Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1623 E. 2022/1328 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1623
KARAR NO: 2022/1328
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2021 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2021/703 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 29/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; haksız rekabet özelindeki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 61. maddesi ile mahkemenin mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine yönelik tedbire hükmedebileceğinin açıkça hükme bağlandığını, huzurdaki dava için ihtiyati tedbir kararı verilmesinin davalı şirket ile rakip olan müvekkilinin daha büyük ticari kayıplara maruz kalmasının ve pazardan dışlanmasının engellenmesi ve bu sayede ilgili pazardaki konumunu daha fazla güçlendirecek olan davalı şirketin eylemleri dolayısıyla tüketicilerin zarara uğramaması bakımından hayati öneme sahip olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi durumunda, pazarın her seviyesinde son derece yüksek pazar gücüne sahip olan davalı şirketin, müvekkilini pazar dışında bırakma amacına ulaşacağını, huzurdaki davada birbirini ayrı ayrı ve tamamlayıcı olarak destekleyen üç ayrı haksız rekabet hali mevcut olduğunu, bunlardan en önemlisinin, davalı şirketin vergi ödememesi olduğunu, vergi ödemeyerek maliyetlerini önemli ölçüde azaltan davalı şirketin, müvekkilinin inemeyeceği seviyelerde fiyattan ürün satarak rekabet edebilme imkan ve iktidarını tamamen ortadan kaldırdığını, davalı şirketin bununla da yetinmediğini, sürekli olarak düzenlediği kampanyalarla ve çok düşük fiyattan satışa sunduğu konsol oyunlarıyla müvekkilinin pazarda tutunmasını engellediğini, bahsi geçen eylemlere bütüncül olarak bakıldığında bu tür sistematik olarak işlenen bir haksız rekabet haliyle zararın var olduğunun kabul edileceğini, HMK madde 390/3 hükmünde yaklaşık ispat yükünden bahsettiğini, yaklaşık ispat yükünün yerine getirilmesinde Gelir İdaresi Başkanlığı’na yazılan müzekkereye alınan cevabın fazlasıyla yeterli olduğunu beyanla ihtiyati tedbir kararı verilmesi için gerçekleşmesi gereken yaklaşık ispat koşulunun sağlanmasından hareketle; müvekkili şirketin ileride telafisi mümkün olmayan zararlara muhatap olmasını ve mevcut zararlarının daha da artmasını önleyebilmek amacıyla HMK’nın 389 vd madde hükümleri gereğince İngiltere menşeili davalı şirket …’ün (doğrudan ve/veya … ve … veya diğer bir bağlı ortaklığı/ticari temsilcisi aracılığıyla) Türkiye’deki alıcılara vergi ödemeksizin satış yaptığı başta https://…com/tr-tr uzantısı olmak üzere ilintili farklı uzantılarla erişilen … Türkiye Mağazası üzerindeki satış faaliyetlerinin teminatsız olarak durdurulmasına matuf ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/12/2021 tarih ve 2021/703 Esas sayılı Ara Kararı ile; “Davanın haksız rekabet tespiti – men’i ve haksız rekabette oluşan zararların tazminine ilişkin olduğu, dosyada henüz taraf teşkilinin sağlanamadığı ve yurt dışı adresli davalı şirkete tebligat yapılıp beyanlarının alınmadığı, dava konusunun yargılamayı gerektirdiği, davacı tarafın bu aşamada davaya konu taleplerini de kapsar şekilde davalı şirketin Türkiye’deki satış faaliyetlerinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki dava için Mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmesinin, davalı şirket ile rakip olan müvekkili şirketin daha büyük ticari kayıplara maruz kalmasının ve pazardan dışlanmasının engellenmesi ve bu sayede ilgili pazardaki konumunu daha fazla güçlendirecek olan davalı şirketin eylemleri dolayısıyla tüketicilerin zarara uğramaması bakımından hayati öneme sahip olduğunu, ancak bu durumun göz ardı edilerek taleplerinin reddedildiğini, TK madde 54 vd. hükümlerince korunması amaçlanan dürüst ve bozulmamış rekabetin bir nebze olsun devam ettirilebilmesinin de bu tedbire hükmedilmesini zorunlu