sayılmayacağı bir yana, geçerli olsa bile muayyen mal vasiyetini içermekte olup, mirasçı atanmasıma ilişkin olmadığını, Mirasçı atandıklarını iddia eden şahıslar bu dosyadan mirasçılık belgesi alamayınca, bu defa ABD’de İngilizce düzenlenmiş yazılı bir vasiyetnameye dayanarak mirasçılık belgesi verilmesi talebiyle başka bir dava açtıklarını, Bu dava da İstanbul 11.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/307 E sayılı dosyasında görülmekte olduğunu, atanmış mirasçı olduklarını iddia eden adı geçen şahısların bu dosyaya da tamamı 100 sayfaya yakın olan “… başlıklı evrakın sadece 2 (iki) sayfasını tercüme ettirip sunduklarını, yargılamaya halen devam edilmekte olup, mahkemece evrakın tamamının tercüme ettirilmesi için davacıya gelecek celseye kadar süre verildiği, duruşması 12/12/2019 tarihine ertelendiğini, esasen söz konusu evrakın incelenmesinde de mirasçı nasbı söz konusu olmadığı, murisin ABD’nde de mal varlığı bulunmasına karşın sadece Türkiye’de bulunan mal varlığını … ve …’ya bağışladığını, dolayısıyla muayyen mal vasiyeti söz konusu olduğunu, mirasçı nasbı söz konusu olmadığını ve bu yazılı vasiyetname dahi adı geçenlere mirasçılık belgesi alma hakkı vermediğini, lehine vasiyetname düzenlenmiş şahıslar hakkında bugüne kadar verilmiş bir mirasçılık belgesi bulunmadığı Mahkemenin gözünden kaçtığını, adı geçenler yönünden davanın tefrikine karar verilmesi hatalı olduğunu, davanın talep gibi …’ın terekesi yönünden tefriki gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/33 Tereke sayılı dosyasında terekenin TMK’nmun 612.maddesi doğrultusunda iflas usulü ile tasfiyesine karar verilmiş olması nedeniyle İcra İflas Kanunu’nun 194.maddesinde yer alan; “Acele haller müstesna olmak üzere müflisin dâvacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir” şeklindeki düzenleme nedeniyle, müteveffanın terekesi aleyhindeki davanın müteveffanın terekesi adına tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine ve tefrik edilen dosyada İİK 194.maddesi uyarınca yargılamanın İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 gün sonrasına kadar durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar …, …, …, …,…, …. Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. Vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının eksik incelemeye dayalı tesis edildiğini, Müteveffa …’ın kanuni mirasçılarının mirası reddettiklerini ancak davalı murisin yazılı resmi vasiyetnamesi ikinci vatandaşlığı bulunan Amerika Birleşik Devletlerinde açıldığı ve bu vasiyetname ile davalı muris …’ın … ve …’yu mirasçı tayin ettiğinin tespit edildiğini, vasiyetnamenin açılması ve mirasçılık belgesi istemiyle İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/307 dosyasında davanın derdest olduğunu, derdesttir. 4721 sayılı TMK 612. madde hükmünün sadece ve sadece yasal mirasçıların bulunması ve en yakın yasal mirasçıların tamamının mirası reddetmeleri halinde uygulanabileceğini, Vasiyetin açılmasına ilişkin kararın kesinleşmesi ile, TMK nun 599/3 maddesine göre miras bırakanın mirasçıları belli olduğundan, kanuni mirasçıların tümünün mirası reddi ileri sürülerek mirasın resmi ya da iflas yoluyla tasfiyesi istenemeyeceğini, Yasal mirasçıların yanında, bu olayda olduğu gibi, vasiyetname ve sair yollarla atanmış mirasçılar da varsa ve atanmış mirasçılar mirası reddetmiyorsa, TMK 612. Madde kesinlikle uygulanamayacağı ve tereke iflas yoluyla tasfiye edilemeyeceğini, bu konuda miras hukuku doktrini tamamen görüş birliği içinde olduğunu, Terekenin resmi tasfiyesinin kural olarak talep üzerine gerçekleştirileceğini bu talep yasal veya atanmış mirasçılar tarafından yapılacağını, tereke kanuni mirasçılar tarafından reddedilmiş, ancak vasiyetname ile mirasçı tayin edilmiş, vasiyetname usulüne uygun açılmış ve mirasçı tayin edilenler tarafından miras kabul edilmiş ve sulh mahkemesince kesinleştirildiğini, hiçbir şekilde resmi tasfiye yapılamayacağını, Tereke borçlarının mevcudundan fazla olması veya en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde, tasfiyenin yapılması iflas hükümlerine tabi olmakla birlikte, bu tasfiye mahkemece re’sen yapılamayacağını, bu nedenle ara kararın hukuka aykırı olduğunu, Muris davalı … dava konusu itirazın iptali davasına konu proje kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, kredi sözleşmesinden doğan borç, hem esas borçlu dava dışı … A.Ş hem de bu davanın davalıları tarafından hem ipotek rehni, hem de menkul rehni(şirket hisse rehni ile) temin edildiğini, İİK 45. Ve TBK 586/2. Maddeleri açık hükümlerine göre, İİK 150 Maddesinde yazılı rehin açığı belgesi, ya da TBK 586/2 maddesinde yazılı belgeler getirilmeden genel haciz yolu ile takip yapılması mümkün olmadığından, murisin borca batıklığı kabul edilerek mirasın iflas yolu ile tasfiyesi mümkün olmadığını, Bunun yanı sıra, …A.Ş. ortakları olan kefillerden müteveffa … şirketteki tüm hisselerini 3.11.2010 tarihli hisse rehni sözleşmesi ile … Bankası A.