Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2022/1615 E. 2022/1231 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1615 Esas
KARAR NO: 2022/1231 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2022/622 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 26/07/2022 (Ara Karar)
DAVA: Ticari Şirket (Şirkete Özel Denetçi Tayin Edilmesi)
KARAR TARİHİ: 21/09/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilerinin sahip oldukları kurşun çinko madeninin işletilmesi için gerekli olan finans desteğinin sağlanması amacıyla, davalı … A.Ş.’deki hisselerinin bir kısmını, davalı … A.Ş’ye devrettiklerini, bu amaçla önce davacılar ile davalı … Şirketi arasında 27/11/2017 tarihli Pay Devri Vaadi Sözleşmesi yapıldığını, sözleşme ile davacılardan …’ün %25,…. ‘nun %10 vava dışı …’nun %25 oranındaki payları olmak üzere, … Şirketi’nin toplam %60 oranındaki payının davalı … Şirketi’ne devri, bu devir karşılığında müvekkillerine 1.800.000,00-USD ödenmesi, ayrıca ön zenginleştirme tesisi kurulması amacıyla davalı … Şirketi’ne 1.000.000,00-USD finansman desteği sağlanması konusunda anlaşma sağlandığını, 09/01/2018 tarihli Pay Sahipleri Sözleşmesi ile … Şirketi’ne 1.000.000,00-USD finansman desteği sağlanacağının davalı … tarafından bir kez daha taahhüt edildiğini, davacıların pay devri vaadi sözleşmesinden doğan pay devir yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, ancak davalı …’nın ödeme ve ön zenginleştirme tesisi kurma ve faaliyete geçirme yükümlüğünü yerine getirmediğini, … Şirketi’nin sahip olduğu kurşun çinko madeninin bir an önce işletilebilmesi için tesislerin kurulması ve bakiye bedellerin ödenmesini sağlamak amacıyla, … ile 09/01/2018 tarihinde ek protokol yapılarak …’nın ödeme yükümlülüğü tekrar belirlendiğini, yine, aynı amaçla 23/10/2019 tarihli yönetim kurulu kararı ve 25/12/2019 tarihli hisse devir sözleşmesiyle müvekkillerinden …’ün, 68.000 adet paya karşılık 1.700.000,00-TL tutarındaki hissesini …’ya devrettiğini, bu devir nedeniyle müvekkilinin 680.000 USD alacağı doğmuş olmasına rağmen bu alacağın da ödenmediğini, aynı şekilde, müvekkillerinden … ile … Şirketi arasında yapılan 23/10/2019 tarihli opsiyon sözleşmesi uyarınca, … Şirketi’nin hisselerinin %17’sine tekabül eden miktarının iki yıl içinde müvekkilin talep etmesi halinde müvekkile satılması konusunda müvekkiline opsiyon hakkı tanındığını, obsiyon hakkının 18/10/2021 tarihli elektronik posta ve 21 Ekim 2021 tarihli ihtarnameyle kullanılmasına rağmen, bu talebin gereğinin de yerine getirilmediğini, nihayet, müvekkilleri ile … arasında yapılan 23/10/2019 tarihli Alacağın Mahsubuna İlişkin Sözleşme ile; 27/11/2017 tarihli Pay Devri Vaadi Sözleşmesi nedeniyle müvekkillerden …’ün 266,286.12-USD, …’nun 38,040.87 USD bakiye alacağının kaldığı, Bursa Yenişehir’de Şirket’in mevcut maden ruhsatı içinde yapılacak olan 500 ton / gün cevher işleme kapasiteli kursun çinko flotasyon tesisi yatırımının (“Yatırım”) tamamlanması ve tesis açılışı ile birlikte cevher- konsantre akışının gerçekleşeceği tarihe kadar Şirket’in yapacağı sermaye artırımlarında, müvekkillerinin Hisse Devir Sözleşmesi sonrasında sahip olacakları hisseleri oranında koymaları gereken sermaye miktarının … tarafından konulacağı, bu çerçevede yapılacak olan ödemelerin belirtilen bakiye alacak tutarından mahsup edileceği, …’dan herhangi bir bakiye alacağı kalmaması halinde, ileride tesisin işletmeye açılması sonrasında Şirket’in elde edeceği karın müvekkillerine ödenmesi gereken kısmından mahsup edileceği, … tarafından ödenecek sermaye artışı bedellerinin müvekkillerin hisse oranlarında bir değişikliğe sebebiyet vermeyeceği hususlarında anlaşıldığını, ancak gerekli tesis, makul bir süre içinde açılarak karlılığa geçilmediği gibi bakiye bedellerin de müvekkillerine ödenmediğini, müvekkilleri ile … şirketi ortakları arasında yapılan Pay Sahipleri Sözleşmesi uyarınca müvekkillerinden …’ün … Şirketinin genel müdürü olarak görev yapması gerekirken müvekkilin bu görevinin pasifize edilmeye ve mali haklarının kısıtlanmaya çalışıldığını, göndermiş oldukları 27/05/2022 tarihli ihtarname ile birlikte müvekkilinin şirketle ilişkisinin fiilen kesildiğini, sözleşmenin 3.3.2 maddesinde “…, Yönetim Kurulu tarafından atanacak Şirket’in ilk Genel Müdürü olacağını ve Yönetim Kurulu tarafından aksi yönde karar alınmadıkça, bu pozisyonu muhafaza edeceğini kabul ve beyan eder”, hükmünün yer aldığını, müvekkili …, anılan hüküm uyarınca genel müdür olarak seçildiğini, yapmış olduğu bu görev uyarınca kendisine haketmiş olduğu maaş