Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1624 E. 2022/1329 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1624
KARAR NO: 2022/1329
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2022
DOSYA NUMARASI: 2022/548 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; … A.Ş.’nin 22/05/2014 tarihinde inşaat ve gayrimenkul alım-satımı ticari faaliyetini ve ana sözleşmede yazılı işleri yapmak üzere kurulduğunu, müvekkili ile davalı …’nun 01/09/2014 tarihinde şirkete %50 – %50 pay ile ortak olduklarını, şirkete ortak olunduğu tarihte şirket sermayesi 50.000 TL olup, şirket üzerine kayıtlı herhangi bir taşınır-taşınmaz bulunmadığını, müvekkili ortaklıkla ilgili taahhütlerini yerine getirmesine rağmen davalı …’nun ödemelerle ilgili sorumluluğunu yerine getirmediğini, ortaklık sürecinde davalı …’nun şirketin kazancını muvazaalı olarak … A.Ş.’de ortaklık yaptığı … adlı kişiye aktardığını, kardeşi …’nun … A.Ş.’ne miktarı tespit edilemeyen para aktardığını, … Ltd. Şti.’ne ortaklıktan önce olan şahsi borcunu şirket hesabından ödediğini, dava dışı … isimli kişiye ait … (Dolmabahçe) okullarına şirket kazancını aktardığını, bankalardan kullanılan kredilerin davalı … ve görevlendirdiği adamları tarafından bankalardan çekilerek davalı …’ya ait … A.Ş.’ne aktarıldığını, … Ltd. Şti. isimli şirketin yöneticileriyle işbirliği yaparak şüpheli para transferleri gerçekleştirdiğini, davalı … tarafından şirket kazanımlarının doğrudan veya dolaylı olarak şirket dışına usul ve yasaya aykırı olarak aktarılması nedeniyle şirketin kredileri ödemekte zorlandığını, davalı …’nun şirketin içini boşaltmak için yaptığı işlemlerin öğrenilmesi üzerine …’nun müvekkilini tehdit etmeye başladığını, tehditlerle ilgili şikâyet hazırlığı yapan müvekkiline davalı vasıtasıyla tanıştığı …’in uyuşmazlığı çözme teklifinde bulunduğunu, …’in dostane arabuluculuk yapmak için başlattığı süreci tahkime çevirmiş, tahkim kararı adı altında bir karar alındığını, sözde tahkim heyetinin, tahkim kararları kapsamında …’den 15.000.000 TL ve 880.000 Euro değerinde teminat senedi, davalı …’dan 6.750.000 TL değerinde teminat senedi alındığını, …’den alınan teminat senetlerine davacı müvekkilleri …, …, …’ün avalist olarak imza attığını, davalı …’dan alınan teminat senedine de davalının kardeşlerinin avalist olarak imza attığını, alınan bu senetlerin sözde tahkim yargılamasının sonuna kadar yedi-emin olarak … adlı şahsa teslim edildiğini, davalı …’nun şirketi kötü yönettiğini, bu sebeple de şirkete kayyım atanmasının elzem hale geldiğini beyanla organsızlık nedeniyle davalı şirketin feshine, davalı …’nun azline, şirketin organsız olması sebebiyle şirkete tedbiren yönetim ve temsil kayyımı atanmasına, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde şirkete denetim kayyımı atanmasına, şirket malvarlığının üçüncü kişilere devrinin engellenmesi ve korunması amacıyla her türlü önlemin alınmasına, şirkete ait taşınır ve taşınmazlar ile bankalar nezdindeki hak ve alacaklar da dahil olmak üzere, tüm malvarlığına ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/07/2022 tarih ve 2022/548 Esas sayılı Ara Kararı ile;”… İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım birinci bölümde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile, ihtiyati tedbirin şartları ise 389 maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar doğacağından endişe edilmesi hallerinde , uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir.Yani ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasanın düzenlediği şartların varlığı gerekli olmakla birlikte, şartların varlığı halinde bir davada her konuda ihtiyati tedbir kararı verilmemekte yalnızca uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir. HMK 390/3. fıkrada, tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğuna yer verilmiştir.Yasal düzenleme emredici niteliktedir, Somut olayda bu şartın gerçekleştiğinin kabülü mevcut durum itibarı ile mümkün görülmemektedir.Diğer yandan davanın esasını çözecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi de hukuken mümkün değildir.Davalı şirket anonim şirket türünde olup dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun’nun dördüncü kısım birinci bölümde 329 vd maddelerde Anonim Şirket düzenlenmiştir. Kayyım ise, TMK 426 vd maddelerde, yönetim kayyımlığı ise 427. maddede düzenlenmiştir. Yasada, hangi hallerde yönetim kayyımı atanacağına yer verilmiş, TMK 427/4. fıkrada ise, bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimin başka yollardan sağlanamaması durumu yönetim kayyımı atanacak haller arasında sayılmıştır. Somut olayda, açıklanan nedenlerle ve tüm yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanma ve şirkete ait taşınır ve taşınmazlar ile bankalar nezdindeki hak ve alacaklar da dahil olmak üzere tüm malvarlığına ihtiyaten tedbir konulması şartları yaklaşık ispat kuralı gereği iddia ve sunulan deliller ve tedbir taleplerinin şekli gözetildiğinde talep tarihinde oluşmadığından tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebini reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemece davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanma ve şirkete ait taşınır ve taşınmazlar ile bankalar nezdindeki hak ve alacaklar da dahil olmak üzere tüm malvarlığına ihtiyaten tedbir konulması taleplerinin “yaklaşık ispat kuralı gereği iddia ve sunulan deliller ve