Ş.’ne rehin ettiklerini, Ortak Adı Soyadı Hisse Tutarı (TL) Hisse Oranı (%) … 14.666.000.- 30.115 …487.000.-1.00…11.744.000.- 24.115 …12.901.000.- 26.491 … Ltd. Şti. 8.902.000.-18.279 TOPLAM 48.700.000.- 100.00 Üçüncü şahıslar tarafından … A.Ş.’ne hazırlattırılan 5.12.2016 tarihli raporda asıl borçlu …AŞ’ne ait taşınmazların toplam değeri 705.206.327 Euro olarak tespit edildiğini, Bu taşınmazlar şirkete ait olduğundan, şirketin tasfiyesi halinde taşınmazın bedeli ortaklara ait olacağından, ortakların paylarının değeri, aynı zamanda, taşınmazın da değeri olduğunu, bunun yanı sıra, … Bankasının ortağı ve kefili olduğu …A.Ş. nedeni ile birçok şahsi taşınmazı ihale yoluyla satılmış olup bu nedenle de ödediği borç oranında bankanın haklarına halef olmuştur. Bu nedenle müteveffa …’ın terekesi borca batık değildir ve terekesi iflas yoluyla tasfiye edilemeyeceğini, Türk Medenî Kanununun 612. maddesi uyarınca; “… En yakın yasal mirasçılar tarafından miras reddedildiği takdirde, ret kararı veren sulh mahkemesinin re’sen tasfiye işlemlerini de değerlendirmesi … sonuçlandırılması gerekmektedir.” (20. Hukuk Dairesi, 2015/12724 E. 2015/11851 K. 26.11.2015T), keza (2. HD. 12.06.2003 gün 7484-8676 sayılı kararı, HGK 29.03.2006 gün 2006/2-65-108 sayılı kararı ) bu bakımdan itirazın iptali davasına bakan mahkemenin, kanuni mirasçıların mirası reddettiklerini öğrenmesi halinde, kanunla özel görevlendirilmiş ihtisas mahkemelerinin yerine, mirasın iflas yolu ile tasfiyesine karar verme, ihbar etme görev ve yetkisi olmadığını, “Eğer en yakın yasal mirasçıların yanı sıra atanmış mirasçılar da varsa, yasada yazılı olmamakla birlikte, ayrıca bu iradi mirasçıların da mirası reddetmiş olmaları gerekir ki tereke tasfiye edilebilsin. En yakın yasal mirasçıların reddine, iflas tasfiyesini bağlayan TMK 612 kuralının mantığı bunu gerektirir. Eğer atanmış iradi mirasçılar mirası reddetmezlerse, TMK 611’in genel kuralı uygulanmalı ve miras tasfiye edilmeyip, sonraki hak sahiplerine intikal ettirilmelidir.(75. SEROZAN, a.g.e.,s. 400; KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, a.g.e.,s. 628)… – …, 2012” Av. …- …, Tez, İstanbul … “…Mirasbırakanın yasal mirasçıları ile birlikte atanmış mirasçıları da bulunuyor ise, öncelikle hem yasal hem de atanmış mirasçıların tümü mirası reddederse yine TMK 612 uygulanacak ve terekenin iflas hükümlerine göre resmi tasfiyesine gidilecektir. Eğer yalnız atanmış mirasçıların tümü mirası reddedecek olursa TMK m.612 uygulanmayıp TMK 611/II gereğince reddeden yasal mirasçılar yararlanacaktır. Sadece yasal mirasçıların tümünün mirası reddi halinde de TMK 612 uygulanmayarak, TMK 611/I’e göre, miras payları halefiyet yoluyla diğer hak sahiplerine geçecektir…” Prof. Dr. …- Prof Dr. …, Ankara … “…Eğer en yakın yasal mirasçıların yanı sıra atanmış mirasçı(lar) da varsa, yasada yazılı olmamakla birlikte, ayrıca bu iradi mirasçı(lar)ın da mirası reddetmiş olmaları gerekir ki tereke tasfiye edilebilsin. En yakın yasal mirasçıların reddine iflas tasfiyesini bağlayan MK 612 kuralının mantığı (ratio legis’i) bunu gerektirir. “…Eğer atanmış iradi mirasçı (lar) mirası reddetmezlerse, MK 611’in genel kuralı uygulanmalı ve miras tasfiye edilmeyip, sonraki hak sahiplerine intikal ettirilmelidir. Demek ki bu durumda iradi mirasçının miras payının şişmesi ve onun tek başına mirasçı olması söz konusu olmaz. Durumdan sonraki (sıradaki) mirasçılar yararlanırlar…”Prof Dr. …- Prof Dr …-… “…3. Yasal mirasçılar mirası reddederler, atanmış mirasçılar mirası kabul edecek olurlarsa MK 612 uygulanmaz. Bu halde MK 611. Yani ana kural uygulanıp, reddedenlerin payları yerlerini alan yasal mirasçılara geçer…” Prof Dr. …-…, İstanbul … “…Şayet kanuni mirasçılarla birlikte mansup mirasçı da varsa bu da reddetmedikçe en yakın kanuni mirasçıların mirası red etmesi üzerine resmi tasfiye yapılamayacağı, reddedenler için MK m. 551/f.1 deki esasın uygulanacağı ileri sürülmektedir…” İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından atanmış mirasçı olmasına ve tereke borca batık olmamasına rağmen terekenin iflas yoluyla tasfiye edilmesine ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu, Alacaklı bankanın dayandığı sözleşme maddelerinin TBK nun hükümlerine göre geçerliliği, esas borçlunun borcunu ödeyemez duruma düşmesindeki alacaklı kusurunun bulunup bulunmadığının, keza alacaklının kefilin güvencelerine TBK’nun 592 Maddesindeki özen yükümlülüğünü gösterip göstermediğinin ve talep edilen alacağın %20 si kadar tazminata hükmetmek için kefillerin kötü niyetli ve talep edilen alacağın likit olup olmadığı hususları incelenmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesini esas alarak alacaklının bu davada dayandığı sözleşme maddelerinin TBK nun 20 – 25. Maddelerine göre geçerliliğini incelemeksizin sözleşme maddelerini geçerli varsayarak davalı Müvekkillerimin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, davaya konu Genel Kredi Sözleşmelerinin Teminat ve Kefalet Mektupları başlıklı 17. ve Sigorta başlıklı 16. Maddeleri, Davacı Banka tarafından çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacıyla önceden, davalı kefillerin katılımı olmaksızın, tek başına hazırlayarak davalı kefillere sunduğu ve üzerinde değişiklik yapılmasını kesinlikle kabul etmediği bir hüküm olarak, tartışmasız TBK m.20/I,1. anlamında bir genel işlem koşulu niteliğinde olup, TBK m.20-25 hükümleri uyarınca yapılacak içerik denetimine tabi olduğunu, ” TBK m.21.’in gerekçesinde, kredi sözleşmelerinde neredeyse istisnasız olarak yer alan ve öğretide de şaşırtıcı hükme örnek olarak gösterilen bu hükmün yazılmamış sayılacağı” açıklandığı, bu bakımdan davacı banka ile dava dışı esas borçlu … A.