Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1658 E. 2022/1439 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1658 Esas
KARAR NO: 2022/1439 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/06/2022 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2022/249 Esas
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’nun, davalı … Tic. A.Ş’nin paylarının %20’sine sahip olduğunu, davalı ortaklığın diğer pay sahibinin ise %80 pay oranına sahip olan … olduğunu, davalı şirketin diğer hissedarı …, müvekkilinin eşinin babası olup müvekkili ile ortaklık ve işbirliği kurmak istediğini, mali aciz içindeki diğer şirketlerindeki değersiz hisselerini müvekkiline devrederken müvekkili ile yönetim ve temsil yetkilerini de paylaştığını, bu aşamada …’nin müvekkilinin çevresinin, finansman gücünün, çalışkanlığının, bilgi ve tecrübeleri ile gelecek planlarının bu şirketlerin ihyası ve düzlüğe çıkarılması açısından da önemli ve etkili olacağını ifade ettiğini, bu kapsamda, tek başına ya da çoğunluk hissedarı olduğu şirketler bünyesinde işbirliği ve ortaklıklar kurulduğunu, bu kapsamda …’nin öncelikle mali olarak çok güç durumda olduğunu ve hatalar yaptığını, özellikle … Anonim Şirketinin ortak olduğu … –… Adi Ortaklığı bünyesinde devam eden inşaat projelerinde aldığı hatalı kararlar ve yine özellikle kontrolü altında olan … Tic. A.Ş. için aldığı kredilerin yüklü ve döviz cinsiden olması, TL’nin döviz karşısında artarak devam eden değer kaybı nedeniyle şirketlerinin ve markaların yok olmakla karşı karşıya kaldığını, şahsi kefaletlerine rağmen kendisine kredi tahsis edilmediğini, limitlerinin dolduğunu, aylardır uyuyamadığını ve bu bakımdan müvekkilinin yardım ve desteğine muhtaç olduğunu dile getirdiğini, fakat …’nin önceki beyanlarının aksine şirketlerin idaresini hiçbir zaman fiilen bırakmadığını, özellikle müvekkilinin 2017 yılında Temmuz–Eylül ayları arasında çocuğunun doğumu için eşiyle birlikte yurtdışında bulunduğu süreçte … tarafından yanında çalışan bir kısım iştirakçileriyle birlikte … şirketinin idaresinde konusu suç teşkil eden fiillerin icraya koyulduğunu, ardından 2018 yılı başından itibaren gerçeğe aykırı, yanlı ve eksik bilgilerle müvekkili ve şirketleri aleyhine haksız ve dayanaksız şikayetlerde bulunulduğunu, müvekkilinin, kayınpederi ve davalı şirketin diğer hissedarı olan …’nin teklifini ailevi bağlar dolayısıyla kabul ettiğini, … ile yapılacak ortaklık, işbirliği ve ticaretin kapsamının 2016 yılı itibariyle detaylarıyla konuşulmaya başlandığını, … ve şirketlerine 2015 yılı itibariyle doğrudan verdiği borçlar ile başlayan süreç devamında resmiyette de ortaklığa dönüştüğünü, böylelikle …’nin kötüye giden işlerini toparladığını, bu bakımdan kendisine ve akrabalarına ait taşınmazlar üzerinde … ve … şirketi ve …’nin diğer şirketleri lehine verdiği ipotekler, şirketleri üzerinden verilen teminat ve borçlar ile 50 milyon TL’nin üzerinde risk üstlendiğini, bu sayede …’nin şirketlerini finansal düzlüğe çıkarabildiğini, kurulan ortaklık kapsamında müvekkiline … A.Ş., … A.Ş., … Tic. A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’de münferiden temsil ve ilzama yetkili olacak şekilde Yönetim Kurulu Başkanlığı görevi; … A.