bedellerinin verilmediğini, imza sirkülerinde de ödeme yetkisi verilmediğini, araç kiralama sözleşmesinin yenilenmek istenmediğini, araç kiralama bedelinin bir kısmının maaş bedelinden kesilmesinin talep edildiğini, müvekkiline grup içinde üst düzey yöneticilerden daha düşük maaş verilerek, yan hakların da grup şirketlerindeki yöneticilerle bir tutulduğunu, …’ün adeta bir hissedar değil bordrolu çalışan muamelesi gördüğünü, müvekkilinin ödemelerinin aksatılmasından kaynaklanan itibar ve diğer kayıplarının tazminine ilişkin talep haklarını saklı tuttuklarını, göndermiş oldukları 27/05/2022 tarihli ihtarnameyle, … ve …’nın ortak ve grup şirketleri olan diğer davalılardan bir takım hususlar ile ilgili olarak taraflarına yazılı bilgi verilmesi ve bilgilere ilişkin belgelerin sunulması amacıyla genel kurul toplantı maddesinin oluşturulması ve genel kurulun toplantıya çağrılmasının talep edildiğini; ancak bu talep yerine getirilmediğinden …, ortak ve grup şirketlerinin özel denetçi tarafından denetlenmesinin mahkemeden talep edilmesinin zorunlu hale geldiğini, ihtarname ile … ve grup şirketlerden; sözleşmelerden kaynaklanan tesisleri makul süre içinde yapma, şirketi faaliyete geçirme ve karlılık sağlama yükümlülüğünün beş yıllık sürede neden yerine getirilmediği, 1.000.000 USD’lik yatırım yapma taahhüdünün ne zaman ve nasıl yerine getirildiği, … ve grup şirketi olan … A.Ş Şirketleri üzerinden …’ya kredi çekilip çekilmediği, çekilmiş ise bu kredinin nereye ve nasıl kullanıldığı, bu krediler nedeniyle kime ve ne kadar faiz ödendiği, … A.Ş. tarafından her ay kesilen vade farkı faturalarının nedeni ve detayı, … tarafından kesilen yatırım faturaları ve ödeme koşulları, … (operasyonel harcamalar) adı altında yansıtılan yüksek bedelli faturaların detayı. Pay Devri Vaadi Sözleşmesi’nden itibaren doğrudan ve dolaylı olarak …’ya kullanılan, …’ya ilintisi bulunan tüm krediler ve detayları hususlarında bilgi istenildiğini, ancak taleplerin karşılıksız kaldığını, özel denetim isteme hakkına ilişkin TTK. m. 438 hükmüne göre; her paysahibinin, paysahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebileceğini, pay sahibinin TTK m. 437 hükmünde yer alan, bilgi alma ve inceleme istemi cevapsız bırakılır, haksız olarak reddedilir, ertelenir ve bu paysahibi ulaşmak istediği bilgiye ulaşamazsa TTK m. 438/1 hükmü uyarınca özel denetim isteme hakkına sahip olacağını, bilgi alma ve inceleme hakkı kullanılarak talep edilen yukarıdaki hususlar ile ilgili olarak özel denetçi atanmasını talep etme zarureti doğduğunu, … Şirketi’nin varlıklarının davalı ortak ve grup şirketlerine aktarılmak suretiyle şirketin karlılığa geçmesinin engellendiğini ve zarara uğratıldığını, hisselerin devredildiği 2017 tarihinden bugüne kadar geçen 5 yıllık süre içinde şirketin herhangi bir karlılığının olmadığını, tam aksine zarar ettiğini, zararının da 23/10/2019 tarihli Alacağın Mahsubuna İlişkin Sözleşme ile müvekkillerden hisseleri oranında mahsup edildiğinin görüldüğünü, kuruluş amacı kar elde etmek olan bir şirketin, makul bir süre içinde kar elde etmemesi halinde, feshinin dahi istenebileceğini, makul süre içinde gerekli olan tesisler kurulmamasına ve şirket faal hale getirilerek karlılığı sağlanmamasına rağmen, … ve …’nın grup şirketleri olan … A.Ş. şirketleri üzerinden kredi çekilerek bu kredinin …’ya yüksek oranlarda faizlerle faturalandırıldığını, … ve ortaklarının 1.000.000,00-USD’lik yatırımı makul süre içinde yapmaları durumunda bir zarar oluşmayacağının, kredi alma ve sermayeyi artırma ihtiyacının doğmayacağının açık olduğunu, … ve …’nın grup şirketleri olan … A.Ş. şirketlerine … üzerinden aktarılan yüksek faiz ve krediler nedeniyle uğranılan zararların da, TBK hükümleri ve Yargıtay içtihatları uyarınca tazmin edilmesi gerektiğini, … Şirketi’nin varlıklarının davalı ortak ve grup şirketlerine aktarılmak suretiyle şirketin uğradığı zararların tespit edilmesi, davalılar arasında organik bağın bulunduğu da dikkate alınarak tüzel kişilik perdesinin düze ve çağraz kaldırılarak zararın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini, TBK’nun 36 maddesi ile İİK’nun 280/1 maddeleri uyarınca hile ile yapılan sözleşmeler ile yine hileli şekilde mal kaçırmak amacıyla yapılan sözleşmelerin geçersiz olacağını, taraflar arasında akrabalık bağının bulunması (Y.15.HD., E. 2002/6253, K. 2003/103, T. 13.1.2003), malın gerçek değeri üzerinden satın alma işleminin gerçekleşmemesi (Y. 15.HD, E. 2004/4579, K. 2004/6562, T. 16.12.2004) ve malın kısa sürede elden çıkarılması ya da üst üste devirler yapılması