Ş. ve davalılar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinin 16 ve 17. Maddeleri, tek taraflı, dürüstlük kurallarına aykırı kefiller aleyhine ve onların durumunu ağırlaştırıcı nitelikte ve yukarıda sözü edilen şekilde sözleşmeye konulmuş olması, TBK m.25 in genel işlem koşullarında içerik denetimini düzenleyen hükümleri uyarınca kesin hükümsüz (batıl) olduğunu, bu hususlar göz ardı edilerek davanın kısmen kabulüne dair kararının hukuka aykırı olduğunu, Davacının, Davacı Banka ile dava dışı esas borçlu … A.Ş. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı teminat mektuplarından, ipotekli taşınmazların sigorta primlerinden ve kredi konusu proje için ödenen işletme masraflarından kaynaklanan alacaklarını kefil sıfatıyla Müvekkillerimden talep etmesi açıkça hukuka aykırı iken bu hususun TBK açısından raporda değerlendirilmemesi kararın eksik incelemeye dayalı tesis edildiğinin, Davalıların, alacaklının haksız, likit olmayan alacak talebine itiraz etmeleri hukuki itiraz ve dava hakkının kullanılmasından ibaret olup kötü niyetli itiraz olarak kabul edilemez. Gerçekten de kefalet limiti, teminat mektubu ve teminat mektubu ile akreditifin bloke edilmesi, BSMV talebi ve diğer talepler lüzumu muhakeme gerektiren, yargı yerince takdir edilmesi gereken borç alacak ilişkileri olup likit değil olmadığını, özellikle kefillerin sorumlu tutulması ve ödeme emrine muhatap olmaları için kefiller tarafından taahhüt edilen esas borcun muaccel olması gerektiğini, sadece alacağın likit olması takip talebi için yeterli olmayıp, ayrıca borcun borçlunun kusuru ile muaccel olması ve özellikle proje kredi sözleşmelerinde alacaklının özen yükümlülüğünü ihlal etmemiş olması gerektiğini, Kararda her ne kadar BSMV talebi de kabul edilmiş olsa da; 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununda düzenlenen “banka ve sigorta muameleleri vergisi” bankanın nakden veya hesaben tahsil ettiği paralar üzerinden alınan gider vergisi niteliğinde bir vergi olduğu, (Bkz. 6802 sayılı K. m. 28) mükellefinin banka olduğunu, (6802 sayılı K. m. 30). Anılan yasanın 33, bankalar arası tahsilatlar vs. dışında diğer banka ve sigorta muamelelerinde lehe alınan paralar üzerinden % 5 olarak uygulandığını, buna göre davacı bankanın icra takibi sırasında talep ettiği BSMV. Gider vergisi niteliğindeki bu vergi olduğunu, Yargıtay’ ın birçok kararında belirtildiği üzere müteselsil kefil, azami sorumluluk miktarı (kefalet limiti) kapsamındaki asıl borçtan, kendi temerrüdü dolayısıyla doğan temerrüt faizinden ve bu (temerrüt) faizinin gider vergisinden sorumlu olduğunu, kefilin bunun dışında bir gider vergisinden (BSMV’den) – yani hesap kesim tarihi ile temerrüt tarihi arasında işleyen akdi faizin BSMV sinden – sorumluluğu olmadığını, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, Davaya konu tazmin edilmiş teminat mektuplarından özellikle … A.Ş ye verilen teminat mektubu esas Borçlu Şirket ile muhatap şirket arasında yapılan inşaat sözleşmesine dayandığını, inşaat Sözleşmesine göre ise, teminatın nakde çevrilmesinin ön koşulu yüklenicinin edimini yerine getirmesi koşuluna bağlı olup, yüklenici edimini sözleşmeye uygun yerine getirmediğinden tahsil kabiliyeti olmadığını, bu bakımdan alacak likit olmadığından davaya konu takip talebi yoluyla takip edilemeyeceğini, henüz nakde çevrilmemiş teminat mektupları ve akreditif bedellerinin depo edilmesine ilişkin talebin ise yerleşmiş yargı kararlarına göre hukuki dayanağı olmadığını, (19. HD 21.9.2004, 293/8986 (Deynekli/Kısa s.738); 19. HD 2.7.2001, 1147/5122 (Uyar, c.3, s.4363-4364). Ayrıca dava istemlerinden bir diğeri olan henüz tazmin edilmeyen mektup bedellerinin depo edilmesinin borçlusu müvekkilleri değil, lehine teminat mektubu verilen ve kontrgarantiyi amir sıfatıyla imzalayan kredi borçlusu olduğunu, bu hususun incelenmediğini,Esas borçlunun borcunu ödeyemez duruma düşmesinde alacaklı kusurunun bulunup bulunmadığının, bir başka deyişle, hukuki geçerli bir temerrüdün gerçekleşip gerçekleşmediğinin kefiller açısından değerlendirilmeksizin TBK 20-25 hükümleri uyarınca geçerli olmayan sözleşme maddelerini esas alarak müvekkillerinin sorumlu tutulması hukuka aykırı olduğunu, Müvekkilleri Genel Kredi Sözleşmesi maddeleri