Ş.’de işlem değeri sınırlamasıyla münferiden temsil ve ilzama yetkili olacak şekilde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevi, … A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyeliği verildiğini, aynı zamanda müvekkilinin davalı şirket de dahil olmak bu şirketlerden bir kısmına da pay devirleri neticesinde ortak olarak dahil olduğunu, …’nin, imzası taklit edilerek … şirketi adına çekler keşide edildiğinden bahisle müvekkili aleyhine afaki ve mesnetsiz iddialarla Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğunu, davalar açıldığını ve açılmasına sebebiyet verdiğini, … Şirketindeki temsil ve yönetim yetkisinin müvekkilinin elinden alındığını, bir kısım gayrimenkulü otel olarak kullanmak üzere ortaklık kurulan …, …, davalı …, …, … isimli şahıslar ile diğer bir kısım gayrimenkul ortağıyla birlikte hareket ettiğini, bu kişiler tarafından da müvekkili ve şirketlerine karşı davalar açılmasına neden olduğunu, bu kapsamda adı geçen şahıslar ile bu şahısların kurduğu ve sonra …’ye devredilen … A.Ş. (…), daha sonra …’nin yine …’e devrettiği bu şirket üzerinden başlatılan idari şikayet ve dava süreçleriyle müvekkilinin çoğunluk pay sahibi ve münferit imza yetkilisi olduğu … A.Ş.’nin (…) faaliyetlerini engellemek ve akamete uğratmak amacıyla bu şahıs ve şirketlerden kiralanarak otel olarak işletilen gayrimenkullerden …’in tahliyesini sağlamak maksadıyla, hiçbir maddi ya da hukuki dayanağı olmayan alacak, tazminat ve tahliye talepleriyle takipler başlatıldığını, … ile adı geçen şirket ve şahıslar tarafından kötü niyetle açılan bu davalarla müvekkili ile onun kontrol ve çoğunluk pay sahipliğindeki şirketlerden haksız kazanç elde edilmesinin amaçlandığını, … tarafından, gerçekte yetkili olunmadığı halde usulünce düzenlenmemiş olan imza sirkülerleri kasten kullanılarak … Şirketinin malvarlığı dahilindeki taşınmazların şahsi menfaatleri doğrultusunda muvazaalı olarak aile üyelerine, arkadaşlarına ya da işbirlikçilerine ve ortaklarına düşük bedellerle, özvarlığı olmayan şirketlerin değersiz hisseleri karşılığında ya da karşılıksız olarak devredildiğini, bu kapsamda gerçekleştirilen kesin hükümsüz ve batıl devirlerle, müvekkilinin %50 hissedarı olduğu … Şirketinin bugün yaklaşık 100 milyon Türk Lirası değerinde olan taşınmazlarının kaçırıldığını, şirketin içinin boşaltıldığını, … Şirketinin henüz müvekkilinin şirket ortağı değilken, … A.Ş. ile birlikte … – … Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi’ni kurduğunu ve bu adi ortaklık dahilinde gayrimenkul geliştirme ve inşaat projeleri başlattığını, bu kapsamda İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii, … Pafta, … Ada, … No’lu Parselde … ve İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi, … Sokağı, … Pafta … Ada … No’lu Parselde … adı altında inşaat projesi geliştirildiğini, müvekkilinin ortak ve yöneticisi olduğu … – … Adi Ortaklığı Ticari İşletmesi’nin … ve … projeleri yanında, yine İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mah., … Sokak adresinde (… Ada, … Parselde kain) taşınmazın malikleri ile … ve İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mah. … Pafta, … Ada … Parselde bulunan taşınmazın malikleri ile … adı altında taşınmaz projeleri de bulunmakta olup … ve diğer şahısların aynı zamanda konusu suç da olan fiillerinin de bu adi ortaklığın ve dolayısıyla ortakları … İnşaat A.Ş. ile … Şirketinin malvarlığı üzerinde gerçekleştiğini, davalı şirketin 2016 yılından beri hiçbir ticari faaliyeti bulunmamakta ve şirketin her sene zarar etmekte olduğunu, ancak buna rağmen yapılan son genel kurulda …’ye huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini, şirketin mali defter ve kayıtları incelendiğinde bu hususun açığa çıkacağını, davalı şirketin 23.03.2022 tarihinde yapılan 2017-2018-2019-2020 yılları Olağan Genel Kurul Toplantısı neticesinde alınan 7 numaralı karar ile, şirketin yıllardır hiçbir faaliyeti olmamasına ve şirket sürekli zarar etmesine rağmen, yönetim kurulu üyesi ….ye aylık net 4.500,00 TL huzur hakkı ödenmesine karar verildiğini, davalı şirketin tek mal varlığı olan Tokat ili, Merkez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel’de kayıtlı taşınmazın satılması