kılmakta olduğunu, mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olmasının, pazarın her seviyesinde son derece yüksek pazar gücüne sahip olan davalı şirketin, müvekkili şirketi pazar dışında bırakma amacına ulaşmasını sağlayacağını, üstelik huzurdaki dava sonucunda müvekkili şirket haklı bulunsa dahi, yapılan maddi ve manevi tüm yatırımlar karşılıksız kalacağı için ihtiyati tedbirin müessesinin korumaya çalıştığı menfaatin sarsılacağını, davalı şirketi bünyesinde barındıran …’nun geliştirdiği iş modelinin, pazarda tek olma stratejisi üzerine kurulmuş olduğunu, bunun da davalı şirketin ilgili pazarda haksız rekabet teşkil eden uygulamaları sonucunda tekel haline gelmesine ve haksız rekabetle korunması hedeflenen tüm katılımcıların ve kamunun menfaatine aykırılık teşkil edeceğini, HMK madde 389 hükmünün ihtiyati tedbirin şartlarını düzenlemiş olduğunu, buna göre gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği hususunun düzenlendiğini, ancak ilk derece mahkemesinin uyuşmazlık hakkında yargılamanın yapılmasını ve kesin bir kararın verilmesini aramakta olduğunu, HMK madde 390/3 hükmünün ise yaklaşık ispat yükünden bahsetmiş olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaatin yeterli olması nedeniyle uygun görülmesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi önünde engel olmadığını, bu durumda dosya muhteviyatında bulunan müzekkere yanıtında da görüldüğü üzere bir hukuka aykırılığın olduğunun yaklaşık ispatın da ötesinde ispat edilmiş olduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin bu hususu değerlendirme konusu yapmayarak, yargılamanın yapılmasını aradığını, dahası ilk derece mahkemesinin taraf teşkiline işaret eden gerekçesinin de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilmesi için davalı şirketin beyanına başvurulmasının hukuken zorunlu olmadığını, nitekim HMK madde 390/2’de yer alan düzenlemede bu durumun açıkça ifade edilmekte olduğunu, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi halinde, hem müvekkili şirket hem de özellikle vergi kaybı dolayısıyla kamu menfaatinin telafisi mümkün olmayacak şekilde zarar görmeye devam edeceğini beyanla ilk derece mahkemesi tarafından verilen ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararın kaldırılmasına, davalı şirket …’ün (doğrudan ve/veya … ve … veya diğer bir bağlı ortaklığı/ticari temsilcisi aracılığıyla) Türkiye’deki alıcılara vergi ödemeksizin satış yaptığı başta https://…com/tr-tr uzantısı olmak üzere ilintili farklı uzantılarla erişilen … Mağazası üzerindeki satış faaliyetlerinin teminatsız olarak durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat talebi ile açılan davada, davalının Türkiye’deki kullanıcılara doğrudan konsol oyunu satışı yaptığı adresler hakkında Türkiye’deki satış faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesine yöneliktir. TTK’ nın 61/1. maddesinde; dava açma hakkına haiz olan kimsenin talebi üzerine mahkemece, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56’ncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerine göre karar verilebileceği düzenlenmiştir. HMK’nın 389. maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından veya tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, 390. maddesinde ise, tedbir isteyen tarafın davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak kanıtlaması gerektiği kabul edilmiştir. Somut talep yönünden Vergi Dairesi’nden gelen yazı cevabı karar tarihi itibariyle davacının iddialarının yaklaşık olarak ispatı için yeterli olmadığı gibi, mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceği, ya da zorlaşacağı yönünde de kanaat oluşturmaya yeterli somut delil bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığı esastan çözecek olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre; ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik karar ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.