uyarınca müşterek borçlu müteselsil kefil kabul edildiği fakat davacı talebinin, Alacaklının Kefilin Güvencelerine TBK’nun 592 Maddesindeki özen yükümlülüğünü gösterip göstermediği açısından, değerlendirilmediğini, Açıklanan fer’i nitelikteki kefalet Kefile, borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği bütün def’ileri, alacaklıya karşı ileri sürme hakkını vereceğini, (TBK 591 m.f.1) ayrıca alacaklıya karşı TBK’nun 592. Maddesindeki alacaklının özen yükümlülüğüne dayanarak, teminatta oluşan azalma kadar kefalet yükümlülüğünün azaltılmasını isteme takas hakkını da verdiğini, kefaletin kurulduğu tarihteki teminat değerinde oluşan azalma kadar borçlu ve kefiller lehine, alacak oluştuğunu, “İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.” (TBK m. 139) Kefalet halinde ise, “Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça, kefili de alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.” (TBK m. 140) TBK 591. maddesine göre, müteselsil kefil asıl borçluya ait bütün def’ileri alacaklıya karşı dermeyan etmek hakkını haiz ve bununla yükümlü olduğunu, TBK 140. Madde kefile takasla ilgili bir hak tanımakta olduğunu, kefil takas hakkını ileri sürerek, alacaklıya ödemede bulunmaktan kaçınabileceğini, (Prof. Dr. S. Reisoğlu. TÜRK KEFALET HUKUKU Sf. 113 son p. Ve 114 2. P.) BK 592/1. maddeye göre alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltılırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalacağını, BK 592/1. maddede rehin hakları yanı sıra diğer güvenceler (şahsi kefalet gibi) ve rüçhan hakları da sayıldığını, BK 592/1. maddesinde kefalet sırasında var olan – asıl borçlunun ya da üçüncü kişilerin verdikleri – tüm rehin hakları, güvenceler ve rüçhan hakları ile asıl borçlunun kefaletin verilmesinden sonra özel olarak kefil olunan alacak için verdiği rehinler ve diğer güvenceler kefilin güvencesini oluşturduğunu, (Prof. Dr. S. Reisoğlu. TÜRK KEFALET HUKUKU Sf. 245. 3,4 p.) Kredi sözleşmesinin teminatları sadece alacaklının güvencesi değil, aynı zamanda o sözleşmenin kefilinin ve borçlunun da güvencesi olduğu, bu nedenle kredi sözleşmesiyle alacaklıya teslim edilen güvence alacaklının özenle koruma yükümlülüğü altında olduğunu, Müvekkillerinin, davacı alacaklının TBK 592. Maddesinden kaynaklanan özen yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle takas haklarını kullanıp kullanamayacaklarına dair inceleme yapılmadığını, kararın bu yönüyle eksik olduğunu, Öte yandan, kefiller borçlunun mali durumunun kefaletten sonra önemli ölçüde bozulması veya mali durumun kefalet sırasından çok daha kötü durumda olduğunun anlaşılması durumunda, kefile kefaletten dönme hakkı tanındığını, …A.Ş. hakkında, 27.08.2012 tarihinde iflasın ertelenmesine yönelik tedbir verilmiş olup, 17.09.2013 tarihli celsede iflas kararı verildiğini, nitekim iflas kararı Yargıtay tarafından bozulmuş olup, mahkemece bozma kararına uyulduğunu, ikinci bir iflas kararı verildiği, iflas kararı tekrar Yargıtay tarafından bozulduğunu, dava halen İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/490 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, diğer bir ifadeyle, 2012 yılından beri …A.Ş.’nin mali durumunda, sözde kefaletin doğduğu tarihten bu yana, önemli ölçüde bozukluklar olduğunu, bu nedenle, müvekkilleri açısından kefaletten dönme hakkını kullanma şartları oluştuğundan, kefaletten dönme sonucunda işbu davanın reddi gerektiğini, Asıl borçlu …A.Ş. hakkında İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1190 Esas (Yeni esas 2019/490) numaralı dosyası ile iflas erteleme tedbir kararı bulunduğunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2015/9115 Esas 2015/9290 Esas sayılı kararı (EK1)uyarınca asıl borçlu hakkındaki tedbir kararı zorunlu takip arkadaşlığı ve İİK179b uyarınca hakkında iflas erteleme tedbir kararı bulunmayan ipotek veren davalıları (EK2 İPOTEK EVRAKLARI) da kapsadığını, diğer ifadeyle bu tedbir kararı müvekkilleri de kapsadığından takip durur ve işbu davanın konusuz kalacağını, bu konuda da incelemenin konusuz kalacağını, bu konuda da inceleme yapılmadığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVACI VEKİLİ KATILMA YOLUYLA İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, İlk derece mahkemesince verilen kararda müvekkili Bankanın 12.182,87-TL’lik alacak bakiyesi kabul edilmemiş olup, kararı yalnızca kabul edilmeyen bu bu kısım yönünden istinaf ettiğini, Şöyle ki, mahkemece hükmedilen tutar ile talepleri arasındaki farkın 1.755.000 Euro teminat mektubunun nakde çevrildiği tarihten temerrüt tarihine kadar işlemiş akdi faizin hesap edilmemesinden kaynaklanmakta olup, bu bakımdan da talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini, Yukarıda açıklanan ve re’sen dikkate alınacak sebepler ile davalılar vekilinin istinaf talebinin reddine, müvekkili Bankanın kısmi istinaf talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın yapılan ön incelemesi sonucunda verilen 11/12/2019 tarih 