ya da rehnedilmesi halinde, müvekkilinin bu dava sonunda elde edebileceği menfaatlerin hiçbirinin korunamamış olacağını beyanla davalı şirketin tek mal varlığı olan bu taşınmazın satışı, rehni ve devrinin dava sonuna kadar yasaklanması ve ortaklık malvarlığının kasıtlı şekilde azaltılması ya da ortadan kaldırılmasını önleyecek şekilde davalı ortaklığa yönetim ya da denetim kayyımı atanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 15/04/2022 TARİHLİ ARA KARARI İLE; ” Dava konusunun fesih ve tasfiye olması nedeniyle şirket mal varlığının dava süresince korunmasının sağlanması ve giderilmesi imkansız zarar oluşmaması için 6102 sayılı TTK’nın 638/2 ve 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince Mahkemece gerekli gördüğü önlemlere karar verebilir ise de;6100 sayılı HMK 392/1. maddesine;” (1) İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir…” şeklindeki düzenleme karşısında, ihtiyati tedbir kapsamında verilen kararın somut olay özellikleri dikkate alınarak ve hakkaniyet ölçüsünde belirlenecek “teminat” mukabilinde verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan, Sayın Çoğunluğun görüşüne bu yönden katılamamaktayım.” muhalefet şerhi ile; ” Davanın konusunun fesih ve tasfiye olması nedeniyle şirket mal varlığının dava süresince korunmasının sağlanması ve ve giderilmesi imkansız zarar oluşmaması için 6102 sayılı TTK’nın 630, 638/2 ve 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABULÜ ile,Şirket müdürlerinin, şirketin malvarlığını azaltan ve davalı, İstanbul Ticaret Memurluğu’nun … sicil nosunda kayıtlı … Tic. A.Ş.’yi borçlandıran kararlarının denetim kayyımı onayıyla yürürlüğe girmesine şeklinde İHTİYATİ TEDBİR KARARI VERİLMESİNE, Bu kapsamda özellikle davalı, İstanbul Ticaret Memurluğunun … sicil nosunda kayıtlı … İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin borçlandırılması, kredi açma veya kapatma, ortaklara veya iştiraklere borç verme veya tekeffülde bulunma, şirketin günlük rutin işlemleri dışında personel yerini değiştirme veya mal varlığını toptan alıp satma, ortaklarla bağlı veya hakim şirket ile iş veya işlem yapma gibi konularda DENETİM KAYYIMININ ONAYI OLMADAN İŞLEM YAPMASININ TEDBİREN ÖNLENMESİNE, Denetim kayyımı olarak aylık 5.000,00- TL ücret ile …’ın (TC:.. ) DENETİM KAYYIMI OLARAK ATANMASINA, Tokat ili, Merkez ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parseldeki taşınmazın tapu kaydında davalı … Tic. A.Ş.adına kayıtlı hissesi üzerine, dava sonuna kadar üçüncü şahıslara devir ve temlikinin 6100 sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince İHTİYATİ TEDBİR YOLUYLA ÖNLENMESİNE, Tarafların şirket ortağı olması ve şirket mal varlığının korunması amaçlandığından teminat takdirine YER OLMADIĞINA, Fazlaya ilişkin ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, teminat yönünden oy çokluğu diğer yönlerden oy birliği ile karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
DAVALI VEKİLİ İTİRAZ DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı sebeple bir şirketin feshini sermayenin en az onda birini temsil eden pay sahiplerinin talep edebileceğini, davacının müvekkili şirkette pay sahibi olup olmadığının belli olmadığını, bu konuda hiç bir delil sunmadığını, müvekkili şirketin diğer yetkilisi … yönetim yetkisi vermiş olsa bile davacıya yapılmış bir pay devrinin söz konusu olmadığını, davacının müvekkili şirketin diğer yetkilisi …’nin kızı … ile evli olduğunu, geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı damadı …’nu 2017 yılında dava konusu müvekkili şirket … A.Ş.’ye ve diğer şirketleri … A.Ş. ve … A.