Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1747 E. 2023/1339 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1747 Esas
KARAR NO: 2023/1339 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2022 ( Ek Karar )
DOSYA NUMARASI: 2019/1189 Esas – 2020/343 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı şirket arasında 08/02/2016 tarihinde akdedilen “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi” gereği müvekkilin hak kazanmış olduğunu, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik (1.000,00 TL ) sabit ücretin ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000,00 TL prim ödemelerinin avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile müvekkile ödenmesi talebinden ibaret alacak davası olduğunu, sözleşmenin konusunu müvekkili … sözleşmede belirtilen firmalarla davalı …A.Ş. Arasındaki ticari ilişki kurulmasını ve sürdürülmesini sağlayacağı, davalı …A.Ş. Nin bu firmaların ürünlerinin alım ve satışını sağlayacağını, ayrıca müvekkili … yine sözleşmede sayılı ilaç ve sağlık malzemesi üretim ve satışı yapan firmaların üretim ve satışını yaptıkları ürünlerin mevcut ve gelecekteki anlaşmalardan oluşacak distribütörlüklerini davalı … A.Ş ye vermelerini sağlayacağı şeklinde belirlendiğinin belirtildiğini, müvekkilin sözleşmenin feshedildiği 09/11/2018 tarihine kadar çalışmasını sürdürdüğünü, ancak Kasım 2018 dönemine ait 9 günlük sabit ücretin ödemesi yapılmadığını, müvekkile ve davalı şirkete ait banka hesaplarının incelenmesiyle de söz konusu ödemenin yapılmadığının açıkça görüleceğini, söz konusu 9 günlük ücret alacağının bilirkişi marifetiyle hesaplanmasını talep ettiğini, bu kapsamda fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile müvekkilin ücret alacağının şimdilik 1.000,00 TL sinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile ödenmesini talep etmiştir, müvekkilin hak kazanmış olduğu prim ödemeleri ise müvekkilin hizmet vermiş olduğu süre boyunca hiçbir şekilde yapılmadığını, müvekkilinin bu süreç boyunca davalı şirkete eksiksiz bir şekilde danışmanlık hizmeti verildiğini, davalı şirket tarafından sözleşmeye aykırı hakaret edilerek %10 prim ödemeleri yapılmadığını, söz konusu prim alacağının bilirkişi marifetiyle hesaplanmasını talep ettiğini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 TL sabit ücretin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile, yine fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile müvekkilin prim alacağının şimdilik 50.000,00 TL prim alacağının avans faizi ile birlikte davadan tahsili ile müvekkile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu 08.02.2016 tarihli “Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi”nin 6. Maddesi incelendiğinde, anlaşmazlık halinde … San. Tic. A.Ş.’nin ikamet adresinin bağlı bulunduğu mahkemelerin yetkili olduğu görüleceğini, müvekkil şirketin merkez adresi “… Mah. … Sok. No:… Fatih, İstanbul” olduğunu, bu sebeple yetkili mahkeme İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, öncelikle YETKİSİZLİK kararı verilerek, dosyanın yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini talep ettiğini, davalı tarafın kusuru sebebi ile müvekkil şirketin zarara uğradığını, 04-08 Kasım 2018 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilen Uluslararası XXXVIII. Türk Mikrobiyoloji Kongresi’nde davacı …, müvekkil şirket ile aralarında imzaladıkları sözleşmede yer alan Gizliliğe ilişkin 5. Ve 6. maddeyi ihlal ettiğini, şirket sırlarını rakip firmaya ifşa ettiğini, davacı, sözleşmenin gizlilik maddelerini ihlal etmekle kalmadığını, ticari ilişki sürdürülmesi taahhüdünü de çiğnediğini, müvekkil şirketin son derece zor bir duruma düştüğünü, temsilciliğini yapmakta oldukları firmanın ürünlerini satmaya devam edebilmek amacı ile günlerce yazıştıklarını, müvekkil şirket