2019/2369 Esas 2019/1768 Karar sayılı kararda; HMK’ nın 344. maddesi gereğince çıkartılan muhtırada belirtilen kesin sürede istinaf harçlarının yatırılmaması halinde HMK’ nın 344. maddesi gereğince davalılar yönünden istinaf başvurusunun yapılmamış sayılması yönünde ek karar verilerek ilgililere tebliğ edilmesi ve bu karara karşı da davalıların istinaf kanun yoluna başvurma hakkı olduğu dikkate alınarak istinaf sürelerinin beklenmesi, verilecek ek kararın istinaf edilmesi halinde, ek karara ilişkin istinaf yönünden harç ve giderler de yatırıldıktan sonra, – … terekesi tasfiye memuru tarafından da istinaf kanun yoluna başvurmuş olduğu göz önüne alınarak – davalılarca harç ve giderler yatırılmaz ise dahi yeniden dairemize gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir. Dairemiz geri çevirme kararı sonrasında ilk derece mahkemesince verilen 31/12/2019 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı ek kararda; “… davalı vekilince eksik yatırıldığı anlaşılan nisbi istinaf karar harcının ikmali için HMK’nın 344.maddesi uyarınca muhtıra gönderildiği muhtıranın 15/09/2019 Tarihinde tebliğ edildiği buna rağmen eksik olan 194.845,03 TL’lik harcın yatırılmadığı anlaşılmakla…” gerekçesi ile, davalılar vekili Av… ‘in vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince verilen ek karara karşı davalılar, …, …, …, …, …, …Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda ve adli yardım talebinde bulunulmuş ve dosya dairemize gönderilerek 2020/197 Esasına kaydı yapılmıştır. Dairemizin 03/04/2020 tarih ve 2020/197 Esas sayılı ara kararında; HMK 337/1. maddesi uyarınca davalılar …, …, …, …, …, …Tic.Ltd.Şti., … Tic. A.Ş. vekilinin adli yardım talebinin reddine, itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Adli yardım talebinde bulunan davalılar vekili süresi içerisinde ara karara karşı itiraz yoluna başvurmuş ve itiraz hakkında karar verilmek üzere dosya İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 02/06/2020 tarih 2020/3 D.iş 2020/3 Karar sayılı kararı ile, Dairemiz dosyasında 03/04/2020 tarihinde verilen adli yardım talebinin reddine ilişkin ara kararının maddi hataya dayalı olup, öncelikle ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344.maddesi uyarınca verdiği ek karara vaki istinaf başvurusunun değerlendirilmesi gerektiğinden, Dairemizce verilen itiraza konu ara kararından rücu imkanı da bulunduğundan, itiraz hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ve dosya yeniden Dairemize gönderilmiştir. Dairemizce İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi kararı sonrasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen 19/06/2020 tarih ve 2020/197 Esas sayılı ara karar ile; Dairemizin 2020/197 Esas sayılı ve 19/06/2020 tarihli işbu ara kararı uyarınca, tavzih işleminin yapılması için dosyanın üst yazı ekinde yeniden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’ ne gönderilmesine karar verilmiştir. İstanbul BAM 14 HD. 03/07/2020 Tarih ve 2020/3 D.İş Esas – 2020/3 D.İş Karar sayılı ek kararı ile; dairenin 02.06.2020 tarihli kararının kaldırılmasına, itiraz hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesince öncelikle ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344. maddesi uyarınca verilmiş olan ek karara yönelik istinaf başvurusu değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, davalılar vekilinin itiraz nedenleri incelenmeksizin, itiraza konu İstanbul 13. HD’nin adli yardım talebinin reddine dair 03.04.2020 tarihli kararının kaldırılmasına, karar verilmiştir. Dairemizce İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi kararı sonrasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen 21/04/2022 tarih ve 2020/197 Esas sayılı ara karar ile; davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf dilekçesinin kabulü ile, ilk Derece Mahkemesince verilen 31/12/2019 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı ek kararın kaldırılmasına, HMK 337/1. maddesi uyarınca davalılar …, …, …, …, …, …Tic.Ltd.Şti., …Tur. Tic. A.Ş. vekilinin adli yardım talebinin reddine, itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Adli yardım talebinde bulunan davalılar vekili süresi içerisinde ara karara karşı itiraz yoluna başvurmuş ve itiraz hakkında karar verilmek üzere dosya yeniden İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 17/05/2022 tarih ve 2022/2 D. İş Esas – 2022/2 D.İş Karar sayılı kararı ile; adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kesin olarak reddine karar verildiği ve dairemiz kararının da kesinleştiği anlaşılmıştır. Dairemizce İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi kararı sonrasında verilen 25/05/2022 tarih ve 2020/197 Esas – 2022/827 Karar sayılı karar ile; HMK’ nın 344. maddesi gereğince, davalılar …, …, …, …, …, …Tic.Ltd.Şti., …Tic. A.