Ş.’ye yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkanlığına getirmiş ve şirketlerin yönetimini davacıya bırakmış olduğunu, davacının kötü niyetle hareket ettiğini, yönetim kurulu başkanlığı yaptığı şirketleri batma noktasına getirdiğini, müvekkili şirketin diğer amir ortağı …’nin olaylara müdahil olduğunu ve batan şirketleri kurtarmaya çalıştığını, şirketlerde yapılan usulsüzlükler, zimmetler ve resmi evraklarda sahteciliklerle ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/17126 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturmaların devam ettiğini, müvekkili şirketin yetkilisi …’nin imzası taklit edilerek piyasaya karşılıksız birçok çekler verildiğini, bunlarla ilgili davalar ve suç duyurularının mevcut olduğunu, …’nin, davacı …’na hiç bir zaman müvekkili şirkette hisse devri yapmadığını, davacının 2017 yılında yönetim kuruluna alındığını, müvekkili şirketin yönetim kurulu karar defteri ve pay defterlerini uhdesinde tuttuğunu ve teslim etmediğini, davalı şirketin genel kurulunun yapılmasına da engel olduğunu, davacı yönetim kurulu başkanı olduğunda şirket pay defterinin kendisine teslim edildiğini ve 23.03.2022 tarihli genel kurulda yetkisinin sona erdiğini, şirket pay defterlerini ve yönetim kurulu karar defterlerini teslim etmediğini, 05.05.2022 tarihinde Kartal …Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile şirket pay defterlerini iade etmesi için davacıya ihtar çekildiğini, davacının dava konusu dışında birçok şirketle ilgili iddialarda bulunduğunu, bu iddiaların hepsinin gerçek dışı olduğunu, durumun dilekçelerinde belirtildiği gibi olduğunu, şirketin diğer yetkilisi …’nin şahsi malvarlığını dahi iş bu davaya dahil etmeye çalıştıklarını, müvekkili şirketin hisse sahibi olduğu Tokat İli, … İlçesi, … ada … parseldeki taşınmaz yönünden verilen ihtiyati tedbir kararı, tedbir kurumuna aykırı olup taşınmazın üzerinde faaliyette bulunan diğer hisse sahibi şirketler bakımından da büyük zararlara sebebiyet vereceğinden itirazları doğrultusunda taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılmasını, müvekkili şirkete denetim kayyımı atanması yönündeki tedbirin kaldırılmasını talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/06/2022 tarih ve 2022/249 Esas sayılı Ara Kararı ile; ” Tüm dosyanın ve itiraz dilekçesinin tetkiki ile; davalı vekilinin Mahkememizin 15/04/2022 tarihli kararına itirazlarının, davalı şirketin malvarlığının haklı sebeple fesih koşullarının oluşup oluşmadığının tespitine ilişkin dava süresince şirketin mal varlığının korunması davacı ortak yönünden de alacağı payın tespiti bakımından önemli olması, 6102 sayılı TTK’nın 630/2 maddesi gereğince haklı sebeplerin varlığının bulunması, davacının tasfiye payını etkileyecek taşınmaz tapu kaydına 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddeleri gereğince ihtiyati tedbir isteminin, şirkete denetim kayyımı atanması yönünden verilmiş olması karşısında müteriz vekilinin itirazlarının yersiz olduğu anlaşılmakla; itirazın reddine karar vermek gerekmiş ” gerekçeleri ile itirazın REDDİNE karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 09.04.2010 tarihinde tarım, hayvancılık, gıda ve inşaat alanlarında faaliyet göstermek amacıyla kurulmuş olduğunu, davacının da müvekkili şirketin 08.07.2017 tarihli genel kurul kararına istinaden 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkanlığına seçilerek şirkete dahil olduğunu, davacı müvekkili şirketin diğer yetkilisi …’nin kızı … ile evli olup damadı olduğunu, …’nin geçirmiş olduğu rahatsızlıktan dolayı damadı davacı …’nu 2017 yılında dava konusu müvekkili şirket … A.Ş. ile diğer firmaları … A.Ş’nin, … A.