yetkilisi … iknaları neticesinde, temsilciliğini yapmakta oldukları firma ürünlerini geri çekmemiş ve ticari ilişkilerin bu şekilde devam edebildiğini, şirket yetkilisi ile mümessilliğini geri çekmek isteyen firma yetkilisi arasındaki tüm yazışmalar ve e-posta dökümleri, Covid-19 virüs salgını sebebi ile müvekkil şirketten temin edilemediğini, yetki itirazımızın kabulü ile, dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 12/10/2020 tarih ve 2019/1189 Esas – 2020/343 Karar sayılı kararı ile; “1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE,2-HMK’nin 20/1. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu İş Mahkemesi tevzi bürosuna GÖNDERİLMESİNE,3-HMK’nin 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,4-HMK’nin 20/1. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına, … ” karar verildiği ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 11/11/2021 tarih ve 2021/1211 Esas – 2021/1606 Karar sayılı kararı ile; ” 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, … ” karar verildiği, Dairemiz kararı üzerine, ilk derece mahkemesi’nce 29/06/2022 tarihli “Mahkememizden verilen işbu 12/10/2020 tarihli hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 2021/1211 esas 2021/1606 karar sayılı ilamı ile “…Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE…” HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiş olduğundan hükmün 11/11/2021 tarihinde kesinleştiği tasdik olunur. ” şeklindeki Kesinleşme Şerhinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 29/06/2022 tarih ve 2019/1189 Esas – 2020/343 Karar sayılı Ek Kararı ile; ” Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda verilen 12/10/2020 tarih 2019/1189 esas 2020/343 sayılı karar ile göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, hükmün 11/11/2021 tarihinde kesinleşmiş, ancak kesinleşmeden itibaren iki haftalık süre içerisinde taraflarca dosyanın yetkili Mahkemeye gönderilmesine ilişkin dilekçe verilmemiş olup, dosya Mahkememizce HMK 20. Maddesi gereğince ele alınmış ve yapılan incelemede; Davacı vekilinin 28/06/2022 tarihli dilekçesi ile dosyanın açılmamış sayılma kararı verilmesi talebinde bulunduğu görüldü. Mahkememizin 12/10/2020 tarih 2019/1189 esas 2020/343 karar sayılı ilamı ile göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar 11/11/2021 tarihinde kesinleşmiş, ancak kesinleşmeden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafından dosyanın yetkili Mahkemeye gönderilmesine ilişkin dilekçe verilmemiş ve HMK 20. Maddede belirtilen iki haftalık süre dolmuş olduğundan HMK 150/5 Maddesi gereğince,davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, aşağıdaki gibi hüküm tesis etmek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Mahkememizin 12/10/2020 tarih 2019/1189 esas 2020/343 karar sayılı ilamı ile göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMKnın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, karar 11/11/2021 tarihinde kesinleşmiş, ancak kesinleşmeden itibaren iki haftalık süre içerisinde davacı tarafından dosyanın yetkili Mahkemeye gönderilmesine ilişkin dilekçe verilmemiş ve HMK 20. Maddede belirtilen iki haftalık süre dolmuş olduğundan HMK 150/5 Maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı yanın, müvekkil şirketin haksız fesihte bulunduğu iddiasıyla huzurdaki davayı açtığını, Davacı ve davalı tarafların, aralarındaki ilişkinin bir işçi-işveren ilişkisi olduğunu kabul etmediklerini, Taraflar arasındaki ilişki ticari ilişki olmasına ve taraflar aralarındaki ilişkinin ticari olduğunu ikrar etmesine rağmen İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2019/1189 E. – 2020/343 K. sayılı ve 12/10/2020 tarihli kararıyla taraflar arasında iş ilişkisi olduğundan bahisle Görevsizlik Kararı verildiğini, Davacı yanca Görevsizlik Kararına karşı