Ş. tarafından 194.845,03.TL istinaf karar harcı ile 100,00.TL gider avansının tamamlanması için davalılar vekiline yeniden kesin süreli muhtıra çıkartılması, harcın ikmal edilmesi halinde dosyanın istinaf incelemesi için dairemize gönderilmesi, davalılar vekiline verilecek kesin süreye rağmen harcın yatırılmaması halinde HMK’nın 344. maddesi gereğince istinaf başvurusunun yapılmamış sayılması yönünde ek karar verilerek ilgililere tebliğ edilmesi ve bu karara karşı da davalılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurma hakkı olduğu da dikkate alınarak istinaf sürelerinin beklenmesi, verilecek ek kararın istinaf edilmesi halinde, istinaf harç ve giderleri de yatırıldıktan sonra ve her halükarda davacı ve … terekesi tasfiye memuru tarafından da istinaf kanun yoluna başvurmuş olduğu göz önüne alınarak – davalılarca harç ve giderler yatırılmaz ise dahi yeniden dairemize gönderilmek üzere dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN EK KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/07/2022 tarih 2015/111 Esas 2019/347 Karar sayılı ek kararında; “…HMK’nun 344 maddesi “(1)İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir.Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde,346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.” şeklindedir. Harçlar Kanunununu 32.maddesi “Yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz…” hükmünü içermektedir. Bu itibarla istinaf karar harcının ikmali için HMK’nın 344.maddesi uyarınca davalılar vekiline muhtıra gönderildiği, muhtıra davalılar vekiline tebliğ edilmiş ise de, harcın yatırılmadığı anlaşılmakla…” gerekçesi ile, Davalılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davalılar, …, …, …, …, …, …Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda ve yeniden adli yardım talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. vekili ek karara yönelik istinaf başvuru dilekçesi ile, Yeni delil ve belgelerle her zaman adli yardım talep edilmesi mümkün olduğundan müvekkilleri tarafından yeni delil ve belgelerle yeniden adli yardım talep edildiğini, ekte sunulan AİHM kararının bu hususu doğrular nitelikte olduğunu, (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise 59914/16 sayılı kararı) Adli yardım talebinin kabulüne veya reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağından, verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmeyeceklerini, Yargıtay’ın da adli yardım talebi reddedilen tarafın sonradan gerçekleşen bir sebebe veya delile dayanarak tekrar adli yardım talebinde bulunabileceğini kabul ettiğini, “… adli yardım talebi reddedilirse sonradan gerçekleşen bir sebebe dayanılarak tekrar talepte bulunabileceği düzenlenmiştir…” (HGK 19.12.2012, 19-689/1219). 6100 sayılı HMK’nın 337. maddesinin; “… koşullardaki değişiklik sebebiyle tekrar aynı dava veya iş için aynı kişi tarafından adli yardım talebinde bulunabilir.” şeklinde olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 59914/16 sayılı kararı ile Devletin bir yanda yargılama masraflarını geri alma konusundaki çıkarı ile diğer yanda başvuranların taleplerinin mahkemeler tarafından incelenmesine ilişkin çıkarları arasında adil bir denge kuramadığı sonucuna vardığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “6.1” maddesinin (Adil Yargılanma Hakkı, Mahkemeye Erişim Hakkı) ihlal edildiğine karar verildiğini, müvekkillerinin yüksek harçlar nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği AİHM kararı ile de tespit edildiğinden müvekkillerinin adli yardım talebinde haklı olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararında gerçek ve tüzel kişi taraf ayrımı yapılmadan adli yardım talebinin kabul edilmemesi mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edildiğini, Adli yardım talebinin kabulü için gereken şartların mevcut olduğunu, Müvekkillerinin ödeme güçlüğü ve ekonomik sıkıntı içerisinde olduğu tereddüde yer vermeyecek kadar açık olup, müvekkillerinin, istinaf harç ve giderlerini ve diğer giderleri ödeyebilecek durumda olmadıklarını, müvekkillerinin HMK 334. ve devamı uyarınca adli yardım taleplerinin kabulüne ve müvekkillerinin istinaf harç ve giderlerini, temyiz harcı, gider avansı, delil avansı ve sair her türlü gider ve masrafından muaf tutulmasına Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/19-49 E.- 2010/10 (Ek 8) sayılı kararı uyarınca da talebin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Sosyal Hukuk Devletinin en önemli unsurlarından biri de yurttaşların bir an önce tüm haklarının hukuki güvenceye kavuşturulması olduğunu, Anayasanın 5, 10, 36.maddeleri uyarınca adli yardım talebinin kabulü gerektiğini, Müvekkillerinin, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/1190 Esas (Yeni Esas 2019/490) numarası ile görülmekte olan iflas erteleme davası nedeniyle gerek banka hesaplarında gerekse taşınmazlarında tasarruf yetkisi bulunmadığını, Müvekkillerinin çalışmadıklarını, bunun yanı sıra, … Bankası A.