Ş’nin yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkanlığına getirdiğini ve şirketlerin yönetimini davacıya bıraktığını, davacının kötü niyetli hareket ederek yönetim kurulu başkanlığı yaptığı şirketleri batma noktasına getirdiğini, müvekkili şirketin diğer amir ortağı …’nin olaylara müdahil olduğunu ve şirketlerini kurtarmaya çalışmakta olduğunu, şirketlerde yapılan usulsüzlükler, zimmetler ve resmi evraklarda sahteciliklerle ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2018/17126 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunmuş olup soruşturmanın devam etmekte olduğunu, davacının şirketlerde noter evraklarına dahi sahte imza attığını, müvekkili şirketin yetkilisi …’nin imzası taklit edilmek suretiyle piyasaya karşılıksız çekler verilmiş olduğunu, bunlara ilişkin davalar ve suç duyuruları mevcut olduğunu, davacının 2017 yılında yönetim kuruluna aldığı müvekkili şirketin yönetim kurulu karar defteri ve pay defterlerini uhdesinde tuttuğunu, bugüne kadar teslim etmediğini, davacının davalı şirketin genel kurullarının yapılmasına da engel olduğunu, diğer ortak …’nin İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/346 E. sayılı dosyasından genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi alarak genel kurulu toplantıya çağırdığını, davacının işbu davada bile genel kurulların yapılmasını engellemeye çalıştığını, ayrıca davacı yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkanı olduğunda şirket pay defterinin kendisine teslim edildiğini ve 23/03/2022 tarihli genel kurulda yetkisi sona ermiş olmasına rağmen halen daha şirket pay defterini ve yönetim kurulu karar defterini teslim etmediğini, bu sebeple davacıya, 05.05.2022 tarihinde Kartal … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile şirket pay defteri ile sair evrakları iade etmesi için davacıya ihtar çekildiğini, Davacı, şirket yönetimine geldikten sonra şirket faaliyetlerinin sekteye uğradığını, şirket yönetiminin engellenmeye çalışıldığını ve genel kurul toplantılarında aksaklıklar yaşandığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının, müvekkili şirketin feshine ilişkin haklı sebep olarak ileri sürdüğü nedenlerin tamamına kendisinin sebebiyet verdiğini, davacının kendi kusuru ile neden olduğu durumları müvekkili şirket üzerine yıkmaya çalışarak, şirketin feshini talep etmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yukarıda belirtildiği üzere 2017 yılından mahkeme kararı ile genel kurulun yapıldığı 23.03.2022 tarihine kadar davacı …’nun davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, şirketin tüm ticari faaliyet ve eylemlerinden sorumlu olan kişi olduğunu, dolayısı ile davacının şirket amacını yerine getiremeyeceği sebebi ile kendi sorumluluğunda olan eylemlere, ticari faaliyetlere ve sebeplere dayanmasının TMK’nın 2. ve 3. maddelerinde düzenlenen iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gibi hakkın kötüye kullanılması olduğunu, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2016 tarihli kararında ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesine kusuruyla sebebiyet veren ortağın kendi kusuruna dayanarak fesih ve tasfiyeyi istemesinin ilke olarak kabul edilemeyeceği, zira hiç kimsenin kendi kusurlu davranışlarından kendisi lehine sonuç çıkartamayacağı, aksi düşüncenin kabulünün kusurlu ortağın kendi kusurundan fayda sağlaması, kusurunun ödüllendirilmesi anlamına geleceği hususlarının belirtilmiş olduğunu, Şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer alternatif yolların değerlendirilmesinin TTK anlamında zorunluluk olduğunu, alternatif çözümlerin feshe göre öncelikli olduğunu, esas olanın şirketin devamlılığının sağlanması olduğunu, davacının dava dilekçesinde bir takım haklı nedenle fesih sebeplerine dayanmış olduğunu, ancak somut olayda bu fesih sebepleri gerçekleşmediği gibi, davacının