hallerinin mal kaçırmaya karine teşkil ettiğini, tüzel kişiliğin, sözleşmeden ya da kanundan doğan her türlü yüküm ve borçlardan ve kaynağı ne olursa olsun sorumluluklardan kurtulmak için bir araç olarak kullanılmasını engellemek amacıyla, Anglo-Sakson ve Kara Avrupası hukuk sistemlerinde “perdeyi kaldırma teorisi” olarak anılan hukuk ilkesi geliştirildiğini, söz konusu teorinin, tüzel kişiliğin ayrı ve bağımsız bir varlığının bulunması olgusunu sorgulayarak hakkın ve hukuk düzeninin kötüye kullanıldığı durumlarda tüzel kişiliğin varlığı ile onu oluşturan kimselerin varlığının kesin hatlarla ayrılmaması gerekebileceğini ortaya koyduğunu, zira “tüzel kişilik perdesini aralama” kavramı, bir hukuk kişisinin (tüzel kişinin) varlığını yok saymayı gerektirdiğini, perdeyi kaldırma teorisi ile, tüzel kişiliklerin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda, tüzel kişiliğin dikkate alınmayarak yokmuş gibi hareket edildiğini ve ayrı tüzel kişilik savunmasından yararlanmak isteyenlere izin verilmediğini, perdeyi kaldırma teorisi vasıtasıyla, tüzel kişinin borçlarının, üyelerine izafesi mümkün olduğu gibi üyelerin borçlarından dolayı, tüzel kişinin sorumlu tutulmasının da olanak dahilinde olduğunu, burada tüzel kişi ile üyelerinin malvarlıklarının ayrılığı prensibinin kaldırılmadığını, sadece somut olaya özgü olarak ayrılık ilkesinin uygulanmasından vazgeçildiğini, tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak aralanmasının da mümkün olduğunu, bu durumun, kardeş ortaklıklar açısından ele alındığını, buna göre yavru ortaklığa ilişkin bir durumdan dolayı tüzel kişilik perdesi kaldırılarak ana ortaklığın devreye sokulduğunu, daha sonra ise ana ortaklık ve diğer bir yavru ortaklık arasındaki perde kaldırılarak diğer yavru ortaklığa ulaşıldığını, dolayısıyla perdenin “çapraz” kaldırılması halinde sadece ana ve yavru ortaklık arasında değil; aynı konzern veya holding sisteminde yer alan ortaklıklar arasında da perdeyi kaldırmanın söz konusu olduğunu, genel anlamda organik bağ kavramının, ilişkili kişiler arasındaki ticari iş ve işlemlerin, sahiplik veya alacaklılık gibi hallerin yasal şirket ortaklığı veya şirketler topluluğu bağları kurulmadan gerçekleştirilmesini ve böylece ticari ve ekonomik faaliyetlerin farklı şirketler, kişiler veya temsilciler arkasına gizlenerek yürütülmesini ifade ettiğinin söylenebileceğini, organik bağın varlığından söz edebilmek ve ilişkili kişilerin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını kabul edebilmek için, bu kişiler arasında gerçekte var olan ancak yasal işlem, kayıt ve sicilde gösterilmeyen, gizlenen ilişkinin, iş ve işlemlerin varlığının ispat edilmesi gerektiğini, Yargıtay 21. HD. T. 23.5.2019, E. 2018/4897, K. 2019/4072 sayılı, Yargıtay 9. HD 01.06.2020 tarihli ve 2020/1076 E. 2020/4530 K. Sayılı, Yargıtay 8. HD. T. 11.05.2016, E. 2016/1877, K. 2016/8673 sayılı, Yargıtay 19. HD. 12.05.2006 T. E. 2005/8774, K. 2006/5253 sayılı, Yargıtay 15. HD. 14.06.2016 T. E. 2016/2671, K. 2016/3423 sayılı, Yargıtay 11. HD. 30.05.2016 T. E. 2015/15683, K. 2016/5909 sayılı, Yargıtay 23. HD. 17.03.2016 T. E. 2015/2721, K. 2016/1660 sayılı emsal içtihatları dikkate alınarak … Şirketi’nin varlıklarının davalı ortak ve grup şirketlerine aktarılmak suretiyle şirketin uğradığı zararların tespit edilmesi, davalılar arasında organik bağın bulunduğu da dikkate alınarak tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak zararın davalılardan TTK. m. 7 hükmü uyarınca müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davalıların kötü niyetle hareket etmesi nedeniyle … Şirketi’ne tedbiren kayyım atanmasına kararı verilmesi gerektiğini, davalı … Şirketi’nin hiç faaliyet alanı olmayan kurşun çinko madeni işletme işinin teknik bilgisini, müvekkillerinin sahip olduğu … Şirketi hisselerini almak suretiyle öğrendiğini, bu bilgileri elde etmesine rağmen, sözleşmeden kaynaklanan ödeme ve tesisleri yapma, şirketi faaliyete geçirme, karlılığı sağlama yükümlüklerini yerine getirmeyen, kredi çekmek suretiyle … şirketine yüksek oranda faiz ödeten, sermaye artırımı gerekli olmadığı halde, sermaye artırım yoluna giden … ve ortaklarının bütün bu eylemlerle temel amacının; … Şirketi’nin içinin boşaltılması, karlılığa geçmesinin uzun süre engellenmesi ve böylece müvekkillerinin sahip olduğu hisse bedellerinin ödenmemesi, yine hisse artırımlarıyla müvekkillerin hisse paylarının küçültülerek müvekkillerin pasifize edilmesi olduğunu, ayrıca şirketler arası yüksek bedelli faturalar kesilerek müvekkilinin sahip olduğu B grubu hissedarlarını