tedbir taleplerinin şekli gözetildiğinde talep tarihinde oluşmadığı…” gerekçesiyle reddedildiğini, verilen bu kararın hukuka aykırı olduğunu, İhtiyati tedbirin şartlarının HMK md. 389/1’de ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. ” şeklinde sayılmış olduğunu, somut olayda ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi ile müvekkilinin hakkını elde edemediğini ve ciddi zararlara uğramaya devam etmekte olduğunu, dava dilekçesinde belirtmiş oldukları üzere müvekkili ile davalı … arasındaki ticari uyuşmazlığın bir dost meclisi arasında çözümlenmesi vaadi ile başlayan ve devamında usulsüz bir tahkime evrilen süreçte müvekkilinden bedelsiz ve tedbiren adı altında şirket hisselerinin alınmış olduğunu, devam eden süreçte müvekkilinin, hakem heyeti kararının iptali amacıyla yargıya başvurduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. H.D.’nin (ilk derece sıfatıyla) 2018/2 Esas ve 2018/6 Karar sayılı kararı ile hakem heyeti kararının kamu düzenine aykırı olduğu, yetki aşımı ve HMK’nın bir çok maddesine aykırılık içermesi sebepleriyle iptal edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25/03/2019 tarih, 2019/781 Esas, 2019/2161 Karar sayılı ilamı ile iptal kararının onanmış olduğunu, müvekkilinin şirket hisselerinin bedelsiz ve tedbiren adı altında hakem heyeti kararları ile alındığına göre, hakem heyeti kararının iptal edilmesi ve bu iptal kararının Yargıtayca onanması ile söz konusu şirket hisselerinin müvekkiline iade edilmesi gerektiğini, ancak bu güne kadar şirket hisselerinin iadesinin sağlanamadığını, davalı …’nun 25/03/2019 tarihinden bu yana … A.Ş.’yi yetkisi olmadan ve müvekkilinin iradesi dışında yönetmekte, şirketin mal varlığı üzerinde de yine yetkisiz ve usulsüz olarak tasarrufta bulunmakta olduğunu, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/157 Esas, 2021/965 Karar sayılı kararı ile müvekkilinin borçlu olmadığına ve … A.Ş.’nin %50 hissesinin müvekkiline iadesine karar verilmiş olduğunu, alınan iki mahkeme kararına rağmen şirket hisselerinin müvekkiline iade edilmediğini, bu iki karara rağmen ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için yaklaşık ispat şartının gerçekleşmediği gerekçe gösterilerek taleplerinin reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçelerinde şirket hisselerinin …’ya tedbiren devredildiği 28/02/2018 tarihinden bu yana şirketin mal varlığının azaldığı ve şirketin boşaltıldığı hususlarının belirtildiğini, yerel mahkemenin şirket mal varlığındaki azalmayı tespit etmeden ihtiyati tedbir taleplerini reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu ve bu kararın istinaf incelemesi ile kaldırılması gerektiğini, Ticari şirketlere yönetim kayyımı atanması sebeplerinin TMK md. 427/4’de “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa,” şeklinde düzenlenmiş olduğunu, mevcut durumda, davalı şirketin hakem heyeti kararının iptal kararının 25/03/2018 tarihinde Yargıtayca onanmasından bu yana organsız durumda olduğunu, davalı şirketin kendisini temsil edecek ve yönetecek durumda olmadığını, Müvekkilinin şirket hisselerinin davalı …’ya iptal edilen hakem heyeti kararları kapsamında tedbir adı altında verildikten sonra, davalı …’nun … A.Ş. için Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/168 Esas sayılı dosyası ile konkordato talebinde bulunduğunu, yargılama sonucunda 2019/240 Karar sayılı karar ile şirketin içinin boşaltılması sebebiyle davanın reddine karar verildiğini, Davalı … ve … A.Ş. hakkında dolandırıcılık suçu sebebiyle Bakırköy CBS’nin 2022/49131 soruşturma numaralı dosyası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı …’nun şirketin ticari itibarını zedeleyen işlemler yapmakta olduğunu, yargılamalar sonucunda müvekkilinin şirket hissesi iade edildiğinde ticari olarak kötü bir unvana sahip ve mal varlığı boşaltılmış bir şirketin kalması ihtimalinin yüksek olduğunu, görüleceği üzere davalı …’nun şirketi kötü yönetmekte ve ticari olarak zarara uğratmakta olduğunu, bu sebeple davalı şirkete tedbiren yönetim ve denetim kayyımı atanması taleplerinin reddi kararının kaldırılması gerektiğini beyanla istinaf incelemesi yapılarak Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/548 Esas sayılı dosyasında verilen reddi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, 6102 sayılı TTK’nın 530. maddesi uyarınca organ eksikliği nedeniyle şirketin feshi, yönetim kurulunun azli davasında, davalı şirkete temsil kayyımı atanması, davalı şirket malvarlığının üçüncü kişilere devrinin engellenmesi ve korunması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 530/2. maddesinde; ”Dava açıldığında mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir” hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 389. maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390. maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Şirketlerde asıl olan, ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesidir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık yargılamayı gerektirmekte olup, karar tarihinde yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacı tarafın iddialarının yaklaşık olarak ispatının sağlanamadığı, yargılamanın ilerleyen aşamalarında değişen durum ve koşullara göre ihtiyati tedbir koşullarının mahkemece yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkemenin ara kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.