kendi kusuru ile şirketin işleyişinde bir takım aksaklıklar meydana gelmiş olduğunu, bu durumda kendi kusuruna dayalı olarak, müvekkili şirketin feshini istemesi hukuken mümkün olmadığı gibi, yerel mahkemece esasa dahi girmeden davanın haklı olduğu kabul edilerek verilen ihtiyati tedbir kararı ve müvekkili şirkete denetim kayyımı atanması kararının hukuka aykırı olduğunu, verilen tedbir kararlarının şirketi ayakta tutmaya hizmet etmediğini, zira müvekkili şirketin 07.06.2022 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantı tutanağının 3 nolu kararında şirket sermayesinin arttırılmasına karar verilmiş olduğunu, Dosyaya sunulan 20.06.2022 tarihli kayyum raporunda da sermaye artırımının gerekli olduğunun belirtildiğini, zaten ülkemizde faaliyet göstermekte olan şirketlerin, yasal düzenlemeler gereği sermayelerini artırma zorunlulukları bulunmakta olduğunu, bu durumun sebebinin de, ülkemizdeki ekonomik şartlarda erimiş olan sermayeleri güçlendirmek olduğunu, müvekkili şirketin bu süreçte genel kurul toplantısını yaptığını, sermaye artırımı kararı da aldığını, ancak alınan kararların kayyım onayı bulunmadığından ticaret sicil müdürlüğü tarafından onaylanıp ilan edilemediğini, bu durum şirketin işleyişini ve devamlılığını sekteye uğrattığından denetim kayyımı atanması kararının da kaldırılması gerektiğini, Müvekkili şirketin eski Tokat Sigara Fabrikasına, iş dünyasına mal olmuş … Group, … gibi markaların ortaklığı ile birçok proje gerçekleştirmeyi amaç edinmiş ve bu yönde adımlar atmış olduğunu, müvekkili şirketin hisse sahibi olduğu eski Tokat Sigara Fabrikası’nın bulunduğu Tokat İli, … İlçesi, … Ada, … Parseldeki taşınmaz üzerine ticaret alanı, akaryakıt ve LPG satış istasyonu alanı, özel eğitim alanı, ibadet alanı, sosyo-kültürel tesis alanı, özel sağlık alanı, yeşil alan, park ve spor alanları inşa etme hedefi ile yola çıkmış olduğunu, buna ilişkin kurulduğu andan itibaren ilgili Belediye Meclisi’ne, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, T.C. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na 2010 yılından itibaren dilekçeler verildiğini, imar planı değişikliği talep edildiğini ve çalışmalar yapıldığını, ne var ki davacının, müvekkili şirketin yönetim kurulu üyesi ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, yapılan çalışmaların sekteye uğradığını, halihazırda davacı tarafından sekteye uğratılan çalışmaların yukarıda sayılan kurumlar tarafından sonuçlarının beklenmekte olduğunu, ortada şirketin amacının gerçekleşmesinin olanaksız olduğu bir durumun da bulunmadığını, kaldı ki bu çalışmaların davacının şirkete yönetim kurulu başkanı olduktan sonra sekteye uğradığını, davalı şirketin amacını gerçekleştirmek için her türlü imkana sahip olduğunu, bugüne kadar gerçekleştirilmemesinin sebebinin davacının kendi kusuru olduğunu, Şirketin malik olduğu gayrimenkulün tapusu incelendiğinde tapunun müvekkili şirketle beraber üç tane anonim şirkete ait olduğu ve faaliyetlerinin üç şirket tarafından yürütüldüğü hususunun sabit olduğunu, yerel mahkemece dosya ve tapu bilgileri yeteri kadar incelenmeden tedbir kararı verilmesi ve yargılamanın da uzun süreceği düşünüldüğünde, şirketin faaliyetlerini tamamen durduracağı ve diğer tapu malikleri anonim şirketleri de büyük zararlara uğratacağının aşikar olduğunu, bu nedenle şirketi durma noktasına getirecek ve diğer maliklere zarar verecek şekilde hiçbir teminat alınmadan tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkemenin davacının 2017 tarihinden genel kurulun yapıldığı 23.03.2022 tarihine kadar davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu ve şirketin tüm ticari faaliyet ve eylemlerinden sorumlu olduğu gerçeğini dikkate