devamlı borçlu göstererek şirketten kar payı almasının önüne geçmek sureti ile mali açıdan zayıf düşürme amaçlı davranışlarda bulunulduğunu, davalıya 18 Ekim 2021 tarihli elektronik posta, 21 Ekim 2021 tarihli ihtarname ve yine Bakırköy … Noterliği’nin 27.05.2022 tarihli ve … sayılı ihtarnamesi gönderilmesine rağmen, davalıların Beyoğlu … Noterliğinin 30.06.2022 tarih ve … numaralı cevabi ihtarnamesinde müvekkilinin opsiyon, bilgilendirme ve özel denetim haklarından hiç söz etmemeleri, hisse bedellerini ödeme veya hisseleri iade etme yoluna gitmemeleri, tam aksine, gönderilen son ihtarnameyle birlikte müvekkili …’ü usulsüz yönetim kurulu kararlarıyla yönetimden uzaklaştırmaya çalışmaları (EK 10, yönetim kurulu karar taslakları), anılan müvekkilin elindeki arabanın ve evin alınması için mülk sahiplerine talimatlar gönderilmesi (EK 11, mail yazışmaları), B gurubu hissedar olarak müvekkillerinin yönetim yetkisi bulunmasına rağmen, taraflar arasındaki sözleşmelere aykırı olarak müvekkillerinin şirkete sokulmaması, müvekkillerinin kullanmış oldukları mail hesaplarının dondurularak müvekkillerinin bilgilerine ulaşmalarının engellenmesi (EK 12 mail yazışmaları), müvekkillerini küçük düşürmek amacıyla şirket çalışanlarına müvekkillerinin şirketle ilişkisinin ve yetkisinin kalmadığı yönünde talimatlar verilmesi, personel ve taşeron şirketlere ödemelerin geciktirilmesi, bu durumun işin aksamasına ve personellerin zamanında yetiştirilmemesine sebebiyet vermesi, özellikle atık barajı yapılması işini üstlenen … firmasına ödeme yapılmamasının iş akışını önemli derecede geciktirmesi, yine … firmasının makine şaselerine ilişkin ödemenin yapılmaması nedeniyle yaklaşık altı aylık gecikmeye sebebiyet verilmesi, … İcra Kurulu Üyesi olan …, müvekkili tarafından defalarca uyarılmasına rağmen en kritik işleri üstlenen taşeronlar olan …, …, …, …, … firmalarının ödemelerinin devamlı geciktirilmesi, bu durumun … tarafından yapılması taahhüt edilen tesisin yapılmasını ve şirketin karlılığa geçmesini engellemesi, şirketin kurucuları olan müvekkillerinin şirketin işlerinin yürütülmesinde kritik hassasiyet taşıyan konulardaki whatsapp gruplarından bilgi verilmeden çıkarılmaları, şirketten fiilen uzaklaştırılmaları, yine bütün konulara hakim ve işin yürütülmesinde önemli bir öneme sahip olan işletme müdürü …’un işten çıkarılması hususlarının, büyük hissedar olan davalıların ve grup şirketlerinin kötüniyetli olduklarını açıkça gösterdiğini, bu nedenle … şirketine tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek; davacıların hissedar oldukları, davalılardan … Ticaret A.Ş.’ye dilekçedeki hususların denetlenmesi için özel denetçi atanmasına; … Şirketi’nin varlıklarının davalı ortak ve grup şirketlerine aktarılmak suretiyle şirketin uğradığı zararların tespit edilmesi ile davalılar arasında organik bağın bulunduğu da dikkate alınarak tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına, HMK m. 107 ve ilgili maddeler gereği bu zararın şimdilik 10.000-TL’sinin davalılardan TTK. m. 7 hükmü uyarınca müteselsilen tazmin edilerek … Şirketi’ne ödenmesine, … Şirketi’ne tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, özel denetçi talebinde bulunmak için kanunda aranan özel dava şartları somut olayda gerçekleşmediğini, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, özel denetim istenen konuda, talebi yapan pay sahibinin, daha önceden bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmış olmasının gerektiğini, davacıların bu haklarını kullanmadıklarını, bu sebeplerle, bilgi alma ve akabinde özel denetçi tayini talep haklarının, davacılar tarafından usulüne, yasaya ve kanun koyucunun benimsediği amaca uygun şekilde kullanıldığından söz edilemeyeceği için, sırf şirket işlerini sekteye uğratmak ve itibarını zedelemek gayeleriyle yöneltilen özel denetçi atanması talebinin söz konusu usuli eksikler nedeni ile de reddinin gerektiğini, davacıların müvekkili şirket ve gerçek kişiler arasında organik bağ olduğunu, tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile sözde zarardan diğer davalı müvekkillerinin de müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını iddia ettiklerini, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teori olduğunu, davacıların tek iddiasının şirketlerin adresinin aynı olması ve organik bağ bulunması ile sınırlı olduğunu, bunun dışında herhangi bir şekilde, bu şirketler ve/veya şahıslar aracılığı ile … A.Ş.’nin zarara uğratıldığı iddiasına delil teşkil edebilecek bir belge ibraz edemediklerini, dava dilekçesinin bütünü incelendiğinde, davacıların iddiasının … A.