istinafa başvurulduğunu, davacı tarafın da iş ilişkisini kabul etmediğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2021/1211 E. – 2021/1606 K. sayılı, 11/11/2021 tarihli kararıyla davacının ticari işletmesi olduğuna dair iddia ve ispat olmadığından bahisle iş mahkemelerinin görevli olması nedeniyle, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verildiğini, İstinaf kararının kesinleşmesinden sonra davacı yanca dosyanın İş Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmediğini, Aksine davacının kötü niyetli davranarak ve işbu davanın da dayanağı sözleşmesini dayanak göstererek taleplerinin kapsamını genişletmek için İstanbul 11. İş Mahkemesi’nde 2022/284 Esas sayısıyla belirsiz alacak davası şeklinde prim alacağı; kısmi dava şeklinde ücret alacağı, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatının müvekkilden tahsili için yeni bir dava açtığını, İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2019/1189 E. – 2020/343 K. sayılı ve 29/06/2022 tarihli Ek Karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, tarafların bu karara karşı istinaf başvuru yolunun açık tutulduğunu, Davacının kötü niyetli olduğunu, müvekkilin aynı sözleşmeye ilişkin olarak aynı taleplerle başka davalara maruz bırakıldığını, müvekkil üzerinde baskı yaratılmaya çalışıldığını, Bu nedenle İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1189 E. – 2020/343 K. Sayılı ve 29/06/2022 tarihli açılmamış sayılması kararına karşı istinaf başvurusu yapmanın zaruri hale geldiğini, İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1189 E. – 2020/343 K. Sayılı ve 29/06/2022 tarihli açılmamış sayılması kararının kaldırılmasını, bir mahkemenin görevsizliğinin ve derdest dava açılmış olmasının kamu düzenine ilişkin bir dava şartı olduğu ve re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak istinaf başvurularının kabulünü ve dosyanın re’sen İş Mahkemesi’ne gönderilmesini talep ettiklerini, Görev ve derdestlik itirazının kamu düzeninden olduğunu, süreye bağlı olmaksızın ileri sürülebileceğini, re’sen görevli mahkemeye gönderilebileceğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/I maddesi uyarınca, aynı davanın daha önceden açılmış olması ve hâlihazırda görülmekte olmamasının derdestlik itirazı olarak adlandırıldığını ve derdestliğin olumsuz bir dava şartı olarak belirtildiğini, buna göre, bir davanın ikame edilebilmesi için, aynı davanın aynı taraflar tarafından daha önce açılmamış olması ve hâlihazırda görülmemesi gerektiğini, Açılmış olan bir davanın tekrar açılması halinde davacının herhangi bir hukuki yararının varlığından da söz edilmesinin mümkün olmayacağını, işbu durumun derdestlik müessesesini ortaya çıkaracağını, Davacının aynı davayı hem İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2019/1189 E. sayısıyla hem de İstanbul 11. İş Mahkemesi’nde 2022/284 Esas sayısıyla açmış olduğunu, Davacı yanca açılan ikinci davada derdestlik itirazında bulununca da alelacele ilk dava dosyasının açılmamış sayılmasına karar verdirilmeye çalışılmakta olduğunu, Yargıtay Uygulamasına göre, önceki açılmamış sayılma kararının kesinleşip kesinleşmediği belirlendikten sonra mahkemece derdestlik itirazının değerlendirilmesi gerektiğini, ( Bknz: T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’nin E. 2016/10077,K. 2018/2633 ,T. 11.4.2018 ) Davacının haksız alacak kalemlerine bir yenisini daha ekleyebilmek için İstanbul 11. İş Mahkemesi’nde 2022/284 Esas sayılı davasının açılış tarihi itibari ile derdest olduğuna şüphe düşürmek istediğini, Dava şartlarının kamu düzeninden olduğunu ve re’sen gözetileceğini, bu nedenle de dosya önüne gelen her mahkemenin bir talep olmaksızın görev ve derdestlik itirazlarını gözetmek durumunda olduğunu, kamu düzeninden olduğu için de bir süreye bağlı olmadığını, bu nedenle de istinaf başvurularının kabulünü ve dosyanın re’sen İş Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, Taraflar arasında komisyonculuk sözleşmesi imzalı olduğunu, işçi-işveren ilişkisi olmadığını, Huzurdaki davaya konu 08/02/2016 tarihli 1 yıl süreli Hizmet Sözleşmesinin, Borçlar Kanunu madde 520 uyarınca simsarlık ve madde 532 uyarınca komisyonculuk hükümlerini ihtiva eden karma nitelikli sözleşme olduğunu, 520. maddenin “…. Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete ilişkin hükümler uygulanır….”, 532. maddenin; ” Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya satımını üstlendiği sözleşmedir. Bu bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır. ” şeklinde olduğunu, 08/02/2016 tarihli 1 yıl süreli Hizmet Sözleşme hükümleri dikkate alındığında davacının müvekkile, 4 farklı firmaya ( …, …, …, …) ait ürünlerin tek satıcılık yetkisi sağlaması karşılığında aylık net 10.000,00 TL sabit ücretin davacıya ödeneceği, sözleşmede belirlenen ürünlerin satışının net karından ise %10 prim ödeneceğinin her iki tarafın da kabul ve ikrarında olduğunu, taraflar arasında dava konusu sözleşme gereği ticari ilişki söz konusu olduğunu, Ancak davacının müvekkil şirkette kısa süreliğine SGK’lı gösterilmesinin sebebinin, TÜBİTAK’A yapılan başvuruda aranan şartların yerine getirilmesi için olduğunu, başvuru reddedildiğinde SGK kaydının tarafların mutabakatı ile sonlandığını ve ancak ticari sözleşmeye bağlı olarak taraflar arasındaki komisyon ilişkisinin devam ettiğini, Davacı ile müvekkil şirketin akdettiği 08/02/2016 Tarihli 1 yıl süreli Hizmet Sözleşmesi kapsamında Müvekkilce TÜBİTAK’tan maddi destek alarak yerli üretim yapmak amacıyla TÜBİTAK’a başvuru yapıldığını, Bu maddi desteğin alınabilmesi için projede faaliyet gösterecek kişiler arasında bir biyoloğun da şirkette SGK kaydının bulunması gerektiğini, Davacının da SGK girişinin TÜBİTAK’taki idari başvuru şartlarını yerine getirmek amacıyla yapıldığını, davacı tarafın SGK kaydın da da “Biyolog” olarak görev tanımı gösterildiğinin görüleceğini, Davacı yanla yapılan hizmet sözleşmesinin sadece prim alacağına ilişkin olup; davacıyı müvekkil şirketin biyolog olarak çalıştırmadığını, Davacı yana güvenerek Müvekkilin TÜBİTAK’a sunduğu yerli üretim projesini önemli miktarda yatırım yaptığını, davacıya da bu iş için ödemeler yaptığını, davacının başarısız olmasına rağmen bu paraları iade istemediğini, Proje başarısız olunca da 31/06/2018 tarihinde görevinden istifa sonucu (“03” kodu) ayrıldığını, çünkü SGK kaydının olmasını gerektiren sebebin ortadan kalktığını, TÜBİTAK’tan ilgili belgeler celp edildiğinde bu projede Davacının da yer aldığı ve projenin Davacının başarısızlığından dolayı kabul edilmediğinin görüleceğini, Davacı yanca da ikrar edildiği gibi davanın tarafları arasında bir iş ilişkisi değil, bir ticari ilişki olduğunu, bu ilişkinin de sona erdiğini, Davacı …’in bu ilişkide işçi değil, bir tacir konumunda olduğunu, ekte sundukları İTO ve Ticaret Sicil Gazetesi ilanları incelendiğinde, davacı …’in TASFİYE HALİNDE …. İÇ VE DIŞ TİCARET SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ’nde temsile yetkili müdür ve tasfiye memuru olarak görev almakta olduğunun görüleceğini (EK 2: İTO KAYDI), Bu şirketle Müvekkil Şirketin de iştigal konuları aynı olduğundan, davacı ile müvekkil şirketin aralarında ticari ilişki (komisyon karşılığı simsarlık hizmet sözleşmesi) olduğu, işçi-işveren ilişkisi olmadığının anlaşılmakta olduğunu, Taraflar arasında geçmişte ya da süregelen bir iş ilişkisi olmadığını, aralarındaki ilişkinin ticari işbirliği ( simsarlık ) yapmalarından ibaret olduğunu, Davacı yanın taraflar arasındaki ilişkinin önce ticari nitelikte olduğunu ikrar ettiğini, ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2021/1211 E. – 2021/1606 K. Sayılı ve 