Ş. tarafından müvekkillerinin tüm malvarlıklarına banka hesaplarına, üçüncü şahıslardaki alacaklarına ve kira gelirlerine açıklandığı üzere haciz konulduğu ve ayrıca malvarlığı üzerinde ipotek bulunduğunu, müvekkillerinin ödeme güçlüğü ve ekonomik sıkıntı içerisinde olduğu tereddüde yer vermeyecek kadar açık olup, müvekkillerinin istinaf harç ve giderlerini, temyiz harç ve masraflarını ve sair tüm giderleri ödeyebilecek durumda olmadıklarını, müvekkillerinin HMK 334. ve devamı uyarınca adli yardım taleplerinin kabulüne, 08.06.2022 tarihli muhtırada yazılı harç ve masraflardan muaf tutulmasına ve muhtıranın iptaline karar verilmesi gerektiğini, Bu hususta emsal yargı kararları bulunduğunu, AHİM, 26.06.2007 gün, Başvuru No: …, Ülger/Türkiye, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2009/10000 K. 2010/30626 T. 26.10.2010, Anayasa Mahkemesi 2012/1181, 17.9.2013, § 23, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 3.5.2022, 59914/16) Adli yardım talebi kabul edilerek istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İleri sürerek, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/111 Esas 2019/347 sayılı 26.07.2022 tarihli “İstinaf talebinin reddine” dair karara ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile, müvekkilleri ile ilgili olarak verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 3.5.2022 tarihli, 59914/16 sayılı Kararı ve sunulan delillerimiz gözetilerek adli yardım talebinin kabulüne, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/111 Esas, 2019/347 sayılı dosyasından verilen 4.4.2019 tarihli asıl kararının kısmen kabul edilen kısmının ve 8.6.2022 tarihli muhtıra kararının kaldırılmasına, 09.09.2019 tarihli istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı olan talepler gözetilerek İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/111 Esas, 2019/347 sayılı kararın kısmen kabulüne ilişkin kısmının kaldırılmasına ve İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/111 Esas sayılı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, 1-) davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … yönünden Davanın KISMEN KABULÜNE, 2-)Dahili davalılar … mirasçıları; …, …, …, …, …, … hakkında açılan davanın mirasçılık sıfatları bulunmadığından REDDİNE, 3-)…’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçıları … ve … açısından davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine, bu mirasçılar yönünden davanın bu esas üzerinden devamına, tefrik işlemlerinin davacı vekilince yerine getirilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekilleri ve davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … Vekilinin ek karara yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, İlk derece mahkemesince verilen 04/04/2019 tarih 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı kararın Davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., …. Tic. A.Ş., … Vekili tarafından adli yardım talepli olarak istinaf edildiği anlaşılmıştır. Davalılar vekilinin adli yardım talebi Dairemizce değerlendirilmiş ve Dairemizin 21/04/2022 tarih ve 2020/197 Esas sayılı ara kararı ile; davalılar vekilinin adli yardım talebinin reddine itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği, ara karara süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine itirazın değerlendirilmesi için dosyanın İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi’ ne gönderildiği anlaşılmıştır. İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi 17/05/2022 tarih ve 2022/2 D. İş Esas – 2022/2 D.İş Karar sayılı kararı ile; adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kesin olarak reddine karar verilmiş ve dairemiz kararı kesinlemiştir. İlk derece mahkemesince, dairemizin 25/05/2022 tarih ve 2020/197 Esas – 2022/827 Karar sayılı geri çevirme kararımız sonrasında adli yardım talepleri reddedilen davalılar vekiline istinaf karar harcının ikmali için HMK’nın 344.maddesi uyarınca 08/06/2022 tarihli muhtıra gönderildiği, muhtıra davalılar vekiline tebliğ edilmiş ise de, harç yatırılmadığından İlk Derece Mahkemesinin 26/07/2022 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı ek kararı ile; Davalılar vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş, ek karara karşı Davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda ve yeniden adli yardım talebinde bulunulmuştur. Dairemizce verilen 21/04/2022 tarih ve 2020/197 Esas sayılı ara kararımız ile; davalılar vekilinin adli yardım talebinin reddine itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği, İtiraz üzerine İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesinin 17/05/2022 tarih ve 2022/2 D. İş Esas – 2022/2 D.