Ş. ve … A.Ş. tarafından fahiş faizli kredi kullandırılarak … A.Ş.’nin borçlandırıldığı iddiası olduğunu, bu iddianın kabulü mümkün olmamakla birlikte, tüm iddiaların … A.Ş. ve … A.Ş.’ye ilişkin olması nedeniyle, diğer davalılar …, …, … A.Ş. hakkında delil bir yana, bu yönde bir iddia dahi olmadığını, salt grup şirketi ve şirket hissedarı olmaları nedeni ile bu davada davalı gösterilmelerinin hukuken mümkün bulunmadığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2019/593 K. 2019/9655 nolu kararının da emsal nitelikte olduğunu, dolayısı ile davacının dahi iddiası, kredinin … A.Ş, ve … A.Ş. Tarafından kullanıldığı ve … A.Ş.’ye fahiş faiz ile yansıtıldığı şeklinde iken, diğer davalılar bakımından husumetin bulunmadığını, kaldı ki, … A.Ş. tarafından kredi de kullanılmamış olup, … A.Ş. tarafından kullanılan krediye garantör olunduğunu, …’nın da … A.Ş.’yi zarara uğratma ya da alacaklılardan mal kaçırma amacının olmadığını, aksi yönde de delil olmadığını, davanın müvekkiller … A.Ş., …, …, … A.Ş., … A.Ş. bakımından öncelikle husumetten reddinin gerektiğini, belirsiz alacak davası açılabilmesinin yaşal koşulları oluşmadığı gibi, zamanaşımı bakımından da davanın reddinin gerektiğini, … A.Ş.’nin ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğu üzere Sözleşmeler’in imzalanmasından itibaren tüm süreçte davacılardan … Yönetim kurulu başkan vekili ve Genel Müdür, diğer davacı …’nun da yönetim kurulu üyesi olduklarını, dolayısı ile, bu beş yıllık dönemde ve halen fiilen yönetim kurulu üyesi olan davacıların tüm süreçte bizzat görev aldıklarını, Haziran 2022’ye kadar yönetim kurulu ve icra kurulu toplantılarının tamamına katılarak, … A.Ş.’nin yönetimine dair kararlara imza atan ve Genel Kurullarda da oybirliği ile olumlu oy kullanan davacıların bugüne kadar hiçbir muhalefet şerhi ileri sürmemeleri, ihtirazı kayıt koymamaları, … A.Ş. Yönetim Kurulunu ibra etmeleri ve ihtar göndermemiş olmalarının bu durumu tek başına teyit ettiğini, mahkemeye sunulan ve 2021 yılı içinde muhtelif zamanlarda yapılan İcra Kurulu Toplantılarının tamamına davacı …’ün bizzat katılım sağladığı ortada olup, sürecin yönetiminde bizzat yer aldığını, dolayısı ile davacıların kendilerini … A.Ş. dışında tutarak Şirkete zarar verildiği iddiası dinlenemeyeceğini, müvekkilinin sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirdiğini, bugüne kadar … A.Ş.’ye yaklaşık 17.000.000 USD civarında finansmanın müvekkili … A.Ş.’nin kurumsal gücü, garanti ve taahütleri ile sağlandığını, … A.Ş.’nin üzerine düşen tüm vükümlülükleri fazlasıyla yerine getirdiğini, davacı …’ün yönlendirmesi iie danışmanlık hizmeti alınan yüksek maden mühendisi …’in zengin girişli cevherlerde flotasyondaki kayıplar göz önünde bulundurulursa ön zenginleştirme yapmanın bir ekonomik bir sonucu olmadığına dair önerisi ve ekli teklifinin, davacı … tarafından müvekkilleri … ve …’a iletildiğini, uzmanların görüşleri ile ön zenginleştirme tesisinden randıman ve verim alınmayacağı aksine yapılan yatırımın boşa gideceği, gereksiz maliyetin getirisine karşın öngörülen tesisin dahi karşılamayacağı hususlarının tespit edildiğini, yatırımın verimli şekilde faaliyete geçmesi için ön zenginleştirme tesisi yapılmasının karlılık sağlamayacağı, hatta … A.Ş. İçin gereksiz maliyete sebep olacağı, bunun yerine “tam kapasiteli tesis yapılması gerekliliği” tespiti üzerine davacıların görüşmeleri (Ek-6) ve mutabakatı ile, söz konusu ön zenginleştirme tesisi açılması fikrinden vazgeçilip yerine Bursa Yenişehir’de mevcut maden ruhsatı içinde yapılacak olan 500ton/gün cevher işlerne kapasiteli kurşun çinko flotasyon tesisi olmak üzere kalıcı Tesis yatırımı yapılmasına karar verildiğini ve bu kapsamda da tesisin inşasına başlandığını, yatırımın tamamlanması adına müvekkili … A.Ş.’nin, tek başına ciddi bir finansman sağladığının ve bu yolda elinden gelen tüm gayreti gösterdiğin mali kayıtlar ile sabit olduğunu, davacıların mühendis olup, konunun ehli kişiler olduklarını, davacıların iş planına güvenen müvekkili yatırımcı … A.Ş’nin 1.000.000 USD’lik finansman desteği ile kısa vadede kar elde edeceğini düşündüğü bu işe girse de, beklenenin çok üstünde maliyet ve süre gerektiğinin ortaya çıktığını, davacılar tarafından sunulan zaman planlamasına uyulmadığı gibi, yatırımın tam kapasite faaliyete geçemediğini halen daha yatırım gerekliliğinin devam ettiğini, davacıların operasyonel harcamaların yüksek olduğu iddialarının yerinde olmadığını, … A.