11/11/2021 tarihli kararıyla taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi olduğuna hatalı olarak karar verildiğini, Bunun üzerine de mahkemece verilen görevli mahkemeye davanın gönderilmesi yönündeki karar ile davanın açılmamış sayılması kararının hatalı olduğunu, Ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, davaya devam edilmesi gerektiğini, Müvekkilin haklı sebeple hizmet sözleşmesini feshettiğini, Davacı yanın sözleşmenin 2. maddesinde kendisine yüklenen edimleri yerine getiremediğini, böylelikle görevini ve taahhütleri zamanında ve eksiksiz yerine getiremediğini, sözleşmeye aykırı şekilde müvekkil şirketin kar etmesini sağlayamadığını, Çünkü, davacı müvekkile sözleşme ile taahhüt ettiği 300.000 TL’lik cirosunu Müvekkile aktaracağı taahhüdünü yerine getirmediğini, aksini ispat yükünün davacıda olduğunu, Davacının sözleşmenin 2. maddesinde taahhüt ettiği 4 farklı firmaya ( …, …, …, …) ait ürünlerin tek satıcılık yetkisi vermelerini sağlayamadığını, müvekkile bu ürünlerin satışının belirlenen düzeyde yaparak kar elde ettiremediğini, Müvekkil şirketin davacı yana güvenerek başladığı ve hatta bu sebeple SGK kaydını yaptırdığı TÜBİTAK projesinin ise davacının başarısızlığından dolayı gerçekleştirilemediğini, hedeflenen projede sonuca ulaşılmadığını, Taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğine ilişkin olarak; Taraflar arası komisyon hizmet sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olduğunu, TBK 97 uyarınca karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerektiğini, edimini yerine getirmeden karşı edimi talep edemeyeceğini, Dolayısıyla davacı yanın, müvekkil şirkete karşı sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen 4 farklı firmaya (…) ait ürünlerin tek satıcılık yetkisi vermelerini sağlamadan, karşı edimin tamamını talep edemeyeceğini, Davacının 6098 S. Türk Borçlar Kanunu’nun vekalete ilişkin 505 ve 506. maddelerindeki “Talimata uygun ifa” “Özen ve Sadakat Borcu” hükümlerine aykırı davrandığını ve müvekkil şirketi zarara uğrattığını, çünkü gerek simsarlık ve gerekse komisyonculuk sözleşmelerinde vekalet hükümlerinin uygulanacağı hususunun TBK 520 ve 532. maddelerinde açıkça dile getirilmiş olduğunu, vekilin TBK 505. maddesinde talimata uygun ifada bulunma ve 506. Maddesinde özen ve sadakat yükümlülüğüne uyması gerektiğini, Davacı yanın, talimata aykırı davranarak; özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığını ve yakalandığını, bunun üzerine de kendisinin de talebi üzerine her iki tarafa fesih hakkı tanıyan 08/02/2016 tarihli 1 yıl süreli simsarlık ve komisyonculuk hükümlerini içeren karma nitelikli bir Hizmet Sözleşmesinin son cümlesi uyarınca müvekkil şirketle ilişkisinin sona erdirildiğini, Ancak, davacının ilişki sürecinde olduğu gibi ticari ilişki sona erdikten sonra da sır saklama ve sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmeye devam ettiğini, Davacı yanın müvekkil ile ilişkisi devam ederken yaşanan olaylardan birine örnek verilmesi gerekirse; Dayanak Sözleşmesi’nde taraflar arasında gizlilik anlaşması yapıldığın, bu anlaşmaya göre davacının müvekkil şirketin ticari ve mesleki sırların korunacağına dair taahhütte bulunduğunu, Buna rağmen davacı yanın Antalya Fuarında müvekkil şirketin önemli yabancı müşterilerinden … firmasıyla çalışma bilgilerinin, bu firmanın rakibi olan … firmasının müdürüne anlatılırken yakalandığını, bu hususun tanık beyanları ve yazışmalarla tevsik olacağını, Davacı yanın müvekkil ile ilişkisi sona erdikten sonra yaşanan olaylardan bir diğerine örnek verilmesi gerekirse; Davacı yanın müvekkille ilişkisinin devam ettiği süreçte müvekkilin iş yaptığı firmalardan olan …SAN.TİC. LTD.