İş Karar sayılı kararı ile; adli yardım talebinin reddine ilişkin karara karşı yapılan itirazın kesin olarak reddine karar verilmiş ve dairemiz kararı kesinleşmiş olup kesinleşen karar karşısında yeniden adli yardım talebinde bulunulması usulen mümkün olmadığından davalılar vekilinin adli yardım konusundaki yeni talepleri yerinde görülmemiştir. Davalılar vekilinin adli yardım talebinin reddi kararının kesinleşmesi üzerine ilk derece mahkemesince, dairemizin 25/05/2022 tarih ve 2020/197 Esas – 2022/827 Karar sayılı geri çevirme kararımız sonrasında adli yardım talepleri reddedilen davalılar vekiline istinaf karar harcının ikmali için HMK’nın 344.maddesi uyarınca 08/06/2022 tarihli muhtıra gönderildiği, muhtıra davalılar vekiline tebliğ edilmiş ise de, davalılar vekili tarafından muhtırada belirtilen harcın yatırılmadığı anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesinin 26/07/2022 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı ek kararı ile verilen davalılar vekilinin istinaf talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygun olup davalılar vekilinin ek karara yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … Vekilinin istinaf dilekçesinin davacı vekiline tebliğ edilmesi üzerine davacı vekilinin , HMK. 348/1 maddesi uyarınca katılma yoluyla istinaf dilekçesi verdiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesinin 26/07/2022 tarih ve 2015/111 Esas – 2019/347 Karar sayılı ek kararı ile, Davalılar …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş., … Vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiş ve ek kararın istinaf edilmesi üzerine de Dairemizce yukarıdaki gerekçe ile ek karara yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Bu davalıların istinaf talebi reddedildiğinden , davacı vekilinin katılma yolu ile istinaf başvurusunun HMK’nın 348/2 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir. DAVALI … TEREKESİ TASFİYE MEMURUNUN İSTİNAF SEBEPLERİ İNCELENDİĞİNDE, Davalılardan …’ın 01.03.2016 tarihinde vefat ettiği, İstanbul 9 SHM. Nin 16/03/2/17 tarih ve 2016/335 Esas-2017/194 Karar sayılı veraset ilamının sunulduğu, veraset ilamındaki mirasçıların mirasın reddi davası açmaları üzerine İstanbul 4.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/464 E – 2017/530 K sayılı 04.05.2017 tarihli ve İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/529 E – 2017/988 K sayılı 03.10.2017 tarihli kararları ile mirasın kayıtsız ve şartsız reddedildiğinin tespit ve tesciline karar verildiğini anlaşılmıştr. Mahkemece 05/04/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile, Müteveffa …’ın mirası mirasçıları tarafından reddedildiğinden reddi mirasa yönelik verilmiş bulunan kabul kararı da kesinleşmiş bulunduğundan …’ın mirasının iflas tasfiyesi hükümlerine göre tasfiyesinin sağlanması ve terekeye temsilci atanması konusunda İstanbul Nöbetçi Sulh hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmasına karar verilmiştir. Davalılardan …’ın mirasının mirasçıları tarafından reddedilmesi üzerine İstanbul 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/33 Tereke sayılı dosyasında verilen 18.04.2018 tarihli karar ile, müteveffanın terekesinin Türk Medeni Kanunu’nun 612.maddesi uyarınca iflas usulü ile tasfiyesine ve Av. …’ün tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiğini anlaşılmıştır. Mahkemece 26/09/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile, Tereke temsilcisi olarak …’e duruşma gün ve saatini bildirir tebligat gönderilmesine, tebligata dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve bilirkişi raporununda eklenmesine, karar verildiği ve tereke temsilcisine davetiye çıkartıldığı görülmüştür. İlk derece mahkemesince verilen istinafa konu karar ile, Dahili davalılar … mirasçıları; …, …, …, …, …, … hakkında açılan davanın mirasçılık sıfatları bulunmadığından reddine, …’ın vasiyetname ile atandığı bildirilen mirasçıları … ve … açısından davanın bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiş olup davaya dahil edilen …’ın terekesininde bu dosyada taraf sıfatının kalmadığı, tefrik edilen dosyada taraf sıfatı devam etmekte olup tefrik edilen dosyaya yönelik ileri sürülen istinaf sebeplerinin o dosyada değerlendirilmesi gerektiğinden istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; Davalılar …, … ve diğerleri vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine,Davalı … terekesi tasfiye memurunun istinaf başvurusunun HMK 352 maddesi gereğince usulden reddine, davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK 348/2 maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … terekesi tasfiye memurunun istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,2-Davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., …Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 348/2. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 4-Davacı banka harçtan muaf olduğundan, davacıdan harç alınmasına yer olmadığına, 5-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden Davalı … terekesi tasfiye memurundan alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,3 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 7-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf eden Davalılar …, …, …, …, …, … Tic. Ltd. Şti., … Tic. A.Ş. tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına,8-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 9-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.