Ş. bünyesinde var olan tüm merkezi idari desteklerin, muhasebe, finans, insan kaynakları, hukuk müşaviri, bilgi işlem, sekreterya, ofis binası, elektrik, su, iletişim, mutfak gibi tüm giderlerin tamamından hizmet alınmış olup, bunların … A.Ş.’ye her ay kullanım ve maliyet dikkate alınarak belirli ölçü ve oranda yansıtıldığını, kesinlikle operasyonel harcamaların fahiş yansıtılmasının söz konusu olmadığını, kaldı ki davacı …’ün de genel müdür olarak yürüttüğü görevi sırasında operasyonel harcamaların içeriğine hâkim olduğunu, bütçede aylık paylaşıldığını ve bizzat onaylandığını, davacıların yatırım hisse devrinden kaynaklı devir bedelinin de ödenmediği iddialarının da yasal dayanağı bulunmadığını, zira taraflar arasında akdedilen 23/10/2019 tarihli Alacakların Mahsubuna İlişkin Sözleşme uyarınca, söz konusu devir bedellerinin, ileride doğacak belirli alacaklardan mahsubu şeklinde ifası planlandığını, buna göre; yatırımın tamamlanması sonrası tesis açılışı ile birlikte cevher-konsantre akışının gecekleşeceği tarihe kadar yapılacak mahsuplaşmalar sonrasında, … ve …’nun hala … A.Ş.’den bakiye alacağının kalması halinde ise, bu bakiye alacak tutarının … A.Ş. tarafından 30 (otuz) gün süre içerisinde ödenmesi kararlaştırıldığını, yatırım sonrası tesis açılışı ile birlikte cevher-konsantre satışı da henüz gerçekleşmediği için, söz konusu alacağın henüz muaccel olmadığını, Davacı …’ün opsiyon sözleşmesinden doğduğunu iddia ettiği hakkın kullandırılmadığı iddiası doğru olmadığı gibi, bunun ayrı bir davanın konusu olup, … A.Ş’ye özel denetçi tayini gerektirir bir durum olmadığını, davacılardan …’ün genel müdürlükten kaynaklanan mali haklarının kısıtlandığı ve kendisine imza sirkülerinde ödeme yetkisi verilmediğine dair iddiaların hukuken kabulü mümkün olmadığı gibi, bu iddiaların da şirkete özel denetçi tayinini gerektirir nitelikte olmadıklarını, davacının 2017 yılından 21/06/2022 tarihine kadar Genel Müdürlük yaptığı Şirket’e bir gün ihtarname göndermek sureti ile kendisine bilgi verilmediğini, Şirket’in yönetim kurulu eli ile zarara uğratıldığını iddia etmesinin Şirket yönetim kurulu tarafından bağlılık ve doğruluğa uymayan bir hal olarak değerlendirildiğini ve bu kapsamda da Şirket Yönetim Kurulunun 21/06/2022 tarihli kararı ile oyçokluğu ile Genel Müdürlük görevinden haklı olarak azline karar verildiğini, dava dilekçesinde beyan edildiğinin aksine davacının hiçbir sebep yokken bir anda Genel Müdürlük görevinin sonlandırılmadığını, Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdür sıfatları ile; tüm yönetim kurulu kararlarına imza atmış, bizzat günlük operasyonu yönetmiş, bütçe hazırlamış, Genel Kurullarına gelerek sermaye artışına olumlu oy kullanmış, Yönetim Kurulu ve Denetçiyi ibra etmiş bir Genel Müdürün, sürecin dışında imiş gibi bir anda şirketin diğer yöneticilerine ihtar göndererek bilgi istemesi ve şirketin zarara uğratıldığını iddia etmesinin, kendisine duyulan güveni ağır şekilde zedelediğini, davacı …’ün halen yönetim kurulu üyesi olduğunu, sadece Genel Müdürlük görevinin sonlandığını, davacının genel müdürlükten doğan mali hakkını eksik aldığı veya imza yetkisine dair bir kısım iddialarının Şirketin maddi zarara uğratıldığı iddiası ile bir ilgisinin olmadığını ve Şirket’e özel denetçi tayini gerektirmeyeceği dikkate alındığında, delilsiz ve illiyet bağı ortaya konmamış bu tür iddiaların da dinlenmeksizin reddinin gerektiğini, sermaye artırımlarında davacıların sahip olduğu paylar bakımından herhangi bir azalma söz konusu olmayıp, davacıların zarara uğradıkları, paylarının eritilmeye çalışıldığı şeklindeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacıların … A.Ş. ve grup şirketler üzerinden yüksek faiz ve krediler ile … Şirketi’nin zarara uğratıldığı iddialarının da gerçeği yansıtmadığını, davacıların dava dilekçelerinde; şirketin veya pay sahiplerinin ne şekilde zarara uğratıldığına ilişkin herhangi bir ikna edici açıklama bulunmadığını, tüm dayanaklarının “ihtarname” yoluyla bilgi alma hakkının kullanıldığı, ancak cevapsız bırakıldığı, bu nedenle de özel denetçi tayinin gerektiğine yinelik soyut iddialardan ibaret olduğunu, davacıların köütüniyetli tutumunun, taraflarına keşide ettikleri ihtarname ile açıkça görülmekte olup, davacıların müvekkil şirket’i, isteklerinin yerine getirilmemesi halinde … Şirketi’nin feshi için ellerinden gelen her yolu deneyecekleri şeklinde tehdit ettiklerini, her ne kadar müvekkili Şirket’in, finansal durumu itibariyle, Türk Ticaret Kanunu uyarınca Şirket’in feshi için aranan düzeyde bir borcu bulunmadığından feshe konu herhangi bir durumu olmasa da, davacı pay