ŞTİ. ile ticari hiçbir olumsuzluk olmamasına rağmen, davacı yanın işten ayrıldıktan sonra bu firmaya baskı yaptığını, müvekkilin bu firmaya mal satmasına engel olduğunu, bu iş için çalışan şirket elemanlarına fazladan maaş ödenmesine sebep olunduğunu (EK3: … ile yapılan Sözleşme, … tarafından noterden gönderilen fesih ihbarnamesi ve fesih yazısı), Müvekkilin tüm bu yasaya ve sözleşmeye aykırı davranışları ile müvekkili maddi manevi kayba uğrattığını ve müvekkilin iştigal ettiği sektörde, mesnetsiz itham ve davranışlarıyla müvekkilin itibarını sarstığını, itibarına leke sürdüğünü, İlişki sona erdikten sonra da bu davranışlarına devam ettiği için buna son vermesi maksadıyla müvekkil şirket tarafından İstanbul …. Noterliği’nden 12/12/2018 tarihli … yevmiyeli İhtarname ve Bakırköy … Noterliği’nden keşide edilen İhtarnamelerle davacı yana ihtarlarda bulunulduğunu, Yasa maddeleri ve Sözleşme hükümleri dikkate alındığında müvekkilin bu feshinin haklı bir fesih olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle, istinaf incelemesinin adil yargılanma ilkesine uygun yapılabilmesi için İstanbul 11. İş Mahkemesi’nin 2022/284 Esas sayılı dosyasının celp edilmesini talep ettiklerini, İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1189 E. – 2020/343 K. Sayılı ve 29/06/2022 tarihli açılmamış sayılması kararının kaldırılmasını, bir mahkemenin görevsizliğinin kamu düzenine ilişkin bir dava şartı olduğu ve re’sen gözetilmesi gerektiği hususları dikkate alınarak istinaf başvurularının kabulü ve dosyanın re’sen İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak sebepler ışığında; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/1189 E. – 2020/343 K sayılı ve 29/06/2022 tarihli açılmamış sayılması kararının kaldırılmasını, bir mahkemenin görevsizliğinin kamu düzenine ilişkin bir dava şartı olduğu ve re’sen gözetilmesi gerektiği hususları dikkate alınarak istinaf başvurularının kabulüne ve dosyanın re’sen iş mahkemesine gönderilmesine, Davanın reddine, Her türlü dava masrafının, arabuluculuk ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesinde; “(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden,(Ek ibare: 22.07.2020 – 7251 S.K./1. md) (…) süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda resen karar verilir.” hükmü düzenlenmiştir. Dava, taraflar arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan sabit ücret alacağı ve sözleşmede kararlaştılan prim alacağının tahsili istemine ilişkindir. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/10/2020 tarih, 2019/1189 esas ve 2020/343 karar sayılı ilamı ile iş bu yargılamada İstanbul Anadolu İş Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 11/11/2021 tarih, 2021/1211 esas ve 2021/1606 karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar ilamı davacı vekiline ve davalı vekiline 06/12/2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili ve davalı vekili tarafından karar ilamının tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi talep edilmemiş ve Mahkemece taraflar tarafından dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediğinden ve davacı vekili tarafından 28/06/2022 tarihli dilekçe ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi talep edildiğinden 29/06/2022 tarihli ek kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Söz konusu ek karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan biri süresi içerisinde dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunmadığından Mahkemece ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya uygundur. HMK’nın 20/1 maddesi karşısında Mahkemenin kamu düzeninden ve dava şartı olduğu gerekçesi ile resen dosyanın görevli Mahkemeye gönderilmesine karar vermesi yasal olarak mümkün değildir. Bu sebeple davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL harcın istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/09/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.