almayarak, davanın sonucunun baştan belli olması algısını oluşturacak şekilde hiçbir teminat almadan tedbir kararı vermesinin usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Somut olayda davacının iddialarını ispatlar hiçbir delil ileri süremediğini, dava dilekçesinde müvekkili şirketin diğer yetkilisi …’nin kendi şahsi gayrimenkulünü satmak üzere ilan vermesinin, müvekkili şirketi zarara uğratma gayesi olduğunu göstermeyeceğini, davacının aksi kanaate nasıl vardığının anlaşılamadığını ve hayali varsayımlara dayalı olarak müvekkili şirketin malvarlığı üzerine tedbir konulmasının hatalı olduğunu, müvekkili şirketin feshini gerektirecek hiçbir neden ortada yokken, müvekkili şirkete denetim kayyımı atanması ve hisseli olarak malik olduğu taşınmaz üzerine tedbir konmasının kabulünün mümkün olmadığını beyanla öncelikle istinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/249 E. sayılı dosyasından verilen 28.06.2022 tarihli ihtiyati tedbirin kaldırılması taleplerinin reddine ilişkin ara kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, müvekkili şirketin hisse sahibi olduğu Tokat İli, Merkez İlçesi, … Ada, … Parseldeki taşınmaz yönünden verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, aksi kanaatte ise dosyada mübrez değerleme raporunda belirtilen taşınmazın değerinin %15’inden aşağı olmamak üzere belirlenecek teminat mukabilinde tedbirin devamına, müvekkili davalı şirkete denetim kayyımı atanması yönündeki tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK’nın 531. maddesi uyarınca haklı sebeple anonim şirketin feshi talebine ilişkin olup Mahkemece davalı şirkete denetim kayyımı atanmasına ve davalı şirkete ait taşınmazın tapu kaydına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş, davalı vekilinin verilen ihtiyati tedbir kararına itirazının reddine dair karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Türk Ticaret Kanunu’nun 530/2. maddesinde; ”Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir,” hükmü yer almaktadır. TTK’nın 530 ve 531. maddelerine dayanan fesih davası açısından verilebilecek önlemler konusunda bir düzenleme yapılmamış olup mahkemece resen bu maddelere uyan önlemler alınabilir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 389/1. maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” hükmünü içermektedir. HMK’nın 390. maddesine göre de; Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olaya dönüldüğünde, davalı şirketin davacı ile dava dışı … olmak üzere iki ortaklı olduğu, adı geçenlerin aynı zamanda akraba oldukları, 2022 yılında …’nin tek başına davalı şirketin yönetim kuruluna seçildiği, bundan önce davacı ve dava dışı …’nin birlikte yönetim kurulunu oluşturdukları ve aralarında savcılık ve mahkeme dosyalarına uzanan uyuşmazlıkların bulunduğu, davalı şirketin 2017-2020 yıllarına ait faaliyet raporları, davalı şirkete ait Tokat İlinde bulunan taşınmazın tapu kaydı ile diğer deliller kapsamında, davanın devamı süresince davalı şirkete ait taşınmaz hissesinin devrinin ve temsil ve ilzam yetkisinin tek başına kullanılmasının davacı açısından önemli zarara sebebiyet vereceği endişesi yaratması, tarafların hak ve menfaatleri arasında dengenin korunması ihtiyacı gözetildiğinde, davalı şirkete denetim kayyımı atanması ve taşınmaza ait tapu kaydına ihtiyati tedbir konulması koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmış, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen durum ve koşullara göre ihtiyati tedbir koşullarının mahkemece yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Uyuşmazlığı esastan çözecek olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne yönelik karar ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.