sahiplerİ/yönetim kurulu üyeleri tarafından sergilenen bu tutum ve yine davacılar tarafından ikame edilen ve huzurda görülmekte olan davada, Şirket’in herhangi bir organ yoksunluğu ve benzeri herhangi bir sebebin bulunmamasına rağmen, gerekli yaklaşık ispat şartı dahi sağlanmadan davacılar tarafından ihtiyati tedbir olarak Şirket’e kayyım atanmasının istenmesinin, bunca yatırım yapılmış ve gelecekte kar getirebilmesi gayesi ile borçlanılmış bir Şirket’in yöneticisi konumunda olan davacıların, Şirket menfaatlerini ne kadar önemsemediğini, kendi hedef ve çıkarlarını Şirket menfaatlerinin hep ötesinde tuttuğunu gösterdiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/07/2022 tarih 2022/622 Esas sayılı ara kararında; “İhtiyati tedbir, geçici hukuki korumalardandır. Asıl olan şirketlerin genel kurulları uyarınca seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmeleridir. Davalı şirketlerde yönetim boşluğu olduğu da ileri sürülmemektedir. Ayrıca, davacı tarafın ileri sürdüğü iddialar yargılama süreci içinde ispata muhtaç iddialardır. Davalı yöneticilerin kusur ve sorumluluklarının bulunduğuna dair iddia, davada davacının sunduğu belgeler ve beyanlar ve şirketin hali hazırda organ yoksunluğunun bulunmaması da dikkate alınarak, davacının iddiaları bakımından yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı da anlaşılmış olup, talebin yargılamayı gerektirmesi de dikkate alınarak ” gerekçeleri ile … A.Ş.’ye tedbiren kayyım atanması talebinin reddine karar vermiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, davanın sadece özel denetçi tayini davası olmayıp, davalıların, müvekkillerin ortak oldukları …A.Ş.’nin içini boşaltmak suretiyle uğratmış oldukları zararın tespiti ve tazmini taleplerini de de içerdiğini, dolayısıyla kayyım atanması taleplerinin, özel denetçi talebi ve organ yoksunluğu gerekçesine değil, şirketin içinin boşaltılmakta olduğu, bu durumun ancak kayyım aracılığıyla önlenebileceği gerekçesine dayandığını, Mahkeme kararında belirtilenin aksine, şirketin içinin boşaltılmakta olduğu, müvekkillerle yapılan sözleşme yükümlülüklerinin hiçbirisinin yerine getirilmediği, bilgi alma hakkının engellendiği hususlarının ispat edildiğini, Davalı … şirketi’nin hiç faaliyet alanı olmayan kurşun çinko madeni işletme işinin teknik bilgisini, müvekkillerinin sahip olduğu … Şirketi hisselerini almak suretiyle öğrendiğini, bu bilgileri elde etmesine rağmen, sözleşmeden kaynaklanan ödeme ve tesisleri yapma, şirketi faaliyete geçirme, karlılığı sağlama yükümlüklerini yerine getirmeyen, kredi çekmek suretiyle … Şirketi’ne yüksek oranda faiz ödeten, gerekli olmadığı halde, sermaye artırım yoluna giden … ve ortaklarının bütün bu eylemlerle temel amaçlarının; … Şirketi’nin içinin boşaltılması, karlılığa geçmesinin uzun süre engellenmesi ve böylece müvekkillerinin sahip olduğu hisse bedellerinin ödenmemesi, yine hisse artırımlarıyla müvekkillerin hisse paylarının küçültülerek müvekkillerin pasifize edilmesi olduğunu, davalıların anılan eylemlerinin, davanın açılmasından sonra da devam ettiğini, (EK1, Sermaye artırım kararı alınmasına yönelik olarak genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin çağrı), ayrıca şirketler arası yüksek bedelli faturalar kesilerek, B grubu hissedar olan müvekkilinin devamlı borçlu gösterilerek şirketten kar payı almasının önüne geçmek sureti ile mali açıdan zayıf düşürme amaçlı davranışlarda bulunulduğunu, davalıya 18 Ekim 2021 tarihli elektronik posta, 21 Ekim 2021 tarihli ihtarname ve yine Bakırköy … Noterliği’nin 27.05.2022 tarihli ve … sayılı ihtarnamesi gönderilmesine rağmen, davalıların Beyoğlu … Noterliğinin 30.06.2022 tarih ve … numaralı cevabi ihtarnamesinde müvekkilinin opsiyon, bilgilendirme ve özel denetim haklarından hiç söz etmemelerinin, hisse bedellerini ödeme veya hisseleri iade etme yoluna gitmemelerinin, tam aksine, gönderilen olduğumuz son ihtarnameyle birlikte müvekkili …’ü usulsüz yönetim kurulu kararlarıyla yönetimden uzaklaştırmaya çalışmalarının, müvekkilinin elindeki arabanın ve evin alınması için mülk sahiplerine talimatlar gönderilmesinin (EK 2, müvekkilin kullanmakta olduğu arabaya savcılık yoluyla el koydurtulması ve ayrıca Dava dilekçesi EK 11, mail yazışmaları), B gurubu hissedar olarak müvekkillerinin yönetim yetkisi bulunmasına rağmen, taraflar arasındaki sözleşmelere aykırı olarak müvekkillerinin şirkete sokulmamasının (Tanık beyanları ile ispat edilecektir), müvekkillerinin kullanmış olduğu mail hesaplarının dondurularak müvekkillerinin bilgilerine ulaşmalarının engellenmesinin (Dava dilekçesi EK 13 mail yazışmaları), müvekkillerini küçük düşürmek amacıyla şirket çalışanlarına müvekkillerin şirketle ilişkisinin ve yetkisinin kalmadığı yönünde talimatlar verilmesinin (Tanık beyanları ile ispat edilecektir), personel ve taşeron şirketlere ödemelerin geciktirilmesinin, bu durumun işin aksamasına ve personellerin zamanında yetiştirilmemesine sebebiyet vermesinin (Tanık beyanları ile ispat edilecektir), özellikle atık barajı yapılması işini üstlenen … firmasına ödeme yapılmaması nedeniyle iş akışının önemli derecede geciktirmesinin (… firması yetkilileri ve belirteceğimiz tanık beyanları ile ispat edilecektir), yine … firmasının makine şaselerine ilişkin ödemenin yapılmaması nedeniyle yaklaşık altı aylık gecikmeye sebebiyet verilmesinin (… firması yetkilileri ve belirteceğimiz tanık beyanları ile ispat edilecektir), … İcra Kurulu Üyesi olan …’ın, müvekkili tarafından defalarca uyarılmasına rağmen en kritik işleri üstlenen taşeronlar olan …, …, …, …, … firmalarının ödemelerinin devamlı geciktirilmesinin, bu durumun … tarafından yapılması taahhüt edilen tesisin yapılmasını ve şirketin karlılığa geçmesini engellemesinin (EK 14, 20.07.2020 tarhli … tarafından gönderilen mail), şirketin kurucuları olan müvekkillerinin şirketin işlerinin yürütülmesinde kritik hassasiyet taşıyan konulardaki whatsapp gruplarından bilgi verilmeden çıkarılmalarının, şirketten fiilen uzaklaştırılmalarının, yine bütün konulara hakim ve işin yürütülmesinde önemli bir öneme sahip olan işletme müdürü …’un işten çıkarılmasının, büyük hissedar olan davalıların ve grup şirketlerinin kötüniyetli olduklarını açıkça gösterdiğini, bu nedenle … Şirketi’ne tedbiren kayyım atanmasına kararı verilmesinin gerektiği ileri sürerek; ilk derece mahkemesinin 2022/622 Esas ve 26/07/2022 sayılı müvekklerin ortak oldukları davalı … A.Ş.’ne tedbiren kayyum atanmasına ilişkin taleplerinin reddine dair kararın istinaf yoluyla incelenerek kaldırılmasına, şirkete tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davacıların ortağı oldukları davalı … A.Ş.’nin; şirketin diğer ortakları davalılar … A.Ş, … ve … ile … Şirketi’nin grup şirketleri olan diğer davalılar tarafından içinin boşaltılarak zarara uğratıldığı iddialarına dayalı olup; mahkemeden, davalı … A.Ş.’ye özel denetçi tayin edilmesi, Şirket’in uğradığı zararın tespiti ile tüm davalılardan tüzel kişilik perdesinin aralanarak tahsili, Şirket’e tedbiren kayyım atanması talep edilmiştir. Mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … A.Ş.’nin sicil kayıtları incelenmiş; davacılar ile davalılar … A.Ş, … ve …’ın hissedar oldukları, davalı …’ın yönetim kurulu başkanı, davacı …’ün yönetim kurulu başkan yardımcısı, davacı …, davalı … ve dava dışı …ün yönetim kurulu üyesi oldukları, tamamının müşterek imza yetkilerinin bulunduğu tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 389/1 maddesine göre mevcut durumda meydana gelecek bir değişme nedeniyle, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında tedbir kararı verilebilir. 6100 sayılı HMK’nın 390/3 maddesine göre de; tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.Somut olayda, davacıların ortağı ve yönetim kurulu üyesi oldukları … A.Ş.’nin şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalılar ile, grup şirketi olduğu iddia olunan diğer davalı şirketler tarafından içinin boşaltıldığı, taşeron ödemelerinin geciktirildiği, Şirket’in kuruluş amacı olan yatırımın gerçekleştirilmesinin ve karlılığa geçmesinin uzun süre engellendiği, gerekli olmadığı halde yüksek faizli kredi kullanılarak Şirket’e ödetildiği, grup şirketler arasında yüksek faturalar kesildiği, gerekli olmadığı halde sermaye arttırıma gidildiği, özetle Şirket’in zarara uğratıldığı yönündeki iddialarının esası bakımından, dosyaya mübrez belge ve delillerin yaklaşık ispat için bu aşamada yeterli olmadıkları, ileri sürülen iddiaların toplanacak delillere göre ve yapılacak yargılama sonucunda değerlendirilebileceği, öte yandan ilk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere; aslolanın şirketlerin genel kurulları uyarınca seçilmiş yöneticileri tarafından yönetilmeleri olduğu, tedbiren kayyım atanması istenen Şirket’de yönetim boşluğu da bulunmadığı, HMK’nun 389/1 ve 390/3 maddesinde aranan koşullarının oluşmadığı anlaşılmış ve davacılar vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırılan 2020,70.TL harçtan mahsubu ile bakiye 140,00.TL’nin talep halinde yatırana iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/09/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.